GALATASARAY’İN TRABZON YENİLGİSİNE FENER BİLE KAHROLDU VE BAŞARISIZLIK ÖYKÜSÜ-2
Evet; Galatasaray rekorlara doymuyor; 2010-11 Ligi sezonunda. Galatasaray cezalı 28. lig maçında; ‘Ali Sami Yen Aslantepe Arena’da’ ilk kez seyircisiz oynadı, ilk kez lig tarihinde 15. yenilgisini aldı…Tüm bunlara ilk kez FB üzüldü, çünkü Galatasaray bu 15. yenilgisini almasa ve maçta yengi ile ayrılsa FB lider olacaktı. Anlayacağınız FB’nin üzüntüsü, GS’in düştüğü duruma değil, kendi düştüğü durumadır.
Artık bizleri Galatasaray yenilgileri ve düşme potasına girmesi(çünkü düşürebileceklerini zannetmiyorum) fazla ilgilendirmiyor. Biz; Galatasaray’in Rijkaard ile başlayan iki yıllık başarısızlık öyküsünün ikincisine devam edelim:
Ve Ligin 7. maçında Galatasaray ilk kaybını veriyordu, Eskişehirspor ile 1-1 berabere kalarak.
FB Antalya’da 90’da gülerek 7’de 7 yapmış, Galatasaray ise Elano’nun yedek bekletildiği maçta ES-ES’e puan vermişti. Tek golü ise yine Kasımpaşa canavarı Nonda atmıştı.
Bu fırsatı değerlendirmek için hemen harekete geçen Hakan Ünsal ve Şükür satırlarını bileyerek satır keskinliğine getirmeye başladılar.
Korkuyla Galatasaray’ı izleyenler Eskişehir maçıyla ilk açıklarını yakalamışlardı; Rijkaard sürekli rotasyon yaparak, yani oyuncu değiştirerek takımın kalıcı performansını bozmuştu onlara göre. Hâlbuki bu oyun anlayışını istemiyerek de olsa alkışlıyorlardı.
Rijkaard takımın performansını bozmuyor, aksine Rijkaard tüm futbolcuları 11’de oynar hale getirerek Barcelano benzeri sürdürülebilir güçlü bir GS yaratmaktı amacı.
Hakem Cüneyt Çakır bu maçta faul haklarını hep Cimbom aleyhine kullandı. Çoğu hakemin penaltı dediği Baros pozisyonunu es geçti es-es maçında.
Bu bir yıkım süreci idi. Günümüz populer söylemle “Kırılma noktası”
Ve şimdi de birileri çıkmış Galatasaray’ı Arapçası ibra etmiyeceklerini, Türkçesi aklamayacaklarını söylüyorlar.
Etmediler de. Ama utançlarını gizlemek için idari açıdan aklamadılar, mali açıdan akladılar 27/03/2011 tariehinde.
Evet; mali açıdan aklanandı çünkü gGalatasaray dernek olarak 41 milyon dolar karda idi. Şirketler bu aklamaya dahil değil. Şirketlerin de yaptığı ortada. Yani Galatasaray’a kazandırdıkları…
İyi de idari bağlamda neden aklanmadı? Çünkü idareyi birileri ele geçirmek istiyor ve de Aslantepe Arena’daki ıslıkların cezası kesiliyor.
Bence polat mahkemede aklanır. Kimse çıkıp başkanın mahkemeye gitmesi Galatasaray tarihine kara leke olarak geçer demesin , lekenin büyüğü aklamayarak karalamaktır.
Sen mali açıdan aklayacaksın, ardında da alınan topçularla birile GS’yi hortumladı diyeceksin. Hade be ordan. Yetki verilmiş Adnan Keskin’e, Hagi’ye Polat bunları da mı izleseydi, Galatasaray yapılandırılması savaşı verirken.
Adnan sey ve yönetim bal gibi 30 gün içinde yapması gereken olağanüstü kongrede aday olurlar 2011’in son gününe dek. Çünkü; eski tüzüğün geçici maddesine, ibra edilmeyerek seçilme hakkını yitirenler 2011 yılı sonuna dek haklarını kullanabilirler.
Bu takım 14 sene şampiyon olamadığında yönetimler bu denli aşağılanmamıştı. Fakat son 20 yıl içinde BJK ve FB’den iki kat fazla şampiyon olmuş(10 kez) Galatasaray’ın son 2 senedeki başarısızlığını bahane göstererek Galatasaray yönetimini aklamayarak karalıyorlar. Bu aşağılamanın arkasında siyasi bir güç var ve bu güç ıslıklanmanın intikamını alarak, Galatasaray’ı doların yeşilini İslamın yeşiliyle harmanlayıp yeşil sahaya inenlere teslim etmenin savaşını vermektedir.
Yine de Polat’ın şunu algılaması gerekir. M.Helvacı, A.Keskin ve H-acı kendilerini sabote ettiler. Eğer bunu kanıtlayamaz ise, o yanlışların içinde kendisini de konuşlandırmış olur.
Bülent Ünder getirildi. Bence yanlış, çünkü Tugay futbolcuları daha da motive ederdi ve Tugay GS için beklenmedik bir kazanç olabilirdi.
Antalya maçı mı dediniz?
Tadı mı kaldı sportif etkinliklerin.
Ben dizi olarak Rijkaard ile başlayan süreci işleyeceğim artık.
Galatasaray Es-es beraberliğiyle başlayan iniş Avrupa maçlarıyla devam etti;
Avrupa maçında da grup sonuncusu Strum Graz’la kendi sahasında Baros’un attığı golle 1-1 berabere kaldı. Bu da saldırmaya hazırlar için iyi bir sonuçtu.
Ve de çöküş 8. maç ile başladı. Ne rastlantıdır ki 8. haftada FB ve GS iki Ankara takımıyla karşı karşıya geldi. FB İstanbul’da Gençlerbirliği’ni 3-0 yendi, GS ise Ankara’da Ankaragücü’ne son 6 dakika içinde yenilen 3 golle 3-0 yenildi.
Gençlerbirliği maçında, Lugano’nun Tozo’ya yaptığı hareket kırmızı kartlık olmasına karşın Kuddüsi Müftüoğlu’nun bu kartı göstermemesi, birilerin düğmeye bastığının işareti idi adeta.
İşin ilginç tarafı FB Kongre üyesi Melih Gökçek denen kişinin Ankaragücü soyunma odasına girerek “Attığımız tüm goller federasyona “ diye bağırması.
En ilginci de hiç iyi oynamayan Ankaragücü’nün kimyasını tümden bozacak Nonda’ya yapılan penaltıyı Koray Gençerler’in vermemesi.
Ligin 9. maçında Trabzon’u Arda, Kewell, Baros ve Servet’in golleriyle 4-3 yenen Cimbom, FB’nin de Antepte 2-1 yenilmesiyle biraz umutlanır oldu. Bir nevi kükreyişti bu.
Avrupa maçlarında Galatasaray Dinamo Bükreşi Kewell, Nonda(2) ve Elano’nun golleriyle 4-1, FB deplasmanda Steaua Bükreş’i 1-0 ile geçerek; her iki takımda Şükrü Saraçoğlu’ndaki derbı için moral kazandılar.
Bir şey dikkatimi çekiyor Nonda çok efendi bir yetenek, fakat ırkdaşı Keita biraz kerata. Çünkü Nonda takımda varken daha iyi oynuyor ve genelde pasları o’na çıkarmaya çalışıyor. Bunun da takıma zarar vererebileceğini söylemeye başladılar komplo teorisyenleri. Beni bu rahatsız ediyor.
Ligin bu 10. maçında Galatasaray FB deplasmanından 3-1 yenilgi ile ayrılıyordu. Galatasaray’ın tek golünü Hakan Balta atmıştı.
Gazetelerdeki başlık değiştirilerek “El Clasico 10 yaşında” şeklinde alaycı başlıklar atılmaya başlanmıştı. Çünkü Galatasaray burada 10 yıldır yeniliyordu.
Maç öncesi FB’li topçuların Galatasaraylı topçulara saldırmaları resmen Alex ve Carlos kurgusu idi, ki arkalarında Emre Belezoğlu vardı. Diğer Brezilyalılar Fábio Alves da Silva Bilica, Ciristian Baroni ve Andre Dos Santos resmen gladyatör gibi Galatasaraylı oyuncuları, başta Arda’yı hırpaladılar.
FB stadı adeta cehennemdi, öyle ki yardımcı hakem Tarık Ongun’un başı bile yarılmıştı.
Maç içinde Carlos’un Keita’yi çıldırtıp oyundan attırması, FB’nin ilk golünün ofsayttan atılması, tüm bunlar Galatasaray’ın bir tarafa atılmasının göstergeleri idi.
Leo Franco’nun maçın kaderini değiştiren hataları kafaları karıştırdı. Öyle ki GS maçı 2-1’e getirdikten sonra son salisede bile gol atacak ataklar yapıyordu, aksine Leo’nun beklenmedik son dakika hatası GS’in teslimiyetini getirdi.
Herkes Aykut Çetin Leo’dan daha iyi demeye başladı.
Kupa’da Galatasaray; Bucaspor’u Arda ve Kewell’in golleriyle 2-1 yenerek Türkiye Ziraat kupasında gruplara kaldı.
Elano resmen kayıplarda. Buca maçında da kırmızı kart gördü 34. dakikada. Nedense oynamak istemiyor.
(Yazının devamı haftaya)
ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
ŞUTLUYORUM
evesbere@mynet.com
Evet; Galatasaray rekorlara doymuyor; 2010-11 Ligi sezonunda. Galatasaray cezalı 28. lig maçında; ‘Ali Sami Yen Aslantepe Arena’da’ ilk kez seyircisiz oynadı, ilk kez lig tarihinde 15. yenilgisini aldı…Tüm bunlara ilk kez FB üzüldü, çünkü Galatasaray bu 15. yenilgisini almasa ve maçta yengi ile ayrılsa FB lider olacaktı. Anlayacağınız FB’nin üzüntüsü, GS’in düştüğü duruma değil, kendi düştüğü durumadır.
Artık bizleri Galatasaray yenilgileri ve düşme potasına girmesi(çünkü düşürebileceklerini zannetmiyorum) fazla ilgilendirmiyor. Biz; Galatasaray’in Rijkaard ile başlayan iki yıllık başarısızlık öyküsünün ikincisine devam edelim:
Ve Ligin 7. maçında Galatasaray ilk kaybını veriyordu, Eskişehirspor ile 1-1 berabere kalarak.
FB Antalya’da 90’da gülerek 7’de 7 yapmış, Galatasaray ise Elano’nun yedek bekletildiği maçta ES-ES’e puan vermişti. Tek golü ise yine Kasımpaşa canavarı Nonda atmıştı.
Bu fırsatı değerlendirmek için hemen harekete geçen Hakan Ünsal ve Şükür satırlarını bileyerek satır keskinliğine getirmeye başladılar.
Korkuyla Galatasaray’ı izleyenler Eskişehir maçıyla ilk açıklarını yakalamışlardı; Rijkaard sürekli rotasyon yaparak, yani oyuncu değiştirerek takımın kalıcı performansını bozmuştu onlara göre. Hâlbuki bu oyun anlayışını istemiyerek de olsa alkışlıyorlardı.
Rijkaard takımın performansını bozmuyor, aksine Rijkaard tüm futbolcuları 11’de oynar hale getirerek Barcelano benzeri sürdürülebilir güçlü bir GS yaratmaktı amacı.
Hakem Cüneyt Çakır bu maçta faul haklarını hep Cimbom aleyhine kullandı. Çoğu hakemin penaltı dediği Baros pozisyonunu es geçti es-es maçında.
Bu bir yıkım süreci idi. Günümüz populer söylemle “Kırılma noktası”
Ve şimdi de birileri çıkmış Galatasaray’ı Arapçası ibra etmiyeceklerini, Türkçesi aklamayacaklarını söylüyorlar.
Etmediler de. Ama utançlarını gizlemek için idari açıdan aklamadılar, mali açıdan akladılar 27/03/2011 tariehinde.
Evet; mali açıdan aklanandı çünkü gGalatasaray dernek olarak 41 milyon dolar karda idi. Şirketler bu aklamaya dahil değil. Şirketlerin de yaptığı ortada. Yani Galatasaray’a kazandırdıkları…
İyi de idari bağlamda neden aklanmadı? Çünkü idareyi birileri ele geçirmek istiyor ve de Aslantepe Arena’daki ıslıkların cezası kesiliyor.
Bence polat mahkemede aklanır. Kimse çıkıp başkanın mahkemeye gitmesi Galatasaray tarihine kara leke olarak geçer demesin , lekenin büyüğü aklamayarak karalamaktır.
Sen mali açıdan aklayacaksın, ardında da alınan topçularla birile GS’yi hortumladı diyeceksin. Hade be ordan. Yetki verilmiş Adnan Keskin’e, Hagi’ye Polat bunları da mı izleseydi, Galatasaray yapılandırılması savaşı verirken.
Adnan sey ve yönetim bal gibi 30 gün içinde yapması gereken olağanüstü kongrede aday olurlar 2011’in son gününe dek. Çünkü; eski tüzüğün geçici maddesine, ibra edilmeyerek seçilme hakkını yitirenler 2011 yılı sonuna dek haklarını kullanabilirler.
Bu takım 14 sene şampiyon olamadığında yönetimler bu denli aşağılanmamıştı. Fakat son 20 yıl içinde BJK ve FB’den iki kat fazla şampiyon olmuş(10 kez) Galatasaray’ın son 2 senedeki başarısızlığını bahane göstererek Galatasaray yönetimini aklamayarak karalıyorlar. Bu aşağılamanın arkasında siyasi bir güç var ve bu güç ıslıklanmanın intikamını alarak, Galatasaray’ı doların yeşilini İslamın yeşiliyle harmanlayıp yeşil sahaya inenlere teslim etmenin savaşını vermektedir.
Yine de Polat’ın şunu algılaması gerekir. M.Helvacı, A.Keskin ve H-acı kendilerini sabote ettiler. Eğer bunu kanıtlayamaz ise, o yanlışların içinde kendisini de konuşlandırmış olur.
Bülent Ünder getirildi. Bence yanlış, çünkü Tugay futbolcuları daha da motive ederdi ve Tugay GS için beklenmedik bir kazanç olabilirdi.
Antalya maçı mı dediniz?
Tadı mı kaldı sportif etkinliklerin.
Ben dizi olarak Rijkaard ile başlayan süreci işleyeceğim artık.
Galatasaray Es-es beraberliğiyle başlayan iniş Avrupa maçlarıyla devam etti;
Avrupa maçında da grup sonuncusu Strum Graz’la kendi sahasında Baros’un attığı golle 1-1 berabere kaldı. Bu da saldırmaya hazırlar için iyi bir sonuçtu.
Ve de çöküş 8. maç ile başladı. Ne rastlantıdır ki 8. haftada FB ve GS iki Ankara takımıyla karşı karşıya geldi. FB İstanbul’da Gençlerbirliği’ni 3-0 yendi, GS ise Ankara’da Ankaragücü’ne son 6 dakika içinde yenilen 3 golle 3-0 yenildi.
Gençlerbirliği maçında, Lugano’nun Tozo’ya yaptığı hareket kırmızı kartlık olmasına karşın Kuddüsi Müftüoğlu’nun bu kartı göstermemesi, birilerin düğmeye bastığının işareti idi adeta.
İşin ilginç tarafı FB Kongre üyesi Melih Gökçek denen kişinin Ankaragücü soyunma odasına girerek “Attığımız tüm goller federasyona “ diye bağırması.
En ilginci de hiç iyi oynamayan Ankaragücü’nün kimyasını tümden bozacak Nonda’ya yapılan penaltıyı Koray Gençerler’in vermemesi.
Ligin 9. maçında Trabzon’u Arda, Kewell, Baros ve Servet’in golleriyle 4-3 yenen Cimbom, FB’nin de Antepte 2-1 yenilmesiyle biraz umutlanır oldu. Bir nevi kükreyişti bu.
Avrupa maçlarında Galatasaray Dinamo Bükreşi Kewell, Nonda(2) ve Elano’nun golleriyle 4-1, FB deplasmanda Steaua Bükreş’i 1-0 ile geçerek; her iki takımda Şükrü Saraçoğlu’ndaki derbı için moral kazandılar.
Bir şey dikkatimi çekiyor Nonda çok efendi bir yetenek, fakat ırkdaşı Keita biraz kerata. Çünkü Nonda takımda varken daha iyi oynuyor ve genelde pasları o’na çıkarmaya çalışıyor. Bunun da takıma zarar vererebileceğini söylemeye başladılar komplo teorisyenleri. Beni bu rahatsız ediyor.
Ligin bu 10. maçında Galatasaray FB deplasmanından 3-1 yenilgi ile ayrılıyordu. Galatasaray’ın tek golünü Hakan Balta atmıştı.
Gazetelerdeki başlık değiştirilerek “El Clasico 10 yaşında” şeklinde alaycı başlıklar atılmaya başlanmıştı. Çünkü Galatasaray burada 10 yıldır yeniliyordu.
Maç öncesi FB’li topçuların Galatasaraylı topçulara saldırmaları resmen Alex ve Carlos kurgusu idi, ki arkalarında Emre Belezoğlu vardı. Diğer Brezilyalılar Fábio Alves da Silva Bilica, Ciristian Baroni ve Andre Dos Santos resmen gladyatör gibi Galatasaraylı oyuncuları, başta Arda’yı hırpaladılar.
FB stadı adeta cehennemdi, öyle ki yardımcı hakem Tarık Ongun’un başı bile yarılmıştı.
Maç içinde Carlos’un Keita’yi çıldırtıp oyundan attırması, FB’nin ilk golünün ofsayttan atılması, tüm bunlar Galatasaray’ın bir tarafa atılmasının göstergeleri idi.
Leo Franco’nun maçın kaderini değiştiren hataları kafaları karıştırdı. Öyle ki GS maçı 2-1’e getirdikten sonra son salisede bile gol atacak ataklar yapıyordu, aksine Leo’nun beklenmedik son dakika hatası GS’in teslimiyetini getirdi.
Herkes Aykut Çetin Leo’dan daha iyi demeye başladı.
Kupa’da Galatasaray; Bucaspor’u Arda ve Kewell’in golleriyle 2-1 yenerek Türkiye Ziraat kupasında gruplara kaldı.
Elano resmen kayıplarda. Buca maçında da kırmızı kart gördü 34. dakikada. Nedense oynamak istemiyor.
(Yazının devamı haftaya)
ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
ŞUTLUYORUM
evesbere@mynet.com
Yorumlar
Yorum Gönder