DEPREM
MANİFESTOSU
Sürekli
Depremi depremlerde, yangını yangınlarda tartışıyoruz; deprem öncesi ve sonrası
kalıcı önlemlerimiz yok. En azından “Deprem Manifestosu” yaşama geçirilmedi.
Bilinsin ki, hiçbir üstün
teknoloji ve bilimsel bulgu ve de yönetim biçimi deprem büyüklüğünü önleyemez;
ancak depremin şiddetini azaltabilir(Yıkımları ve ölümleri).
Hiç değilse
Türkiye’min bu bağlamda bir “Deprem Manifestosu” olmalıdır.
İşte,
hazırladığım ‘olması gereken genişletilebilir’;
“Deprem
Manifestosu”:
“Deprem
Manifestosu”’nu ilk 2000 yılında kaleme aldım. Deprem
her kendini gösterdiğinde güncellemeyi bir görev biliyorum; Çünkü; hazırladığım
deprem manifestosu; yetkililerin depreme olan duyarsızlığını gidermek adına
günde üç kez alması gereken ilaç gibi olduğunu düşünüyorum. Bu ilacımın, dozajı
artırılabilir.
Artırılması
için de ilgili bakanlığa bir yazı yazdım.
Özellikle, yazıyı sürekli merkezi ve yerel
yetkililere ulaştırmaya çalıştım.
Yazı ulaşmış
olacak ki, sayın Faruk Özak’ın başında olduğu ‘Bayındırlık ve İskan
Bakanlığı’na bağlı, Afet İşleri Genel Müdürlüğü’nden 18 Aralık 2006 tarih ve
B.09.0.AİŞ.0.15.00.07/084 sayı ve 22213 çıkış numarasıyla, Bakan adına Genel
Müdür Mustafa Taymaz imzasıyla yanıt geldi:
“ İlgi yazı
ekinde gönderilen makalede, deprem öncesi ve sonrası alınması gereken önlemler
maddeler halinde verilerek Sayın Bakanımızın dikkatine sunulmuştur.
Yazınız
ekinde bahsedilen konulardan birçoğu Bakanlığımızın çalışmaları kapsamında yer
almaktadır. Çeşitli kurum, kuruluş ve şahıslardan bu tür görüşler Bakanlığımıza
bağlı birimler tarafından incelenerek değerlendirilmektedir.
Bilgilerinizi
rica ederim.”
Yanıt
düşündürücü idi.
‘Önlemler dizgesinin’ özellikle 3, 4
ve 6. maddelerin dikkate alınmasını istemiştim.
O
maddelerdeki önerilerin içeriği şöyle
idi: Başta İstanbul olmak üzere, Fay alanlarındaki tüm kent yapıların
güçlendirilmesini, fay alanlarındaki sıvılaşmaya uygun(ovalar) bölgelerin
sanayi ve konut yapılarına kapatılmasını, Türkiye genelindeki kırsal fay
alanları üzerinde var olan 2 milyona
aşkın yapıların yıkılarak, yerine, yılda 50 bin depreme dayanıklı prefabrik
yapıların inşa edilmesiyle 30 yılda tamamlanması, Türkiye genelinde geleneksel
yapı teknolojinin terk edilerek, yerine endüstriyel yapı teknolojisine
geçilmesi ve bu konuda yapımcı firmalara teknoloji aktarımında kolaylıklar
sağlanması…
Bana verilen
yanıt anlaşılacağı gibi; hükümetin bu olguyu çok önceden dikkate aldığını, akla
gereksinimleri olmadıklarını işaret eden bir sitemkâr içerikte.
Madem,
yazımın ekinde bahsedilen konulardan birçoğu Bakanlığınızın çalışmaları
kapsamında yer almakta idi, neden son Van depreminde, sözünü ettiğim sorunlar
tekrar karşımıza çıktı?
Evet;
Van-Erciş depremi gösterdi ki, bana yazılanların hiçbiri doğru ve
inandırıcı değilmiş. Çünkü, deprem
vergisi adı altında toplanan ‘iyileştirme paraları’ başka alanlara harcanmıştı.
İnandırıcı
ve doğru olmadığını gösteren en belirgin kanıt,
Van deprem sonrası ; “Meclis'e en geç bir ay içinde sevk edilmesini
planladığımız düzenleme ile 10 yılda 5 milyon ev yenilenecek.” açıklamasıdır.
Van deprem
felaketinin ardından, ‘eleştiriye açık’ bilinen duruşlar tekrar edilmeye
başlandı.
Kesinlikle
depremzedelere yardım içeren insanı boyutu eleştirmem, çünkü yardım olgusunun
içinde olan biriyim. Benim eleştirim, deprem öncesi ve sonrası kalıcı önlemleri
yıllardır yaşama geçirmeyen yetkili ve sorumluluk boyutudur.
Evet; bu
manifestoyu inadına ‘o büyük felaketin yıldönümü olan 17 ağustos da’ yazmayı sürdürdüm.
17 Ağustos
1999'da yaşadığımız ve 12 Kasım 1999'da devam eden yüzyılın en büyük
felaketinden bu yana 14 yıl geçti. Önlemler yeterli mi? Değil tabii! Eğer
kalıcı önlemlerle depremin acımasızlığını yok etmek istiyorsak, mühendislik
andı ve etiğine bağlı kalma koşuluyla siyasi ve ekonomik getirimi(rant)
dışlayacak, aşağıdaki önlemler sürecini evrensel bir gereklilik olarak görmemiz
gerekmektedir.
Bugün
TMMOB’yi siyasi ve ekonomik getirimlerine eklemlendirmek için güçsüzleştirmeye
çalışan, deprem öncesi ve sonrası için kalıcı önlem geliştirmeyen ‘kentsel-cepsel
dönüşümcülere’ önerimdir:
1- 12 Kasım
"Depremi Unutmama ve Doğal Afet Günü" ilan edilmelidir. Bu bağlamdaki
etkinlikler yoğunlaştırılarak eğitimin yaygınlığı konusunda duyarlı
davranılmalıdır.
2- Duyarlı
ülkeler örneğinde olduğu gibi fay alanlarında arsa üretimi rasyonel mühendislik
bilimi doğrultusunda işletilerek doğana (insana) ve doğaya öncelik tanıyan yapı
sürecine dönüştürülmelidir.
3-
Geleneksel yapı teknolojisini terk edip, özellikle tüm fay alanlarında(İng.
Zon) endüstriyel yapı teknolojisiyle stabil ve seri üretim sürecine girilerek
kalıcı konutlar yaygınlaştırılmalıdır.
Bu bağlamda
prefabrik yapı teknolojisinden faydalanılabilir. Böylesi bir üretim süreci ile
ilk etapta İzmit, Sakarya ve Yalova çevresi depremzedeler için yerleşime
açılabilir. Bu özdeki deprem konutları zamanla tüm fay bölgesinde
yaygınlaştırılarak, 30 yılda "yılda elli bin konut üretilerek" Kuzey
Anadolu Fay Hattı üzerindeki yaklaşık 2 milyon kırsak konut yenilenebilir.
Daha net söylemle;
En az
monolitik(tek parça) yapılar kadar düktiliteye, yani kırılmadan kalıcı değişim
geçirme yeteneğindeki deprem performansı seri üretim süreci başlatılmalıdır. Bu
bağlamda, prefabrik yapı teknolojisinden faydalanılabilir. Üretilecek Prefabrik
konutların deprem dayanımı standartları, şartname ve yönetmeliklerle
artırılabilir. Yani prefabrike betonarme sistemlerin hesap esasları ve imalat,
montaj kuralları standartlara, şartname ve yönetmeliklere bağlanarak prefabrik
yapıların deprem performansı yükseltilebilir
Ve
böylelikle, fay hatlarındaki kırsal alanlarda yaygınlaştırılacak ‘özel deprem
konutları’ üretim süreci başlatılabilir ve köy evleri bu konutlarla
yenilenebilir:
Örneğin;
Türkiye
nüfusu………………………….75 milyon
%35’i köy
diyelim……………………… 26.250.000 kişi
½’si fay
hattında yaşasın……………….13.125.000 kişi
Her evde 5
kişi yaşasın………………….2 .625.000 adet ev
20 yılda
tamamlanma hedeflense………131.250 adet/yıl
Bir evin
maliyeti……………………………30.000 TL desek
2013 yılı
maliyeti…………………………..3.947.500.000 TL
Yani yılda,
131.250 adet ev üreterek 20 yılda tüm fay hatlarındaki kırsal kesim evlerini
yenileyebilirsiniz. Bu süreyi 50 yıla da çıkarabilirsin, önemli olan 1 ve 2.
Deprem kuşağındaki kırsal evlerin yenilenmesi, yeter ki böylesi üretim Anayasa
maddesi gibi işletilsin.
Hatta, Anayasaya konsun; fay hatlarındaki köy evlerinin yenilenmesi
Bu yetki
Afet İşleri Yasası'nda yapılacak değişiklikle merkezi yapının kırsal
kesimindeki makine ve donanımıyla güçlü örgütü Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğü'ne aktarılabilirdi, fakat böylesi bir devasa kuruluş AKP iktidarınca
kapatıldı ve Köydes adıyla siyasi ve ekonomik getiri kurumuna dönüştürüldü.
Ayrıca tüm
kent yapılarında üstün yapı teknolojisi yaygınlaştırılmalı. Yapımcı inşa
kuruluşlarının teknoloji transferinde kolaylıklar sağlanmalıdır. Bunun
getireceği maliyet deprem yıkımlarının getireceği maliyetin çok altında
kalacaktır.
4- Fay
alanlarındaki tarım bölgeleri kesinlikle sanayi ve konut yapılaşmalarına
kapatılmalıdır.
5- Nükleer
enerji santralleri aktif fay hatlarından uzak tutulmalıdır. TÜPRAŞ yangınında
yetersiz kalan bizler, olası nükleer patlama sonrası belirecek radyoaktif facia
karşısında hepten çaresiz kalacağımız gerçeği gözardı edilmemelidir.
6- Günde 80
kaçak konutun inşa edildiği İstanbul varoşları masaya yatırılıp, 1998'de
yürürlüğe giren Deprem Yönetmeliği'ne göre, ‘güçlendirme projeleriyle’
iyileştirmeye alınmalıdır. Ayrıca, İzmir varoşlarıyla birlikte
Ankara-Demetevler, Karşıyaka çevresi ve tüm kıyı kentlerimizdeki kıyı
betonlaşmaları da ivedi iyileştirme sürecine sokulmalıdır.
Özellikle
İstanbul bu bağlamda adeta karantinaya alınmalıdır. Bugüne dek(12 Nisan 2014)
yapılan çalışmalarda, 1999’dan önce inşa edilen yapılar dikkate alınarak
‘Deprem Risk Haritası’ çıkarılmış ve buna göre en riskli ilçe Güngören olarak
saptanmıştır. Sırasıyla, Bahçelievler, Bayrampaşa, Küçükçekmece, Zeytinburnu ve
Fatih ise altıncı sırada riskli bölge olarak yer almıştır.Yerel ve merkezi
yönetimin bu alanlarda yoğunlaşması gerekir.
Bu sürecin
işletilmesinde, ‘Kentsel Dönüşüm’ aldatmacasıyla, ekonomik rant dönüşümü boyutundaki keyfi uygulamalara
izin veremezsiniz.
Bilindiği
gibi yapsatçı/yapkaççı kentiçi yükleniciler, bu riskli bölgeden çok, getirisi
çok olan boğaz çevresindeki bölgelerdeki apartmanlardan daireler satın a
lıyorlar. Amaç, satın aldığı dairesinden
silindirik beton örneği(karot) aldırıyor
ve ardından ‘bu bina risklidir raporuyla’ 4 katlı binalar yerine devasa
binalar dikme fırsatını yakalıyor. Ve bunu ‘kentsel dönüşüm’ bütününde
gerçekleştiriyor. Bunun, yanı ‘Zorunlu Kentsel Dönüşümu’ rantsal dönüşüme
çeviren böylesi ‘deprem riskinden soyut’ çıkarsal duruşun önün alınmalıdır.
Bunun için
de, yapıların depreme karşı güçlendirme yöntemi
“Retrofitting(güçlendirme,iyileştirme, onarım”
uygulamasına hız kazandırmalıdır. Yıkıp yeniden yapma yerine, bu yöntemi
salt konutlarda değil, sanayi, telekomunikasyon, savunma yapılarında ve ulaşım
ve taşımayı engellememk adına köprülerde
de yaygınlaştırılmalıdır.
7- Kalıcı
deprem çekince (risk) fonu oluşturulmalıdır. Yapı malzeme faturalarının binde
biri yüklenici hakedişlerinden 6 eşit taksitle tahsil etme koşuluyla ihale
bedelinin yüzde 0.5'i yapsatçı yüklenicilerden iskan anında bina maliyeti
üzerinden binde biri, arsa ve emlak satış/kiralamalarından binde bir ve meslek
odalarında proje vize etme zorunlu hale getirildikten sonra tüm proje
vizelerinden proje çizim maliyeti üzerinden yüzde (0.5) paylar fona kaynak
olarak aktarılmalıdır. Kısaca, yapım sürecinde etkin olan ve "Beş M"
ile formüle edebileceğimiz malzeme-müteahhit-maliyet-mühendis ve mimari
yapılar, yani yapım sürecinin tüm aktörleri "fon"un kaynağı haline
getirilmelidir.
8- Fay hattı
üzerindeki özellikle kırsal kesim 'kent ve köy' yerleşimlerinde her beş aileye
devlet destekli çadır bulundurma zorunluluğu getirilmelidir. Sığınma olgusuna
anlık çözüm getiren bu yaklaşım yaygınlaştırılmalıdır. Bingöl'de halkın çadır
için vilayete yaptığı yürüyüş, olgunun gerekliliğini vurgulamaktadır. Toplu
konut ve yapsatçı firma sözleşmelerinde böylesi bir zorunluluk aranabilir.
9- 4708
sayılı Yapı Denetim Yasası'nın uygulanmadığı alanlarda özerk “Proje Denetim
Merkezi (Prodem)” uygulamaya konmalıdır. Prodem ilgili merkezi ve yerel yönetim
ile meslek odalarının temsilcilerinden oluşturulmalıdır. İşlevi yapım
sürecinin, etüt, fizibilite, planlama, proje ve uygulama aşamalarını denetlemek
olmalıdır. Prodem, mühendislik birimi doğrultusundaki bu işlevlerini yerine
getirebilmek için zemin ve beton laboratuarları ve benzer teknik donanımlara
sahip kılınmalıdır.
Eğer 4708
Türkiye genelinde yaygınlaştırılmak isteniyor ise;Bayındırlık ve İskan
Bakanlığı’nın 4708 sayılı ‘Yapı Denetim Yasası’nda değişiklik yapılması
çalışmalarında benim ‘Deprem Manifestosu’ çalışmamın ve ilgili Meslek odası
TMMOB’nin görüşleri dikkate alınarak hazırlanmalıdır.
Çünkü bugüne
dek 19 pilot bölgesinde uygulanan ve başarısız olunan ‘Yapı Denetim Yasası’nın
tüm ülke genelinde yaygınlaştırılmak istenmektedir. Bunun için ilgili yasanın
kesinlikle iyileştirilmesi gerekmektedir; ilgili üniversitelerin, yerel
yönetimlerin, TMMOB’nin ve diğer ilgili meslek odalarıyla birlikte STÖ’nin
katkılarıyla.
Bayındırlık
ve İskân Bakanlığı’nın 4708 sayılı ‘Yapı Denetim Yasası’nda değişiklik
yapılması çalışmalarındaki aksayan yanların yanında TOKİ konumuna yer vermek
gerekir.
TOKİ
bilindiği gibi devletin değil, iktidarın korumaya aldığı konut firması. Her
şeyi özelleştiren iktidar nedense bu kuruluşu özelleştirmemiş ve adeta siyasi
ve ekonomik rant kuruluşuna dönüştürmüştür.
İşte 4708
sayılı yasanın iyileştirilmesinde TOKİ denen kuruluşu 4708’in dışında
tutulmaktadır. Sadece o değil, yapsatçı yükleniciler ve de Büyükşehir
Belediyeye ait toplu konutlar.
4708 sayalı
yasayı tüm ülkeye yaygınlaştırmak isteniyorsa bu yaklaşımının ortadan
kaldırılması gerekmektedir.
Bir diğer
olgu; inşaatların uygulama ve denetim sürecinin hizmet bağlamındaki temel
aktörleri olan mühendis ve mimarların ücretleri ve özlük hakları ve de bağlı
oldukları meslek odalarının(TMMOB ve Bağlı Odalar) hak ve yetkileri en az
sorumluluk kadar artırılmalıdır.
Düşük ücret
politikaları, düşük üretimi beraberinde getiren en büyük etmendir; kesinlikle
yasak edilmelidir.
Bu açıdan,
özellikle kontrol mühendisleri(mimarları) ile yapı denetim kuruluşu ve denetim
belgesine sahip Mühendis(Mimar) arasındaki sözleşmeler benzer olmalıdır ve bu
sözleşmeler ilgili meslek odasınca hazırlanmasına 4708’de yer verilmelidir.
En önemlisi;
yasada Mimar ve mühendisin sorumlu olduğu metrekare iş yükünün azaltılması için
yapı denetim şirketlerine verilen iş miktarı sınırlandırılmalıdır.
Eğer ülke genelinde 4708’i yaygınlaştırmak istiyorsak;
Merkez ve İl Yapı Denetim Komisyonlarında TMMOB ve bağlı Odaları kesinlikle
temsil edilmelidir.
Mühendis ve
Mimarların eğitimi, belgelendirme, cezalandırma ve sicillerinin tutulması bağlı
Odalarınca yapılmalıdır
Yapım
sürecinde Mühendis ve Mimarlarla birlikte sorumluluk üstlenen tüm meslek
sahipleri ile tüketicilerin güvencesi olan zorunlu "Yapı Sigortası ve
Mesleki Sorumluluk Sigortası" 4708’de dikkate alınmalıdır.
10- Yerel ve
merkezi yapıdaki karar alma süreçlerinden dışlanan mühendis/mimar örgütlülüğünü
etkin işlevlerle yetkilendirmeli. Yerel yönetim kadrolarında (belediye tüzel
idare) mühendis ve mimarlara ağırlık verilmelidir. Özellikle mühendis ve
mimarların belediye başkanı olmalarına öncelik tanınmalı.
Mühendis ve
mimarların cumhurbaşkanı olduğu ülkemizde niçin vali olamadığının yanıtı
aranmalıdır.
11- İlgili
meslek odalarınca deprem sempozyumları, seminerleri, panelleri ve özel
oturumlar kamuoyu katılımında yaygınlaştırılmalıdır.
12- Broşür,
afiş, poster, vb. bilgilendirmelerin dağıtımı sürekli kılınmalıdır.
13- Toplum,
televole ve futbol toplumu olmaktan çıkarılıp, afete karşı duyarlı kılmak için;
Üniversite, Merkezi ve Yerel yönetim ve İlgili meslek odalarınca; sempozyum,
seminer, paneller ve özel oturumlarla belli periyotlarda bilgilendirilmelidir.
Özellikle İlköğretim okulları ve liselerde, uygulamalı, öğrencileri sıkmayacak
ve ürkütmeyecek gösteri içeriğinde etkinlikler düzenlenmelidir.
Depremle
ilgili fotoğraf sergileri açılmalıdır.
14- Deprem
veritabanı oluşturmalıdır (Kitap, dergi, bildiriler kitabı, haritalar, web
siteleri, fotoğraflar, slaytlar, filler, videolar). Bu veritabanı isteyen
kesimlerin kullanımına açılmalıdır.
15- İnternet
üzerinde deprem sitesi geliştirmelidir. Farklı deprem sitelerine link
verilmelidir.
16-
"Deprem" konulu bir ders zorunlu hale getirilmelidir. (Depremde
İlkyardım, depremin oluşumu vs.).
17-
Tüketiciler ev almaları, kiralamaları konularında bilinçlendirilmelidir.
Özellikle Yapı denetimi konusunda yapı sahipleri, yapı yaptıranlar ve
tüketiciler özellikle bilgilendirilmelidirler. İlgili meslek odaları bu
konularda eğitici seminerler vermelidir.
18-
Amerika'daki Federal Acil Durum Yönetim Kurumu(Federal Emergency Management
Agency- FEMA) gibi ülkemizde benzeri yaşama geçirilen "Deprem ve Doğal
Afetler Eşgüdüm Kurumu veya, İlgili meslek odaları, merkez ve yerey yönetim ile
Üniversitelerin katılımda oluşturulacak ‘Demokratik Deprem ve Afetler
Düzlemi(DAM) geliştirip yaygınlaştırılmalı ve deprem konusundaki tüm süreçler
bu kurul üzerinden yürütülmelidir.
19- Deprem
riski yüksek olan bölgeler ve kentler için "deprem senaryoları"
hazırlanmalıdır.
20- İmar
planları keyfi olarak değiştirilmemelidir. Yeni çıkarılacak planlar meslek
odalarının görüşü alınarak yapılmalıdır.
21- Yetkin
mühendislik kavramı, gelişmişlik ülkelerdeki düzeye getirilmelidir.
22-
Demiryolu raylı sistemlere öncelik verilmelidir. Kent içi toplu konut
olanakları geliştirilmeli, nüfus yoğunlukları kent merkezlerinde azaltılarak
çevreye yaymalıdır. Bu bakımdan yeni gettolar değil, kent planlamasına ve
politikalar özünde deprem yönetmeliğini esas alınarak banliyöler
oluşturulmalıdır.
23- Kamuoyu,
sağlıklı yapılaşma ve kentleşme konusunda bilinçlendirilmelidir.
24- Kaçak
yapılaşmaya ve imar aflarına olanak sağlanmamalıdır.
25- Deprem
riski yüksek yerlerdeki yapı stoku yeniden gözden geçirilmelidir.
26-
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı proje-müşavirlik belgelerini her yıl
uzatmaktadır. Bu nedenle İMO'ya (İnş. Müh. Odası) bağlı tüm birimlerimiz
(şubeler) PM uygulamalarındaki hataları saptamalı, mühendislik atiğine aykırı
tutumları belirleyerek, bu işe kalkışmış kural tanımazları onur kuruluna
verecek şekilde belgelemelidirler. Projesine uymayan uygulamalardan sorumlu
PM'lerin adları, onardıkları veya güçlendirdikleri yapıların ada, pafta, vb.
numaraları, fotoğraflarıyla genel merkeze iletilmelidir. Birimlerimizin dışında
duyarlı vatandaşlarımız (mimar-mühendis) da aynı özgörevi üstlenerek
yetkilileri uyarmalıdırlar. Bu duyarlılığı göstermediğimiz takdirde birkaç
çıkarcı ve kendini bilmezin; Kocaeli-Düzce depremleri sonrasında olduğu gibi
kamu kurum ve çalışanların ilgili meslek odaları ve onun saygın üyelerini zan
altında bırakacağı bir gerçektir. Bu nedenle; fay hattını "fay"da
hattına dönüştürmek isteyenlere karşı savaş açılmalı, özellikle ilgili kurumun
yetkilisi olup, depremin yarattığı felaket alanlarında rant şirketi oluşturan
yaklaşımlar kesinlikle cezalandırılmalıdır. Ve tüm mühendislik adına aykırı,
etik dışılık aynı yaklaşımlarla yok edilmeye çalışılmalıdır.
27- İlgili
meslek odaları "deprem sempozyumlarını" yıllık periyotlarla gelenek,
hatta zorunluluk haline getirmelidir.
TMMOB buna
öncülük etmeli. Örneğin TMMOB'ne bağlı İnşaat Mühendisleri Odası'nın (İMO)
geleneksel "Teknik Kongresi" yapı bütününde deprem ağırlıklı olarak
yeniden işlevlendirilmelidir.
Bazı inşaat
kuruluşlarının reklamsal çıkarsallığına özdeş sponsorluk bütünündeki
sempozyumlardan kesinlikle kaçınılmalıdır. Bu nedenle odalar, mühendislik
disiplini ve bilimiyle örtüşen etkinliklerin yaygınlaşmasında duyarlı
davranmalıdır.
28- Depremin
evrensel bir tehlike olduğunu uyaran ve güncel tutan "depremi unutma"
bandı apartmanlarda, ulaşım araçlarında, mektup ve tebrik zarflarında, cep
telefonlarında, yazılı ve görsel medya vb. iletişim araçlarında zorunlu
kılınmalıdır.
29- Deprem
öncesi ve sonrası önlemler Anayasa'ya konmalıdır. İlgili kuruluşlara kurtarma
birimleri oluşturma zorunluluğu getirilmelidir.
30- İlgili
kuruluşların anayasası sayılacak "deprem andı” oluşturulmalıdır.
31-
Akut-Arama Kurtarma derneği ve benzer STÖ’leri gibi gönüllü kuruluşlar,
kesinlikle desteklenmelidir. Büyükşehir belediyelerindeki, İtfaiye Daire
Başkanlığı, Akut işlevi yüklenerek “Yangın ve Doğal Afetler Başkanlığı”na
dönüştürülmelidir. İlçe belediyelerde de benzer birime izin verilmelidir.
ŞEVKET
ÇORBACIOĞLU
TEKNOPOLİTİKALAR
PLATFORMU
evesbere@mynet.com
sevket-che@hotmail.com.tr
GSM:
0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder