HUKUKSUZLUĞUN ve ILIMLI İSLAM’IN AMENTÜSÜ
Balyoz Davası'nda karar açıklandı; İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen, 250’si tutuklu 365 sanığın yargılandığı Balyoz Davası'nda karar açıklandı. 1. Ordu eski Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan, Deniz Kuvvetleri eski Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek ve Hava Kuvvetleri eski Komutanı emekli Orgeneral İbrahim Fırtına'ya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. Mahkeme, 34 sanık için de beraat kararı verdi.
Bu davaya ben, Balyoz Davası değil, Bavul Davası diyorum. Çünkü, karanlığını gülen yüzün bir müritinin ve sahte haham soytarısının bavulundan çıkan, kurgu belgelerle bu dava yürütülmüştür.
Bu dava için çok şey söylendi, fakat en dikkat çekeni de; siyasi erkin başındakinin söylediği idi: “Ben Balyoz Davsıyla ilgili, mahkemeyle gerekenleri söyledim”
Bu söylenenle, çok önceleri söylenenleri karşılaştıralım. Karşılaştıralım ki; siyasi erkin mahkemelere ne söylediği ile “Hukuksuzluğun ve Ilımlı İslam’ın’ Amentüsünü” okuyabilelim.
Ne demişti eski CIA Türkiye sorumlusu Graham Fuller: “Türkler Ilımlı İslamı benimsemeledir. Ilımlı İslam Atatürkçülüğü silmeye yönelik karşı bir devrimdir. Bu devremen karşısındaki tek güç Türk ordusu ve aydınlardır ve Tasfiye edilmelidir:”
Ne demişti, teorisyen yağdanlık; “Türk askerinin şerefini, ülkemizin güvenliğini, Türkiye'nin birliğini, halkın hukukunu, devletin bekasını koruyabilmek için bu ‘kurumsal yapı’ya son vermemiz ve yeni bir ordu kurmamız lâzım. Bizim bir Nizam-ı Cedit ordusuna ihtiyacımız var. (Nerde ülke güvenliği? Her sokak başında bombalarla 10 yılda, 100’lerce insanımızı kaybettik. Nerde askerin şerefi? Ordunun komuta kademesinin çoğu içerde ve bebek katilinden kötü muamele görüyorlar)”
Milletvekilinin dediğine bakalım: "Orduda, çürük yumurtaları ayıklama başlamış durumda. Kafamız net olursa 1-2 seneye kadar terör biter (Son 10 günde 50 asker şehit edildi. Son 10 yılda ise, 1171 asker şehit oldu)
Ve en önemlisi Henry Kısınger’in dediğidir (tekrar ederek, ılımlı İslamcılara ve postmodern mandacı işbirlikçilere verdiğim rahatsızlıklardan dolayı özür dilerim): “Biz Amerika olarak neden çok güçlüyüz, biliyor musunuz? Bizler, Amerika olarak, aramızdaki, vatan hainlerini hemen öldürürüz! Dünyanın diğer birçok Ülkesindeki vatan hainlerini ise kahramana dönüştürerek, ülkelerinde önemli yerlere getiririz!”
Küresel efendi böyle istiyor. Karanlıkta gizlemektir kendisini, İşte, o karanlığı kurumsallaştırmak adına, karanlığın Gülen yüzünü besler oldu otağında. Ve Graham Fuller’in raporları doğrultusunda, aydınları ve dünyada kendilerine ilk tokadı atan Ordu’yu yok etme sürecine soktu.
En önemlisi; Graham Fullerin önerisi ‘Ilımlı İslam Projesi’nin ülkemde kadınlar üzerinden gerçekleştirilmesi. Bildiğiniz gibi düne dek İran kadınları bize koşuyordu, fakat son 5 yıldaki gelişmeleri görünce vazgeçtiler. Çünkü ‘biz, çağdaşlık bağlamında daha iyiyiz’ demeye başladılar.
Evet, sadece Kum kentinde ve mollaların yetiştirildiği Necef’te, özellikle sosyal yaşamında kadınların örtünmesiyle ilgili bir baskı görüyorsunuz, diğer kent kadınları, çarşaf ve türban değil de sadece saçlarını gösteren başörtüsü takıyorlar (yakışıyor da); yani, bizim analarımızın kutsal başörtüsünü takıyorlar ve de bizdeki gibi karanlık adına değil, çağdaşlık adına modernize etmişler başörtüleri.
Demem o ki, 2009 kum kenti ve Necef görüntüsü bizde, 2002 sonrası kendini göstermeye başladı.... Gidin Fatih Çarşamba'ya, Sultanbeyli'ye ve Üsküdar'a, görün karanlığı!!!...
Özellikle Üsküdar da; omuzda astragan kürk, ağızda sigara, altında jip ve başında türban figürleri cirit atarken cumhuriyet caddesinde, benim zavallı yoksulum, tek lüksü olan başındaki türbanıyla onları izliyor. Zannediyor ki, ben de onlar gibi zengin olacağım... Bilmiyor garibim, dini duygularını sömürmek adına ve de kendisinden oy almak için kerhen örtündüklerini.
Aydınlardan yanayım, çünkü onlar, evrensel gerçekliğin vazgeçilmez düşünenlerdir. Askeri darbecilerden yana değilim, çünkü onlar, belli zamanlarda küresel efendinin harekete geçirdiği ‘postal Faşizmi’nin, yani askeri faşizmin öncüleri olabiliyor.
Sivil darbecilerden ise hiç yana değilim, çünkü onlar da, belli zamanlarda, küresel efendinin harekete geçirdiği ‘iskarpin Faşizmi’nin, yani sivil faşizmin öncüleri olabiliyor.
Bu öncüleri 10 yıldır izliyoruz. Balyoz davasıyla (Bavul davası), belki de ‘derin devletin’ askeri kanadını temizliyorlar-ki doğru-, fakat, derin devletin en tehlikeli kanadı olan, tavuk, pardon sivil kanadı neden beslenir ki.
Mehmet Ağır bu sivil kanadın sivili değil miydi?
Harun iken, darbe sonrası Karun olmuş ve ‘asmayalım da besleyelim’ diyerek, gencecik bebeleri yaşını büyütüp asan 12 Eylül darbecisini besle,
PKK ile sarmaş dolaş milletvekillerine dokunma, PKK’lı olduğu saptanan milletvekiline 8 yıl ceza ver, bebek katilini Kenya’dan getiren ve ömrü PKK ile savaşarak geçen askere 18 yıl ceza ver,
Kurgusal Darbe senaryolarıyla, darbe teşebbüsü iddiası yarat ve askerleri yargıla ve de ağırlaştırılmış müebbet ile cezalandır,
Olacak iş değil;
Cunta ve darbe yanlısı değilim. Bir yanlışı vurgulamaktır amacım.
Darbe bahanesiyle, kendi darbesini yapanlardır benim sıkıntım.
Sen bir yanlışı, kendi yanlışlarını kurumsallaştırmak adına kaldırıyorsan; en büyük yanlış sensın ve çok tehlikelisin…
Bu Anadolu insanı olarak sen, nice tehlikeleri savdın, bunları mı savamayacaksın?
Yeter ki anla; Ne olursun verme oyunu bunlara, biraz olsun mola ver. Sola ver demiyorum, biraz mola ver ve boz bunların oyununu.
Öteki tarafı da düşün ve düşünmelisin de. Öyle ki, kaderciliğe teslim olup, her şeyin Allah’tan geldiğini de düşünebilirsin, yani Arapçası,Tevekküle yatabilirsin-ki yanlış-. Hatta, senin dinini, dini duygularını ve yoksulluğunu sömürenlerin dediği gibi; “Olana Elhamdulilah”, “olmayana Eyvallah” da diyebilirsin, fakat senden ricam bunlara Eyvallah deme, “Evet’ deme. Lütfen, unutma seni aptal yerine koyanları. Bu gerçekleri gör, kör olma da gör, gör, gör, gööööör!!!!!
Aksi taktirde görecek bir şey bırakmayacak bunlar, sana, bana...Kendimi kurtardım derken, başkalarını yaktığını, geleceği yaktığını ve aydınlığı karartığını düşün....
Hadi göreyim seni, bu sefer gerçekleri gör, gör bu talanı, bu yalanı gör, gör, gör, gööööör!!!
Postal sesleri yok edildi diye sevinirken, sivil faşizmin ayak seslerini duy, duy, duuuuuuy !!!!
Tüm bu yaşananlar; hukuksuzluğun ve Ilımlı İslam’ın Amentusudur benim için…
Fuat Saka’nın “Lali coğori lali!!(Afkur Köpek afkur)” türküsünü dinliyorum; biraz olsun sakinleşmek için:
Miş yeleğiz mişi kopça göçani ?
Ma var momçi do miz meçi koçani ?
Var moxeli si ti varixelare
Jile 3ale mot gulu uça 3i3ilarei ?
İris nena na meçam şa o ki3i larei ?
Elam tori nokançxule gamiçu
Skani sevdaluği gui omiçu
Dologokun forka nam terzik giçu
Var moxeli si ti varixelare
Ar antamas kemoşkvi
Var gelaptaxum dali
Antamaz gobuzkuram
Lali Coğori lali!
Türkçesi:
Kuş kanadını takınarak yukarılarda gezinKimin yeleğine kimin düğmesini diktin?
Bana vermedin de kime verdin, kimliğini?
Güldürmedin beni sen de gülemeyesin
Yukarı aşağıda geziniyorsun kara yılan mısın ?
Herkese söz verirsin kaça bölüneceksin ?
Karıştırdım ateşteki közleri yandı bitti
Senin sevdalığın yüreğimi yaktı
Giydiğin elbiseyi hangi terzi dikti ?
Beni güldürmedin sen de gülemeyesin
Beni kayısı ağacına çıkar
Kırmayacağım dalını
Kayısıyı koruyorum
Afkur köpek afkur!
Şevket Çorbacıoğlu
Teknopolitikalar platformu
evesbere@gmail.com
0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder