VAHŞİ KAPİTALİZMİ YAŞAMADAN AVM’LER VE REZİDANSLARLA ‘CAHİL AÇIĞI ARTIRAN’ CAHİL KAPİTALİZME GEÇİŞ
Peygamberimiz Hz.Muhammed; “Cahiller, cesur olurlar.” der. Gerçekten cesurlar. Dinden geçinerek yarattıkları İslam burjuvasıyla değerleri yok ederlerken kendilerini de yok ettiklerini kesininlikle umursamazlar. Öngörüleri yoktur çünkü.
Mevlâna ne güzel demiş; “Cahilin sonunda göreceği şeyi, akıllılar önce görür.” diye. Kim cahil, kim akıllı?
Gerçekleri sonradadn görenler bana göre cahil. Yine bana göre ben akıllıyım. İddialıyım bu konuda, çünkü Nükleer sanrallerin, HES’lerin. Özellikle İstanbul ve Ankara’daki yüksek yapı saldırganlığının ve Ve de AKP iktidar inadının süreç içinde doğaya ve doğana zarar vereceğini söyleyebiliyorum.
Bu cahiller yüzünden “Vahşi Kapitalizm”, “Cahil Kapitalizme” dönüştü ülkemizde 2002 sonrası. Yakın zamanda (2008) bir TV programına konuşan Deniz Gökçe, “Marx’ın haklı çıktığı falan yok, kapitalizm babalar gibi ayakta” demişti.
Çok geçmeden Ali Koç çıktı; Antalya’da düzenlenen, Kasım 2015 G20 toplantısında “Gerçek sorun kapitalizmdir. Eşitsizliğin ortadan kalkması için kapitalizm ortadan kalkmalıdır.” diyiverdi.
Ardından; Kale Grubu Yönetim Kurulu Başkanı ve İSO Meclis Başkanı Zeynep Bodur Okyay, Ali Koç’un kapitalizme yönelik sözlerine destek verirken “Kapitalizmin insanileştirilmesi” gerektiğini söyledi. Bodur, “Bir türlü azaltılamayan gelir adaletsizliği, terörün yolculuğunu hızlandırdı. Vahşi kapitalizme dur demezsek terörün yarın hangi başkentin kapısını çalacağını bilemeyiz” dedi.
Ve en sonunda; Eczacıbaşı Topluluğu Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı da “Kapitalizm istenen sonuçları veremedi..Zengin-fakir uçurumu kronikleşiyor..Karamsar bir geleceğe karşı, herkesin değişmek zorunda olduğu bir gerçektir.” değerlendirmesi yaptı.
Ben de; ülkemin vahşi kapilazme geçemeden sınıf atliyarak, cahil kapitalizme geçtiğini ve de Bill Gates gibi; "Kaptalizm bizi iklim değişikliğinden kurtaramaz. Çare sosyalist politikalar katkılı ‘Gezi Halk Hareketi bütününde, 21.yüzyılın kendi ideolojisini bularak 20.yüzyıl ideolojilerinini terk edeceğini." Söylemeye devam ediyorum.
Sözüm; eğtimsiz, kültür yoksunu ve düşünce yoksulu klasik cahillere değil. Sözüm; dinden geçinen siyasi erke sırtını dayiyarak para hırsını tüm değerlerin önünde koşturan ‘İslam formatlı’ siyasi ve ekonomik rant avcılarınadır.
Bunlar, AKP tek başına iktidara gelince bayram sevinciyle; “İnşaatlarımız gerileme devrine girmişti , şükür tekrar harekete geçeceğiz.” şeklinde çılgınca feryat ettiler.
Doğrusu açık açık niyetlerini belirttiler, sözde belirsizlikten dem vurarak; “Siyasi belirsizliğin sona ermesi gayrimenkul sektörünü harekete geçirdi. Seçim sonrası konut piyasamız hareketlendi..”
Bu açık itiraftır. Bal gibi talan projelerine izin veren iktidarın tekrar iktidar olması onları sevindirdi.
Evet; İstanbul ve Ankara’daki, dünün yapsatçı günümüzün Residenceçi yüklenicilerin sevinç çığlıklarının nedeni endişelerinin 1 Kasım seçim sonrası bitmesi.
İnşaat sektörünün değil de, yapsat ve de talan sektörünün ülke kalkınmasında ve büyümesinde ne denli belirleyici ve etkin olduğunu sürekli belirttik.
Dahası; ülkemizin sürdürülebilir büyümesine olan katkısını işledik.Anımsatayım; “Sürdürülebilir Büyüme, gelecek kuşakların kendi gereksinimlerini karşılama yeteneklerini-olanaklarını ellerinden almaksızın, bugünün gereksinimlerini karşılamaktır.”
Yapsat projeleriyle, gelecek kuşakların kendi gereksinimlerini karşılama olanaklarını resmen ortadan kaldırıyor. Yaptıkları konutlar barınma gereksinimini karşılar özellikler taşımamaktadır. Kesinlikle inşa ettikleri konutlar dar ve orta gelirli kitleye değil yüksek gelirli kitleye hitap etmektedir. Bu devasa yapılardaki konutlar, yaşam skalasını üzerine yaşama savaşı verenlere değil, rant savaşı veren üst gelir sahiplerine satılmaktadır.
Biliyoruz ki; özellikle İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerde meydana gelen nüfus artış hızı, hızlı kentleşme ve göçler, gelir düzeyi düşük bir kitle yaratmaktadır. Bu konutlar böylesi düzeydeki kitle için değil, bir grup yüksek gelirliler için yapılmaktadır . Bu projeler asla toplumsal katkılı değil, varlıklarına varlık katan lüks tüketici kitlere rant sağlayan projelerdir. Ve de sürdürülebilir büyümeye zerre kadar faydası yoktur.
Türkiye’mde en kolay para kazanma yolu; iktidar partisinin siyasetçisi olmak veya böylesi siyasetçiya sırtını deyamak. Kolayın da kolayı var; o da gayrimenkul ve borsa yatırımcısı olmak ve varsa yoksa, arsa borsa mantığıyla sevetine servet katmak..
Ve bunlar kendi aralarında yarışıyor ve birbirlerine ödüller veriyorlar. Ödül adını da dışarıdan ithal etmişler; “Sign of the City Awards (Kent Ödülleri Burcu)”
Açın hormomlu renkli gazeteleri; ne kıyı, ne ova ne de vadi bırakmadıklarını, özellikle İstanbul ve Ankara’yı parsel parsel parçaladıklarını tam sayfa reklamlarında görebilirsiniz: “İstanbul’un yeni merkezi Bahçeehir’de, üçüncü havaalanı ve üçüncü köprü bağlantılı yolları üzerinde 5 bin konutluk yepyeni 4 ödüllü bilmem ne projesinin ilk adımı yükseliyor:…Konforia..” Veya, Ankara gibi yerde sahil evleri projeleri..
İstanbul’da gayrimenul zengini omak istiyorsanız; Boğaz köprüsü geçirteceksin ya da kapattığın arsalara imar geçirteceksin. Çamlıca Tepesine Cami konuşlandırıldığı yetmezmiş gibi son olarak, Kadıköy rıhtım bölgesine, yeni bir 'Ulu Cami' yapılması planlanarak İstanbul’u adeta cami avlusuna dönüştüreceksin.
İstanbul sonrası Ankara’ya saldıracak ve de inşa ettiğin konutların albenisini artırmak için yapay devasa bir göl inşa ettirip adına da Göl Evleri koyacaksın. Bitmedi; İstanbul boğazına özenerek “Ankara Boğaz”ı inşa edip boğaz manzaralı evler diyeceksin; ve de böylelikle cennetin izdüşümü ülkemi yiyeceksin..
Bunun adı; “Vahşi Kapitalizm değil, dinden ve yoksuldan geçinenlerin yarattığı ilkel İslami burjuvayı besleyen “Cahil Kapitalizmdir”.
Şevket Çorbacıoğlu
Teknopolitikalar platformu
evesbere@gmail.com
0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder