Evet, Rijkaard ile başlayan, H-acı ile devam eden ve Bülent Ünder ile sonlanan iki yıllık başarısızlık öyküsü.
Bülent Ünder ile sonlandı derken, ‘başarı geldi’ veya önümüzdeki ‘2011-12 sezonu’ başarı gelecek anlamı çıkarmayın.
Ne geleceğini önümüzdeki futbol sezonunda göreceğiz. Şu bir gerçek ki, Galatasaray’ı önümüzdeki sezon Avrupa’da göremeyeceğiz. Korkum, böyle gider ise süper Lig’de de…
Yaşananların tek suçlusu H-acı mi idi?
Zannetmiyorum.
Yöneticisinden, çalıştırıcısına harmanlanan bir başarısızlıklar süreci yaşandı.
Yüzyılın başarısızlığı, dahası Galatasaray tarihinin en parlak başarısızlık dönemi.
“Gerçekleri tarih yazar, tarihi de Galatasaray” Bu söze nerden bakarsan bak TRT okunur. Anlayacağın başarıyı da, başarısızlığı da Galatasaray yazıyor.
Olgunun yanıtlarını kısmen de verecek olan geçmişe dönelim.
Rijkaard’lı zamanlarla konuya girelim:
Biliyorsunuz; dünyanın efsane oyuncusu olan, sonradan Barcelona’nın başına getirilen Hollandalı çalıştırıcısı Frank Rijkaard ile Galatasaray arasında 5 Haziran 2009’da teknik direktörlük anlaşması yapıldı ve yardımcılığını da en az onun kadar ünlü efsane Hollandalı futbolcu Johan Neeskens getirildi.
Slogan şu idi;
“Ali Sami Yen Aslantepe Arena’ya kupalarla gideceğiz”
Böylesi devasa bir çalıştırıcı için ne yaptık biz?
En kolay olanını yaptık, karalamayı. Çünkü yorulmayı sevmeyenlerdik ve başladık Rijkaard’ın eksilerini aramaya.
“Rüştü’yü silip Valdes’i tercih etti” diyerek önce Rüştü Reçber’e saldırtmaya başladık. Rijkaard çok kindarmış, ırkçıymış, futboldan pek anlamazmış. Yetenekli topçularla başarıya ulaşmış vs, vs…
İlk kez duyuyordum; yeteneksiz futbolcularla başarı olasılığını, çünkü o dümdüz mantığa göre Rijkaard yeteneklilerle başarıya ulaştığı için başarısı başarı sayılmazmış.
Başarısız görülen o Rijkaard; 5 sezonda Barcelona’ya 1 Şampiyonlar ligi şampiyonluğu, 2 İspanya ligi ve 1 de İspanya Kral kupasını kazandırmıştı.
Rijkaard hiç kulak vermedi bu saldırılara, ama kimyası da bozulma yörüngesine oturmadı değil.
İşi UEFA kupasıyla başladı. Rijkaard emin adımlarla ilerliyordu ve birileri tedirgindi bundan.
UEFA Avrupa Ligi 2. ön eleme turundaki Kazakistan’ın FC Tobol takımıyla olan ilk maç deplasmanda oynandı ve maç Baros’un golüyle 1-1 sonlandı. 23 Temmuz 2009 tarihindeki rovanşı Galatasaray golleriyle Ali Sami Yen’de Mustafa Sarp ve Servet Çetin’in golleriyle 2-0 kazanarak 3. Ön eleme turuna yükseldi.
Serdar Eylik, Erhan Şentürk adlı gençlere şans vermesi gelecek adına örnek bir Rijkaard duruşu.
Topol’u zor eleyen Galatasaray İsrail’in Maccabi Netanya takımını deplasmanda Hakan Balta, Kewell, Sabri ve Baros’un golleriyle 4-1 yeniyordu ilk maçta. İkinci maçta Ali Sami Yen’de aynı takımı; Keita, nonda(3), Barış’ın(2) golleriyle 6-0 yendi ve Avrupa Ligine yelken açtı.
Aydın Yılmaz bu maçta o kadar iyi oynadı ki Kewell’i kesmesi bile söylenmeye başlandı.
Galatasaray dünya yıldızlarını toplamaya başladı. Atletico Madrit’ten Arjantinli kaleci Leo Franco, Olimpik Lyon’dan Kader Keita’dan sonra Brezilya ulusal takımının vazgeçilmezi Elano Bulmer’i Manchester City’ye 7 milyon, kendisine 3 milyon Euro ödeyerek takıma kattı.
Lig başlıyordu artık.
09/Ağustos 2009’da ilk maçını Galatasaray yabancı sahada(Fr. Deplasman diyoruz) Gaziantepspor ile yaptı.
UEFA kupası elemelerinde İsrail’in Netanya takımına 6 gol atan Galatasaray ligin en güçlü ekiplerinden olan Gaziantepspor’u, Arda Turan, Mustafa Sarp ve Şabani Nonda’nın golleriyle 3-2 yeniyordu.
Bu lige iyi başlangıçtı, çünkü dediğim gibi Gaziantep ligin en iyilerindendi.
Ligin 2. haftasında Galatasaray Ali Sami Yen’de adeta kükredi. Kewell(2), Arda ve süper transfer Keita’nın golleriyle Denizlispor’u 4-1 yendi.
Ardından; Estonya’nın FC Levadia Tallinn takımını İlk maçta Keita(2),Baros ve Kewell’ in golleri ile Tallinn kendi kalesine attığı golle 5- 0 yeniyordu.
Rijkaard’ın Cimbom’u tutulmuyordu, çünkü bu sezon bambaşka patlayan bir cimbooom vardı.
Futbolcu aktarımında da durmuyordu GS ve son olarak üç büyüklerin peşinde olduğu CSK Moskova’da oynayan Caner Erkin’i alıyordu.
Ligin 3. maçında Kayseri’yi; Baros(2), Elano ve Makukula’nın kendi kalesine attığı gollerle 4-1 ile geçti.
Başlıklar müthişti: “Uzay takımı” “Los Galatcticos”, “İspanya’nın Real Madrid’i varsa Türkiye’nin Galatasaray’ı var”
Galatasaray Tallinn ile deplasmanda Nonda’nın golüyle 1-1 berabere kaldı ve UEFA Avrupa Ligine girdi.
Leo Franco, Orkun Uşak, Aykut Çetin, Sabri Sarıoğlu, Emre Aşık, Emre Güngör, Tobias Linderoth, Uğur Uçar, Ayhan Akman, Gökhan Zan, Servet Çetin, Hakan Balta, Caner Erkin, Serkan Kurtuluş, Mehmet Topal, Mustafa Sarp, Arda Turan, Emre Çolak, Alparslan Erdem, Elano Blumer, Yaser Yıldız, Kader Keita, Barış Özbek, Aydın Yılmaz, Serdar Eylik, Erhan Şentürk, Harry Kewwell, Shabani Nonda, ve Milan Baros ile harikalar yaratarak 8 resmi maçta tam 29 gol atıyorlar.
Ligin 4 maçında deplasmanda Ankaraspor’u Harry Kewell ve Şabani Nonda’nın golleriyle 2-0 yeniyordu.
Oyuncularıyla bir bütün takım yaratmak için, yani her oyuncuyu oynayacak şekilde hazırlamak adına gerekli zamanlarda şans veriyordu. Örneğin bu maçta Baros, Kewell ve Elano yede kulübesindeydiler.
Ligin 5. maçında ligde sadece 1 gol yiyen Mustafa Denizli’nin çalıştırdığı BJK’yi Mustafa Sarp ve Baros(un(2) golleriyle 3-0 ile geçen Galatasaray Rijkaard’ı sevmeyen Rüştü Reçber’e de tam 3 gol ile yanıt veriyordu.
Ve Ligde 5 maçta 5 maç kazanarak filelere 16 gol göndermiş kalesinde 4 gol görmüştü.
Toplamda 11 resmi maçta 35 gol atarak Rijkaard’ın gol makinesi tıkır-tıkır çalışıyordu. Öyle ki; Fatih Terim’in 1998-99 döneminden bu yana en iyi Galatasaray ortaya çıkmıştı. Başlıklara taşınan adı “Galacticos” idi artık.
Galatasaray Avrupa’da da esiyordu. Öyle bir esiş ki kasırga gibi her yerde patlıyor ve ‘Cimboooom’ sesleriyle salt Anadoluyu değil, Avrupa’yi inletiyordu.
Brezilya ulusal takımında banko oynayan Gilberto Silva, Arjantinli Leto, İnterli Karagounis’in forma giydiği Panathinaikos’u ateşli Atinalı taraftarların önünde Elano(2) ve Baros’un golleriyle 3-1 yenerek perişan ediyordu. FB ise kendi sahasında Twente’ye 2-1 boyun eğiyordu.
Galatasaray UEFA Avrupa ligine şovla başlaması tüm rakiplerine gözdağı da veriyordu.
Galatasaray tüm değerleri hiçe sayarak korkutmaya başlamıştı herkesi.
Yeni Kral Elano idi. Evet Hakan Şükür sonrasının gerçek kralı idi, Hakan Şükür’ün 9 nolu formasını alan Elano. Baros ise tam bir gol makinesi...
Takımın teknik kadrosunda öylesine birliktelik vardı ki, bu oyunculara da yansıyordu. Düşünün Avrupa maçları sonrası açıklamaları Neeskens, Lig maçları sonrası açıklamayı Rijkaard yapıyordu. Bu da Galatasaray’ın ne büyük Teknik kadro kurduğunun göstergesiydi.
Ligin 6. maçında 6’da 6 yaparak ilk rekor kırıldı. Rijkaard’da 6 maçı kazanan ilk teknik direktör oldu. Galatasaray 6. maçında 5 gol yiyerek attığı gol sayısını 19’a puanını 18’e çıkaran Kasımpaşa deplasmanından 3-1’lik yengi almıştı.
Fakat bu maçta bir şeyler kendini göstermeye başlamıştı. 8. dakikada Ali Güneş’in Elano’nun kaleye girmekte olan şutunu uçarak elle çıkarmasını İlker Meral görmemezlikten geliyor ve ardında Kasımpaşa 1-0 öne geçiyor. Galatasaray direndikçe direniyor ve Şabanı Nonda’nın 62, 89 ve 90+3’te sahne almasıyla Kasımpaşa’nın, pardon korkuttuklarının direncini kırdı.
Başlık şu idi: “Kral ve altın çocukları”
(Yazının devamı haftaya)
ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
ŞUTLUYORUM
evesbere@mynet.com
SAMSUNSPOR DİYARBAKIR’I İLK
KEZ DEPLASMANDA YENEREK
DİYARLARI AŞTI
Yorumlar
Yorum Gönder