AKP’Yİ SÜREKLİ DESTEKLEYEN ABD THİNK TANK’LARININ HORTLAMASI VE EKMELEDDİN İHSANOĞLU
Biri ‘Ekmeleddin beyin ABD’nin adayı’, bir başkası ‘ yok, R.Tayyip Erdoğan ABD’nin adayı” diyor. Selahattin Demitaş (HDP) ve Alper Taş (ÖDP)’in partilerinin adayı olduğunu biliyor bilmesine de Ekmeleddin bey ve Tayyip konusunda seçmen kesin kanıya varmadığı için kararsız.
Kararsızlık iyi bir şey değil. Bunun için bir özlü söz uydurayım dedim; “İşini; kararlılık ile bitirirsin, kararsızlık ile yitirirsin”. Beğenmeyince kararlılık üzerine özlü bir söz aradım. Ve kim olduğunu bilmediğim Jan Me Keıthen’in Kararlılık ve karasızlık üzerine güzel bir sözüne rastladım: “Kararlılık keskin bir bıçağa benzer keskin ve düzgün keser. Kararsızlık ise kör bir bıçak gibidir kestiği her şeyi parçalar ve yırtar.”
Galiba insanlarımız kararsızlık süreci içinde olacak. İşini bitirmesi ve her şeyi parçalayıp yitirmemesi için, katkı olmak adına ben Ekmeleddin bey diyorum. ABD’nin de adayı falan olduğunu sanmıyorum. Eğer adayı ise de onaylamanın evrensel bir zorunluluk olduğunu vurgulamak isterim; çünkü ulus ötesi bir tehlike ile karşı karşıyayız.
İlle de ABD adayı arıyorsak, bu aday bal gibi R.T.Erdoğan’dır. Çünkü; ABD ve AKP birbirlerine olan ricalarını asla geri çevirmiyorlar.
Örneğin; Biliyorsunuz; 2014 Mayıs sonu Harvard Üniversitesi’nde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yaptığı konuşmada, Harvard Tıp Okulu’nda(mikrobiyoloji ve immünobiyoloji) çalışan Emrah Altındiş, Güle; “Türkiye’de insanlar ölürken geceleri nasıl uyuyorsunuz?” şeklinde soru yöneltmişti. Altındiş büyük tehditler aldı. Özellikle iş bulmaya çalıştığı Türkiye’deki akademi çevrelerinden gelen tehdit düşündürücü idi.
Asıl düşündürücü olan; Washington’da “bağımsız akademik çalışmalar” yürüttüklerini iddia eden düşünce kuruluşlarının Altındiş hakkındaki duruşları idi.
Bu düşünce kuruluşlarından çoğuna büyük bağışlar yapıyor Türk Hükümeti. Ve örneğin bu düşünce kuruluşlarından (think tank’lar) Ortadoğu Enstitüsü (MEI), her yıl Türk Hükümeti’nden aldığı bağışlarla yıllık bir konferans düzenliyor. Ve parayı veren olduğu için de, Türk Hükümeti konferansın tüm detaylarına karışıyor. Yani; kardeşim parayı ben veriyorum param düşünecek, dahası benim gibi düşüneceksiniz ve bana karşı düşüncelere de yaşam hakkı tanımayacaksın diyebiliyor.
Bu ulus ötesi dayatmalar 2002 sonrasının iktidarı döneminde fazlasıyla yaşandı. Öyle ki; Dünyanın başat ekonomi okullarından London Schools of Economics’in (LSE) 2005’te Türk Hükümeti’nin katkılarıyla kurduğu “Çağdaş Türk Çalışmaları” kürsüsünde yaşananlar bunun somut örneği olarak gösterilebilir. Düşünün; AKP iktidarı, LSE’deki o kürsünün başına kendi akademisyen moderatörü geçirmek istiyor. LSE yönetimi ise moderatörü yetersiz bulup geri çeviriyor.
Demem o ki, yaratmak istedikleri “yeni bir Türkiye” için parayı bir silah gibi kullanan bir iktidar ile iç içeyiz. Salt Türkiye’deki akademik kuruluş ve Üniversitelerden değil, ulus ötesindeki akademik çevrelerden ve Think Tank’lardan her an baskılar gelebilir..
Bir bakmışsınız; ABD’deki düşünce kuruluşları (think tank’lar) R.T. Erdoğan’ı göklere çıkaran, Ekmeleddin İhsanoğlu’nu yerden yere vuran düşünceler üretmeye başlamışlar; kamuoyunu yönlendirmek için.
AKP iktidarı bu çevreyi, paraleli Fetullah cemaatı aracılığıyla sürekli kullandı. Lütfen, olguyu tüm gerçekleriyle algılayıp, kimin ABD adayı olduğunu öğrenmek için, 29 Haziran 2008’deki yazımı okuyun:
http://blog.milliyet.com.tr/Fetullah_in_think_tank_ci_lari/Blog/?BlogNo=117141
evesbere@mynet.com
GSM: 0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder