Gelin şu wikileaks’ı bir kez daha anımsayalım ve Türkiye’ye biçilecek olası rol modeli yakalayalım; Biz önce Wikileaks nedir; yenilir mi, yutulur mu, yemekten sonrası, yemek arası mı alınır o’nu bir tam öğrenelim: Wikileaks 2006’da kurulan bir internet sitesi. Kaynaklarının gizliliğini koruyarak hükümetlerin ve diğer organizasyonların hassas belgelerini yayınlayan, İsveç merkezli bir uluslarararası organizasyondur…
Kurucusu eski bir Hacker olan Avustralya'lı gazeteci ve internet aktivisti, aynı zamanda Wikileaks'in editörü olmadan önce fizik ve matematik öğrencisi, hacker ve bilgisayar programcısı olan Julian Assange tarafından yönlendirilmektedir. Benzer söylentileri yıllardır yazıyoruz; yazılarımızı okumadılar ise, insan bir telefon açar, söylerdik Wikicilere.
Batıda patlak veren Wikileaks olayının ardından, yine batı basını tarafından 06/12/2010 tarihinde gündeme taşınan şu iki haber; inanın insana komplo senaryoları için, müthiş malzemeler sunuyor: “Dünya basınında o günlerde Türkiye ile ilgili 2 önemli haber vardı.
- 1- Haaretz gazetesi İsrail'in Mavi Marmara baskınından dolayı özür dilemeyi ve tazminat ödemeyi kabul ettiğini duyururken, Wall Street Jorunal gazetesi ise 'Türkiye yükselen Avrupa'nın en büyük otomotiv gücü olacak' yorumunu yaptı.
- 2- ABD’nin önde gelen iş dünyası gazetesi Wall Street Journal (WSJ), İstanbul’a tam sayfa ayırdığı haberde, "Türkiye’nin bölgesel süper güç olma yolunda güvenle ilerlediğini" yazdı.” Halbuki aynı gazete, geçen hafta sonu; İmparatorluk Geri Geliyor" başlığıyla, AKP iktidarı dönemindeki İstanbul tarihi dokusunun nasıl işlendiğini haber yaparak, Erdoğan’dan Elif Şafak aracılığıyla övgüyle söz etmişti.
Ardından (7 Aralık’ta); Dışişleri Bakanı Davutoğlu İngiltere’nin kurduğu Milletler Topluluğu’nu örnek göstererek Türkiye’nin de eski Osmanlı toprakları üzerinde liderlik kurabileceğini söyleyebildi. Ve kendi kendime tüm bu Wikileakslıkların bir oyunu olduğunu düşünmeye başladım. Başladım çünkü Davutoğlu’nun çizdiği haritaya hayır demek enayilik olurdu. Düşünün Kuzey Afrika’ya, Ortadoğu’ya ve Kuzey Kafkasya ve Viyana kapısına dayanan bir toprak parçası. Yapsat’çıya versen köşe olursun! Enayılık ben de mı, bunlarda mı?
Üzülerek belirteyim ki “Midyat’a pirince giderken, eldeki bulgurdan olmak” gibi çok faydalı bir özdeyişimiz olmasına karşın, kullanmıyoruz. Tam da zamanı; fikralar beni sıkıştırmaya başladı, izin vermem gerek; Adam, meterelojiye hava durumunu somuş. "Yola çıkmayın çok kötü hava geliyor" yanıtını alınca "Bir şey yapamaz mısınız" demiş.
Adam, derenin öteki tarafındaki adama seslenerek “Ben karşıya geçmek istiyorum, yardım et bana” deyince, adam, “Dalga mı geçiyorsun, karşıdasın ya” diyerek tepki göstermiş. Bunların durumu bu işte. Kendi kendinlerine bir arayış içinde sürekli trajikomik oyunlar sergileyip duruyorlar. Benzeri şeyler yazmayı düşünürken yazma derdinden beni kurtardı, AKP’nin o erdemli kuramcıları. Diyorlar ki; sokataki Arap ve Saraydaki Arap Erdoğan’ı umut olarak görmeye başladı.
Bundan Amerika rahatsız, çünkü umut bağlamıştı, güven duymuştu , ama o o korkulan kişi olmuş; korkunun giderilmesi için de o ve partisi wikileaks aracılığıyla gönderilmeye karar verilmiş. Bu mantığa göre; küresel efendiler onun yerine bir başkasını kurguluyormuş. Bu kişinin de Kılıçdaroğlu olduğunu söylenmeye çalışılıyor. Kurgulanan bugünkü siyasal erk ve lideri olabilir mi? Asker mazlumları ve mağdurları oynatacak muhtirayi veremez duruma getirildi. Kılıçdaroğlu ürkütür oldu.
Ülke ekonomisi iyi gitmiyor. Çalışanların durumu çok kötü, esnafla birlikte ağlıyor. Eh; bu durumda da böylesi kurgu toplumu hayli kendi sorunlarından uzak tutar, bir de çalışanlara, varoş ve gecekondu sakinlerine yaklaşıldığı gibi benzer yaklaşımda çalışanların ücretlerinde ufak bir seçim ayarlaması yaptınızmı, alın size %45 ve gelsin 2012'de İslam cumhuriyeti ile 2013'te de 1. yil dönümünü kutlamalar.
WikiLeaks on AKP haberini merak edenlere: WikiLeaks'in yeni belgesi, Erdoğan ile ordu arasında yeni gerilim başlatabilir. Başbakan, AB Dönem Başkanı Bot'a, "Ordu kontrolümde olmadığı için Ege'deki operasyonları durduramıyorum" demiş. Bana göre, ne Wikleaks samimi, ne küresel efendi, ne de ülkemin siyasi erki.
Özellikle Küresel efendi: Wikileks’te yer alan, ABD temsilciliklerinden merkeze gönderilen son on yıla ait "confidential (belli grubun dışında, toplumda gizli tutulan)" belgelerden kimilerinde Türk ekonomisine ilişkin görüş ve değerlendirmeler de yer aldı. Türkiye’nin "son 50 yılda" bir başarı öyküsü yazdığı saptaması yapılırken, belgelerde 2007 seçimlerinden önceki dönemde AB ile ilişkilerin başıboş bir halde sürdüğü, hükümetin "AK Parti yolsuzluklarıyla" mücadelede başarısız olduğu iddiası ortaya atıldı.
Belgelerde ABD gözünden, Türk ekonomisindeki başarının "sırrı" da açıklandı. Başbakan ve çevresi için şu değerlendirmeler yapılmaktadır: “Baş örtüsü konusunu belli periyotlarda gündeme getirerek, AB reformlarını ötelediği…Futbolu siyaset için kullandığı, Trabzon'a transferler yapması için AK Parti bütçesinden para aktardığı…
Üzerinde İslamcı görüşün etkisini anlatmak için muhafazakar Savunma Bakanı Gönül’ün, Gül'ün yakın çalışma arkadaşı Davutoğlu'nu "aşırı tehlikeli" olarak tanımladığı, ayrıca Erdoğan'ın diğer dış politika danışmanlarını (Cüneyd Zapsu, Egemen Bağış, Ömer Çelik, Mücahit Arslan ve özel kalem müdürü Hikmet Bulduk) yetersiz, bilgisiz ve yolsuzluğa karışmış olarak nitelendirdiği…
Erdoğan'ın pragmatik yaklaşımı kendisinin işine yarasa da vizyon eksikliği olduğu, kendisi ve Gül ile diğer üst düzey AKP yöneticileri de dahil olmak üzere AKP'deki danışmanları analitik derinlikten yoksun olduğu, bu nedenle düşük kalitedeki istihbaratlara ve basındaki dezenformasyonlara güvendiği ve dar dünya görüşü ve Sünni kardeşlik ile cemaat geçmişinden gelen temkinli yaklaşımı nedeniyle halkla ilişkiler sorumluluklarını tam olarak yerine getiremediği…
Etkili İslami cemaat Fethullah Gülen içinden bize bilgi aktaran yayımcı Abdurrahman Çelik gibi söylediklerine bakılarak, AKP içinde (Adalet Bakanı Çiçek, Kültür Bakanı Mumcu ve yaklaşık 368 milletvekilinin 60-80'inin bağlı olduğu) temsilcisi bulunan cemaatin, Erdoğan ve AKP'ye yönelik ilk başta sürdürdüğü kararsız tutuma geri döndüğü…
Erdoğan'ın güvendiği bakan sayısının sınırlı olması ve başta Gül ve zaman-zaman da Çiçek olmak üzere Erdoğan'ı zayıflatmak için bazı bakanların çaba göstermesi ve Erdoğan'ın sürekli olarak bir gözünün arkada kalmasına ve ABD ile Türkiye arasındaki ilişkilerin iyi olmasına muhalif görüşler dile getirerek kendini ispatlamaya çalıştığı…
Yolsuzluğu ortadan kaldırma sözü vererek iktidara geldi. Ancak, AKP içinden giderek bakanların akrabaları arasında hem ulusal hem bölgesel hem de yerel düzeyde çıkar kavgalarının olduğu, Erdoğan'ın İsviçre bankalarında sekiz hesabının olduğu, fakat zenginliğinin kaynağı için oğlunun düğününde takılan takılarını göstermesi ve bir Türk işadamının sadece fedakarlık amacıyla çocuklarının okul masraflarını karşıladığı yönündeki açıklamaların inandırıcı olmadığı…
Yolsuzluğa bulaştıkları bilinen isimler arasında İçişleri Bakanı Abdullah Aksu, Dış Ticaret Bakanı Kürşad Tüzmen ve AKP İstanbul İl Başkanı Müezzinoğlu’nun yer aldığı… Bürokraside, partide ve partinin belediye başkanı adayları için belirlediği isimlerin düşük kaliteli olması…. Ömer Çelik gibi yetersiz, önyargılı ve cahil isimlerin üst düzey görevlere getirildiği…”
Wikileaks ile gelinen noktada, yaşananlar Tunus ve Mısır ayaklanmalarıdır. Özellikle Mübarek’in Mısır’ında yaşanmakta olanlar. Wikileaks’ta fazlasıyla yer alan Başbakanın Mübarek Duruşu, çok düşündürücü geldi herkese; Başbakan’dan Hüsnü Mübarek’e; “Hüsnü Mübarek'e çok samimi tavsiyede bulunmak istiyorum: Bizler faniyiz. Her birimiz ölecek ve geride bıraktıklarımızla sorgulanacağız. Baki olan gök kubbe altında hoş bir seda bırakmaktır. Bizler halk için varız. Halkın sesine kulak ver.” Olguyu inanç boyutundaki duygu sömürüsü ile yaklaşan başbakan, halkın ıslığından rahatsız olmasını unutup, halkın haykırışına kulak verin diyor. “Samimi olmak” diye bir deyim acaba hiç akla gelmez mi?
Öğrencilerin, çalışanların, Cumhuriyet mitinglerine katılan halkın sesine, özellikle geçen yıl Ankara’nın acımasız kışında 39 gün seslerini yükselten tekel işçilerine kulak verdik mi? “Gözünüzü toprak doyursun”, “Ananı da al git buradan“ diyerek aşağıladığımız Çiftçilerin seslerine kulak verdik mi? 3 Şubat 2011’de Torba yasası için haykıracak halka kulak verecek miyiz?
İki önemli soru daha;
- 1- Bir haftadır neden suskunduk? Güçlüden yana tavır almak için mi? Mübarek güçlü olsa, yine eskisi gibi kucaklayacak mıydık?
- 2- İki de bir; Tekel işçileri için, “Açız diyorlar, yalan! Ajitasyon yapıyorlar” diyen ve kulak vermeyen, Bugüne dek hiçbir Başbakan ve Cumhurbaşkanının kullanmadığı, fakat adeta çalışma sarayına dönüştürülen Dolmabahçe sarayında, Rektörlerle yapılan YÖK toplantısını protesto ederken polislerin tekmesiyle karnındaki çocuğunu düşüren öğrencinin ve arkadaşlarının seslerine kulak vermeyen, Cumhuriyet mitinglerini aşağılayıp halkın sesine kulak Fazla söylenmeye gerek, çünkü yaşananlar ve yaşatılanlar böylesi kuşkuları kaçınılmaz kılıyor.
Kusura bakmayın, biraz daha uzatacağım. Ve; William Shakespeare’in 400 yıl önce yazdığı, büyük ozan Can Yücel’in çevirisini yaptığı 66. Sone ile yazımı sonlandıracağım: 66. Sone Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni, Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.
Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini, Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz, Değil mi ki ayaklar altında insan onuru, O kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış, Ezilmiş, hor görülmüş el emeği, göz nuru, Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş, Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın, Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene, Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın, Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen' e Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama, Seni yalnız komak var, o koyuyor adama. Evet, William Shakespeare 400 yıl önce yazdı.
William Shakespeare 4 asır önce görmüş, biz 4 adım önümüzdekini göremiyoruz. Neyi mi? Günümüz Türkiye’sini.
ŞEVKET ÇORBACIOĞLUTeknopolitikalar Platformu
Yorumlar
Yorum Gönder