KAPİTALİZM ÖLÜYOR SOSYALİZM CANLANIYOR MU?
Eskinin solcusu ‘gıcır-gıcır liboşlar’, eski alışkanlık olsa gerek, sol söylemlerde bulunmaya başladılar…Kapitalizm bitiyor…ABD(Kapitalizmin sonradan olma babası)’de Kapitalizm çöküyor…Kapitalizmin gerçek biçimi çöküyor. Çünkü, ABD Avrupa’da kapitalizmin tutuğu solu reddetmiş. O yol, Sosyal Demokratların olası kriz sonucu ortaya çıkan sosyal ve bireysel zararları karşılamak için kurmaya çalıştığı(Avrupa7da kurduğu) ‘Sosyal Devlet projesidir. ABD bunu kabüllenmeli idi(Türkiye kabullendi de ne oldu. Fason Sosyal Devlet projesini kurumsallaştırdı; bazen ABD’ci, bazen Keynesçi, bazen Milton Fredmancı serbest rekabet anlayışını uygulayark. ABD bu Sosyal Devlet projesini 1930’larda denemiş Keynesçi politikalarla, fakat bireysellik buna izin vermedi. ABD’nin ‘saf kapitalizm’in temel felsefesi, ‘Kazanamayan ölsün’ felsefesidir. Avrupa bu denli acımasız olmamış…” İşte bugünün sınırsız ve kuralsız demokrasi avcısı sol eskileri, dün söylediklerini anımsadılar. Evet, Avrupa girişimci bireyi güvence altına aldı. ABD bu Sosyal Devlet anlayışını reddetti. Ve M. Fredman aracılığıyla 1970’lerdi ‘serbest rekabete dayalı’ ideolojiyi daha katı kurallarla yaşama geçirdi. Ülke’mde özellikle T.Özal bunun öncüsü oldu; ABD’de Ronald Regan’i, İngiltere’de Margaret Thatcher’i örnek alarak. Göremedi; İngiltere’de Fredmancılığın, güçlü sendikaların ve sosyal devlet geleneğinin varlığı nedeniyle uygulanamadığını…Onlara göre Sosyal Demokratların ‘Sosyal Devlet Projesi’ saf(katı) Amerikan kapitalizmin çanına ot tıkadı. Şimdi seçenek arayışının zorunlu olduğunu, hav, pardon savlamaya başladılar. Yakındır, ‘özelleştirmenin seçeneği özerkleştirme olmadır’ demelerinin zamanı.
Söylemleri çelişiyor, çünkü Sosyal Devlet projesiyle Sosyal Demokratlara istemeye-istemeye övgüler yağdıranlar, üretmeyen, salt satarak(özelleştirerek) ülke ekonomisin ayakta tutan AKP iktidarının bu yanlış politikalarıyla Türkiye’nin Avrupa’nın yerini alacağını söyleyebiliyorlar. Katılmak olası mı? Katıla-katıla gülünür ancak.
Bu yeni Liboşlar, dolar aşkına AKP aşklarını öyle abartıp kabartıyorlar ki, insanın inanası gelmiyor, bu denli küçüldüklerine.
Efendim, 11 Eylül ikiz kule saldırısıyla başlayan yenidünya düzeninde, eski merkezler kayıyormuş ve başta Türkiye olmak üzere yeni merkezler oluşacakmış. Bu gücüde ABD 11 Eylül 2011 sonrası yarattığı, ‘Ortadoğu ve Asya’daki kaos’a bağlayan, newyağdanlık, ABD’nin askeri-endüstriyel yapısı(yani silah borsası-tüccarları), bugüne dek emperyal sisteme hizmet eden yapıyı terk ederek; Avrupa’nın yerine Türkiye odaklı yeni güç merkezi oluşturacakmış. Doğrusu, karşıtlıklar üzerine kurulan yeni bir dünya güç merkezi oluşacak…Gülüyorum, çünkü bu olsa-olsa, küresel efendinin sömürü ayağını biraz daha dünyanın merkezi olan Türkiye’ye8Anadolu yarımadasına) oturtması olur ki, bu ayak öteden beri kokan bir ayaktır.
Ilımlı İslamcının nur topu gibi doğurduğu yeni yağdanlık durmuyor. Diyor ki; “ABD değil, AB batacaktır”. Bir nevi kapitalist efendinin doğu yakası bizim batımız çökecek ve biz başa geçecek(eğer böyle bir şey gerçek olur ise, ben nasıl yanıydım, bu gizemli el Tayyip güce nasıl hakaret ettim diyerekten atarım kendimi gayya kuyulara).
Düşünce kayması değil, kişilik rampası hazretin sorunu, çünkü kişiliğine bir türlü ulaşamıyor. Dünün, eski solcu eski liboşum; “Kapitalizmin efendisinin evinin çökeceğini, sosyal demokrasi ve sosyalizm dikkate alınması gerekir” derken, eski solcu yeni liboş kimliğiyle; “Hayır! ABD ve Türkiye dünyayı ele geçirecek, kesinlikle seçenek ideoloji düşünmeyin” deyip İslam ideolojisini beslemeye kalkıyor.
Ben de diyorum ki bunun enerjisi; HES’tir….
Çünkü, tapındığı ‘dinden ve yoksuldan geçinen’ liderinin ‘sosyalizm’den-Devletçilikten de geçinmeye başladığından haberi yok:
Dr. Okan Öztürk, Yalçın Bayer’in “Yeter Söz Milletindir” köşesinde 9 Kasım 2011’de diyor ki; “En çok liberallerin ayağa kalkması gerekmez miydi İMKB'nin ve bağımsız ekonomik kurulların hükümete bağlanmasına? Yıllarca Ülkeye komünizmi sokmaya çalışıyorlar derken, sonunda AKP ile ülkede yarı sosyalist bir ekonomi oldu…..”
Aslında sosyalizmden çok; CHP’nin 6 ilkesine doğru yol alışla birlikte sosyal demokratlığa yaklaştığını görüyoruz. Biliyorsunuz Başbakan, Araplar, Laiklik ve Cumhuriyet’in evrensel değerler olduğunu söylemiş idi. Şimdi de çıkmış; “İkinci bir devlet olmaz. Bunu demek devletçilik ve milliyetçilikse evet devletçiyim, milliyetçiyim” diyerek. 6 Ok’un ‘Devletçilik, Milliyetçilik, Laiklik ve Cumhuriyetçilik’ ilkelerini benimsediğini ve bu yaklaşımla Sosyal Demokrat çizgiye hızla yaklaştığını görüyoruz.
1988 tarihinde yayımlanan kitabında ülkeler arasındaki çatışmaların ve ülkelerin kendi bünyelerinde yaşanan çatışmaların giderek kültürel ağırlık kazandığını söyleyen ABD’li Samuel Phillips Huntington(1927-2008) Türkiye’de birileri için adeta yeni ideolojik rehper. Şöyle ki;Türkiye’deki siyasal değişimin çok tehlikeli olduğuna ve bu gibi uygulamaların "bölünmüş ülke"ler ortaya çıkaracağına değinmesine karşın, Huntington çağdaşlaşma yanlısı gözükse de ‘siyasal değişimin’ doğal bir süreç içinde gerçekleşmesi gerektiğini savunuyor. Ve o birileri de Huntington’un bu teorisiyle işaret ettiği doğal süreci işleterek önce din üzerinden(tabii ki mezhepçilik de işin içinde) Laik Demokratik Cumhuriyet’i(ulusal devlet ve felsefesini) yıkacak ve yerine “Ilımlı İslam(demek ki bugüne dek ilimsiz İslam imişiz) Devleti’ni ‘Kürtlerin özerklik istemiyle örtüştürüp’ kurumsallaştırmaya çalışıyor…. Bir daha HES’tir… Bilmem biliyor musunuz? Ben bilmiyordum, Huntington’u araştırırken AnaBiritannica’da karşıma çıktı; genetik bir nörolojik Huntington hastalığı (HD) diye bir hastalık. Bizim Huni… ile ilgisi yok. Bu Dr. George Huntington’un bulduğu bir hastalık. Hastalığa göre, kişiler ve gruplar’da bazı hareket bozukluklarının yanı sıra düşünsel(Fr.mental) gerilik görülürmüş. Bu bizimkilerdeki bozukluk da böylesi bir düşünsel gerilik olsa gerekir…
Neymiş efendim ‘uyuyan güç uyanmışmışşşş’:
The Economist Türkiye’ye 3 ayrı yazıyla geniş yer ayırdı, “Eski Güzel Günler?”, “Osmanlı Hayalcisi” ve “Uyuyan Gücün Canlanışı.”
Batının en belirgin oyunlarından biri. Bunun adı; küresel efendinin sömürü otağını Avrupa’dan söküp Türkiye’ye kurmasıdır... Kimse büyüdüğümüzü ve de uyuyan dev olarak uyandığımızı söylemesin... Unutmayalım; düne dek hasta adam diyenler asla türkiye'yi hasta bakıcı yapmaz, buna izin vermez. Düşünün, bir zamanlar doların efendisi mısır'ı da böyle görüyordu ve her yıl 30 milyar dolar veriyordu, sonu ne oldu??!! Deliğe süpürdü...
İşte buna kananlar, son zeçimlerde Din yanında, ırk ve milliyet üzerindeki politik söylemlerle böylesi sanallıkların etkisiyle de, süreci hızlandırdılar.
Fakat Francis Fukuyama’nın böylesi politikalara karşıt söylemi, yani Huntington’un aksine ulusal ve sosyal devlet kavramını besleyecek politikaları savunuyor. Dahası ulusal devletlerin yeniden inşa edilmesiyle küresel dönemin terörle, insan ve uyuşturucu ticaretiyle ve de yoksullukla mücadelesine kolaylıklar getirmesi gerektiğini yanlış işletilen “Yeni Dünya Düzeni” politikalarını iyileştirmesi gerektiğini söylüyor.
Bizim feto müridi ise hızla Türkiye ABD ile dünyayı paylaşacağını söylüyor.
ABD’deki krizin nedeni(Bu konuların uzmanı değilim, okuduklarımı beyinsüzgeçinden geçiriyorum, o kadar…Sen de yapabilir ve hatta benim gibi yazıya dökebilirsin, halktan birinin düşünebildiğini, algılayabildiğini kanıtlamak için. Sakın bazı ukala dümbelekleri suçlaması getirmeyin; bilgi sahibi olmadan fikir sahibi izlenimi veriyor şeklinde. İşte bilgi, işte fikir)). Evet; ABD’deki krizin nedeni, bence Obama. Yanlış anlamayın; ‘Obama uygulamaları değil, Demokrat partiden ABD başkanı seçilen zenci Obamadır. Çünkü ABD’de hala zenci-beyaz ayrımı olduğunu ve de Obama’nın İslam kökenli oluşu. Bu nedenle ABD’deki sorun ekonomik değil siyasidir…Barack Obama; ABD’nin ilk kez notunun düşmesini engelleyemeyen başkan konumuna düşürülmesi politiktir diyorum. Düşünün, ABD’nin borç sorununun çözümünde 2.1 trilyon dolarlık bütçe kesintisinin yerine 4 trilyon dolar olması gerekir gerekçesiyle ülkenin notunun merkezi New York'taki uluslararası kredi değerlendirme kuruluşu(Standart & Poor’s) tarafından indirilmesindeki amaç Obama’yi indirmek…Çünkü ABD’de Anayasal olarak başkanın harcama yetkisi, meclis tarafından denetlenir. Kamu borçlanmasına sınır getirilerek ve ardından harcamaları kısıp vergileri artırarak, koca ABD detaylı ve yaygın bir mali(ekonomik) paket hazırlayamaması,yani vergileri artıramaması, uzun vadeli harcamaları kısması ve bunların yaratacağı panik ve zararların önüne geçmesi zor olmasa gerek. Bunu başaran bir Obama hem not indirimi ile ABD halkının daha fazla faiz ödemesine neden olan Standart & Poor’s ile baş edeceğine ve AB’deki bazı ülkeleri de kurtaracağını düşünüyorum. Onun için kimse, Avrupa gider, Türkiye gelir düşler aleminde insanları sürükleyip ideolojilerini güçlendirmenin gizli projelerini yaşama geçirmeye kalkmasın.
Niye AB’deki ülkeleri kurtarır diyorum? Çünkü ABD küresel finansman devidir. Dev aç kalırsa küçükleri yer. Doyduğu noktada yemekten vazgeçer, besler büyütür. Bu süreçte kim zararlı çıkar; Türkiye gibi cari ve bütçe açığı yüksek, notu düşük zayıf bünyeli ülkeler. Özellikle Türkiye gibi hala 1930’larıdan kalan “Türk parasının değerini koruma” anlayışı sürüyor.
Ülkemin yumuşak karnı ‘Cari açık’. Bu durumda AKP hala halka ‘kömür, gıda ve ayni yardım’ katkılarıyla cari açığı artırmayı sürdürüyor. Ve yüksek kalkınma hızı ve düşük işsizlik yalanıyla halkı aldatmayı da… Türkiye’min bu süreçten böylesi duruşuyla zarar görmemesi mucize olur.
Türkiye’nin en büyük tehlikesi yobaz karanlığıdır.
Adam için diyorlar ki, İslam dünyasında ciddiye alınan ‘Fıkıh uzmanı’, yani derin anlayış sahibi. Ne ciddiye alınması, ne fıkıh adamı, adam resmen yobaz ve meczup(deli).
Bakın deli ne diyor(Hayrettin Kahraman’ın yazısı): “Her Müslüman kamuya açık yerlerde, dine, ahlaka, adaba aykırı bir davranışa müdahale etmekle yükümlüdür.
Bunu der demez, bundan vazife çıkaran bir başka meczup, BJK altyapısındaki bir bayan sporcunun mini eteğinden rahatsız olup burnunu kırıyor. Bu delilere göre irtica tehlikesi yok, çünkü halkın % 87’si oruç tutuyormuş, %70’i namaz kılıyormuş, %80’i kendini dindar olarak tanımlıyormuş, %97’si cehenneme inanıyormuş, % 44’ü ramazanda iftara kadar lokantalar kapatılsın istiyormuş…Dağlarına irtica gelmiş memleketimin de haberimiz yok.
Türkiyem eğer, ‘Uluslar arası Şeffaflık Örgütü(UŞÖ)’nun yayınladığı endekse göre; 28 ülke arasında ‘rüşvet verenler’ sıralamasında 8. ise, ülkemde işlerin nasıl yürütüldüğünü anlayın.
Türkiyem eğer; Birleşmiş Milletler Kalkınma Planı(undp)’nın insanı göstergeler sıralamasında 187 ülke arasında 92. sırada, 47 ülke arasındaki ‘Yüksek İnsani Gelişme’de 44. ise, ülkemde işlerin hangi kalite ile yürüdüğünü anlayın.
Bilmem; Uzmanların belirlemelerine göre; EylülL ayı enflasyon rakamları iyi gelmesine karşın, piyasalırı sevindirememesi, Kasım ve Aralık aylarında enflasyon oranlarının hızla yükselmesi, yılsonunda enflasyonun yüzde 8'i geçmesi size acaba gerçekleri gösterebilecek mi?
ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
Teknopolitikalar Platformu
evesbere@mynet.com
GSM: 0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder