Sevgililer günü sevgili ceviz ağacı, sevgilileri konuk edemeyecek artık, çünkü sevgisizler o’nu katletti; Atatürk’ün Ankara’ya ilk adımını attığı yerde. Ceviz deyince, insanın aklına ilk gelen şey, Ceviz ağacının yıldırım çektiğidir. Bu nedenle, fırtına habercisi gök gürültüler eşliğinde şimşeklerin çakması karşısında ilk işim altına sığındığım ağacın Ceviz olup olmadığına bakmak oldu yıllarca. Ceviz ağacı dostlar ise; bunun bir söylenti olduğunu, bugüne dek hiçbir Ceviz Ağacı’na yıldırım düşmediğini söylüyorlar.
Ben de tanık olmadım. Herkes gibi ben de ormana yıldırım düştüğünü ve yangına neden olduğunu duydum, fakat devasa ormanda salt Ceviz ağacına yıldırım düştüğünü ve altındaki birinin öldüğünü duymadım hiç. Lisede öğretmişlerdi; Bulutun üstü pozitif, altı negatif elektrik yüklü olduğunu.
Fırtınada bulutlar hareket halindeyken altındaki negatif yükler, pozitif yüklerin yoğun olduğu ağaç, tepe, direk, bina gibi çıkıntılı objelere yaklaşırlar, sonrasında da bu farklı yükler birbirini etkileyerek elektrik boşaltırlar. Çıkıntılı objelerin yakınındakilere ölümcül zararlar bile verebilir bu elektrik boşalımı. Dediğim gibi; yıldırım düştüğünü duydum, fakat özellikle Ceviz ağacına yıldırım düştüğüne ne tanık oldum ne de duydum. Ama, yakın zamanda Ceviz Ağacına doğa düşmanlarının düştüğünü duydum, dahası tanık oldum; hemde Atatürk’ün Ankara’ya ilk adımını attığı yerde.
Evet; Çankaya-Dikmen Akpınar mahallesi 841.Cadde’de inşa ettiğimiz Artvin Evi’nin tam karşısında 40 yıldır bulunduğu bölgeye pozitif elektrik yükü yayan Ceviz Ağacı, negatif elektrik ile yüklenmiş işmakineleri ile katledildi. Rüyasında ceviz ağacı kesenin, insan öldüreceği savlanır; doğru bir rüya yorumu, çünkü o ceviz ağacını kesenler, gerçekten bizleri de öldürdü.
Artvin Evi inşasında şantiye sorumlusu ve aynı zamanda Artvin Vakfı yönetim kurulu üyesi önceki Ersis (Kılıçkaya) Belediye Başkanı Tuncay Özarslan anlatıyor: “Artvin Evi’ inşaat çevresini her sabahki gibi kontrol ediyorum. Aniden beklenmedik sessiz bir boşluğa düştüğümü hissettim, bir eksiklik vardı ve bu eksikliği bulamıyordum. Dibinde soluklandığım Ceviz ağacına doğru yöneldim soluklanmak için, Ceviz ağacını da bulamıyordum.
Yol genişletmesinde çalışan işmakinelerinin acımasız homurtuları arasında, etrafımı taramaya başladım. Kafamda Ceviz ağacının bulunduğu krokiyi çiziyorum ‘buradaydı, yok şimdi’ sessiz düşüncelerimle ve Ceviz ağacını buldum sonunda. Bulduğumda şok oldum, gövdesi ve dalları bir yerlere savrulmuş yerde yatıyordu o devasa Ceviz ağacı. Olduğum yere çöktüm, gövdesine elimi koydum ve her ikimiz de yüreğimizdeki çığlın 841. caddeden süzülerek vadideki yankılanışını bir süre dinledik…”
Şantiye binamızın olduğu yer çöplük alanı idi. Temizledik, çimlendirdik ve ağaçlandırdık. Burayı küçük bir nefes alma odağı haline getirdik. Çevre sakinleri sürekli teşekkür ediyorlar, buraya can kattığımız için. Bir süre sonra, AKP’li Muhtarın baskısıyla Belediye burayı Akpınar mahallesi sakinleri için Pazar yeri yapmaya karar verdi. Israr ettik buranın yeşil alan olarak kalmasını, dinletemedik.
Çevre sakinleri imza topladı, yine dinlemediler. Ve sonrasında, halı desenli çimler çiğnendi, dikilen onlarca ağaçcıklarımız söküldü ve taşındı başka alanlara. Çevre duvarıyla Pazar yerinin yeri belirlendi. İşte o güzelim Ceviz ağacımız bu sınırların dışında yalnız kaldı. Sanki birileri bir şey yapacakmış gibi ürkek-ürkek seyrediyordu etrafı. “Yalnız Ceviz Ağacı” koyduk adını…
Bu yalnızlığından kurtarmanın yollarını aramaya başladık. İnanın; Tuncay ağabeye “Kök toprağını ortalayarak kucaklayan ve toprakla temasını kesen 4 kürek işlevindeki bıçakla donanımlı özel ağaç işmakinesi ile söküp, Çankaya Belediyesinin katkılarıyla Ceviz ağacını Artvin Evi’nin bahçesine dikebil miyiz?” derken, birileri davrandı erken… O güzelim sevgili ceviz ağacı, gölgesinde konuk ettiği sevgilileri, sevgililer günü yalnız bıraktı. Dahası yalnız bıraktırdılar.
O gizemli potansiyel pozitif sevgi yüklü ceviz ağacı; Meyvesiyle kanındaki zararlı kolesterolün birikmesini önleyerek yüksek kolesterolünü düşürdüğü, kalp krizini önleyerek iyileştirdiği insanlar, Ozon tabakasındaki deliğin büyümesini ve küresel ısınmayı engelleyerek korumaya aldığı insanlar, Gövdesiyle 2700 yıldır (Gordiyon /Beypazarı/ Ankara Kral mezarı kazılarında 2700 yıl önceki mobilyalar bulgusu) evini dekore ettiği, çeyizi için sandığı olduğu insanlar tarafından katledildi. Bizler gerekli önlemi almadığımız için, en az onlar kadar suçluyuz, sevgili ceviz ağacı karşısında.
Tuncay ağabey ilk anda bu katliamı Çankaya Belediyesinin yaptığını düşünmüş, fakat sondan öğrenmiş ki, 841. caddeyi genişleten Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin işmakineleri tarafından doğa ve doğanın (insan) yüreğinden sökülüp atılmış. Artvin Evi inşası için görevlendirdiğimiz İnş. Müh. Ozan Yağcı’nın anlattıkları yüreğimizi en az Ceviz Ağacının gövdesi kadar parçalara ayırdı: “Bir ak sakallı dede, Ceviz ağacının olduğu yerde çökmüş kalkmıyor.
Dede hastalandı diyerek koşup yanına vardım. Ne göreyim, dede elinde Ceviz ağacının bir dalına bakıp-bakıp ağlıyor. Ağlarken de ‘ne yaptılar sana, 40 yıl baktım, 40 gün bakamadılar’ diye hüngür-hüngür söyleniyor. Koluna girdim, şantiye binasına getirmek istedim, gelmedi, ceviz dalı elinde ağlaya-ağlaya uzaklaşırken, sürekli ceviz ağacının olduğu yere dönüp bakarak kayboldu bir daha gelmedi. İsmini söylememiş, sadece Kamanlı Dede diye anıldığını mırıldanmış.
Sevgili Kamanlı dedenin, sevgili Ceviz Ağacı sevgililer gününün artık göremeyecek, Sevgili Kamanlı Dede de sevgiyle büyüttüğü sevgili ceviz ağacını… SEVGİLİ CEVİZ AĞACI Sevgili ceviz ağacı, Sevgililerin düşlerine nefes veren gölge oldun, Çeyiz veren sandık… Sevgili Ceviz ağacı, Vücudumun ilacı oldun, Evimin baş tacı… Sevgili ceviz ağacı, Nazım’ın şiirlerine, türkülerimize dize oldun, Masalların, öykülerin, romanların vazgeçilmezi…
Sevgili Ceviz ağacı, Eskiden baltalar ellerinde, uzun ip bellerinde arardılar kesmek için, Şimdi buldukları yerde işmakinesiyle geçiyorlar üzerinden. Sevgili Ceviz ağacı, İş makineleri emrinde, acımasızlık beyninde, Saldırıyor kentine, aldırmıyor kendine Sevgili Ceviz ağacı, Para için kendinden geçenler, Kendilerini yok ettiklerini düşünmeksizin, senden vazgeçtiler, Senden vazgeçmeyen Karamanlı dedeler, dağa taşa seni diktiler, dikecekler (Ş.Ç: 12/02/2011).
Sevgililer gününü, sevgili ceviz ağacına yapılan sevgisizlikle anlatmaktır amacım. “Sevgili” sözcüğünü, sanki çok seviyormuşçasına her şeyin başına konuşlandırır olduk. Sevgili Ali, sevgili Aliye, sevgili arkadaşım, sevgili yoldaşım, meslektaşım, ağabeyim, kardeşim, kitabım, anılarım, Köpeğim, Başbakan’ım, yanbakanım, kedim, Ankara’m, İstanbul’um, Artvin’im, Arhavi’m, kalemim, bahçem, denizim, derelerim, dağlarım, ovalarım vs,vs. Sevgiden çok mu anladığımızdan, sevgiyi çok mu sevdiğimizdendir bilinmez, “çaya çorbaya limon” örneği, “çaya çorbaya sevgi” diye bağıracağız neredeyse. Adeta, her yerimizden, her yanımızdan sevgi fışkıran sevgi ağacı gibiyiz.
“Sevgili sevgilim” demiyoruz nedense, içinden iki kere sevgi geçen sevgiden hoşlanmıyorcasına. Tüm sevgililerin yaşam dostu Ceviz’e de Sevgili Ceviz demişiz, fakat “C’viz” diyerek, kendisi gibi “e”sini de yemişiz; Ankara’nın Tunalı Hilmisinde. İnsan beynini taşıyan kafatası gibidir Ceviz tasarımı. Bazen da yüreği gibi durur ve gizem dolu olduğunun iletilerini sunar insana. Dışında kabuk, kabuğun altında ahşap yapı, içinde ince bir zar ve sonrasında da beyne benzeyen düzenli ve anlamlı kıvrımlarla oluşmuş meyvesi, adeta insan beyni.
Ceviz, insan beyni kadar faydalıdır. İnsan beyninin katkılarını sıralamanın bir anlamı yok, çok rahat sıralayabilseydik ondan faydalanır ve 841. caddedeki Ceviz ağacını kesmezdik. Ve biz bu evrenin en değerli, faydalı ve insan dostu Ceviz ağacını 40 yaşında iken kestik. Eğer kesmeseydik, 960 sene daha yaşayacaktı ve nice uygarlıklara hizmet edecek, insanlarını koruyacaktı.
1000 yıllık ömrü içinde salt insanları koruyan ceviz ağacını koruyamadık. Yıllardır, her sabah kalktığında seyrettiği ceviz ağacının kesilmesine dayanamayan eğitimci yazar ve şair, dahası edebiyatçı değerli insan Ekrem Özütemiz’e bırakıyorum sözü: BEN BİR CEVİZ AĞACIYDIM Bir ceviz ağacı kesilmiş diyeler Üç aydan sonra duyalar Gövdesini odun için kıyalar O kimsesiz ceviz ağacını kim anımsar şimdi ‘’
Ceviz Ağacı söyler; okuyalım ne söyler : Ben bir ceviz ağacıydım Akpınar Dikmen’de Kırk yıl önce dikmişti beni Kamanlı bir dede Kışın kar suyuyla, yazın güneş ışığıyla beslendim Beş yıl sonra Kamanlı dedeye ilk cevizlerimi verdim Önümden toprak bir yol geçiyordu Gelen geçen insanlar gölgemde dinleniyordu Yılar geçti aradan, yıkıldı çevremdeki gecekondular Dikildi yerlerine kat-kat apartmanlar Ben sahipsiz kalmıştım yolun kıyısında Bir çam ağacı vardı yalnız ellim metre uzağımda Bir gün gövdemin yanına bir levha diktiler Okuyanlar, burası pazar yeri olacakmış dediler Ayaklarımın dibinden geçen şoseyi Genişletecekmiş Büyükşehir Belediyesi İçim cız etti nedense bilmem Keserler mi acaba beni dedim kökümden Birkaç gün sonra korktuğum geldi başıma İş makinelerim başladı çalışmaya Sonra bir gün hava kararıp el ayak çekilince Geçirdi dişlerini gövdeme koca bir kepçe Derin bir sızı duydum bağrımda, ahhh!
O anda Kamanlı dedenin sesini duydum, vahhh, vah! Neydi benim suçum anlayamadım Yaşamak istiyorum diye haykıramadım Oysa muhtarın evi tam karşıdaydı Muhtar desen yıllardan beri varlığımın farkındaydı Bir ağaç katliamıydı bu, insanların gördüğü Ne güne duruyordu Büyükşehir Belediyesi Çevre Müdürlüğü Bir metrekarelik bir yer ayırmak çok mu zordu benim için Yüce Atatürk kaydırmamış mıydı koca köşkü bir ağaç için Fatih buyurmamış mıydı,
’’Bir ağaç kesenin kellesini keserim!’’ Şimdi sizin yaptığınız oldu mu ya insan(!) kardeşlerim Arkadaşım çam ağacı yalnız kaldı şimdi, gündüzleri geceleri Kesilme fermanımı verenlerin yeşili maviyi görmesin gözleri (E.Özütemiz) Bu yazıyı sevgili eşim Kadriye Çorbacıoğlu ve tüm sevgililere ve de sevgiyle yaşama bakan saygın insanlara sevgililer günü armağanımdır.
ŞEVKET ÇORBACIOĞLUTeknopolitikalar Platformu
Yorumlar
Yorum Gönder