Fenere bu sonuç yetmedi
FENERBAHÇE’NİN FİNAL ŞANSINI PORTEKİZ’DE YİTİRMESİ VE AYKUT KOCAMAN’IN SÖYLEDİKLERİ
İnanın, Fenerbahçe’nin UEFA kupasında finale kalmasını ve de kupayı almasını , kendimi zorlayarak sağlıklı bir fenerli gibi ben de çok istedim.
Olmayacağını düşündüm, çünkü, Fenerbahçe’nin yarı final başarısını çok abartarak eksiklerine değinmediler. Öyle ki Fener ve Aykut düşmanları bile, Fener’in bu başarısını Galatasaray başarılarından üstün tutmaya başladılar, fakat FB’nin bir gün Gençlerbirliği ve başka takımlar karşısındaki gibi başarısız oynayacağını hiç aklına getirip uyarmadılar.
Şu söylemler de hiç fair-playileörtüşen söylemler değildi: “UEFA kupasını alarak, kupası olanları suturacağız”. Belli ki Galatasaray’a gönderme yapıyor. Fakat bilmeliydiler ki, Galatasaray’ı susturmak için 1- Süper kupayı almalılar, 2-Milenyum kupasını almalılar. Şayet Galatasaray’ı geçmek istiyorsanız, evrensel kupayı almalısınız ki o da imkânsız.
UEFA Avrupa Ligi yarı final rövanşında Fenerbahçe, Benfica’ya ilk maçta elde ettiği 1-0’ın avantajıyla konuk olduğu Benfica'ya, Mehmet Topalsız, Merelessiz ve Emre Belezoğlusuz kadrosuyla 3-1 mağlup oldu. Bu sonuçla Portekiz ekibi finalde Basel'i eleyen Chelsea'nin rakibi oldu.
Benfıca: Artur - Almeida - Luisao - Garay - Melgarejo - Salvio - Matic - Perez - Gaitan - Lima - Cardozo
Fenerbahçe: Volkan - Egemen - Yobo(Dk. 75 Stoch) - Ziegler - Gökhan(Dk. 61 Bekir) - Selçuk(Dk. 45 Mehmet Topuz) - Salih - Kuyt - Baroni - Caner – Sow
Başkent Lizbon’un 50 bin kişilik Luz Stadı’nda oynana maçın golleri; 9. dakikada Gaitan, 23. Dakikada penaltıdan Dirk Kuyt ve 35 ve 66. dakikalarda Cardozo'dan geldi.
Maçın kırılma anı Gökhan Gönül’ün sakatlanma anıdır. Çünkü, Gökhan bu takımın 3 bölgesinde de oynayan bir yetenekti.
Fenerbahçe’mize yine de teşekkür ederiz; bize yarı final heyecanı yaşattıkları için.
Aykut Kocaman;
Aykut Kocaman’ın söyledikleri denince aklınıza Galatasaray ile ilgili söyledikleri aklınıza gelmesin; ben Aykut’un Galatasaray üzerinden kendini öne çıkarmaya çalışan söylemlerini zerre kadar ciddiye almıyorum.
Benim amacım; Alp Ulagay’ın Hürriyet’in 65. Yılı nedeniyle yaptığı söyleşide Aykut Kocaman’ın söylediklerine ve Simon Kuper’den istenen yazıya değinmektir.
Aykut Kocaman;
Teknik Direktörlük de uzmanlaşmaya gidecek. Hatta farklı alanlardan destek alan bir meslek haline gelecek.
Doğru, teknik direktörlük uzmanlaşmaya gidiyor, fakat burada uzmanlaşan teknik direktör değil, teknik direktörün uzmanlarla çalışması söz konusu. Ki öyle bir süreç de işliyor; sağlık uzmanı, fizyoterapi uzmanı, diyet uzmanları ve psikologlarla çalışılıyor, hatta terapisyenlerle..
Türkiye’de ‘bir antrenör takımı’ ortaya çıkarmak zor: Çünkü antrenörün bir oyuncu üzerinde bile rahat karar verme şansı yok.
Böyle bir şey yok; eğer bir antrenör bir oyuncusu üzerinde karar veremiyorsa, o bana göre antrenör değildir. Bunu, basın, yönetici ve taraftar baskısı nedeniyle söyleyen bir antrenör’ün eleştiriye tahamulu olmadığını gösterir ve bana göre o antrenör görece, asla kalıcı başarı değil, görece başarının ötesine gidemez.
10 yıl içinde futbolda hücumu, savunmayı ayrı ayrı çalıştıran yardımcılar görebiliriz.
Teknik direktör(antrenör), futbol tekniğinin tüm yönlerini özümsemiş yetenekte olması gerekir. Siz her üç bölge oyuncuları için, yani savunma, orta saha ve hücum bölgeleri oyuncularını ayrı teknik direktör ile çalıştırtır ve onlara taktik verdirirseniz, kolektif futbolun, takım oyununun sahaya yansıması çok zor olur. Sadece 1. Bölgenin(savunma) bir elemanı olan kaleciyi kaleci antrenörü ile çalıştırabilirsin, ki bu zaten yapılıyor.
Türkiye’de sabırlı olursan kaybedersin. Genç oyuncuların ailesi bile “Pas verme, şut at” diyor. Taktiğe uyan değersizleşiyor.
Doğru söylem eğri sefer oldu. Neden mi; siz “Türkiye’de sabırlı olursan kaybedersin.’ Doğru söyleminizi, genç oyuncuların ailesi bile taktiğimizi bozabiliyor diyerek eğri bir sefer gerçekleştirdiniz. Diyenlerden, denenlerden etkilenen antrenör, asla kendi demelerin kabul ettiremez demektir.
Son dönemlerde Alman takımı Dortmund’u beğeniyorum. 2 sezondur müthiş çıkıştalar. Çok doğru bir şekilde çıktılar. Gençler, agresif bir oyun tarzları var.
Aynen katılıyorum. Ülkemde genç oyunculara yatırım yok, aksine yabancı oyuncu sayısıyla gençleri sürekli öteliyoruz. Veye, eldeki bir genci, komşunun gencine tercih ederek, eldekini, hatta gelen komşu gencini de köreltiyoruz. Örneğin, Galatasaray’ın Emre Çolak, Alper Potuk takası beni bu bağlamda endişelendiriyor.
Aykut Kocaman’ın bir diğer doğrusu da, futbolun abartılması ve futbol işçileri topçular üzerindeki baskıların artması. Futbol öylesine abartıldı ki, laboratuar sürecine sokulması gereken endüstri/sanayi haline getirildi. Bu da beraberinde abartılı transfer ücretleriyle birlikte gençlerin diğer mesleklere yönelişini engeller oldu.
Daha net söylemle, taraftardaki futbol tutkusunun abartılı yükselişe geçişi, futbol ve futbolcu talebine tavan yaptırdı ve bu da herkesi futbolcu yapmaya, herkeslerin futbolcu olma istemine zemin oluşturdu. En önemlisi, taraftarı kendi bireysel öz sorunlarıyla birlikte, toplumsal; ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel sorunlar(ın)dan uzaklaştırarak, lümpen kimliklere büründürdü. Gençleri de bir başka meslek seçimine yönelmeyen, yeteneğini futbol ile donduran/askıya alan kimliğe.
Futbolun kitleye olan egemenliği, futbolu ideolojik ve ekonomik rant aracına dönüştürdüğünü futbolun 100 yıllık tarihi içinde zaman-zaman dile getirildi. Bunda en klasik söylem, Portekiz’in Salazar ve İspanya’nın Franco dönemlerdeki futbolun kazandığı kimliktir.
Futbol, çok yakın zamanda da Mısır Devrimindeki duruşuyla da kendini gösterdi. Mısır devriminde ve sözdeyeni demokrasisinde İslam’dan çok futbolun belirleyici olduğu söylenir oldu, akademisyenler ve uzmanlarca. Mısır’ın köklü ve orta sınıfla bütün futbol takımlarından El-Ahli'nin ‘ultralar’ adlı taraftarlarının Mübarek rejiminin silahlandırdığı bir kesim sivil militanlara karşı sokak protestolarında ve Tahrir Meydan’ında oynadığı çok önemli roldü. Bu rolü üstlenmelerini, yani direniş göstermelerinin demografik ve sosyolojik nedenlerle harmanlanmış futbol tukusunun yanında El-Ahli'nin rakibi, varsılların ve egemen güçlerin takımı olan Zamalek. Zambelek, çünkü direniş sürecinde Zamalek, Mübarek için sokağa inmesidir. Bu sokak kavgalarını, dahası devrim sürecini yıllara dayanan polisle kavga geleneği ve şiddetli sokak protestolarıyla ilgili edindikleri deneyimleri, onları direnişin önemli bir parçası haline getirdi.
Türkiye’de böylesi bir sürecin düzlemi dinden ve yoksuldan geçinirken, futboldan da geçinmeye başlayanlar’ oluşturmaya başladı. Önce. Cemaat yapılanmasıyla bilinen Avrupa başarılısı bir takımı ele geçirmeye, ardından şike diye yine bilinen bir başka takımı ele geçirmeye çalıştılar, olmayınca ülkenin zenginlerine finanse ettirdikleri bazı takımları öne çıkararak futbolu Mübarek dönemindeki sürece sokmaya başladılar.
Dünyada tüm bu yaşanan süreçler , Simon Kuper’in dediği gibi “Futbol, geleneksel olarak akıl karşıtı bir spor dalı” haline getirir oldu.
Evet, akıl karşıtı ve de yaşam karşıtı haline getirir oldu.
http://blog.milliyet.com.tr/galatasaray-fenerbahce-yi-43-ay-sonra-yenebildi/Blog/?BlogNo=337684
ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
ŞUTLUYORUM
sevket-che@hotmail.com.tr
evesbere@mynet.com
GSM: 05066090032
FENERBAHÇE’NİN FİNAL ŞANSINI PORTEKİZ’DE YİTİRMESİ VE AYKUT KOCAMAN’IN SÖYLEDİKLERİ
İnanın, Fenerbahçe’nin UEFA kupasında finale kalmasını ve de kupayı almasını , kendimi zorlayarak sağlıklı bir fenerli gibi ben de çok istedim.
Olmayacağını düşündüm, çünkü, Fenerbahçe’nin yarı final başarısını çok abartarak eksiklerine değinmediler. Öyle ki Fener ve Aykut düşmanları bile, Fener’in bu başarısını Galatasaray başarılarından üstün tutmaya başladılar, fakat FB’nin bir gün Gençlerbirliği ve başka takımlar karşısındaki gibi başarısız oynayacağını hiç aklına getirip uyarmadılar.
Şu söylemler de hiç fair-playileörtüşen söylemler değildi: “UEFA kupasını alarak, kupası olanları suturacağız”. Belli ki Galatasaray’a gönderme yapıyor. Fakat bilmeliydiler ki, Galatasaray’ı susturmak için 1- Süper kupayı almalılar, 2-Milenyum kupasını almalılar. Şayet Galatasaray’ı geçmek istiyorsanız, evrensel kupayı almalısınız ki o da imkânsız.
UEFA Avrupa Ligi yarı final rövanşında Fenerbahçe, Benfica’ya ilk maçta elde ettiği 1-0’ın avantajıyla konuk olduğu Benfica'ya, Mehmet Topalsız, Merelessiz ve Emre Belezoğlusuz kadrosuyla 3-1 mağlup oldu. Bu sonuçla Portekiz ekibi finalde Basel'i eleyen Chelsea'nin rakibi oldu.
Benfıca: Artur - Almeida - Luisao - Garay - Melgarejo - Salvio - Matic - Perez - Gaitan - Lima - Cardozo
Fenerbahçe: Volkan - Egemen - Yobo(Dk. 75 Stoch) - Ziegler - Gökhan(Dk. 61 Bekir) - Selçuk(Dk. 45 Mehmet Topuz) - Salih - Kuyt - Baroni - Caner – Sow
Başkent Lizbon’un 50 bin kişilik Luz Stadı’nda oynana maçın golleri; 9. dakikada Gaitan, 23. Dakikada penaltıdan Dirk Kuyt ve 35 ve 66. dakikalarda Cardozo'dan geldi.
Maçın kırılma anı Gökhan Gönül’ün sakatlanma anıdır. Çünkü, Gökhan bu takımın 3 bölgesinde de oynayan bir yetenekti.
Fenerbahçe’mize yine de teşekkür ederiz; bize yarı final heyecanı yaşattıkları için.
Aykut Kocaman;
Aykut Kocaman’ın söyledikleri denince aklınıza Galatasaray ile ilgili söyledikleri aklınıza gelmesin; ben Aykut’un Galatasaray üzerinden kendini öne çıkarmaya çalışan söylemlerini zerre kadar ciddiye almıyorum.
Benim amacım; Alp Ulagay’ın Hürriyet’in 65. Yılı nedeniyle yaptığı söyleşide Aykut Kocaman’ın söylediklerine ve Simon Kuper’den istenen yazıya değinmektir.
Aykut Kocaman;
Teknik Direktörlük de uzmanlaşmaya gidecek. Hatta farklı alanlardan destek alan bir meslek haline gelecek.
Doğru, teknik direktörlük uzmanlaşmaya gidiyor, fakat burada uzmanlaşan teknik direktör değil, teknik direktörün uzmanlarla çalışması söz konusu. Ki öyle bir süreç de işliyor; sağlık uzmanı, fizyoterapi uzmanı, diyet uzmanları ve psikologlarla çalışılıyor, hatta terapisyenlerle..
Türkiye’de ‘bir antrenör takımı’ ortaya çıkarmak zor: Çünkü antrenörün bir oyuncu üzerinde bile rahat karar verme şansı yok.
Böyle bir şey yok; eğer bir antrenör bir oyuncusu üzerinde karar veremiyorsa, o bana göre antrenör değildir. Bunu, basın, yönetici ve taraftar baskısı nedeniyle söyleyen bir antrenör’ün eleştiriye tahamulu olmadığını gösterir ve bana göre o antrenör görece, asla kalıcı başarı değil, görece başarının ötesine gidemez.
10 yıl içinde futbolda hücumu, savunmayı ayrı ayrı çalıştıran yardımcılar görebiliriz.
Teknik direktör(antrenör), futbol tekniğinin tüm yönlerini özümsemiş yetenekte olması gerekir. Siz her üç bölge oyuncuları için, yani savunma, orta saha ve hücum bölgeleri oyuncularını ayrı teknik direktör ile çalıştırtır ve onlara taktik verdirirseniz, kolektif futbolun, takım oyununun sahaya yansıması çok zor olur. Sadece 1. Bölgenin(savunma) bir elemanı olan kaleciyi kaleci antrenörü ile çalıştırabilirsin, ki bu zaten yapılıyor.
Türkiye’de sabırlı olursan kaybedersin. Genç oyuncuların ailesi bile “Pas verme, şut at” diyor. Taktiğe uyan değersizleşiyor.
Doğru söylem eğri sefer oldu. Neden mi; siz “Türkiye’de sabırlı olursan kaybedersin.’ Doğru söyleminizi, genç oyuncuların ailesi bile taktiğimizi bozabiliyor diyerek eğri bir sefer gerçekleştirdiniz. Diyenlerden, denenlerden etkilenen antrenör, asla kendi demelerin kabul ettiremez demektir.
Son dönemlerde Alman takımı Dortmund’u beğeniyorum. 2 sezondur müthiş çıkıştalar. Çok doğru bir şekilde çıktılar. Gençler, agresif bir oyun tarzları var.
Aynen katılıyorum. Ülkemde genç oyunculara yatırım yok, aksine yabancı oyuncu sayısıyla gençleri sürekli öteliyoruz. Veye, eldeki bir genci, komşunun gencine tercih ederek, eldekini, hatta gelen komşu gencini de köreltiyoruz. Örneğin, Galatasaray’ın Emre Çolak, Alper Potuk takası beni bu bağlamda endişelendiriyor.
Aykut Kocaman’ın bir diğer doğrusu da, futbolun abartılması ve futbol işçileri topçular üzerindeki baskıların artması. Futbol öylesine abartıldı ki, laboratuar sürecine sokulması gereken endüstri/sanayi haline getirildi. Bu da beraberinde abartılı transfer ücretleriyle birlikte gençlerin diğer mesleklere yönelişini engeller oldu.
Daha net söylemle, taraftardaki futbol tutkusunun abartılı yükselişe geçişi, futbol ve futbolcu talebine tavan yaptırdı ve bu da herkesi futbolcu yapmaya, herkeslerin futbolcu olma istemine zemin oluşturdu. En önemlisi, taraftarı kendi bireysel öz sorunlarıyla birlikte, toplumsal; ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel sorunlar(ın)dan uzaklaştırarak, lümpen kimliklere büründürdü. Gençleri de bir başka meslek seçimine yönelmeyen, yeteneğini futbol ile donduran/askıya alan kimliğe.
Futbolun kitleye olan egemenliği, futbolu ideolojik ve ekonomik rant aracına dönüştürdüğünü futbolun 100 yıllık tarihi içinde zaman-zaman dile getirildi. Bunda en klasik söylem, Portekiz’in Salazar ve İspanya’nın Franco dönemlerdeki futbolun kazandığı kimliktir.
Futbol, çok yakın zamanda da Mısır Devrimindeki duruşuyla da kendini gösterdi. Mısır devriminde ve sözdeyeni demokrasisinde İslam’dan çok futbolun belirleyici olduğu söylenir oldu, akademisyenler ve uzmanlarca. Mısır’ın köklü ve orta sınıfla bütün futbol takımlarından El-Ahli'nin ‘ultralar’ adlı taraftarlarının Mübarek rejiminin silahlandırdığı bir kesim sivil militanlara karşı sokak protestolarında ve Tahrir Meydan’ında oynadığı çok önemli roldü. Bu rolü üstlenmelerini, yani direniş göstermelerinin demografik ve sosyolojik nedenlerle harmanlanmış futbol tukusunun yanında El-Ahli'nin rakibi, varsılların ve egemen güçlerin takımı olan Zamalek. Zambelek, çünkü direniş sürecinde Zamalek, Mübarek için sokağa inmesidir. Bu sokak kavgalarını, dahası devrim sürecini yıllara dayanan polisle kavga geleneği ve şiddetli sokak protestolarıyla ilgili edindikleri deneyimleri, onları direnişin önemli bir parçası haline getirdi.
Türkiye’de böylesi bir sürecin düzlemi dinden ve yoksuldan geçinirken, futboldan da geçinmeye başlayanlar’ oluşturmaya başladı. Önce. Cemaat yapılanmasıyla bilinen Avrupa başarılısı bir takımı ele geçirmeye, ardından şike diye yine bilinen bir başka takımı ele geçirmeye çalıştılar, olmayınca ülkenin zenginlerine finanse ettirdikleri bazı takımları öne çıkararak futbolu Mübarek dönemindeki sürece sokmaya başladılar.
Dünyada tüm bu yaşanan süreçler , Simon Kuper’in dediği gibi “Futbol, geleneksel olarak akıl karşıtı bir spor dalı” haline getirir oldu.
Evet, akıl karşıtı ve de yaşam karşıtı haline getirir oldu.
http://blog.milliyet.com.tr/galatasaray-fenerbahce-yi-43-ay-sonra-yenebildi/Blog/?BlogNo=337684
ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
ŞUTLUYORUM
sevket-che@hotmail.com.tr
evesbere@mynet.com
GSM: 05066090032
Yorumlar
Yorum Gönder