BEDRİ BAYKAM’I BEN BIÇAKLADIM!
Haberi, ‘bilgi edinme özgürlüğümü kullanarak’ bilinen şu ünlü dinci gazeteden öğreneyim dedim. Ve dediğimi de yaptım da. Bedava dağıtılan dinci gazete haberleri şöyle sıralamıştı: Birinci haber; Fenerli Alex Türk vatandaşı olma isteğini Erdoğan’a iletti... ……………………………………. Bilmem kaçıncı haber; Sivas’taki tarihi Behrampaşa Hanı’na kazma vuruldu. Ve sonuncu haber; Bedri Baykam vuruldu…
Dediğimi yaptığıma pişman oldum, çünkü detay bilgi olmadığı için, internetteki diğer gazeteleri gezinmek zorunda kaldım. Haber şöyle: Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘ucube’ dediği Kars’taki ‘İnsanlık Anıtı’ heykelinin yıkımını protesto için Beşiktaş Akatlar Kültür Merkezi’nde dün bir toplantı düzenlendi.
Levent Kırca ve Rutkay Aziz’in de aralarında bulunduğu çok sayıda sanatçının da katıldığı toplantıda konuşan ressam Bedri Baykam, “Sayın Başbakan ülkesinin tüm aydınlarına, sanatseverlerine ve demokrasiye Fransız kalmak istiyor. Duymak istemiyor, görmek istemiyor, dinlemek istemiyor. Biz, burada sanki bir cinayeti engellemeye çalışmak için bir arada bulunuyoruz” diye konuştu…
Baykam ve asistanı Tuğba Kurtulmuş etkinlik sonrası Otoparkta Mehmet Çelikel tarafından bıçaklandılar..… Baykam ve asistanı Tuğba Kurtulmuş’u bıçaklayan Mehmet Çelikel’in toplantıya katıldığı ve Baykam’ın konuşmasını da dinlediği belirlendi.”
Yakalanan Şüpheli Mehmet Çelikel, 'Allah'tan başka ilah yoktur." demiş. Yakalanan şüpheli Mehmet Çelikel ‘Bedri cumhuriyet düşmanı idi, vurdum…’ Yakalanan şüpheli Mehmet Çelikel, daha önce eşinin erkek arkadaşını da bıçaklamış… Yakalanan şüpheli Mehmet Çelikel ‘Manning Depresif’ hastasıymış. M.Ç için ne söylenebilir ki?
Resmen iki aydın insanı öldürmeye kalkmış. Bu olayı, uzmanların söylediği gibi ‘iki uçlu duygu durumu bozukluğu’ olarak mı göreceğiz. Yani, “kişinin duygu durumu, maniden (taşkınlık) depresyona doğru ‘iki uç’ arasında değişir. Manik atak sırasında, kişi kendini aşırı mutlu ya da huzursuz hisseder. Depresif atak sırasında son derece üzgün ve mutsuzdur. MÇ’nin durumu da budur “ diyerek geçiştirecek miyiz, yoksa komplo senaryolarıyla bir yerlere mi taşıyacağız?
Gerçekten yarattığı olayları nerelere taşıyacağız ve nasıl yorumlayacağız? “Vuran mç değil, mç örnek alınan, öykünülen(İng. Rol Model) kişilerin piyonudur. Yani kendini demokrasi ve insan haklarıyla gizleyen, demokrasiyi amaçlarının aracı olarak gören, sınırsız ve kuralsız demokrasi avcısı sözde sol eskisi teorisyenlerce beslenenlerin terörisyeni yerine konmuş kişi…
Meczup ve meczupları tetikleyenler, biliyoruz, sizin ucube mantığınızın; Bedri Baykam ve benzer aydınların ‘Laik Demokratik Cumhuriyet’ yandaşlıklarını İslam karşıtlığı olarak gördüğünüzü…Hiç mi okumadın Kur’anın Bakara suresi 256. ayette Yüce Allah’ın: “Dinde zorlama yoktur” buyruğunu…Okudun, biliyorsun, fakat işine gelmiyor, çünkü ‘Dinde zorlama yoktur’ ilkesi, laikliğin, din ve vicdan özgürlüğünün evrensel uzlaşı anahtarıdır…. Biliniyor ki; bu ‘ayet’teki ; ‘İslam’a inanan bir kimsenin, inandığı dinin gereklerini yapıp yapmama konusunda zorlanması söz konusu olamaz.’ ve ‘Bireyin herhangi bir dini, din olarak seçmek konusunda zorlanması söz konusu değildir’ anlamları dinden ve yoksuldan geçinenleri rahatsız ediyor….
Bedri Baykam’ı vuran, sahte ‘Bedrin aslanı?’ meczup kullanıldığını ne zaman anlayacaksın?” mi diyeceğiz. “Ergenekonlar bütünündeki derin devletin, siyasal erki zorda bırakmak için, organize ettiği bir oyundur…” mu diyeceğiz. Bölücü terör örgütünün toplumsal huzursuzluğu tetiklemek için, yaptırdığı bir eylemdir.” mi diyeceğiz.
Ne dersek diyelim, yetersiz ve yeteneksiz yeni bir grubun siyasete sırtını vererek varsıllaştığı, toplumun büyük kesimin ise her geçen gün yoksullaştığı ve ‘cehennem, cennet korkutmalarında cinnet boyutlarına geldiğidir. Buna ister ‘Mannig depresif’ deyin, ister ürkeklik ve korkaklıkla harmanlanmış öfkesellik deyin, ne derseniz deyin toplumun patlamaya hazır olduğudur.
Toplumu bu hale getiren, o birileri değil, benim, sensin, onlar. Kısacası bizleriz, bizlerin duyarsızlığıdır. Bedri Baykam ve asistanını da vuran bizim duyarsızlığımızdır, aymazlığımızdır, suskunluğumuzdur. Bedri bey, feryat ediyor ‘vuruldum’ diyerek, ben arabamın kapılarını kilitliyorum, kulaklarımı kilitliyorum, gözlerimi, beynimi, işin özü tüm duyularımı yok ederek duyarsızlığıma, suskunluğuma, aymazlığıma tavan yaptırıyorum.
Aramızdan erken ayrılan Deniz Som’un kulakları çınlasın. Yıllardır ‘Vaziyet’inin köşesinde bulundurdu ve biz bir kez olsun okumadık o’nu. Okuduksa da, düşünmedik, N. Müller’in şu sözlerini; “ İlk önce komünistleri alıp götürdüler, ben sesimi çıkarmadım. Beni ilgilendirmiyordu. Sonra Yahudileri aldılar toplama kamplarına götürdüler, ben yine sesimi çıkarmadım. Çünkü bana göre bir şey yoktu.Sonra sosyal demokratları vurmaya, hapse atmaya, toplama kamplarına götürmeye başladılar.Ben yine sesimi çıkarmadım. Çünkü bana dokunan yoktu. Bir gün kapım çalındı. Beni alıp toplama kampına götürdüler. Hiç kimse ses çıkarmadı. Çünkü ses çıkaracak kimse kalmamıştı…” M.Ç meczupmuş, manning depresifmiş, vs vs imiş. Nedense Cumhuriyet aydınlarına saldıranlarda böylesi hastalıklar hemen öne çıkıyor.
Uğur Mumucu’da, Muammer Aksoy’da, Bahriye Uçoklar’da, Abdi İpekçi’de, Çetin Emeç’de, Musa Anter’de, Ahmet Taner Kışlalı’da, Hirant Dink’te olduğu gibi. Bunların hastalığı bence ‘Laik Demokratik Cumhuriyet’ manning depresifliği bence.
ŞEVKET ÇORBACIOĞLUTeknopolitikalar Platformu
Yorumlar
Yorum Gönder