LİDER ERKİNE TAPINANLAR KENDİ DOĞRULARINA SAYGISI OLMAYANLARDIR; ÇÜNKÜ EN SIRADAN İNSANIN BİLE DOĞRUSU VARDIR
LİDER TAPINICILARI
Lider tapınıcılığıyla AKPKK süreci tüm hızıyla sürüyor. Biri, Recep Tayyip Erdoğan’a, diğeri Abdullah Öcalan’a inanıyor; onlar birbirlerine inanmasalar da.. Birbirine inanmayanlar, birbirlerinin benzeri etkinler düzenlemeye başladılar.
Evet; AKİL insanları sonrası, hormonlu renkli yazılı ve görsel basında bir dizi etkinlikler düzenlenir oldu. Özellikle, pıtrak gibi biten cemaat TV kanalcıklarının birinde AK Partili işadamı ve siyasetçi konuşurken, bir diğer kanalında Kürt kökenli işadamı ve siyasetçisi konuştuğunu gözlemliyorsunuz.
Biliyorsunuz, bu süreci eskiden sözde aydın köşe yazarlarına veya gazeteci kimliğindeki yazılı basında köşe kapmış kimliklere yaptırıyorlardı, şimdi yaygınlaştırdılar. Sen ben, asla bu süreçlerde yer alamıyoruz.
Son zamanlarda, izlenirliği yüksek kanallarda da benzer süreçler işletilir oldu. En son olarak benzer olgu; “Abbas Güçlü’nün ‘Genç Bakış’ programında yaşandı: Her ne kadar; Van’da ağacılığı, siyasal erk yakıncılığı, Rus mafyası ilişkileri, Fettullahçılık, uyuşturucu kaçakçılığı var dense de, aslında rehberlik yaparken Ruslarla tanışan ve sonra Allah tarafından ne varsa verilen, 32 yaşında iken de kendisine 14 milyon dolarlık uçak satın alan 37 yaşındaki (60 yaşına gelmiş bir mühendissin bir dikili ağacın yok, bana ne!) gencecik işademi (bana ne kızıyorsunuz, siz de tanışsaydınız Ruslarla) Vanlı FettahTamince’yi, Abbas Güçlü Antalya Akdeniz Üniversitesi'nde çekilen ‘Genç Bakış’ programına çıkardı.
Derin not: “Yıllar önce idi, gencecik bir işademi, Akdeniz kıyılarında yatırım yapmak istemiş ve teknik kadroyu oluşturmaya başlamıştı. Dediler ki, cemaatçi, dedik ki bir görelim ve gördük; tek kelimeyle irkildim, iğrendim ve çekildim; yıl 2004 (bundandır ki para kazanamadım). Öğrendik ki, böylesi bebelerin cebine para konuyormuş ve işademi olarak salınıyormuş (nöbetçi işademi). Türkiye’m bu şekilde ele geçiriliyor.
Deniz feneri paraları nerede? Cami avlularında cemaatin topladığı paralar nerde? Sana ne, bunlar din için yapıyorlar ve Allah asla onlara günah yazmaz ve bu dünyada da hiç belalarını vermez. Baklava çalan çocuklar dururken, bunları gündeme getirmenin ne anlamı var!”
Ve Tamince öğrencilerin sorularını cevaplamaya başladı. Ancak programın ilerleyen anlarında Diyarbakırlı bir öğrencinin sorusu üzerine salon karışında Abbas Güçlü programı bitirmek zorunda kaldı. Diyarbakırlı öğrenci, ‘Akşamdan beri kariyerden bahsediliyor. Evet kariyer ama ben Diyarbakırlıyım. Diyarbakır'da hala sokaklarda çocuklar öldürülüyor.
Hala Uğur Kaymaz'lar, Ceylan Önkol'lar öldürülüyor. Hala üniversitelerde Şerzan Kurt'lar, Aydın Erdem'ler, Murat İzol'lar katlediliyor. Bu şartlarda biz ne kadar kariyer yapabiliriz. Burada şehit kanlarından bahsediliyor. Artık kan yarıştırmayalım. Yeterince kan akıtıldı. (Fettah Tamince'ye hitaben) Siz liberal olduğunuz için milyarder olduğunuzu söylüyorsunuz. Bu ülkede Kürt işadamları sadece Kürt oldukları için öldürüldüler. Bunların listeleri de vardır.’ şeklinde konuşunca salonda yuhalamalar ve protestolar arttı.
Öğrencinin dediklerine belli bölümlerde katılıyorum. Öğrenci katıldığım bölümlerinin hesabını Abbas Güçlü ve Tamince’den değil; gizliden gizliye işlettikleri ve Kürt halkıyla birlikte tüm Anadolu halkının çoğunluğunun aldatıldığı ‘sözde barış’ sürecinin mimarlarından sorması gerektiğini vurgulamak isterim, yani AKP ve BDP’den..
Ben bu yazıda katılmadığım ve dümdüz mantık olarak gördüğüm bölümlere yanıt vererek ‘konuyu’ işlemeye çalışacağım: Böylesi dümdüz mantık içeren tepkiye,her defasında düz mantıkla yanıt veriyorum ve de sürekli verilmesi gerektiğini düşünüyorum;
- 1- Bu ülkede kaç Kürt cumhurbaşkanı, başbakan, bakan oldu?
- 2- Laz, yani gerçek dil bilen Laz’dan bu ülkede değil cumhurbaşkanı, başbakan bakan bile olmadığını kaç kişi biliyor?
- 3- Bu ülkenin en büyük mafya babaları, iş adamları Kürt değil mi?
- 4- Kürtlerin yoksullaşmasına neden, yine Kürt aşiretleri değil mi? 40 köyü olan Kürt aşiret reisi ben miyim?
- 5- Bu 40 köyün marabası Kürt değil mi?
2 kere 2=4 kadar bir gerçeklik var, o da; Güneydoğu'da feodal beyliği (aşiretleri) yıktığınızda, tek bir sorunun kalmayacağıdır. Bu feodal beyler, büyük kentlere de egemen olup, anakente (Fr.metropol diyorsun) getirdikleri marabalarla kent kirliliği gecekondu ve varoş kuşakları oluşturup kent feodal beyliklerini ilan etmediler mi?
Gecekondu ve varoşlarda kent marabaları, bugün "A", yarın "B" partisine oy vermeleri için bu 'kent feodal beyleri' tarafından yönlendirilmiyorlar mı?
Ey, sınırsız ve kuralsız demokrasi avcısı, bu misyonu şimdi AKPKK üstlenmedi mi? Ve sen çekinmeden onları teorize etmiyor musun? Sol eskisi 'güçlüden yana düşüncesine yön değiştirten' arkadaşım, bunları beslemekten yorulmadın mı?
Yukarıda saydıklarım, işlenmesi gereken düz mantıktır.
Gerçek mantık; bu ülkede kültürel farklılıkların ve değerlerin tek boyutlu yaşanması ve dayatılmasıdır, bu sorunu yurtseverlik bütününde, uniter yapıyı koruyarak çözmek zorundayız. Bunu hızlandırmadığımız sürece karşımıza sürekli din ve ırk bezirgânları çıkacaktır. Ve onlar; demokrasi, insan hakları yalanlarıyla ‘kendi radikal ve ayrımcı ideolojileri adına’ insanları etkilemeye, hatta inandırmaya çalışacaklardır.
Düşünün tüm bunları, sol jargonla yapıyorlar. İşin en düşündürücü yanı, sol aydınların ‘Olanak’ ve ‘Olasılık’ sözcüklerinden irkilen, hatta öfkelenen sağın (Kürtler için bunu söyleyemeyiz, çünkü onlar bugün feodal ağalarla ortak hareket ediyor olsalar da, öteden beri sol söylemler içinde idiler) her çeşidi, derin sol jargonlu söylemlere inanmalarıdır.
Bu, anlayarak inanmamıdır, yoksa, sola ihanet etmiş solcuların, solculara zarar vermesi çizgisinde bir bilinçli bir öfke nöbetli, amaçlı sağ bilinç sapması midir? Yoksa, körü körüne bir Recep Tayyip Erdoğan veya Abdullah Öcalan onayı mıdır? Lütfen bir düşünün.
Düşünmesi gerekenlerin başında Kürt öğrenci kardeşim gelmektedir. Çünkü, önündeki feodal beyi, Kürt ve de dinci işademini okuyamamakta ve hesabını dümdüz mantıkla, TC’den sormaktadır.
Ben düşündüm. Bu bilinçsiz duruşlar; lider erkine tapınma ritüelleridir. Dahası, sağın ve Kürt milliyetçilerinin asla sola oy vermeyeceğinin göstergeleridir.
Evet, bu duruşlarıyla, antisolcular, antiamerikancılar, antsiyonustler ‘adeta’ yön değiştirir gibiler. Bir gün önce inandıkları bir söyleme, bir gün sonra inanmayabiliyorlar. Lider erki, ne söylerse, o doğrudur. Asla gerçek doğruyu yakalamak için kendi doğrularını kullanmaz. Liderinin doğrusundan, lideri kendisini doğrasa vazgeçmez.
Dün “Kardeşim Esad” deyişine, inanıyordu ve Esad kendisinin de kardeşi olmuştu, bugün Esad düşmanıdır, çünkü tapındığı Lider, Esad için; “Manzara en az Kerbela’daki kadar acıdır, katilleri en az Yezid kadar alçaktır” diyebilmiştir.
Onlar, “Esad kimyasal silah kullanıyor, Banyas kentinin El Bayda katliamından o sorumludur” derken, Birleşmiş Milletler temsilcisi çıkıp; “Hayır tam aksine kimyasal silahları muhalif güçleri kullanıyor” dense de o, liderinin söylediklerine inanıyor.
Lideri, solcu olunacak dediyse ise solcu, Amerikancı olunacak dediyse Amerikancı, Siyonist olunacak ise Siyonist olur, ama asla kendisi olmaz, yani kendisi karar vermez-veremez, çünkü onun doğrusu yoktur, liderinin doğrusu vardır.
Ondandır ki, ülkemde 2002’den sonra, insanlar gerçek doğruya ulaşamıyor. Çünkü, ulaştıracak olanlar da ‘insanlara’ kendi doğrularını dayatıyor.
Halk kendi doğrusuna ulaşıncaya dek, bu yanlışları yaşayacağız gibi..
ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
TEKNOPOLİTİKALAR PLATFORMU
evesbere@mynet.com
evesbere@hotmail.com.tr
GSM: 0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder