SEÇİMLERDE HİLE OLABİLİR Mİ?
2002 seçim sonrası ‘Genel-Yerel’ tüm seçimlere kuşkuyla baktım. 22 Temmuz 2007 Genel Seçimler için kuşkularım ilginçti fakat, kimsenin dikkatini çekemedim. O seçimdeki ilginç kuşkum; ‘Oyların kaydırılması, Internet üzerinden kurgular, oy pusulası sayımında oyun iptaline neden anında işaretleri’ diye sıralanan geleneksel kuşkulardan çok, “Oy Torbaları’nın kaydırılması kuşkusu idi. Böylesi uçuk bir Kuşku duyuyordum, çünkü geçmiş seçimlerde, sandık görevlilerinin seçim anında onardığı ‘Yırtık ve de kirden kapkara olmuş’ oy torbaları kullanılırdı.
İktidar, çok doğru bir şey yaparak; o son Genel seçimde tornadan çıkmış birbirinin aynısı tertemiz torbalarla çıktı karşımıza. Öyle ki; Ali ile Veli’nin oy torbası karışsa, kesinlikle torbaları açmak zorundasınız, çünkü birbirlerine ayırt edilmeyecek derecede benziyorlar.
Bilindiği gibi, seçim süresi bittiğinde halkın ve parti temsilcilerinin gözetiminde oy sayımı yapılır ve torbalara yerleştirilir. Ve yüksek seçim Kurulu’na ulaştırmak üzere ‘İlçe Seçim Kurulu’ yetkililerine teslim edilir. Artık seçim torbaları iktidarın yönlendirdiği bir kurumun elindedir(Lütfen YSK özerk kurum demeyin sakın…
Böylesi kurumların ne kadar özerk olduğunu ve bağımsız davrandığını biliyor bu halk) Bu noktada sandık görevlilerinin ve parti görevlilerinin torbalar üzerindeki sorumluluklarıyla birlikte ‘denetim ve gözetim’ yetkileri biter…
Kuşkum şu: “Bu tertemiz torbalar sonradan kirlenebilir mi ??? Yani birbirinin aynısı torbalar, birbirinin aynısı başka torbalarla yer değiştirilebilir mi?” Anımsayın ‘Görevimiz tehlike’ dizisindeki yer değişimi ve kaydırmalarını.
Özellikle günümüz iletişim teknolojisinde böylesi fiziki kaydırmalar ‘bilgisayar oyunlarını’ gerektirmeyecek varsıllıkta olduğunu unutmayın. AKP’nin kazandığı(% 46,58) ve CHP’nin % 20, 88’de kaldığı o son genel seçim sonrası şunları yazmışım: “Ankara'da solun güçlü olduğu belli sandıkları gezdim. İstanbul ve İzmir, hatta Bursa gibi kentlerin belli sandıklarıyla cepten iletişim kurdum. Tüm buralarda torbalar tertemizdi. Yani sonuçlar netti. CHP % 70'ler de AKP % 5’ler de idi. Fakat çok erken saatte(17,30) sonuçlar tersine dönmeye başladı.
Yani; saat 17:00'de seçimlerin bitmesine ve İl-İlçe seçim kurullarına oy torbalarının teslimi 18:30 dek sürmesine karşın, 17:30'da ilk sonuçlar bildirilmeye başlanmış, saat 20:00'de ise oyların nerdeyse tamamına yakını sayılmış ve sonradan 341’e indirilen AKP milletvekili sayası 367 olarak açıklanmişti. Ve hepimiz şoktaydık. Yaklaşık 40 milyon oy, 2,5 saat gibi bir sürede adeta ışık hızıyla sayılmıştı. İletişim teknolojisinin getirdiği kolaylığı yadsımıyoruz.
İyi de, teknoloji varsılı ülkeler de bile bu kadar erken sonuç alınmazken, biz ışık hızıyla yarışıyorduk. AKP’nin ışık hızıyla yakaladığı bu sonuç için,‘eğer Tarhan Erdem’in dediği gibi AKP % 50’lere gelebilmesi için, bu gibi zayıf olduğu yerlerde en az % 20’ler de seyretmesi gerekir idi’ değerlendirmesi yapmamız boşuna idi, çünkü atı alan… Peki böylesi bir olasılığın önüne geçmek için ne yapabilir? Oy kullanan sade bir yurttaş olarak ‘son ana kadar sandık ve çevresinden ayrılmam koşuluyla’ şunu yapabiliriz.
Öncelikle YSK’nın; “oyların sayımı ve kaydı biter bitmez, sandık kurulu başkanı bu sonuçları, yüksek sesle ilan eder” diyen 105. maddesini bilmeliyiz. Ve bunu yapmayan sandık başkanının uyarmalıyız. Böylelikle, oy kullanmış yurttaş olarak ve seçimde görev almış kişi olarak, oy kullandığın veya görevli olduğun sandıkta hangi partiye ne kadar oy çıktığını bilirsin. Ardından, YSK’nın www.ysk.gov.tr adresinden “seçim sonuçları” oradan da, “sandık bilgilerine” girerek, seçim çevresindeki (il-ilçe) ilgili sandık numarasına ulaşabilir ve sonrasında da, sandık kurulunda yüksek sesle ilan edilen sonuçların, resmi sonuç olarak verilen oy oranları ile karşılaştırılmasını yaparsın.
İşte bu bireysel otokontrolü aslında, oy verdiğimiz siyasi partilerin il ve ilçe teşkilatları tarafından resmi seçim sonuçları açıklanmadan önce yapılması gerekir. Ve bu arkadaşlar; Sandık kurulunda açıklanan oylar ile birleştirme tutanağındaki oylar arasındaki amaçlı farklılığın önünü almış olurlar. Yani hilenin. Şöyle ki; sandık kurulunda A partisi 125 oy aldığı söylenmiş, fakat birleştirme tutanağında 25 olarak geçmiştir gibi… Bunun için; Tüm partilerin Ülke genelinde seçenek oy sayım sistemli merkezler oluşturması gerektiğini düşünüyorum.
Bir önemli konu da; parti yetkilisinin, özellikle Milletvekili adayı arkadaşlarımızın ‘298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunu’ iyi bilmesi. Ki; anında gerekli yerleri uyarabilsin. 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 80 inci maddesinde ise; “Seçim günü saat 18.00’e kadar radyolar ve her türlü yayın organları tarafından seçim ve seçim sonuçları ile ilgili haber, tahmin ve yorum yapılması yasaktır.
Saat 18.00 ile 21.00 arasında ancak radyolarda Yüksek Seçim Kurulu tarafından seçim ile ilgili olarak verilecek haber ve tebliğler yayınlanabilir. Saat 21.00’den sonra bütün yayınlar serbesttir.” denilerek yayınlarla ilgili yasak kapsamı belirlenmiştir. 298’nin 80. maddesi 22 Temmuz 2007 seçimlerinde aksatılmıştır. 17:30’da başlayan YSK kaynaklı haberler nedense öncelikle CHA’ya geliyordu. Yani;Okyanus ötesi bir yönlendiricinin denetimi altında olduğu savlanan 40 bine yakın personeliyle 22 Temmuz 2007 seçimlerinde haber dağıtıcı Cihan Haber Ajansı olması hayli düşündürücüdür.
Torba kaydırma üzerinden anında değiştirecek kuşkum benzeri bir başka olgu da benim yaşadığım bir olgu; 3 Kasam 20002 seçimlerinde Köy Hizmetleri Diyarbakır Bölge Müdürüydüm. Yüksek seçim kurulu, köylere ve mezralara oy sandıklarını götürmek için araç isteyebileceği söylendi. Çalışma arkadaşlarımla böylesi bir süreçte almamız gereken önlemleri konuşurken bir arkadaşımız ilginç anısına yer verdi: “Yıllar önce hane sayısı hayli fazla bir köye sandıklar gitmiş.
Ağa, bunlara ne gerek var, biz iki gün önce oylarımızı hazırladık, aha da oy torbaları…” diyerek görevlileri uyarınca şok olmuş, çünkü böylesi bir olayı, bırakın yaşamayı duymamış o güne dek… Böylesi konularda lütfen gereğin yapın uyarısında bulunarak, oy kullanmak için Ankara’ya döndüm. Görevli arkadaşlar, benzer şeylerin yaşandığını bana çok sonra(görevden alındıktan sonra) söyleyebildiler. Aldığım duyumlar göre; terk edilmiş evlerde 15-20 arasında değişen seçmen kayıtlarına rastlanmış. Hatta; seçim saatleri için de üç yerde oy kullanma olanağı tanıyan bölgesel kayıtları olduğu söyleniyor.
Tamam kuşku ile bütün komplo teorisi diyelim. İyi de; bugüne dek seçmen kütükleri Yüksek Seçim kurulunun kararı ile tarafsız çalışanlarla yazılmıyor muydu? Ne ol du da bu dönemlerde Hükümete Bağlı TÜİK’ ün seçtiği taraflı elamanlara adrese Dayalı Nüfus (Fr. De jure nufüs diyoruz) Sayımı ile kütükler yazdırıldı. Sonradan Yasa ile bunların listeleri seçmen kütüğü olarak kabul edildi. Bana kim garanti verebilir aylarca listeler üzerinde çalışan bunların, listeler üzerinde diledikleri gibi düzenlemeler, eklemeler, çıkarmalar yapmadığın?
Örneğin terk edilmiş ev seçmenleri benzeri hayali adreslere yüz binlerce hayali seçmenler yazıldığı gibi, istenmeyenlerin yazılmaması vs,vs… Eğer bir de, bilgisayar üzerinden oy kaydırıcı Okyanus ötesi bir şirket ile anlaşma yapıldığını düşün; al sana % 25 oy çantada keklik. Seçimde ‘Hile’ olgusuna çok dikkat etmeli partiler ve partililer. Çünkü tarihte, Ülkeyi kontrol altında tutmayı hedefleyen güçlerin ‘Hile’ olgusunu sürekli kullandıkları biliniyor.
Konuyla ilgili önceki yazı ilişimlerim(İng. Link):
- 1- Vatandaşlık numarası mı, seçim numarası mı? (18/03/2009) http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=168713
- 2- AKP İçin İşletilen Sürece Kısa Bir Bakış (09/05/2008) http://blog.milliyet.com.tr/AKP_icin_isletilen_surece_kisa_bir_bakis/Blog/?BlogNo=108560
Şevket Çorbacıoğlu
Teknopolitikalar platformu
evesbere@gmail.com
0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder