CHP, DİNDAR KESİM; KEMAL KILIÇDAROĞLU, MEHMET BEKAROĞLU, ADİL KÜÇÜKAY, AZMİ GÜNEY VE ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
Al Jazeera'nin sorularını yanıtlayan Bekaroğlu, “CHP’de başörtülü milletvekili de olmalı” deyince, Facebbok’ta şu yanıtı verdim: “Dozunu kaçırdınız... Kılıçdaroğlu’nu bu kadarda örselemeyin.. Bana, örtünmenin Kuranda yerini gösterin, ben de örtüneceğim. Başka ne demeli sizlere. Bir akademisyen türbana bu kadar takılmamalı.. Haaa, başörtüsüne karşı değilim, militan örtü türbana karşıyım da modernizmin de bu denli aşağılamamak gerek türban diyerek.
- Ben şimdi, ulusalcı Kemalist kafatasçı mı oldum?
- İp'e mi gideyim?
- Suçum ne?
Sen beni nasıl İp'e gönderiyorsun sayın Kılıçdaroğlu.”
Olguyu; ileride yazıya dönüştürmek adına aşağıdaki değerlendirmelerde bulunarak ‘ide sepetime’ attım: “.. Bu nasıl anlayıştır, bu nasıl inanç ve de proje imiş gibi gösterilir. Türbanla seçim kazanmanın garantisi olduğunu söylemek yanılgı değil de nedir..Yok böyle bir şey, türbanın misyonu bitti ondaki nemayı Recep yedi. Hiç değilse susun, konuşmayım başka projeler geliştirin.. “Biz Analarımızın, Anadolu kadının başörtüsüne karşı değiliz, militan örtü türbana karşıyız” deyin ve üzerinde durmayın. Nedir bu ifadeler. Nedir yanınıza türbanlı birilerini oturtmalar. Türbanlı size gelir aday da olur, yemin ederim oy bile kullanmaz, bir anla Allah aşkına. Türbanlı taşımaya zaman ayıracağınıza lütfen proje taşıyın, proje..”
Facebook’ta görünen kısma sayın Adil Küçükay “Kur'an'da yerini ben söyleyeyim. Nur suresi 30.31 ayetler. Şimdi sözünde duracak mısın?” şeklinde yorum yapınca, ben de beğendim diyerek ‘ide sepetimdeki’ yazıya dönerek yanıt verdim.
İşte o yanıtım: Her ne kadar germemek adına beğendim butonuna basmama karşın, Sayın Küçükay; ifadenizi yanlış buldum.. Aslında haklısınız, ben takarım.. Ben, başıma değil, kafama/aklıma bir şeyleri takarım ve yanıtlayarak aklıma takılanları rahatlatırım.. İroni diye bir şey var.
Ben, Kutsal Kitap’ta gösterin takarım diyerek; çevreme takma izni verir, hatta zorunlu kılarıma bir gönderme yaptım. Şimdi aşağıdaki yanıtlarıma dikkat ederek, kendinizi bana verdiğiniz yanıtın ironisine nasıl düşürdüğünüzü göreceksiniz.
Ben yazılarımda belirtiğim gibi asla başörtüsüne karşı çıkan biri değilim. Anadolu kadının ve analarımızın onurlu başörtülerine karşı olsam, facebook’taki kapak resmime, başörtülü sevgili Babaannem, Halam ve Yengemlerle yer aldığım çocukluk resmimi yer vermezdim. Ben, başörtüsünü modernize ettik. (Ayşe Böhürler’in sözü) diye, bu onurlu örtüyü militan örtü türbana dönüştürülmesine karşıyım.
Benim savımı, Nur süresi 30 ve 31. Ayetleri göstererek çürütmeye çalışmışsınız. Asla araştırmazdan bir şey yazmam. Çünkü önemli yerlerde yazdığım için yanlış bilgi konusunda titizim ve bu nedenle sentez boyutunda sorguladıktan sonra olgulara yer veririm.
Ben 30 ve 31. Ayetlerde, değil türbana, başörtüsüne de rastlamadım. Sadece avret yerlerin örtünmesinden söz ediyor ve göğüslerinizi örtmek içi omuza düşürün örtünüzü diyor, yani örtününüz, başlarınıza türbanı takın demiyor.
İsterseniz Nur Suresi 30 ve 31nci Ayetler’i bir kez daha okuyalım: 30. Ayet: "Ey Muhammed! Erdemli erkeklere söyle, kadınlarla bir aradayken, gözleriyle kadınları rahatsız edecek şekilde davranmasınlar/ bakmasınlar ve kişiliklerini edeplerini korusunlar. Bu onlar için daha temiz bir davranıştır, elbette Allah yaptıklarından haberdardır."
31. Ayet: "Ey Muhammed! Erdemli kadınlara da söyle, erkeklerle bir aradayken, gözleriyle erkekleri rahatsız edecek şekilde davranmasınlar/ bakmasınlar, kişiliklerini edeplerini korusunlar ve doğal olması gereken yerler dışında, göğüslerinin üzerini örtüleriyle kapatsınlar. Ziynetlerini göstermesinler/ Başkalarını cinsel tacize yol açacak ve tahrik edecek davranışlardan sakınsınlar. Ancak kocaları, babaları, kocalarının babaları, oğulları, kocalarının oğulları, kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, diğer kadınlar, cinsel iktidara sahip olmayan erkek hizmetçiler, kadın hizmetçiler ve kadınların cinsel yerlerini henüz anlamayan çocukların yanlarında, istedikleri gibi giyinip davranmalarında bir sakınca yoktur. bunların dışındakilerin yanında, cinsel tacize yol açacak, tahrik edici yerlerini açıp, dikkat çekici davranışlarda bulunmasınlar / ayaklarını yere vurmasınlar. Ey inananlar, -erkek, kadın- hepiniz Allah'a yöneliniz ki, mutlu olabilesiniz."
Daha detay uzman yaklaşımı; Kaldı ki Kur'an ayetinde "başörtüsü" diye bir kelime geçmemektedir. Buna rağmen, tüm Kur'an tefsirlerinde ve çevirilerinde Kur'an ayeti "başörtüsü" olarak çevrilmiştir. Hâlbuki ayette geçen "HIMAR" kelimesi "baş örtmek" anlamına değil, sadece "örtmek" anlamına gelmektedir. Eğer herhangi bir şey örtülecek ise, o şeyin vurgulanması gerekir.
Örneğin masa örtüsü derken, örtmek kelimesinin yanına masa kelimesinin gelmesi gibi, baş örtüsü dendiği zaman da "örtmek" "hımar" kelimesinin yanına "baş" "re's" kelimesinin "hımarü-re's" şeklinde gelmesi gerekir. Ayetteki "hımar" "örtü" kelimesinin yanında geçen ve vurgulayan kelime "cuyub" kelimesidir ki "yaka" veya "göğüs" anlamına gelir. Çünkü, aynı kelime "cuyub" bir başka ayette (28/32) Hz. Musa'nın "güğsüne/koynuna elini soktuğu" şeklinde geçer.
Yani "cuyub" kelimesi, "hımar" örtmek kelimesi ile kullanıldığı zaman, "bihumûrihinne ala cuyubihinne" başını örtmek değil, "göğsünün üzerini örtmek" anlamına gelmektedir. Geleneksel tüm yorumcular, Kur'an ayetini bilimsel bir bakışla değil de, birbirlerini taklit edip, "Baş örtülerini yakalarının üzerine kadar örtsünler" diyerek, "felyedribne" fiillini de "örtsünler" diye tercüme etmişlerdir.
Bu geleneksel yorumcular "DaReBe" kökünden gelen bu kelimeyi burada "Baş örtülerini .... örtsünler" derken bir başka yerde aynı "DaRaBe" kelimesini "Kadınları DÖVÜN" (Bak.4/34) diye çevirmişlerdir. Özetle, Kur'an'ın orijinal ayeti tüm açıklığı ile ortadayken, elverişli bir siyasal kullanım malzemesi olarak, sürekli gündemde tutulan başörtüsü, Kur'an'ın değil, geleneklerin, kişisel görüşlerin dinleştirilmesinden kaynaklanmaktadır.
Ardından sevgili hoşgürülü akil insan Azmi kardeşim beni yalnız bırakmadı. Olguyu dinsel inançlar bağlamında değil de coğrafi iklimler bağlamında ele almış. Dahası dinlerin doğuşu felsefesinden ele alarak var olan dinsel inanç bütününe değinip beni destekler doğru tezler ileri sürmüş.
İlk yorumunda şu ifade bana, etkileyici ve anlamlı olmanın yanında düşündürücü geldi: “..sevgili hocam sayın Çorbacıoğlu'na şunu söylemek isterim.Siyaset yelpazesini bir koordinat sistemi olarak dûşûnûnüz, apsisle ordinatın kesiştiği yere yani orjine bu milleti temsilen buğday unundan yoğrulup hamur haline getirilmiş kocaman bir topağı koyunuz.İşte bu topak hem sağda hem solda ve hemde merkezde olacağından teorik olarak en dengeli bir siyasi topluluğun resmi olur.”
Yorumun bu bölümcesi, biraz teslimiyeti ilke edinmişleri yüreklendiren özler taşımış. Gezegenimizin evrensel felsefesi, evren dizaynındaki yerini korumak ve çevresindeki yıldız sistemindeki diğer gezegenlerlden kendini sakınacak iletişimler kurmak. Bu gezegen demokrasisidir. Gezegen insanlarının göervi de; düşün(ide) koordinatlarındaki yerini alarak gezegen boşluğuna savrulmayacak ideolojik düzlemindeki deverini (eğimini) inşa etmektir.
Yani apsis-ordinatın oluşturduğu merkezdeki (orijin) merkezkaç kuvvetinden etkilenip savrulmamak için, orijindeki yerini sahiplenmektir. Bu aynı zamanda demokrasi ve insan haklarının özgür orijinini korumak anlamına gelir. Yani, tüm düşüncelere saygı göstermek. Biri diğerinin alanına geçer ise, sen düzlemini koruyamıyorsun demektir ve örselelen ide düzlemini başka ide düzlemlerindeki alıntılarla beslemektir, ki ben buna karşıyım. Kemal Kılıçdaroğlu CHP’sinin duruşu bu ve yanlış.
Sayın Bekaroğlu bu noktadaki tartışma orijininin aktörüdür ve istenen oyunu vermemektedir.
Diyor ki; “CHP’nin dindar kesimle barışmasının yolunun sosyal demokrat politikalardan geçtiğini söyledi.” Bu yaklaşım bile benim için yanlıştır. Kullandığı ifade sosyalistler için geçerlidir. Yani, sen ve ben için. Oy veririz. Fakat, bildiğim Sosyal Demokratlar, bunu gizdeki bir dayatma olarak görüp tepki gösterir ve asla oy vermez..Sağ kesim zaten oy vermeyecektir, çünkü CHP, Mehmet Bekaroğlu’nu getirdi tabanını değil. Tabanı getirme misyonu Bekaroğlu’na verilmiş olabilir, ama şunu da düşünün, Saadet ve HAS Parti ile AKP’nin sağ tabanının neden taşıyamadınız.
Bana sitem etmeyin, "Yine mi türban.. Bitmedi mi?" diye.. Çoktan bitti, dahası Rcep bitirdi bundaki nemayı, fakat sayın Bekaroğlu hala türbanlarda ve CHP'de türbanlı m.vekili istiyor.. Hiç milletvekili olamamış tüuban karşıtları, başlarına türban bağlayıp CHP'nin kapısına yığılırlar ise şaşırmayacağım..
Şevket Çorbacıoğlu
Teknopolitikalar platformu
evesbere@gmail.com
0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder