BALYOZ ORDUDAKİ SOLCU AYDINLARIN TASFİYESİDİR SIRA ERGENEKONLA SOLCU SİVİL AYDINLARDA
Öncelikli aptalların değerini bilemediği evrensel ABDAL Neşet Ertaş'ın aramızdan ayrılışı nedeniyle, o'nu seven, pardon tüm ulusun başı sağ olsun. O ölmedi, sadece zamansız erken aramızdan ayrıldı; o beyinlere yüreklere yazılmış, tarihe kazınmış ABDAL'ların en büyüğüdür ve Hep yaşayacaktır.
Ne o beğenmediniz değil mi!? Dinden ve yoksuldan geçinenlerden aydın oluyor da, askerden olmuyor mu? Doğru, size göre, asker ‘Bekçi Murteza’dir. Alavere, dalavere ‘Kürt Memet Nöbete’ mantığının uzantısı, sizinkisi. Yani sesi çıkmayanın başında kabağı patlatmak.
Daha açık söylemle; Ordu’da sağcı askerlerde var. Solcu askerler de. Her ikisinden de aydın Olunacağına göre, olguya ‘Ordudaki aydınlar’ ve ‘sivil aydınlar’ demedim, solcu ve sağcı aydınlar dedim. Hangisinin daha fazla demokrasi yanlısı olduğunun tartışmasına hiç girmeyelim, çünkü sağcı aydın, en fazla Liberal ekonomi bütününde aydındır; tek sınıfa ve varsıllara öncelik tanır. Solcu aydınların temel önceliği halktır ve tüm sınıfları esas alır.
Sen, sınırsız ve kuralsız demokrasi avcısı, şimdi ‘asker hem solcu hem aydın nasıl olur?!’ diye kükreyeceksin; sakin ol, senden hem liberal, hem solcu ve aydın nasıl oluyorsa, ondan senden daha fazla solcu ve aydın olur.
12 Mart ve 12 Eylül darbelerini yapanlar, Deniz Gezmişleri, yaşını büyütüp Erdal Erenleri asanlar, 1960 devrimini, verdikleri idam kararlarıyla adeta darbeye dönüştüren, Milli Birlik Komitesinin içindeki askeriyenin sağcı kanadı idi(yakında, 1960 ihtilalıne, ABD, Rusya, İngiltere ve Fransa’nın bakışını inceleyen yazımda bunları genişçe anlatacağım). 1960 devrimini ve 28 Şubat’ı(1997) yapanlar ve 1960 Anayasası’nı hazırlayanlar , Necmettin Erbakan’ı gönderenler, askeriyenin solcu kanadı idi.
Balyoz bütününde örnek vermek için, Balyoz’dan ağırlaştırılmış müebbet alan Emekli Oramiral Özden Örnek’in oğlu ‘ünlü yönetmen’ Tolga Örnek’in söylediklerinden yola çıkmamız gerekir.
Tolga Örnek; “Tanıklık yapıp davanın seyrini önleyebilirlerdi. Yapmadılar. Onlara amca dediğim için utanıyorum.
Tolga eski amcaları için söyledikleri anlamlı. Ama, anlamsız da. Bir şey hem anlamlı ve hem anlamsız olur mu? Türkiye’de olur.
Anlamlı çünkü; Eski amca Hilmi Özkök, suç işleyenlerin başındaki kişi idi. Yani Genelkurmay Başkanı idi o dönem. Diğer eski amca Aytaç Yalman ise Karar Kuvvetleri komutanı idi. Bu amca, balyoz davasında tanık olarak dinlenmediler ve adeta darbeyi engelleyen bir demokrasi kahramanı ilan edildiler. Aslında ; darbe planlarını bildikleri halde, belge ve dokümanları savcılığa iletmedikleri ve ihbar etmedikleri için suçludurlar da. İşleyen bu süreç, amca demenin pişmanlığını yaratması olağandır.
Anlamsız, çünkü; Amaç, ordudaki solcuların tasfiyesi için fırsat kollanmıştır.
Şöyle ki; İstanbul’daki 1. Ordu Komutanlığı karargahında plan semineri düzenleyenlerin, bir şekilde iktidarı uyarmayı içeren senaryolara yönelmeleri, emir komuta zincirinin üst halkasında iç tehdit olarak algılanmış ve seminerin görüşülmemesi emredilmiştir. Emredenler sağcıdır , yani küresel efendinin ‘bizim çocukları’ diye betimlediği kimlikler, yani 12 Mart ve Eylülcülerdir. Emri dinlemeyenler ise solcudurlar, yani 1960 devrimine saygı duyanlar; Çetin Doğanlar, Özden Örnekler… Engin Alan ise bir istisnadır.
Ve bunlar seminerdeki tatbikat senaryolarını iktidardaki gerçek isimlerle oynamaktan çekinmemişlerdir. Ki yanlıştı. Bu da, sağcı askerleri hareket geçirdi.
Nasıl mı harekete geçirdi? Seminer belgelerini toplamaya ve birilerine servis etmeye başladılar. Bu duruşları hukuksuzluk sürecinin işlemesini de beraberinde getirdi.
Öyle ki, seminere 50 kişi katılıyor, 365 sanık yargılanıyor. Çünkü; seminerden haberi olmayanlar, dijital ortamda hazırlanmış imzasız sahte ‘görevlendirme belgeleri’ nde adı geçenler de yargılandı ve ağır cezalar aldılar. Bu ‘görevlendirme Belgeleri’nin tümü karşı delilerle çürütüldü. Ayrıca, 2003 yılında hazırlanan bu belgelerde adı geçen tüzel kişiliklerin 2007 yılında kurulmasının dikkate alınmayışı, lehte delillerin mahkemeye yansıtılmaması, delillerin değerlendirme sürecinin işletilmemesi düşündürücü olmanın ötesinde, dünyada eşi benzeri görülmeyen bir hukuksuzluktur.
HSYK’nın iktidarın istediği kimlikleri atamasına karşın Yargıtay’dan ve Anayasa Mahkemesi’nden böylesi devasa hukuksuzluğa izin vermeyeceğini vermemesi gerektiğini düşünüyorum, çünkü bu işin AİHM boyutunda uluslar arası riskleri var.
İşin özü, işletilen bu süreçlerdeki temel amaç; Ordudaki tüm solcu kimlikleri temizlemekti. Kendilerine göre bunu kesinleştirdiler de, bana göre asla…
Öyle, Ordunun tümden değiştirilip İslam ordusu haline getirmek gibi bir şey yok. Sadece solcu, Atatürkçü kimlikler temizlenmek isteniyor. Ordunun İslamlaştırılmasına ve ‘kendi çocukları’ olmaktan çıkarılmasına küresel efendi asla izin vermez, anında süpürür. İran örneğini vermek benim tezimi çürütmez, çünkü benim vurgulamak istediğim Küresel efendinin ikinci bir İran’a izin vermeyeceğidir.
Numan Kurtulmuş, istediği kadar, TBMM’ine artık türbanlı kadınlar girmelidir desin, onlar sadece bir ikisinin başına türban takabilir. Demem o ki; Nagehan Alçı, Nazlı Ilıcak ve Gülay Göktürk’ün başına türban takarlar ise, işte o zaman küresel efendi harekete geçer(Ne demek istediğimi anladın sen, boşuna mantığımı sorgulama).
Söylemek istediğimi, farklı boyutta netleştireyim; Küresel efendi, yönlendirebileceği ve gerektiğinde etek giyecek kimlik arar. Asla, Orduyu, dışa bağımlılıktan kurtaracak olan ulusal savunma projelerine ve askeri bilişim projelerine, çağdaşlığa ve de aydınlanmaya önem veren, dahası düşünen asker istemez, düşündüğünü uygulayacak asker ister.
Balyoz dava kurgusunu ve cezalarını, ciddiye almıyorum. Sahipleri de ciddiye aldığını zanetmiyorum. Böylesi bir hukuksuzluğun, Yargıtay’dan ve Anayasa Mahkemesi’inden dönmese bile uslurarası mahkemelerde büyük yankı yapacağı ve iktidarı örseleyeceği kesindir. İktidar bu riske girmez; onunkisi sadece, sivil ve askerideki sol kesimi darbeci gösterip, kendince onlara gözdağı vermek. Süreci işletirken de; güçlüden yana düşünce satan dünün sol eskisi teorisyenleri kullanarak küresel efendinin istediği gibi ulusulalcılığın bittiğini kanıtlamaya çalışmaktadır.
Ciddiye almayışımın bir başka nedeni Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ve Kara Kuvetleri Komutanaı Aytaç Yalman’ın tartışmaları ve de darbeyi engelleyenlerin kendilerini olduklarını savlayarak, ‘o demokrasi kahramanı da, biz değimliyiz? Darbeyi ben önledim!’ şeklinde birbirini suçlamaları.
Bu gösteriyor ki, o dönemde seminer ile ilgili mateyaller bile-bile bile saklanmış ve 2010’da servis edilmiştir. Kim mi servis etti? O kadarını da anla artık.
Bir başka ciddiyetsizlik de; "Bu cezanın ardından Türkiye'de darbeye bulaşmak kolay olmayacaktır" denmesi.
Aksine; Balyoz davasında işletilen süreç ve kurgular; potansiyel darbecilere olası darbe hazırlıklarında kolaylıklar gösterecektir. Çünkü; işleyen dava süreci, hataları ve eksikleri göstermesi bağlamında potansiyel darbecileri eğitmiş ve uyarmıştır. Bu süreçte 'ben nerde yanlış yaptım'ın yanıtını bulmuşlardır.
Olay budur. Silivri yolumdur.
Teknopolitikalar platformu
GSM: 0506 609 00 32
evesbere@gmail.com - evesbere@mynet.com
Yorumlar
Yorum Gönder