Öncelikle ve söncelikle diyeceğim odur ki; Hes-Savar Doğa Kalkan Projesi, sadece doğayı değil seni de koruyacaktır.
O Hes-Savar Kalkan Projesi de; senin duyarlı kalkan gibi duruşundur. Derelerimize konuşlandırılacak HES’ ciklerin (Küçük Ölçekli Hidro Elelektrik Santralleri-KÖHES) bu yok oluş sürecindeki payı azımsanmayacak düzeydedir. Bunu aklımızdan çıkarmamalıyız. Tekrar ediyorum; doğasal ve tarihsel dokuyla birlikte insan dokusuna zarar vermeyecek şekilde projelendirilmiş, yapılabilirliği bilimsel gerçeklere konuşlandırılmış Nehir tipi (su tutucu) HES, yani Barajlara kimse karşı değil. Abartarak “Bunlar elektriğe, aydınlanmaya karşıdırlar” diyenlere, aksine enerji yatırımları için önerilerimiz var.
Diyoruz ki; “Enerji yatırımlarına katkı için seçenek projelerimiz şunlar”: Örneğin doğaya ve doğana zarar vermeyecek Nehir tipi(su tutucu) HES’lerin yanında, biyolojik sistemlerin çeşitliliğini ve üretkenliğini süreklendirecek, yani devamlılığının sağlayacak (sürdürülebilir) olan, yenilenebilir rüzgâr (Rüzgar Enerji Santralleri-RES) ve güneş (Güneş Enerji Santralleri-GES) enerjisi projeleri. Gelin bu projeleri birlikte hazırlayalım ve ülkeyi nükleer tehlike ile karşı-karşıya bırakacak ‘Nükleer enerji projesinden ve de derelerimizi nükleerden daha büyük tehlikeye sokacak HES’lerden vazgeçelim…” Bana birileri çıkıp; “Tüm enerji projelerini siyasi erk ‘sürdürülebilir Kalkınmamız’ adına yapıyor” demesin.
Lütfen; Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Komisyonu’nun 1987 yılı tanımına gözatın: "İnsanlık, gelecek kuşakların gereksinimlerine yanıt verme yeteneğini tehlikeye atmadan, günlük gereksinimlerini temin ederek, kalkınmayı sürdürülebilir kılma yeteneğine sahiptir… Sürdürülebilir kalkınma, ekonomik büyüme ve refah seviyesini yükseltme çabalarını, çevreyi ve yeryüzündeki tüm insanların yaşam kalitesini koruyarak gerçekleştirme yöntemidir.” Ekolojik (Çevresel), ekonomik ve sosyal sürdürülebilirlik sağlandığı takdirde, sürdürülebilir gelişme gerçekleşebilmektedir.
Yenilenemeyen enerji kaynakları yerine yenilenebilir enerji kaynaklarının verimli kullanımı ve doğaya karşı sorumlu davranılması çevresel sürdürülebilirliğin temel, hatta evrensel koşulu görülmelidir. Çevreye duyarlı bir yaklaşımla yaşamanın sonucunda sağlıklı toplumlar oluşur. Sağlıklı toplumların ekonomik gönenç (Arapçası refah) içinde yaşantısı sosyal sürdürülebilirlik olarak adlandırılmaktadır.
Güneş, Su, Rüzgar ve Biyokütle sürekliligi olan çevreye zararı olmadan "sürekli" kullanılabilecek enerji kaynaklarıdır. Öyle ki; doğanın en büyük tehlikesi nükleer santral ve fosil yakitlara (Mineral Yakıtlar: Petrol, doğal gaz ve kömür) oranla maliyeti yüksek, fakat, tıpkı sahil yolu yerine kuşaklama yol gibi-ki bu önerimiz kabul görmedi ve sahil dokusu bozuldu- kendini kısa sürede amorti edecek, doğaya ve doğana dost doğru enerji kaynaklarıdır.
Su yenilenebilir enerji kaynağı olmaktan çıkıyor artık, yenebilir hale getirilerek kurutuluyor Aral gölü, ABD’deki Kolorado nehri ve ülkemizin dereleri gibi. Ayrıca; çevreyi kirletmeyen, yenilenebilir organik maddeler içeren atık ya da artıklardan oluşan enerji kaynağı biyokütle(tüm bitkilerden dolayı selüloz, ikincisi ise tüm böceklerden dolayı kitin ) de yenilenebilir enerji olmaktan çıkıyor. Çünkü dünyada, biyokütle enerji projesi için biyoyakıt elde edilen enerji kaynakları mısır ve koza ekilmekte, buğday vb ekilmemekte, bu nedenle tarım ürünleri fiyatı artrarak yoksulluğu ve açlığı tetiklemektedir.
Bundandır ki, her ikisi için de ekilebilir alan açmak için yağmur ormanları yok edilmektedir. En az zarar vereni ise, yenilenebilir enerji kaynaklarının en zararsızı güneş ve Rüzgâr enerji kaynaklarıdır. Soruyorum; “Ülkemin rüzgar potansiyeli yüksek olmasına karşın, neden bugüne dek 20 mgw gibi gülünç bir kurulu rüzgar gücüne sahiptik?
İkincisi; iktidar bu utancı giderme adına 2005’te, "Yenilenebilir enerji yasası” ile kurulu rüzgar gücünü 450 mgw'tan çok daha fazlaya çıkararak rüzgar enerjisine dönülmesi için kolaylıklar sağlamasına karşın, neden derelerimize saldırıldı ki?
Üçüncüsü; yasa, fosil kökenli enerji kullanımı ve sera gazı emisyonlarının azaltılmasını, yenilenebilir kaynak alanlarının belirlenmesini, korunmasını, kullanılmasını ve üretilen enerjinin belgelendirilmesini düzenlediğini ve enerji ihracatının önünü açmak amacıyla, üretim lisansı sahibi tüzel kişilere yenilenebilir enerji kaynak belgesi adı altında verdiği belge, neden ; AB (Avrupa Birliği) üyelik görüşmeleri başlamadan önce ‘gemiden mal kaçırırcasına’ tümü dağıtıldı? Kimlere dağıtıldı? Bu kişiler; yaklaşık 400 bin TL’ye mal ettikleri bu belgeleri ikinci ele kaç milyon dolarlara devrettiler?
Size sesleniyorum; ‘Köyümün değerli mühendisleri, mimarları ve teknik elemanları Prof. Dr. Şeref Mirasyedi, Doç.Dr İlhami Bayramin, Nafiz Çorbacıoğlu, Sezai Çorbacıoğlu, Hasan Gerdan, Nafiz Mirasyedi, Akdoğan Çorbacıoğlu, Mehmet Çorbacıoğlu (Önceki Arhavi Belediye Başkanı), Yüksel Çorbacıoğlu (Önceki Artvin Milletvekili) Hurşit Çorbacıoğlu, Gülay Gerdan, Okan Gerdan, Kemal Gerdan, Lütfü Çorbacıoğlu (Öğr.gör), Şair Kani Çorbacıoğlu(Önceki İlçe ziraat müdürü), Asiye Çorbacıoğlu, İsmet Çorbacıoğlu, Osman Şentürk, Nafız Çalıkoğlu, Şevket Çorbacıoğlu (Nüri), Sezai Gerdan, Hikmet Küçük, Orhan Bayramin, Tevfik Ataselim, Nihat Bayramin, Şinasi Gür, Adnan-Şahin Çorbacıoğlu, Sabri Ataselim, Tufan Ataselim, Adnan Çorbacıoğlu, Mustafa Durmuş, Muzaffer Durmuş, Temel Metin Altanlar, Ahmet Çorbacıoğlu, Kürşat Çakar, Ertunç Çorbacıoğlu, Mehmet Çorbacıoğlu (Şevket), Osman Hür, Şinasi Hür, Nurettin Şentürk, Enver Karaman, Cüneyt-Ümit Çorbacıoğlu, Cengiz Gürkan, Savaş Çakar, Kemal Gürkan, Melih Çorbacıoğlu, Şadi Gürkan(Ankes), Mehmet Gümüş, Şenol Çorbacıoğlu, Cenk Çorbacıoğlu, Ali Oğuz Gençyılmaz, Yavuz Gençyılmaz, Ayşenur Çorbacıoğlu Orman, Murat Mazlum, Uğur Çorbacıoğlu, Aykan Çorbacıoğlu,
Mustafa Bilgin Çorbacıoğlu; Sidere vadisini, doğası ve doğanıyla soludunuz, dağını taşını, börtü böceğini tanıdınız, çiçeğini, çileğini, üzümünü meyvesini tadtınız, deresinde balık tuttunuz, göllerinde yüzdünüz, tüm doğasını özümsediniz, dokularınıza işlediniz. Ve biliyorsunuz ki; vadinin yeşil ormanlarından süzülen gümüşi çizgisi deresinin mevsimlerde su seviyesi düşmektedir, çünkü köyümüz çevresindeki debisi yetersizdir.
Bu nedenle buralara asla HES inşa edilmeyeceğini, Balıklı-Pilarget kaynağında(Arapça, Menba) ise debinin HES Yapımı kriterlerine uydurulduğunu ve de uyduruk ÇED raporuyla Sidere vadisinin milyonlarca yıldır akan deresinin, gölünün kurutulacağını teknik eleman olarak sizler algıladınız, onlar niçin algılamıyor? Bunu hiç düşündünüz mü? Belli ki; doların yeşili için doğanın yeşilini yok ediyorlar.
Evinin önündeki meyve ağaçların; Mcxul (Armut) Kukuna Mcxul Kalasapi, Buli (Kiraz), Mjoli (Düt), Antama (Kayısı), Uşkuri (Elma) vd’nin derelerimiz gibi yok olmasını ister misiniz Sami Şentürk, Kemal Mirasyedi, Sedat-Vedat Çağ, Rafet Şentürk, Senai Hür, Yaşar-İhsan Hür, Hasan-Paşa Mirasyedi, Mevlüt-Murat Şentürk, Bayram Ali Durmuş, Necmettin Atakan, Turan Çakar, Talip-Galip Çakar, Şener Gerdan,Caner Gerdan, Akif Yazıcı, Yaşar Çağ, Haluk Yazıcı Turgay Çağıroğlu kardeşlerim?
Ormanlarımızın olmazsa olmazı txomu (kızılağaç) ile bütün yabanıl çabalı uça Urceni’nin(kokulu siyah üzüm) kaybolmasını, Txomu’nun (Kızıl ağaç) kesilmesini ister misin; Seyfi Bayramin, Osman Özdemir, Ergun Ataselim, Osman Ataselim, Rahmi Bayramın, Cevat Civelek, Çetin Bayramin, Muhsin Bayar, Engin Gürkan, Fikret-Faruk-Murat-Erol Çorbacıoğlu, Hüseyin Gürkan, Fevzi Albayrak, Osman Bayramın kardeşlerim?
Çoğu insanımızın bildiği gibi; memleketimizin ve yöremizin tarihi dokusunun simgesi Kemer Köprüleri Cenevizliler(M.S:12-19 yüzyıl) ‘doğa dokusunun dağlardaki yabanıl simgesi uça urcene’ ulaşmak için inşa etmişlerdi. Bu üzümlere ulaşan Cenevizliler suyunu devasa küplerde topladılar; senin küme(tatlı sucuk) yapmaktan öteye taşıyamadığın bu üzüm suyunu bu kemer köprüleri geçerek gemilere, gemilerle de İtalya’ya taşıdılar ve dünyanın en güzel şaraplarını yaptılar (Biliyoruz ki içmesi günah, yapması değil, bu nedenle sende yapabilirsin; dahası hala yapma şansın var).
Ayrica; Cenevizliler tarafından İtalya’ya götürülen ve İtalyan sofrasının siyah havyardan daha üstün mezesi olan ve insan sağlığına sayılamayacak faydaları kanıtlanmış Mcko (Karayemiş) ve butkasının(Yaprak) ve de bunun yanı sıra; halk arasında grip, üşütme, nezle, soğuk algınlığı, sinüzit, bronşit, romatizma, gut ve gözün iltihaplanmasına karşı kullanılan, zona hastalığı, kabızlık, metabolizma yetmezliği, yutak, boğaz iltihabı, baş ağrısı, kısacası çiçeği, yaprağı ve meyvesi ile insan sağlığına sayılamayacak faydaları olan, fakat zehirli olduğunu düşünerek değerlendirmediğimiz derelerimizin oyası,
dağlarımızın deseni Kampara’yı(Siyah Mürver), yine derelerimizin kıyılarını dantel gibi ören Dacikandxu’nun (Dikenli çilek- böğürtlen), mşkeri’nin (yabanıl kavuçuk ağacı ve çiçeği) ve dağların ve fındık bahçelerinin kırmızı benekli halı desenini oluşturan daxikandxu’nun (Kokulu dağ çileği), İnsan sağlığının en faydalısı ve vitamin deposu olan dağlarımızın Kasganağı (Mavi Altın/Mavi yemiş-Yaban mersini) meyvesinin tükenmesini; Özellikle dere yataklarından alınan dolgu ve mıcır malzemeleri nedeniyle; Alabalık türünün azaldığını görmek, bunun yanında sazan balığını andıran Ponço balığının, Mjavabu (kurbağa),Ğvapa’nın; derelerimiz üzerinde inşa edilmeye çalışılan HES’cikler, yani Küçük Ölçekli Hidro Elektrik Santralleri (KÖHES) ile tümüyle yok edildiğini görmek ister misin?
Nusret Çorbacıoğlu, Abidin Çorbacıoğlu, Şefik Çorbacıoğlu, Rüştü Gümüş, Bahadır Çağrı, Alaattin Çağ(Pala), Ali Rıza Çağ(Unutma ki torun Çağ bize çok kızacaktır), Mehmet-Alaattin-Hüsnü-Niyazi Çorbacıoğlu, Sabri Civelek, Avni Çorbacıoğlu, Hikmet Çalıkoğlu, Aliriza Horozal, Zeki Gürkan, İsmet Atakuru, Sıtkı-Nevzat Çorbacıoğlu, Zeki Durmuş, Bahri Gerdan, Zeki Gerdan, Ayhan Çağ, Turan Yazıcı, Rauf Altanlar, Niyazi Özbay büyüklerim, ağabeylerim ve muhtarım Hüseyin Çağ? Xaci (Fasülye), Luği (İncir), Burğı (geniş yapraklı, kalın içi boş saplı bitki), Lazuti (Mısır), Şuka (Salatalaık), Kayış Öre (İyi/Tatlı kabak), Yeni-yeni yerleşik ürünlerin yerini alan Kivi, Çayi, Tğiyi (Fındık), Neci (Ceviz), Ihlamur, Çuburi (Kestane), Limğana (Eğreti otu),
Derelerimizin Poncho(Balık çeşidi-ki kayboldu yok artık) alası (Alabalık), Diğamakval (patates), Makvali(Yumurta), Makufli (soya fasülyesi), kurumi(kuşyemi), Şuka (şuka)nın yok olmasını ister misin; İlhan Gürkan, Yavuz Gürkan, Namık Kemal Çorbacıoğlu, Koray Çorbacıoğlu, Şefik-Erhan Çorbacıoğlu, Muzaffer Gerdan, Halit-Mustafa Çorbacıoğlu, Ali Durmuş, Cevdet Çorbacıoğlu, Ali Durmuş, Nüsret Durmuş, Şener-Caner Gerdan, Şener Çağ, Hüseyin-Niyazi –Suat Çorbacıoğlu, Recai-Zekai Çorbacıoğlu Mehmet Atakuru, Şadi Çağ, Ali Rıza Çorbacıoğlu, Aziz Çorbacıoğlu, Ayhan Gürkan, Adnan Çorbacıoğlu, Necati Özbay, Yavuz Çorbacıoğlu, Kenan Çorbacıoğlu, Şirin Kamil Gür, Sabri Karaman, Kemal Gür, Metin Gür kardeşlerim?
Ey Sideyapepe (hey sidereliler); Adası olan tek köyün sahibi siderayepe; Çipe Hinci(ince ahşap köprü), Didiğincinin (Kwahğinci-Taş köprü), Ada gölünün, Badişona doloçğiyanonun (Neşeli ihtiyar şelalesi), Bağuditi tobasının (Büyükbağ gölü), Omskveye’nin, çağırış karmate-gerdaniş karmatenin, çağırış derenin, Çüt sidernin (küçük sidere), Çağalitin, didsidernin (büyük siderenini), Çibağatın, Çukavlatın çocukları; Atmacanın ve onunla bütün Ğaco’nun (Atmaca yemi kuş) doğasal sesini, Vğapa’nın ölüm sessizliğini (karidese benzer Ğaco yemi), Kotüme’nin(Tavuk) gıdaklayışını, Mamuli‘nin (Horoz) vadideki yankılanışını, Ğalepe’nin (çaylar), Maçxha’dan akan (ağaçtan oluk) Cskartolilerin (su gözü) ve Cskaların (sular) çağıldamalarını, Karvani’nin (Arı kovanı) uğuldamasını, Cskayımanganın ürküntü veren otantik (su gücü ile çalışan ve su/Cska makinesi/mangana diye adlandırılan ahşap, yabani hayvan özellikle ayı korkutucusu) görkemli sesini; Melepunadan (karşı yamaçlar), Rakaniden (dağ zirvesi), Omjore’den (Güneşlidağ), Goniti’den (Ağaçlıdağ), İsina dağının (Ahşap evlerin üzerine örtülen ve kiremit işlevi gören Isır otundan gelen bir ad), Oputelerden(karşı dağlar, yalçın kayalıklar) did ve çut sidereden(büyük ve küçük sidereden) duyabilecek miyiz?
Bu konudaki doğaya ve doğana fazlasıyla duyarlı; erdemli ve onurlu ve de yürekli Sidere Anneleri ve kızları elbette ki bizleri tetikleyen en büyük değerlerdir, unutulur mu, unutur muyum o kutsallarımı. Getasülesindeki (arka bahçe) yeşil örtüsünün, ısır otu ile çatısını örtüğü İsina tepelerindeki evinin, tarlasındaki Lazutların, çocuğu ve kocası gibi baktığı büyüttüğü beslediği çay ve fındık bahçelerinin yok edilmesini onlar ister mi? Ve de; Çağalitideki, çütsiderdek, didsiderdeki, borcinadaki, çukavlattaki, adeta bayramlık giysileriyle yaşadıkları kışlık odun taşıma, lazut (Mısır) ve Txiyi (Fındık) soyma Noderilerin/meci (imece) gibi derelerin kurumasını ister mi?
Benim Sidere vadisinin ve yöremizin kadını; her Anadolu kadını gibi onurlu, erdemli ve yüreklidir ve de Kaçkar dağlarında Senöz Vadisi’nde yaşayan İlmiye Akçal ve Toroslar da yaşayan Anadolu’nun son göçerleri Sarıkeçililerin lideri Pervin Savran gibi iki bilge kadın kadar bilinçli etkin, yaratıcı ve kararlıdır. Her şeyden önce doğasının kutsal emekçisidir…
Dolarların efendisi; madem doğaya saygın yok, bari ölülere-Mezarlara saygınız olsun. Üç paralık enerji için, atalarımızın izlerini silme hakkını sana kim veriyor, ey doların yeşilini, İslam’ın yeşiliyle harmanlayıp doğanın yeşilini yok edenler?! “Su akar, Türk bakar”mış. Gün gelecek bu suyun akmayacağını hiç aklına getirdin mi?
Siderayepe; Aramızda olmayan Babamıza, anamıza ve diğer büyüklerimize, yani atalarımıza; “Ne hale getirdiniz, Sidere vadisini? Biz size bu vadiyi; dağı, kwasi (Taşı), ğalisi (dere), ormanı, Cası (ağaç), Kinçisi ( kuş), Çğomiten (balık), Kverisi (kör yılan), Berisi (Çakal), Kckosu (karayemiş), dacikandğu (Böğürtlen), dağikandğu (Dağ çileği), kamparası, uça urcenisi (kara üzüm), mğalayisi (kertenkele), Çiçilası (Yılan), mşkerisi (yabani kauçuk),,
cskartölisi (su gözü denen kaynak suyu), ğalisi (dere), gürgeni, Tğomusu (kızılağaç), ihlamuru, Çuburiyişi (kestane), Necisi (ceviz), bardisi (mısır sapı ile çevrili inek yem direği), Tğirisi (fındık), çayı, Lazutiyişi (mısır) ile bırakmıştık, nerede ne oldu, ne yaptınız bunlara?” diye sorduklarında ne diyeceğiz?
Verecek yanıtımız olacak mı? Adamlar durmuyor, tüm ülkeyi yok etmekte kararlılar. Bak şimdi de; İstanbul’un akciğerleri olan Belgrad ormanları İstanbul Büyükşehir Belediyesi eliyle su şirketlerinin yağmasına açılıyor.” Bunlara duyarsız mı kalacağız?
ŞEVKET ÇORBACIOĞLUTeknopolitikalar Platformu
GSM: 0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder