BOĞAZIN VE İSTANBUL SİLUETİNİN YOK EDİLMESİNE VE DE BOĞAZ TALANINI ARTIRACAK YATAY YAPILAŞMAYA KARŞIYIM
Bu nedenle; gündemlerin efendisi R.T.Erdoğan’ın dikey yapılaşmadan yatay yapılaşmaya geçişini eleştiriyorum: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi'nde Şehircilik Şurası'nda konuştu. Erdoğan; " ..Ben dikey değil yatay mimariden yanayım. İnsan toprağa yakın yaşamalıdır..”
Kesinlikle kabul etmiyorum Ben bir mühendis olarak yatay mimariye şiddetle karşıyım. Bilmelisiniz ki; Bütün dünya yüzeyinin %71’ini(361,132,000 km2) denizler, %29’unu(148,940,000 km2) karalar oluşturur..2014 verilerine göre 168 milyon ton erozyon nedeniyle toprak ülkemizde denize dökülüyor..
Bu demektir ki; dünyanın karası bitiyor ve karanlık sürece giriyor. Eğer siz; yatay mimariye yer verirseniz, dünya genelini bırakalım, ülkemiz genelinde, yapı inşası için arsa kalmayacak.
Düşünün; 500 metre kare oturma alanı olan bir arsaya dikey 50 katlı bir yapıya 25 bin metrekarelik yapı inşa edersiniz. Siz yatay mimarıyla 25 bin metrekarelik yapı inşa etmek en az 5 bin metrekare arsa tüketmeniz gerekir. Bu yatay projelerle siz değil boğazı, İstanbul çevresindeki arsalarını, hatta su havzalarını 50 yıl içinde bitirir ve felç edersiniz İstanbul’u..
Ettiniz de! Dikey yapıların usulsüz imar ve inşaat ve de kentlerin siluetini bozacak yerleşim alanları iznini yerel (Belediye) ve merkezi (Hükümet) yapının başındaki siyasal erk olarak siz vermediniz mi?
Doğrudur; Yard. Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu, dikey yapılanmanın olası deprem felaketinde riski artırdığını söylemesi. Fakat nerde risk artıyor?
Ülkemde. Ülkemin inşaat standartlarında. Biz, yanal yük katsayısını ve kesitleri artıran deprem yönetmeliğini, daha 2000 yılında uygulamaya koyabildik ve de doğru dürüst de uygulamıyoruz. Neden; bizden katbekat deprem riski ile iç içe olan Japonya vb ülkelerde devasa yapılar beşik gibi sallanmasına karşın yıkılmıyor..Bunu sorgulamalıyız..
Amaç İstanbul Silueti kurtarmak ise, İstanbul siluetinin kurtulması söz konusu olamaz, çünkü yok. Dediğiniz gibi; "İbni Haldun'a göre şehirlerin bir ruhu vardır. İnsanlar zamanla yaşadıkları şehrin ruhu ile özdeş hale gelir"
O ruh, İstanbul’un binlerce yılda inşa ettiği İstanbul Silueti idi ve o kutsal ruh yok edildi. Ki, İstanbul siluetinin yok edilmesi gündeme geldiğinde, Önce; Silueti yok eden sermaye tapınaklarını işaret ederek; “İstanbul’umuz modern görüntüye kavuştu” dediniz, sonra; “İstanbul’u kurtarmak için yatay mimariye geçmek ve boğaz yasası çıkarmak gerekir” dedi.
Kusura bakabilirsin hemşerim; 15 senelik iktidarınızda hep göz yumdunuz, kentlerin, özellikle İstanbul siluetinin yok edilmesine ses çıkarmadınız, sadece küstünüz… “Kot denilen bir olay var. Müteahhitler bununla ilgili acımasız bir şekilde yolsuzluk yapıyorlar Müteahhitler bununla ilgili acımasız bir şekilde yolsuzluk yapıyorlar..” derken, 15 yıldır iktidarda olan siz bu konuda hiç kendinizi sorguladınız mı?
“İstanbul Boğazı'nın hali ortada. Boğazı felç ettiler” diyorsunuz, ardından; “Bunu sıfırlayalım demiyorum. İnşaatların Boğaz'da yapılmasından da yanayım. Bu çirkin yapılaşmaların yıkılıp, onların yerine inşaat yapılsın..” diyorsunuz. Gerçekten ne diyorsunuz?!
Yatay mimarıyla “İnsan toprağa yakın olmalı” ne demek?
Unutmayın tabut daha yakındır toprağa. İstanbul siluetleri, önünü almadığınız sermaye tapınaklarıyla tabuta kondu adeta..
Bırakın; dünya nüfusunun %75’inin kentlerde oturduğunu, köyler de kentleşiyor artık, çünkü gezegenimizdeki kara bitiyor, deniz görünüyor..Nasıl ki; atmosfer boşluğunda kentler inşa edilmek düşünülüyor, deniz üstü kentler de inşa edilme süreci başlayacaktır..
Bir deyim vardır; “Her başarılı erkeğin arkasında kadın vardır”. Tüm değerler gibi bu deyimi de örselediler; “Her başarısız liderin arkasında bir danışman vardır..”
Önüne ne koyarsa, dahası; danışman Prompter’a ne konuşlandırırsa onu okuyor.. Zerre kadar kendi düşün merkezine egemen değil, hep birileri yönetiyor.
Eğer kendi istenci beyin merkezine egemen olsa ve de danışmanlarının sap-saman bütününde bilgilerini algılasa ve de kendinden bir şeyler katma yeteneğini işletse, yemin ediyorum, %80 katılımındaki sağın %60 oyun tümünü alır ve diğer sağ partiler MHP gibi kapanır..
Yanlış danışmanların, yanlışları cahilleri belli bir yere kadar inandırır, fakat yanlışların yoğunluğu, düşünme zamanı bulamayan cahile şok geçirterek aklını başına da getirebileceğini unutmamak gerekir..
İşte, o danışmanlarının öncesi ve sonrası dedirtikleri ve delirttikleri:
- Önce;
- “İstanbul modern büyük binalarla modern kimlik kazandı” dedi, sonra; “İstanbul’u kurtarmak için yüksek binalar yerine yatay mimar esas alınmalıdır.” dedi..
- Önce;
- Boğaz köprüleri İstanbul’a ihanettir dedi, sonra boğaz köprüleri İstanbul’a inayettir demeye başladı..
- Önce;
- Lozan "Cumhuriyetin kurucu belgesidir" dedi, sonra; “Birileri Lozan'ı zafer diye yutturmaya çalıştı. Her şey ortada." dedi.
- Önce;
- Fetullah’a “Hoca efendi” dedi, sonra; “FETÖ” dedi..
- Önce;
- Atatürk’e “ Gazi Mustafa Kemal” dedi, sonra; “Atatürk” demeye başladı.
- Önce;
- “Biz ancak rükûda eğiliriz” diyen Erdoğan; “El Bab 'tan sonra Menbiç ve Rakka'ya ilerleyeceğiz” dedi, sonra; “El Bab'daki işi bitirmek, daha derinliğine gitmemek lazım” dedi..
- Önce;
- Biz, ABD projesi olan Büyük Ortadoğu Projesinin (BOP) eş başkanıyız.. BOP, barış projesidir.. Diyarbakır, BOP’un yıldızı olabilir.” dedi, sonra; “Eline bir kağıt almışlar, BOP Amerika projesiymiş, biz de eş bakanıymışız. İspat edemezlerse alçaktırlar, şerefsizdirler” dedi.
- Önce;
- "Makyaj yapan kadının kaportası bozuktur ...” dedi, sonra; inanın iyi bir şey dediğini anımsamıyorum, aksine; “Doğurmayan kadın yarım kadındır” diyerek, çocuğu olmayan kadınları aşağıladı.. Uzatmaya ve ısrar etmeye gerek yok;“Kadın ile erkek eşit olamaz; fıtrata aykırı” dedi.
- Önce,
- Balyoz davasından 18 yıl hapis cezası alan Korgeneral için; “Ayağa kalkmayan korgeneral bedelini ödedi”, sonra; “Balyoz ve Ergenokon kumpastı” diyerek aynı korgeneralı(ve paşalar) serbest bıraktı...” dedi..
- Önce;
- “Terör örgütüyle hiçbir zaman masaya oturmadık, hiçbir zaman da oturmayacağız, biz buyuz. Bunlarla görüştüğümüzü söyleyenler, bu alçakça iftirada bulunanlar şerefsizdir” dedi, sonra devlet ve hükümet olarak terörist başıyla masaya oturuldu, hatta onun sekreteri ve posta eri gibi, Kandil’e mektupları taşınır oldu.
- Önce;
- Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu; “Fitch” , yüksek not verince; “Bu notu biz aldık, bu bizim başarımız, işte görüyorsunuz Fitch’i bile başarımızı takdir ediyor”dedi, sonra; Aynı Fitch, düşük not verince, “ Dikkate almıyorum. Karar siyasidir. Bilinen gurubun kumpası. Bunların cebine koy parayı versinler notu..”
- Önce;
- TBMM tutanaklarına geçtiği şekilde; “benim milletimin dili tektir, o resmi dil Türkçedir” dedi; sonra, “Ben ne tek dil dedim, ne tek din dedim, hiçbir yerde böyle bir ifadem yok, bunlar yalan makinesi” dedi..
- Önce;
- “NATO’nun ne işi var Libya’da? Böyle saçmalık olabilir mi yahu? Türkiye olarak biz bunun karşısındayız, böyle bir şey konuşulamaz, böyle bir şey düşünülemez” dedi, sonra; barbar Haçlılarla bir olup Libya’yı vurdu ve AKP’nin resmi internet sitesinde yazdığı gibi: “NATO, Libya’nın Libyalılara ait olduğunu tespit ve tescil için oraya gitmelidir” dedi..
- Önce;
- “NATO’dan Patriot talebimiz olmadı, iddialar tamamen asılsız, savunma icra konseyinin başkanı benim, karar verici biziz, benim bundan haberimin olması lazım, benim böyle bir şeyden haberim yok, herhalde sağır duymaz uydurur cinsinden bir haber” dedi, sonra; “Türkiye NATO toprağıdır. Patriotlar Adana, Gaziantep, Kahramanmaraş’a yerleştirilecek” dedi..
- Önce;
- Malatya Kürecik’teki füze kalkanının kontrolü için:“Komuta kesinlikle bize verilmeli, aksi takdirde böyle bir şeyin kabulü mümkün değil” dedi, sonra; “Buranın komuta sisteminin tamamıyla NATO’da olması gerektiğini söyledik” dedi..
- Önce;
- “Esat kardeşimdir, canımdır..” sonra; “Esed canidir..” dedi.
- Dahası; miting kürsüsünden “İçerde sanal tehditler, dışarıda düşman ürettiler, milleti korkuttular, Türkiye’nin üç tarafı denizle, dört tarafı düşmanla çevrili dediler, biz ne yaptık, bu anlayışı yıktık, Esad kardeşimle oturduk, iki dost, iki kardeş olduk” dedi, Sonra; “Suriye giderek artan bir tehdit oluşturmaktadır, ülkemiz bu tehdidi her geçen gün biraz daha fazla ve yakından hissetmektedir” dedi..
- Önce;
- “Demokratikleşme paketinde anadilde eğitimin önü açılıyor mu?” diye sorulunca, “hayır, yok, özel okullarda da yok, neyi getirir götürür kimse düşünmüyor, biz ülkemizi bölecek konular üzerinde adım atamayız, güzelim ülkemize yazık edersiniz, anadilde eğitimin önünü açarsanız, resmi dili zedelersiniz” dedi, sonra; “Özel okullarda farklı dil ve lehçelerde eğitimin önünü açıyoruz, özel kurs imkânı getirmiştik, seçmeli ders olarak öğretilmesinin önünü açmıştık, şimdi de özel okullarda mümkün hale getiriyoruz” dedi..
- Öncesi ve sonrası, danışmanlarının demeleriyle; dedi, dedi ve makarnacı da her defasında yedi ve yemeye de devam ediyor. Bakalım bu danışman yanlışları ne kadar sürecek?
Evet;
Gündemlerin efendisinin önceleri ve sonraları bitmiyor, tümünü yazmaya kalksak, cehenneme yol olur!!
Bu nedenle, şu söylediklerinize inanmıyorum:
“..Dikey mimarinin altında yatan gerçek az topraktan çok büyük para kazanmaktır.. Yapılan iş budur. Artık ülkemizde tarihimize, kültürümüze hayat tarzımıza uygun binalar inşa etme dönemi geldi, geçiyor. Ben yatay mimariden yanayım. İnsan toprağa yakın olmalı…
Kot denilen bir olay var. Müteahhitler bununla ilgili acımasız bir şekilde yolsuzluk yapıyorlar. Kotu denizden verme anlayışını getirmemiz lazım. Meyilli bir arazi. Beyefendi en yüksek noktadan alıyor. Böyle yapınca 2-3 kat yerine 5-6 kat bina çıkıyor. Bu işi kökünden kazımamız lazım.. İstanbul Boğazı'nın hali ortada. Boğazı felç ettiler.
İstanbul felç. Neden?
Bu yüzden. Bakıyorsun ki o güzelim Boğaz'da aman ya Rabbim, 5, 6, 7 kat binalar.
Nerede bunlar?..
Boğaz yasasının yeniden ele alınması, çıkartılması lazım.. Bunu sıfırlayalım demiyorum. İnşaatların Boğaz'da yapılmasından da yanayım. Bu çirkin yapılaşmaların yıkılıp, onların yerine inşaat yapılsın,"
Şevket Çorbacıoğlu
Teknopolitikalar platformu
evesbere@gmail.com
0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder