KABE’DEKİ VİNÇ VE İZDİHAM FACİALARINA NEDEN; İNSAN, KENT VE YAPI KARAKTERİSTİKLERİ
Biliyorsunuz; “11 Eylül 2015 günü Kabe’ye Vinç düştü. 13 gün sonrada İzdiham faciası yaşandı ve 1000’e yakın insan yaşamını yitirdi. Ölenlere rahmet, neden olanlara lanet diliyorum.
Yazımın ana teması; “Depremlerimizi ve sel felaketlerimizi ilahi uyarı olarak görenler, nedense, Kabe’deki vinç ve izdiham felaketlerini; ‘İlahi uyarı olarak görmüyorlar”
Fakat ben olguya, "Özellikle ülkemde doğal felaketleri; İslami kuralsızlıkların, inançsızlığın ve tesettürsüzlüğün neden olduğu ahlak çöküntüsüne bağlayan dinden geçinenler, İslam’ın yüreği Kâbe’ye düşen vinç ve izdiham facialarını neye bağlayacaklar?” şeklindeki doğru bir karakter ile değil de; insanların, yapıların ve kentlerin karakteristikleriyle bakacağım. Yani olguya Mühendis gözüyle bakacağım.
Bilindiği gibi, karakteristiklerine (nesneye ve kişiye özgü) göre insan; dinci, ırkçı ve yerelden ulusala, ulusaldan evrensele giden kategorilere ayrılır. Yapılar ise: Ahşap, yığma, çelik ve betonarme yapı kategorilerine.. Kentler de: planlı, plansız sanayi ve sosyal kentler kategorisine...
Hepsinin birbirine göre olumlu ve olumsuz yanları vardır. Bunların içinde, en olumsuzu ve tehlikelisi ‘yapı karakteristiğini’ belirleyen insan karakteristiğidir. Ki bu ölümcül felaketlere neden olabilmektedir.
Başat tehlike; insan olanının doğal felaketleri dinden geçinme adına siyasi ve ekonomik rant boyutunda kullanabilmesidir.
Kabe’deki facia sonrası; AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin; "Bize versinler, Türkiye oradaki organizasyonu kimsenin burnu kanamadan hac vazifesini yaptırır Allah'ın izniyle" sözleriyle ortaya çıktı. Adama; derler; “Siz önce, övündüğünüz duble yollardaki faciayı önleyin. Niğde’de 13 kişi, toplamda Türkiye genelinde, Kurban bayramı dönüşü 103 insanımız duble yollarınızda yaşamını yitirdi. Peki, yanlış HES’ler, Sahil yolları projeleriyle ortaya çıkan sel ve heyelan facialarına ne demeli?!
Mekke olayına gelince; Mekke’nin yerleşme coğrafyası bozuk. Şöyle ki; bildiğimiz gibi, yeryüzünün tamamı yerleşme için uygun değildir. Çünkü; bazı yerlerde çeşitli faktörler yerleşmeyi sınırlandırır. Bu faktörlerin biri de Çöllerdir. Dönenceler çevresindeki sıcak çöller ile Asya’nın iç kesimlerindeki karasal çöller yerleşmenin seyrek olduğu yerlerdir.
Buralarda; kentler ve yapılar bu iklim farklılığına göre projelendirilir. Yapılardaki karakteristik yapı yükleri, bu iklim özelliğine göre uygulanır. Bilindiği gibi yapıların karakteristik (nesneye özgü) başat yükleri; Kalıcı, hareketli ve yatay yüklerdir. Bunun yanında bir de diğer yükler olan; sıcaklık farkından oluşan yük ile büzülme ve sünmeden oluşan yüklerdir.
Çöl kentlerinde, başat karakteristik yüklerin yanında; sıcaklık farkından oluşan yük ile büzülme ve sünmeden oluşan yükler de esas alınarak taşıyıcı sistem oluşturulmalı. Eğer, son 25 yıldır, Kabe çevresinde oluşturulan çöl yapıları bu esas yük hesapları doğrultusunda projelendirilmediyse, 30-40 yıl sonra, o devasa yapılar Vinç gibi, Kabe’nin başına, halkın başına düşebilir.
Bir önemli olgu; felakete neden izdihamın yaşanması. Yine, gördüğünüz gibi; Mekke tam bir plansız bir betonarme kent oldu. Mekke’nin kutsal silueti, tıpkı 2002 sonrası yapılanma ile, İstanbul’un silueti gibi bozuldu.
Nedeni; İslam’ın kutsal mabedi Kabe etrafında devasa sermaye mabetleri inşa edilmesi. Bu yapılar, beton ve cam dış cephelerinden yansıttıkları güneş ışınlarıyla, çöl sıcağındaki kentin sıcaklığını azımsanmayacak derecede artırmaktadır. Evet; kenti daha da ısıtmakta ve nefes almayı güçlendirmenin yanında, dini ritüellerini yerine getiren Müslümanları, beyinsel bağlamda da etkileyerek boğucu ve saldırgan bir bunalıma sokmaktadır. En ufak olayda panikleyebilmektedir. İzdiham faciası böylesi etkinin sonucudur. Yakında bu nedenle tavaf anında panik sonucu felaket yaşanırsa şaşırmayın.
Ah şu İslamiyet’i siyasi ve ekonomik rant halina getirenler.. Yetmedi mi?!
Ölen öldü, kalan kaldı, unutuldu ve facialar üzerinden senaryolar yazılmaya başlandı:
Vinç faciası;
2001’de ABD’deki, 2.976 kişinin öldüğü ve 6.291 kişi de yaralandığı, ikiz kulelerin Usame Bin Ladin tarafından bombalandığı 11 Eylül günü olması ve kazaya neden Vinçlerin de Usame Bin Ladin şirketine ait olmasıdır..
İşin en ilginç ve öfkelendiren yanı bu vinçlere; 17-24 Aralık Büyük Yolsuzluk Operasyonu sırasında ortaya çıkan tapelerde "Bu milletin .mına koyacağız" diyen Mehmet Cengiz’in de ortağı olması.. Belli ki, Türkiye’den sonra dünyanın da . mına koymaya başlamış.
İzdiham faciası; AK Parti Manisa Milletvekili Recai Berber’in 'Binlerce insan çok affedersiniz hayvan şeyi gibi orada ölüp gidiyor' şeklindeki skandal bu sözleri-ki bunlarda biri de Bakara süresi için Makara demişti- gibi olmasa da, insanların bir keyfi duruş sonrası yaşamını değiştirdiğini söyleyebiliriz.
Biliyorsunuz, bizim padişah, o çok sevdiği ve kullandığı halkın iradesinden korktuğu için, halkın iradesinin içine girerken yollar barikatlarla kesiliyor ve de halkın arasına-ki onlarda seçilmiş- koruma ordusuyla giriyor ya, Mekke’de de, Suudi veledi için, barikatlarla tüm yollar kapatılmış ve izdihamda insanlar çıkış yolu bulamamış.. O kişi; Savunma Bakanı da olan Prens Muhammed bin Salman (30) tahtın iki numaralı veliahtı. Yaa; Prens Muhammed’in koruma ordusuyla şeytan taşlanan alana girdiği, bu sırada kapılar kapatılınca izdiham çıktığı söyleniyor…
Padişah konuşuyor: “..Bu konuda Suudi Arabistan’ı doğrudan suçlamayı doğru bulmuyorum..”
Katlı kavşak uzmanı İbrahim Gökçek twitter’ini siliyor: “Hacda 717 hacı vefat etti. Aralarında Türk hacıları da var. Bu böyle devam etmemeli. Sorunu bize teslim etsinler, biz çözelim.”
Şu gerçeği söylemek zorundayım: "1999 marmara depremini, 2011 van depremini, 2014 soma faciasını ve son olarak 2015 hopa sel felaketi için; 'İslam karşıttlarına, ataeistlere ve din düşmanlarına ilahi ikazdır' diyen dinden geçinenler, İslamın yüreği Kâbe’ye düşen vinç ve izdiham faciasını neye bağlayacaklar?
Halkın iradesi ile geldik diyenlerin, halkın iradesinin içine koruma ordusuyla girmesi ve tüm yolların barıkatlarla kesilmesine susukunsun.. Emperyal aç küresel efendiler, Kâbe’nin göbeğine HİLTON dikerken suskunsun.. Başına vinç düşürürken suskunsun, fakat Türkiye'me karanlığı getirmek için, pankart açarak, karikatür çizerek ve de fetva vererek coşuyorsun.
Sen resmen emperyal uşağı bir cahilsin, zavallısın, kafanıza ve beyninize bağladıkları Çaputla, yani cennet yalanıyla bu dünyada cehennemi yaşatan Çaputçulara karşı suskun ve aptalsın. Ve en büyük korkum bunu sana yaptıran, senin o saf temiz inancını siyasi ranta eklemlendiren Çaputculara 1 Kasım'da belki de oy vereceksin a-salak makarnacım. Sana makarna yedirirken, onun, yalısından, evinden, köşkünden, talan ettiği boğazı seyrederek spagetti yediğini, göstermelik cumalardan sonra gizli gizli kırmızı şarap ve havyar yediğini unutma..
Sen öyle zavallı ve de 2 yüzlü zekasın ki; senin biraz gelişmişi olan yurt dişi zekan, batıda özgürlükler partisi aydınlanmalara açık sola oy veriyorsun, Türkiye'm için karanlıkların odağı Çaputçular'ın partisine oy veriyorsun.. Seni Allah ıslah etsin; ne diyeyim başka..
Not: 13 Eylül 2015 günkü yazı, 24 Eylül Kâbe izdihamı sonrası 25 Eylül güncellendi.
Teknopolitikalar platformu
evesbere@gmail.com
0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder