BALYOZ DERKEN HALİÇ PORT TABİAT YASASI ELDEN GİTTİ ERKEN
18 Ağustos 2013
Ve biri çıkıyor; “Menderes’i astınız, Özal’ı zehirlediniz, Erdoğan’ı yedirmeyiz “ diyebiliyor.
O ve onları Türkiye’yi yerken, kendisini de yediğini, yakında sizleri de, bizleri de yiyeceğini neden görmezsin sayın biri?
Gelelim ‘Taksim’deki 12 yalnız ağaç” öyküsüne.
Birilerine göre, Taksim Halk Hareketi, Taksim Gezi Parkı’ndaki 12 ağacın kesilmesiyle başladı diyor.
Hayır; Taksim Halk Hareketi, Aşağılayan, ötekileştiren, kendi ideolojik yaşam tarzını dayatan, üreterek değil var olan üretilmişleri satarak ekonomiyi düzelttiğini söyleyen, yandaşları varsıllaştıran, dinden, ırktan ve yoksuldan geçinenlerin çıkara özdeş politikalarına tepki duyan, fakat demokrasiye inandığı için suskun kalan, kitlenin duygu patlamasıdır ve bunun adı halk hareketidir.
İnsanın ayağa kalktığı tarihten bu yana gerçekleştirdiği; en temiz ve ahlaklı ve de yürekli karşı duruştur. Evet, en ahlaklı, en terbiyeli, en kararlı, en saygılı, en yürekli ve en akıllı halk hareketi idi(gönül ister ki nicel ve nitel bu duruş bozulmaz).
O aşağıladığımız, çağımız teknoloji lümpeni/seviyesizi diye tanımladığımız bilgisayar gençliği, kendisini olgun sanan bizleri böylesi eylemsellikleriyle utandırdılar. Çünkü bizden çoktular ve doğal ki dirençliydiler.
Taksim halk hareketi, seviyeli uygar hak arama idi. Kendini egemen ilan etmeye çalışan otoriteye/oligarklara karşı, barıştan, özgür düşünceden yana isyanı idi.
“İzm”lerden ‘ideolojilerden’ soyut, dünyanın özgün gelişim ve değişimini demokrasi bütününde algılamış; bağımsız, uygar ve evrensel özüyle sütten çıkmış bembeyaz bir halk hareketi idi.
Günümüz bilişim ve teknolojik gelişimin istediği; dinden, ırktan, yoksuldan, varsıldan ve farklı değerlerden geçinmeyen, aksine tüm bu evrensel değerlerle geçinen, uzlaşı önceliği esas alan, barış ve demokrasiden yana, akil insan dayatmasını reddeden “Akıl Halk’ hareketi idi.
Evet, bir öfkeli, fakat dengeli bir isyandı. Fakat bu öfke, salt Başbakan’a değil, çevresine, pıtrak gibi bitmeye başlayan yeni varsıllara, İstanbul ve büyük kent talan edenlere, ille de görsel ve yazılı başında köşe tutmuş iktidar bülbüllerine, onların tek taraflı saldırılarına öfke idi.
Bu halk hareketini dikkate almaz ise, ülkem değil iktidar ve çevresi daha çok zarar görür.
Öncelikle, aşağılayan, ötekileştiren, ideolojik yaşam tarzını dayatan, üretmeksizin salt satarak ‘ülke ekonomisini değil’ yandaşlarının ekonomisini düzelten anlayış kesenlikle bırakılmalıdır.
Acilen radikal siyasi kararlar alarak, ‘nasıl ki şike yasasını, 1 günde çıkardılar’ petrol yasasını ve Tabiat yasasını, alkol yasasını da hemen yeniden çıkarmalılar, 3. Köprü ve 3. Hava limanı ihalelerini ve gezi parkı projesini-ki mahkeme zaten iptal etti- de derhal iptal etmeliler. Kamunun Portları(liman ve kıyıları) kesin oligarkların elinden alınmalıdır.
Bunları yapmamakta direnecekler, direndikleri gibi Taksim Gezi Parkı’ ve Taksim projeleri için en ufak değişikliğe gitmeyeceklerdir. Kent referandumu oyunuyla projelerin tümü uygulanmaya çalışılacaktır.
Düşünün; özellikle Gezi Parkı için mahkeme kararı ve de Gezi Parkı’nı kurtaracak mahkeme bilirkişi raporları hiç gündeme getirilmiyor, doğrusu uygulanmıyor. Varsa yoksa arsa borsa mantığıyla Taksim Halk Hareketi karalanıyor, aşağılanıyor, Devlet TV’si olan sözde özerk TRT tek taraflı yayınlarıyla adeta iktidarın felsefesine uygunu borazan çalıyor. Hormonlu renkli basın ise, yaratılan korku imparatorluğuyla suskunluğu tercih ediyor.
Evet;
Mahkeme rapora uyarsa, Gezi Parkı'nın mevcut haline müdahale olanaksız hale gelecek
Bilindiği gibi, Taksim Yayalaştırma Projesi ile Gezi Parkının ‘Taksim Kışlasına’ çevrilmesinin önünü açan 17.01.2012 tarihli 1 / 5000 ve 1 / 1000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Plan tadilatlarına Şehir Plancıları, Peyzaj Mimarları ve Mimarlar Odası İstanbul 1. İdare Mahkemesi’nde dava açmıştı.-ki bu konuya ‘İstanbul’un Siluetini bozanlar’ adlı gezi yazımda değinmiştim-
Mahkemece belirlenen 3 kişilik bilirkişi heyetinden Prof. Dr. Hüseyin Cengiz, Doç. Dr. Darçın Akın, Y. Doç. Dr. M. Lütfi Yazıcıoğlu yerinde keşif ve dosya üzerinde yaptığı inceleme sonucu hazırladıkları raporu 13.05.2013 tarihinde mahkemeye teslim etti. Yerinde keşif ve inceleme sonucunda plan tadilatlarının şehircilik, planlama ve koruma ilkelerine aykırı olduğu kanaatine vardı. Bilirkişi, plan tadilatında ‘çevre, kültürel ve doğal miras(Henri Prost tarafından planlanan, Taksim Gezi Parkı’nın korunması gereken kültür varlığı olduğu belirtilmişti), sosyal kültürel ve ekonomik yapı, ulaşım, dolaşım sistemi açısından uygun olmadığı, yeşil alanların ne şekilde etkileneceğinin belirsiz olduğu’ sonucuna vardı.
Eğer mahkeme bilirkişi raporuna uyarsa Gezi Parkı’nın mevcut haline müdahale edilmesi olanaksız duruma gelecek.
1 / 5000 ölçekli Beyoğlu Kentsel Sit Alanı Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı batı ve kuzey yönünde bulunan araç yolları yayalaştırılarak meydan olarak fonksiyon verilmesi 21.05.2009 tarihinde onanmıştı. Ancak 1 / 5000 ve 1 / 1000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım ve uygulama imar planları üzerinde 17.01.2012 tarihinde plan tadilatı yapılmıştı.
Bitmedi, sırada Tabiat Yasası var; “Belgrad Ormanı, Manyas Gölü gibi Milli Parkların imara açılmasına olanak sağlayacak ve bu nedenle 113 sivil toplum örgütünün büyük tepki gösterdiği Tabiat Kanun Tasarısı, tüm itirazlara rağmen Meclis Genel Kurulu gündemine alındı.”
Bence, tadil edilerek iptal edilmesi gereken AKP politikalarıdır.
Çünkü; uygar kent politikalarının evrensel ilkesel başlığı “Kentimiz ve Kendimiz” olgusunda, AKP ortak düşünmesi gerekirken, sadece kendisini düşünmektedir. Aksine evrensel duruş; ‘Kentimiz ve Kendimiz” ortak düşüncesi olmalıdır.
Düşünün, Ankara’ya gelirken sözde gezi eylemlerine gözdağı vermek için %50’si o’nu karşılamaya geliyor. Ne gelmesi getiriliyor. Ve topu-topu ¾ bin kişi. Kalabalığın çok azı Aydınlıkevler, Hasköy semtinde oturanlardan, diğer kısmı ise üzerinde “199 Özel Servis” yazılı belediye otobüsleriyle Keçiören, Sincan ve Mamak başta olmak üzere çeşitli semtlerinden getirilenlerden oluşuyor. Yani Taşımalı Siyaset.
Bunlar çapulcu değil. İkisinin arasındaki fark; “Çapulcular, otobüslere binerek alanlara geldi, çapulcu olmayanlar özel otobüslerle alanlara taşındı. Çapulcular, eylem için tüm hazırlıkları kendi paralarıyla gerçekleştirdi, çaputçular ceplerinden 1 kuruş harcamadılar. Çapulcular, biber gazı yedi, çaputçular ikram edilen sandviçleri. Çapulcu, suyunu, simidin kendi parasıyla aldı, kullandığı materyallere, bayrak, pankart v.b kendi parasıyla aldığı gibi, evinde okuduğu kitapları alanda katılımcılara dağıttı, çaputçulara her şey Ankara Büyükşehir patentli ürünler bedava dağıttı.
En ilginç olanı da; muhabirin röportajı idi: Muhabire çaputçuların biri diyor ki, "Gezi eylemleri zengin eylemi, hepsi arabalı" Muhabir, dönüp bak öyle diyorsun da, konvoydakiler hepsi sıfır araba; Jip, Mercedes deyince, yobazın " onların ki helal para demesi ve her şeyi anlatması sizleri biraz olsun düşündürmüştür.
Ve Balyoz cezaları hemen öncesi; 558 yıllık tarihi Haliç Tersahaneleri'ni yok edecek Haliç Port(Liman) ihalesi, yapıldı. Projenin ihalesini 1 milyar 346 milyon dolar ile Başbakan Tayyip Erdoğan'ın yakın arkadaşı Fettah Tamince aldı. Talimatı bizzat Başbakan Erdoğan'ın verdiği proje ile Haliç Tersaneleri kamuya kapatılacak.
Haliç Port Projesi, 4 yılı inşaat, 45 yılı işletme süresi olmak üzere 49 yıllığına Yap-İşlet-Devret modeliyle gerçekleştirilecek.
Haliç Port projesiyle Haliç'e 70 yat kapasiteli iki yat limanı, her biri 400 oda kapasiteli 5 yıldızlı iki otel, dükkanlar, restoranlar, kongre ve kültür merkezleri, bin kişilik cami ve otopark yapılacak.
Proje tamamlandığında Haliç Tersane kıyıları, ‘Çırağan Sarayı v.b kıyılar gibi’ kıyıları kamuya kapatılacak.
Adam 41 yaşında milyar eurolarla oynuyor. Bunlara kimse hesap sormayacak mı, bu genç yaşta bu serveti nasıl edindikleri konusunda!? Böylesi yeni etme varsıllar, Rusya’da ‘Yeltsin oligarşizmi sayesinde’ özelleştirmeden zengin olan; “oligarkları” geçtiler. Dünya, bunların cebindeki paralar yüzünden hala açlıktan ölen insanları ne kadar daha izleyecek?
Resmen toplumla alay ediyor; “Evet Tayyip Bey’in adamıyım. Çünkü doğru işler yapıyor. Tayyip Bey’i tanıyınca da aşık oldum. Bana destek oluyor. Tanıdığımdan beri haftanın 3-4 günü onu rüyamda görüyorum”
Artık Kürt Memet Nöbete kalkıyor yerine Türk Memet nobete geliyor, çünkü;
Duyduk ki; askerlik kanununda değişiklik yaparak “Türkler askerlik yapar” içerikte bir değişiklik metni koyacaklarmış. Eee, AKP+MHP+BDP Koalisyonu’ndan her şey beklenir; “Kürtler kendilerini Türk kabul etmediğine göre, askerlik yapmayacaklar ve ‘alavere dalavere Kürt Memet nöbete’ dönemi de bitecek:)
Bitmedi; askeri darbelere gerekçe olduğu söylenen, 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) İç Hizmetler Kanunu’nun 35. maddesinde değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısı komisyondan geçti bile. 35. maddesine göre, “Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti’ni kollamak ve korumaktır”.Tasarının 16. maddesi ile değiştirilmesi düşünülen 35. maddeye göre ise, “Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; yurt dışından gelecek tehdit ve tehlikelere karşı Türk vatanını savunmak, caydırıcılık sağlayacak şekilde askeri gücün muhafazasını ve güçlendirilmesini sağlamak, Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla yurtdışında verilen görevleri yapmak ve uluslararası barışın sağlanmasına yardımcı olmaktır”. Anlaşılan şu ki, TSK artık rejimi yani Cumhuriyeti koruyup kollayamayacak. Artı, yurdu da ancak dış tehditlere karşı koruma önlemi alabilecek. Böylelikle Yurt içindeki PKK eylemine müdahale edemez hale gelebilir.
Hani darbeciler temizlenmiş ve bundan sonra darbe tehlikesi ortadan kalkmıştı.
Bu 211’in 35, maddesi dururken İlker Başbuğ Paşaya nasıl ağırlaştırılmış müebbet verdiniz. 314 ve 312’ye göre değil mi?
Önce; ‘internet andıcı(uyarı ve anımsatma notu)’ adı verilen belge nedeniyle suçlandı. Ardından bu suçlamaya ‘İrtica ile mücadele eylem planı’ adı verilen belge de eklenerek, Ergenekon ana davasıyla birleştirildi ve Mehmet İlker Başbuğ müebbede mahkûm edildi.
TCK 314/1. ve 312/1. maddeleri gereğince ayrı-ayrı cezalandırılması talebi ile Kamu davası açılmıştı. Fakat, eylemleri bir bütün halinde TCK 312/1. maddesindeki suçu oluşturduğu anlaşıldığından, müebbet hapis cezası verildi. İyi de neden TCK 314/1’den cezalandırmıyor? O zaman Başbuğ ‘silahlı örgüt kurma’ suçunu işlemedi anlamı çıkıyor; eğer işlemiş olsa;TCK 314/1’e göre, 10-15 yıla kadar hapis cezası alması gerekmez miydi?
TCK’nın 312/1’i: ‘Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs eden kimseye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir.’
Peki sizce internet andıcı ve irticayla eylem planı cebir ve şiddet içeriyor mu? İçermiyor, o zaman İlker Başbuğ’un neden cezalandırıldı? Başbuğ’u ‘silahlı terör örgütü’ yöneticisi olmakla suçlamıyor, çünkü mahkeme onu bu suçlamadan ötürü mahkum etmiyor, onun yerine ‘cebir ve şiddet kullanarak hükümeti devirmeye teşebbüs’ten mahkum ediyor. İyi de kardeşim; Başbuğ ‘cebir ve şiddet’i nasıl kullandı? Mahkemede konuda hiçbir suçlama ve delil yok. Diyelim ki mahkeme, ‘Ergenekon Terör Örgütü üyesi’ saydı, peki neden ‘örgüt üyeliği’nden de mahkûm etmedi?
Kutlarım Başbuğ paşayı, tek başına darbe yapma gücünden dolayı.
Atatürk’ün çok sevdiği ‘Vardar Ovası’ türküsünde rakı geçtiği için dinlemeyen şeyini şey eden mantık bakın ne diyor; "Ne olur, Sayın Kılıçdaroğlu bak! Bu sözlerden vazgeç. Sonra keser döner sap döner. Öyle bir söz var. Bak sonra ne olur biliyor musun? Bu beğenmediğin mahkemelerin karşısına çıkmak durumunda kalabilirsin".
Demek oluyor ki sivillerin hiç eleştirme hakkı yok. Nerde kaldı ileri demokrasi..Özür dilerim, ileri demokrasi çapulcular için işletilmediğini unuttum; ileri demokrasi çaputçular için işletiliyor. Başbakanı, bakanı, milletvekili ve de plastik akil adamların söyledikleri sayın Kılıçdaroğlu’nun çok ötesi hakaretler, fakat onlar asla yargılanmazlar, çünkü İleri demokrasi onlar için geçerli; senin benim için değil.
İnadına her yazımı “Demokrasi Ve Evrensel Barış Bandım” ile bağlıyacağım:
[[ Gezi Parkı Halk Hareketinin iki önemli haykırışı var, benim de bir önemli haykırışım;
Birincisi; “31 Mayıs 2013 tarihine dek hep birkaç kişi düşündünüz, konuştunuz ve birçok kişiyi dinlemek zorunda bıraktınız, artık birçok kişi olarak düşüneceğiz ve konuşacağız ve siz birkaç kişi bizi dinleyeceksiniz; bunun için yarattığınız ‘korku psikolojisini kırdık’ sokaklara indik.”
İkincisi; “31 Mayıs 2013, Türkiye’de ve dünyada 20. Yüzyılın egemen ideolojilerinin sonlandığı ve ‘dünyanın özgün gelişimi ve değişimini dikkate alarak, farklılıkları bütünleştiren, evrensel barışı esas alan’ 21. Yüzyılın ideolojisinin başlangıcıdır.”
21. Yüzyılda, artık birkaç kişinin düşüncede, siyasette, ticarette, bürokraside ve medyadaki egemenliği bitiyor, birçok kişinin, yani halkın etkin ve belirleyici olacağı sürece girildi. Bu sürecin düğmesine de Türkiye’de basıldı. Brezilya’ya yansıyan sürecin Türkiye’de daha da güçlenmesi ve evrensel mesajını yaygınlaştırması için, ülkemdeki ‘CHP’lisinden, AKP’lisine, MHP’lisine, İP’lisine, BDP’lisine, kısacası sağ-sol tüm oluşumlardaki siyasi payandaların, Gezi Parkı Halk Hareketi’nde paydaş olması gerekir.
Bu bir sokağa inişten çok, 21.yüzyılın düşüncelerine inişti, inmeye de devam edeceğiz.
Benim Haykırışım: “Hormonlu renkli yazılı ve görsel basın; pıtrak gibi biten, çok dağıtılan, fakat çok satılıyor diye yutturulan, az seyredilen; cemaatin yazılı ve görsel basını gibi olmasa da benzer duruş sergilemektedir. Şöyle ki; korku psikolojisiyle nedeniyle siyasal erkin yandaş medyasıyla örtüşen anlayışlarına yer vermekte, gezi parkı halk hareketini aşağılayan haberlere öncelik tanımaktadır. Bu nedenle ben 31 Mayıs 2013 gününden bu yana, hormonlu renkli basını, okumuyorum, dinlemiyorum , sevdiğim dizileri izlemiyorum ve de ürünlerini satın almıyorum, yani bu ilgimi dondurdum, askıya aldım, ta ki ‘demokrasi ve evrensel barışı’ ilke edinmiş halkın tepkisini ciddiye alacağı güne dek. Sizin özgür istencinize, gem vurmak değildir amacım, ben böyle yapıyorum, siz bilirsiniz. ]]
http://blog.milliyet.com.tr/gezi-derken-petrol-yasasi-ve-galata-port-gitti-erken/Blog/?BlogNo=425357
ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
TEKNOPOLİTİKALAR PLATFORMU
evesbere@mynet.com
sevket-che@hotmail.com.tr
GSM:0506 609 00 32
18 Ağustos 2013
Ve biri çıkıyor; “Menderes’i astınız, Özal’ı zehirlediniz, Erdoğan’ı yedirmeyiz “ diyebiliyor.
O ve onları Türkiye’yi yerken, kendisini de yediğini, yakında sizleri de, bizleri de yiyeceğini neden görmezsin sayın biri?
Gelelim ‘Taksim’deki 12 yalnız ağaç” öyküsüne.
Birilerine göre, Taksim Halk Hareketi, Taksim Gezi Parkı’ndaki 12 ağacın kesilmesiyle başladı diyor.
Hayır; Taksim Halk Hareketi, Aşağılayan, ötekileştiren, kendi ideolojik yaşam tarzını dayatan, üreterek değil var olan üretilmişleri satarak ekonomiyi düzelttiğini söyleyen, yandaşları varsıllaştıran, dinden, ırktan ve yoksuldan geçinenlerin çıkara özdeş politikalarına tepki duyan, fakat demokrasiye inandığı için suskun kalan, kitlenin duygu patlamasıdır ve bunun adı halk hareketidir.
İnsanın ayağa kalktığı tarihten bu yana gerçekleştirdiği; en temiz ve ahlaklı ve de yürekli karşı duruştur. Evet, en ahlaklı, en terbiyeli, en kararlı, en saygılı, en yürekli ve en akıllı halk hareketi idi(gönül ister ki nicel ve nitel bu duruş bozulmaz).
O aşağıladığımız, çağımız teknoloji lümpeni/seviyesizi diye tanımladığımız bilgisayar gençliği, kendisini olgun sanan bizleri böylesi eylemsellikleriyle utandırdılar. Çünkü bizden çoktular ve doğal ki dirençliydiler.
Taksim halk hareketi, seviyeli uygar hak arama idi. Kendini egemen ilan etmeye çalışan otoriteye/oligarklara karşı, barıştan, özgür düşünceden yana isyanı idi.
“İzm”lerden ‘ideolojilerden’ soyut, dünyanın özgün gelişim ve değişimini demokrasi bütününde algılamış; bağımsız, uygar ve evrensel özüyle sütten çıkmış bembeyaz bir halk hareketi idi.
Günümüz bilişim ve teknolojik gelişimin istediği; dinden, ırktan, yoksuldan, varsıldan ve farklı değerlerden geçinmeyen, aksine tüm bu evrensel değerlerle geçinen, uzlaşı önceliği esas alan, barış ve demokrasiden yana, akil insan dayatmasını reddeden “Akıl Halk’ hareketi idi.
Evet, bir öfkeli, fakat dengeli bir isyandı. Fakat bu öfke, salt Başbakan’a değil, çevresine, pıtrak gibi bitmeye başlayan yeni varsıllara, İstanbul ve büyük kent talan edenlere, ille de görsel ve yazılı başında köşe tutmuş iktidar bülbüllerine, onların tek taraflı saldırılarına öfke idi.
Bu halk hareketini dikkate almaz ise, ülkem değil iktidar ve çevresi daha çok zarar görür.
Öncelikle, aşağılayan, ötekileştiren, ideolojik yaşam tarzını dayatan, üretmeksizin salt satarak ‘ülke ekonomisini değil’ yandaşlarının ekonomisini düzelten anlayış kesenlikle bırakılmalıdır.
Acilen radikal siyasi kararlar alarak, ‘nasıl ki şike yasasını, 1 günde çıkardılar’ petrol yasasını ve Tabiat yasasını, alkol yasasını da hemen yeniden çıkarmalılar, 3. Köprü ve 3. Hava limanı ihalelerini ve gezi parkı projesini-ki mahkeme zaten iptal etti- de derhal iptal etmeliler. Kamunun Portları(liman ve kıyıları) kesin oligarkların elinden alınmalıdır.
Bunları yapmamakta direnecekler, direndikleri gibi Taksim Gezi Parkı’ ve Taksim projeleri için en ufak değişikliğe gitmeyeceklerdir. Kent referandumu oyunuyla projelerin tümü uygulanmaya çalışılacaktır.
Düşünün; özellikle Gezi Parkı için mahkeme kararı ve de Gezi Parkı’nı kurtaracak mahkeme bilirkişi raporları hiç gündeme getirilmiyor, doğrusu uygulanmıyor. Varsa yoksa arsa borsa mantığıyla Taksim Halk Hareketi karalanıyor, aşağılanıyor, Devlet TV’si olan sözde özerk TRT tek taraflı yayınlarıyla adeta iktidarın felsefesine uygunu borazan çalıyor. Hormonlu renkli basın ise, yaratılan korku imparatorluğuyla suskunluğu tercih ediyor.
Evet;
Mahkeme rapora uyarsa, Gezi Parkı'nın mevcut haline müdahale olanaksız hale gelecek
Bilindiği gibi, Taksim Yayalaştırma Projesi ile Gezi Parkının ‘Taksim Kışlasına’ çevrilmesinin önünü açan 17.01.2012 tarihli 1 / 5000 ve 1 / 1000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Plan tadilatlarına Şehir Plancıları, Peyzaj Mimarları ve Mimarlar Odası İstanbul 1. İdare Mahkemesi’nde dava açmıştı.-ki bu konuya ‘İstanbul’un Siluetini bozanlar’ adlı gezi yazımda değinmiştim-
Mahkemece belirlenen 3 kişilik bilirkişi heyetinden Prof. Dr. Hüseyin Cengiz, Doç. Dr. Darçın Akın, Y. Doç. Dr. M. Lütfi Yazıcıoğlu yerinde keşif ve dosya üzerinde yaptığı inceleme sonucu hazırladıkları raporu 13.05.2013 tarihinde mahkemeye teslim etti. Yerinde keşif ve inceleme sonucunda plan tadilatlarının şehircilik, planlama ve koruma ilkelerine aykırı olduğu kanaatine vardı. Bilirkişi, plan tadilatında ‘çevre, kültürel ve doğal miras(Henri Prost tarafından planlanan, Taksim Gezi Parkı’nın korunması gereken kültür varlığı olduğu belirtilmişti), sosyal kültürel ve ekonomik yapı, ulaşım, dolaşım sistemi açısından uygun olmadığı, yeşil alanların ne şekilde etkileneceğinin belirsiz olduğu’ sonucuna vardı.
Eğer mahkeme bilirkişi raporuna uyarsa Gezi Parkı’nın mevcut haline müdahale edilmesi olanaksız duruma gelecek.
1 / 5000 ölçekli Beyoğlu Kentsel Sit Alanı Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı batı ve kuzey yönünde bulunan araç yolları yayalaştırılarak meydan olarak fonksiyon verilmesi 21.05.2009 tarihinde onanmıştı. Ancak 1 / 5000 ve 1 / 1000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım ve uygulama imar planları üzerinde 17.01.2012 tarihinde plan tadilatı yapılmıştı.
Bitmedi, sırada Tabiat Yasası var; “Belgrad Ormanı, Manyas Gölü gibi Milli Parkların imara açılmasına olanak sağlayacak ve bu nedenle 113 sivil toplum örgütünün büyük tepki gösterdiği Tabiat Kanun Tasarısı, tüm itirazlara rağmen Meclis Genel Kurulu gündemine alındı.”
Bence, tadil edilerek iptal edilmesi gereken AKP politikalarıdır.
Çünkü; uygar kent politikalarının evrensel ilkesel başlığı “Kentimiz ve Kendimiz” olgusunda, AKP ortak düşünmesi gerekirken, sadece kendisini düşünmektedir. Aksine evrensel duruş; ‘Kentimiz ve Kendimiz” ortak düşüncesi olmalıdır.
Düşünün, Ankara’ya gelirken sözde gezi eylemlerine gözdağı vermek için %50’si o’nu karşılamaya geliyor. Ne gelmesi getiriliyor. Ve topu-topu ¾ bin kişi. Kalabalığın çok azı Aydınlıkevler, Hasköy semtinde oturanlardan, diğer kısmı ise üzerinde “199 Özel Servis” yazılı belediye otobüsleriyle Keçiören, Sincan ve Mamak başta olmak üzere çeşitli semtlerinden getirilenlerden oluşuyor. Yani Taşımalı Siyaset.
Bunlar çapulcu değil. İkisinin arasındaki fark; “Çapulcular, otobüslere binerek alanlara geldi, çapulcu olmayanlar özel otobüslerle alanlara taşındı. Çapulcular, eylem için tüm hazırlıkları kendi paralarıyla gerçekleştirdi, çaputçular ceplerinden 1 kuruş harcamadılar. Çapulcular, biber gazı yedi, çaputçular ikram edilen sandviçleri. Çapulcu, suyunu, simidin kendi parasıyla aldı, kullandığı materyallere, bayrak, pankart v.b kendi parasıyla aldığı gibi, evinde okuduğu kitapları alanda katılımcılara dağıttı, çaputçulara her şey Ankara Büyükşehir patentli ürünler bedava dağıttı.
En ilginç olanı da; muhabirin röportajı idi: Muhabire çaputçuların biri diyor ki, "Gezi eylemleri zengin eylemi, hepsi arabalı" Muhabir, dönüp bak öyle diyorsun da, konvoydakiler hepsi sıfır araba; Jip, Mercedes deyince, yobazın " onların ki helal para demesi ve her şeyi anlatması sizleri biraz olsun düşündürmüştür.
Ve Balyoz cezaları hemen öncesi; 558 yıllık tarihi Haliç Tersahaneleri'ni yok edecek Haliç Port(Liman) ihalesi, yapıldı. Projenin ihalesini 1 milyar 346 milyon dolar ile Başbakan Tayyip Erdoğan'ın yakın arkadaşı Fettah Tamince aldı. Talimatı bizzat Başbakan Erdoğan'ın verdiği proje ile Haliç Tersaneleri kamuya kapatılacak.
Haliç Port Projesi, 4 yılı inşaat, 45 yılı işletme süresi olmak üzere 49 yıllığına Yap-İşlet-Devret modeliyle gerçekleştirilecek.
Haliç Port projesiyle Haliç'e 70 yat kapasiteli iki yat limanı, her biri 400 oda kapasiteli 5 yıldızlı iki otel, dükkanlar, restoranlar, kongre ve kültür merkezleri, bin kişilik cami ve otopark yapılacak.
Proje tamamlandığında Haliç Tersane kıyıları, ‘Çırağan Sarayı v.b kıyılar gibi’ kıyıları kamuya kapatılacak.
Adam 41 yaşında milyar eurolarla oynuyor. Bunlara kimse hesap sormayacak mı, bu genç yaşta bu serveti nasıl edindikleri konusunda!? Böylesi yeni etme varsıllar, Rusya’da ‘Yeltsin oligarşizmi sayesinde’ özelleştirmeden zengin olan; “oligarkları” geçtiler. Dünya, bunların cebindeki paralar yüzünden hala açlıktan ölen insanları ne kadar daha izleyecek?
Resmen toplumla alay ediyor; “Evet Tayyip Bey’in adamıyım. Çünkü doğru işler yapıyor. Tayyip Bey’i tanıyınca da aşık oldum. Bana destek oluyor. Tanıdığımdan beri haftanın 3-4 günü onu rüyamda görüyorum”
Artık Kürt Memet Nöbete kalkıyor yerine Türk Memet nobete geliyor, çünkü;
Duyduk ki; askerlik kanununda değişiklik yaparak “Türkler askerlik yapar” içerikte bir değişiklik metni koyacaklarmış. Eee, AKP+MHP+BDP Koalisyonu’ndan her şey beklenir; “Kürtler kendilerini Türk kabul etmediğine göre, askerlik yapmayacaklar ve ‘alavere dalavere Kürt Memet nöbete’ dönemi de bitecek:)
Bitmedi; askeri darbelere gerekçe olduğu söylenen, 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) İç Hizmetler Kanunu’nun 35. maddesinde değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısı komisyondan geçti bile. 35. maddesine göre, “Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti’ni kollamak ve korumaktır”.Tasarının 16. maddesi ile değiştirilmesi düşünülen 35. maddeye göre ise, “Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; yurt dışından gelecek tehdit ve tehlikelere karşı Türk vatanını savunmak, caydırıcılık sağlayacak şekilde askeri gücün muhafazasını ve güçlendirilmesini sağlamak, Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla yurtdışında verilen görevleri yapmak ve uluslararası barışın sağlanmasına yardımcı olmaktır”. Anlaşılan şu ki, TSK artık rejimi yani Cumhuriyeti koruyup kollayamayacak. Artı, yurdu da ancak dış tehditlere karşı koruma önlemi alabilecek. Böylelikle Yurt içindeki PKK eylemine müdahale edemez hale gelebilir.
Hani darbeciler temizlenmiş ve bundan sonra darbe tehlikesi ortadan kalkmıştı.
Bu 211’in 35, maddesi dururken İlker Başbuğ Paşaya nasıl ağırlaştırılmış müebbet verdiniz. 314 ve 312’ye göre değil mi?
Önce; ‘internet andıcı(uyarı ve anımsatma notu)’ adı verilen belge nedeniyle suçlandı. Ardından bu suçlamaya ‘İrtica ile mücadele eylem planı’ adı verilen belge de eklenerek, Ergenekon ana davasıyla birleştirildi ve Mehmet İlker Başbuğ müebbede mahkûm edildi.
TCK 314/1. ve 312/1. maddeleri gereğince ayrı-ayrı cezalandırılması talebi ile Kamu davası açılmıştı. Fakat, eylemleri bir bütün halinde TCK 312/1. maddesindeki suçu oluşturduğu anlaşıldığından, müebbet hapis cezası verildi. İyi de neden TCK 314/1’den cezalandırmıyor? O zaman Başbuğ ‘silahlı örgüt kurma’ suçunu işlemedi anlamı çıkıyor; eğer işlemiş olsa;TCK 314/1’e göre, 10-15 yıla kadar hapis cezası alması gerekmez miydi?
TCK’nın 312/1’i: ‘Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs eden kimseye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir.’
Peki sizce internet andıcı ve irticayla eylem planı cebir ve şiddet içeriyor mu? İçermiyor, o zaman İlker Başbuğ’un neden cezalandırıldı? Başbuğ’u ‘silahlı terör örgütü’ yöneticisi olmakla suçlamıyor, çünkü mahkeme onu bu suçlamadan ötürü mahkum etmiyor, onun yerine ‘cebir ve şiddet kullanarak hükümeti devirmeye teşebbüs’ten mahkum ediyor. İyi de kardeşim; Başbuğ ‘cebir ve şiddet’i nasıl kullandı? Mahkemede konuda hiçbir suçlama ve delil yok. Diyelim ki mahkeme, ‘Ergenekon Terör Örgütü üyesi’ saydı, peki neden ‘örgüt üyeliği’nden de mahkûm etmedi?
Kutlarım Başbuğ paşayı, tek başına darbe yapma gücünden dolayı.
Atatürk’ün çok sevdiği ‘Vardar Ovası’ türküsünde rakı geçtiği için dinlemeyen şeyini şey eden mantık bakın ne diyor; "Ne olur, Sayın Kılıçdaroğlu bak! Bu sözlerden vazgeç. Sonra keser döner sap döner. Öyle bir söz var. Bak sonra ne olur biliyor musun? Bu beğenmediğin mahkemelerin karşısına çıkmak durumunda kalabilirsin".
Demek oluyor ki sivillerin hiç eleştirme hakkı yok. Nerde kaldı ileri demokrasi..Özür dilerim, ileri demokrasi çapulcular için işletilmediğini unuttum; ileri demokrasi çaputçular için işletiliyor. Başbakanı, bakanı, milletvekili ve de plastik akil adamların söyledikleri sayın Kılıçdaroğlu’nun çok ötesi hakaretler, fakat onlar asla yargılanmazlar, çünkü İleri demokrasi onlar için geçerli; senin benim için değil.
İnadına her yazımı “Demokrasi Ve Evrensel Barış Bandım” ile bağlıyacağım:
[[ Gezi Parkı Halk Hareketinin iki önemli haykırışı var, benim de bir önemli haykırışım;
Birincisi; “31 Mayıs 2013 tarihine dek hep birkaç kişi düşündünüz, konuştunuz ve birçok kişiyi dinlemek zorunda bıraktınız, artık birçok kişi olarak düşüneceğiz ve konuşacağız ve siz birkaç kişi bizi dinleyeceksiniz; bunun için yarattığınız ‘korku psikolojisini kırdık’ sokaklara indik.”
İkincisi; “31 Mayıs 2013, Türkiye’de ve dünyada 20. Yüzyılın egemen ideolojilerinin sonlandığı ve ‘dünyanın özgün gelişimi ve değişimini dikkate alarak, farklılıkları bütünleştiren, evrensel barışı esas alan’ 21. Yüzyılın ideolojisinin başlangıcıdır.”
21. Yüzyılda, artık birkaç kişinin düşüncede, siyasette, ticarette, bürokraside ve medyadaki egemenliği bitiyor, birçok kişinin, yani halkın etkin ve belirleyici olacağı sürece girildi. Bu sürecin düğmesine de Türkiye’de basıldı. Brezilya’ya yansıyan sürecin Türkiye’de daha da güçlenmesi ve evrensel mesajını yaygınlaştırması için, ülkemdeki ‘CHP’lisinden, AKP’lisine, MHP’lisine, İP’lisine, BDP’lisine, kısacası sağ-sol tüm oluşumlardaki siyasi payandaların, Gezi Parkı Halk Hareketi’nde paydaş olması gerekir.
Bu bir sokağa inişten çok, 21.yüzyılın düşüncelerine inişti, inmeye de devam edeceğiz.
Benim Haykırışım: “Hormonlu renkli yazılı ve görsel basın; pıtrak gibi biten, çok dağıtılan, fakat çok satılıyor diye yutturulan, az seyredilen; cemaatin yazılı ve görsel basını gibi olmasa da benzer duruş sergilemektedir. Şöyle ki; korku psikolojisiyle nedeniyle siyasal erkin yandaş medyasıyla örtüşen anlayışlarına yer vermekte, gezi parkı halk hareketini aşağılayan haberlere öncelik tanımaktadır. Bu nedenle ben 31 Mayıs 2013 gününden bu yana, hormonlu renkli basını, okumuyorum, dinlemiyorum , sevdiğim dizileri izlemiyorum ve de ürünlerini satın almıyorum, yani bu ilgimi dondurdum, askıya aldım, ta ki ‘demokrasi ve evrensel barışı’ ilke edinmiş halkın tepkisini ciddiye alacağı güne dek. Sizin özgür istencinize, gem vurmak değildir amacım, ben böyle yapıyorum, siz bilirsiniz. ]]
http://blog.milliyet.com.tr/gezi-derken-petrol-yasasi-ve-galata-port-gitti-erken/Blog/?BlogNo=425357
ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
TEKNOPOLİTİKALAR PLATFORMU
evesbere@mynet.com
sevket-che@hotmail.com.tr
GSM:0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder