TÜRKİYEMİZ BİRKAÇ
VURKAÇ ZENGİNİ
TÜRKİYESİ Mİ OLUYOR?
ADAYIM EKMELEDDİN
İNSANOĞLU İHSANOĞLU
7 Ağustos 2014
Uluslararası
Para Fonu (IMF) Türkiye temsilcisi Mark
Lewis’e göre ekonomimiz rüştünü ispatlamış, zengin ülke olma yolunda
ilerliyor(6 Ağustos 2014). Aynen birinin dediği gibi, ülkem; “alan el değil,
veren el” olmuş da haberimiz yok. Bence veren ülke, durumuna getirildi, çünkü
nesi var nesi yok veriyor. Ve vererek IMF’e olan borçlar sıfırlanıp, olgu
siyasi ranta eklemlendiriliyor.
Doğrudur;
her ekonomik krizde Türkiye IMF’in sürekli
kapısını çaldı ve kemer sıkmalar
ve de acı reçeteler yaşadı. Ülkem, 19 kez stand by anlaşması yaptığımız
IMF, bu politikaların karşılığında 45 milyar borçlandı. Borçlandı, borçlanmasına da bunu faizleriyle
birlikte, son Bülent Ecevit hükümetince büyük oranda ödenmemiş miydi?..
Kalanını da AKP iktidarı, üreterek değil, üretilenleri vererek/ satarak ödedi.
Evet,
Lewis, Türkiye ekonomisinin rüştünü ispat ettiğini, başta eğitimle ilgili olmak
üzere yapısal reformları yaparsa geleceğinin daha da pozitif olacağını
vurgulayıp şunları söylüyor: “Türkiye son derece dinamik bir ekonomi. Her zaman
ilginç bir şeyler oluyor..Bir ülke IMF’den borçlanıyorsa o ülkede bazı
zorluklar var demektir. Biz bütün üyelerimizin iyi bir performans göstermesini
isteriz. Türkiye’nin IMF’ye borçlarının sıfırlandığını, Türkiye’nin ‘alan el
değil, veren el’ konumuyla, Türkiye, IMF’ye ‘el veren—Borç veren’ 40 ülkeden
biri olmak isteğini belirtti. Bir kullanım olmadı. Çünkü bir desteğe ihtiyaç
olmadı. Ama ihtiyaç olduğunda isteyebiliriz(Fakat, Başbakan Rcep IMF’e borç
verdik diye seçim alanlarında nutuk attı).Türkiye’nin bu yönde beyanı var”
Lewis’in,
devamındaki şu değerlendirmeleri düşündürücü: “Biz derecelendirme kuruluşu değiliz.
O yüzden karne konusuna girmeyeceğim(Demek ki, kafalarda ???’leri var. Var ki,
uzmanlar rating* döneminde puanın
indirileceğini söylüyorlar). Ama Türkiye ekonomisinin genel olarak iyi bir
performans gösterdiğini düşünüyorum(Lewis’teki perhiz ve lahana turşusu). Kamu
finansmanı iyileşti. Bankacılık güçlü bir biçimde yoluna devam ediyor. Tabii
ki, enflasyonun daha düşük olmasını arzu ederdik. Ancak enflasyon sorununu
Türkiye’de farklı ele almak lazım. Enflasyon ne kadar yüksek olursa Türkiye
rekabette o kadar zorlanacaktır. Enflasyon ve tasarrufların artırılması önemli.
Cari açık çok büyürse bu ekonomide ve mali yapıda kırılganlığa yol açıyor.
Yapısal reformları tamamlamalısınız(Lewis’in kafasındaki ???’leri..)…İnşaat
işleri tabii iki sürecek. İnşaat, gerçekten kalkınma için çok önemli.
Türkiye’de inşaat az mı, çok mu, o konuya girmek istemem. Ancak, girişimcilerin
enerjisinin ekonomik olarak getirinin fazla olduğu yöne doğru olduğu
iktisatçıların iyi bildiği bir gerçektir(Lewis demek istiyor ki; Türkiye inşaat
sektörü ile birkaç kişinin yıllık gelirini büyütürken, birçok kişinin de yıllık
gelirini büyütüyorum izlenimi yarattığına işaret ediyor)..”
Veee;
Temmuz
ayı enflasyonunda düşüş bekleyen ekonomi yönetimi bunun yerine yüzde 0.45
yükselişle karşılaşınca ‘faizi’ suçladı. Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, dün
yaptığı açıklamada yüksek faizlerin şirketlerin uzun vadeli üretim ve stok
planı yerine, kısa dönemli hareket etmesinin yarattığı maliyet artışının
enflasyonda etkili olduğunu vurguladı.
Şu gerçekleri dikkate
alırsak, ülkemin, hangi anlamda veren ülke olduğunu görürüz:
2002
sonrasının iktidarının ekonomi politikası; yurtdışından kaynak sağlanması
yanında, üretilmiş ve kurumsallaşmış ulusal değerlerle birlikte doğa
değerlerinin satılması(Fethiye Ölüdeniz )
yoluyla büyüme ile cari açığın finanse edilmesi için kurgulanmadı mı?
Özellikle, faizleri artırarak yurtdışı kaynak bulma yönteminin, küresel sermaye
akımlarını hızlandığını gözlemlemedik mi? Ve şimdi dönüp, faiz lobisi diye
kendimizi aklamanın artistliğini yapıyoruz.
Üretmeksizin,
üretilenleri satan(özelleştiren) biri ülke olmanın yanında, dış ticaret açığına
neden olan; yabancıların ürettiklerini satın alan(Dışalım/İthalat) ve de bu dış
ticaret açığını yapay iç tüketimi kısıtlayarak azaltmaya çalışan ülke değil
miyiz?
Düşünün;
Çin gibi bir ülke, üretim yapmak durumunda olan
ülkemin ithalatında ilk sırada yer alıyor. Dahası; Çin malları, ülkemin üretim ve tüketim dengesini altüst
ediyor. İstihdamı öldürüyor. İşte size somut örnek: Porseleni ile ünlü Kütahya
Güral ürünlerini son yıllarda kendi mi üretiyor? Hayır, tüm ürünleri Çin malı.
Salt Güral mağazaları değil, benzeri büyük mağazalar da Çin mallarıyla dolu. Bu
demek değil midir, üretmeksizin üretilmişleri almak ve satmak? Bu yöntemle
ülkemizin ekonomisini nasıl büyütürüz? Biz ancak dışalımlar ve
satımlarla/özelleştırmeler adına havaalanlarımızı büyütürüz, ülkeme rahat
binmeleri için.
Siz,
bağımsız kurumların bağımsızlığını örseleyerek nasıl bağımsızlaşacaksınız?
Örneğin faiz konusunda sürekli Başbakanın baskısı altındaki ‘Bağımsız Merkez
Bankası’. Meğer bu kurum, tüketim ekonomisinin düşmanı, faiz lobisinin dostu
imiş. Buna
inanan cahiller, Merkez Bankası’nın aslında bizim olmadığını Yahudi
milyarder Rothschild ailesinin olduğunu savlayabilmektedirler. Doğrudur; “Bir ülkenin parasının kontrolünü bana verin.
İktidarda kimin olduğunun hiç bir önemi yoktur.” diyenin Yahudi milyarder
Rothshild olduğu. Dünyayı Dolar’ın, Euro
ve Sterlin’in idare ettiği de doğrudur.
Buradan çıkarsama yaparak; ülkeni
de Dolar, Euro ve Sterlin sahiplerince idare edildiğini de
söyleyebilirsin. Sende, nerde, bunları
söyleyecek o yürek ve kafa. Fakat biliniz ki Türkiye ne onların, ne de
sizindir, bizimdir. Ve bizim olan bu ülke, 2002 sonrası ‘ulusal değerleri ve
doğasıyla’ sizler tarafından onlara satılmaya başlanmıştır.
Deniyor ki kişi başına gelir 338 dolar arttı,
fakat denmiyor ki; kişi başına gelir hala 6 bin dolarlarda seyrettiği ve kişi
başına borç miktarının 5 bin doları
aştığı. Denmiyor ki; bir yılda 50 milyar dolar birden artarak, 400 milyar
dolara tırmandığı ve yarısından çoğu kısa vadeli dış borçların ne karşılığı
verildiği. Ekstra maliyetini ve de “faiz
yükü ”nün ne olduğu ve o faiz kimin(halkın) cebinden çıkıp, kimlerin cebine
gittiği söylenmiyor.
Sürekli
‘Faiz Lobisi’ deniyor, fakat bunların kim olduğu denmiyor, özellikle
içerdekileri..
Evet
özellikle, faizleri cebe indirip ardından
“faiz yükü”nden şikayet eden “Havuz müteahhitleri ”ne sağlanan vergi
indirimlerinin, vergi sıfırlamalarından
söz edilmiyor.
Ülkem,
ne ekonomisi(Merkez Bankasıyla), ne
yargısı, ne de yüksek yargısıyla(Anayasa Mahkemesi-Yargıtay-Danıştay-Askeri
Yargıtay-Askeri Yüksek İdare Mahkemesi-Uyuşmazlık Mahkemesi-Sayıştay) ile
bağımsız. Bunun yanı sıra Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF-Merkez Bankasına bağlı iken, Başbakanlığa bağlandı),
Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu(EPKD) v.b gibi özerk kuruluşların kararlarını;
hiçbir organ,
makam, merci veya kişi etkilemek
amacıyla emir ve talimat veremez iken adeta otoriter bir anlayışla Yürütmeye
bağlandı. Yani, bağımsız bu kuruluşları, tüm kurum ve kuruluşlarıyla tam
bağımlı hale getirildi.
Bitmedi,
Yürütmeyi de Cumhurbaşkanı seçimi istedikleri gibi sonuçlanır ise Recep Tayip Erdoğan’a bağlayacaklar.
Amaç,
milli görüş bütününde, Osmanlı Eyalet sistemini, günümüz Başkanlık sistemiyle
harmanlayıp yeni bir yapı inşa etmek.
Pervasızca
İtiraf ettiler de.
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi,
30 Mart seçimlerinin cumhurbaşkanının kim olacağı konusunda net mesajlar
verdiğini öne sürdü, “Türkiye’de bundan sonra başbakan olmaz, Bakanlar Kurulu
başkanı olur. Bakanlar Kurulu’na başkanlık eden, toplantıya çağıran, bunu rutine
bindiren bir kişi olur”
Hiç
çekinmeden; “Kılıçdaroğlu sen Alevi'sin ben Sünni. Bunu söyle. Demirtaş sen de
Zazasın. Bunu söylemekten korkma..Benim için bir ara neler dediler. Gürcü
dediler. Affedersin daha çirkinini söylediler, Ermeni dediler. Ama ben Türküm”
diyen bir kişiyi mi, yoksa, etnik ve dinsel ayrımcılığa şiddetle karşı olan Ekmeleddin
İhsanoğlu’nu mu seçeceksiniz. Ben elbette ki İnsanoğlu Ekmeleddin İhsanoğlu diyorum ..
*: İhraçcıların (şirket,
devlet, vb.) ihraç ettikleri borç niteliğindeki menkul kıymetlerin (tahvil,
finansman bonosu vs.) anapara ve faizini zamanında geri ödeme yeterliliğine ne
ölçüde sahip olduklarını göstermek amacıyla bağımsız kuruluşlar tarafından
yapılan değerlemedir.
http://blog.milliyet.com.tr/yatiran-f-onlar/Blog/?BlogNo=93968
ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
TEKNOPOLİTİKALAR
PLATFORMU
evesbere@mynet.com
sevket-che@hotmail.com.tr
GSM: 0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder