WİKİLEAKS VE RELAKS TÜRKİYE
Wikileaks relaks oldu derken Tunus-Mısır helak oldu erken. Dersimiz, “Türkiye süreci nasıl işler dersiniz?” Wikileaks'in belgeleri ortalığı karıştırdı, birileri de yatıştırdı. Yani yumuşattı (İng. Relaks). Doğrusu, wikileaks relaks oldu derken Tunus helak oldu erken… Ülkem kemanelerde. Mısır ise Beklemelerde.
Bundandır ki beni bu haber çok ilgilendiriyor: “ WikiLeaks'in Tunus hükümeti hakkında yayınladığı yolsuzluk belgesi halkı sokağa döktü. Bir ay gösteri yapan halk 23 yıldır iktidarda olan başkan Bin Ali'ye boyun eğdirdi. Dün başkent kuşatılınca hükümet düştü. Abidin bir daha aday olmayacağını açıkladı.”
Size birkaç soru değil, aşağıdaki kısa metni sunacağım ve “Burası neresi?” diye soracağım: Bu ülkede ezan okunurken mutlaka durup dinlersiniz. Zira hiçbir minarede sonuna kadar açılmış, yarısı patlak hoparlörler yoktur. Müezzin Şerefiye’ye kadar çıkar ve oradan okur. Ve gerçekten güzel okur, herkes özellikle de dinler. Caminin 5-10 mt. İlerisindeki kafe’den istediğinizi içebilirsiniz.
Kimse, olmaz! Burası Cami’ye 100 mt’den yakın, Alkol ruhsatı verilmez falan demez. Mirasta kız çocukları daha önde tutulur. Çöldeki bedevi bile ana dilinin dışında, yabancı dil bilir. İlkokul ile başlayan tüm eğitim, mastır ve doktora dahil parasızdır. 60 km. hızın üstüne asla çıkamazsınız. Eğer bir bayana çarpar iseniz, yüzde 50 daha fazla ceza verirsiniz.
Çevreye ve doğaya zarar vermenin cezası direkt hapistir. Her yıl düzenlenen ağaç şenliğinde her vatandaş bir ağaç dikmek zorundadır. Etrafta bir tek maganda göremezsiniz. Tarihi ve doğal dokuya son derece duyarlı davranılır ve bu nedenle bizden çok küçük bu ülkenin turizm geliri bizimkisinin 4 katıdır. İthalat yüksek vergiye tabi, yerli üretim önceliklidir. İmam nikahı yasak, ille de ikinci eş… En fazla 3 çocuğa izin veriliyor.
Yoksul yok. 100 gr. Ekmek 30 krş. 1 kg. biftek 13 TL. Din ve devlet işleri kesin birbirinden ayrılmıştır. Türban resmi kurumlarda, özellikle de eğitim kurumlarında yasak, sosyal yaşamda serbest. Cumhurbaşkanını halk, Başbakanı parlamento seçiyor. Kamu kurumları ve çalışanlarına halk büyük saygı duyuyor. Devlet kademelerinde bugüne dek asla haksız kazanca izin verilmemiş. Halk sürekli çalışıyor ve üretiyor.
Lüks ve ihtiras yok. Kazanç ‘eşitlikçi’ biçimde paylaşılıyor. Resmi dili Arapça. İsteyen istediği dili konuşabiliyor. Önceki devlet adamı Habib Burgiba Atatürk’ün evrensel felsefesini esas almıştır ve Atatürk hayranıdır. “1960’larda evimde İnönü, Demirel, Seyfi Demirsoy ve Osman Soğukpınar kadar Burgibadan’da söz edilirdi. Çünkü, Ges-İş sendikasının Samsun başkanlığını da yapan sevgili babam (Nihat Çorbacıoğlu) iki kez gitmiş Tunus’a ve her gidişinde Burgiba’nın konuğu olmuşlar. Emekten yana duruşuyla birlikte, Burgiba’nın Atatürk sevdalısı olduğunu ve Atatürk’ü mazlum ülkelerin de önderi olarak gördüğünü, Babam hayranlıkla anlatırdı.”
Ve böylesi bir ülkede 14 Ocak günü darbe oldu. Burası neresi? Burası beyler Tunus! Burası beyler; Roma’ya kök söktüren Kartaca-Roma savaşlarının (M.Ö.264-241) mitleşmiş komutanı ve Kuzey Afrika (Tunus) kralı Kartacalı Hannibal’ın ülkesi. Ne kadar ilginç değil mi; Wikileaks sonrası birilerinin yapması gerekeni yapmayıp relaksa girdiği ve kemane çektiği, ama Tunus halkının ‘çekmeyip’ yaptığı halk darbesi…
Ve ardından 28 Ocak 2011 saat 15.02’de Mısır ile ilgili haber: “Mısır'da halk, sivil darbe için sokaklara döküldü! Zalim Mübarek yönetimine karşı ayaklandılar… Mısır’da gençler öncülüğünde gıda fiyatlarının yüksekliği, yoksulluk ve yolsuzluğa karşı tepkilerle başlayan ve 30 yıllık Hüsnü Mübarek yönetimine karşı protestolara dönüşen gösteriler dördüncü gününde kitlesel olarak başkent Kahire ve diğer kentlerde sürüyor…
Görgü tanıkları, polisin göstericiler yakınında ateş açtıklarını belirttiler…Öte yandan, El Cezire televizyonu, İskenderiye kentinde 20'den fazla ceset olduğunu duyurdu.” Sanki birileri(küresel efendiler canım) İslam coğrafyasında bir balans ayarı yapıyor şeklinde bir değerlendirme algısızlıktan başka bir şey değildir. Resmen yapıyor işte. Besbelli ki güdebileceği yeni bir yönetim yapısı inşa ediyor. Ülkemizde aynı süreç işler mi?
Eğer aşağıdaki değerlendirme sipariş değil de, küresel efendinin kendi söyledikleri ise, biraz zor: Brandeis Üniversitesine bağlı Crown Ortadoğu Çalışmaları Merkezi ve German Marshall Fund uzmanı Joshua Walker, Türkiye’nin "bölgede, Osmanlı İmparatorluğu geçmişinden de gelen, en güçlü devlet geleneğine ve en gelişmiş demokrasiye sahip, en yanıt verici ve temsil edici ülkesi olarak, şu anki gelişmelerden en fazla kazanacak ya da kaybedecek ülke olduğunu" belirtiyor.
Devamında; "Bu devrimlerin yeni demokrasilere yol açması halinde, doğal olarak Mısır’dakiler, Hüsnü Mübarek’in yönettiği Mısır’da hiç görülmediği kadar Türkiye’ye yönlerini çevirecek. Aslında AK Parti ve Mübarek, birbirlerini hiçbir zaman sevmedi ve hep birbirlerine engel oldu. Dolayısıyla bu durum, AK Parti’nin bölgesel istikrar sağlayıcı ve üstün bölgesel güç olma şeklindeki yeni rolü açısından mükemmel bir test."
Evet; ABD’deki düşünce kuruluşu uzmanları, Tunus ve Mısır gibi ülkelerde son dönemde meydana gelen olayların, Ortadoğu’da "demokratik ve istikrarlı bir ülke olarak Türkiye’nin önemini daha da artırdığını" söylüyor mu, söylettiriliyor mu? Bu Think Tank denen düşünce kuruluşlarının karanlığın gülen yüzü ve müritleri tarafından nasıl yönlendirildiğini gözden kaçırmamak gerekir.
Satır aralarında kalan satır keskinliğinde bir haberi vereyim: ABD’nin Teksas eyaleti Senatosu, global barış ve anlayışa katkılarından dolayı sözde Türk-İslam alimi Fetullah’ı ve ilham verdiği toplumsal hizmet hareketini taktir eden bir karar tasarısını kabul etti. “Büyük Ortadoğu Projesi'ini parçası Ilımlı İslam Projesi'nin yaşama geçirilmesidir işleyen süreç.” diyorsanız, şahsen ben karşı duruş sergilemem.
Okuyun dinden ve yoksuldan geçinen türban zekalı teorisyenleri. Diyorlar ki; “Tunus ve Mısır halkları, birikmiş öfkeleri ve internet paylaşım sitelerinin sağladığı imkânlarla, ülkelerindeki diktatörlük sistemlerini sona erdirme yolundalar…Buna ancak sevinilir. Bütün bölgede diktatörlük ve benzeri yapıların tehlikede olduğu açık. Domino etkisiyle isyan hareketlerinin genişleyeceği ve yeni bir sürecin başlayacağı beklentisi de yüksek.
Diktatörler ne yaparsa yapsınlar, yarattıkları korku duvarları deliniyor. İnsanlar birbirine ulaşıyor, birbirlerinden güç alıyor ve daha önce cesaret edemedikleri şeylere cesaret ediyorlar.” Bunlar kim mi? Bunlar başlarına ve beyinlerine geçirdikleri türban ve dillerine geçirdikleri sol jargon ile, soldan, dinden ve yoksuldan geçinenlerdir, dolar ile geçinenlerdir. Bugüne dek, diktatör dedikleri böylesi Arap sultanlıklarıyla yağ bal olanlardır.
Kader birliği edenlerdir bunlarla. Sorsanız " Anladık Totaliter rejimler yıkılıyor' Peki sorgusuz sualsiz yıllardır konuşanı, yazanı ve düşüneni içeri atan ülkemdeki rejimin adı nedir? Kesin yanıt vermez, ergenekonducu ilan eder sizi. Tunus duruldu, istenen yapı kuruldu. Mısır durulmadı, kurulmaya devam ediyor. Şimdi de ordu ve polis çatışıyor (29 Ocak 2011)! Mısır’ın başkenti Kahire’de göstericilerin İçişleri Bakanlığı’nı basmak istemesi üzerine önce polis ve göstericiler, daha sonra da ordu birlikleri ve polis arasında çatışma çıktı…
Polis ve ordu birlikleri arasındaki çatışmanın göstericileri korumak isteyen ordu birliklerinin İçişleri Bakanlığı’na girmek istemesi üzerine çıktığı belirtildi… Çok sayıda yaralı olduğu belirtilirken, TRT’nin Mısır muhabiri Amr Temmen çatışmada ölenlerin olabileceğini söyledi… Temmen, polisle askerler arasındaki çatışmaların şiddetli bir şekilde devam ettiğini bildirdi. Çok bilinen kaçışlar yaşandı (Darısı kimlerin başına?).
Mısır’da yoksulluğa isyanın altıncı gününde ülkenin en varlıklı kişilerini taşıyan 19 özel jet, Kahire’den havalandı. Kaçanlar arasında telekom patronu Necib Sawiri ve oteller kralı Hüseyin Salim de var… ABD de vatandaşlarını Avrupa’ya taşıyacağını açıkladı. İlginç olanı ABD’nin vatandaşlarını Avrupa’ya taşıması. Acaba salt vatandaşlarını mı, yoksa yıllardır beslediği işbirlikçi siyasal erkin finansörlerini mi? Pardon hırsızlarını mı…
Neden ABD bugüne dek suskundu bu otoriter yapı karşısında? Çünkü kendi besliyordu. Kullandı atıyor şimdi. Tıpkı Saddam Hüseyin, Enver Sedat vd gibi. Sıra kimlerde dersiniz? “Kendi çıkarları ve karanlık ideolojileriyle teslimiyetçi politikaları yaşama geçiren siyasilere iyi yapıyor.” diyerek halka olanları unutuyorum, bile-bile, çünkü bu halk yıllardır kendini unutarak bunları besledi. Ve ayaklanmanın birinci haftasında, yani bugün(1 Şubat 2011) de olay düğümlenmek üzere.
Mısır’ın başkenti Kahire’de, Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek aleyhinde bugün yapılacak büyük gösteri için halk toplanmaya başladı. Tarihi gösteriye 1 milyon kişinin katılacağı belirtiliyor. Aşağıdaki haberleri okuyun ve bu olguyu kimin yaşama geçirdiğini görün. Mısır’da halk ayaklanmasının birinci haftasında Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek artık tamamen köşeye sıkıştı. Muhalefetin ana aktörleri olan 6 Nisan Hareketi, Müslüman Kardeşler ve Nobel ödüllü diplomat Muhammed El Baradey, Mübarek’e cuma gününe kadar iktidardan gitmesi için süre tanıyarak ültimatom verdi.
AB Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton, Mübarek’e “halkının meşru şikayetlerine cevap ver” çağrısı yaparken Beyaz Saray da “yumuşak bir geçiş dönemini” tercih ettiklerini söyleyerek ilk kez Mısırlı liderin görevi bırakmasına atıfta bulundu. Daily Telegraph muhabiri Colin Freeman, Mısır'da göstericilerin geçtiğimiz günlere göre tavır değiştirdiğini ve artık insanların tahammülsüzleştiğini söylüyor: "Cuma günü ve hafta sonu 'Mübarek gitmeli' diyen göstericiler, dün ve bugün 'Anlayamıyor musun, aptal' ve 'Ders artık bitti, aptal' diyorlar.
İnsanlar ellerinde 'Mübarek, ölü ya da diri' yazan posterler taşıyorlar" "Aynı zamanda, Mübarek'in idam edilmesini isteyenlerin sayısı da artış gösteriyor. Bir çok gösterici, protestolara beyaz kefenler giyerek katılıyor ve amaçları uğruna ölümü göze aldıklarını sergiliyor" sözleriyle Tahrir Meydanı'ndaki durumu aktaran Colin Freeman, sözlerini şöyle bitiriyor: "Ancak söylemeliyim ki, burada gerçek bir parti atmosferi var. Ücretsiz çay ve kahve, seyyar satıcılar. Atmosfer oldukça neşeli, hala öfke var ancak bu Cuma günü hissedilenden çok farklı.
Daha sakin, tabii ki bu durumun hızla değişmesi mümkün" Şu soruyu sormak gerekir; Türkiye ve iran’da beklenenler neden Tunus ve Mısır’da yaşam buldu? Dinden ve yoksuldan geçinenleri demokrasi savaşçısı ilan eden sınırsız ve kuralsız demokrasi avcıları, Mısır'da otorite egemendi demeye başladılar. Öyle ki, daha önceleri neredeydiniz şarkılarını anımsatırcasına, Tunus ve Mısır’daki halkın öfkesini ; “Otoriter rejimleri sallamaya başlayan, demokratikleşme umudunu uyandıran halk ayaklanmaları” diye tanımlar oldular. İyi de; düne dek Mübarek yönetimine neden övgüler yağdırıyordunuz?
Neymiş efendim; Ana gelir kaynağı petrol ya da doğalgaz olan toplam 23 ülkenin tek biri dahi demokrasi değilmiş. "Petrol laneti" kalkınmayı engelliyormuş. En önemlisi; devletin vergi almasını gereksiz kıldığı için temsil talebi doğmuyor; devletin çok güçlü bir baskı cihazı kurmasını mümkün kılıyormuş. Ya şu ifadeye ne dersiniz? “Arap rejimleri sadece baskıya dayanmıyor; Mısır, Cezayir, Ürdün, Fas ve Kuveyt gibi ülkelerde manipüle edilen seçimler gibi göstermelik temsil mekanizmalar kullanılıyor.
Çok doğru, fakat eksik bir değerlendirme; çünkü bunların arasında bir ülke yok(hangi ülke olduğunu sen bul. Ben o kadar cahilsiz değilim). Bilmem belki de petrolsüz olduğu için, gerek görmedi zatı muhteremler yarattıkları ülkenin adını yazmaya, çünkü petrol ile anlatıyorlar ya her şeyi. Bugüne kadar Arap dünyasında (eğer 1975'te başlayan iç savaş öncesi Lübnan hariç tutulursa) Tek bir demokrasiye rastlanmayışının sebebi ne olabilir?
Bu soruya en iyi düşünülmüş cevabı, tanınmış Amerikalı siyaset bilimci Larry Diamond'ın geçen yıl yayımlanan “Niye Arap demokrasileri bulunmuyor?" analizinde bulmak mümkün. Birincisi Lübnan’da zerre kadar demokrasi yok, aksine artıdemokrasi yerlerde, antidemokrasi zirvede. Yooo, öyle değil, orası ile Recep bey ilgilendi ve demokrasi getirdi demenin bir söylem tarzı bu, itiraz etme! İkincisi, bu Larry Diamond'ın kitabı iki yıldır piyasada, neden iki yıldır köşelerinde Arap dünyasındaki demokrasizliği işlemediler?
Yooo, Araplar Recepçi, asla onları ürkütemeyiz, ürkütmemeliyiz de, çünkü İslam dünyasının yeni liderine taş koymuş oluruz. “Bakmayın ABD’deki Think Tank satıcılarının(düşünce satıcısı demek istedim), “Recep İslam dünyasına Osmanlı genlerinden gelen egemen yönetim şansını Tunus, Mısır sonrası kullanabilir” demelerine, bu bal gibi Recebe yönelik operasyondur. Amaç, İslam dünyasını yeniden dizayn etmek, Çünkü, küresel efendi Recebin duruşundan rahatsız” değerlendirmesi de pek yabana atılmamalı.
Gelde öfkelenip sokağa çıkma, sınırsız ve kuralsız demokrasi avcılarının şu değerlendirmesi karşısında: “Diamond şunları söylüyor: Bu durum "dini inançlar"la açıklanamaz, çünkü İslam dünyasında (Türkiye, Senegal, Arnavutluk, Malezya, Bangladeş gibi) demokrasiler mevcut.” Dalga geçiyorlar resmen bu sözleriyle. Otoriter Arap rejimlerini, önceleri Sovyetler ayakta tutuyormuş, ama Soğuk Savaş sonrasında, ABD ve Avrupalı müttefiklerinden gelen ekonomik kaynak, "güvenlik yardımı" ve siyasi meşruiyet sağlama şeklindeki destekler ayakta tutmuş. Anlaşıldı, sizler onun için bu Arap sultanlıkları eleştirmiyordunuz.
Bu son değerlendirmeyle, adeta sınırsız ve kuralsız demokrasi avcıları da AKP iktidarını bitiriyor izlenimi aldım, fakat aksine küresel efendilere onünü açın iletisi gönderiyorlar.
Diamond'a göre, başlıca üç etken Arap dünyasının kaderini değiştirebilirmiş:
- 1) Bölgede örnek, model olabilecek bir demokratik rejimin ortaya çıkması. (Irak veya Mısır buna aday olabilir.)
- 2) ABD'nin politika değiştirerek demokratikleşmeyi teşvik etmesi. Bunun için de ABD ve Avrupalı müttefiklerinin (bölgenin en güçlü muhalefet partileri olan) İslamcı partilere karşı tavrını değiştirip, liberal demokratik reformlara destek verebilecek olanlarla diyaloğu geliştirmeleri.
- 3) Sürdürülebilir enerji teknolojilerinin gelişmesiyle dünya petrol fiyatlarının (mesela) yarıya inmesi. Burada, Diamond değerlendirmesinde, bölgede örnek model ülke olarak Türkiye düşünülmüyor. Ama Atlantik ötesinde bazı think tank düşünce satıcıları ve içerdeki işbirlikçi sınırsız ve kuralsız demokrasi avcıları, örnek model ülke olarak Türkiye’yi işaret ediyorlar. Güler misiniz, ağlar mısınız…….?
Baksanıza Mübarek’in gitmeye hiç niyeti yok: Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek, eylüldeki cumhurbaşkanlığı seçiminde yeniden aday olmaya niyetli olmadığını söyledi. İktidarının bundan sonraki birkaç ayını barışçıl bir iktidar değişikliğine ayıracağını ifade eden Mübarek, "Mısır'da ölmeyi tercih ettiğini" söyledi. İsyanın sekizinci gününde ise Kahire'de 2 milyon gösterici sokağa çıktı. İsyan günlerden sonra haftalara taşındı, belli ki aylara sarkacak.
Bana göre Küresel efendi düşünüyor. Bir endişedir sardı; Iran devrimini aklına getirmiş olmalı. Bana göre Mübarek değil de, Mübarek politikasına yakın, radikallerden soyut bir yapıyı inşa etme sessizliği içinde ABD. Duyduk ki, niyeti Fransa Başbakanı ağırlamakmış. Benim, sınırsız ve kuralsız demokrasi avcılarımı ne diyecek acaba? Kesin dünkü dostları Mübarek’i, kendi demokrasiliklerini kırmak adına diktatör ilan ederler ve yıkılması için köşelerinde, satır kadar keskin savaş satırlarını sıralarlar.
ŞEVKET ÇORBACIOĞLUTeknopolitikalar Platformu
Yorumlar
Yorum Gönder