“Galatasaray’in Sivaspor ve Antalyaspor maçları ve başbakanın öfkeleri” yazımın ilk başlığı idi. Niçin değiştirdiğimi yeni başlıkta yakaladığınızı düşünüyorum.
Öncellikle; maçlara biraz da ben ara vereceğimi belirteyim; çünkü “Ali Sami Yen Aslantepe Arena’ açılışında başlayan olaylar hala dinginleşmiş değil, öyle ki salt içten içe yanmıyor, alevlerin dıştan dışa sararak tüm Türkiye’de yaygınlaştığını görüyoruz.
Şöyli ki;
“Galatasaray’ın yeni stadının açılış törenlerine damga vuran ‘ıslıklı protesto eylemi’, yaşanan gelişmelerin ardından sporseverler tarafından sokağa taşındı. Galatasaray, FenerCHE Grubu ve Beşiktaş Çarşı grubunun da katıldığı Taksim’deki eyleme Türkiye Devrimci Spor Emekçileri Sendikası ve Tek Yumruk taraftar grubu da destek verdi. Islık protestosuna karşı yürütülen baskıları kınayan eylemciler, ellerinde “Senden büyük Allah var, susmayacağız, Şah değil padişah değil, önce ter dökenler kazanacak” yazılı pankartlar ve ıslıklar eşliğinde İstanbul Taksim’deki Galatasaray Lisesi önüne kadar yürüdü. Birbirlerine pek sıcak bakmayan 3 büyüklerin taraftarları, dün Başbakan Erdoğan’a karşı tek yumruk oldu. Sarı-Lacivert, Sarı-Kırmızı ve Siyah-Beyaz kaşkoller yan yana sallandı.”
Nedense hormonlu renkli basın ve de yandaş basın üç büyük taraftarın sokağa taşıdığı ortak eylemi, satır aralarında eylemsizleştirdi. Yani adeta edilgenleştirdi.
İlginç olan önceki şampiyon Trabzon ve son şampiyon Bursa taraftarları bu ortak eylemde suskun kalmaları.
‘Ortak eylem’ iyi bir gelişme mi? Bence böylesi bir ortak eylemli yaklaşım salt ülkemiz futbolu için değil, artıdemokrasi adına da iyi bir gelişme olduğunu düşünüyorum.
Eğer siyasi erk duruşunu değiştirmez ise, olaylara neden ıslıkların tüm hızıyla devam ederek susmaması gerekir.
Islıklar karşısında celallenen başbakanın öfkesi dindi mi acaba?
Bence dinmedi; aksine içten içe devam ediyor.
Bu nedenle, acilen kurulan ‘ıslık kriz masas’nın ıslaklandığını ve de ötelendiğini söylemek olası.
Bu nedenle ıslıklarla birlikte krizin artmasından korkuluyor.
Bu nedenle GS kötü günler bekliyor.
Bu nedenle ‘Bu nedenle’yi acaba daha ne kadar kullanacağım endişesine kapılmaya başladım.
Beyler incir çekirdeğini doldurmayan, fakat Ali Sami Yen Aslantepe Arena’nın doldurduğu savlanan yuh seslerinin abartılı bir şekilde abartılması(?), benim de sinirlerimi abartılı bir şekilde bozdu; abartmayalım Şevket!
Bu yazıyı burada durduruyorum. Sebebi, haftaya taşımak.
Durdurmazdan önce Antalyaspor kupa maçına değineyim, bugünün işini yarına bırakmamak için.
Galatasaray değil, Antalyaspor galibiyeti kaçırdı. Eğer Necati Ateş, Hagi’nin kendisiyle ilgili adrenalini daha da artırmaya çalışmasa, yani onun gözüne girmek için bencillik yapmasa Antalya kesin Galatasaray’ı saf dışı bırakırdı.
Galatasaray’da, Ayhanlı, 2 Kâzımlı ve Ardalı orta saha çok ağır, eğer Arda ürkekliğini artırmayı sürdürür, Ayhan’ın oynatılması sürdürülür, 2 Kâzim hala FB’deki gibi kulaklıkla dolaşıyor izlenimini sürdürür, GS futbolcu aktarımsızlığını sürdürür ise, GS’in Ziraat kupasında da ayakları birbirine dolanır.
Culıo inanın çok isabetli bir aktarım, Cana çok samimi, Aydın Yılmaz ise beni göndermeyin inadında(İyi idi canım. İkinci yarı ceza sahasına bir girişi vardı ki, sanki bir Ronaldinho idi), Galatasaray’da kupayı alma inadında.
Dedik ya, Sivasspor maçını bekleyelim, yani ligin ikinci devresinin ilk maçını, yani ‘Ali Sami Yen Aslantepe Arena’daki ilk lig maçını ve bu yazıyı ondan sonra bloğa koyalım.
Hem bu yeni Mabedimizde ilk golü kim atacak, o’nu görme şansı yakalarız, hem de sürekli Galatasaray yazarak okuyucuları sıkmamış oluruz.
Başbakan’a yapılanın yanlış olduğunu önceki yazımda belirtmiştim:
http://blog.milliyet.com.tr/ASLANTEPE_TURK_TELEKOM_ARENADA_ILK_ISIKLAR_VE_ILK_ISLIKLAR/Blog/?BlogNo=284789
Şimdi doğrularla, yanlışları belirtmeye çalışacağım;
Milliyet’ten FB’li Mehmet Yakup Yılmaz : “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Galatasaray’ın TOKİ tarafından yaptırılan yeni stadyumunun açılış törenindeki protestolara sinirlenerek, stadyumdan ayrılırken Ajax Başkanı bir arkadaşıma neler olup bittiği sormuş. Söylenenleri dinleyen Başkan; ‘Bunun için gidilir mi? Bu bir demokratik hak değil mi?’ diye yazıyor.
Ben M.Y.Y’nin yalancısıyım. Eğer yazılan doğru ise; ‘bir bardak suda fırtına koparmak’ deyiminin de doğrulandığını söylemek isterim.
“Bu işin organize olduğunu düşünüyorum” demek yanlış, bu resmen organize işler. Fakat burada organize edenler kadar organizasyona neden olanlar da suçludur.
Böylesi protestonun yapılacağının istihbaratı alınmış ve Galatasaray uyarılmış ise bu organizasyona göz yumanların başında iktidar geldiğini düşünenlere hak vermek gerekir olgusu karşımıza çıkıyor. Çünkü; “Neden Galatasaray uyarılıyor, önlemi alması gereken emniyet teşkilatı değil mi? Sorusu zorunlu olarak böyle bir ortam yaratıyor.
O halde bu organizasyondan;
1; organizasyonun sahipleri,
2; organizasyonu bildikleri halde önlem almayanlar faydalanmışlardır.
3; bu işleyen süreç özellikle 3 büyükler için başlatılmış bir operasyon olabilir mi?
Olabilir. Nedenini Galatasaray için organize edilenlerle değinmemiz gerekir;
a- Galatasaray’ın bugünkü yönetimine karşı Liseliler grubu
b- Faruk Süren ve Ali Dürüst grubu Polat yönetimine karşı,
c- Doların yeşilini, İslam’ın yeşiliyle harmanlayıp yeşil sahalarda egemen olmaya çalışan ve bu mantıktaki eski bazı topçuların başını çektiği ve Abdurrahim Albayrak’ı da içine çekmeye çalışan grubun karşı bir organizasyonu.
Bu “c” şıkkı üç sadece Galatasaray’ı değil, BJK ve Fenerbahçe’yi de ilgilendirmektedir.
Çünkü, Anadolu futbolu ayrımcılığıyla beslenen, üç büyükler operasyonu gizliden gizliye varlığın sürdürmektedir ve bu varlık Başbakan’ın “Ali Sami Yen Aslantepe Arena” sonrası duruşuyla gün ışığına çıkıyor gibi…
Burada Trabzonspor için küçük bir satır açmak istiyorum, satır kadar keskin;
Bilindiği gibi Trabzon kendi öz kaynakları ve değerleriyle, üç büyükler efsanesini sonlandırarak salt ülkemizde değil, dünyada futbol devrimi yapan bir yapıya sahipti. Özgün yapısını bozan yanlışıyla Trabzon 27 yıldır üç büyüklere kafa tutamamaktadır. Trabzon son 2 yıldır “c” şıkkındaki mantıkla hareket ederek yanlışa yeni bir yanlış eklemiştir. Bu onun bu yıl da şampiyonluğunu öteleyebilir.
Benim bu söylediklerim Başbakanın söylediklerinden yüzde olarak çok önünde.
Doğrudur ben olayı abartarak komplo senaryosuyla besledim; fakat asla Başbakan kadar değil.
Eğer Başbakan tepkilerini bu denli yanıtlarla küreklendirmese idi müthiş bir mazlum ve mağdurlar seansı yakalayacak ve belki de siyasi oyları artacaktı, ama bu söylediklerinden sonra oy bile kaybedebilir.Özellikle başbakan yağdanlıklarının değerlendirmesi sonrası…
Taksim’deki üç büyüklerin yürüyüşü bu savlarımı doğrular niteliktedir.
Ne demek Ali Sami Yen de GS’in değil?
Ne demek ‘bu stadı ben yaptım?’
Ne demek ‘buraya 700 trilyon akıttım?’
Ne demek Aziz, GS’in yeni stadı için bana şunu söyledi?
Aziz’in söylemleriyle mi bu yardımı ivmelendirdiniz?
Sanki cebinizden ödemiş gibi bir söylem geliştirmeniz, adeta sultanlık iletileri gibi geldi bana.
Eğer bunları, söyleminde vurgulamaya çalıştığın gibi ayrıcalıkla yaptınsa Galatasaray’a kıyak çektin, halkın parasını feda ettin demektir.
Ve bu bir suçtur.
Aksine bu bir Galatasaray’a kıyak değildir, çünkü Galatasaray’ın futbolumuza çektiği kıyağın gecikmiş karşılığıdır, çünkü gezegenimizin en ücra köşesi bile ülkemi Galatasaray’ın başarıları sayesinde tanıdı. Galatasaray böylesi ayrıcalığı çoktan hak etmişti ve bu karşılıksız olarak devletin parasıyla yapılmalıydı. Neden mi,? Nedeni, Galatasaray’ın ülkemiz için yaptığı bu tanıtım 700 milyon dolarla zor yapılırdı.
Üstelik GS’ya yapıldı denen bu kıyak asla karşılıksız değildir. Değildir çünkü, Galatasaray TOKİ’ye, yapılacak devasa yapılarla milyarlarca dolar değeri yaratacak Ali Sami Yen’i verdi.
Evet, kendi malı değildi, doğru, fakat hangi stat kulüplerin malı ki? Tümü kullanım hakkı içinde kulüpler tarafından değerlendirilmektedir.
GS burayı BJK ve FB gibi terk etmeyip yenileyebilirdi.
Burada zorunlu olarak BJK’nin kullanım hakkına sahip olduğu İnönü Stadı için satır eklemek istiyorum, satır kadar keskin:
İnönü Stadı yenileme projesi için öncelikle güçlendirme projesinin hazırlanması gerekir, çünkü bu yapı yenilenmesinde büyük sabit ve hareketli yükler gelecektir stada, taşımada zorlanabilir.
Mühendislik bilimi dikkate alınacaksa, yapım tarihindeki detay projelerin incelenmesi gerekir(bulunabilirse), çünkü yapı malzemelerinin yorgunluğu tarih esası dikkate alınarak saptanabilir. İ İkincisi mm. de olsa sert zemindeki her yapıda bile tasman(çökme) yaşanır, bu çöküntü İnönü için daha yoğun olabilir, çünkü sıvılaşmaya uygun bir zemine sahip(denize yakınlığı).
Başbakan aslında GS için bugüne dek hiç kimsenin yapmadığının en iyisini yaptı.
Nedeni; Galatasaray’ın hak ettiği, fakat UEFA ve süper Avrupa şampiyonluğundan sonra tek teşekkür eden kimlik olması.
Başbakan bunu iyi değerlendiremedi.
Anımsarsınız; Ali Şen’in o dönemde dediklerini;
“ Benim Fenerim böyle bir zafer kazanacak, ben bunu servete dönüştürürdüm. Öyle ki, devlet’ten FB için özel bütçe çıkartırdım”
Üzülerek belirteyim ki önceki yöneticiler uyudular. Daha doğrusu Aslan’ın kazandırdığı zaferin getirisini paylaşma savaşı verdiler. Salt yöneticiler değil, çalıştırıcı ve futbolcular da…
Faruk Süren’in stat projesini sumen altı edenler, Ali Sami Yen Aslantepe Arena’nın erken yaşama geçmesini engelleyenlerdir.
Fakat Özhan Canaydın ve Adnan Polat çıktı Başbakanın katkılarıyla, başbakan’a büyük bir iyilik yaptırdı.
Fakat Başbakan “İyilik yap denize at, balık bilmez ise halık bilir” çizgide durmadı sürekli yaptıklarını vurgulayarak yaptığı iyiliği örseledi.
Belli ki bir grup stada sızmış ve cılız seslerle Adnan Polat ve grubunu zor durumda bırakmak istiyorlar.
Peki bunları kim tetikledi, dahası besledi? TOKİ başkanı Erdoğan Bayraktar.
Emniyet Müdürlüğü’nün haberi olmasına karşın önlem almayı ihmal edince, stadın 5-6 noktasına konuşlanan 30-50 kişilik gruplar, Polat ve yönetimini zor durumda bırakmak için ıslıklarla diğer taraftarları da protestoya yönlendirerek statdaki alkış seslerini bastırmaya çalışmışlardır, ama etkin olamamışlardır.
Ne zaman ki TOKİ başkanı “Ali Sami Yen’de kiracılık hükümlülüklerini yerine getiremeyen Galatasaray yönetimi, aynı şekilde bu arazide de karşı şartlarını yerine getiremedi...” şeklinde hakaret edici ve aşağılayıcı bir konuşma yapmış, işte o noktada istedikleri ortamı oluşturmuşlar ve stada gelen büyük bölüm, küçük gruplarla ortak hareket etmeye başlamıştır.
Bu konu böyle uzayıp gidiyor, sonraki gelişmelerle. Biz Sivasspor maçına geçerek, diğer gelişmeleri haftaya öteleyelim:
Galatasaray Sivasspor karşısında yenilerden sadece Kasımpaşa’dan alınan Yekta Kurtulmuş ile çıktı. Değişen bir şey olmayacak galiba, çünkü Y.Kurtulmuş da kurtaramayacak.
İlk 5 dakikada Sivasspor vardı, bir Polonyalı almışlar adı, Grosinçki, adam sağ kanadı çökertti.
Onuncu dakikadan sonra GS devreye girdi, fakat Galatasaray’da dediğim gibi değişen bir şey yok.
Cana iyi, Culio her zamanki gibi iyi. Ayhan hatalı, iki Kazim nedense ortada oynamıyor, kanatlarda çırpamıyor kanatlarını. Servet tehlikeli işler yapıyor, yani liberoculuk. Barış tam takır kuru bakır. Sabri emir almışçasına performansını düşürmüş. Kısacası Galatasaray tad vermiyor.
Ha bir de buna ilk golü atma stresini eklediniz mi, işler daha da olmadık çıkmazlara girebilir.
Bir bakalım hele ikinci devreyi.
İkinci yarı, birinci yarıdaki Galatasaray’ı Hagi soyunma odasında bırakmış. Sahada gerçekten müthiş bir takım var.
Gerçekten ilk golü GS’in atması galibiyet kadar önemli.
49’da ve 50’de Kazim Kazim, 52’de Hakan Balta, 57’de Barış Özbek şutlarıyla BJK’nin yedeğin yediği Korcan’ı adeta devleştirdi.
Belli ki ilk golu atmanın stresi var.
57’de Emre Çolak yerini Bogdan Stancu’ya bıraktı. Gerçekten iyi bir oyuncu. Galatasaray’ın ilerideki yatırımı olabilir.
İnsu 63’te Hakan’ın yerine girdi.
64’TE DE Mehmet Yıldız Ufuk’u kalesinde devleştirdi.
GS, Kazim Kazim’ın yanıa verilen Stancu ile iki forvet oldu. Yekta da soldan gelirse bir şeyler olabilir.
Ben Arda’nın oyunda olup olmadığını hiç fark edemedim. Tribünde görünce fark ettim.
Ve 69’da, sürekli öne çıkıyor, liberoculuk oynuyor, takımın başını belaya sokacak derken, adını tarihe kazıyan golü atıp Sivasspor’un başını belaya soktu.
Evet, Servet 69’da, Barış’ın asistliğini kabul edip sol ayağıyla tarihin sayfalarını topu yuvarladı.
Servet bunu fazlasıyla hak edenlerden idi.
Siz bundan sonra görün Servet'i.
Sivas’ın Tunus’tan aldığı gol kralı Nijeryali Eneramo’nun topu direkten bizim yüreğimizde ağzımızdan döndü.
Galatasaray’ın bu 1-0 galibiyeti 10-0 galibiyete bedeldi.
Ben Galatasaray’ın Ziraat kupasında başarılı olacağı konusunda umutluyum.
ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
ŞUTLUYORUM
evesbere@mynet.com
Yorumlar
Yorum Gönder