KAYIT DIŞI SEÇMEN-KAYIT DIŞI EKONOMİ
19/12/2008 günkü yazımın başlığı ‘Seçmen s-ayısı ve Asansör’ idi. Seçmen sayasının sürekli değişmesi karşısında ben de adını değiştirdim ve “Kayıt Dışı Ekonomi’den Sonra Kayıt Dışı Seçmen” koydum. Göbek adını da “Seçmen ve Süpermen” yaptım. Aslında; “Genel Nüfus Sayımı Oldu Seçmen Nüfus sayımı” adını da koyabilirdim. Çünkü o da her şeyi anlatan bir başlık olurdu, ama olsun ağzımızdan çıktı bir kere:
- http://blog.milliyet.com.tr/Secmen_s_ayisi_ve_asansor/Blog/?BlogNo=150818
Fazla yazı yazma yeteneğine sahip olmadığım için 2008’deki yazımı güncellemeye karar verdim: Süpermenin en büyük silahı seçmen ve sandıktaki oyu. Sandıktaki bu silahını kullanabilmesi için seçmen s-ayısına gereksinimi var. O’nu da böylesi seçim ormanında fazlasıyla bulma olanağına sahip. Bu olanağı en iyi şekilde kullandığını düşünüyor, fakat YSK’yi ve TÜİK’i de en kötü şekilde kullanıyor. En önemlisi, süpermenin, gün gelir; “keser döner sap döner hesap geri döner”’i aklına getirmemesi.
2002 genel seçiminde 41 milyon 376 bin 953 seçmen varken, 2004 yerel seçiminde bu rakam 43 milyon 552 bin 931’e çıkıyor, 3 yıl sonra yani, 2007 genel seçiminde bu rakam1 milyon azalarak 42 milyon 533 bin 41'e düşüyor ve 2009 yerel seçim için bu rakam 6 milyon artışla 48 milyon 265 bin 644’e çıkıyor. Seçmene bak; bir iniyor, bir çıkıyor.
Seçmen sayısı değil adeta asansör, ama bozuk bir asansör. “Hangi katlarda durduğu belli değil” diyemeyiz, çünkü bir gizli komut hareket ettiriyor ve istenen katta duruyor. O kat da diğer katları katlayıveriyor. Birileri durdursun şu asansörü, istediği katta inmek isteyenler var. İstediğim katta inemiyorum. Şikayetimi YSK’ya ileteyim dedim, kapıcı “asansör bozuk deeel” dedi. Aha da kaldım ortada. AİHM’ye mi gitsem?! Şaka bir yana, bir oyana, bir buyana; eskiden birilerinin bir şekilde kayıt içine aldığı, kayıt dışı ekonomiden söz edilirdi, şimdi karşımıza kayıt dışı seçmen çıktı, belli ki birileri kayıt içine alıyor.
Ben buna Seçmen sayısı Diyemem, olsa-olsa seçmen ayısı derim. Olur mu böyle bir seçim? Böyle seçimin için(d)e seçmenim ben. Yaaa!!! seçmenim, ama nasıl seçmenim…Ne seçilebiliyorum, ne seçebiliyorum. Seçmeliyorum galiba… Bu sonuçlardan sonra, ister istemez şu soru aklıma geliyor: “Genel nüfus sayımı mı doğru, seçmen nüfus sayımı mı.Ya da YSK mı, TÜİK mi, ben mi??!!”
Burçak Çubukçu’nun iletisi olan Dr. Ali Ercan’ın çalışmasını kaynak olarak katkı vererek kullanacağım: Seçmen sayısı; seçmen yaşı alt sınırının 20 olduğu 2002 genel seçiminde 41,4 milyon, Seçmen yaşı alt sınırının 18 olduğu 2007 genel seçiminde 42,8 milyon olarak verilmişti. 2009 yerel seçimi için bu rakam 48,3 milyon olarak ilan edildi.. 2002-2007 arası 5 yılda toplam nüfus en az 6 milyon artmış olmalıdır; ayrıca 18-20 yaş arasından da yaklaşık 2 milyon fark edeceğinden, 2007 seçiminde seçmen sayısı, 2002 ye göre kabaca 8 milyon fazla, yani 50 milyon civarında olmalıydı.
Öncelikle şunu ifade edeyim ki, Türkiye’nin TÜİK tarafından resmen belirtilen toplam nüfusu ile bizim hesaplarımız arasında bariz farklar vardır. 1960 tan beri insanların birebir sayıldığı genel nüfus sayımlarının sonuçları [mevcut durumda en güvenilir veriler!] elimizdedir. Genel sayım sonuçlarına yapılan uyumlamayla hesaplanan nüfus ve (tabii bu arada nüfus artış hızı, ortalama yaşam süresi ve kadın başına çocuk sayısı) açıklanmıştır. 1990 ve 2003 yılları nüfus idaresinin verdiği ‘yaşlara göre dağılım’ bilgilerinden de ortalama yaşam süresini ve 18 yaş üzeri nüfus oranlarını hesaplayabiliriz. 50-80 arasındaki ortalama yaşam süresi Y ile, 18 yaş ve üzeri seçmen sayısının “%” olarak tüm nüfusa oranı Q arasındaki bağıntı yaklaşık şöyledir; “Q = 20 + 0,75 Y”…
Örneğin, ortalama yaşam süresinin 74 ve nüfusun 82 milyon olduğu Almanya’da Q = 20+0,75x74 = 75,5 tur. Dolayısıyla seçmen sayısı %75,5 x 82 = 61,9 milyon olarak bulunur…Böylece 1990 ve 2003 bilgilerinden 2010 yılına doğru, güvenilir bir öngörü (ekstrapolasyon) yapılabilir. Matematik ayrıntılara girmeden, elde edilen sonuçları yıllara göre Toplam nüfus, ortalama yaşam süresi, 18 ve 18 yaş sınırına göre hesaplandığında; 1990’da 33,2-2000’de 42,9-2002’de 45,1-2007’de 50,7- 2009’da 53-2010’da 54,2 ve2012’oe 56,6 milyon seçmen sayası bulunur. 2002 de 20 yaş sınırına göre seçmen sayısı, o zamanki yaş dağılımına göre, nüfusun % 60’ına karşılık 42,2 milyon olarak hesaplanmaktadır.
2002 için resmi olarak verilen rakam 41,4 milyon, bu sayıdan yaklaşık 800 bin daha azdır..2002 seçiminde yüzde 2 bir hata payı ile verilen rakamlar nispeten tutarlı kabul edilebilir olmasına karşın, 2007 resmi seçmen sayısının olması gerekenden 7,9 milyon daha az beyan edildiği ortaya çıkıyor! Aynı şekilde, 18 yaş sınırına göre 2009 seçmen sayısı da 53,0 iken bu rakam 48,3 milyon olarak ilan edildiğine göre; 53,0- 48,3= 4,7 milyon eksik beyan edilmiştir. Bu hesaplamalardan bir başka sonuç olarak, seçime katılım oranlarının öyle yüksek olmadıklarını çıkarıyoruz.
2002 de yaklaşık 10 milyon, 2007 de yaklaşık 15 milyon seçmenin sandığa gitmediği anlaşılıyor. Türkiye’nin nüfusu, "adrese dayalı sayım sistemi(Fr. De Jure nüfus)" ile 70,6 milyon olarak açıklandı…1927 den beri her 5 yılda beri yapılan TC resmi nüfus sayım sonuçları elimizdedir(DİE2004 sayfa 27) 1960 tan sonrasını bile alsak, şöyle bir tablo var:”1960’da nüfus:27,75 milyon-1965’te nüfus:31,39-1970:35,61-1975: 40,35-1980: 44,74-1985: 50,66-1990: 56,47-2000: 67,89”…
Bu değerlerden yola çıkarak ileriye doğru bir öngörü (ekstrapolasyon) yapabilmek için istatikçilerin çok iyi bildikleri uyumlama denen bir işlemle yani deneysel verileri en iyi şekilde betimleyen bir fonksiyonun(yıl-nüfus ilişkisini en iyi veren bir matematik ifade) bulunmasıyla hem yıllar arasındaki nüfus değerleri (interpolasyon) hem de 2000 yılından sonraki nüfus değerlerini n hesaplayabiliriz. Ayrıca bu fonksiyonun irdelenmesinden, yıllık nüfus artış hızı da elde edilebilir.
Populasyon gelişiminin ifadesinde en çok kullanılan bir model olan ve s harfine benzeyen şekliyle S-eğrisi “S-curve” denilen bir fonksiyona [*] yapılan uyum sonunda 2008 yılı için +/- %0,5 hata ile şu değerler elde ediliyor: “Nüfus 77.7, artış hızı %1.6,ortalama yaşam süresi 62, kadın başına ortalama çocuk sayısı 4” 2000 yılı nüfusumuz 67,9 milyondu. 8 yılda nüfusumuz, beyan edildiği gibi sadece 2,8 milyon artarak, 2008 de 70,6 milyon olduysa, bu inanılmaz derecede düşük(yıllık binde 5 !!) bir artış hızına denk gelir ki, TÜİK’in kendi raporlarında bile yıllık artış oranı, binde 5 değil, binde 13 olarak verilmektedir.
Muhtemelen sadece hastanelerde ölenlerin ölüm yaş ortalamalarından yetersiz örneklemelerle çıkarıldığı anlaşılan, ve çok abartılı bir rakam olan ortalama yaşam süresini TÜİK’in dediği gibi 70 olarak alsak bile kadın başına çocuk sayısı 2,7 değil, aşağıdaki formülden 0,013 x 2 x 70 + 2 = 3,82 bulunur.
Bu tutarsızlıklar, ilan edilen rakamlarının pek güvenilir olmadığının açık bir göstergesidir… Hesaplamalar gösteriyor ki; nüfus artış hızı 1990 dan 2025 lere doğru binde 21 den binde 11 e doğru azalmakta ve ortalama yaşam süresi de 50 yıldan 75 yıla doğru yükselmektedir. Ortalama yaşam süresi her nüfus sayım sonucunda Nüfus İdaresi Genel Müdürlüğü tarafından belirlenip yayınlanan yaş dağılım fonksiyonundan elde edilebilir. Seçmen a-yısına dikkat.
2009 kovanına olduğu gibi 12 Haziran 2011 kovanına da saldırmak üzere… Tilki kurnazlığıyla alt etmek zor, tek silah insansı zekilik…İnsanatlar(Şefik Görgeç’in sözcüğü) gösterelim zekiliğimizi ve kovanlardaki oyları kurtaralım.
Şevket Çorbacıoğlu
Teknopolitikalar platformu
evesbere@gmail.com
0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder