İLK MİLLET BAHÇELERİ ATATÜRK'ÜN KURDUĞU MODERN TARIM YAPMA AMAÇLI KURULAN ÇİFTLİKLERDİR, GÜNÜMÜZDEKİLER ÇAKMA VE ATATÜRK DEĞERLERİNİ YOK ETMEYE YÖNELİK İDEOLOJİK
ALATA.. ATATÜRK’ÜN KURDUĞU ÇİFTLİKLER, DAHASI İLK MİLLET BAHÇELERİ TEK-TEK YOK EDİLİRKEN ÇAKMA MİLLET BAHÇELERİ İNŞA EDENLERİN AMACI NE OLABİLİR SİZCE?!
7-15 Ağustos 2021Mersin Alata’dayiz yine. Yinesi kaç derseniz 5. kez ve 11 yıl sonra Gidis sürecine kısmen değineyim: Yıl: 2021, Ay: Ağustos, Gün:7. Zorlu pandemi dönemi serbesti sürecine girmesiyle insanlar özellikle tatil beldelerine veya memleketlerine koşuşturmaya basladi.
Herkese, bu serbesti donemi yoğun yaygınlık döneminden daha tehlikeli olabilir dememe karşın ben de dinlemeyenlere katıldım ailece. Ve 7 Ağustos 2021’in 02:00’sinde yola çıktık.. Daha önce defalarca geçtiğim yerlere değinmeyeceğim. Fakat Toros dağlarını yeni otobandan seyre dalınca ve son orman yangınları aklıma düşünce buraları bir kez daha yazmaya karar verdim:
Yedi adet tüneli ve 15 adet Viyadüğü gectigimiz noktada Adana İl sınırına girdik. Ardından, Toroslar’ın o devasa çam ormanlarına inşa edilmiş Çakit viyaduklerini ve Çakit tünellerini de saat 06:32’de geçerek Pozantı sapağına ulaştık. Adana-Mersin yolu (Tarsus yolu diyorlar) üzerindeki Çiftehan kaplıcalarina vardık.
Toroslari izliyoruz gün doğumunun ışıklarında, en yaygın olan Çam ve Ladın Ağaçlarıyla. Bu güzelim ormanı oluşturan; Çam ve Ladın ile birlikte, çınar, Meşe, gürgen, kavak, Zeytingillerden dişbudak ağaçlarını, 8 asırdır var olan zeytin ve ardıç ağaçlarını, dahası; buranın en yüksek zirvesi olan Kızlar Sivrisi Dağı eteklerinde bulunan 1000 yaşındaki ‘Şah Ardıç ağaçlarını düşünüyorum. Küresel ısınma ve ülkemi ısıtanlar buraları da yakarlar mi endişesindeki düşünme benimkisi..
Mersin’e 116 km kaldı Pozantı geldik. Toroslar adeta bizimle yarışıyor. Pozantı ilçesine bağli olan belde Tekir (Akçatekir) geçildi 06:48. Bürücek Yaylası, Akçaköy ve Tekir Yaylası'nın birleşmesiyle oluşan bölge bir doğa harikalarımızdan biri. Çam, ardıç ve meyve bahçeleri arasında kurulmuş olan Akçatekir yaylasında, yayla mimarisine uygun yapıların yanında farklı mimari tarzların örneklerini de görmek mümkünmüş. Her yıl 30 Ağustos tarihinde Akçatekir Yaylası Geleneksel Yayla Şenlikleri yapılmaktaymış.. Bekleyemedik.
Bu noktada Mersin İl sınırına girdik. Mersin ilinin Tarsus ilçesi sınırlarında bulunan ve Akdeniz Bölgesi ile İç Anadolu Bölgesi arasında bağlantıyı sağlayan Toros Dağları üzerindeki Gülek boğazındayız. Pozantı - Tarsus parkurundaki 21 no’lu otoyol bu geçitten geçer.. Çamalan sapağına geldik. 06:53.. Karşı taraf Çamlı Yayla.
Gülek Boğazı, İç Anadolu’yu Çukurova’ya bağlayan dağlar arasındaki dar bir kapı. Anadolu’ya açılan kapı deniyor.
Yüzyıllardır insanların gelip geçtiği bu kapı önceden yokmuş. Toros Dağları’nın ortasındaki kapıyı kızgın bir devin açtığı efsanesinden söz edilir.. Efsaneler gerçek olmasa da dinlemek her yaşta insanı yine de dinlendiriyor.
Gülek Boğazı’nın olmadığı zamanlarda İç Anadolu’dan Çukurova’ya gidip gelenler çok sıkıntı çekerlermiş. Aladağlar’dan ya da Bolkar Dağları’ndan geçmek yorar, bitkin düşürürmüş insanları. Bir zaman gelmiş, bu iki dağ arasında bir geçit açıldığı duyulmuş. Bu geçidi kimin, neden açtığını merak etmişler. Bundandır ki halkımızın yaratıcılığı devreye girmiş ve geçidin bir dev tarafından açıldığıni üretmiş.
Yerleşim yerleri yakın birbirine bu nedenle 5 dakikada bir belde veya köydesiniz. Tarsus ovasındayız. Bizi 07:06’da narencileriyle karşılamış. Tarsus’a 44, Adana’ya 65 km kaldı. Ve Çamtepe kavşağından sona Batı Arizona, pardon Batı Tarsus’dayiz...
Mersin’e 30 km…
Vesselam kısa kelam 08:15’te Mersin Alata’dayız, 11 yıl sonra 5. Kez.. Erdemli’ye bağlı bir mahalle. Erdemli genelde Yörük. Hani önceki yazılarımda belirttiğim gibi; Padişah fermanıyla oldukları yerde kalan Yörükler bu Yörükler. Karaman, Konya, Konya Ereğlisi ve çevresinden Toroslar eteğine hayvanlarını otlatmak için gelen Yörüklerin “Herkes bulunduğu yere yerleşe, bir adım atan olursa kelle vurula” fermanı sonrası kaldıkları yörelerden biri Erdemli. Yörük Adem Daş ile konuşuyorum ve ona neden buralara geldiklerini anlatıyorum. Adem Yörük olduğunu biliyor da Yörüklerin nereden geldiğini bilmiyor. İnsan evrensel bir değerdir, nereli olduğu önemli değil çünkü evrendeki akıllı gezegenlerden biri olan dünya üyesi. Fakat insan yine de geçmişini merak ediyor. Örneğin ben merak ettim ve hani deler ya “7 sülalesine dek” ben 7 sülaleme ulaştım... Bu öykümün geniş anlatımı Gez- Gör- Yaz etkinligim olan “Denizköy ve Yörükler. Ş.Ç”yazımda bulabilirsiniz..
Alata kamp yerinde Ağustos ayında ne dinlersiniz?
Elbet sözde şarkıcı müsveddelerinin çığlıklarını değil; Ağustos (Cırcır) böceğinin hüzünlü şarkısını...
İşte Ağustos Böceğinin o hüzünlü şarkısının öyküsü: “Toprak altında yaşayan Ağustos böcekleri ağaç kökleri ve öz suyu emerek beslenirlermiş. 17 sene toprak altında kalan Ağustos Böceği yeryüzüne çıktıktan sonra 4 haftalık ömre sahipmiş. Bu dört haftayı eş arayarak geçiren Ağustos, Böceği eşleştikten sonra ölür, kışın yaşamayacağı için yiyecek biriktirme endişesi olmaz.”
İğne yaprakların olusturduğu halı tabanlı Oba’da çam ağacına saklı Ağustos böceklerinin hüzünlü şarkıları insani hüzünlendirse de dinlendiriyor.. Alata kamp alanı harika bir yer. KHGM’ye bağlı bir birim.
Tüm Kamu Kurumu kamp yerlerini satanlar, dahası Atatürk’ün; 1929 yılında kendi parasıyla satın alarak tarımın gelişmesi için halka bağışladığı Yalova’daki Millet Çiftliği'ni Suudi Arabistan Kralı Abdullah bin Abdülaziz'e satanlar, Orman çiftliğine saldıranlar, kısacası hemen- hemen her ulusal değeri satanlar (AKP canım) kesin boş durmuyorlardır.
Araplar dendi, fakat bugünlerde İsrail’den söz ediliyor. Evet; Alanya, Didim, Kuşadası, Fethiye, Marmaris, Çanakkale,Trakya, Tekkirdağ, Bodrum, Kaş-Kalkan, Datça, Dikili, Çeşme’de ve Konya-Karapınar’daki 40 bin dekarlık arazi kapatan İsrail gözünü Mersin-Alata Çiftliğindeki 4 bin dekarlık Tarım Enstitüsü çevirmiş. Bakımsızlık ve halkı bezdirme acaba İsrail ile olan pazarlık süreci mi?!.
Nejat Özgür, “Alata çiftliği Atatürk’ün kurduğu çiftliklerden” diyerek uyardı. Ben de uyanarak sizleri uyarayım dedim: ATATÜRK Erdemli ve ALata köylerini 13 Ocak 1925’te ziyaret ediyor. Halka söz veriyor Mersin ve çevresinde modern tarımı başlatacağız. Bunun için sizlerle Modern çiftlikler kurmak istiyorum. İşte Türkiye’nin ilk Tarım Kredi Kooperatifi’ni 1936 yılında burada kuran Ulu Önderimiz, aynı zamanda buranın ilk kurucu ortağıdır.
Kurduğu kooperatifle birlikte, Anadolu’da kooperatifleşmenin meşalesini yakarak zirai seferberliğin başlamasının da nirengi noktasıdır. Mersin’deki Gazi Çiftliği’nin Türkiye’de tarım kredi kooperatifçiliğinin ilk örneğidir. Bu nedenle Atatürk’ün 1925 yılında verdiği söz ile Alata’daki çiftlik ve yakın zamanda düzenlenerek açılışı yapılan Gazi çiftliği Atatürk’ün Halka armağan ettiği çiftliklerdir, şimdi biz buraları İsraillilere armağan ediyoruz..
İkincisi, AKP Atatürk yapıtları ve kurumları olan değerleri, örneğin ilk Millet Bahçeleri olan bu Çiftlikleri yok etme bir yana, Atatürk adını taşıyan kuruluşları ve kurumları yıkarak çakma millet bahçeleri açıyor, özdeki amaç millet değil Atatürk ve kurumları..
Şimdi Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü Dinlenme Tesisleri olarak adlandırılmaya başlanmış. Aslında 4 bin dönüme ve 4 km uzunluğunda sahile (kumsala) sahip müthiş bir yer. Ben eski bir KHGM çalışanıyım, bu nedenle eski durumunu bilirim, değişen bir şey yok sadece adı değişmiş.
Her şeyi geliştirdik diyen AKP iktidarı, nedense bahçeyi ve kamp yerini geliştirmeyi bırak kampın ortasındaki havuzu kaldırmış, sosyal lokalı iptal etmiş. Pandemi öncesi iptal edildiği söyleniyor. Bellli ki bir şeylere hazırlıyorlar Alata’yı. Kamp kısmı obalar ve çok katlı yerlerden oluşuyor. limon (narenciye) bahçesi kampın kuzeyinde. Limon bahçesi çok güzel ama çooook bakımsız. Erdemli’ye bu nedenle Limon’un başkenti deniyor. Biz obadayız.
Önceki yazımda belirttiğim gibi Çam, ardıç ve kısmı diğer ağaçlar arasında doyumsuz bir doğa. Tüm ağaçlar dizlerine dek beyaz kireçle boyanmış, adeta kızıl derili atlar gibiler, her an koşacklarmiş gibi geliyor insana. Deniz de değişmemiş aynı deniz ve şahane bir kumsal ve de 4 km... Fakaaat, belirtiğim gibi eski düzeni göremedim. Sadece şezlonglar da mesafe kuralı işletiliyor. Dışarıdan gelenler çok, adeta düzensiz göç istilası gibi. Elbet denizler, kıyılar kamu iyeliğinde halka açık yerler olmalı kamplarla kapatamazsiniz.
Buraya kadar güzel de madem kampı halka açacaksınız bu pandemi döneminde belli zorunlu kurallar koymak zorunluğu duyulmalıydı. Bilmeliyiz en tehlikeli an serbestlik anında kendiliğinden oluşan sistemsizliktir. Saat 12:00 Sonrası deniz adeta bir Titanik faciasi görünümünde. Denize girmeniz olası değil. Halk buraya Afgan göçmenleri gibi hücum etmiş durumda, sınır tanımıyorlar. Adamlar kamp sakinlerinin yerlerini konuşlanmayı bırak mangal yapmaya kalkmışlar.
Ya kurum çalışanlarını kamplardan soğutmaya çalışıyorlar ya da önleyemiyorlar, ya da başka şeyler. İnsanlar kaynaşmışlar ama fazla kaynaşma bu.. Kaynaşma deyince tesettürlülerin artık kendilerini plajın gizli yerlerine değil de plajın her yerinde denize girmeleri, yayılmaları, aslında güzel bir şey de güzel olmayan her tarafı örtülü bu vatandaşlarımızın güneşin altına yatmalari ve güneşten faydalandıklarını sanmaları.
Bunlar için ya güneşi geçiren kumaş üretildi ya da güneşten faydalananlara özentili akla ziyan dine ziyan bir duruş. Allah’tan korkun ve 11 yaşındaki kız çocuğu kafasında siyah bir bone üstünde son model gözlük takılı ayağında palet ağzında şinikler ve simsiyah pantolonlu tesettür mayosu. Yahu bu çocuğun güneşe güneşe güneşe ihtiyacı var gelişim sürecinde ey aydınlıktan korkan insanlar.
Çocuğa yakinen baktım yüzü bembeyaz, erkek kardeşlerinin ise yüzü kanlı canlı çünkü onlar en son model mayolarıyla güneşi doya_doya yaşarken mutlu bir şekilde koşuşturuyorlar. Erkek kardeşlerinin katıldığı yaşdaş kızların oynamalarına gözü takılıyor, bir şeyler yapmak istiyor mutlu olmak istiyor fakat yapamıyor, duraksayarak ayağında palet ağzından şinikler başında gözlük ile seyrederken kapkara haliyle annesi denizden çikiyor ve çocuğu uzaklaştırıyor. Bu inanç değil bu cehalet.
Kalabalığı eleştiriyorum çünkü yanibaşında Belediye nefis bir Halk plajı yapmış, oraya değil de buraya geliyorlar, denize değil Şezlonglara geldikleri belli. Kampın kahvaltı ve yemekleri hayli zengin idi. Değişen bir şey yok, tek olumsuzluk aşırı kalabalık ve bir de duş suyunun denize verilmesi hem de bu pandemi ortamında..
Bazı olumsuzluklar yetmezmiş gibi bir de son günümüzde(13 Ağustos) obalarin ortasında bir esnafın düğünü duzenlenmesin mi?! Kuruma ve insanlara saygısı olmayan bir etkinlik. Bizler dinlenmeye gelmiştik ama bangır-bangır bunları da dinledik.. Adamlar kamu kurumları resmen keyiflerine göre yönetiyorlar.
Öyle bir keyif ki asla doğayı ve doğanı düşünmeyen keyif. Gecenin 13’üne dek büyük bir gürültü. Muhafazakar düğünü fakat muhafazakârların gençleri sabaha dek içti, adeta ailelerine isyan ediyorlardı, isyanları bizi hayli rahatsız etti kamp sakinleri olarak..
Öyle veya böyle biraz kilo aldık, kumlandık, biraz denizlendik bolca da şezlonglardık çünkü plaj adeta belirtiğim gibi Titanik facia kalabalığında oldu hep ve dinlence bitti...
Dinlencemizin en güzel yanı her dinlencede olduğu gibi yeni dostlar edinmemizdi. Yasemin hanım, İbrahim bey ve sevgili kızlarını tanıdık mutlu olduk...
Şevket Çorbacıoğlu
Teknopolitikalar platformu
evesbere@gmail.com
0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder