MATRUŞKALI NÜKLEER SANTRAL GÖKTAŞINDAN TEHLİKELİ
Aslında; Nükleer santral savunucuları, gezegenimiz için ‘Nükleer Santral’den ve de Göktaşından tehlikeli olmaya başladı ülkemiz özelinde. Bu nedenle ‘hormonlu renkli basının Ekonomi sayfasındaki başlık bana nükleer kadar tehlikeli geldi:
“Rusya: Akkuyu nükleer santralında göktaşından başka korkumuz olmaz” Doğrudur; belki sen, senin çocuğun, torunun yaşamayacak bu tehlikeyi; bu nedenle tehlikesiz değil aldatmacası içinde olabiliyorsun.
Ama bir zaman sonunda gezegenimiz bu evrensel tehlikeyi kaçınılmaz olarak yaşayacak. Ve sen, evet sen tüm değerleri paraya yüklemiş doyumsuz, gezegene pıtrak gibi konuşlandırdığın ‘nükleer ölüm santralleriyle’ Ömer Çelakılların kurguladığı kıyametidoğrulayacaksın. Ardından insanlar da kıyamet geldi diye, çelinen akılarıyla
“Salavat” getirecek. Ya da, ‘bina arttı, zina arttı Allah yaptı’ diye pankart açtıracaksın. Halbuki kıyameti tetikleyen sensin…Sorarım sana ve senin gibi düşünenlere; “Japonya Fukuşima nükleer santralindeki nükleer tehlikeyi göktaşı mı yarattı…!?”
Rusya Federasyonu Devlet Nükleer Enerji Şirketi Rosatom ve Akkuyu NGS Ananonim Şirketi yetkilileri Akkuyu‘da yapacakları santralin fırtına, tornado(hortum) ve uçak düşmesine karşı dayanıklı olacağını, göktaşı’ndan başka korkularının olmadığını belirtterek devamında da şunları söylediler: Kurulacak nükleer santralde 4 katmanlı güvenlik bariyerleri olacaktır. "4. katman hermatik katman(baca gerektirmeyen sistem.
Yani dışarı zehirli gaz vermeyen yapı) çok dayanıklı beton malzeme ve içerisi çelik katmanla inşa edilecek ve nükleer atığını dışarı çıkmamasını sağlayacak. Bizim kullandığımız aktif 4 katman var. Her biri tek başına güvenliği sağlayabilir. Fukuşima nükleer santrali depremde değil tsunamide büyük zarar gördü. Dizel jeneratörler su altında kaldı. Bizde bu şekilde olmayacak.
Ayrıca bizde pasif güvenlik sistemi sayesinde savunma sağlanacak. Fukuşima‘da bu olmadığı için, savunma sağlamadığı için dışarı hidrojen bırakıldı. Bizde bu şekilde olmayacak. Bizim 2006‘da yaptığımız santraller uluslar arası atom enerjisi tarafından en güvenli santraller seçildi. Bizde, santrallerimizde tuzak sistemi var. Çok büyük bir felakette bile bütün güvenlik sistemleri devre dışı kalsa dahi, tuzak sistemi devreye girecektir. Bu maliyeti artırıyor.
ABD Avrupa‘da bu yüzden kullanılmıyor. Bizim Akkuyu‘da yapacağımız santral fırtına, tornado(Hortum) ve uçak düşmesine karşı dayanıklı olacak, tek korkumuz göktaşları… Dalga geçiyor resmen. Yıllardır yazarım ve burda da yazacağım; “ İnsanın oluşturduğu hiçbir yapay güç, doğa gücünü durduramaz, ancak şiddetini, yani yıkımları ve ölümleri azaltır” İkincisi; Rosatom’un bir devlet kuruluşu olduğuna inanmıyorum. Çünkü, Rusya’da Devlet kuruluşu yok. Rusya’da tüm güçleri elinde toplayan ‘yeni petrol ve doğalgaz zengini’ küçük bir kesimin(‘Oligark’lar) devletimsi yapıları var…
Öncelikle habere yapılan 4 yoruma yer vereceğim. Evet, yorum sayısı 4 . Bu sayı da halkımızın bu tehlike karşısındaki duyarsızlığın kanıtı. En az hükümet duyarsızlığı kadar tehlikeli.
Ömer Faruk: Bu sabah TV'den öğrendim. Rusya'daki nükleer santralde üretilen elektriğin maliyeti 4 centmiş, Akkuyu'da ihalesiz olarak kuracakları santralde ise maliyet 14 cent olacakmış. 10 centlik fark kimleri mutlu edecek? Rusların Bulgaristan'da kuracakları santral daha ucuz mu olacak?
Faruk Başaran: Eğer mersin Akkuyu’da nükleer sızıntı olursa sadece ve sadece belek kemer Side ve Alanya’da turizmin bitmesi ile zararımız 250 milyar dolar. biz işlemeyen bürokrasi ve devlet mekanizmasına güvenmiyoruz. sadece ve sadece belekteki otel yatırımlarının değeri 4 milyar euro.. enerji bakanı uyuma...
Kamil Aktemur: Madem her şey bu kadar güzel ve güvenli.Peki neden hala santral tehlikelerini konuşuyoruz.Neden deprem ve nükleer teknolojide dünyanın sayılı ülkelerinde hala tesisler hasar görüyor ve patlıyor. Yapmayın. Bu alet o kadar da masum olamaz.
Mustafa Tokbay: Rus teknolojisi fazla güven vermiyor. Aslında nükleer santral kullanılması için referandum yapılmalıdır. Çünkü, bu herkesin direkt hayatını etkileyecek bir konudur.
Nükleer santrale halkı inandırmak için Moskova’ya 350 kilometre mesafedeki “Kalininskaya” nükleer santralına gazeteci gönderiyoruz ve çok detaylı bir haber yaptırıyoruz.: “Kalininskaya” nükleer santral İnşaatı 1974 yılında başlanmış İlk reaktörü 1984 yılında, ikincisi 1986’da, üçüncüsü ise 2004 yılında devreye girmiş. Santral 1000 megavat gücündeki “su ve su soğutmalı” tabir edilen WWER tipindeki üç reaktör tam güç çalışıyor. Çalışan üç reaktörün hemen yanında ise yıl sonunda devreye girmesi planlanan 4. reaktörün inşaatı tam hız devam ediyor. TÜRKİYE’de inşaatına başlanacak Akkuyu nükleer santralının ne denli güvenli olacağı görsel olarak Rusların geleneksel iç içe giren matruşkalarıyla anlatıldı.
WWER reaktör tipi Fukuşima’dan farklı bir değil, dört güvenlik bariyeriyle donatıldı. Bizim sistem iç içe dört matruşka gibi. En içteki matruşka reaktörün kendisi. Ardından ikinci matruşka reaktörün betonarme dış yapısı.Üçüncü matruşka güvenli soğutma sistemini tasvir ediyor. Reaktörün içinde dolaşan suyun dışarısıyla hiçbir teması olmadığı gibi ikinci soğutma kademesindeki su da kapalı devre dolaşıyor.
Ancak üçüncü soğutma devri suyu tabiatla temas halinde. Böylece bir arıza durumunda radyasyonun dışa sızması için bu üç soğutma kademesinin aşılması gerek. Sonuncu dördüncü kukla ise es kaza reaktörün ciddi arızalanmış olması durumunu kapsıyor. Yakıt susuz kaldığı için eriyerek reaktörün dibine çökmeye başlasa bile buraya monte edilen özel ızgara tarafından yakalanıyor. Güvenlik ızgarası ayrı bir sistemle soğutulduğu için hiçbir koşulda patlama veya reaktör kabını erime tehlikesi bulunmuyor…
Reaktörün kendisi yaklaşık 400 ton ağırlığında ve üçte ikisi yer altında. Yakıt reaktöre yüklendikten sonra üzerindeki çelik kapak sızıntıya meydan vermeyecek biçimde 54 adet 2 metre boyunda 17 santimetre çapında ve 300 kilogram ağırlığında dev cıvatalarla sıkıca kapatılıyor. Nükleer reaksiyonun meydana geldiği paslanmaz çelikten reaktörün gövdesi ayrıca 30 metre çapında ve 40 metre yükseklikte, duvarları 110 santimetre kalınlığında betonarme yapının içinde kilitli. Devasa yapının kubbe biçimindeki çatısı da 40 santimetre kalınlığında yüzlerce çelik halat gerilerek betonla örtülü.
Reaktörü çevreleyen yekpare beton yapının sadece iki hermetik kapanan kapısı var. Yaklaşık 28 bin metre küp hacme sahip bu mekan inşa edildikten sonra basınç testinden geçiyor. Bu amaçla beton yapının içerisine hava pompalanmaya başlanıyor. Günlerce devam eden işlem sonunda basınç 5 atmosfere çıkartılıyor. Santimetre kareye 50 kilo ağırlık demek. Bu test başarıyla geçildikten sonra reaktör işletime açılabiliyor (Nerdun Hacıoğlu/Moskova 25 Nisan 2011)”
Ben size oturup, yüksek teknolojiyle yapılan bir yapıyı öykülendireyim. Bu öykülendirme onun ne denli dayanımlı bir gücü sahip olduğunu gösterir, göstermesine, fakat bu anlatımım asla; yapay insan gücünün doğa gücünü yeneceği demek değildir. Çünkü yeeeneemeeez! Anlaşılan Rusların yapacağı ‘Akkuyu Nükleer santralı’mızı tanımamız gerekiyor.
Zaman kaybetmeksizin sözü şu an çalışmalarını Aaachen Üniversitesi, Enerji Araştırma Merkezi’nde sürdüren Boğaziçi Üniversitesi öğretim görevlilerinden Prof. Dr. Gürkan Kumbaroğlu’na verelim: “…..Akkuyu’da kurulacak nükleer santral VVER-1200 yeni Rus teknolojisinin 3. nesil örneği. Aynı teknolojinin 1. nesil örneği, dünyanın en tehlikeli santralleri arasında gösterilen ve Türkiye’den sadece 16 km uzaklıkta Ermenistan’ın Metzamor santrali. İki Almanya birleştiğinde söz konusu teknolojiyle inşa edilen Doğu Almanya’daki santralleri Almanya hemen kapattı…
Eski Doğu Bloku ülkelerinde aynı teknolojiyle planlandığı halde inşası durdurulan çok sayıda ünite var. Akkuyu’da yapılması planlanan 3. nesil VVER reaktörlerinin benzerleri şu anda Bulgaristan ve Çek Cumhuriyeti’nde mevcut. Bulgaristan’da Belene deprem bölgesi olması nedeniyle Türkiye için iyi bir örnektir. İnşasına 1987 yılında başlanıyor.
Maddi sıkıntı ve halkın tepkisi nedeniyle, ilk ünitenin ancak yüzde 40’lık bölümünün tamamlandığı 1990 yılında santralin inşasına ara veriliyor. Bulgaristan 2006 yılında Ruslarla projeye devam kararı alıyor. 2008 yılında ise projeye Alman RWE şirketi yüzde 49 ile ortak oluyor. 2009 yılının nisan ayında ise Bulgaristan’ın bu bölgesinde 5.3 şiddetinde bir deprem oluyor. RWE Şirketi santralın güvenliğine ilişkin sismik araştırmalar yaptıracağını açıklıyor.
Ancak araştırmalar tamamlanmadan RWE yüzlerce milyon euroluk kaybı göze alarak Belene’den çekiliyor. Proje ilerlemeden duruyor. 1987 yılında temeli atılmış olduğunu düşünün. Aradan kaç yıl geçmiş ve hala devrede değil. Acaba Enerji Bakanı Taner Yıldız, Ruslara Belene’nin akıbetini sordu mu? Çek Cumhuriyeti’nde aynı teknolojinin kullanıldığı Temelin örneği de çarpıcı. Temelin’de, Akkuyu’da kurulacak aynı 3.nesil VVER tipi Rus reaktörleri iki ünite. Biri 2000 yılının aralık ayında, diğeri 2002 yılının aralık ayında devreye alınmış.
Temelin nükleer santrali 2004 yılında 3 bin litre radyoaktif soğutma suyu sızıntısıyla gündeme geliyor. Sızıntıyla ilgili ayrıntılı araştırmalarda, bu yeni santralin 2002-2004 yılları arasında tam 64 kez “acil durum” nedeniyle üretimini durdurmuş olduğu ortaya çıkıyor. Örneklerinin durumu ortada. Bu durumda 3. nesil Rus teknolojisinin güvenli olduğunun garantisini bize kim verebilir?
“Nükleer santrallerin en iyi örneğini yapacağız” diyen siyasiler bugün var yarın yok. 20 binin üzerinde insanın ölmesine, milyonlarca kişinin radyasyona maruz kalmasına yol açan Fukuşima felaketinin hesabını hangi Japon politikacı verebilir?
Durum bu iken Enerji Bakanımız çıkıyor: “….Nükleer santrallerde güvenlik önlemleri mutlaka artırılmalıdır ama nükleer santrallerle enerji üretimine devam edilmelidir. …Çernobil'e hayır, Akkuyu'ya evet. Çünkü güvenlik önlemleri olmayan 40 yaşını aşmış bir santrala biz de şu anda karşıyız ve halen dünyada 26 tane bu şekilde santral var.
Birinci nesil, 40 yaşını aşmış santrallerin kapatılması lazım. Fakat Akkuyu'ya yapacağımız gibi üçüncü nesil santrallerin da devam etmesi gerekiyor. Ben Greenpeace üyelerinin de bu tarzda düşüneceğine inanıyorum.'' Tüm değerleri paraya yüklemiş, gücü elinde bulundurmaya çalışan dinden ve dolardan geçinen ‘Oligark’lar; unutmayın bu gezegende siz ve sizin soyunuz da yaşıyor.
İnançları ve değerleri sömürerek kazandığınız o acımasız dolarların gücü, soyunuzu ve sopunuzu asla doğanın acımasız gücü karşısında koruyamayacaktır! İlgili yazılarım:- http://blog.milliyet.com.tr/Aygaz_tupu_ve_nukleer_santral/Blog/?BlogNo=295791
- http://blog.milliyet.com.tr/Japonya_da_kiyamet_provasi_ve_Turkiye_icin_deprem_manifestosu/Blog/?BlogNo=294806
- http://blog.milliyet.com.tr/Nukleer_Firtina_ve_gezegen_ile_ekonominin_atmosferi/Blog/?BlogNo=15895
- http://blog.milliyet.com.tr/Nukleer_topu_gibi_bir_ogul__Nukleer_santral_/Blog/?BlogNo=134605
Teknopolitikalar Platformu
Yorumlar
Yorum Gönder