Ana içeriğe atla

İTALYA, MONACO, FRANSA, İSVİÇRE GEZİSİ

İTALYA, MONACO, FRANSA, İSVİÇRE

8 Mayıs 2016 16:05

İTALYA, FRANSA, MONACO VE İSVİÇRE’YE, DOĞRUSU AVRUPA’YA İLK KEZ GİTMENİN ÖYKÜSÜ-1..

İstanbul'dan ayrılış

Evet, İtalya’ya bizde gittik. Yalnız İtalya’ya mı? Fransa, İsviçre ve Monaco’ya da gittik; üstelik ilk kez, he mi de maaile ilk kez yurtdışılarına gidiverdik ve mutlulukla dönüverdik. Türkiye’yi zor gezen bizler, kredi çekerek Avrupa’yı gezmeye karar verdik. Yemin ediyorum kredi borcu bitsin seneye de. Dünya’ya zaten kazık çakamıyoruz, bari ayak tabanımızı çakalım ve ayak tabanımız altındaki gavur coğrafyayı(İzmir değil
canım) yazalım.



Rapollo kenti Tigullio körfezi (İtalya) Cenova'ya 24 km.Buradan motorla Portfino'ye geçeceğiz...

Evliya Çelebi, Marko Polo olmak için ilk Avrupa çıkışı

28 Temmuz 1995’te TMMOB-İMO Ankara şubesinin öncülüğünde Enis Nadir Özdoğan organizasyonu ile düzenlenen Doğu Karadeniz gezisini “Gezilerle Doğu Karadeniz Gerçeği” başlığıyla Eylül 1995 İMO bülteninde yazmıştım. Bu yazıyı okuyan bir eski Kültür Bakanı Müsteşarı TMMOB-İMO’nun düzenlediği ‘; “Çağımızın Evliya Çelebisi. Ben böyle akıcı uslubta gezi yazısı okumadım. Bu adama derhal ödenek ayrılmalı ve ‘İpek Yolu’ yazdırılmalı (Müsteşar adı bende kalsın, çünkü kendisine bu durumu anımsatınca, anımsamadığını söyledi)”


Portofino

Cenova'ya iniş

1 Nisan 2002 22:35’te tembel tembel bana bakan kağıdın beyazlığına şunları dökmüşüm: “Dünyanın tüm sokakları caddelere kavuşur, nehirlere kavuşan çaylar gibi, caddeler ve denizler de Dünya’ya kavuşur, evrenin yıldızlara kavuştuğu gibi. Bir yıldız kayar(Kıyamet başlar), evrenin boşluğunda, nice sokakları, caddeleri, nehirleri ve denizleri birbirine katarak.”

Dünyanın tüm sokaklarını, caddelerini, nehirlerini, denizlerini, dağlarını ve ovalarını bir deklanşör darbesiyle tek kareye sığdırabilir miyiz? Gecekonduların-Varoşların küçük dar sokaklarında koşarken kentin caddelerine düşen çocuk şaşkınlığını tek kareye sığdırmaktan kolaydır, çünkü yarattığımız kaosla yok ediyoruz gezegenimizi ve bir kareye sığdıracak kadar küçültüyoruz. İşte o karedeki resim yıldız kaymasıdır..”
Batı yıldız kaymalarının önüne geçtiğini gözlemledim, İstanbul’un binlerce yılda oluşmuş siluetini yok edenleri düşünerek..

Mazhar Başoğlu da düşünmüş Almanya’da, Almanlara öfke ironisiyle: “ 9 Eylül 2014; Birkaç gün için Almanya’ya gittim geçen hafta. Oğlum ve köpeği ile yürüyüşe çıktık. Her şey çok güzeldi ama yeşile o kadar çok lüzumsuz yer ayırmışlar ki şaşarsınız. Ormanın içinde tertemiz, huzurlu ama asfalt olmayan ve eni bir arabacığın bile sığmasına müsaade etmeyen daracık yürüyüş yolları yapmışlar.

Yazık günah bu kadar yer kaybına . En az altı şeritli güzel bir otoban , yanında AVM ler filan.. Yok abi bu Almanlar bu işi bil-mi-yor. Bu kadar sene orada yaşadım, döneli 30 sene oldu. Ne zaman gitsem hiç bir gelişme yok, ufacık iki katlı, bahçeli evler filan çok sıkıcı..”

Duyardım inanmazdım; 'bu kadarı da olmaz!' diyerek. Tanık olunca inandım;
Sevgili Diyarbakırlı dostumuz, Tahir Güngördü ve sevgili eşleri Karslı Gülizar Güngördü bizi sabahın 05:00’de Başçavuş sokaktan almak istediler, teşekkür ettik, zahmet vermedik ve soluğu Esenboğa Havaalanı’nda aldık.

Esad caddesi, Nenehatun, Bağlar caddesi ve Tınaz Tepe sokağının başaramadığını, Türkiye’nin en uzun sokağı ‘Başçavuş sokağı’ başardı, bizi yurt dışına yolcu etmeyi. Ötekiler sürekli yurt içine yolcu ediyordu bizleri.

Yurtdışı deyince, aklıma yurtdışında çektirdiğim ilk resim geldi. Şu sorunuzda haklısınız; “Yurt dışına hiç gitmedim diyorsun da resim nasıl çektiriyorsun?”
Anlatayım;
Yıl 2001’in Ağustos ayı; kapatılan ‘Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünce yaptırılan Suriye sınırındaki güvenlik yolu kontrolü için sınırdayız. Yanımdaki arkadaşa “ Gel seninle yurt dışında resim çektirelim.” Esprimi anlayınca çoğu yıkık tel örgüleri aşarak, resim çektirmek için Suriye topraklarına girdik. Resmimizi çektirirken; sonradan yeni geldiğini öğrendiğimiz kuledeki askerin ‘ne işiniz var mayınlı alanda?! ’ uyarısı bizi şok etti. Ben yıldırım gibi içeri fırladım, arkadaşım hala orda bekliyor:)

Ve yolculuk başladı:
12 Temmuz 2014, saat, 05:00. Bugüne dek evimizin var olduğu hiçbir cadde ve sokak başaramadı, fakat Türkiye’nin en uzun sokağı ‘Başçavuş Sokak’ başardı ve bizleri yurtdışına taşıdı.

Esenboğa’ya doğru yola çıktık. Gecekondular yıkılmış, TOKİ evleri ile Esenboğa bandı temizlenmiş. Başarılı bir ‘Kentsel Dönüşüm’ projesi. Şu bir gerçek, AKP iktidarının olumlu olumsuz bir çalışma performansı var, bunu yadsıyamayız. Bundandır ki, bir iktidarın salt olumsuzluklarını sıralamak, asla sizi doğruya taşımaz. Haklısınız, TOKİ Proje işleyişinin yanlışlarına doğru diyemeyiz, ama bu kent girişlerindeki varoş ve gecekondu iyileştirmelerini de göz ardı edemeyiz.

Evet; böylelikle, “Gez-Gör-Yaz” etkinliğinin yurt dışı versiyonu olarak dinlencemiz başladı.. Saat 06:20 Esenboğa iç hatlar terminalindeyiz. Eşim Kadriye Çorbacıoğlu, biriyle konuşuyor. Konuştuğu kişi sevgili Azmi Güney’in değerli eşleri Nurcan Güney. Acilen memlekete gidiyormuş, çünkü annesi rahatsızmış. Geçmiş olsun diyerek yolcu ettik kendilerini.

07:45’tee İstanbul’a uçmaya başladık. Uçaktan, yerleşim yerleri ile doğa müthiş bir tablo sunuyor ve o tablo üzerinde uçmuyor, doğa ile bütünleşmiş hissetmenin ötesinde, o tablonun bir parçası hissediyorsunuz kendinizi adeta.

Yerleşim yerlerini seyretmek ayrı bir duygu veriyor insana. Fakat nereler olduğunu bilmiyorsunuz. Bir öneridir aklıma geldi. Beldeler, hatta büyük köyler olmak üzere, İlçe ve Kentler tüm yerleşim alanlarının ve nehirlerle dağların büyük beyaz yazılarla adları yazılsa, acaba bir sakıncası olur mu? Olmaz, aksine, nasıl ki “Mavi Tur” esinlenmem ile “Mavi’ den Yeşile Yolculuk” Turu” önerisinde bulundum, başta Doğu Karadeniz ve Akdeniz olmak üzere tüm turistik kıyılara; şimdi de bu adlandırma önerimle “Gök Yüzünde Panoramik Tur” düzenlemeleri yapılabilir; doğayı ve yerleşim yerlerini bilerek izleyebiliriz.

Saat 08:40 İstanbul’dayız. Boğazın o her geçen yok edilen güzelliğinin ağlayışını izliyoruz; 1. Ve 2. Boğaz köprülerinin ayakları dibinde. Kuzeye doğru baktığınızda bir grubun daha ağlaştığını gözlemliyorsunuz, burası da 3. Köprüsünün çevresi..

Yüreklerimiz yana yana saat 09:00’da İstanbul Havaalanı’na indik. Rehberimiz karşıladı bizi. Adı, Bedriye Gül Başlangıç. Gül kadar güzel sevecen gülen bir yüz. Derler ya, insanın özü yüzüne yansır , güven veren bu yansıma güven verdi bize..’

Şimdiden söyleyeyim’ bu “Gül” yüzlülük 8 gün hiç değişmedi; hep güldü, hep anlattı, hem de öyle anlatış ki, bir akademisyen doluluğunda öğreti süreci yaşattı bizlere. İtalyan Koleji mezunu. Celal Başlangıç’ın yengesi olduğunu söyledi. Tanıdım, fakat uzun zamandır Cumhuriyet okumadığım için nerede olduğunu bilemedim…

Ve Cenova’ya yolculuk başladı:
Saat 10:20. İznik uçağı ile Cenova’ya uçmaya başladık. İtalya’nın Kuzey Batı ucuna gidiyoruz. İstanbul’da saat 11.10 iken Cenova’da saat 10.10, demek ki 1 saatlik fark var, yani batıya gidildikçe saat azalıyor. Bosna Hersek ve Hırvatistan’dan Adriyatik kıyılarının üstündeyiz; Adriyatik kıyıları adacıklarıyla adeta dantela gibi örülü. Saat 11.20. KAK İsland adaları bunlar. Adriyatik Denizi kıyısında yer alan güney bölgesine Dalmaçya deniyor. Saat 11.28 Pula yarımadası burnu üstündeyiz. Ravenna kenti üstündeyiz ve Saat 11.50, iniş İçin alçalıyoruz, yerdeyiz. Neredeyiz? Cenova’dayız..

Ve Tarih 12 Temmuz 2014 saat 12. 18 Avrupa topraklarındayız ilk kez. Avrupa sahasına girer girmez bir gerçeği de gördük. Değişen bir şey yok, Avrupa’da bitkiler de, bizdeki gibi yeşil, onlarda bizdeki yeşiller gibi fotosentez(organik bileşiklerin üretilmesi) yapıyorlar.

Mavi aynı, dağ aynı, yağmur, kar ve güneş aynı. İnsan da insan ve onların da 2 kulağı, 1 ağzı, 1 burnu, iki gözü var, bir kısmının saçı, bir kısmının keli var. İyi de ne diye bu zehirli örümcek ağı gibi sınırlar, ne diye insanın insana kuralı, nedir bu paylaşımsızlık, insanın insana ettikleri ve de vizeler ve de neler neler !!??.. Demem o ki, niçin sınırları kaldırmıyor ve gezegen kardeşliğinde bütünleşemiyoruz?

Bir tek zamanları ayrı, 1 saat bizden gerideler, yani biz 1 saat onlardan öndeyiz. ileride olmamıza karşın, onlar her şey de bizden öndeler.. Zamanda önde iken, zaman içinde onların gerisinde oluşumuzu hiç düşündün mu?.

Her neyse, biz, saatimizi 1 saat geri alarak, bizden ilerideki İtalya’da gezmelere devam edelim..

Duyardım inanmazdım; 'bu kadarı da olmaz!' diyerek. Tanık olunca inandım;
THY dış hatlarında gazete dağıtıyorlar. Hürriyet, Sözcü ve Cumhuriyet gazeteleri yok. Olanlar, TMSF aracılığıyla yandaş hale getirilen hormonlu gazeteler. Türkiye’ye dönüşte de aynı şeyleri yaşıyorsunuz.

Anlayacağınız, yerde olmayan demokrasi, havada da yok. Sadece gazete mi? 4 saat havadasınız ve soğuk makarna servisi yapıyorlar. Aynı bilet ‘iç hatlarda’ birkaç kişiye satılıp, rötarlı kalkış rutinleştiriliyor. THY için acaba özelleştirme zemini mi oluşturuluyor. 3. Hava Limanı’nı satan, niçin uçağını da satmasın ki?

Havadaki ekonomik sınıf ayrımı ise genel bir sorun, dahası evrensel sorun, çünkü dünyanın tüm Hava Yollarında bu sınıf ayrımı var.3 klas oluşturulmuş; Ekonomik, Konfor ve Busıness Class şeklinde. Ve bu klaslar perdelerle kapalı tutuluyor, sadece servislerde açılmakta, adeta sınıflar birbirini rahatsız etmesin diye. Özellikle Busıness Class yolcusunun ayrıcalığı sadece havada değil, yerde de var.

Kuyruğun uzunluğu ne olursa olsun, onların işlemleri öne alınıyor. Kuyruktaki rahatsız, hasta umurlarında değil. Bu ekonomik ırkçılık ve de sınıf ayrımcılığı değil de nedir. Bunlara yapılan servisler ve ikramlar da çok zenginmiş. Parayı veren düdük çalmıyor, insan onurunu çalıyor ve aşağılıyor. İnsana değil, paraya, insanlığa değil paralıya saygıdır böylesi ayrımcılık. Belli mi olur, salt şehirlerarası değil, Belediye otobüs ve metrolarda da bu klas farkını uygularsak şaşırmayacağım. Gezegenimiz, her geçen gün zenginlerin gezegenine dönüşüyor ve benim yoksulum da bunları oy ile besliyor.

CENOVA VE PORTOFİNO

Rapollo'dan Portıfino'ya geçiş
Portofino-Rapollo yolu üzerinde bir yerleşim..

İtalya’nın Cenova’sındayız, dedik ya, burada saat 12.18. Türkiye’de 13.18 olduğu için saatımızı 12.18 İtalya’sına getirdik.

Adını Cenova’da doğan Kristof Kolomb’dan alan Cristoforo Colombo Havalimanı oldukça küçük..

Rehberimiz Bedriye Gül Başlangıç hanımla tur otobüsünü bekliyoruz. Saat 12.50 oldu, hala otobüs yok. 13.05’te geldi. Otobüste 35 kişiyiz.



35 yeni insan, yeni dostluklar, yeni iklimler demek. Her “Gez-Gör-Yaz” etkinliği bizi yeni coğrafyalara, yeni dostlara, yeni kültürlere ve yepyeni zamanlara taşır.

İşte yeni dostlar: “ İstanbul’dan Ali İzzet Eti, eşi Pulya Eti ve oğlu Emre Deniz Eti- İstanbul’dan sanatçı Nurhan Nebioğlu( Sanatçı, Dans okulu sahibi) ve arkadaşı Ayda Zorlu(Balerin)- Neşe Yeşilbursa ve eşler emekli Deniz Kurmay Albay Semih Yeşilbursa(İst)…İstanbul’dan Diş Doktoru Mesut Mutlu ve eşi Nihan Mutlu ve kızları Aybüke Mutlu- Ankara’dan Bekir Atay, eşi Gülşen Atay, oğulları Eren Atay- Ve Ankara’dan Bekir Atay’ın Bacanağı Ercan Konca(Beyaz eşya), eşi Filiz Koca, kızları TIP öğrencisi Ekin Konca-Ankara’dan Dikmen Çalışkan(Doktor) ve Eşi Gizem Çalışkan(Dr.)- Ankara’danTolga Arıca(Elektronik Müh.) ve eşi Filiz Arıca(Öğretmen)- Diyarbakır’dan Dr. Hasan Şimşek ve eşi İlkay Şimşek- Mersin’den İnşaat Mühendisi Hakan Erdoğan ve eşi Öğretmen Pınar Erdoğan-İstanbul’dan Alev Aslan ve ablası Şengül Aslan.

Kaptanımız; Diego Enrike De La Ferrarı.. 57 milyonluk İtalya’da yaş ortalaması yüksekmiş. Mülteci çok. İtalyanlar mültecilerden çok şikayetçi. Özellikle Kuzey Afrikalılar, Cenova’nın her köşe başında işportacı olarak rastlayabiliyorsunuz. İtalya kentleri böylesi görsel kirlilikten şikâyetçiler.

Buna neden mülteci oylarıyla iktidarda kalmayı ilke edinmiş(Bizdeki AKP iktidarının mülteciler politikası esin kaynağı İtalyan Berlusconı olsa gerek). 22 Şubat 2014 tarihinden beri başbakan ve Hukukçu olan eski Floransa belediye başkanı Matteo Renzi'nin Silvio Berlusconi’nin adamı oluğu için mülteci politikasında bir değişiklik olmayacakmış(Nedense, Reter’in atadığı Rcepbakar, pardon, Başbakar Ahmet D-avutoğlu aklıma geldi) Cenova’yı Portofino dönüşü gezeceğiz.

RAPOLLO'DAN PORTOFİNO'YA:

Cenova içinde kısa bir tür attıktan sonra, Portofino’ya doğru yola çıktık. 12 Temmuz 2014 Saat 13:13 Attenzıonecoda tünelinden geçtik. Bir tane, bir tane daha.. İtalya sanki tünellerle örülü. İtalya tünellerle değil, doğaya ve doğana duyarlı beyinlerle örülü. Biz olsak, kıyıya iner, kıyılardaki binlerce yılda oluşan koyları, falezleri yok eder, efsanevi dalgaları susturur duble sahil yolu geçirirdik.

Cenova- Rapollo Livorno-Milano’ya giden ‘Avrupa E-yolu’ E80 yolu üstündeyiz. Yakınından geçeceğimiz Yahudi yerleşiminin çok olduğu Ligurya Denizi kıyısındaki Livorno’ya bir parantez açalım: Livorno'nun dünyaca en çok tanınan özelliklerinden biri, hiç kuşkusuz, endüstriyel futbola karşı muhalif bir duruş sergileyen AS Livorno Calcio takımıdır.

Türkiye'de de giderek taraftar toplayan AS Livorno, yükselme maçlarında Brescia takimını eleyerek 2009-2010 sezonunda tekrar Serie A'da mücadele etmeye hak kazanmışsa da Atalanta BC, AC Siena takımlarıyla birlikte Serie B'ye düşerek 2010-2011 sezonundan beri Serie B'de mücadele etmektedir.

Rapollo

Emekçilerin takımı olduğu için, Adana Demirspor ile özdeşleştirililen Lıvorno kenti Adana ile kardeş kent olmuşlar. Sestri Levante bölgesinden geçiyoruz.

Güneydoğuya yönelerek Bagliasco, Recco yerleşkeleri sonrası Rapoallo’ya ulaştık. I. Dünya Savaşı'ndan sonra Sovyetler Birliği ve Alman Weimar Cumhuriyeti arasında 16 Nisan 1922 tarihinde imzalanan “Raopllo antlaşması”nın yapıldığı kent..




Yeşil her yerde yeşil de, burada daha mı yeşil geldi bana bilemiyorum. Doğu Karadeniz sahil yoluyla kıyılar yok edilmezden önce ‘1990’lar dek’, o cennettin izdüşümü yeşil derya içinde yüzercesine, dağların içinden geçerdik. O doyumsuz güzelliği adeta yine yaşıyorum, Rapollo ve Portofino’ya ulaşmaya çalışırken. 2 km’de bir tıpkı Doğu Karadeniz’deki gibi köylere rastlıyorsunuz. Elbette ki bizdeki gibi evler dağınık değil, toplu. İki adımda bir de tünelleri geçiyoruz.

Tepelere kurulmuş evlerin arasından değil evlerin altından geçiyor tüneller. Düşününü en küçük yerleşim birimi bile yerinden edilmiyor. Bizde öyle mi, resmen İlçeleri yerinden ediyoruz(Örneğin Baraj için Yusufeli). Hemen her köyde bir kilise..Yüksek dağ yerleşim yerlerinde Manastır..Buralarda dünya nimetlerinden kendini soyutlamış din görevlileri eğitim veriyormuş.

Rapallo’dayız saat 13:52, Cenova’nın 24 kilometre güneydoğusunda bulunan Tigullio Körfezinde yer alır. 16 ve18 yy yapıları egemen. Planlama bizdeki gibi. Ligurian Kıyısında bulunan 30,000 nüfuslu liman şehri. Santa Marina Liman’ın üzerinde yer alan16. yy’a ait Castello sul Mare (Deniz Üzerindeki Kale), Rapallo’nun en ilginç simgelerinden birisidir.

Şehrin gerçek güzelliğini görebilmek için, nefes kesici bir manzara sunan ve yaklaşık 612 metre deniz seviyesinden bir tepe üzerinde Montallegro mezrasında yer olan Nostra Signora di Montallegro Tapınağına gitmeniz gerekir.

Rapollo'da Castello sul Mare (Deniz Üzerindeki Kale), Birikimli ve hoşgörülü rehberimiz, Bedriye Gül Başlangıç, İtalya’yı başlangıç tarihinden günümüze dek sular seller gibi biliyor. Kendileri adeta bilgi çağlayanı gibiler..

Diyor ki; “ Kuzey insanları buralara inmişler; güzelliklerin, ışıkların olduğu buralara.. Alman, Johann Wolfgang Von Goethe(1749-1832) buralarda da yazmış şiirlerini(1786 İtalya seyahati). İtalya, belki Fransa kadar sosyal devlet değil, fakat sanat ve sanatçının evrensel düzlemi olduğunu unutmamak gerek..”


Buradan deniz yoluyla, yarımada demeyelim de bir çıkıntının(burun) güney ucundaki ‘ İtalyanca ’da "son liman" anlamına da gelen’ Portofino’ya geçeceğiz saat, 12 Temmuz 2015 14:16.

Portofino adam başı 40 Euro’ya mal oldu. Seruızıo Maritmo Del Tugullıo adlı tekneye bindik ve ben hemen fotoğraf makinemin deklanşörüne basarak, bizleri karşılayan devasa yatlara ve uzaklaştığımız Ravallo kentine ateş etmeye başladım; güzel görüntüler almaya çalışıyorum. Motor güneye hafif batı yaparak Portofino’ya yaklaştığında işaret parmağım deklanşörde Portofino’nun renkli ve gizemli güzelliği için deklanşöre basıyor ve en az birkaç güzel görüntü yakalamak istiyorum, yakalıyorum da saat, 14:30...

İtalyanlardan önce İngilizler tarafından keşfedilen, "Sanat limanı" sloganıyla uluslararası kültür sanat etkinliklerinin gerçekleştiği bir merkez haline gelen kültürel dokusunu kaybetmeyen bu küçük köy süreç içnde aşıklar kentine dönüşmüş. San Fruttuoso keşişlerince kurulan ve kalkındırıldığı söylenen Portofino için Romalı yazar ve filozof Pliny, kentin adının, körfezi çepeçevre saran Yunusların bolluğundan dolayı "Portus Delphini" olarak geçtiğinden söz ediyor.

Yunusların yerini şimdi yatlar takla atıyor Portofino’da..Aklınıza gelecek tüm ünlüleri karşılamış ve konukseverliğini göstermiş..Düşünün beni bile karşıladı…

Her an günümüz ünlülerine rastlayabilirsiniz. Evet, dikkat ünlü çıkabilir:) Mavi gök, ondan mavi deniz, yeşilden yeşil doğa ve karşınızda cennetin izdüşümü Portofino.. Ortadaki, Limana inen cadde ve sokak kırması Via Roma Sokağının iki yanı sıra-sıra; hediyelik eşyalar, pastaneler,
 

çiçekçiler, sanat galerileri ile dizili...





…….




Limanın çevresi rengârenk bakımlı binalar, dünyaca ünlü şık butikler, lüks kafe ve restoranlarla varsıllaştırılmış. 16 ve 18 yy yapıları asla değiştirilmemiş, modern yapılar eklenmemiş ve tarihi dokusu korunmuş, eskinin balıkçı köyü günümüz turizm merkezi olmuş. Gürültü yok, ısrar yok, seyyar satıcı yok. sakin mi sakin Via Roma Sokağından tırmanışa geçtik, ormanda kısa bir gezinti ve ardından daracık sokaklarda doyumsuz huzur turlarına başladık.

Küçücük ve rengârenk evlerin pencerelerinden adeta renk-renk çiçekler çağlıyor insan yüreğine. Küçük bir balıkçı motoru kiralayıp çevredeki koyları gezmek olası.. Görkemli manzara için dünya Savaşı’ndan sonra inşa edilmiş olan San Giorgio Kilisesi'ne-Fenerine ve 17.yy’da Cenevizliler tarafından savunma amaçlı yapılmış Castello Brown kalesine çıkın. En fazla 15 dakikanızı alır..

Aslında, Portofino anlatılmamalı, yaşanmalı, tıpkı seyretmediğiniz bir filmin anlatılmaması gibi.... Portofino’ya dediğim gibi "Sanat Limanı" deniyor, çünkü uluslararası kültür sanat etkinliklerinin yaşam bulduğu merkeze de dönüşmüş. Azımsanamayacak sayıda sanat galerisine ev sahipliği yapıyor.
Hani, değil 1960’ların, 2014’lerin gençlerinin mırıldandığı efsane şarkısı var ya “Love in Portofino-Seni seviyorum” şarkısındaki Portofino’ya gideceğim aklıma gelmezdi. Ben, İtalya kökenli "elmas plak" ve 55 altın plak sahibi Fransız şarkıcısı Dalida (Yolande Christina Gigliotti-)’dan dinledim; başlığı İngilizce(i found my love in portofino) olan şarkı yarı İtalyanca, yarı Fransıca sözlerden oluşuyor.

Bu asıl şarkının Asıl öyküsü:

Yıl 1959, Portofino, Cenova yakınlarında küçük, sıradan, sevimli bir balıkçı köyü iken beklenmedik şekilde ünlenir(Sanremo benzeri). Ünlenir çünkü, bir gün Vittorio Paltrinieri diye bir İtalyan çıkar “Love in Portofino” şarkısını söyler ve adamın sesi ve ıslığı isminden çok tanınır. Bu efsanevi hüzünlü sesi; dalgalar eşliğinde vurur kıyıya, dalgalara karışan ıslıklarla Vittorio türküsüne başlar:
İ found my love in portofino (aşkı portofino'da buldum)
Perchè nei sogni credo ancor (çünkü hala hayallere inanıyorum)
Lo strano gioco del destino (kaderin tuhaf oyunu)
A portofino m'ha preso il cuor (porto Fino’da kalbimi aldı) Devam eder durur…
Kuzeybatı İtalya'nın 1948 Anayasası ile kısmi bölgesel özerklik verilmiş 20 bölgesinden birisi olan Ligurya bölgesinde Genova ili'ne bağlı küçük mu küçük ve de şirin ve de renkli bir belde Portofino. 4. YY’dan beri yerleşime açık. Yukarıda vurguladığım gibi, İspanya’dan gelen 2 San Fruttuoso keşişleri koyu bulmuşlar, ardında köyü kurmuşlar ve balıkçılıkla kalkındırmışlar. Alan itibariyle Genova ili içerisinde en küçük belediyesidir. Rengarenk evlerin çevrelediği bir küçük limanı vardır. Bu küçük nüfuslu sahil beldesi Italya'nın ve Avrupa'nın en resimsel yerleşkelerinden biri olduğu genellikle kabul edilmektedir. 18. yüzyıl işleme tarzında yapılan mekik dantelleriyle de tanınır. İtalya’nın kuzey batısında, Liguria bölgesinde bulunan en eski liman kentlerinden Cenova’nın göz bebeği Portofino, doğanın dünyaya bahşettiği bir güzellik gibi adeta. İtalya mutfağının dünyaya armağanlarından biri olan Pesto sosun ve Kristof Kolomb’un doğum yeri… Denizin, zeytinyağının ve çam kokularının karıştığı tatlı ve renkli bir rüya gibi… Portofino, İtalyanlardan önce İngilizler tarafından keşfedilmiş. Doğal yapısı dolayısıyla oldukça korunaklı bir liman. Kültürel dokusunu kaybetmeden turistik özelliklerini muhafaza eden bu küçük köy, San Fruttuoso keşişleri tarafından kurulmuş ve kalkındırılmış bu köy, 1950’li yıllarda ise elit bir yaşam tarzına sahip insanlar tarafından tercih edilmiş. Bu yüzden Portofino ismi uzun yıllardır lüks ve gösterişle yan yana anılır olmuş. Buraya zenginler ve ünlüler mekanı denmesi bu yüzden… 12 Temmuz 2015 Saat 15:16. 11yy’da yapılmış St. Martin (Divo Martino) Kilisesindeyiz…
Saat; 16:23 Portofino’dan Cenova’ya dönüş. Cenova’yi gezeceğiz.

CENOVA:




 





608.769 nüfuslu, hastanesi ve mültecisi çok bir yerel idari birimi Kömün( Yerleşim birim). Bir ‘diz’ şeklinde coğrafi yapıya sahip olduğu için “diz” anlamında Cenova dendiği söylenir. İtalya'nın Ligurya bölgesinde kendi ismini taşıyan Genova ilinin merkezi ve Ligurya Bölgesi'nin başkenti olan bir şehir(Kömün). Romalılardan önce önce Etrüskler egemen olmuş-ki Türk oldukları savlanır- Etruskçe’da da Cenova’nın adı ‘deniz ağzı-delta’ anlamına geliyormuş. Kökü de kapı tanrısı demek olan Cano’dan geliyormuş. İtalya’nın doğuya açılan kapısı. Bilindiği gibi, İtalya’da; Ceneviz, Venedik, Pıza, Gatee ve 9.yy’da kurulan ilk deniz cumhuriyeti Amalfi adlı 5 deniz cumhuriyeti doğu ile ticaret yapan yarış halindeki kent devletleri idi. Cote d'azur’den İberya Yarımadasına dek Ligürlerin egemen olduğu bölge. Sonra Helenler Ve Yunanlılar adaları atlama taşı gibi kullanarak kurdukları Kolonileriyle egemen olmuşlar buralara. Yukarıda değindiğim gibi kuzey Afrika’dan hayli göç alan bir şehir. Tarihte ise İtalyan Şehir devleti olan Ceneviz'in başkenti olmuştur. Ünlü kaşif Kristof Kolomb'un doğduğu yerdir. Sürücümüz Diego Enrike De La FerrarıCenova'da bir dilenci(Dilenmek evrensel galiba)Osmanlılar döneminde en az Osmanlı kadar adı geçen Cenevizlilerin merkezi olmuş kent. Osmanlıyla, dahası Anadolu’yla o denli iç içe olmuş ki, birçok yerde İtalyanca dışında Türkçe ve Arapça’nın karışımından oluşan Cenevizce konuşuluyormuş. Bir antrparantez açayım. Yunan tarihçi Herodot'a göre Etrüskler Anadolu'dan (Türkiye-Lidya) İtalya'ya göç etmişler ve bu nedenle Cenova halkı Cenevizliler olarak Etrüsk kökenli oldukları savlanır. İşte bu Cenevizliler, Ege ve Karadeniz’de ticaret kolonileri kurdular. 1204’te Bizans’tan aldıkları imtiyazla Haliç kıyılarına yerleşen Cenevizliler burayı daha sonra Venedikliler’e kaptırdı. 13’üncü yüzyılda Galata Bölgesi’ne yerleştiler, hatta surların dışına kadar yayılarak, Venedik ve Osmanlılar’a karşı güvenlik sağladılar. Galata Kulesi’ni (Christea Turris) bu dönemde inşa ettiler. Bu nedenle Cenevizce dili Türkçe ve Arapça’dan oluşmuş olabili toplama dil..

Havadan Cenova




Cenova kırsalı viyadüklerle geçiyorsunuz, çünkü kıyılar asla örselenmıyor

Bu nedenle “Cenevizliler, Doğu Karadeniz’e yabancı değillerdir. Bizim bu coğrafyada yetişen ve dünyanın en iyi şarabı yapılan, dağlardaki yabanıl kokulu(günümüzde Ankara Kalecik Karası deniyor) kara üzümlere ve de Karayemişlere ulaşmak için Kemer Köprüler inşa etmişlerdir. Her ikisini de Toskana’ya taşımışlar. Bugün, sofralarındaki en iyi şarap bizim kızılağaca tırmanan Kara üzüm suyundan yapılmıştır ve yine aynı zamanda sofralarındaki en zengin meze de bizden götürdükleri karayemiştir(Taflan)..”
Cenova(İngilizce adı Genoa) eski tarihsel merkezinin "Le Strade Nuove (Yeni Sokaklar)" ve "Palazzi dei Rolli (Rolli'lerin Konak ve Sarayları—Asiller/büyük soylu aileler için yapılmış evler)"'den oluşan, büyük bir kısmı 2006dan itibaren UNESCO Dünya Mirasları İtalya listesine katılmış ve zengin sanat, müzik, gastronomi, mimarı ve tarihsel özellilkleri nedeniyle de 2004 yılı Avrupa Kültür Başkenti olmuş Ayrıca, 1992’de Expo(exposition-Dünya Fuarı)’yu yaşadı. Cenova bu tarihi yapılar(Via Garibaldi ise Palazzi dei Rolli olarak geçen saray binalarının bulunduğu muhteşem tarihi bir sokak):
Cenova adeta meydanlar kenti..Revakların(sundurma) altındaki meditatif(kişiye iç huzuru veren) yolların adı Portikus(yapılara sırtını dayamış revak yol) deniyor.Azizi Pavlos Kilisesi gibi Barok ve Gotik tarzında inşa edilen tarihi yapılar; Palazzo Doria Tursi - Belediye Sarayı-Cenova merkezinde "Via Garibaldi"'den "Piazza Fontane Marose" meydanına giderken iki yandaki konak ve saraylar- "Palazzo Ducale (Düklük Sarayı.. Yapımı 1200'lere dayanan bu yapı günümüzde pek çok sosyal etkinliğe ev sahipliği yapıyor ve Temmuz 2001’de de G8 Zirvesi’ne ev sahipliği yapmış.). Palazzo Ducale’nin Piazza de Ferrari ve Piazza Matteo’da iki ayrı kapısı var. Piazza Matteo tarafındaki kapısından çıkarsanız Cattedrale di San Lorenzo/S.Lorenzo Kilisesi’ne ulaşıyorsunuz(Rönesans Mimarisi’nin gelişmesinde etkin dini yapısı olarak kabul ediliyor. 5. veya 6. yüzyılda kurulduğu söyleniyor. Tavanlardaki fresklerin sanatsal değeri çok yüksek. Ünlü Medici ailesinin bütün önemli üyeleri, en büyük kiliselerden biri olan bu Katedral’de gömülü. Yapımına 1400’lü yılların başında başlanmış, ancak tamamlanması 100 yıla yakın sürmüş. Kilise, aralarında Donatello’nun heykellerinin de bulunduğu, çok sayıda sanat eserini barındırıyor.. San Lorenzo Katedrali’nde 2.dünya savaşında atılan ve patlamayan bombayı görebilirsiniz)..-Kraliyet Sarayı-"Porta Soprana" Ortaçağ şehir kapısIarı-12.yy’da yapılan Porta Soprana kuleleri ve Vakla kapısı..

12. yüyılda inşa edilmiş bu duvarlar Barbaros Duvarları diye de biliniyor - Sperone kalesi- Forte Diamante kalesi- Teatro Carlo Felice""-Brignole Tren Garı-Principe Tren Garı-Cenova ortasında feniküler(raylı taşıma aracı) tramvay - Şehrin merkezinde yer alan, mali ve ekonomik ticari merkezi olan; "Piazza di Ferrari meydanı"-Cenova'da Kristof Kolomb anıtı-Cenova'da "Belvedere Luigi Montaldo"'ya çıkmak için halk asansörü(Geç kaldık çıkamadık, kentin Panoramik resimlerini alamadım)- Galata Müzesi(Eski İstanbul’da bulunan ve bir Ceneviz kolonisi olan Galata’nın anılması için müzeye bu isim verilmiş. Evet; müze ismi; İstanbul’umuzun bir semti olan Galata’dan gelmektedir. Cadde, sokak v.b de de bu adı buluyorsunuz. Müze 2004 yılında Cenova’nın Avrupa Kültür Başkenti olması kapsamında liman bölgesinde kurulmuş) Amerika’yı keşfeden büyük denizci Kristof Kolomb’un Evi(Cenova denince akla ilk gelen isim Kristof Kolomb oluyor. O, gençliğini Ligurya’da geçirmiş. Görmek için Dante Meydanı’na gidilmeli. Porta Soprana’da bulunan ünlü kaşifin büyüdüğü bu ev şimdi bir müze olarak geziliyor. Ancak bu bölgede birçok evin Kristof Kolomb evi olduğu iddia ediliyor.
İtalyan Rivierası'nın Başkenti Cenova tam bir motosiklet kenti.





İtalya genel olarak motosikletin çok kullanıldığı bir ülke fakat burada daha fazla..Cenova yoğun uluslararası müzik festivallerinin yapıldığı yer aynı zamanda. Antik Limanda( Porto Antico) görülmesi gereken başka bir yer de Cristof Columbus'un gemisi muhteşem. John Christopher Depp in karayip korsanları filminde kullanıldıktan sonra parayla halka açılmış.

John Christopher Depp in karayip korsanları filminde kullanıldığı gemiler
Roman Polanski'nin "Korsanlar" ("Pirates") filmindeki Neptün Kalyonu Şimdi Cenova'da
1407 yılında Ceneviz Cumhuriyeti'nde kurulmuş, Avrupa ve dünyanın en eski bankalarından birisi San Giorgio Bankası (Banco di San Giorgio)dir. Banka merkezi 1260 yılında birinci Ceneviz Dukası Simone Boccanegra’nın amcası Guglielmo Boccanegra’nın emri ile inşa edilmiş olan San Giorgio Sarayı’dır (Palazzo San Giorgio). San Giorgio sarayı (Palazzo San Giorgio) sarayının bir dönem hapishaneye dönüştürüldüğü ve Marko Polo’nun konuk olduğu söylenir.



Bocca d’Asse ise, kıyıda yüzyıllar boyu şehrin kalbur üstü kesiminin yaşadığı eski görünümlü bir mahalle. Üst üste yığılmış gibi görünen rengarenk evlerden oluşuyor. Bir çeşit Akvaryum burası. Kordon boyunca yürüyerek Cenova'nın merkezine yaklaşık 1.5 saat mesafede..
La Lanterna(Deniz feneri park alanı), Ortaçağ’dan kalma bir deniz feneri, Cenova'nın en önemli tarihi yapılarının başında geliyor. Liman bölgesinde yer alıyor. Yaklaşık 40 metrelik bir kayalığın üzerine inşa edilmiş. La Lanterna’nın ışığının 50 kilometre uzaktan bile görülüyormuş. Hem Cenova manzarasını görmek, hem de muhteşem Akdeniz manzarasını izlemek için fenerin gözlem teraslarına çıkamadık..
Kardeşim nasıl anlatayım? Gerçekten anlatılmaz, yaşanır ve yazılır; benim yaptığım gibi..
16. ve 17. yüzyıllara ait tarih dokusuyla Ferrari Meydanı Principe tren istasyonundan yürüyerek 15 dakikada Ferrari meydanına ulaşılabilir. Burası gotik ve barok binalarla çevrelenmiş, ortasında fıskiye olan dikdörtgen şekilli bir meydan..Meydandan şehrin dört bir yanına uzanan sokaklar ve caddelerden oluşuyor. Limana doğru inen sokaklar ise, şehrin yeni dokusunun eski ile buluştuğu, barların ve kafelerin kaldırımlara taştığı, sanat eserleri satan birbirinden şirin dükkanların yer aldığı cennetin izdüşümü adeta. Çevresindeki lüks ve gösterişli büyük yapıları(palas) ile muhteşem bir meydan. Cenova’nın adeta kalbi…Piazza De Ferrari havuzu herkesin buluşma noktası ve bu havuz Ferrari ailesi tarafında yaptırılmış.

İlk sosyalist partinin kurulduğu Cenova’nın diğer bir simgesi ünlü borsa binası ”Palazzo della Borsa”. Bu yapıya paralel iki cadde bulunuyor ve bunlardan birinin ismi ”Via(yol) XX Settembre”. Bununu yanı sıra; Ferrari Meydanından kolayca ulaşabileceğiniz ve de alışveriş yapabileceğiniz zengin mağazaların bulunduğu ”Via Roma” ve ”Via 12 April” caddelerini söyleyebilirim.
 
Palazzo della Borsa

Bir şey dikkatimi çekiyor; evlerin üstü park yeri haline getirilmiş. Şöyle ki kot üstüne yapıya izin vermeyerek son tabliyeler park yeri haline getirilmiş. Hazreti İsa’nın doğuşundan sonraki 3. günde ilk Hristiyan şehidi olan Aziz Stefan(Çelenk anlamında) Kilisesi karşısındaki teraslar hep araba park yerleri. Sonradan Hristiyan olan ve önceleri Hristiyanlara işkence eden Tarsusulu Yahudi Azizi Pavlus’un öldürttüğü söylenir, Aziz Stafan’ı..
Cenova’nın Seri A’da oynayan 2 takımı var; Biri Cenova’nın doğu yakasındaki Genoa(Genoa Cricket and Football Club-1863) ve diğeri Unione Calcio Sampdoria(1946) “UC Sampdoria”; 1891 yılında kurulan Sampierdarenese ile 1895 yılında kurulan Andrea Doria adlı iki takımın 12 Ağustos 1946 tarihinde Cenova'da birleşmesiyle oluşmuş ve tam adını "Unione Calcio Sampdoria" olarak belirlemiştir. Genoa CFC Juventus, Milan ve Inter'den sonra en çok Serie A şampiyonluğu (9) kazanan kulüptür. Galatasaray’ı çalıştıran Roberto Mancini’nin ünlendiği takım olan Cenova’nın batı yakasının takımı Sampdoria’nın ise tek şampiyonluğu vardır(1990-91). Mancini; Sampdoria forması giydiği 15 sezonda 1 Kupa Galipleri Kupası ve 4 İtalya Kupası sevinci tadan Mancini, 1990-1991 sezonunda da kulübün tarihindeki tek şampiyonluğunda forma giyen oyunculardan biri oldu. Birbirlerine üstünlükte 108 derbi maçında Sampdooria(35), Genoa(28)’ya karşı üstün. Avrupa’da da Sampdorıa üstün ve populer.

 

Kritof Kolomp evi ve anıtı

İtalya’da futbolun başladığı kenttir Cenova(1863). Ve İlk futbol takımının adı da; bir İngiliz tarafından 1863'te İngiltere’yi temsil etmesi için kurulan Cenova kriket ve futbol Kulübü’dür.
Osmanlı’nın Cenevizliler olarak andığı Cenova halkı 12’nci yüzyılda gemicilik ve deniz ticaretinde söz sahibi oldular. Korsika Adasını ele geçirerek Ceneviz Cumhuriyeti’ni kurdular.
Cenevizli denizci Kristof Colomb’un 1490’lı yıllarda Yeni Dünya’yı keşfi ile dünya ekonomisi ve ticaret rotalarındaki değişim Akdeniz’in dolayısı ile Ceneviz’in önemini azalttı, yine de Cenova ticaret geleneğini ve güç odaklarının ilgisini çekmeyi sürdürdü. Cenova 1499-1528 yılları arasında Fransız egemenliği altına girse de Haçlı Donanması’na komuta etmiş Cenevizli AmiralI ve Paralı asker(condottieri) Andre Doria, Fransız egemenliğine son verdi; ancak 1538’de Preveze Savaşı’nda Barbaros Hayrettin Paşa’ya yenildi. Napolyon Bonapart 18’inci yüzyılda gerilemeye başlayan Cenova’yı işgal ederek Liguria Cumhuriyeti’ni kurdu. Cenova 1805’te kısa bir süre Fransa’ya, ardından 1860’da İtalya’ya katıldı.
 

St. Lorenzo Katedralı



Çok zengin sanat, müzik, gastronomi, mimarı ve tarihsel özellikleri nedeniyle Cenova 2004 yılı için Avrupa Kültür Başkenti olmuş.
Cenova’nın sembolü 2 tarafa bakan Griffin adı verilen mitolojik bir yaratıktır. "Griffon" veya "Griffin", genellikle aslan vücutlu, kartal kanatlı ve kafalı mitolojik yaratıktır.
Denize inen dik sokkalara sahip Cenova bir denizci kenti. Cenova’da turist otobüslerinden ayak bastı parası alınıyor.


1944’teki Alman bombardımanında arka mahalleler oluşmuş.
Faşizmin kurucusu Benito Musolini bir demet insan anlamına gelen “faşo”’dan esinlenerek faşizmi kurduğu söylenir.
Cenova’daki en büyük bulvar ve Victoria meydanı Musolini tarafından açılmış.
Preveze deniz savaşında(28 Eylül 1538) Barbaros Hayrettin paşaya yenilmesine karşın kahraman görülen ve hala İtalya’da etkin köklü ailelerinden Dorialardan gelen Andrea Dorya’nın adını taşıyan Liseden geçiyoruz. Lisenin bulunduğu bulvarı kesen 20 Eylül caddesindeki bazı binalar 1944 Alman bombardımanından kurtulmuş, onları izliyoruz.
4 ve 5. Yüz yılda yapılan siyah ve beyaz çizgili San Lorenzo Katedrali ya da St. Laurence Katedralin olduğu Via San Lorenzo cad 35/R’deyiz. Yiyebileceğimiz şeyler arıyoruz, o ne Türk mutfağ karşımızda. Giriyoruz içeri birbirine ve de Anadolu insanına benzer 2 genç adam. Tanışıyoruz Haymanalı Yalçın Daldal ve Şükrü Daldal kardeşler. Söyleştik. Döner yedik, fakat Ankara döner tadını yakalamasalar da hoşumuza gitti..
Gezegenimiz gerçekten bir köy..AMERİKA hemen yanı başınızda. Kristof Colomb büyük hata yapmış. Amerika’yi keşfetmek için beklemeliydi, anında hemen keşfederdi. Bu denli eziyet çekti adını bile veremedi ve Amerigo Vespucci kıtaya sahiplendi.
 

Garibaldi heykeli
Gerçi biz de daha Amerika’yı keşfedemedik, ancak İtalya’ya ulaşabildik.
İtalya köyümüzün hemen ayağının dibinde. 12 Temmuz sabahı 08:00’e dek Ankara’daydık, Saat 13:00’te Cenova’da, 14:00’te Portofino’daydık..
İnanın, Cenova’ya iner inmez klaksyon sesleri durdu. Meğer buarada klaksiyon hayvanlara çalınıyormuş, bizdeki gibi öndek araçlara ve insanlara değil..
Dünya evet küçüldü, fakat egemenler de küçüldü ve de adileşti, köyümüz gezegeni yok ediyorlar..
İtalya’da Sabah kahvaltıları genellikle tatlı ağırlıklı; Çikolatalı Kruvasan, Karamelli Cornflakes (Mısır Gevreği), çay, İtalyan limon likörü olan limon cello, kekler ve İtalyan peynirleri. Bazılarıyla yabancı yabancı bakışıyoruz. Hiç de kahvaltı kültürümüzle bağdaşmayan şeyler. Doğru, pastırmalı yumurta veya omlet isteyemezdik her hal..

La superba(kibirli-değişken yıldız) diye anılan Cenova gezisinde trafik İstanbul ve Ankara gibi yoğundu, fakat tek bir klakson sesi yoktu.
“Bir taşla 2 kuş” deyimi bizim için “1 taşla 4 kuşa” dönüştü; İtalya, Monaco, Fransa ve İsviçre’yi göreceğimiz için..

NİCE:

Bugün, Fransa’ya gideceğiz; Fransa’nın Nice kentine ve de ardından Monaco Prensliği ve mahallesi Monte Carlo’ya geçeceğiz.
Gün; 13 Temmuz 2014, Saat 07:30.. Mavi kıyı-çevresindeki çok sayıda şehir ve kasabadan oluşan güneş, deniz, tarih vb ile ünlü zengin tatil bölgesine Cote d’Azur, yani bir diğer adı Fransız Rivierasının güzel ve rahat yollarında ilerleyeceğiz, Monaco ve Nıce’e gitmek için. San Remo, Ventimiglia ve Menton’u transit geçip Monaco’ya ardından Beaulieu, Villefrance, Cap Ferrat ve Eze Tarihi Köyünden sonra, ‘İtalya Birliğinin kurucusu’ Giuseppe Garibaldi’nini doğduğu(1807-1882-Mezarı Sardunya adasında) Nice(Nizza)’e ulaşacağız. Nice bir zamanlar İtalya’ya aitti ve Sardunya krallığına bağlıymış. İki Dünyanın Şövalyesi yapılan Garibaldi İtalya Devleti'nin kurulmasına öncülük etmiş. İtalyanlar tarafından İtalya'nın en büyük kahramanı ve yurtseverlerinden biri olarak kabul edilir. Kişisel olarak pek çok askeri mücadeleyi yönetti ve birleşik İtalya düzenini getirmiş.

3 saatlik yolumuz var..Hedef, Nice..Torino sapağını geçtik. Karşımızda Dora nehri. Kuzey İtalya'da içindeki Vantimiglia bölgesindeyiz. Küçük koylarıyla mavi dil bölgesi diye betimlenirmiş. Ventimiglia kuzeybati İtalya'da Ligurya bölgesinde İmperia ili'ne bağlı ve Italya-Fransa sınırında bulunan bir beldedir aynı zamanda.. Doğu Karadeniz coğrafyası sanki. Farkı, tepelerinde inziva yeri manastırlar olması. Genova'dan 150 km uzaktayız.






Rehberimiz Bedriye Gül Başlangıç her kent ve bölgeye gelmezden anlattığı gibi Nice’i de gelmezden anlatıyor.
Nice, Paristen sonra en çok uçak inen kentmiş. Yorulduğum için saymaktan bıktığım tünellerden geçiyoruz. Asla binlerce yılda oluşmuş koyları ve falezleri yok etmemek için yolları sahilden geçirmiyor. Doğu Karadeniz duble sahil yolu aklıma geldi..


Tünelleri sayarken ve görsellerken aklıma Albert Einstein’in 2 özlü sözü ile sitem etmek geldi insanlara 1- Dünya yaşamak için tehlikeli bir yer, ama kötü insanlar yüzünden değil, bununla ilgili hiçbir şey yapmayan insanlar yüzünden.2- Üçüncü dünya savaşında hangi silahlar kullanılacak bilmiyorum, ama dördüncü dünya savaşında insanlar taş ve sopalar kullanacaklar:
Cod D'azur'un başkenti Nice



“ ‘Dünyalı olmamıza karşın, “Türkiyeliyiz, Fransalıyız, Almanyalıyız v.b” diyerek dünyalı olduğumuzu unuturuz. İtalyanlar da bizim gibi dünyalı. İtalya’daki ve Türkiye’deki İnsanların, hayvanların, yeşilin, mavinin, börtü böceğin ve tüm bunları birbirine ulaştıran yolların, kısacası doğa ve doğanın da dünyalı olduğunu düşünmeye başladım. Sadece Adem ile Havva’nın gökten düşmediği, ekip biçtikleri dünyanın da gökten düştüğünü, her insanın kardeş oluğunu, yaşadığı habitatın ortak olduğunu düşleyerek sorgulamaya başladım: Neden birbirlerinden duygularını uzak tutarlar; dinleri ve dilleriyle? Neden zehirli örümcek ağları misali sınırlar örerek birbirlerinden uzaklaşırlar? Akıllı olduğumuz için mi, yoksa akılsız hayvanlar kadar düşünemediğimiz için mi? Diller de yaşlanır ve ölür, dahası ortak dilimiz olmadığı için biz öldürüyoruz, tıpkı ortağı olduğumuz dünyayı öldürdüğümüz, ışığını söndürdüğümüz gibi....




1973'te, Fransa'nın Nice kentinde adına “Chagall Müzesi” açılan Fransız vatandaş ‘Yahudi kökenli’ ünlü ressam Marc Chagall; “Işığın peşinden koştuk ve Fransa’da kendimizi bulduk” der. Rüzgara, yeşile ve maviye vurgu yapan resim ve yazıları ile ünlü… Gerçekten batının ışığı ülkemden çok, bunu İtalya’da, Fransa’da, Monaco ve İsviçre’de gördüm. Acaba onlar mı, yoksa biz mi cennetin izdüşümü ülkemizin ışığını kısıyoruz..
Nice kordonboyu İzmir kordonboyundan güzel değil


Avrupalılar bize Osmanlı değil Türk diyorlarmış. Örneğin Nice’i fetheden Barbaros Hayrettin Paşaya Türk Barbaros derlermiş(1542-1546 İtalya Savaşı'nın bir parçası olan; Fransa-Osmanlı ittifakı çerçevesinde Osmanlı İmparatorluğu ve Fransa Krallığı gemilerinden oluşan donanma, Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu'na bağlı olan ve Savoie Dükalığı tarafından yönetilen Nice şehrini ele geçirdi(1543)..
Fransa’da da İtalya’dakiler gibi Kuzey Afrikalılar yoğunluktaymış. Aslında biliyoruz hepimiz, de Fransa’daki varoş isyanlarını.. Yaa; Paris’te 27 Ekim 2005’de iki Mağrip kökenli gencin polisten kaçarken sığındıkları elektrik trafosunda çarpılarak yaşamlarını yitirmeleriyle başlayan, Fransa’nın 300 kadar kent ve semtine yayılan ve polisin uzun süre kontrol altına almayı başaramadığı isyanı. Aslında siyasilerin politik rant adına yarattıkları bir sonuç, her ne kadar kapitalizmin mağduru olan “göçmen varoş gençliğinin düzen karşıtı hareketi” desek de..Almanya bu olguyu her ne kadar disipline ederek geçiştirse de kaçınılmaz olarak yaşayacaktır. Ülkemiz 2002 sonrasının politikaları(aslında Özal dönemi Peşpergeler ile başlatıldı) Irak ve özellikle Suriye göçmenleriyle yaşatılır oldu..




Fransa karayolunu da bizdeki gibi İtalyan Astadı şirketi yapıyor. Son olarak ülkemizde; 3. Köprü ihalesini kazanan İtalyan Astaldi´nin Başkanı, "Sadece müteahhitlik işleri için geldiğimiz Türkiye´de yatırım yapıyoruz. Burası ikinci evimiz" diyebiliyor. Sormak gerek, acaba boğazlar ülkesi İtalya’da kaç boğaz köprüsü inşa etti. Dahası; Bonifacio Boğazı, Messina Boğazı ve Otranto Boğazı’nda kaç boğaz köprüsü var?.. Bir tane. O da, benim bildiğim İtalya ve Sicilya’yı birbirine bağlayan Mesina boğaz köprüsü 2010’larda bitti.. Coğrafyamızı nasıl pazarlıyoruz batılılara. İtalya’da HES’de yok, Nükleer de yok. İtalya sularım azalır diye HES’leri nükleer kadar tehlikeli buluyor. Sahil yolları da yok. Adamlar sahillerin doğasını korumak için, dantela gibi örülü koyları ve falezleri koruma adına kuşaklama yöntemiyle yolları içerden geçmişler tünellerle, dön-dön yollar bitmiyor. Adamların yolları yapan Astaldi diye dünya devi şirketleri var, bizim böyle şirketimiz olacak dantel gibi örülü sahilleri oydururuz.. Deprem kuşağında olduğu için yapay yapılaşmalarda çok hassaslar. Termal kaynakları değerlendiriyorlar..Güney İtalya yoksul, Kuzey İtalya varsıl. Kuzeyliler Güneylilere topraktan gelen adam diyorlar ve Güneylileri yük olarak görüyorlar. Bizdeki maraba yakıştırması. Triona termik santralini geçerek Nice’e yaklaşıyoruz. Bu bölgede seracılık yoğun. Batı coğrafyasının doğasını yok etmeyi bırak bahçe düzenler gibi düzenlemişler veya adeta düzenlemelerle rekreasyon, yani park, bahçe; dinlenme, yürüme, nefes alma alanına dönüştürmüşler ve öbek-öbek yerleşim yerleri oluşturmuşlar. Adeta turizm buketleri gibiler sahil yerleşkeleri ve arkasında doğa..
Nice’te mülk edinen Türk çokmuş. Saat 08:51, Andora Alassio’da mola verdik.

Nice körfezine bakışlarımız:








Tur Otobüsü ‘nün sahibi ve sürücüsü Diego De Fererai. Dedeleri Arjantin’den gelmiş. Arjantinli değiliz, büyük dedelerimiz Arjantin’e çalışmaya gitmişlerdi ve sonra tekrar İtalya’ya döndüler diyor. İsa’nın 12 havarilerinden olan ve Ermenistan'da canlı canlı derisinin yüzüldüğü için dericilerin azizi kabul edilen Aziz Bartolomeus’de Arjantinli İtalyan imiş.
Bussana Vecchia’yi geçtik saat 09:44’te. 1887 yılında bir deprem nedeniyle terk edildiği için hayalet kasaba deniyormuş. Yenilenmiş ve 1960'ların başlarında sanatçıların uluslararası toplulukların düzlemine dönüştürülmüş..Fransa sınırı ve Sanremo’ya yakın. 

Villefranche-sur-Mer kasabası ve Villefranche-sur-Mer koyunu panaromik gören tepe:




Armanda Dı Tagıa’dayız. Alplerin tepelerini izliyoruz. İlk kez görüyorum fakat yabancısı değilim, çünkü Doğu Karadenizliyim. Evet, tıpkısını aynısı, fakat değerini bilmiyoruz. Sanremo’dayız, saat 09:50. Antik Romalılar tarafından kurulmuş olan Sanremo’dan ve Savona limanından geçtik. Remo-Monte Bignöne arasında (zamanında Dünya'nın en uzunu olan) bir telefrik hattı mevcüt. Son Osmanlı hükümdarı olan VI. Mehmet Vahiddedin de İstanbul'dan ayrılmak zorunda kaldıktan sonra 11 Haziran 1923'de Sanremo'ya yerleşmiş ve bu şehirde 15 Mayıs 1926'da vefat etmiş. kuzey İtalya'nın Ligurya bölgesinde Imperia(Başkomutan) ili ‘ne bağlı Ligurya Denizi sahilinde bir yerleşim merkezi ve bir komün. Hepimiz San Remo’yu müzik festivallerinden anımsarız. Sanremo Muzik Festivali'nin yapıldığı Ariston Tiyatrosu buradadır. 1951den beri her yıl yapılan Sanremo Müzik Festivali Sanremo'da Ariston Tiyatrosunda yarışma şeklinde yapılmaktadır. Bu festival İtalyan televizyonundan Dünya'ya yayınlanmaktadır. Eurovision Şarkı Yarışması'na ilham sağladığı kabul edilmektedir. İlginç bir bilgi: “1. Dünya Savaşı sonrası 19 Nisan 1920 de Osmanlı Devletini parçalamak için San Remo’da bir konferans toplanmış. Ve; 26 Nisana kadar süren görüşmeler sonunda Sevr Antlaşmasının koşulları/yaptırımları için son biçimi verilmiş kent..San(Aziz) Remo; mücize gösteren kişi olarak anlatılır. Ve anında Bordigerha beldesindeyiz. Kuzeybati İtalya'nın Ligurya bölgesinde İmperia ili'ne bağlı bir belde iken. Günümüzde Ventimiglia şehirsel alanına bağlanmış.
Artık, Ventimiglia yolu bitti ve Fransa’ya girdik, saat; 10:01.

Villefranche-sur-Mer kasabası ve Villefranche-sur-Mer koyunu panaromik gören tepedeyiz:










Milliyetçi Fransa’dayız. Nice’yi Marsilyalılar, Marsilyay’yı da bizim Foçalılar kurmuş. Anadolu insanı, yani Foça’dan M.Ö. 600 yılında yola çıkan İyonyalılar bundan tam 2600 yıl önce burayı keşfetmiş ve koloni kurarak kendine vatan yapmışlar. Bu yerleşimden sonra yıllarca Foça-Marsilya arasında ticaret gelişmiş ve Foça’nın üzümünden yapılan şarap ve zeytininden yapılan yağ; Marsilya’da alıcı bulmuş.
Marsilyalılar şehirlerini kuran atalarını unutamamışlar ve eski liman girişine bir tabela asıp “Gezdiğiniz bu şehir, M.Ö. 600 yılında Foça’dan gelen denizciler tarafından kurulmuştur” diyerek köklerinin Anadolu’ya dayandığını belgelemişler. Bu noktada bir Antrparantez açmak istiyorum; “Antik çağdan beri Anadolu uygarlığı Akdeniz ve Ege’de egemen olmuşlar, etkin olmuşlar, ticaret, kültürel ve spor alanında. Özellikle Anadolu Egesinden giden atletler olimpa dağında yarışmışlar. Peki Olimpiyatların Anavatan’ı neden Yunanlıların oluyor, Ege uygarlığını değil mi, dahası Anadolu’nun oluşturduğu Ege uygarlığının..”

Villefranche-sur-Mer koyunu panaromik gören tepedeyiz

Belvedere’yi geçtik. Ve Fransa’da da Tüneller başladı. Grimaldi tünelindeyiz. Grimaldi; oldukça geniş ve çok kolları olan Cenevizli soylu bir ailenin adı. Ailenin en önemli kolu günümüzde Monako Prensliğini yönetmekteymiş. Gima giralda Güney Fransa’daki mavi sahillerin ve endemik bölgenin seyrine doyum olmuyor. Fransanın incisi denen, tarihi ve doğa dokusu varsıl masalsı kent Menton ve bölgesindeyiz. Sahil kentlere inmek için korniş(eğimli coğrafyadaki çay seti benzer yollar) yollardan süzülmek zorundasınız.
Saat; 10:29 Nice’deyiz..800 yıl Arapların egemen olduğu bölgede..Nice’de 800 yıllık Emevilerin egemenliğini, dahası İslamiyet’in yayılmasını durdurmak adın Şehir devleti Papalık kuruluyor..Ortdoksları yoğun olduğu ve genelde İtalyancanın konuşulduğu, tarımı ve peyniri ünlü 350 bin nüfuslu Nice’deyiz. Meridyen otelde kalacağız. Parkları geniş, Meyveli turtalarıyla bilinen pastaneleri çok. Ayrıca 65 yaş üstü 3. Üniversitelerin olduğu, Fransa’nın güneyinde bulunan ve Cote de Azur olarak anılan bölgesine başkentlik yapan Nice’de.. Fransa’nın Akdeniz kıyısındaki en büyük şehri. Sessiz, kentleşme güzelliği, sakin yaşamı, muhteşem plajları ve tarihi yapılarıyla Fransa’da en çok ziyaretçi çeken bir kent. Caisse d'Epargne(tasarruflar bankası) izliyoruz, yen Nice’de.. Yukarıda belirttiğim gibi; Paris’ten sonra en çok uçak inen kent. Gezeceğiz, göreceğiz ve yazacağız. Özellikle yakın çevresinde bulunan Monaco, Monte Carlo, Cannes gibi, farklı doğal özellikleri veya çekiciliği olan ve ilgi çeken yerler(destinasyon) görmek için de harika bir seçim Nice.
Saat 11:30 Ve Vieux Nice’deyiz. Yani eski Nice’de..Merdivenlerden indik, daracık sokaklar adeta muze koridorları gibi. Buralar eski Yahudi gettolarıymış. Nazi döneminde güneş batıncaya dek yasakların sürdüğü gettolar. Nice Palais de Justice (Adalet Sarayı) Meydanı muhteşem. Liberté, égalité, fraternité; "Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik" anlamına gelen Fransızca özdeyişi yansıtan saray. 1789 Fransız İhtilali'nin simgelerindendir. Eski Fransız Frank'ının arkasında da yazılı olan olan bu söz, bugün Fransız Avrosu'n yazılıdır.



Alışveriş, eğlen-dinlen(rekreasyon), yeme içme gibi fonksiyonlarla çevrelenmiş, ana yaya aksına, yani; Promenade kısmına gideceğiz. Evet; Süper cadde, kordon canım..Dahası; Almanca, İngilizce ve Fransızca aynı anlama gelen ‘özel gezinti yolu’ olan Promenade des Anglais’deyiz. Saat; 11:46. İkinci dünya savaşından sonra İngilizlerin anısına adi "İngiliz gezintisi" olarak değiştirilen yol. Söylencelere göre İngiliz olan ve 19. Yüzyılda Fransa’ya yerleşen hukukçu ve din adamı Rahip Lewis Way tarafından oluşturulmuş bir yol. Ne olursa olsun İzmir Kordonboyundan güzel değil. Burası; Nice’in en ünlü ve en çok ziyaretçi çeken bölümü. Bitişik nizam üslubunu çağrıştıran sıralanmış tarihi binalar içinde hizmet veren otel ve restoranlar varsıl görsellik sunuyor sunmasına da varsıl olmanızı da gerektiriyor, çünkü kalmak ve yemek çok para..Bizler, ancak paramız kadar eğliyoruz…




Görülmek için değil, yaşanmak için yaratılmış bir doğa ve kent..Haklısınız, herkes yaşarsa, bizim bazı kıyı kentlere ve doğaya dönüşür..Batı kıyılarda yaşamasını biliyor, doğada yaşamasınını biliyor. Dahası doğasına, doğanına, tarihine kısacası coğrafyasına saygılı ve sahipli..
13 Temmuz 2014, 11:00 Ve Vieux Nice’deyiz. Yani eski Nice. Eski Nis olarak anılan bu bölge şehrin daha eski ve tarihi yapılarını görebileceğiniz bölge. Şehri sembolize eden hediyelik eşyalar alabileceğiniz küçük, sevimli dükkanlar var.
Vieux Nice(eski Nice), Nice’nin özü, yüreği, eski(Vıeux) Nice’nin de özü, dahası Fransa’nın kültür yanstıcısı Cours Saleya, yani çiçek pazarı.


Ekmen tapınakları denen La temple des paıns’de kuru pasta benzeri şeyler alarak, Çiçek pazarına(Cours Saleya) geçtik.Bizim pazarların edeplisi. Bir tek çığırtkan yok “ablaaaa, gel, geeeel..” sapık satış krizleri yok. Bir yerden sessiz çığırtkansi bir ses duyduk, vardık yanına Türk olduğunu söyledi, başka bir şey söylemedi, geçtik, tebessüm ederek. Rengine göre mis kokulu sabunlar, doyumsuz çıldırtan çiçekler, takılar, yemek takımları, fincanlar, sebze ve meyve ve de yerel otantik ürünler. Tüm bunlar bizdeki gibi tezgahlarda.. Etrafı cafe ve lokantalar dolu olduğu için yiyecekle ve leblebi unundan yapılan bir tür kızarmış ekmek ‘yerel yiyecek’ Socca da yiyebilirsiniz, Ton balıklı Niçoise Salatası da..
Yarın(14 Temmuz), Fransa Ulusal Bayramı. Hazırlıklar yapılıyor. Saat 12:30, tekrar kordon boyundayız( Promenade des Anglais).. Banklarda oturan çok,. Kıısa bir mola verdik. O da ne; bankın önü tertemiz. Yanımızdakiler çekirdek çıtlamasına karşın onların bank önü de tertemiz. Meğer Fransa’da çekirdekler çıtlanıp yere dökülmüyormuş. Her otelin sahilde plajları var, bunlardan biri de “Palce Beau Rivage(güzel kıyı plajı)-“ fakat aralarında halk plajları da var.. Ececan denize girdi, bizde kuma..Saat, 13:05 Port Le Lince(Nice limanı)’i gezdik.

Çok bilinen Fayette mağazasının da bulunduğu en ünlü alışveriş caddesi Jean Medicine Caddesi, Nice’i tepeden seyretmek isteyenler için antik Roma kalıntılarının ve 20. Yüzyıl‘ın ünlü ressamlarından Henri Matisse müzesinini olduğu, Meryem Ana Heykeli, manastırı ve gizemli atmosferiyle Cimiez tepesine, yine kent manzarası için Kale Tepesini(Colline du Château), Nice’in merkezi Massena Meydanı, Notre Dame de Nice Bazilikası(Hristiyanlığın ilk ibadet yapısı), Fransız şaraplarının üretim aşamalarını yerinde görebilmek için şarap Tadım Turları..Tüm bunlar Nice’nin görülesi güzellikleri.
Ve, saat 13:23, Fransız Rivierası’nda 30 bin nüfuslu ve bir dönem Partizanların direniş merkezi Villefranche-sur-Mer kasabasındayız. Fransız Rivierası'nın en güzel 'altın boynuzu(Corned'Or)’ burası. Fatih’in oğlu Cem Sultan’ın sığındığı yer. Liman bölgesinde deniz çok derin olduğundan Büyük Cruise gemileri buraya yanaşabiliyor. Yolcular gemiden botlarla karaya çıkarılıyor.
Villefranche-sur-Mer koyunu panaromik gören tepede, Diego Enrike De La Ferrarı mola vererek bu cennetin izdüşümü koyun dakikalarca görselledik..


























Monaco, Nice ve Tarihi dokusuyla dikkat çeken Eze Köylerine çok yakın olan bölgede gezilip görülmeye değer bir çok yer bulunuyor.
Bu güzellikler karşısında biraz bildiğim Fransızca’yı da unuttum..
Fransa’nın güneydoğusundaki Provence-Alpes-Côte d'Azur bolgesinde, Nice’in hemen yakınında yer alan Grasse’deyiz. Parfümün başkenti deniyor...








Grasse, Cannes şehrine 20 km mesafede küçük bir şehri. Bu küçük şehirde dünya parfüm imalatının %60'ı gerçekleşiyormuş. Geşmişi 16. Yüzyıla dayanıyor. Grasse'in üzerinde her daim parlayan güneş ve ve portakal gibi narin çiçeklerin yetişmesine olanak veriyormuş. Kentin şekerli meyveleri de ünlüdür. Kentin şekerli meyveleri de ünlüdür. Bu nedenle; 17. yüzyıla parfüm üreticileri ve eczacılar bu şehre yerleşmeye başlamışlar. 1729 yılında da bu üreticiler varlıklarını resmi olarak ilan etmişler. O gün bugündür Grasse bu unvanını hiçbir şehre kaptırmamış. Burada Fragonard Parfumeur adlı bir fabrika var. Bu firmanını Ortaçağ tarihi Eze köyünde(Ez Vilaj), Paris ve Nice’de mağazaları bulunuyor. İlginç bir yer çünkü fabrika, 18. yüzyıl Fransız saray ressamı Jean-Honoré Fragonard'dan alan Fragonard Müzesine dönüştürülmüş. Eski yöntemlerle çiçekten esans çıkarılıyor, parfüm, krem ve sabun üretiliyor. Parfümleri 5 ila 10 sene arası muhafaza edebilen, içi cam kaplı alüminyum ambalajlarda satılıyor.
http://www.yusufbulut.com/index.php/12-insan/77-italya-fransa-monaco-ve-isvicre-ye-dogrusu-avrupa-ya-ilk-kez-gitmemin-oykusu-1
ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
GEZ-GÖR-YAZ
evesbere@mynet.com
evesbere@gmail.com
sevket-che@hotmail.com.tr
GSM.0506 609 00 32

İTALYA, FRANSA, MONACO VE İSVEÇ’E, DOĞRUSU AVRUPA’YA İLK KEZ GİTMENİN ÖYKÜSÜ-2..

MONACO:

Saat, 14:41 Monaco Prensliğindeyiz. Monegasque lehçesi(yerel Ligurian lehçesi-karma dil) ve Fransızca(resmi dil) yanında, İtalyanca ve de İngilizcenin konuşulduğu 32 bin nüfuslu yer. İlginçtir ki; gerçek Monacolu 8 bin kişiymiş. Monaco,1291 doğumlu, fakat 1861 yılında bağımsız prenslik haline gelmiş. Üç bölümden oluşuyormuş: Prens Albert’in yaşadığı sarayın bulunduğu en eski bölüm olan Monaco Ville, Kumarhane yani İspanyolca ’da “Charles’ın Dağı” anlamına gelen Monte Carlo ve bu ikisinin ortasında yer alan liman bölgesi La Condamine’dan..

Monaco gümrük girişi:





Monaco asilzadelerin evleri



Prenslik sarayları:



Devasa yapılarla sonsuz betonlaşma karşılıyor. Yine de etraf turistten geçilmiyor. Üstelik fiyatlar yüksek. Ben taksidi sevmem, bu nedenle ne olursa olsun Monaco, Fransız Riviyera’sına yolu düşenlerin uğraması gereken bir ülke. Paranın gücünü en net hissettiğiniz ülke. Montecarlosu(Kumarhane) , Sarayı, Katedralı ve Oşinografi Müzesi Monaco’nun görkemine görkem katan olmazsa olmazları. İki kilometrekarelik alana sıkışan Monaco’nun ordusu 80, filarmoni orkestrası 100 kişiden oluşuyor.

Monaco Prensi asla ev satışlarına, dolayisiyle alışlarına çok özel durumların dışında izin vermiyor.
Bağımsız görünse de Monaco, Fransa’nın parçası gibi. Çünkü; Monaco 1860 yılındaki referandumda üçte ikisini Fransa’ya kaptırmış. Fransa’da, Casino ile Monaco’yu dünyaya bağlayacak, turizme açacak bir tren hattı ve sahil yolu yapmış.




Monaco’da endüstriyel kimya gelişmiş. Dünyanın büyük mimarları ve projeleri burada. Dolgular yaparak binalar çıkılmış.
Görülmesi gereken ve gördüğümüz yerler:
Monaco Kraliyet sarayı, Saray bahçeleri. Kraliyet Sarayı'nın içine giremedik, çünkü, gezmek, özel izinlerle veya halka açık olduğu belirli zamanlarda gerçekleşiyor. Saray Meydanı’ndaki Grace Kelly ve Prens III. Rainier’in mezarlarının bulunduğu Katedral, iç şehir ve Sarayın önündeki nöbetçi askerlerin nöbet değişimi ve Monte Carlo’nun panoramasını izlenmek ve görsellemek çok güzel. Kraliyet sarayı ve kraliyet ailesini koruyan askerlerin tamamı Avrupa'nın tamamından gelen para karşılığı çalışan kişilermiş. Sarayın içinde bulunduğu alan kale ve içerisindeki yerleşim alanı Monako Ville olarak geçmekte ve bu bölgede kraliyet ailesine mensup kişiler yaşamakta—Botanik bahçeleri.



Monte Carlo panoraması:











Prens I. Albert tarafından 1910 yılında yaptırılan ve Fransız okyanus uzmanı kaptan Jacques-Yves Cousteau adıyla anılan Oşinografi/Oceanographıgue) Müzesi. Müze için La Turballa’dan getirilen 100.000 ton taş kullanılmış. Müzede yer alan koleksiyonlar: doğa tarihi, bilimsel araçlar (koleksiyon, ölçüm, denizaltı keşfi, gemicilik),sanat eserleri (işlenmiş deniz kabukları, heykeller, maketler, madalyalar, madeni paralar, damgalar), Prens I. Albert ile ilgili objeler, illüstrasyonlar (tablolar, suluboya resimler, bilimsel çizimler, cam plakalar, film makaraları) ve eşyalar (şamdanlar, dekoratif objeler, sandalyeler vs). Müze, deniz faunasına(hayvanlarına) ait balık ve 200 den fazla omurgasız deniz canlısı ile 4 bin canlı türünün (deniz yıldızı, denizatı, kaplumbağa, denizanası, yengeç, ıstakoz, köpekbalıkları, deniz kestaneleri, mürekkepbalığı, çeşitli tropikal balıklar vb) sergilendiği dev akvaryum koleksiyonuna ev sahipliği yapmakta. Ayrıca müzede model gemi, deniz canlılarına ait iskeletler, deniz ile ilgili araçlar ve silahları da görmek mümkün. Birinci ve ikinci bodrum katlara yayılan akvaryum bölümü çeşitli alanlardan oluşuyor. Doğu yönünde Akdeniz ve Atlantik Okyanusu dolayları; ortada Köpekbalığı lagünü; Batı yönünde ise tropikal zon balıkları yer alıyor. Akvaryumlarda karşımıza çıkan bin bir renk ve çeşitteki deniz canlılarını bir yana koyarsak, Oşinografi Müzesi'nin en baş döndürücü üyesi, birinci katın tavanını kaplayan 20 metrelik balina iskeleti!
Oşinografi/Oceanographıgue müzesi:




1929’dan beri Mayıs aylarında düzenlenen Formula yarışlarının şehir içerisinde düzenlenen yarışları olan Monaco Grand Prix’si pisti ve Formula 1 Pisti. Bu cadde üzerindeki evler dolar basıyor, çünkü evin caddeye bakan odaları ve balkonları yüksek fiata kiraya veriliyor, Formula 1’i izlemek için.
Monte Carlo’da filmlere konu olmuş ünlü Monte Carlo kumarhanesi olan “Grand Casino(Büyük gazino)” ve onun önündeki son model spor arabalar.
Kumaraheninn bitişiğinde aşırı süslü ve tarihi bina Hotel De Paris ve ünlüleri sıkça görebileceğiniz Cafe De Paris(Cafe-de Pari).




Kaptanımız; Diego Enrike De La Ferrarı bizi; kayalar içine gömülü asansör ve yürüyen merdivenler yardımıyla eski şehre çıkardı; yukarıdaki görülmesi gereken yerler götürmek için.
Asansör katkılı belli tırmanıştan sonra; Karşımızda; kayaların üzerindeki Jacques-Yves Cousteau Oceanographıgue Müzesi çıkageldi, saat; 15:20. Gezdik, gördük ve kraliyet sarayına doğru yola çıktık..Kral sarayındayız, François Grimaldi ‘Malizıa-şeytanlık)’(1297-1997) heykeli. Cenova’dan sürülmüş olan Grimaldi ailesinden şeytani bir hamle ile Monaco kalesinin ele geçirdiği için, şeytani anlamına gelen Malizıa’ deniyor. Şöyle ki; baskılar devam edince kendilerine güvenli bir yer bulmak amacıyla da Monaco’yu gözlerine kestiren Grimaldı ailesi, Monaco’nun geçit vermeyen kalesini Francois Grimaldi'nin rahip kılığında içeri girmiş, muhafızları etkisiz kılıp karanlıkta gizlenen askerleri içeri alarak 1297’de kaleyi, dahası Monaco’yu ele geçirmişler.




Saat, 16:50; Monte Carlo’nun ünlü meydanı Place du Casino’dayız. Burası Monte Carlo’nun kalbi adeta. Ana Casino binası deniz tarafında., yan girişinde Monaco Operası var. Kumarı sevmem; kumarhanenin önündeki kafede oturup dinledik, gelip geçenleri, otomobilleri seyrederek.

Place du Casino Meydanının son binası, bolgenin en lüks oteli: Hotel de Paris. Yokuştan inip seyredebilirsiniz panoramik inişle. Kumarhanenin biraz aşağısındaki parkta oturduk. Ne bir köpek, ne de bir köpek sesi, benim sesim daha çok çıkıyor. Ülkemde, birtakım yen lümpen elinde dolaşan ve ikide bir sağ ayağını kaldırarak ağaçlara işeyen, arka ayakları üstüne hafif kaykılıp sıçan, diğer köpeklere havlayan, zamanla insanlara saldıran köpekler aklıma geldi..Parkın tuvalaetlerinde bile sıcak su akıyor. “Sokakta veya parkta güvenlik ve de polis yok, suçlular veya hata yapanları kim uyaracak?” diye sorduk. Aldığımız yanıt düşündürücü; “Siz merak etmeyin, buralar kameralarla gözetim altında, hata yapan saptanıyor ve görevliler kent dışına çıkarıyor, bir daha almamak koşuluyla..”



Klakson sesi yok, bırakın klaksonu bizde jet egzozlu dolmuşlar veya diğer araçlar kenti gürültü kirliliğine boğuyor.
François Blanc(1806-1877) denen kişi inşa etmiş Monte Carol kumarhanelerinin. İşin ilginç yönü, Dolmabahçe Saray ile aynı üslup ve zamanda yapılması.



20. yüzyılda dünya; Cenova kökenli Grimaldi Ailesi’nin yönetimi altında olan Monaco Prensliğinden çok, Monako Prensesi Grace Kelly’i(1929-1982) ve onun hazin öyküsünü biliyor, fakat tam bilmiyor.
Grace Patricia Kelly; Akademi Ödülü sahibi ABD'li sinema ve tiyatro oyuncusu. Teksaslı bir petrolcünün kızı olmasına karşın, Cenova kökenli Grimaldı ailesinden olduğu söylenir. Grace Kelli
Pek çok filmde rol alan aktris “The Country Girl” filmi ile En iyi Kadın Oyuncu Oscarı'nı elde etmiştir. Grace Kelly, Monako’da Hitchcock yapımı olan "Hırsızı Yakalamak" filmini çevirirken, Monaco Prensi III. Rainier ile tanışıyor ve evlenerek Monaco Prensesi unvanını alıyor. Kelly 14 Eylül 1982 tarihinde geçirdiği bir trafik kazası sonucu 52 yaşında ölüyor. Üç çocuğu vardı. Kelly’nin hazin bir öyküsü var; Monaco Prensi III. Rainier ile bir trafik kazasında tanışıyor. Ne acıdır ki tanıştığı yerde yaptığı trafik kazasıyla da yaşamını yitiriyor. Söylentilere göre arabayı kendisi değil, çok ısrar eden 18 yaşındaki kızı Stephanie kullanıyormuş.
Saat 18:41 gün batımında M.Carlo’yu terk ediyoruz. Cap D’ail köyününü adını alan uzun tüneli geçtik. Ardından Eze köyünü, Menton ve Requrbeaun’ da geçtik. Her evin çatısında bir güneş enerji paneli.

Derelerin üzerinde HES rastlsmadım. Köy yerleşimine dokunmamak için, yani doğaya; köyün altından tünel geçirmişler. Tünelleri tek tek geçiyoruz; Pineta, Bobsano ve Meceti tünelleriini..Savaron’ya 20 km kala trafik tıkanıyor, çünkü Savaron sapağı Milano ve büyük kentlere giden yol ayrımına sahip. Önümüzde bir Roma plakalı araba; penceresinden sarkmış bir çocuk. Diego bunlar Güneyli, “Ben Romalıyım, yaparım” megalomanlığına sahipler; külhanidirler, yani agresif ve kaba..Anladım ki, bir çeşit Kuzey- Güney çekişmesi.İtalyanlar ve Fransızlar özellikle kaptanımız; Diego Enrike De La Ferrarı Almanları sevmiyor.
Denizi doldurarak elde edilen; Fontvieille Monako'nun güneybatısında yer alan bir mahalle. 0.33 km²'lik bir alana sahip ve nüfusu da 3300 olan Fontvieille’nin benim için önemi büyük. Fontvieille’ye gelmek istemiştim, fakat olmamıştı ve ancak uzaktan seyredebilmiştim. Çünkü, Fatih Terim ile UEFA kupasını kazanan Galatasaray; UEFA Süper Kupa Süper Kupa 2000 maçı için 25.08.2000 20:45’te bu Fontvieille’nin 18.521 kişilik Stade Louis II’de, Figolu, Raullu, Casıllaslı, Carloslu, Gutili v.b dev oyunculardan kurulu Real Madrid ile karşılaşmıştı. O zaman çok uzaktan seyrettiğim burayı, şimdi çok yakından seyrediyorum.
Fatih Terim nedense Galatasaray’dan ayrılmış yerine Romen Mircea Lucescu getirilmişti. Romen Mircea Lucescu’nun Galatasaray’da ilk maçı idi.








17.05.2000’de, Fatih Terim ile İngiliz devi Arsenal’ı yenerek UEFA Avrupa Ligi şampiyonluğunu kazanan Galatasaray; İspanyol Vicente del Bosque’nin çalıştırdığı ve UEFA Şampiyonlar Ligi’ni 24/05/00 günü ülkedaşı Valencia’yı “3 – 0” yenerek kazanan Real Madrid’in elinden Süper Kupa’yı almıştı. Öyle ki; Galatasaray; 1972’den beri oynanan Avrupa Süper Kupası’nı hiç kazanamamış olan, ancak 2002’de Feyenoord’u 3-1 yenerek alabilmiş Real Madrid’i; Brezilya Fortaleza doğumlu ve aynı zamanda dünyanın(İbrahimoviç kadar başarılı) en büyük golcusu olarak Porto’dan alınmış 27 yaşındaki Mario Jardel de Almeida Ribeiro’nun 41 ve 103. Dakikalarında attığı gollerle 2-1 yenerek, “UEFA Süper Kupa 2000”’ini kazanmıştı. Bu kupa aynı zamanda 1000 yılda alınabilen ve hiçbir dünya takımında olmayan “Milenyum Kupası” idi. Maçı; Avusturya’dan Günter Benkö, Egon Bereuter ve Markus Mayr üçlüsü yönetmişti. Real Madrid’in golünü 79’da Raul Gonzalez (pen.) atmıştı.

FLORANSA:
14 Temmuz 2014;Pısa’ya ve Ronesansın başkenti Floransa’ya(Fırenze) gidiyoruz:
İtalya’da otobanlar paralı. Devlet asla bunları özelleştirmiyor. Değindiğim gibi İtalya adeta tüneller ülkesi. Doğrusu doğaya ve doğana saygılı ve duyarlı bir ülke..

Ronesansın başkenti Floransa’ya(Fırenze) yolu, Karadeniz'imizin yolu:


Saat; 08:13. Güneye doğru inip, İtalya'nın 1934 Anayasası ile kısmi bölgesel özerklik verilmiş 20 bölgesinden birisi olan, üzüm bağlarıyla, şarap ve peyniri ile ünlü, yüzölçümü ise 22.990 km² ve 3.734.355 nüfusa sahip Toskana’ya yol alacağız. Toskana’nın; Topraklarının üçte ikisi tepelik ve dörtte biri dağlıktır. Geri kalan kısımlar ise Arno Nehri'nin şekillendirdiği vadideki düz ovalardır. İdare merkezi Floransa’dır. Dünyaca ünlü Pisa Kulesi Toskana'nın Pisa kentindedir. Toskana, tarihi ve doğasıyla varsıl ve güzel sanatlara ait olan miras yönüyle tanınır. Toskana bölge içinde bölgeleri olan bir coğrafya. Altı Toskana bölgesi UNESCO koruması altındadır:






  1. 1-Floransa tarihi merkezi (1982),
  2. 2-Siena tarihi merkezi (1995),
  3. 3-Pisa Katedrali alanı (1987),
  4. 4-San Gimignano tarihi merkezi (1990),
  5. 5-Pienza tarihi merkezi (1996) 
  6. 6-Val d'Orcia (2004).
  7. 7-Saat, 08:18 Livorno’ya döndük. Hala Ligurya bölgesindeyiz. Tüm bakanlıklar Roma’da olduğu için grev ve benzer etkinlikler buralarda pek yaşanmıyor.

 

İtalyan, sabah penceresini açar, kahvaltı yapmaz saltkahvesini(esperesso-ince çekilmiş kahve) içer, düşünü alır. 09’da, yumuşak kahve olan Kapuçinosunu içerken yanında zeytinli, domates ve biberli tuzlu fokaça(Focaccia-pide) alır. Kahvaltısı bu. Özel kahvaltıda; yoğurt, reçel sürüdükleri kraker türleri alırlar. Peynir az tüketilir. Yemekleri; Makarna(Spagetti) yerler, ekmek tüketmezler)makarnayı ekmekle yiyenlerimiz aklıma geldi). Fazla haşlamazlar nişastası çıkıp hamur olmasın diye. Spagetti gelinceye dek kraker yerler.. Lokantalarda Kuver(servis hizmeti) olur. Piza artı su parası ödersiniz. İsteyen alkol derecesi yüksek olmayan köpüklü şarap(prosecco) alır. Akşam çok yerler, fakat kahve içmezler.




Floransa'nın ortasından geçen Arno nehri
 

Saat; 08:53 Yağmur başladı. Toskana(Toscana)’da Eylül ayı bağ bozumu zamanıdır. Dünya’da ilk şarap üreticisi İranmış. Laspesta(La speiza) bölgesine girdik. Üzüm bağlarıyla dolu Usurana köyündeyiz. Parma’ya 27 km var, saat; 09:21, ovalara indik. Adeta Karadeniz yağmurları yaşıyoruz.
Apuan bölgesindeyiz. Massa şehri kuzeybatı Toskana'da "Frigido Nehri" vadisinde "Alpi Apuane" dağları eteklerinde konumlanmış. Şehir Toskana Bölgesi merkezi olan Floransa'ya 125 km uzaklıkta. Massa ile, yakınlarında ve aynı ilde bulunan, Carrara şehirleri, mermer taşocakları ve ürettikleri mermer taşı ürünleri dünya çapında bilinmektedir. Roma dönemi mermerleri bu bölgeden gelmiş. İtalya'nın kuzeybatısında Apuan Alpleri maden ocaklarıyla varsıl. Daniel Craig Carrara'daki Mermer Ocaklarında James Bon filmini çevirmiş.
Saat 09:19, yağmur tüm şiddetiyle yağıyor. Diego; hız sınırına neden uyulmaz serzenişiyle kaza yapanlara kızdı.

Saat, 10:40; Ahilik ve Lonca sistemiyle yaşam oluşturmuş Toskana bölgesine girdik. Yüncü, İpekçi, Pamukçu, İnşaat ve hayvancılık loncaları mevcut. Başkenti Floransa’nın simgesi Aslan, fakat domuz diyenler de var... İlk tutuklu değiştirme anlaşması Osmanlı ve Mediciler arasında yapılmış. Uffizi(Ofis) Müzesinin üst katında bru anlaşmayla ilgili olması güçlü, Osmanlı hükümdarlarının resmi varmış. Ofis müzesine; Vecchio Sarayı ile Loggia dei Lanzi arasından geçerek ulaştık.
Saat, 11:10, Firenze-Pistoia’ya girdik. Yağmur kesilince Toskana’nın da yüzü gözü açıldı ve saat, 12:12’de Toskana o muhteşem doğa gülüşünü sunmaya başladı bize.


Ve, saat 11:50’de Floransa’dayız. 2. Dünya savaşında bombalanan, ancak 1950’dn sonra kendine gelebilen Toskana bölgesinin başkenti. Gezegenimiz ise Floransa’ya Ronesans’ın başkenti der. Kısa bir dönem, Garibaldi döneminde İtalya Krallığına da başkentlik yapmış olan Floransa’nın içinden geçen Arno Nehri çevresinde kurulmuştur. Yaklaşık bir milyona yakın nüfusa sahip olan şehir, geçmişte olduğu gibi bugün de İtalya ve Avrupa'nın önemli ticaret merkezlerinden biridir.



En önemlisi Ronesans’ın başkenti olmasıdır. Evet; İtalya’da15. yüzyılda başlayan ve bütün Avrupa’ya yayılan “Yeniden Doğuş” anlamına gelen, Orta Çağ ve Reformasyon(15,17.yy Katolik Kilisesi’ne yapılmış dinsel hareket) arasındaki tarihi dönem burada yaşanmıştır.. Rönesans şu temel anlayışlara dayanıyordu. 1)Yeryüzü ilgi çekici ve araştırılmaya değer bir yerdir, 2)İnsan güçlüdür ve bu gücüyle büyük başarılar elde edebilir, 3)İnsanın sürekli faal olması şerefli bir şeydir ve 4)Gerçek güzeldir. Rönesansının doğum yeri olarak bilinen Floransa, kültürü ve mimarisiyle dünyaca ünlü bir turizm kentidir. Şehirde önemli sanat galerileri ve müzeler bulunmaktadır. Ronesans’ın önemli bir düşünürü, mimarı, mühendisi, mucidi, matematikçisi, anatomisti, müzisyeni, heykeltıraşı, botanisti, jeoloğu, kartografı, yazarı ve ressamı olan ve Mona Lisa (1503-1507) ve Son Akşam Yemeği (1495-1497) yapıtlarının sahibi, Vinci kasabasından Leonardo da Vinci ve Rönesan döneminini ressam, heykeltıraş, mimar ve şairidir. Tam adı Michelangelo di Lodovico Buonarroti Simoni olan Floransa’da yetişmiş dünyaca ünlü 19.yy dahi sanatçılarıdır. Davut Heykeli’nini sahibidir.

Floransa Katedrali, Duomo ya da Santa Maria del Fiore olarak da bilinir.













Michel; Yaratanın eli, Angelo; Melek anlamındaymış. Yine ünlü yazar ve şair Dante Alighieri(İlahi komedya yazarı) bu şehirde yaşamış ve ilham almıştır. Floransa, Rönesans dönemi eserlerini çok iyi muhafaza etmiş bir şehir. İtalyanca fiore (çiçek) kelimesinden türeyen Fiorentina ismi, zaman içinde Firenze’ye dönüşmüş. Türkçesi de Floransa olmuş. Çiçekli bahçe anlamına gelen Floransa’da, tüm evler kahverengi tonlarında. Panjurları ise kırmızı ve yeşil. Kentin bu tekdüzeliği, Michelangelo Tepesi’ne (Piazze Michelangelo) çıktığınızda gördüğünüz muhteşem görüntüye büyük bir katkı sağlıyor.

Floransa'da bir Pakistanlı ve küçük dükkanı

Floransa(Fırenze), Toskana Ve Ronesansın Başkenti P.le Michelangelo museo Galıleo

Floransa-Fırenze Hannibal filminde ki ürkünç Balkon sahnesi burada çekilmiş

Floransa'da Piazza del Duomo(Katedral Meydanı)







 

Fiesole (Latince: Faesulae), İtalya'nın orta kuzey kesiminde, Toscana yönetim bölgesine bağlı Floransa ilinde kasabanın İÖ 9-8. yüzyılda kurulduğu ve Etrüsk Konfederasyonu'nun önde gelen kentlerinden biri olduğu söylenmektedir. Latinler Etrüskler'e Tuski (Tusci) derlermiş. Zamanla bu sözcük Toska’ya dönüşmüş ve Toskana adı da süreç içinde Etrüskler'in yaşadığı yer için kullanılmış...Floransa Toskana'nın kültür merkezi olduğuna göre, Avrupa'da Karanlık Çağ'ın etkisinden ilk kurtulanlar ‘Kültürel ve Politik gelişmişliklerle’ Toskanalılar olmuş. Yani Rönesans’ı başlatan, Toskanalılar, dahası Etrüskler olmuş. Öyle ki; Dante, Mikelanj, Leonardo Da Vinci ve Napolyon Floransalı ise, Etrüsk kanı var?! Bitmedi; şair Virgil, heykeltraş Vulka, İmparator Sezar ve Büyük İskender de birer Etrüsk.. Madem öyle, bende de böyle “Olimpiyatların sahibi Latinler değil, Etrüskler, yani Türkler?!”



Floransa, Rönesans dönemi eserlerini bugüne dek taşımış, yani korumuş. Uffizi Sanat Galerisi’nde; Leonardo da Vinci, Michelangelo, Raffaello, Sandro Botticelli gibi Rönesans’ın önde gelen ressamlarının yüzlerce tablosunu görebilirsiniz. Dünyaca ünlü Dante Alighieri, yani o muazzam eser İlahi Komedya’nın yazarı, Floransa’da doğmuş, Duomo Katedrali’nin yanında bulunan St. John vaftizhanesinde vaftiz edilmiş ve yıllarca Senyorlar Sarayı’nın arka sokağında bugün müze olan evinde yaşamış. Palazzo Signoria( Senyörler Sarayı) Rönesans döneminde Floransa’yı Floransa yapan ve Rönesans’ın gerçek mimarlarından olan efsanevi Medici ailesinin sarayı olarak kullanılmış.
Floransa’ya İtalyanlar “Provincia di Firenze” diyor. Floranca’nın adı, altın değerinde para anlamında “Florin”den geldiğini söyleyenler de var, çiçekli yer(Flora-bitki örtüsü) diyenler de.. Örneğin; Katedral meydanındaki ‘150 yılda tamamlandığı söylenen’ Santa Maria Del Fiore(Çiçeklerin Meryem Anası) katedrali dünyanın 4. Büyüğü imiş. Ve Rönesans döneminin ilk yapıtlarından Duoma katedralı da benzer renklerle, pembemsi mermer kaplamalı, masalsı büyüleyici süslemeler, muhteşem heykeller, müthiş kubbe. San Lorenza açık hava pazarı bir harika….

Ve, “Piazza della Signoria” adlı Sinyorler Meydanındayız. Ortasında Neptün Çeşmesi ve içinde Neptün heykeliyle beraber bir sürü mermer heykelin ve havuzun olduğu ve de Michelangelo'nun ünlü heykeli Davud'in bir kopyasının da bulunduğu Piazza Della Signoria meydanı insanı büyülüyor.
İtalya kentlerinin doğal yapısı ve geçmiş tarihi öylesine korunmuş ki, her kent adeta bir Açık hava müzesi gibi. Floransa bunların en büyük olanı.

Burada bulunan heykellerle meydan bir açık hava müzesi haline gelmiş. Meydanda, belirtiğim gibi bir çok heykel var. En ünlüsü zamanında yönetim merkezi olarak kullanılan şimdi müze olan “Vecchio Sarayı” kapısında ki Davut heykeli. Orijinali 5.17 metre ve müzede korunuyor. Kapının diğer tarafında ise Herkül heykeli var. Davut heykeli, Medici ailesi tarafında Mikelanengo’ya yaptırılmış. Herkül heykeli ise Bartolommeo Brandini(1493 - 1560 Baccio Bandinelli ya da Bartolommeo Bandinelli) tarafından yapılmış. Sadece; Sabine Kadınları’nın kaçırılış(Ratto Delle Sabina) heykelinin orijinal olduğu söyleniyor, bazıları da kopya... Saray da filmlere mekan olmuş. Örneğin, Kuzuların Sessizliği filminde ki, Dr. Hannibal Lecter peşindeki dedektif Renaldo Pazzi’yi tuzağa düşürüp, asması ve karnının yararak dedektifin bağırsaklarını Davut’un heykeline yakın boşaltığı anı, sarayın o küçük balkonunu görünce tekrar yaşıyorsunuz irkilerek.
Sarayın az ilerisinde, 14. yüzyılda inşa edilmiş Loggia dei Lanzi olarak bilinen kemerli sundurma şeklinde, bir açık galeri var. Avrupa`da inşa edilmiş birçok sundurmalar için model olmuş. Bugün, Loggia dei Lanzi , etkileyici Rönesans ve Roma heykel koleksiyonu ile bir açık hava müzesi gibi. Burada sergilenen eserlerin en ünlüleri ise Cellini tarafından yapılan `Perseus`un, Medusa`nın başını kopardıktan sonra havaya kaldırılışını resmeden orijinal olamayan heykeli, Floransa’nın simgesi aslan, at üstünde Medici ailesinden Cosimo heykeli, Meydanın ortasında ki Neptün heykeli ve etrafında ise bronz nehir tanrılarının olduğu Neptün (Poseidon) Çeşmesi, Roma dönemi Forum meydanı olan Piazza Republica meydanı(Cumhuriyet Meydanı),’ pembe , beyaz ve yeşil mermerlerle yapılmış Santa Maria Del Fieore Katedrali(1294- Mimar Arnolto Di Cambio başlamış 142 YIL sonra tamamlanabilmiş), Vaftizhane’nin bulunduğu Piazza del Duomo meydanı, Katedralin yanında ki 354 basamaklı Çan Kulesi(Campanile), sekizgen yapılı beyaz ve yeşil Mermerli vaftizhanenin; cennetin kapısı denen bronz kabartmalı ve altın sarısı rengi görkemli ahşap kapısı(kopya olsa da; kapının 10 kare parçadan oluşması ve soldan sağa, yukarıdan aşağıya doğru Eski Ahit hikayesini anlatıyor olması insanı ürpertiyor), Michelangeli di Lodovico Buonarroti Simoni (Mikelanj) ve Galileo Galilei’nin mezarlarınını olduğu ve 1294 başlanıp 148 yıl sonra açılan Santa Croce Kilisesi , Pitti Sarayı, Davut heykelinin de sergilendiği Akademi Müzesi, San Lorenzo ve Domuzlar pazarı..Tüm bunlar ve evlerin ortalarındaki avlular Floransada gizemli ve büyüleyici bir atmosfer yaratıyor.

Floransa, barındırdığı pek çok şaheseri, Medici Ailesi’ne borçlu. Medici ailesi, tam 3 papa, çok sayıda Floransa hükümdarı çıkarmış. Ve tabi ki Rönesans’ın gelişmesinde en etkin aile.
Floransa, ticaret yolları üzerine ve de göçlerle nüfusu 1. 5 milyona erişmiş. Floransa İtalya’nın kuzey ve güney arasında bir kavşak noktası. Floransa’ya, Zambaklar nedeniyle çiçekler şehri adını koyan Sezar’mış. İlk kurulduğunda adı Florentina imiş. Romalılar tarafından kurulan şehir 15. yy dan itibaren Medici ailesinin yönetimine girmiş ve yaklaşık 200 yıl bu ailenin yönetiminde kalmış.
Lungarno’daki Arno Nehrindeyiz, saat: 12:08. Floransa’yı ‘Eski ve Yeni’ diye ikiye bölüyor. Floransa’nın yüreğinden geçen dingin ve etkileyici suskunluğa sahip Arno’nun, Eski ve yeni Floransa’yı birbirine kavuşturan ağır taşlardan yapılmış bir köprü var, adı; Ponte Vecchio Köprüsü. II. Dünya Savaşı`nda ‘bu köprü hariç’ Almanlar nehir üzerinde ki tüm köprüleri havaya uçurmuş. 14. yy da yapılan köprünün üzeri kapalı. Kuyumcuların bulunduğu köprü, bahçeleriyle meşhur nehrin karşı yakasında ki Pitti sarayına geçişi sağlıyor. Loncaları sembolize eden bayraklar Florana’nın ve İtalya’nın ayrı bir güzelliği..

İtalya deyince akla, başta makarna ve dondurma, pizza, kahve ve şarap çeşitleri geliyor.
Signoria Sarayı, Uffizi Sanat Galerisi, Floransa’nın en büyük ve muhteşem manzaralı köprüsü Ponte Vecchio, nehrin diğer tarafındaki Palazzo Pitti (Pitti Sarayı) ve meşhur park formu olan ve meşhur heykel koleksiyonu ve bazı Roma antik eserlerine ev sahipliği yapan Boboli Bahçeleri görülesice birkaç yer(daha neler-neler var). Bu yerler eskiden birbirine tünellerle bağlıymış. Nedeni; Floransa’da 200 yıl yaşamış Medici ailesi, halktan gelebilecek bir tehlikeye karşı güvenlik tedbirleri almış ve Rönesans sanatçılarını da yine aynı şekilde koruyabilecek bir yol yaptırmış. Senyörler, bu tüneller sayesinde, Leonardo’nun o an ne çizdiğini görebiliyorlarmış. Michelangelo mola vermek istediğinde, Uffizi’den Ponte Vecchio’ya geçip muhteşem Floransa’yı seyredebiliyormuş. Sanatçılar, Pitti Sarayı’nın arkasında bugün tam bir botanik bahçesi olan Boboli bahçelerinde çiçeklerin arasında ilham gelene kadar dolaşıyorlarmış(Galiba bu ortamda ben bile yazardım).



Yine de en düzgün ve güzel konuşan Floransa değil Siena imiş.

14 Temmuz 2014 Saat, 18:38..Floransa tamam, bizde..

Floransa sonrası Bekir Atay, Diego, ben ve Salim Hulkıi Ergan ağabeyimiz


Gezin, görün ve yazın..Asla yaşınız sizi düşündürmesin. Salim Hulki Ergan; 1958 Yüksek Denizcilik okulu mezunu. 3 Lisan biliyor. 1933 doğumlu, yani 81 yaşında. Bizden iyi geziyor. Her yıl yurt dışı turlara katılırmış, eşiyle. Eşi hastalınca almış küçük valizini vedalaşmış sevgili eşiyle.. İtalya’ya gelişi İtalyancasını geliştirmek. Okumanın ve gezerek öğrenmenin yaşının olmadığının en somut kanıtı Hulki ağabey..Teşekkür ediyorum, bana bundan sonrası için ivme verdiğinden dolayı(0533 601 30 86)
ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
GEZ-GÖR-YAZ
evesbere@mynet.com
evesbere@gmail.com
sevket-che@hotmail.com.tr
GSM.0506 609 00 32

İTALYA, FRANSA, MONACO VE İSVEÇ’E, DOĞRUSU AVRUPA’YA İLK KEZ GİTMENİN ÖYKÜSÜ-3..

PİSA KENTİ VE PİSA KULESİ

15 Temmuz 2014 saat 08:08. Arno ve Sranço nehirleri arasında konuşlandırılmış Piza’ya yolculuk başlayacak.

Pısa yolundayız..

İlk karşımıza çıkanlar; mülteci işportacılar

Pısa yakınında, Ellerinde Türk bayrağı ve Atatürk bayraklarıyla Gezi Halk Hareketi sempatizanlarına rastlayacağımız hangimizin aklına gelirdi..

Şu an Floransa(Fırenze) Nıl Hoteldeyiz. Sürücü Diego Enrıqo De Ferrari belirtiğim gibi Arjantin’den gelmeler, fakat köken İtalya. Yıllar önce dedesi Bobek Arjantin’e çalışmaya gidiyor, sonra toprağına, yani İtalya’ya geri geliyor. Diego, otobüsün sahibi(CK 675 VJ-Cenova-05 GE). Diego, Arjantin kökenli değil fakat Arjantin sempatizanı. Ankaralı(Çukuranbar) Bekir Atay, eşi Gülse Atay, oğlu Eren Atay ve Salim Hulkı Ergan ağabey ile konuşuyoruz. Diego Salim ağabeyin elindeki Brezilya torbasına taktı. Brezilya karşıtı, öyle ki; 8 Temmuz 2014 tarihinde Brezilya ve Almanya millî futbol takımları arasında, Brezilya'nın Belo Horizonte şehrindeki Mineirão Stadyumu'nda oynanan 2014 FIFA Dünya Kupası yarı final karşılaşmasıNI Almanlar 7-1 kazanmış ve o maçta Almanları tutmuşlar.. Ayni Almanya, Dünya Kupası 2014 Final maçında 17 Temmuz 2014 saat 22:00’deki finalde Arjantin’i 1-0 yenerek şampiyon olması onları fazla üzmemiş.

Her yer Taksim, her yer direniş sloganı karşımıza çıkmaz mı..



Floransamızdan, palmiye ve kauçuk ağalıklı bulvarından yavaş yavaş ilerleyerek yol alıyoruz. Pisa Nord yolundayız. Osmannoro köyünü geçtik.
İtalya bir tarım ülkesi. Güneyde su bol, kuzeyde az. En önemlisi hiçbirinde HES yok, RES(Rüzgar Enerji Santrali) yok. İtalya’da çiftlik alan kesin ziraat yapmak zorunda, aksi taktirde elinizden alırlar belli süre sonra..

Çok uğraştık, fakat Pısa kulesindeki eğimi biz de düzeltemedik







Hala Toskana bölgesindeyiz, çünkü; Pisa Kuzey İtalya'daki Toskana bölgesinde ayni ismi taşıyan Pisa ili merkezi olan bir şehir. 11. Ve 14. Yüzyıl arasında Pisa; 4 büyük deniz cumhuriyeti olan Ceneviz Cumhuriyeti, Pisa cumhuriyeti, Venedik Cumhuriyeti ve Amalfi cumhuriyetlerinden en dikkati çekendir. Eğik Pisa Kulesi ve Pisa Katedrali ve vaftizhanesi ile birlikte bulunduğu "Piazza del Duomo" bölgesi 1987den itibaren UNESCO Dünya Mirasları listesi'ne alınmıştır. Ve de; ünlü bilim adamı Galileo Galilei'nin yaşamış olduğu kenttir 12 YY’dan beri belediye. Söylencelere göre; Etrüskler kurmuş ve Pisa Etrüsk dilinde Ağız anlamında imiş.. Denize 10 km mesafede. Bu mesafede alüvyon dolgusundan oluşmuş.
Karayolunda ilerlerken, size koşut demiryolunu izliyorsunuz. Türkiye’min ulaşım politikaları aklıma geldi. İlle de petrole dayalı karayolu, asla raylı sistemden faydalanma yok. Pahalı akaryakıt ve pahalı karayolu. Kimin işine yarıyor, dünya petrol baronlarının ve onun ülkemdeki işbirlikçilerinin. Düşünebiliyor musunuz, ülkem Avrupa da karayolu birincisi. İnanın petrol üreticisi ve satıcısı varsıl ülkelerde bizim kadar karayolu yok, petrol çok ucuz olmasına karşın. Devlet, ülkemde akaryakıttan aldığı vergi ile ayakta duruyorsa ve birkaç kişi köşe oluyorsa bunu düşünmek gerek..


İtalya’da tüm çevre ilçelere trenle, yani devletin asla özelleştirmediği demiryolu ile seyahat edebiliyorsunuz. En önemlileri İsviçre ile ortak hatlarının da olduğu Alpler’de işleyen devasa Alp Tren hatları var. Bu Alp trenlerinin tavanı camlı olduğu için müthiş görsel doğa görüntüleri yaşıyorsunuz.
İtalya’nın tarım verdiği önemi Ayçiçeği ve mısır tarlaları ile anlaşılıyor. Pisa nord gişelerine ve La spezıa sapağına dek dek uçsuz bucaksız ayçiçeği tarlaları büyülüyor insanı.
Migliarino bölgesindeyiz. San Guiellano Terme çayını ve kasabasını 09:09’da geçtik.
Görülecek Yerler:
Pisa Kulesi; 1173-1372 yılları arasında aşamalı olarak inşa edilmiştir. Pisa kentinin en önemli meydanı olan Mucizeler Alanı(Campo dei Miracoli)'de, bir başka deyişle; Piazza dei Miracoli'de (İtalyanca Mucizeler Meydanı) yer alan ve 1063-1090 yıllarında yapılan şehir katedralinin çan kulesi, ana yapıdan ayrı olarak 1173'te yapılmış.




 
 

Pisalılar “Pisa Kulesini”, yani çan kulesini güçlerinin ve zenginliklerinin bir sembolü olarak Cenova ve Venedik'e rakip olarak inşa etmelerine karşın, Pisa denince akla Pisa kenti değil de Eğik Pisa Kulesi gelmektedir. Nedeni, Pisa kulesinin(Çan kulesi-7 adet çan- Mimarları; Bonanno Pisano, Gherardo di Gherardo, Giovanni Pisano, Giovanni di Simone) görkemli yapı oluşu değil, eğilmesi..Kule eğilince, herkes de onun karşısında eğilmiş, dahası ziyaretçisi çoğalmış gezegenizde..


Efsane Pisa kulesi etrafında adeta dans edercesine birkaç kez turladık. Üst üste bindirilmiş yuvarlak 6 sütun dizisinden meydana gelmiş. 56 metre yüksekliğindeki kuleye 294 basamaklı bir merdivenle çıkılıyor. Son kat olan 8. kat silindir biçiminde ve üzerinde çanlar bulunmaktadır. Şu andaki eğimi 5,5° olan Pisa kulesi bitirildiği tarihten itibaren ‘temeldeki yumuşak zemindeki bir çökme yüzünden’ güneye doğru ‘her yıl milimetrenin onda yedisi kadar (100 yılda 0.7 cm)’ eğilmeye başlamış. Fakat yapının ağırlık merkezinin izdüşümü kendi temel dairesinin içinde kaldığı için kule devrilmemekteymiş.
Galileo'nun, burada yer çekimi çalışması yaptığı gerçeği doğru değilmiş. Yani; bütün cisimlerin aynı hızla ve aynı fizik kanununa uyarak düştüklerini farklı ağırlıklardaki iki top güllesini bu kuleden aşağı bırakarak gözlemlediği iddiası geniş çevrelerce bir efsane olarak kabul ediliyor.

İnanın üzgünüm, çünkü Pisa’nın eğikliğini ‘saatlerce uğraşmama karşın’ ben de düzeltemedim..
Birileri yıkılmamasını önlemiş: Kulenin eğik tarafın kuzey bölgesine 870 ton ağırlığında kurşun kalıplar konularak eğilme durudurulmuş. Sonrasında kule, çelik halatlarla başka noktalara bağlanmış. Son olarak; kurşun ağırlıkların konulduğu bölgenin altı kazınarak, toprağı alınıyor ve çelik halatlar karşı taraftaki denk ağırlıkta bağlandığı iki ayrı bölgeden çekilerek, kulenin eğikliği 5.5 dereceden 5 dereceye düşürülmüş.
Ayrıca;
Mucizeler Meydanında yer alan Pisa Katedrali (Duomo di Pisa-1063’te temeli atılıyor. 1700’lerde cephesi, 1800’lerde mozaikleri tamamlanmış.


İnşa eden Bonetlel’in catedralın solundaki duvara gömülü olduğu söylenir- Dini amaçlı yapılan eserlere-katedrallere “Duomo” deniyor), Vaftizhane (Baptisterio) ve Anıt Mezar (Camposanto), ünlü mimar Giorgio Vasari'nin inşa ettiği Şövalyeler Meydanı (Piazza dei Cavalieri)'nda yer alan Carovana Sarayı (Palazzo della Carovana), Vasari tarafından tasarlanmış Santo Stefano dei Cavalieri, Belediye Sarayı olarak kullanılan Palazzo Gambacorti, Floransa'nın ünlü Medici ailesinden Lorenzo di Medici'nin yazlık olarak kullandığı Medici Sarayı ve 12. yüzyıl-15. yüzyıl döneminden kalma birçok heykel ve tablonun sergilendiği San Matteo Milli Müzesi (Museo Nazionale di S. Matteo)'nde de görülecek yerler arasındadır.

Pisa Deniz Cumhuriyeti, Cenova Deniz Cumhuriyeti ile işbirliği içindeyken 1300 ortalarında Cenova deniz savaşında Pisa’ya büyük zararlar veriyor. Süreç içinde kendini toparlayarak Kudüs’ü ve Sardunya adasını Araplardan alıyor. Savaş dönüşü Pisa Katedrali(Duomo di Pisa)’ni inşa ediyor.
Pisa ve Como ustaları ile ünlüymüş. İtalya’da her kentin aksanı farklıymış, dolayısıyla de Pisa’nın da..
Sığır eti Brezilya’dan geliyormuş. Karpaçya denen et domuz eti değil, At eti imiş..



Pisa Kulesine yürüyerek gittik. Dönüşte; yolumuz üzerindeki küçük bir pazara uğradık. Saat 11:15. Bu Pazar standatları; Bengaldeş, Gana ve Senegallı göçmenlerin. Bengaldeşli Muhammet Nazar ile tanıştık. Gördüklerim beni aşırı duygu yoğunluğunda şok etti beni. Özellikle Muhammet Nazar olmak üzere tüm göçmen standlarında “Her yer taksim, Her yer direniş” “Çapulcu” ve benzer destek veren pankartlarla süslü idi. Diyarbakırlı, Dr. Hasan Şimşek, eşi İlkay Şimşek, sevgili eşim Kadriye Çorbacıoğlu ve sevgili kızım Ec Çorbacıoğlu ve ben Şevket Çorbacıoğlu hayli duygu yüklendik..Pisa resmen çapulcularca işgal edilmiş..Vay çapulcular, vay; çaputçular duyarsa başlarla anlamsız suçlamalara..

SİENA KENTİ
Pisa gezisini tamamladık. Saat: 11:33. Pisa’dan Siena yolculuğu başladı. Saat, 11:40. Bulunduğumuz noktada Livorno’ya 24 km var. Biz tabii ki buraya gitmiyoruz. Otobüste sağımızda Semi Yeşilbursa ve eşi Neşe Yeşilbursa oturuyorla. Semih bey, yeni emekli kurmay deniz albayı. Balyoz operasyonundan bir rastlantı sonucu kurtulmuş. Çaprazımızda, İstanbul’dan İzzet Eti ve eşleri Fulya, onların arkasında da oğulları Deniz Eti oturuyorlar.

Pisa’dan Siena yolculuğu başladı 

Kuleler kenti Gimignano

Siena meydanına giriş
 

Pantodera Pontara sapağındayız. Etraf RES(Rüzgâr Enerji Santralleri)’lerle dolu. İtalyanlar rüzgardan enerji üretiyorlar, bizimkiler rüzgarı es geçip HES’lerle dereleri kurutuyorlar..
Saat 12:07. Pondedera’ya döndük. Oradan da, Volterra ve ardından Siena’ya varmak için Sahçominera’dan geçeceğiz. Doğa makyajını değiştirdi bu noktada, yeni makyajı üzüm bağlarıyla. Bağların da makyajı Servi ağaçları(hayat ağacı). Servi ağaçlarını biz genelde mezarlarda görürüz. Derler ki; “ ‘Servi Ağacı’, geleneklerimizde hem ölümün, yani faniliğin, hem de vahdetin(birlik) sembolüdür. Kur’an alfabesinin ilk harfi elife benzer. Elif, aynı zamanda “Allah” lafzının ilk harfidir ve vahdaniyeti sembolize eder... Bu durum servi ağacına ayrı bir anlam katar: Rüzgârda hışırdayan yapraklarının “Hû” çekip zikrettiğine inanılır.”. Servi ağacının mezarlıklara dikilmesi mistik özelliğinden çok, kökleri saçak gibi değil dimdik geliştiği için mezarı bozmaması imiş. İtalya’da bağlık alanlara Servi ağacı dikilmesinin nedeni de belli ki, uzum köklerini sarmaması olsa gerek.



Kasabalar ve köyler birbirine çok yakın. Buralarda, genellikle fotovaltik enerji, yani Güneş'ten, elektrik elde etme yöntemi kullanılmaktadır. Her eve maliyeti 35 Euro imiş. Yine köylerimizin ve Kasabalarımızın HES’lerle yok edilen derelerle getirilen maliyet aklıma geldi. Ah batı, ah, sen neymişsin!,
İtalya ilginç yeniliklere açık bir ülke: Örneğin; İtalya’da deniz altında tarım başladı. Devrimsel seralarda böcek, iklim değişikliği ve sıcaklık gibi tarımsal sorunlar bulunmuyor. Evet; İtalyan-Amerikan Ocean Reef şirketi, çevre dostu tarım yapmak için ilginç bir yöntem geliştirdi. İtalya’daki Noli kıyılarında denizin yaklaşık 8 metre altında özel bir sera sistemiyle marul, fesleğen, çilek ve fasulye yetiştiriliyor. Denizin bitki yetiştirmek için uygun olduğunu ispat etmek için tasarlanan balon şeklindeki seralar, bitkileri büyütmek için yeterli nemi tutuyor .

Gimignano




 

Cappnnoli tabelasını geçtik. Etrafı surlarla çevrili olan ve Toskana bölgesinde Siena ili'ne bağlı Ortaçağ kuleler kenti San Gimignano’dayız. Söylenceler göre; Roma’dan kaçan 2 kardeş burada 2 kule inşa ediyor. Dahası; Roma'dan kaçan Muzio ve Silvio adlı iki kardeş Valdelsa'ya Elsa Vadisine (Valdelsa) gelir ve burada iki kule inşa ederler ve buaraya “Güzel kuleli Gimignano(San Gimignano dalle belle torrı) denmeye başlar. Sonrasında burası kuleler kentine dönüşür, çünkü 13.yy da buraya ‘bazıları 50 metreyi bulan’ 72 kule yapılır. 14 tanesi ayakta kalmış..İspanya’dan başlayıp Roma’da biten minik hac yolundan Kudus’ta sonlanan büyük hac yolunun geçiş güzergahında..Toskana bölgesinde genelde Müslümanlar istenmez çünkü onlar, düzenimizi reddedip kendi kültürlerini dayatabiliyorlar(Haç ve Kilise değil Cami isteyerek). Bundandır ki, uysal Hindülar tercih edilir…………

İtalya ve Toskana bölgesi şarapçılığın antik coğrafyası değil, antik coğrafya Anadolu: Asma doğudan batıya göç eden bir ürün. Yani; Doğu Anadolu’dan batıya doğru göç eden asmayı Finike’li denizciler MÖ 1500’lerde Ege adalarına ve ardından MÖ 800’lerde Sicilya ve Güney İtalya’ya ulaştırmışlar Anadolu’dan. Ve Etrüks’ler Toscana’da ilk bağcılığı başlatmışlar. ……. İtalya’nın bağ ve şarapçılık bölgesi olarak bilinen Toskana, kalitesi tescillenmiş şarabı Chianti Classico ile ünlüdür. Şişelerinin üzerinde bulunan siyah horoz ile özdeşleşen şaraplar asiditesi ve aroması ile sınıfının bir numarası. İtalya Krallığı Başbakanı Baron Bettino Ricasoli(19.YY), Chianti Classico bölgesinin tam ortasındaki Broglia’da yer alan arazisini geliştirmek için Almanya ve Fransa’da araştırma gezileri yapmış, üzüm cinslerini incelemiş ve yabancı varyeteler(çeşitli üzüm cinsleri) getirmiştir. Bu arada bir klasik Chianti reçetesi geliştirmiştir ki %70 Sangiovese(kırmızı üzüm-ana üzüm), %15’i beyaz(bianca) olan Canaiolo ve Malvasia’dan oluşur.




Özellikle II.Dünya Savaşı sonrası gelişen pazar gereksinimi nedeniyle tekrar yüksek miktarda ancak nispeten düşük kalitede başlayan üretim, pazarlama unsurları içinde geliştirilen hasır örgü sepetli şişelerde (fiasco) satılmış. Şişe kırıldığında bu hasır içine dökülürmüş ve başarısızlık anlamındaki fiyasko sözcüğü buradan türemeymiş. Bugün artık sıradan şaraplar ve fiyasko (fiasco) geride kalmış gözüküyor.
Montaione’i geçtik. San Gimignano bölgesindeyiz. Bu bölge çok kar alırmış. Kar yağmadan 1 ay önce tuz torbaları yığılırmış. Castelfalfi’den ve San Vivaldo’yu geçtik, saat 12:43..V e de1.5 saat birbirine yakın köyleri ve özellikle ‘geyik çıkabilir’ levhaları geçerek Saat, 13:07’de Ortçağ Derebeyi kenti ve Anglikan Kilisesi’nini olduğu ve UNESCO Dünya Mirasları Italya listesinde bulunan San Gımıgnano’ya geldik. San Gımıgnano Katedralı yanında, San Jacobo Del Tempıo, San Bartolu ve Santa Croce Kilisei var. Katedralın 2 işkencehanesi yanında ressam olan keşişlerin resimlerinin olması, Ortaç Avrupa karanlığını yumuşatma gibi geldi bana..



 

Elsa Vadisi, doğrusu Val d'Elsa/Valdelsa vadisi Toskana’nın en güzel yerleşim yerlerine sahip (Carrara, Massa, Pıstoıa, Luca, Pisa, Livorno, Prato, Fırenze(Floransa9, Siene, Arezze ve Grossetto). Güzel Kulelerin San Gimignano'su(San Gimignano delle belle Torri) Floransa'nın 56 km güneyinde, Siena'ya ise 37 km. mesafedeki bulunan etrafı surlarla çevrili, çok iyi korunmuş bir ortaçağ kasabasıdır San Gimignano Küçük bir alan içinde yer alan kent yaşamının tipik yapılarını oluşturan meydan ve sokakları, ev ve sarayları, kuyu ve çeşmeleri ile Ortaçağ medeniyetine tanıklık etmektedir.

Kale surlarının yanında boylu boyunca ‘ekolojik tarimin öncüsü, hatta "Genetiği Değiştirilmiş Organizma(GDO)” tartışmasının ilk başladığı’ Toscana vadisini ve uzum bağlarının muhteşemliğini seyredebilirsiniz. Kültür ve yemek arasındaki ilişkiyi inceleyen Gastronomi kurslarının başladığı bölge aynı zamanda, Toskana.. Evler tek katlı. Agreto Turizmi(ev turizmi) yaygın. Bir söylentiye göre Mardinli Ebru, Mardinli bayanları getirerek buralarda Fast food lokantalarıyla ünlenmiş. Avrupa ve İtalya nüfusu yaşlı olduğu için hazır yemeklere ilgi çokmuş.
Saat 16:12; Siena’ye hareket ettik. Saat, 16:51 Siena’dayız.


 

İki küçük çocuğu emziren dişi kurt(Kurt tanrıça; Lupa) Siena'nın kuruluş efsanesinin simgesi. Roma'nın kurucuları Senio ve Ascanio'nun babaları Romus ve ikizi Romulus'u emziren dişi kurt heykeline Siena'nın pek çok yerinde rastlamak mümkün. Etrüsk söylencelerine göre; Romus ve Romulus adlı ikiz kardeş mağaraya bırakılırlar ve dişi bir kurt onları emzirir. Daha sonra çiftçi bir aile tarafından bulunarak evlat edinilirler. Roma şehrini kurmak için de kurt tarafından emzirildikleri yeri seçerler. Bu yerin etrafını çevirirken tartışmaya başlar ve kavga ederler bunun üzerine Romulus kardeşi Romus’u öldürür. Bir başka söylenceye göre; Roma’yı Romulus’un değil oğlu Ascanio kurmuş.

Cenova kentinden sonra banka kurulan ikinci kent.. Siena daha çok Üniversiteleri ile ünlü bir kent. "Siena Üniversitesi" 1240da kurulmuş. Tarihi boyunca hukuk ve tıp fakülteleri ve yetiştirdiği öğrencileri ile ismini duyurmuştur. Üniversite günümüzde de en önemli İtalyan üniversitelerinin başında gelmektedir. Şehirdeki bir diğer üniversite olan Siena Yabancılar Üniversitesi(Universita Per Stranieri di Siena)'ne her sene çok sayıda Türk öğrenci erasmus(1 yıllık eğitim bursu) ve diğer programlarla gitmektedir.


Tarihte karaveba’dan en çok etkilenen bu kentin en dikkat çeken ikinci olgusu, etrafı cafe ve barlarla çevrili İstiridye şeklindeki ‘ geleneksel at yarışlarının devam ettiği ve tarihte güreşlerin yapıldığı’ Piazza del Campo meydanıdır. Üç tepenin üzerine kurulmuş etrafı surlarla çevrili tipik bir Ortaçağ kenti. Romalılar buraya Castro diyorlarmış. San Gimignano’dan büyük ve çok sayıda giriş kapıları var. Biz San Marco kapısından kente girdik. Gezilmesi gereken yerleri turlayacağız. Örneğin; şehrin ara sokakları , Piazza del Campo meydanı , Siena Katedrali, tepelerdeki kaynak sularıyla beslenen Fonte Gaia (Gaia Çeşmesi), Piazza del Mercato Çarşı Meydanı..Tepelerden kaynak sularıyla beslenen 15. yüzyıl çeşmesi Fonte Gaia’nın taçlandırdığı Campo Meydanı’nın çevresindeki sarayların en ünlüsü, 1297 yılında yapımına başlanan Gotik mimarisi ve 102 metre yüksekliğinde Palazzo Pubblico (Belediye/Kamu Sarayı-1297)
Modern sanat sergileriyle tanınınan Palazzo delle Papesse(15. Yüzyıl),. Orta Çağ yapısı Santa Maria della Scala Hastanesi ise duvar süslemelerini meraklılarının beğenisine sunuyor. İtalya’nın en büyük katedrallerinden biri olan Siena Duomo, bir kez ziyaret edildiğinde farkına varılamayacak kadar çok ayrıntıyla dolu. Romanesk ve gotik mimarinin bir karışımı olan iç mekâna Donatello, Bernini ve Michelangelo’nun heykelleri, işlemelerle süslü zemin ve freskler hâkim. Mabede dâhil olan Piccolomini Kütüphanesi ise 16. yüzyıl freskleriyle kaplı.

 

Siena, sadece mimari güzelliğiyle değil halkının ona olan tutkusuyla da heyecan uyandırıyor. Çünkü şehirlerine büyük bir aşkla bağlı olan Sienalıların geçmişten gelen sebepleri var. Başta Floransa olmak üzere Toskana’ya bağlı şehirlerle arasındaki rekabet, Siena’yı asırlar boyu sürecek bir mücadelenin içine sokmuş. Orta Çağ’da Campo Meydanı’nı süsleyen Venüs heykeli bile bu çekişmeden nasibini almış. 1348’de veba salgını Siena’yı vurduğunda, şehrin ileri gelenleri bunun sebebini heykele bağlamışlar. Halk da heykeli parçalayıp Floransa surlarının dibine gömmüş(bağnazlık bize özgü değil evrensel veba galiba). Tarihte Floransa’ya karşı kazanılmış bir zafer olan Montaperti Savaşı da Sienalıların çok önemsediği iki konudan biri. Diğeri ise Palio adıyla bilinen geleneksel at yarışları.


İtalyanca katedral "duomo" demek. Floransa ile sürekli rekabet halinde olan Sienalılar Floransa'nın Duomo'sundan daha büyük bir Duomo yapmak istemişler. Ne yazık ki şehri etkisi altına alan veba salgını ve beraberinde gelen ekonomik çöküntü katedrallerinin daha büyük yapılmasına engel olmuş. Yine de 13. yüzyıldan beri çok iyi korunmuş harika bir yapı. Floransa'daki Katedral'in dış cephesi 3 renkli (yeşil, beyaz ve pembe) mermerle kaplanmışken Siena'nın Katedrali'nin dış cephesi siyah ve beyaz renklerde. Meryem Ana’nın göğe yükseldiğini sembolize eden resim altın suyundan yapılmış. Çünkü altın kutsalmış.
Sokaklar birbirine çok benziyor. Evler genellikle kırmızı tuğladan inşa edilmiş. Öyküsü şu; Siena tarih boyunca Floransa ile rekabet halindeymiş. Floransa'ya hakim Medici Ailesi Siena'yı ele geçirince, ikiz Remus ve Romulus kardeşlerden Romus’un oğlu Senio’nun kurduğu ve Etrüsklerin(Tuskiler) yenilediği Siena kentini yıkıyor ve yine Etrüsklerin bulduğu kırmızı tuğlalarla yeniden inşa ediyor. Öyle ki; "burnt siena" (yanık siena) diye, kırmızı-kahve tonunda Siena’ye özgü bir renk doğmuş. Evler ortaçağ otantizmini koruyor(Biz yıkıyoruz, özellikle Karadeniz’de.Kale duvarını evimizin duvarına dönüştüren bizler değil miyiz?!) Siena'da böylesi evlerden oluşan 17 tane mahalle var. Her mahallenin kendisine ait bir bayrağı ve çoğu hayvan olan simgeleri mevcut. Her sokak bu bayraklarla dolu. Halk, hala ortaçağdan kalma geleneklerini sürdürüyor İstiridye şeklindeki Piazza del Campo meydanında.


Toskana’nın ortaçağ kale kenti olan ve tarihi şehir merkezi, UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınmış. Siena’da ilk akla gelen, ‘yukarıda da belirttiğim’ İtalya’nın en güzel meydanlarından Piazza del Campo meydanına saat 17:55’te ulaştık. Muhteşem ve gizemli bir yer. İstiridye şeklindeki meydanı çevreleyen Cafeden birinde etrafi seyrediyoruz. Dayanamadık meydana indik ve biz de herkes gibi yere oturduk. Sonrasına etrafı çevreleyen tarihi yapıları görsellemeye başladık.
Meydanın istiridye kabuğuna benzer biçimde dokuz parçaya bölünmesinin nedeni, her parçanın ortaçağ dönemki idari bölgelerden birini temsil etmesiymiş. Düz olan kenara doğru aşağı yönde eğim var ve burada Halk Sarayı "Palazzo Pubblico" yer alıyor. Burası 13. yüzyıldan beri kentin yönetim binasıymış. Hemen yanında çan kulesi( Torre del Mangia-88 mt.) yükseliyor. Mangiaguadagni adında çanı ilk çalan adı verilmiş. Torre del Mangia Siena Katedrali ile aynı yükseklikte inşa edilmiş. Nedeni kilise ve devletin eşit güce sahip olduğunun göstermek. Üzerindeki saat bile 14.yüzyıla ait.

Siena’da ikinci akla gelen bu meydanda ‘16. yüzyıldan beri yapılan at yarışı’; rengarenk giyimli binicilerle yapılan geleneksel “Palıo”, yani şölen şeklindeki at yarışı. Bu koşuya her mahalle birincisi katılıyormuş. Yarış sonrası Siena Katedrali’ne gidilirmiş. At yarışları(yöresel adıyla; Il Palıo) 2 Temmuz ve 16 Ağustos tarihlerinde olmak üzere yılda 2 kez düzenleniyor(ilk modern bu yarışlar 1650’de yapılmış). Siena'nın mahallelerini temsil eden bir at ve binicisinin katıldığı geleneksel at yarışında, atlar mahallelerini temsil eden rengarenk geleneksel kıyafetlerini giyiyorlarmış..

 
Meydanın dar sokaklarından ilerleyerek grupla buluşacağımız noktaya gelmeden; bir mahallede mola verdik; 16 Ağustos’ta yapılacak at yarışı öncesi geçit anında gösteri öncesi çalışmaları izlemek için. Çalışmayı Robile Contrada Dell Aguila adlı Kartallar(Aguıila) grubu yapıyor. İzliyoruz.. Hem çalışıyorlar, hem de çocukları çalıştırıyorlar. Geçit anında, altın sarısı zemin, mavi ve siyah desenlerden oluşa bayrak flamaları, inanın Tempomajör(Büyük asa/baston) kadar rahat kullanıyorlar. Tempomajor’dan çok büyük olan bayrak flamaları havaya atıp vücutlarının önünde ve arkalarında yakalamaları gerçekten yetenek isteyen zorlu ve müthiş gösteri. Hepsi de mahallenin/semtin(contrada) simgeli formalarıyla çalışıyorlar. Evet; Yarışa katılan tüm at ve biniciler temsil ediyor oldukları semtin renklerine ve simgelerine uygun olarak giyinirler: Aquila (Kartal), Bruco (Tırtıl), Chiocciola (Salyangoz), Civetta (Baykuş), Drago (Ejderha), Giraffa (Zürafa), Istrice (Kirpi), Leocorno (Tekboynuz), Lupa (Dişi kurt), Nicchio (Deniz kabuğu), Oca (Kaz), Onda (Dalga), Pantera (Kara Panter), Selva (Orman), Tartaruga (Tosbağa), Torre (Kule) ve Valdimontone (Montone olarak kısaltılır).
Her yıl 2 Temmuz ile 16 Ağustos tarihleri arasında yüz binlerce kişiyi Siena’ya çeken Palio, dünyanın en ünlü mahalleler arası eyersiz at yarışı. Bu kadar ilgi çekmesinin birçok nedeni var. Birincisi hazırlık karşılaşmaları, festivaller ve törenler dört gün sürüyor. Oysa yarışın ortalama süresi 75 saniye. İkincisi bir mahallenin başına gelebilecek en kötü şey, atının sonuncu değil, ikinci gelmesi. Üçüncüsü, eşler bile eğer farklı mahallelere mensuplarsa Palio sezonunda genellikle ayrı yaşıyorlar. Çünkü Sienalılar için Palio’nun içinde yer almanın mucizevî bir yanı var. Yarışların belkemiğini oluşturan mahalleler, Orta Çağ’da şehir savunması için görevlendirilen ücretli askerlere vergi ve insan gücü sağlamak amacıyla kurulmuş. Ancak yüzyıllar geçtikçe, idare merkezi olma özelliklerini yitirmişler. Sadece birbirlerine bağlı insanların ayakta tuttuğu yerleşim birimlerine dönüşmüşler. Dini törenler, cenazeler, düğünler, zafer kutlamaları, hatta festivaller bile her mahalle tarafından ayrı ayrı kutlanır hale gelmiş. Günümüzde ise yarışlara on yedi mahallenin sadece onu, kura ile katılabiliyor. Her mahallenin bir adı, flaması ve atı var. Meydanın çevresindeki 330 metrelik pistte koşulan üç turu önde bitiren at, birinci kabul ediliyor. Birinci gelen atın sahibi olan mahalle, dalgalandırılan flamalar ve marşlar eşliğinde zafer kutlamaları yapıyor..
Toskan gezisi sonlanmak üzere. Ricciarelli biskiüleri, zencefilli çörekleri ve "Noto" adlı bal, badem ve karabiberli tatlı şekeri, mevsimsel kestane şekerlemeleri ve de anlatmaya çalıştığımız Ortaç tarihi ve doğasıyla ünlü Siena’dan 15 Temmuz 2014’ün saat 19:30’unda ayrıldık..
Not: Sürücümüz, Diego Enriqe De Ferrarı(saviaggi@libero.it)
ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
GEZ-GÖR-YAZ
evesbere@mynet.com
evesbere@gmail.com
sevket-che@hotmail.com.tr
GSM.0506 609 00 32


İTALYA, FRANSA, MONACO VE İSVEÇ’E, DOĞRUSU AVRUPA’YA İLK KEZ GİTMENİN ÖYKÜSÜ-4..

VENEDİK(VENEZİA)

Gezegendeki her bireyin bildiği ve de görmek istediği efsane kent Venedik’e 16 Temmuz 2014 günü hareket ettik, saat: 08:15.
Bağnazlığa evrensel veba dedik, magandalık da evrensel veba galiba. Bizi hızla bir binek arabası geçti; DIZ 267 K plakalı. Arabadakiler, arabaların temizlemek için olsa gerek, çevreyi kirleten pet şişesi ve çerez poşetlerini atmaya başladılar.

Venedik'e yolculuk başladı..



Gezegenimizin neresine giderseniz gidin; yeşil aynı, mavi, kahverengi..kısacası tüm renkler, insanlar, dağlar, ovalar, nehirler ve yollar 'tek gökyüzü altında' aynı. iyi de ne diye savaşıyor ve de zehirli örümcek ağı gibi birbirlerimize sınırlar örüyoruz?!..
 

Tuz ve balıklara ulaşmak için savaşların yapıldığı kadim kent devleti Venedik’e, dahası; Toskana’dan Veneto’ya yani Venedik’in olduğu bölgeye yol alıyoruz. Bedriye Gül Başlangıç Venedikliler kuşkucu değil, hoşgörülü insanlar diyor. İtalya coğrafyası Türkiye’m coğrafyasına çok benziyor, hatta iklimiyle. Gerçi iklimlerdir coğrafyayı değiştiren. Özellikle Karadeniz’i andıran yerleri muhteşem.
Ses kesici şeffaf panolar dikkatimi çekiyor otobanlarda. Dendiğine göre otoban üzerindeki köyler sesten rahatsız olmasın diye ses kesici bu panoları koymuşlar. Ülkem gerçekten acımasız. Düşünün; kent içinde ‘özellikle Ankara ve İstanbul’da traktörden bozma minibüslere takılan jet egzozların yarattığı gürültü kirliliğini. Ankara’da 1 yıldır uğraşıyorum ve yetkililerden bu jet egzozlarının yarattığı gürültü kirliliği ile ilgili yanıt alamıyorum.

Ve Venedik'teyiz



İşte Venedik ve de büyük kanal


 

Büyük Venedik kanalından, Venedik içlerine yayılmış kılcal damarlara yolculuk








 




















Anadolu kelimesi Yunanca ‘güneşin doğduğu/doğu’ yer anlamına gelen “Anatoli”dan doğmuş(keşke böyle demeseler; bize ait olması gerekir, çünkü; “Ana ve Dolu” ne de güzel eşleşiyorlar. İki sözcük de bize yabancı değil). Romalılar, kendi topraklarına göre doğuda kaldığından buraya doğu toprağı anlamında Thema Anadolia dediler. Anadolu isminin bir bölge adı olması ise Selçukluların Anadolu’ya gelmesiyle başladı.
M.Ö. 9.YY başlarında Yunanistan’dan geleneler, Türkiye topraklarında büyük uygarlıklar görürler ve ışığın doğduğu yer olarak görürler.
Turban Venedik saraylarından-kiliselerden rahibe örtüsü olarak alınmış. Osmanlılar değil de, Osmanlı İmparatorluğu yerine Atatürk ve silah arkadaşlarıyla Anadolu insanını kurduğu Türkiye Cumhuriyet’i sonrası dinden geçinenler türbanı alıyor ve bu rahibe örtüsünü siyasal İslam’ın bayrağı haline getiriyor. Ne kadar düşündürücü değil mi?

Büyük kanal türü insanı büyülüyor



























İtalya'nın 1948 Anayasası ile kısmi bölgesel özerklik verilmiş 20 bölgesinden biri ve de Venedik’çe dili olan, İtalya'nın Kuzeydoğusundaki Veneto(Venetia)’ya ulaşmak için tünellerle geçiyoruz..
Bolog’na kentinin yer aldığı Emillia bölgesindeyiz. Bologno Üniversite kenti. Dev sanayi tesisli endüstriye sahip bu kentin küçücük havaalanı var. Yine aklıma ülkem geldi; dinden geçinenlerin doğayı katlederek inşa etmeye başladıkları 3. Havalimanı..Saat, 09:21Trafik yoğun. İki geliş gidişli otobanda ilerliyoruz. 7 dakika sonra Padova’dayız. Çok sisli bölge olan Venedik- Milano yolu bizi “Po Ovası”na taşıdı. Bağcılık, sebze, meyve, tahil türevleri ve bakliyat anbarı Po Ovası..Soyadımdan mıdır bilmiyorum; bakliyat çorbasının çok revaçta olması ilgimi çekti..







































Mühendislik disiplini ve teknolojik hız çok yoğun; kırsal kesim de bile 3 katlı evler için kule vinç kullanılıyor.
Saat; 09:53 Ferrara’da mola verdik. Seramik bölgesi. Ferrara eskiden kontlukmuş. Etkinliklerin çok olduğu ve 1995’den bu yana UNESCO Dünya Kültürel Mirası Listesi'nde yer alan tarihi bir yer Ferrar’a..
Saat, 10:45 Po Nehrini geçiyoruz. Coğrafya derslerinde “Po nehri ve Po ovası nerede?” sorusuna yanıt veremediğimizde sınıfta kaldığımız yer..Bunu bilmenin yaşamımızda neyimize yaradı bilen var mı!?
Uçsuz bucaksız “Po Ovası”’nda ilerliyoruz. 12. YY’da aylarca devam eden yağmurlar almış. Bu nedenle Veneto bölgesi zemini yapılaşmaya izin vermeyecek derecede sıvılaşmaya müsait. Bizde olsa, devasa yapılarla Po Ovası’nın içine..
Venedik’teyiz;
Çok hoşuma giden görselliğimSaat; 11:43 Mestre adlı son tren istasyonuna geldik..Venedik’in en büyük tersanesi Fincantieri’yi izliyoruz. Venezıa sapağını geçtik. Yapay ada park yeri Tronchetto’ya gireceğiz. Adını 10. yy’dan beri yaşayan Venitelilerden veye Latince gelmek anlamındaki Venir’den almış olabilir. Venedik’in birkaç adı var; "Adriyatiğin Kraliçesi", "Sular Şehri", "Maskelerin Şehri", "Köprülerin Şehri", ve "Kanallar Şehri" olarak bilinir. Venedik, kıyı şeridi boyunca uzanan Venetian Lagoon bataklığında, Po ve Piave nehirlerinin deltaları arasına kurulu. Gelgitlerden oluşan adacıklarda yerleşim yasak Venedik’te. Saat, 12:20. Motorla, o gizemli, büyüleyici, düşündürücü ve düşler dünyamızın ütopik fantezisi Venedik’ kanallarına yöneleceğiz. Evet, Venedik’in bu yerleşkelerine isteyen yürüyerek, isteyen motorla girebiliyor.

















































Saat, 12:55. Kadriye’nini korkacağı kadar olan dalgaların eşliğinde ilerliyoruz. Su otobüsünün(Vaporetto) bir yanından diğer yanına koşuyorum güzel bir görüntü almak için. Kadriye bağırınca, Ececanla paylaştık, o sol yakayı ben sağ yakayı görselliyorum. Bedriye Gül Başlanngıç anlatıyor; “Şu gördüğünüz un fabrikası, Hiton oteli oldu. San Marcos kilisesi, yanındaki “İççekişler Köprüsü”, Dükler Sarayı ve Hapishane. İççekişler köprüsü Dükler Saray ve Hapishane’yi birbirine bağlıyor. San Marcos meydanındak Dükleer sarayının hemen önünde ünlü Sansoviniana Kütüphanesi ve Correr Müzesi ile , Arkeloji Müzelerini görüyorsunuz. Buraları gezeceğiz. Gördüğünüz Çan kulesi 1903’te yapıldı. Yıkıldı, 1913’te tekrar yapıldı…”



















Ve San Marco Meydanı'ndayız. Dendiği gibi dünyanın en güzel meydanlarından birisi. Romantizmın doruğuna tırmananların meydanı. İlle de dört bir taraftaki cafelerde sırayla çalan(cafelerden birisinde müzik başladığında diğeri onun bitirmesinin bekliyor) ve meydanda çalan klasik müzik, caz orkestraları bile bana romantik bir hava kattı. Söylenenlere göre hiç bir dünyalı burayı görmeden ölmek istemezmiş. Bedriye Gül Başlangıç kaldığı yerden devam ediyor: “ Meydanda yer alan Bizans mimarisi sanatının en iyi bilinen örneklerinden biri olarak şehrin en ünlü kilise yapılarından biri olan San Marco katedralinden adın almış. Katedral Dük Sarayı'na bitişik ve bağlantılıdır. Orijinal olarak San Marco Bazilikası Venedik dukalarının şapelidir(Bir çeşit Hristiyan mescidi) ve şehrin katedrali değildir. Bizans ve gotik mimarisi sanatının en iyi örneklerinden biri ve 8 Ekim 1094’te açılmış. San Marco Bazilikasına, ayrıca İtalyanca: Basilica di San Marco a Venezia da diyorlar.

“Mahşerin 4 atlısı” denen 4 bronz atın çalınış Öyküsünü araştırdım: “12 Nisan 1204. Venedik Dükası Enrico Dandolo liderliğindeki Haçlı ordusu 97 yaşında. Gençliğinde bir Bizans imparator tarafından gözleri neredeyse tamamen kör edildiğinden, Bizanslılara karşı kin ve nefret doludur. Bizanslar, anlaşmaya göre Haçlı ordusuna verilmesi gereken parayı vermeyince İstanbul Venediklilerce fethedilir. Ve 3 gün sürecek bir talan, soygun ve katliam başlar. Ayasofya başta olmak üzere, kiliselerdeki tüm hazinelere el konmuş, saraylar ve evlere girilmiş, her türlü eşya ya çalınmış ya da tahrip edilmiş, çok değerli sanat eserleri parçalanmış veya yakılmıştır. Ancak tüm bu talan esnasında, ‘Hipodromun’ giriş kapısı üzerinde bulunan görkemli dört adet at heykellerine dokunulmaz. Bu atlar 800 seneden beri adeta şehrin sembolü gibiydiler. Şehrin kalbi sayılabilen hipodromun şeref kapısının üstünde yarışları simgeleyen bir kuadrigaya (Roma ve Bizans’ta dört at tarafından çekilen yarış arabaları) koşulmuşlardı. İnanılmaz bir ustalıkla neredeyse saf bakırdan yapılmış bu atlar güneş ışığında altın rengini alırlardı. Tüm vahşetlerine rağmen, Haçlı askerleri, sekiz asırdan beri orada bulunan atları kutsal sanıp, tahripten korkmuş olabilirlerdi. Ortodoks şehirde 60 yıl kadar sürecek bir Latin (yani Katolik) Krallığı kuruldu. 2 yıl sonra Enrico Dandolo vefat etti ve yönetim tam anlamıyla Fransız hanedan mensuplarına ait bir grubun eline geçti. Ancak bir sabah, şehir halkı dehşet verici bir haberle sarsıldı. Hipodrom’un üzerindeki sevgili atları yok olmuştur! Atlar, mükemmel hazırlanmış bir planla bir gecede Venedikli bir grup tarafından yerinden sökülmüş, sahile taşınmış ve sandıklarda domuz var yalanıyla gemiye yüklenerek Venedik’e götürülmüş. Atlar; ünlü tersanelerinin (Arsenal) binasına konur ve orada 50 yıla yakın bir süre kaldıktan sonra, San Marco Meydanı'nda yer alan, aynı zamanda altın kilise (Chiesa d'Oro (Church of gold) olarak da bilinen San Marco Bazilikasınını(İtalyanca: Basilica di San Marco a Venezia) cephesindeki balkona yerleştirilir. 500 yıl sonra Fransız generali Napoleon Bonaparte, Avusturya ve Piemonte ordularına karşı müthiş bir zafer kazanmış ve Venedik’e girmiştir. Atlar derhal dikkatini çeker ve bulundukları yerden sökülüp Paris’e götürülmeleri emrini verir. Heykeller, 1798 yılında Invalides Sarayı’nın bahçesinde sonra Tuilerie Parkı’nın girişinde yer alırlar ve nihayet 1807 yılında, ünlü Zafer Takı tamamlanınca onun üzerine yerleştirilir. 1815’te Napoleon’un devri sona ermiştir. Venedik, Avusturya İmparatorluğu’nun hükümranlığına verilmiştir. İmparator 1.François ilk iş olarak Fransa’dan atları geri ister ve tekrar San Marco Bazilikası’na eski yerlerine konmasını talep eder. Birkaç ay sonra atlar görkemli bir törenle tekrar kilisenin balkonuna konuşlandırırlar. 1915 yılında, I. Dünya Savaşı’nın olası etkilerinden korumak için, atlar tekrar yerinden indirilir ve Roma’da San Angelo şatosunun mahzenlerinde koruma altına alınır. Harp bittikten bir yıl sonra, 11 Kasım 1919’da eski yerlerine kavuşurlar. 20 sene geçer ve II. Dünya Savaşı başlar. Şahane dörtlünün orada kalması düşünülemez ve bu sefer Padova Sarayı’nın bodrumlarında ‘misafir’ edilirler…Ağustos 1945’te tekrar eski localarına kavuşurlar. Ama çileleri bitmemiştir. 1977 yılında beş sene süren ciddi bir bakımdan geçirildikten sonra artık açık havada barınamayacaklarına karar verilir ve atlar kapalı mekâna, yani bazilikanın müzesine taşınır ve bazilikanın cephesine kopyaları yerleştirilir.”
Atları getirmek istedik getiremedik..

































Şaka bir yana; bu atların ve de diğer sergilenen objelerin yeri İstanbul. Evet, bu Atlar bizim. Neden İstanbul’a getirilmez de Venedik’e mal edilir, mallarca?! Üzerlerine binip İstanbul’a kaçırayım dedi, fakat bize gösterilen atların sahte olduğunu öğrenince vaz geçtim.
Saat, 13:24. Venedik’in 455’te ilk kurulduğu yer olan Rialto köprüsüne (Ponte di Rialto) ve çevresine geldik. San Marco idari merkez, Rialto’nun da ticari merkez olduğu söylendi bize. Büyük Kanal’daki en ünlü köprü olan Rialto’nun mimarı, Antonio da Ponte. Venedik’te en çok ziyaret edilen ve fotoğraflanan nokta olan bu yapı, üstünde ve çevresinde ki mücevher, ipek ve cam ürünler, hediyelik eşya satan irili ufaklı birçok dükkan ile adeta ticari merkez işlevindeymiş. Bugün ise Türizm merkez işlevini de üstlenmiş. Rialto köprüsü San Polo ve San Marco mahallelerini birbirine bağlıyor.

Venedik’e kanallar şehri deniyor, fakat değil. Adriyatik Denizi’nin kuzeyindeki Venedik; 118 adacıktan oluşan kent. 170 tane kanal ve 400 tane köprüye sahip. En ünlü köprü; “İççekişler(Ahlar, vahlar- İşkence Köprüsü)”, dahası; Son Nefes Köprüsü (Ponte dei Sospiri ). Söylenceye göre; infazı gerçekleştirilecek mahkûmlar yaşamı görüp iç çektikleri ‘Düklük Sarayı ile Yeni Hapishane arasında kapalı olarak inşa edilmiş’ köprü. Büyük olasılıkla; buradan cezaevine giden mahkûmların Venedik'e son kez bakmasından almıştır. Bu köprülerde genelde Çin malı satılıyor. Hiçbir motorlu kara taşıtı bulunmuyor, çünkü yasak.

Venedik meydanında mutlu bir çift

Venedik’e su-Deniz otobüsü(Vapuretto) veya su-deniz taksisi(water taxi) ile denizden, dahası Canale Della Giudecca’dan girdiğinizde ilk olarak sizi, 45 adet diğer küçük kanalların bağlı olduğu “Büyük Kanal (Grand Canal)” karşılar. Büyük Kanal; Venedik’in en güzel caddesidir. Kanal etrafında zengin mimari özelliklere sahip sayısız tarihi bina sıralanıyor, renkli-renkli. Şehrin ana caddesi olan bu kanalı gondollar, şehir içi deniz taksileri ve deniz otobüsler sıklıkla kullanır. Yani; genel taşıma deniz otobüsleri(Vapuretto) ve deniz taksileri(water taxi) tarafından sağlanır. Diğer küçük kanalları gezmek için gondolları kullanıyorsunuz. Alexsandra Gazanov’nın Gondoluyla, Venedik’in tarihi dokusuna yolculuk yaparak büyüleyici atmosferini yaşadık. Bu etkileyici Gondol gezisinde bize eşlik eden ve Gondol fiyatını azaltmaya neden olan aslen Yozgat kökenli Diyarbakır’da görevli güzel çift Doktor Hasan Şimşek ve İlkay Şimşek’e teşekkürler.
Gondol, geleneksel kürekli bir Venedik aracıdır. Venedik içinde taşıma anlamında önemlidir ve hala genel taşımacılıkta ve turistleri gezdirmede kullanılır. Dün 10 bin adet olduğu söyleniyor, bugün ise 100’lerde. Gondol, ayakta duran ve ileri bakarak başı ile referans yapan hasır şapkalı kürekçisi tarafından ‘küreğin sudan yararlanarak gondolu ileri itmesiyle su yüzeyinde ilerleyen bir araç. Büyük Kanal'da traghetti (ikinci dereceden) olarak hizmet rolüne sahiptir. Gondolcular, gittikleri yerlere göre üzerlerine farklı renklerde kıyafetler giyerler. Kafalarında hasır şapka ve giysileri siyah beyaz veya kırmızı beyaz yatay çizgilidir kıyafetleri. Bir gondolcu olabilmek için 7 yıl boyunca eğitim almak gerekiyormuş. Bir gondolcu ölmeden başka bir gondolcuya iş verilmiyormuş. Onların birinci rolü aslında turistleri ücret karşılığında gezdirmektir.
Saat, 15:00 Marko Polo’nun kanal üzerindeki evinini önünden geçtik. Gondol turu bitti. Marco Polo'nun evinin bulunduğu yer “Milion Avlusu”.. Marco Polo (1254-1324, Venedik) İtalyan gezgini. Çocukluğunda, Karadeniz ve Akdeniz'deki ticaret merkezlerine uğrayan babasıyla yolculuk yapmış. 17 yıl Doğu ülkelerini dolaştı. Tarih, etnografya ve coğrafya incelemeleri yaptı. İlginç yolculuğu ise, deniz yoluyla 600 kişiyle çıktığı yolculuktan 20 kişi ile dönmesi. Bu serüven dolu seyahati; 1292'de babası ve amcasıyla birlikte, İran Şahı ile evlenecek bir prensesi İran’a götürme seyahati. Venedik’in yaklaşık 8 km kuzeyinde yer alan, İtalya’nın en büyük havaalanını adı da Marco Polo Havaalanı (VCE).

Gondol ezişi bitti. Saat 15:11. Venedik’in araba sığmayan dar sokaklarındayız. Saat, 15:20. Bu sokaklara araba girmediği için esnaf mallarını ve de insanlar ev eşyalarını 2 tekerlekli araçlarla taşıyorlar. Venedik, meydanlar çok sıcak. Kanallar ve dantel gibi örülü arka sokaklar adeta serinleme tünelleri gibi, çünkü buralarda ‘araç giremediği için’ egzoz ve akaryakıt kokusunun yarattığı kirli sıcaklığı yok.
5 metre derinliğinde ve 3.8 km uzunluğunda olan Büyük Kanalın bir ucu Santa Lucia demiryolu istasyonu yakınındaki Venedik denizkulağında, diğeri Saint Mark Bacıno(Havza) içindedir. Ters S şeklinde aktığı için ‘volta die Canal’ da deniyor. Canal Grande(Büyük Kanal) kıyısında 170’in üzerinde ’13. Ve 18. Yüzyıl’ yapımı estetik evler sıralanır. Adeta; büyüleyen gökkuşağı raksı ile karşılıyor sizi bu albenisi renk-renk evler. Venedik'teki binalar, birbirine çok yakın bir şekilde bir araya getirilen ahşap kazıklar üzerine inşa edilmiştir. Su altında oksijen olmadığı için çürümeyen ahşap kazıklar aksine mineral düzeyi yüksek suya maruz kaldığı için kaya gibi sert bir madde haline dönüşür. Kazıklar yumuşak kum ve çamur tabakasını delerek daha sert olan kile kadar batar. Bu yapılardaki amaç Venedik Cumhuriyeti tarafından yaratılan refahı ve sanatı gösterir. Bu asilzadeler arasında bir yarışmadır.

Bir deniz kulağı(Lagün-kapalı körfez) üzerinde kurulmuş olan ünlü Venedik şehri batma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Tarihsel değeri çok büyük olan Adriyatik’in bu incisini kurtarmak planları yapılmaktadır sürekli. Son on bir yıl içinde Venedik 200’den fazla Adriyatik'in suları altında kalmıştır. Bunun sebebinin ise yeraltı sularının çıkarılması olduğu anlaşılmıştır. Çoğu eski evin merdivenlerinin sular altında olduğunu gözlemliyoruz. Artezyen kuyularının kullanımı 1960'tan sonra yasaklanmış ve batma süreci yavaşlamıştır. Tamamen önü alarak Venedik'in kurtarılması, yalnız İtalyanların değil, bütün uygar ulusların ilgilendiği bir konu olmuştur. Gerekli yardımın yapılabilmesi için UNESCO 1,2 milyar marklık (7 milyar TL’yi aşkın) bir kredi sağlamıştır.Venedik bu nedenle Mestre’ye kaymaktadır. Venedik nüfusu 70 bin, Mester ile birlikte 270 bin.

Merkezinde tekerlekli taşıt olmayan, ulaşımın sadece deniz yoluyla yapıldığı, her yeri köprülerle süslü düşler kenti Venedik’e giriş paralı ve de gece 12:00’de hayat durur, çünkü her yer kapalı.
San Marco meydanında, 10 Euro’ya kahve içiliyor, içmedik. Ara sokaklar daha ucuz dediler ve dinledik.
Rialto bölgesinde; San Giorgio Maggiore, San Michele, Torcello, Lido ve cam işçiliğiyle ünlü Murano ve de dantel işlemeleriyle ünlü Burano adalarına Grand Canal(büyük kanal)’dan ve de Canale Della Giudecca’ dan geçen deniz otobüslriyle veya deniz taksileriyle.
Venedik Limanı genişletilerek doğu ile ilişkisini geliştirilmeye çalışılıyormuş. Özellikle; Venedik Liman’ıyla Türk ihracatçılarının Avrupa pazarlarına çok daha rahat ulaşacağı ifade ediliyor.
Venedik'in en eski saraylarından birisi olan "Fondaco dei Turchi(13.yy)" kıvrımlı bağlantıları ve ince sütunları ile Bizans mimarisinin tipik bir örneğidir. 1621'den itibaren Türk tüccarlar sarayı ticaret merkezi olarak kullanmaya başladılar. 1838'e kadar olan bu süreçte orada ikamet eden Türkler binaya bir cami ve hamam inşa etmişler ve sarayın mimarisini kısmen değiştirmişlerdir. Ayrıca 19 yüzyilin ikinci yarısında başlayan restorasyon çalışmaları esnasında sarayın üst kısmına kubbe biçimde eklemeler yapılmıştır. Saray 1923’den beri "Venedik Doğa Tarihi Müzesi (Museo di Storia Naturale di Venezia") olarak kullanılmaktadır.
Fondaco, Arapça funduk anlamında. Bunların Türkçesi de, Misafirhane, han. Otel anlamında. O nedenle İtalyanlar buraya "Fondaco dei Turchi” demişler. Büyük olasılıkla Arapça ağırlıklı Osmanlıcadan gelme. Yani, doğulular, başta Osmanlılar burayı ticari danışma yeri olarak kullanmışlar.

Gözlük camları ilk Muano’da 14.yy’da üretilmiş. Ayna yapımı da ilk burada yapılmış(10.yy’da Venedikliler tarafından). Ayna sır’ı yıllardır sır gibi saklanmış(sır sözcüğü bura orijinli olsa gerek) ve asırlardır ayna Venedik’te yapılmış bu nedenle. Siena’nın olduğu gibi Venedik’in de Fiyaskosu var. Evet; Murano’da cam şişe üfleme ustası, eğer bir üründe hata yapar ve hatalı şişe(defolu) üretirse bu, bizde başarıslık anlamında fiyasko(İtalyanca Fiyasco) imiş ve şişelere de fiyasko denir, sofralarda kullanılırmış.
Büyük Kanal kıyısında 170 den fazla 13. Ve 18.yüzyılın güzel yapılar sıralanır. Bu yapılar Venedik Cumhuriyeti tarafından yaratılan refahı ve sanatı gösterir. Bunların içindeki çoğu Barbaro Sarayı, Ca' Rezzonico(saray ve muze-1649’da Bon ailesi yaptırdı. 19ncu yüzyılda saray cizvit koleji haline geldi. Şimdi halk müzesi), Ca' d'Oro(Palazzo Santa Sofia- güzel saraylardan biri olarak kabul edilir. Sarayların en eskilerinden biri, duvarlarının yaldızlanması ve krom rengi kaplı olması dolayısıyla Ca' d'Oro, aynı zamanda golden house:Altın ev olarak bilinir)., Palazzo Dario(1487- Palazzo Dario Venedik'in en ünlü erken Rönesans sarayları biridir), Ca' Foscari(Palazzo Foscari 1452-Venedik üniversitesi ana binası), Barbarigo Sarayı ve Venier dei Leoni Sarayı(1750- Amerikalı Penny Guggenheim tarafından 1949 yılında satın alınmış ve Venedik’in en ünlü sanat sergisi olan Peggy Guggenheim Koleksiyonu olarak kullanılmaktadıri, Kişi başı 12 Euro vermedik ve gezmedik)

Kanal boyunca kiliseler de uzanır ve bunlar içinde Santa Maria della Salute(sağlık) bazılıkası. Veba salgınında insanların sağlığına kavuşturan Meryem Ana adına 1681’de yapılan bu bazilika, dar bir yarım ada üzerinde Büyük Kanal ve Canale della Zattere arasında konumlanmış. 70 mt uzunluğunda, 47 mt genişliğinde Barok tarzı etkileyici bir kilise.. Madonna della Salute festivalı, 21 Kasım’da düzenleniyor. Özelliği; Venedikliler Meryem Ana'ya 1630-38 veba salgınından koruduğu için Santa Maria della Salute'ye hacılık ziyaretinin yapılması. Hacılar Campo Santa Maria Zobenigo'dan Büyük Kanalı geçici pontoon köprüsü üzerinden geçerler ve sergiler ve geleneksel yemeğe katılırlar.
Bir diğer konu da, Büyük Kanal’da Yüzyılların eski geleneği olan tarihsel kürek veya yelken yarışlarının hala yapılması.

Şehir trafiğinin kanal boyunca ilerlemesi nedeniyle 19ncu yüzyıla kadar sadece Rialto Köprüsü ile Kanalı karşıdan karşıya geçiliyordu. Günümüzde kanal üzerindeki köprü sayısı üçe ulaşmıştır. Bu iki köprü Yalınayak Köprüsü(2008), Accademia Köprüsü yanında, tren istasyonunu araçlara açık alan olan Piazzale Roma(Roma Meydanı) alanına bağlayacak 4. Köprü tasarlanmış.
Venedik Gettosu, Venedik Cumhuriyeti altında yaşayan Yahudilerin Venedik'te yaşamaya zorlandığı muhittir. Getto kelimesinin kökeni, İtalyanca "ghèto"dan gelmektedir. Türkçe'de kullanılan getto kelimesi dile İtalyanca'dan hatta, Venedikçe'den, cüruf anlamına gelen "ghèto" kelimesinden gelmiştir. Alternatif etimolojiye göre ise bu kelime "kasaba/kaza" anlamına gelen İtalyanca borghetto kelimesinden türemiştir.
İtalya’nın en pahalı kenti Venedik’te yarım litrelik suyun ederi 1 Euro. Nedeni ürün taşıma maliyetlerinini yüksek olmasıymış. Evet, yarım litrelik su 1 Euro, fakat insanlığın, ortak yaşama kültürünün, temizliğin, kent hizmetleri ve planlamasının bedava olduğu Venedik’ten, yine ACTV şirketi tarafından işletilen deniz otobüsü(vaporetto) arılıyoruz artık, saat 19:10. Kıyıda köşede görselleşemediğimizi yer kalmasın diye ‘Santa Lucia tren istasyonunun hemen yakınında da iskeleye’ ulaşıyoruz. Santa Lucai Tren İstasyonu önündeki iskeleler adeta bizdeki taksi ve otobüs duraklarına benzerdeniz otobüsü ve deniz taksi durakları ile dolu. Buradan Venedik’in içine ve dışına rahatlıkla gidebilirsiniz, eğer Türkçe’nin dışında gerekli bir dil biliyorsanız.

Tur otobüsünün aynı zamanda sahibi olan sürücümüz, Diego Enriqe De Ferrarı’nin bizi beklediği Tronchetto Adası’na veya Piazzale Roma iskelesine gideceğiz.
Lazca dilinde de aynı olan ‘Julius Sezar tarafından Roma senatosu'na, Zela Savaşındaki zaferini anlatan mektupta geçtiği savlanan Latince “Veni, vidi, vici(Geldim, gördüm, yendim)” ünlü deyişinden esinlenerek; “Venedik; Geldik, gördük, yazdık”. Evet; Venedik, gezdik, bitirdik, ayrıldık ve yeni dostluklar edindik, yeni zamanlar yaşadık ve yeni coğrafyalar tanıdık.
Not: Eğer tur ile gelmediyseniz Venedik’i yaya da gezebilirsiniz(bir yere kadar deneyin). Bunun için; Venedik Santa Lucia Tren İstasyonu sonrası iskeleniz büyük olasılıkla Piazzale Roma iskelesidir. Aracınızı buraya bırakarak yaya veya deniz ulaşımı araçlarıyla, gizem dolu efsane Ortaçağı soluyabilirsiniz. Elbette ki, ilk durağınız; San Marco Meydanı olacaktır. Venedik ulaşım araçlarından faydalanmak için; geçireceğiniz gün sayısına bağlı olarak(72 saatlik veya12, 24, 36, 48 saatlık) sınırsız ACTV deniz otobüsü(Vaporetto) abonman kartları almayı unutmayın.16 Temmuz 2014 saat 19:50 Padova’ya döneceğiz ve orada kalacağız..Çünkü, konaklama genelde Mestre veya Padova'da yapılmaktadır.
Padova (Padua); Veneto bolgesinin önemli üç şehrinden biri. Bünyesinde İtalya’nın ilk üniversitelerinden birini barındırır. Güzel bir kilisesi var; Basilica Di Sant'antonio. barındırır. Padova (Padua), tarih boyunca fikir ve sanat merkezi olarak tanınmış. MÖ 1184 yılında Troya’lılar tarafından, dahası; Türkiye’ nin kuzeyindeki, Kastamonu, Sinop, Bartın, Çankırı, Karabük’ün tamamının, Çorum(krallık merkezi İskilip), Bolu, Zonguldak ve Samsun illerinin bir bölümünün yer aldığı Paflagonya’ dan (Batı Karadeniz) göçe zorlanan Eneti (veya Veneti) halkının kurduğu rivayet edilen kent, ülkenin en eski yerleşimlerinden birisi ve ünlü tarihçi Livy’ nin doğum yeri..Etrüsklerden sonra, Batı Karadeizlilerin İtalya’da kent kurması ilginç geldi bana..
İbis otel 3 yıldızlı, fakat diğer 4 yıldızlı; Cenova’daki Norotel ve Floransa’daki Nilotel’den daha kalitede. Hizmet çok iyi. Çinliler de burayı tercih etmiş. Saat 05:50 tarih 17 Temmuz 2014 Padova’da gün batımını görselliyorum. Milano’da, 4 yıldızlı ADI Doria Grand Hotel’da kalacağız.

VERONA VE GARDA GÖLÜ VE SİRMİNOYENE

17 Temmuz 2014

Veron, Garda Gölü ve Garda Gölü’nün yanındaki Ünlü Sirminoyene’ye yolculuk başladı, saat, 08:10..Napolyon istilasından dolayı İtalyanlar(Latinler) Fransızları sevmezlermiş. Birebir konuştuğunuzda bunu anlayabiliyorsunuz diyor Bedriye Gül Başlangıç(gulbas12@yahoo.it)
Termal bölge olan ‘Abano Terme’deyiz. İki sözcük de yabancı değil; Abone Lazca’da şifalı su kaynağına deniyor. Çocukluğumda sevgili babaannem Asiye Çorbacıoğlu bir grupla götürürdü. Dönüşte, güğümler doldurlur, güğümün ağzı şifalı suyun çıktığı mavimtırak çamurla kapatılırdı. Terme de, bizim Samsun’un Termesi.

Verona'ya yaklaşıyorken ki görsellerimiz..






Verona'da bizi ilk karşılayan Adige nehri oldu

 

İki mutlu Veronalı, Adigelerini izliyorlar


Skala(Scala)’dayız. Lazca’da Merdiven anlamaındaki Mskala ile aynı. Diyorum ki, denizci bir ulus olan Lazlar, her limandan bir sözcük mu aldılar?
Hava üsleri, kuyumculuk ve sarraflık ile ünlü Vicenza’dayız. 1848'de Durando direnişiyle ün kazandı, en sonunda Avusturya’dan ayrılarak 1866'da İtalya'ya katıldı. Vicenza, İtalya'nın kuzey kesimindeki Veneto yönetim bölgesinde, Vicenza ilinin merkezi kent ve piskoposluk merkezi. Padova'nın kuzeybatısındadır. 1994'te “Vicenza, Palladio'nun şehri” adıyla UNESCO tarafından Dünya Mirasları listesine alındı.
4 tünelli yerlerden geçiyoruz. Saat 08:39. Vicenza; II. Dünya savaşında büyük saldırı altında kaldı. Bundan mıdır bilinmez, ABD askeri üssüne ev sahipliği yapmaktadır. Bu üs 1965'te NATO Güney Avrupa Özel Kuvvetler Komutanlığı haline gelmiş.










 

Arena di Verona





 

Verona, Adeta surlar kenti




Bedriye hanım diyor ki; “Türkiye’de 3 Ayasofya var; Trabzon, İznik ve İstanbul’da olmak üzere.
Vicenza bitti. Vicenza’nın yakınındaki Verona bölgesie ilerliyoruz, o insanı hayran bırakan üzüm bağlarından geçerek. Üzüm bağları yanında princi de ünlüymüş Verona bölgesinin. Vinenza ve Verona bölgesi ovaları sivilaşmaya çok uygun olduğu için, depreme dayanıklı yapı projeleri geliştirilmiş kırsal kesimde(Benim Marmara, özellikle Sakarya ve Kocaeli kırsal kesim için önerimdi, dikkate alınmadı bu konudaki deprem manifestom)
1117 deki büyük depremle yıkılan, fakat Romenesk tipi mimariye dayanarak yeniden imar edilen Verona ‘ya ulaşmaya az kaldı, çünkü Verona yoluna girdik saat, 9:04. 6 dakika sonra, Ortaçağ’da yapılmış şehir kapılarından biri olan Porta Nuova (yeni kapı) kapısından geçtik..Corso Porta Nuova üzerinden Verona’nın “Piazza delle Erbe(Yeşillik/otlak)'den” sonra ikinci büyük meydanı olan ve hemen dibinde, Roma’daki Colosseum’a benzeyen İtalya’nın 3. Büyük Arenası “Arena di Verona(M.Ö.30, Roma mimarisi)”’nın olduğu “Piazza Bra(İsviçre’de güzel demek)”ya ulaşıyoruz. Verona'nın kalbinin attığı nokta olan Piazza Bra (Ana Meydan) meydanında insanların sakinliğini, trafiğin sükûnetini, kısacası kentin sakinliğini ve güzelliğini izleyerek dinleniyoruz. Ülkemde olsam, en az 15’kişiye yarattıkları gürültü ve görsel kirlilik nedeniyle öfke çekmiştim... Ortada bir yeşil alan hemen önünde belediye binası ve arkasında meşhur Arena di Verona var. Sağ tarafında ise sırayla dizilmiş bir çok kafeler.. MS 30 yılında inşa edilmiştir arenası, yani amfi tiyatrosu ile ünlü 3. Kent Verona . 30.000 kişi kapasiteli bu yapının yapılış amacı tiyatro oyunları sergilemekmiş. İlkin şehrin duvarlarının dışında kalıyormuş. Müthiş bir ses akustiği var. Nitekim 2011'e kadar sesin duyulması için herhangi bir elektronik düzenek kullanılmıyormuş.
Verona'da 14. yüzyılda hüküm süren Scaligeri(Scala deniyor) sülalesi Verona’yı Verona yapan sülale. Bu ailenin sayesinde Verona politik etkinin zirvesine taşınmış.
Verona’da motosiklet çok. İlgili çeken bayan taksi şöförleri..Veron’ya gelenler(dahası İtalya’ya), saat 18:00’de başlayıp yemek saatine dek süren ve de bir içki ve açık büfeden oluşan apertivo(aperatif canım) saati yaşar(biz yaşamak istemedik). O tek içki de; turuncu renkli olan Spritz’dır. Her neyse ben tarifini vereyim ve Türkiye’ye gelince evinizde yapıp ‘son padişah I.Rcep’ten gizli’ içebilirsiniz.
“Rhubarb(uçkun otu) ve acı portakal özünden elde edilen nar renkli bir likör olan Aperol’dan 1 ölçü+ 3 ölçü beyaz şarap+maden suyu+sıkılmamış limon kabuğu”
Verona Lejyon(Eski Romalılarda, piyade ve süvarinin oluşturduğu 6 bin kişilik asker kuvvetler) merkezi. Dahası; 3 Lejyonun toplandığı yer; 1- Asterikslerin Galya yolu. 2-Aurelya yolu.- 3- Apya yolu..
Verona, İtalya'nın kuzey doğusunda, Venedik ile Milano'nun tam ortasında ‘Alplerden çıkan ve Garda Gölü'nden geçip gelen’ ve de Verona’ya doyumsuz güzellik katan Adige ırmağının yaptığı bir kaviste konuşlandırılmış harika bir kent. Ünlü İngiliz edebiyatçı Shakespeare'in Romeo ve Juliet adlı eserinin geçtiği mekânlara ev sahipliği yapmış. Gördüğümüz Venedik'e göre çok daha dingin bir yer. Kültürel, mimari, doğası ve tarihi eserleri ve UNESCO Dünya Mirasları listesine dahil edilmiştir.
Büyükşehir olan Verona, İtalyan şarapları ve İtalyan mermer makine fuar etkinlikleri ve de Arena di Verona’daki müzik festivallerin, konserlerin düzenlendiği yer. Almanlar terk ederken 1944’te yakıp yıktıkları kent.
Adiqe nehrine ulaştık, saat 09:24.Verona’dayız artık. Verona surlarını geziyoruz. Adeta surlar kenti. Depremlerden büyük zarar gören ve sürekli onarılmış, fakat hala antik tarihten gelen görkemini koruyan arenasını( Arena di Verona) izliyoruz, saat 09:52. Antik deyince, dandik yetkililer; sözde tarihçiler ve siyasilerin “Alt tarafı duvar, sular altında kalsa ne yazar” dedikleri aklıma geldi.
Saat, 09:54. Piazza delle Erbe (Erbe: ‘yeşillik/otlak’) meydanındayız. Roma döneminde ‘Verona Forumu’ olarak adlandırılan bu meydan, aynı zamanda popüler bir pazar yeri ve sosyalleşme alanıymış. Yine de öyle. Önce pazarına uğradık ve de bir şeylerle tazelendik..
Verona'nın; özgür ve de erinç içinde dolanan 77 milletten oluşan mutlu kalabalıkların gezindiği bir meydan. Alış-veriş yapanlar, cafelerde İtalyan damak tadını yaşayanların, sokak sanatçılarını ve canlı heykelleri neşe içinde seyredenlerin uğultularına ev sahipliği yapan meydan. Meydana açılan her sokak bu mutlulukları akıtan yaşam kanalı adeta.. Yordu mu siz; hemen cafelerin birinde keyif içeceklerini yudumlatarak dnlendiriyor..
Piazza delle Erbe’nin yapılışında bizdeki günümüz orta çağ anlayışı hakimdir. Nasıl ki bizler kale duvarlarını yıkıp ilkel orta çağ anlyışıyla kendimize ev inşa ediyoruz, orta çağda da İtalyanlar yapmışlar. Evet, orta çağda Verona idaricileri(Scaliger/Scala ailesi) antik yapılar etrafında ve antik yapı malzemesi mermer parçalarından bugünkü Piazza delle Erbe meydanı ve çevresini yaratmışlar. İtalyanlar hiç değilse tarihi antik kalıntıları yok etmemişler. Bizler ise yok etmişiz. Örneğin Samsun kalesini..
Piazza delle Erbe Meydanın kuzey tarafında eski belediye binasını görüyorsunuz. Partizanların heykelleri dikkatinizi çekiyor. 12.yy’da yapımına başlanan 84 metre yüksekliğindeki Torre dei Lamberti saat kulesi tüm görkemiyle sizi karşılıyor. Scala ailesinin idari binası olan Casa dei Giudici(Domus Nova) "Hakimler Sarayı(13.yy)" ve fresklerle Mazzanti Evleri. Batı tarafı, kısa bir tane, Barok özellikleri ile Maffei ailesinden Marcantonio Maffei tarafından inşa edilen, Herkül , Jüpiter , Venüs , Merkür , Apollo ve Minerva gibi antik Yunan tanrılarının heykelleriyle dekore edilmiş Palazzo Maffei sarayı(15.yy).
Castelvecchio(eski kale); Adıge nehrinin güney kıyısındaki kırmızı tuğlalarla inşa edilmiş(14.yy. Ana kale ve binalar ortaçağ heykel ve Rönesans resimleriyle dolu zengin bir tarihi dokudur. İçerisinde şehir sanat müzesini barındırır. Surlarda dolaşmak serbesttir. Kalenin burçlarından birine saatler yerleştirilmiş. İçerisinde şehir sanat müzesi var. Küçük de olsa, bahçesi hoş. Batı hep korkmuş ki, Derebeyliğini sürekli duvarların ve surların arkasına saklamış. Bizim Güney Doğu feodalizmin başındaki aşiret reisleri bu korkuları hala günümüze taşımışlar.

Verona’da meydan çok. Adeta meydanlarıyla ülke turizmine meydan okuyor. Bunlardan bir de Piazza del Signori meydanı. Girişi ilginç; balina kemikleri asılı(kaburgalar) kemerli girişlere, sanki kente takılan takı gibi duruyorlar.. Meydanın orta yerinde bir Dante heykeli var. Dante Floransadan sürüldükten sonra Verona ‘ya şehrin yöneticisi Scala (Scaligeri) ailesine sığınmış. Burada İlahi Komedya ‘nın son bölümünü şehrin yöneticisi 1. Cangrande‘ye atfetmiş. Meydanda, ikinci katından Venedik bayrağı asılı duran bina Loggia del Consiglio olup üzerindeki Romalı ünlülerin heykelleri var. Heykelin baktığı Palazza del Capitano ortaçağ dönemlerinde bir nevi genel kurmay binası. Onun çaprazındaki bina ise Palazzo della Ragione mahkeme binası olarak kullanılmış. Osmanlı Venedik savaşlarını tarihte okudunuz. Bir heykelinin üzerindeki “Türki” yazısı dikkatinizi çekiyor: Venedik ordusunda bir yüzbaşı 1716'daki Korfu savaşında Türklere karşı büyük başarı kazanmış. Bundan kelli adamı Verona'ya vali yapmışlar. Bu arada burada bizle ilgili birşeyler yok mu derseniz var elbette. Mathias von der Schulenburg isimli bir alman 1716 ‘da Korfu ‘yu bize karşı savunmuş. Bunun üzerine Veronadaki askeri birliklerin komutanı olarak atanmış. Adamın Piazza del Signore ‘nin yakınlarındaki bir avluda heykeli var.



















Piazza del Signori Meydanı'nda Balina kemiği

Saat, 11:10 Juliet'in ev'indeyiz (Casa di Giullietta):
Asıl, Verona deyince, ilk akla gelen trajik bir öykünün kahramanları olan Romeo ve Juliet. İngiliz yazar William Shakespeare’in oyunuyla ölümsüzleşen bu iki gencin, 16. yüzyılda Verona’da yaşadıklarına inanılıyor. Hatta düşman ailelerin aşık çocukları Romeo ve Juliet, Verona için gerçek bir simge konumunda.. Erbe meydanından kolaylıkla yürüyerek ulaşabileceğiniz Via Cappello Caddesi 23 numarada yer alan Juliet’in evinin(Romeo’nun evi ise Via Arche Scaliger Caddesi, 4 numarada. Ancak bu ev ziyaretçilere açık değil) çevresi ve avlusunda iğne atsanız yere düşmeyecek gibi. 13. yüzyıla kadar uzanan bir geçmişe sahip. 1939’da restore edilmiş. Juliet’in Romeo’suyla konuştuğu meşhur balkon da, Shakespeare’in eserinden esinlenerek 1905’de eklenmiş. Balkonda fotoğraflar çekiyoruz. Sonrasında, avluda yer alan Juliet heykelinin sağ göğsüne dokunarak şansa veya sonsuz aşka ulaşmayı umduk.

Juliet'in evi (Casa di Giullietta):
































 

Avlunun duvarları, yerler, kısacası her yer yazılmış aşk mesajları, çizimlerle dolu. Bizde bir mürekkeplik yer bulduk.
Juliet'in evi(Casa di Giulietta) bir müzeye dönüştürülmüş. Giriş 15€(Pahalı geldiği için sadece Ececanımız girdi). Müze 4 katlı, her katında Juliet ve yaşadığı yer ile ilgili eşyalar bulunuyor. Franco Zeffirelli’nin yönettiği ve Leonard Whiting(Romeo Montague) ile Olivia Hussey(Juliet Capulet) oynadığı 1968 yapımı “Romeo ve Juliet” filminde kullanılan yatak da sergileniyor. Juliet'in avlusundaki heykeliyle fotoğraf çektirmek için epey sıra bekledik. Şu Japonlar uyanık ve rahatlar. Tam deklanşöre basacaksın zıp diye karenize giriyorlar ve fotoğraflarını çekinip, çekip gidiyorlar.
Filmin kısa özeti: “Capulet’ler ve Montague’ler birbirine düşman iki ailedir. Aralarındaki kin ve nefret bitmek bilmez. Şimdiye kadar bir sürü kan dökülmüştür.
Montague’lerin oğlu Romeo, Rosaline’e aşık olmuştur. Ama Rosaline onun aşkına karşılık vermemektedir çünkü o bir rahibedir. Bu duruma Romeo çok üzülmektedir ve acı çekmektedir. Romeo’nun arkadaşı Benvolio onu unutmasını söyler ama Romeo hiç kimseyi, hiçbir şeyi dinlememektedir. Delicesine âşıktır.
Yaşamı yaşanılır kılan ve de sonsuza dek yaşayan aşktır. Çünkü, Romeo ve Jüliet’in ölümü aşklarını hala yaşatıyor, aşkları tetikleyerek.

GARDA GÖLÜ:

Saat, 11:50 Garda gölüne doğru yola çıktık. Sürücümüz Diego değişti. AB kriterlerine göre ağır vasıta sürücüleri belli süre araç kullanabiliyormuş.
Almanlar en çok Verona ve Venedik’i seviyorlarmış..
Garda gölü kıyısındaki önemli güzelliğe sahip Sirmione’ye gidiyoruz. Gittik bile, saat;12:13. Harika bir yer. En kuzey ucu Riva del Garda ise en güney ucu da Sirmione köyü. Bizim Büyükada’yı andırıyor; 3 tarafı göl olan bir çıkıntı. Scala (Scaligeri) ailesi tarafından yapılmış Scaligero Kalesi(“Castello Scaligero” 13.yy) karşımıza çıktı. Önünde derin hendekler ver. Anlaşılan avunma amaçlı olarak inşa edilmiş. Kanalların içinde şirin ördekleri görebilirsiniz. Hendekleri aşmak için kale surlarına sahip köprüleri ile muhteşem bir Ortaçağ yapısı.
Mısır unu ile ünlü bir yer. Polenta dedikleri mısır bulamacı, dahası mıhlama ve kaygana benzer şeyler yapılıyor. Peynir, yağ, Zeytin, sirke ve şarabı ünlü.

İşte size Garda ve Sirmione















Garda Gölü (Lago di Garda) İtalya’nın en büyük gölü(350 km2-370 diyenler de var.) Boyu 50 km, eni ise 17 km olan kıyılarında 5-6 kasabası var. En önemlileri Sirmione, Garda ve Lazise..
Kuzey İtalya'da yer alan göl Venedik ve Milano kentlerinin arasındadır. Buzul gölü olan Garda Alplerin bu bölümü son buzul çağında buzullar tarafından oluşturulmuş. Sörf ve yelken severlerin gözdesi.
Sirmione yakınındaki Lazise yerleşim yeri dikkatimi çekti. İtalya’nın 6 büyük kentini Etrusk Türkleri kurdu deniyor, acaba Lazların bunda dahli var mı; “Laz” ile başlayan yerleşim yerleri çok, örneğin Lazio..Yetmemiş gibi “Laz” adı, ki Türkiye’de bile yok Laz adı..





























































Sahil bir harika. Belli ki gölün etrafındaki tüm yerleşim yerleri böyle. Yaklaşık 5 bin kişilik nüfus yazın 50 bini geçmekteymiş. Evlerin ve otellerin balkonları adeta renk-renk çiçekleriyle doğa ile yarışıyor. Köyün-ki kasaba deniyor- her iki tarafında yükselen yemyeşil dağlar, kıyılarına paralel yollarında bisikletle gezenler, yürüyenler, banklarda güneşin ve sahilin keyfini çıkaranlar, patenle kayanlar, yatlar, tekneler ve bizler. Doğal ve tarihi güzellikleri hayranlıkla izlemiyorum, çünkü bu güzelliklerin daha güzelleri benim ülkemde var; benim hayranlık duyduğum İtalya, dahası Avrupa’daki ortak yaşama kültürünün ürünü olan kent temizliği, gürültü kirliliğinin olmaması ve kent planlaması, doğaya ve doğana duyarlılık..
Yüzyıllar boyunca Verona’yı yönetmiş olan Scaligero ailesinin yazlığıymış Sirmione.. Scaligero ailesi, çevresini surlarla(kale) örmüşler. Üç yanı sularla çevrili olan kalenin, korunacak tek yeri olarak kapısı kalmış. Onu da asma bir köprüyle halletmişler. İlerleyen yıllarda Sirmione, bu stratejik konumu sebebiyle, Scaligero ailesinin yazlığı olmaktan çıkıp, savunma için kilit nokta haline gelmiş.



Söylencelere göre Sirmione’de 120 yaşına kadar yaşayanlar varmış. Gerçekten cennettin izdüşümü. Tertemiz hava, sakin bir kasaba, şen şakrak esnaf ve huzur..Yaşanır tabii ki.
Collin Farrell’ın, Michael Schumacher’in villaları varmış. Sirmione’de. Brad Pitt ve Angelina Jolie, yakın arkadaşları Collin Farrell’ın buradaki villasında evlenmişler deniyor.
“Size bir Şevketçe bilmece: “Şart olsun kullanmayacağım, şarj olsun kullanacağım. Nedir? Ne olacak cep telefonu. Yine şarjı bitti..
Sirmione’de kalenin girişiyle başlayan Castello meydanında gezindik ve tema park olan Gardaland’da dinlendik.
Garda gölü ve Sirmione’deki doyumsuz gezi bitti. Saat; 15:00. Bizce Sirmione’nin tek eksiği ortaçağ planlamasının otantik yapısına dokunmamak adına yolların daracık bırakılması. Bu doğru bir duruş, fakat bu sokakları gidiş geliş trafiğe açmaları. Belli periyotlarında izin verilebilirdi. Ben bunları söylerken Bedriye Gül hanım hemen devreye girdi. “Bu zorluğa hemen çözüm geliştirirlerdi, kazıklı yol veya sahili doldurarak..”
ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
GEZ-GÖR-YAZ
evesbere@mynet.com
evesbere@gmail.com
sevket-che@hotmail.com.tr
GSM.0506 609 00 32

İTALYA, FRANSA, MONACO VE İSVEÇ’E, DOĞRUSU AVRUPA’YA İLK KEZ GİTMENİN ÖYKÜSÜ-5..


MİLANO:
Saat, 15:05. Nerden aklıma geldiyse şunları mırıldanmaya başladım; “Teknoloji gelişimi insanların bütün dillerle anlaşmasını sağlayabilir..”
Saat, 16:00’da
Lombardiya bölgesinin Bergamo’sundan geçtik. Milano’ya 40 km kaldı.
Milan’ın kökeni ‘Ovanın ortasındaki yer’ anlamına gelen Medyalona’dan geliyormuş.
Monza’dayız. İtalya'nın kuzeyindeki Lombardıya’nın 3. Büyük kenti. Ortaçağ Avrupa’sında yerel yönetim kurumları bulunan özerk kent(Komün), yani İsveççede şehir anlamına gelen komündür. En büyük özelliği; Grand Prix otomobil yarışları F1'in, yani Formula-1(Ferrari otomobillerinin yarışması nedeniyle Ferrari yarışları da deniyor) yarışlarının her yıl yapılması. Grand Prix otomobil yarışları F1'in en eski pisti burada bulunur. Tekstil sanayi ve basım sanayi de gelişmiş. “Beige Marble Monza” mermeri ile de ünlü. Bu bölgenin bir altbölümü olan Brianza'nın idari, sınai ve ekonomik merkezi Monza şehri Po Nehri'nin bir kolu olan Lambro Çayı üzerinde ve de Tiçino ve Adda nehirleri arasında ‘Milano şehrinin 15 km kuzey kuzeydoğusunda’ yer alıyor.

Milano'ya yol aldık



 

Monza, Ortaçağ’da surlarla çevrelenmiş bir kale olan bu Monza kalesi 33 kez kuşatılmış. Bu savunma surlarından tek kalan kısım "Porta d'Agrete" kapısıdır.






Monza'da Romanesk ve Gotik mimarı tarzlarında yapılmış eski bir Katedral bulunmaktadır(M.S. 595). İsa'nın çarmıha gerilmesi için kullanılan demir çivilerden yapıldığı sanılan ve hem dinsel hem de siyasi bir önem bulunan "Lombardiya Demir Tacı" bu bina içinde Teodelında Şapeli içinde saklanmaktadır. Altından yapılmış bir tavuk ve yedi civciv biblosu Lomabardiya bölgesi ve buradaki geleneksel yedi ili sembolize ettikleri söylenir.



Ve bir yıl sonra(2015) Expo 2015'e de ev sahipliği yapacak Miano’dayız. Saat, 17:00. Yüksek eğitim kurumları sayısının 39 olan ve bu üniversitelerde 44 fakülte bulunan Milano’dayız.
Rehber ve tanıtım broşürlerin dışında gittiğim yerlerde kendi gözlemlerimi katmak tutkudur bende. Şehrin merkezindeki görkemli bir düzlem olan Duomo Meydanındayız.



Dünyanın en büyükleri(4.büyük) arasına olan Gotik tarzdaki katedrali olan “Duomo di Milan” burada. Daumo Latince’de “Ev” anlamına gelen “Domus” kelimesinden türemiş. “Domus Dei” yani “Tanrı’nın Evi” anlamına gelen Duomo Katedralın girişi, tarihte Hıristiyanların Avrupa’nın farklı yerlerinden geldiği, sayılı ibadet merkezlerinden birisi, yani haç yeri imiş. İnşasına 1386’da başlanmış ve yaklaşık 500 yıl sürmüş ve 1805 yılında Napolyon döneminde tamamlanabilmiş. Görkemli bir gücün sembolü olması için mermer kullanılarak gotik bir tarzda yapılmış. Katedralin mermerleri Condooglia’daki bir ocaktan Navigli kanallarından taşınarak getirilmiş. Girişinde etkileyici bir güneş saatinin bulunduğu katedralin dış cephesini binlerce heykel süslemektedir. Katedralin tepesinde havarileri temsil eden heykeller var. Altında su kaynaklarının olduğu söyleniyor. Katedralın sağında Gian Galeazzo Visconti sülalesinin kraliyet sarayı var. Sonra’dan Milano’yu ele geçiren Sforzalar’ın da kullandığı saray.. Katedralin tam karşısındaki havuzlu yerin önünde oturarak görkemli katedralı izliyoruz. Katedralin sağ tarafında kraliyet sarayı, sol tarafında ise Galleria Vittorio Emanuele II çarşısının göz alıcı girişi bulunuyor. Biz soldan yürüyerek Galleria Vittorio Emanuele II çarşısının girişine yöneleceğiz. Haa, Milano Katedrali’nden San Babila Meydanı’na gidip buradan Milano’da en pahalı markaların butiklerinin sıralandığı birbirini kesen dört caddeye çıkabilirsiniz. “Altın Dörtlü” denen caddelerde Valentino, Armani, Tom Ford, Chanel gibi lüks markalara ulaşmak olası.


Galleria Vittorio Emanuele II’ye yöneldik;
Duoma meydanın tarihi yapıtlar bitmiyor. Dünyanın en eski alışveriş merkezlerinden biri de burada; “Galleria Vittorio Emanuele II”. Adından anlaşılacağı gibi Kral II. Victor Emanuele tarafından1865 yılında açılan ve içerisinde birçok lüks mağaza ve restoranlar bulunduğu, altından metronun geçtiği bir pasaj. Çatısı cam ve demir ile kaplıdır. Beş katlı yapının içi mozaikler ve heykellerle süslüdür. Galleria “Milano’nun oturma odası “ismiyle de anılmaktadır. Galleria’nın mimarı Bolognalı mimar Giuseppe Mengoni pasajın girişinde yer alan heybetli zafer takının üzerinden düşerek hayatını kaybetmiş. Pasaj, İtalyan vatanseverliğinin alegorik(ogelerin gerçek hayattan bir şeyleri temsil etmesi) anlatımlarıyla donatılmıştır. Kubbenin altındaki katta yer alan mozaiklerdeki kurt Roma’yı, zambak Floransa’yı, boğa Torino’yu kırmızı haç ile beyaz bayrak ise Milano’yu sembolize etmekte. Zemin kattaki dört mozaik Asya, Avrupa, Amerika ve Afrika olmak üzere dünyanın 4 parçasını temsil ediyor.






















“Galleria Vittorio Emanuele II” çarşısını arka kapısı çıkışında, ortasında Leonardo da Vinci'nin, önünde 4 arkadaşının olduğu heykelinin bulunduğu Piazza della Scala meydanına bağlanıyor. Leonardo Da Vinci’nin yanında dondurmmızı yiyerek dinlendik. Meydanın sol tarafında ünlü La Scala yer alırken sağ tarafında Chiesa di San Fedele (San Fedele Kilisesi) bulunuyor.
Dünyanın en büyük tiyatro binalarından La Scala’da burada. 1778 yılında inşa edilmiş bu opera binasının mimarı Giuseppe Piermarini’dir. 2000 kişilik kapasiteye sahip olan bina her yıl 7 Aralık’ta izleyicilere kapılarını açmaktadır. Bu tarih, şehrin azizi Sant 'Ambrogio’nun bayramıdır. Sant 'Ambrogio ailesi(Maria ile Nascenti)
Benito Mussolini tarafından yaptırılmış olan Milano Merkez Tren İstasyonu da en büyükler arasında. Dünyanın en büyük futbol takımları; AC Milan ve Inter Milan’da ve de ünlü San Siro stadı burada.
Milano'daki Dominiken Santa Maria della Gracia Manastiri ve Kilisesi (1466-1490)muhteşem. Rönesans Mimarisi’nin en çarpıcı eserlerinden biridir. Kilisenin yemekhanesinde sanat tarihinin mutlak başyapıtlarından biri olan Leonardo Da Vinci’nin Son Akşam Yemeği Tablosu yer almaktadır. Leonardo da Vinci Milano’yu yöneten Sforza ailesinin yanında 24 yıl çalışmış. 15. Yüzyılda Milano Dükü Lundovico Sforza’nın isteği üzerine yapılmış olan duvar freski, Hristiyan inanışına göre Hz. İsa’nın Romalı askerlerce tutuklanmasından bir gün önce Havarileri’yle yediği son akşam yemeğini anlatıyor. Leonardo da Vinci'nin Son Aksam Yemeği tablosu UNESCO Dünya Mirasları listesinde bulunmaktadır.
Milano ilk Keltlerin İnsubres kabilesi tarafından kurulduğunda adı Medhlan imiş. Daha sonra M.Ö 222 civarında şehri işgal eden Roma İmparatorluğu ile Milano hızlı bir şekilde gelişmiş. Milano Düklüğü, 1395'te Gian Galeazzo Visconti döneminde gücünün doruğuna ulaşan Visconti Ailesinin Almanya kralı Wenzel'den alınan kuruluş beratıyla kuruldu.. 1450'den sonra Viscontilerin yerini Sforzalar alarak 1535'e kadar iktidarda kaldılar.












































































































































Bugününü Milanosunu, Unsketi dükalığı dönemi Galeaxı sülalesi kurduğu söyleniyor. Rivayet o ki; Çin ve Orta Asya'dan başlayan veba(İlmin ve fenin ve de yugarlığın odağı;Yakın Doğu ve Orta Doğudan değil), 1347'de Kırım'da bir Ceneviz ticaret merkezini kuşatan Kıpçak ordusunun vebalı cesetleri mancınıkla kentin içine atmasıyla Avrupa'ya taşınmış. Benzer salgın hastalıkların Avrupa'ya her yeni nesille geri döndüğü düşünülür; etkileri 1700'lü yıllara kadar devam etmiş. Bunların arasında 1629-1631 yıllarında gerçekleşen İtalya salgınında(1630) Milano’yu korkunç etkilemiş ve ancak 19.yüzyıl başlarında sona ermiş..

Yeşil kent diye betimlenen Milano (Milan), kuzey İtalya'da bulunan Lombardiya bölgesinde(Lombardların istilası sonrası bu adı almış) kendi ismini taşıyan Milano İl’inde bulunan bir kent ve bir komündür. Milano Lombardiya bölgesinin başkenti. Avrupa'nın en gelişmiş, zengin şehirlerinden biri. Otomotiv ve moda sektörü şehrin en önemli gelir kaynağı. Doğrusu, Milano İtalya’nın ekonomi, Roma’da idari başkenti.
Milano, tasarım ve modasıyla ünlü bir kent. Duomo Meydanındaki mağazaların ve Sanat galerisinin vitrinleri ilginç. Sanat galerisinin vitrinindeki “Sanatçıyım, beni yargılayamazsın” ve “Güvenim sanata” yazılı tişörtler ilginizi çekiyor..
Milano’da metro belli yerlerde, dahası varoş dışındaki 9 merkezli zengin semtlerde bulunmaktadır. Genelde tren ve tramvay var. Milano'da "Milan Metro" adı verilen ve üç hattan oluşan ve 80 km uzunlukta olan yeraltı hızlı transit sistemi bulunmaktadadır. İtalya Bölgesel demiryolları tarafından işletilen Milano merkezinden varoşlarına giden sistemde 10 hat bulunmaktadır. 2011 sonunda yeni bölgesel demiryolları hatlarının servise girmesi planlanmıştır. Milano İtalya'nın demiryolları ağının merkezi. Kentte 5 tane ana tren garı bulunmaktadır. Bunlardan en çok yolcu çekeni "Milano Santral İstasyonu"dur ve gelen-giden yolcu sayısı bakımından bu gar İtalya'nın en büyük istasyonlarından biridir.
Trenle, Milano merkezin(La Piazza del Duomo -Duomo Meydanı) güneydoğusunda kalan Navigli bölgesine ulaşabilirsiniz. Varoş bölgesi imiş bir zamanlar. Şimdilerde Milano'nun kanallarıyla ünlü ve sakince vakit geçirebileceğiniz ayrıca içinde açık hava pazarları da bulunan güzel bir yer. Yakında bulunan Po Nehri'ne Alplerden inen Ticino Çayı ve Adda Çayı kente yakın yerinde katılmaktadır. Naviglio upuzun bir kanala sahip. Kanal boyunca pek çok cafe var. 50 km uzunluğundaki kanal suyunu Ticino ırmağından alıyor.
Bilindiği gibi Magic Box, yani Star TV ile Türkiye'deki ilk özel televizyon. Cem Uzanların kurduğu ilk özel TV..İşte bu TV’yi, şimdi tuvalet temizleyen bir zamanların İtalya başbakanı Berlusconi bu ilk özel TV olan Star Magic Box' a 1995’te talip olmuş. Biliyorsunuz bu tuvalet temizleme cezası alan Berlusconi bizim bilinen zatın kankasıydı. İşte bu kanka, Başbakan olduktan sonra İtalya’da yazılı ve görsel tüm medyayı ele geçirdi, sonrasını biliyorsunuz tutuklandı yargılandı ve şimdi de tuvalet temizliyor..Cezası mı neydi? Berlusconi vergi kaçakçılığı ile yargılandığı davada 4 yıl hapis cezasına çarptırıldı..24 Haziran 2013 tarihinde, reşit olmayan Kalp hırsızı Ruby lakaplı Fas asıllı Karima El Mahroug adlı dansçı kızla para karşılığı ilişkiye girmek ve gücünü kötüye kullanmaktan 7 yıl hapse ve ömür boyu kamu hizmetinden men cezasına mahkûm edildi. Bitmedi, oy alabilmek için göçmenleri İtalya’nın başına bela eden adamdı..
Milano harıl-harıl çalışıyor; Expo 2015’e hazırlanıyor. İzmir ile yarışmıştı ve Avrupa Expo 2015’i az farkla kazanmıştı(31 Mart 2008'de dünyanın en büyük ve kapsamlı fuar organizasyonu kabul edilen Expo yarışını diğer aday olan İzmir'i 65'e karşı 86 oyla geride bırakarak kazanmış) ve Expo 2015'e ev sahipliği yapma hakkını elde etmiştir Dogana(gümrük binas)ı ve artistlerin ve sanatçıların gömüldüğü anıt mezardan geçiyoruz.
Sırasıyla; önce Piazza Mercanti(Tüccarlar Meydanı), ardından Piazza Cordusio ve Piazza Carioli Meydanları sonrası ‘Ünlü şair Dante Alighieri’nin adını alan’ Via Dante Caddesine gireceğiz(sokak diyenler de var. Ne sokağı kardeşim, devasa bir cadde).
Duomo Katedrali ve Galleria Vittorio Emanuele II çarşısını gezmiştik. Sonrasında , tüccarlar meydanı denen Piazza Mercanti’deyiz. Milano'da, tüccarların buluşma yeri olan Milano ticaret odası ve general sigorta şirketi buradadır.
At nalı şeklindeki ve İtalyan şair Giuseppe Parini’nin heykelinini bulunduğu Piazza Cordusio denilen güzel meydanlardan geçip, şehrin en hoş alışveriş caddelerinden biri olan Via Dante caddesindeyiz. Ünlü şair Dante Alighieri’nin adını alan cadde. Yayalara açık, araçlara kapalı müthiş huzur bulduğunuz endişesiz yollar. Sizi ilkin kaldırımdaki cafeler ve sokak sanatçıları selam veriyor. Duvarlar, sokak sanatının renkli dünyasının yansımalarıyla huzur veren süslemelerle dolu. Dilencileri de olsa da dillenmeyi duyumsayabiliyorsunuz. Küçük bir tiyatro alanına geldik;. Yani lokal bir tiyatro denen Piccolo(küçük) Teatro’dayız.
Via Dante boyunca yürüyerek Sforzesco Kalesi’ne ve ardındaki Sempione Parkı’na çıktık. Kaleden hemen önce Piazza Carioli Meydanı‘na çıkıyorsunuz. Meydandan karşıya geçince ise Piazza Castello ve hemen arkasında kale ve park çıkıyor karşınıza. Bir de heybetli Generali binası(The Palazzo delle Assicurazioni Generali)
Piazza Cordusio meydanından Via Dante caddesine girince ileride Sforzesco Kalesi görünmeye başlıyor… Caddenin iki yanında belli aralıklarla pek çok ülkenin bayraklarını koymuşlardı. Türk bayrağı mutlu etti bizi.
Via Dante caddesinin bitiminde Piazza Carioli çıkıyor karşınıza. Bu meydanda İtalya devletinin kurucusu kabul edilen Giuseppe Garibaldi’nin anıtı bulunmakta.
İşte bu meydanın arkasında önce Sforzesco Kalesi, sonra da Sempione Parkı var…
Sforza Kalesi (Castello Sforzesco) kalesi karşımızda. Dört kenarlı heybetli bir tuğla bloğundan oluşmaktadır. Bir çeşit kule. Garibaldi heykeli dikkatinizi çekiyor.15. Yüzyılda Francesco Sforza tarafından, eski Visconti kalesinin hemen yanı başına inşa ettirilmiş olan bu kale, 19. yüzyılda restore edilmiş. Kare planlı 240 m. uzunluğunda dört adet kenarı, büyük bir avlusu, 90x70 m. boyutlarında silah meydanı ve sundurması bulunan kalenin duvarlarının kalınlığı yaklaşık 36 mt. Sforzesco Kalesi, Duomo’dan sonra Milano’nun ana cazibe noktasıdır. olan kale 12.ve 15. yüzyıllarda soylu Visconti ve Sforzas ailelerinin ikametgahı olmuş. Milano 19.yüzyılın başlarında Fransız egemenliği atındayken kalenin yıldız şeklindeki surları yıkılmıştır. 1904 yılında Sforzesco Kalesi müzeye dönüştürülmüş. Günümüzde sanat koleksiyonlarına ev sahipliği yapmaktadır. Sforzesco Kalesi’nin İçerisinde yer alan Antik Sanat Müzesi’nde; ünlü İtalyan Rönesans dönemi ressam, heykeltıraş, mimar ve şairi Michelangeli di Lodovico Buonarroti Simoni ve yapıtı Pieta Rondanini gibi şaheserleri bulunmaktadır.
Milano’da taksiler için tahsisli yol olduğunu unutmayınız. İtalya’nın değil Avrupa’nın da en uzun alışveriş caddelerinden biri Corso Buenos Aires caddesine gitmek de kolay. Geniş ve tarihi bulvarıyla ünlü. Swarovsky, H&M, Milano House of Cashmere, Calzedonia, Outlet, United Colors of Benetton, Adidas, Nike, Calvin Klein, Zara, Luisa Spagnoli gibi pek çok markanın yerin olduğu Corso Buenos Aires caddesi..
Yetti bu kadar Milano. Demokrasisi çok, tomaları, biber gazları yok, “Benim polisim zor sabrediyor” diyen, psikopatı yok, içerde tuvalet temizliyor..
18 Temmuz 2014. Saat, 08:40. Gezimizin son günü. Monaco, Fransa ve İtalya gezileri bitti. Sıra İsviçre gezisinde. Elbetteki tüm bu ülkelerin tüm kentlerini gezmedik, kısmen de olsa belli güzellikleri yakaladık. Fakat yine de bu ülkeler hakkında bir fikir verdi bize.
En son Doria Grand Hotel’de dinlenip 19 Temmuz 2014 günü, cehenneme çevirmeye çalışılan cennet ülkemize döneceğiz…
Milano’dan ayrılıyoruz..Sabahın erken saatlerinde Milanolular morosiklet ve bisikletleriyle işe gidiyorlar. Hiç de telaşlı değiller, çünkü Milano trafiği çok rahat. Rahat, çünkü her ulaşım aracının yolu belli ve kimse kimsenin yoluna girmiyor. Sadece Expo 2015 çalışmaları trafiği belli bölgelerde yoğunlaştırmış. Solumuzda Expo alanı. Yani; dünya çapında 2 milyon m²’den fazla sergi alanı ile 2006 yılından bu yana çalışan “Fiera Milano Rho(Yeni fuar alanı). Milano Malpensa Havaalanı yolu üzerindeki Rho bölgesinde kuruluyor Expo 2015. Metro buraya kadar geliyor. Bu bölgede Eylül’den Hazirana dek sürekli uluslararası fuar organizasyonları yapılıyor. İşte Expo’yu da bu Ro alanına almışlar. Bu nedenle trafik yoğun.
Tüm Milano duvarları, grafitilerle süslenmiş. Bana göre Grafiti eğer, en temel anlamıyla, duvar yazıları ve resimler yoluyla kendini ifade eden bir görsel uygulama ise asla Vandalizm değil bir sanat akımıdır. Bu duvar resimleriyle insanlar duygularını dışa vuruyor; isyan, protest ve özlemleriyle kendini ifade ediyor.

İSVİÇRE’DE LUGANO VE LUGANO GÖLÜ:
18 Temmuz 2014.
Helvetya Cumhuriyetindeyiz. Helvetya Cumhuriyeti; İsviçre'nin, Devrimci Fransa(Fransız ihtilalı 1789-1799), tarafından işgal edilmesinin ardından 29 Mart 1798'de ülkenin geniş bir kesiminde kurulan merkezi Luzern olan cumhuriyetin adı. Tiçino bölgesi İsviçre’ye dahil edilmiş(adını İtalya’yı besleyen Tiçino nehrinden alıyor).
Saat, 09:39, Como-Chıasso yolundayız. Dahası, İsviçre sınırına yaklaştık. Karşı dağlar o efsanevi Alp dağları. Dahası; İsviçre, Kuzey İtalya ve Fransa'nın pek çok bölümünde görülen, Avusturya'nın hemen hemen hepsini kaplayan ve Almanya'nın güneyinde önemli yer tutan dağ silsilesi..



Lugano ve Lugano gölu






Saat, 09:49, İsviçre’ye yaklaşıyoruz. Como’ya 32 km, Chıasso’ya 12,5 km kaldı. Doğu Karadenizde hissediyorsunuz kendinizi.
Yaz kış buzul yürüyüşü yapılır Mont Blanc tepesinde. Mont Blanc İtalya'daki kısmı Monte Bianco (her ikisi de "Beyaz Dağ"), Alpler'in ve Avrupa'nın en yüksek dağı. Evet; Alplerin Zirvesi olan Mont Blanc (Beyaz Dağ) tepesi, Fransa‘da ve İsviçre İtalya sınırı yakınlarında, 4.807 metre yüksekliğiyle karşınıza çıkabilmektedir. Yani; Mont Blanc, Avrupa kıt’asının en yüksek noktasıdır. Alpler, genç sıradağlardır. İsviçre‘nin büyük kısmını kaplarlar.

Lugano gölü ve kenti









































Lugano gölünde yüzen çocuklar



Doğanın yeşili, doğanın mavisine rengini vermiş





Ünlü Sen Gotthard Geçidi (2106 m) ve Simplon geçitleriyle İtalya’ya açılan İsviçre’ye Sen Gotthard tünelini geçerek yaklaşıyoruz. Saat, 10:15, İsiçre’deyiz. Orjinal adı Cassandra Crossing olan; başrollerini Sophia Loren, Richard Harris, Martin Sheen ve eşini öldürmek suçuyla yargılanan Orenthal James Simpson( O.J.Simpson; Amerikan futbolu yıldızı)'un paylaştığı Kassandra Geçidi adlı film bu tünellerden birinde çekilmiş. Buralarda Kassandra diye bir geçit yok. Film bir mitolojik öyküden esinlenerek ‘Dünyayı yok edecek virüsü taşıyan Trendeki adamın kovalanması şeklinde’ kurgulanmış. Mitolojiye göre, Kral Agamennon'un kızı Kassandra geleceği hep görüyor. Bütün kehanetleri tutuyor. Daha çok ölümleri, salgın hastalıkları, savaşları. Bu nedenle Yunanistan’daki Porto Caras'’ın birkaç yüz kilometre kuzeyindeki dağlardaki geçide, tehlikeli-ölümcül geçit anlamında Kassandra Geçidi adını koymuşlar.
Adamlar her şeyden para alıyor. Dünyanın en zengin ülkesine gelmişiz ve bizden çekinmezden ayakbastı parası aldılar. İsviçre geçiş ülkesi olduğu için gümrükten çok para kazanıyormuş. Çok pahalı bir ülke..

Lugano ve Lugano gölü:



























































Saat, 10:22. Lugano(Ceresio) gölünü tüm güzelliğiyle değil de, göründüğü kadarıla bile insanı etkileyen güzelliğini izliyoruz. Alpler'in güneyindeyiz. Avusturya sınırına yakın Bolzano otonom bölgesinden geçtik. Bolzano Avusturya’ya bağlanmak istiyormuş.
5 dakika sonra, Maggiore Gölü ile Como Gölü arasında bulunan Lugano Gölü kenarında konumlanmış 60 bin nufuslu Lugano’ya girdik. Tarihte buralarda Ticino devleti varmiş. Lugano güney İsviçre'de Italya sinirina yakinda, Lugano Gölü kıyısında şehir. İsviçre'de tamamında İtalyanca konuşulan tek kanton olan Ticino bölgesi burası.
Lugano’nun tarihi ve doğal varsıllığı yanında önemli özelliği İlk Eurovision Şarkı yarışması 24 Mayıs 1956'da buradaki Kursaal Theatre'da gerçekleştirilmiş olması.
Kent merkezi, Bre dağı ve San Salvatore Dağı ile hilal gibi çevrilmiş, yalıların yer aldığı körfez sahilinde kurulu. Göle, parkın bitişiğnde Casserate Suyu akmaktadır ve..
Lugano için kara para kasası deniyor. Artık denmeyecekmiş, çünkü isteyen devlet kara paranın sahiplerini öğrenebilecekmiş. Gottardo Bankasi bilinen önemli bankalardan..
Lorenzo koruyucu azizleri, şapeller şeklindeki kiliseleriyle dikkati çekiyor. Evet; St. Lorenzo Katedrali, St. Maria degli Angioli Kilisesi ve St. Rocco Kilisesi..Bre dağına çıkamadık. Ordan müthiş panoramasını kaçırdık..
Lugano’nun Paradıso(İtalyanca cennet) bölgesindeyiz . Gerçekten adı gibi, cennet bir yer. Lugano’nun kıyı bandında yürüyoruz. İnsanı büyülüyen ve huzura taşıyan bir yürüyüş. Kıyı bandı parklarla ve ona koşut yolun üstü öteller ile örülü. 1887’de yapılmış ve Lugano’nun en eski öteli Grand Splendide dikkatimizi çekiyor, fakat kendine çekemiyor, çünkü biz gölün ve göğün ve doğanın yeşiline teslim olmuş kendinden geçmiş bir aşık gibiyiz..
Yavaş hareket eden, sabırlı ve uysal ve sadık bir köpek olan ve bizlerin Afacan köpek Beethoven filminden anımsadığımız Saint Bernard köpekleriyle ünlü. . İsviçre’deki zorlu Alp geçidinde yolculara sığınak sağlamak amacıyla kurulan manastırda St Bernard de Menthon tarafından MS 980 yılında üretilmeye başlanmış ve Saint Bernard manastır yakınlarındaki geçitte çığ ve kurtarma köpeği olarak kullanılmış. Yine İsviçre Alplerindeki otları yiyen ve sütünden Milka çukolataları yapılan ineklerin Alplerdeki bekçisi..
Lugano göl kıyı bandında, gölü seyrede seyred geziniyoruz. Aniden karşımıza boğulmakta olan bir devasa balina kuyruğu karşımızda. Gerçekten ilginç bir görsellik. Bu balina kuyruğuyla ne söylenmek istendiğini kimse bize söyliyemedi. Be devasa balina kuyruğunu geçtikten sonra görkemli çınar ve ıhlamur ağaçlarıyla süslü göl kıyısındaki güzelim parktayız. Salt Çınar ve Ihlamur mu; Çam, Zeytin, palmiye, Açelya, Orman gülleri..kısacası bir devasa botanik bahçesi. Bir bankta oturduk, ruhumuzu besleyen güzellikler içinde serçeleri beslemeye başladık.
Parktan, gölde yüzen çocukları izliyoruz. Göle koşut güölün içine uzanmış Ihlamur ağacı çocuklar için adete traplen. Zevkle suya atlıyorlar. Kendimi tutamadım ben de üzerimdekilerle comburlop suya..Şaka, niyetlendim fakat durdurdular..
Uzun yeri 35 km, en geniş yeri 3.2 km, en derin noktası 315 m olan Lugano gölü’nun %60’ı İsviçre’nin, %40’ı İtalya’nın. Gölün bürün değerlerini bu oranda bölüşmüşler.
Saat 12:00. İsviçre’nin tüm çukolatalarını yüklendik Coop City’de ve 12:31’de bir başka buzul göle, Como’ya yolculuk başladı.

İTALYA’DA COMO VE COMO GÖLÜ:

Como, italya'nın lombardiya bölgesinde, milano şehrinin 50 km kuzey doğusunda isviçre sınırında yer alan küçük bir şehir. adını verdiği Como gölü ile tanınır.









Como adı, topluluk anlamına gelen Keltçe “Coymo” dan gelmekteymiş. Bir söylenceye göre de; Romalıların, düşman akınlarının önünü önünü kesmek için korudukları kolonilerden(Kolon: Kent) geliyormuş adı.
Romalı olduğu söylenen tarihçi, ansiklopedist, yani Naturalis Historia (doğa tarihi) adlı ünlü ansiklopedik yapıtın yazarı ve bilim adamı(d:23 ö:79) Gaius Plinius Secundus Maior (Yaşlı/Büyük Plinius) Comolu imiş. Hatta, İznik valiliği yapmış yeğeni Gaius Plinius Caeciliüs Secundus(Plinius Minor-Genç Plinius) da Comoluymuş. Genç Plinius İznik’te vali iken edindiği bilgilerini Roma İmparatoru Traianus'a yazdığı mektuplarla aktarmıi. Döneminin kültürel, ekonomik, mimari, toplumsal ve dini hareketlerine ışık tutan bu bilgiler “Anadolu Mektupları” adıyla kitaplaştırılmıştır. Anadolu toprakları üzerindeki mimari yapılanmanın, yeni bir dinin, genç Hıristiyanlığın nasıl karşılandığının, bir zamanlar Anadolu topraklarında yaşamış "başka" bir medeniyetin varlığını buluyormuş insan.
Bitmedi; Bir elektrotta, açığa çıkan madde miktarına göre devreden geçen elektrik miktarını ölçmeye yarayan Voltametre’nin ve pilin mücidi Alessandro Giuseppe Antonio Anastasio Volta (18 Şubat 1745 – 5 Mart 1827) pilin icadıyla tanınan İtalyan fizikçi de buralıymış. Fizik kongreleri bu nedenle burada yapılıyor.
Saat, 13:05 Como stadyumunun olduğu yerdeyiz.. Devasa Akasya ağaçları, çam ağaçları, çınar, palmiye ve Ardıç ağaçlarıyla çevrelenmiş bir kent. Dahası cennetin ta kendisi..
İpekçilikte, yani ipek eşarp ve kumaşları ile ünlü Kuzey İtalya’nın bu, dünyada tek olan ipek akademisinin(Setificio) bulunduğu ve de dünyanın en önemli ipek üreticisi olan ipek şehri(citta di seta) Como kenti İsviçre’ye katılmak istiyormuş. Evet; Como, İtalyan sınırlarından çıkıp İsviçre’ye bağlanmak istiyor. 2010 Hazıran’ında; yerel gazete “La Provincia di Como”nun 2 bin 661 Comolu arasında yaptığı ankette yüzde 72.2 “evet” derken sadece yüzde 25.8 “hayır” yanıtı verdi. İsviçre’nin Ticino Kantonu yürütme kurulu üyesi Dominique Baettig’in “Como Ticino’ya ilhak etsin” demiş.
İtalya'nın Como kentinde İslami hizmetlerini sürdüren Mevlana Kültür Vakfı dikkatı çekiyor. Yetkilileri her yıl Ramazan ayında olduğu gibi bu yıl da geleneksel iftar yemeği vermeye devam ediyormuş. Çok ilginç geldi bana..Öğrendik Ki; Como’da 4 bini aşkın Türk yaşıyormuş. Çoğu Svaslı ve Restoran işletmecisi. Türki Döner’den geçilmiyor. İnşaatçılıkta da yoğunlaşmışlar. Como’da duvarcı ustası bulunmadığı için Türkler bu ustalıkla( saati 20 euro) çok büyük paralar kazanıyorlarmış.
Como’da tarihi yapılar ve doğa adeta birbirleriyle güzellik yaraışındalar. Bizler de bu 2 güzeli bir arada seyrederken, inanın güzelleşiyoruz.
George Clooney ve Naomu campel ile özdeşleşen Como, Matthew Bellamy, Madonna, Gianni Versace, Donatella Versace, futbolcu Ronaldinho, Sylvester Stallone, Julian Lennon, Richard Branson, Ben Spies, Pierina Legnani gibi ünlülerin de göl kenarında villaları var. İtalya'nın faşist lideri Mussolini'nin de öldürülmeden önce son gecesini yaşadığı, İtalya Başbakanı Berlusconi'nin de eşine kendisini affetmesi için villa aldığı, Rus oligarkların mekan edindiği ve de Sophia Loren’in de yılın belirli günlerini geçirdiği yer. En önemlisi; Avrupa Birliği'nin temellerini atan Çelik Paktı anlaşmasının da imzalandığı yer aynı zamanda.. Madonna, Liz Hurlay, Victoria Beckham, Jennifer Lopez ve Beyonce Como’nun hayranlarından.
Villa d'Este, 500 yıl önce yapılmış bölgenin en eski villalarından birisi. Uzun yıllar İngiliz kraliçelerine hizmet vermiş. 1873 yılında otele dönüştürülen villada, sinemanın gerilim ustası Alfred Hitchcock, eserlerinin çoğunu buradaki, Como gölünün gizemli sisli ortamından esinlenerek tasarlamış. Mel Gibson, Sharon Stone, Sting, Madonna, Donna Karan(Moda), Ralph Lauren(Moda tasarım) gibi ünlüler de Villa d'Este tutkunları arasında. Geçmişte de; Mark Twain, Greta Garbo, Betty Davis, Clark Gable, Gery Cooper gibi pek çok ünlü ..
Göller Bölgesi’nin merkezi sayılan Como kenti mimarlık mesleğinin doğduğu yer olduğunu söylüyorlar. Öyle ki; 3000 yıl önce mesleğin temelleri burada atılmış, gölün çevresindeki şato ve villalar bu sanatın örneklerini sergiliyormuş.
Gelateria Lariana denen müthiş tad ev yapımı dondurma elimizde Como'yu geziyoruz. Merkezindeki meydanın adı Piazza Cavour. Hemen yakınında da Duomo Kathedrali yükseliyor. Como(Duomo) katedraline doğru yürünen yolda şık mağazaları takip ederken şehir kulesi ve Broletto ( şehir kulübü) karşınıza dikiliveriyor.
Como’da dikkatinizi çekecek yapılardan ilki elbette 618 yıllık Como Katedrali olacak. Yerleşim planı haç şeklinde yapılmış katedralin gerçek adı; Cattedrale di Santa Maria Assunta veya Duomo di Como. Katedralin yanındaki eski belediye binası, katedrali genişletmek için kısmen yıkılmış. Binanın saat kulesi Katedralle o kadar yakın ki uzaktan bakıldığında katedralin bir parçası gibi görünüyor. Katedralin yapımına 1396’da başlanmış, fakat çok uzun sürmüş. Her bölümü başka bir yüzyılda yapılmış. Tümüyle bitmesi 1740 yılını bulmuş. Üç farklı girişin üzerindeki kemere Meryem Ana'nın hayatından kesitler işlenmiş. Girişin sol tarafında Gaius Plinius Secundus (Büyük Plinius), sağ tarafında ise Gaius Plinius Caecilius Secundus (Küçük Plinius) heykelleri bulunuyor.
Güney girişin üzerindeki ana kolona ayrıca bir de güneş takvimi(Dıfenza merıdıan) işlenmiş. Geometrik kompozisyonlarla Oklid geometrisi anlatıldığı söylenmektedir. Tarihin babası Heredot gibi Matematiğin babası denen Öklid(MÖ 330 - 275 yılları arasında yaşamış) İskenderiyeli bir matematikçi olan Öklid (Euclid), üzerinde çalıştığı projedebelirttiği: "bir doğru istenildiği kadar uzatabilir." ve "İki noktadan bir ve yalnız bir doğru gecer." teorisi anlatılmaktaymış.
Bunun yanı Como kent merkezindeki San Fedel (Fides-Güven) meydanındaki 6. yy’da yapılmış San Fedele Bazilikası ve Sant’Agostino Bazilikası gibi dini yapılar da görülmeye değer.
Burada yaşamış olan pilin mucidi fizikçi Alessandro Volta'nın heykelin yer aldığı Volta Meydanını özellikle gezin. 1800'de ilk elektrik pilini icat eden Alessandro Volta’nın, sağ elinin altında ilk elektrik pilini tutan heykeli ilginç.
Güzel bahçeleri ile ünlü 1797 yılında inşa edilmişt Villa Olmo villasını dışarıdan izliyebiliyoruz. Çünkü içeri girmek yasak.
Como sokaklarındayız. Karşımıza çocuk arabasında Chihuahua (Şivava) cinsi köpeği gezdiren bir bayan çıktı. Neden çocuk arabasında? dediğimizde, kalp hastası olduğunu, bu nedenle fazla yürüyemediği ve duvar dibine çöktüğünü söyledi. Geçmiş olsun diyerek ayrıldık. Fakat ben biraz abarttım Türkçe; “Allah şifasını versin, mürüvvetini görürsünüz inşallah..” deyişimden ne kadın ne de köpek bir şey anladılar ve baka kaldılar. Avrupalının hayvan sevgisi de başka, hayran kaldım..







Sahile indik. Dışarıdan getirilmiş kumlara uzandık, Ececan ise Como gölüne..
Zaman kalmadığı için, İtalya’daki shil villalarına ve bahçelerine sahip Como’nun kıyıların gezdik gezmesine de içindeki tepeye 45 derece ile Brunate köyüne tırmanan telefirikle(füniküler) çıkıp Como ve Como gölü’nun insanı büyüleyecek görsellikleri yakalayamadık. Açık havada 50 kilometre ötedeki Milano'yu da görebiliyormusunuz. Como’da yapabileceğiniz en güzel etkinliklerden biri de gölde tekne turu ve İtalyanların “Dolce Vita(Tatlı hayat)” dedikleri yaşamın ta kendisi olan Bellagio ve Lecco’yu görmek. Onu da gerçekleştiremedik. Çünkü ah şu zaman!!..
Como Gölü, 438 metre derinliği(Lugano 280 mt) ile dünyanın en derin gölleri arasında yer alıyor. İtalya'nın 3. en büyük gölü olan 146 kilometrekare yüzölçüme sahip göl, Alp Dağları eteklerinde yer alıyor.
İtalya'nın kuzeyinde Lombardiya bölgesinde bulunan buzul kökenli bir göldür. Como Gölü 146 km² yüzölçümü ile İtalya'nın en büyük üçüncü gölüdür.






























Kış boyunca uykuda. Martın ortasında uyanıyor, hareketleniyor. Gözde kasabalar; Bellagio, Menaggio, Tremezzo, Varenna. Gölü’ün etrafındaki evlere özel mülk olması nedeniyle kimse girmiyor. Ancak aralarında kamuya açık olanlar da var. Bunlardan en büyüleyicisi Villa Carlotta ( villacarlotta.it). Marquis’nin 17. yüzyıldan kalma malikânesi. Artık müze olarak kullanılıyor. Güne merhaba demenin en güzel yolu Como Gölü’nde bir yürüyüştür. Piazza Cavour’dan başlayarak göl kenarında Tempio Voltiano’nun batısına yürüyün ve görkemli Villa Olmo’ya geçin.
Tarih 18 Temmuz 2014 saat, 16:10 Como gezisi de bitti. Doğrusu Kuzey İtalya gezimiz sonlandı. Kuzey İtalya; Ortaçağ ve Barok Kültürü ile varsıl. Güney İtalya ise; antik, yani Roma-Bizans Barok kültürü ile varsıl. Önümüzdeki yıllarda Güney İtalya gezisi niçin olmasın. Çünk, ancak İtalya’nın 5’te ikisini “Gezdik, Gördük ve Yazdık”. Bilin ki, 5’te üçü de bu denli muhteşem ve etkileyici..
İtalya, belli ki doğası ve tarihi ile felaket güzel. Kuzeyi bize bunu kanıtladı. Güzel olan şey nasıl felaket olur? Görülmez ise felakettir. Ölmezden önce görmeniz gereken 78 yerin 5’i İtalya’da; “1- Roma Collesium 2- Roma Trevi Çeşmesi 3- Duoma Milan 4-Duoma Pisa Kulesi 5-Duoma Floransa.
Biz üç tanesini gördük. Geriye kaldı 75 tane. 75 yaşına dek yemini billah gezeceğim Allah izin verirse.
Son 3 gün sıcakları korkunç sıcaktı.
Sürücü Diego Enriko De Ferari ile; “Faşizme lanet olsun. Yaşasın sol” diyerek, sol yumruklarla sürekli egzersizler yaptık. Diego dünya iyisi bir insan; sevecen, saygın ve ciddi. Bir kez daha teşekkürler Diego..
Ve gezi bitti.
Uçakta asla, Recep Tayyip karşıtı gazete dağıtılmıyor. Havuz medyasının tüm hormonlu gazeteleri hosteslerin ellerinde. Aldım ikisini yırtıp önümdeki filenin içine tıkıştırdım. Sağımda solumda badem bıyıklı ve türbanlı yok, çünkü hepsi; Business Class’talar.. Evet böylesi bir öfke moduna giriyorsunuz..
Levent Üzümcü’nün şu sözleri kulaklarımda çınlamaya başladı: “Örgütlü cehaletin, örgütlü faşizme evrildiği ülke halini aldık..”
Ve Türkiye’mizin toprklarındayız. Tarih; 19 Temmuz 2015. Saat, 13:50
Biz bu cennetin izdüşümünü cehenneme çevirenlerden kurtaracağız.
İyi de bu kadar uzun gezi yazısı olur mu?
Olur arkadaşım.
Ben de olur. Çünkü be ayak tabanımın altındaki coğrafyanın tüm dokularına dokunur yazarım.
“Gezelim, Görelim ve Yazalım” diyorsan, gezdiğin ve gördüğünü tüm özellikleriyle yazacaksın. “Kaleyi gezdik, gördük çok güzeldi” diye kesip atamazsın. Gerektiğinde kalenin taşlarının nerden geldiğini, kullanılan Horosan harcının nasıl yapıldığını(İçinde pişirilmiş ve öğütülmüş toprak ürünleri katılan bir malzeme. Eski dönemlerde yapı ustalarının, kullandıkları malzemelerin mukavemetini arttırmak için; malzemenin içine yumurta akı, peynir, reçine, pişmiş toprak gibi katkı maddeleri katarak meydana getirirlermiş. Bu şimdi size ilginç gelmedi mi?. Bu nedenle yazılarım uzuyor), çevre insanlarının tarihi ve doğa yapılarına olan duyarlılığını yazacaksın..
Bunları yazarken edebiyatı biliminden, Edebiyatın içinde yer alan sosyoloji, psikoloji vb. bilim dallarının yöntemlerini de kullanabilirsen, gerçek anlamda edebi sanat aracılığıyla “Gez-Gör- Yaz” sanatına dönüştürürsün. Yeter k; olay, düşünce, duygu ve düşlerini dil aracılığıyla sözlü veya yazılı olarak biçimlendirmesini bil. Asla yazdıkların; İçten olmayan, gereksiz, boş sözler olmadığını kanıtlayacaksın gezi notları aracılığınla. Evet, gezi yazınla; derinlemesine araştıran, inceleyen, irdeleyen ve tahlil eden yazın bilimi olmasa da yine de edebiyattan faydalanbilirsin. Bu nedenle lirik ve romantik laflar eşliğinde ayaktabanın altıdaki coğrafyanın doğa ve tarihi güzelliklerini anlatabilirsin. “ Bu güzel coğrafyada; gün doğumu ve batımı ı, insanın ruhsal ve düşünsel geçişleri adeta. Bu geçişler insanı mutlu eden ömür uzanışları..” benzeri lirik ve romantik edebi sözlerden kaçınma.
Kaçınmadık zaten..
ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
GEZ-GÖR-YAZ
evesbere@mynet.com
evesbere@gmail.com
sevket-che@hotmail.com.tr
GSM.0506 609 00 32

Yorumlar

Yorum Gönder

Konular-Yazılar

18 Mart Çanakkale zaferi2 19 Mayıs17 19 Mayıs çocuklarının Sakarya zaferi1 19 MAYIS TURNUVALARI SAMSUNSPOR1 1977 katliamı5 2 Temmuz 19931 20. yüzyıl ideolojileri metal yorgunu1 2002 seçim1 2018 seçim vaatleri1 2023 Seçim1 21 Temmuz 20041 21.YY KEMDİ İDEOLOJİSİNİ YARATMALI1 22 Ağustos 20101 23 Ekim 20111 23 Nisan12 27 Mayıs devrimi41 27 Nisan1 27 Nisan e-muhtırası10 27-28-29 Temmuz 2021 yangınları5 28 ŞUBAT1 29 Ekim2 3 BÜYÜKLER 4.SEZON KİM ŞAMPİYON?!1 3 büyükler operasyonu1 3 BÜYÜKLER; 3 KÜÇÜKLERE DÖNÜŞTÜRÜLÜYOR MU?1 3 ÇOCUK1 3 fidan1 3 KEZ KALEMİZE GELEBİLEN B.MUNİH 3 GOL ATTI VE DE BURUK’UN TEK HATASI ULUSLARARASI DENEYİMİ OLAN ANGELİYO’YU DEĞİL DE DENEYİMSİZ KAZIM’I OYNATMASIYDI1 3 SEZONDUR SIRAYA KONAN ŞAMPİYONLUKLAR1 3. Havalimanı3 30 Ağustos7 30 Mart seçimleri1 4 MEVSİMİ BOZANLARA ŞİİR1 4+4+411 40 MİLYAR1 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu1 6 GOL1 6 YAŞINDAKİ KIZ ÇOCUĞUNU EVLENDİRENLER1 65 yaş üstü corona1 696 sayılı KHK1 7.7 DEPREM DEĞİL BU KIYAMET TİR CEHENNEMDİR BUNU SEN YARATTIN ÜLKEYİ İNŞAAT SEKTÖRÜ İLE KALKINDIRACAĞIM DİYEREK1 75 ve 100.Yılında kim şampiyon oldu!!??1 8 Mart Dünya kadınlar günü2 A.O.Ç.2 Abant gezisi1 ABD 6.FİOSUNU KIBLE YAPANLAR VE ABD'Yİ SAVUNANLAR ŞİMDİ ABD DÜŞMANI OLDU AMA ABD'NİN ORTASINDA GÖKDELENİ VAR1 ABD politika1 ABD-TÜRKİYE gerilimi1 Abdulhamit torunu1 Abdulkadir Selvi1 Abdullah Gül3 ABDÜLKADİR SELVİ ABDÜLKADİR SELVİ ABDÜLKADİR SELVİ1 Ad verme töreni1 ADANA BABAMIN İLK GURBETİ1 ADANA DEMİRSPOR DARBESİ1 Adana gezisi1 Adana yangını2 ADANA'NIN YOLLARI TAŞTAN1 ADANA'YA GİDEK Mİ1 ADI DUYULUNCA RAKİPLERİ KORKAN OKAN1 ADI ICARDI SÜREKLİ GOL ATARDI GALATASARAY DURUDURULMAZ GİBİ1 Adnan Kahveci2 Adnan Menderes72 Afad1 Afganlar29 Afrikalı Aydın John Kenyatta1 Agora Meyhanesi1 Ağustos böceği hikayesi1 AHA1 Ahfeş'in keçisi1 AHMET ÇALIK1 Ahmet Davutoğlu56 Ahmet Hakan Coşkun3 Ahmet Özal2 Akil insanlar1 Akkuyu nükleer santral13 AKP1 AKP ilkesi1 AKP YANLIŞ ADAY GÖSTERDİ1 akp'LİLER EFSUNLU MU1 Akrabalarım-dostlarım1 alamet-i farika nedir?1 Alanya1 Alev Alatlı1 Ali Ağaoğlu1 Ali Semerkandî1 Allah ile aldatmak2 Allahını seven üzerime toprak atsın1 Almanya1 ALT LİGİN EN ALTINDAKİNE ELENEN ASLAN GALATASARAY1 Altın direnişi1 ALTINBOYNUZ'U BOYNUZLAMIŞLAR1 Altınova gezisi4 ALTIPARMAK1 ama kim?!1 Amentü1 Amiraller2 Anacığım1 Anarşist olmak3 Anarşist olmamak1 Anasına babasına bakmaz ite bakar1 Anayasa1 Anayasa değişikliği1 ANAYASA İNAŞSINDA MÜHENDİS VE MİMAR YANINDA DÜZ İŞÇİ VE KALİFİYE USTA DA GEREKLİ1 Anayasa Tarihi1 Anıtkabir1 Ankara17 Ankara beton cangılı2 Ankara bilim kurgu kenti1 Ankara derelerin ıslahı10 Ankara dolmuş sorunu1 Ankara Manifestosu1 Ankara Papazın Bağı1 Ankara saldırısı2 Ankara su sorunu1 Ankara trafik sorunu1 Ankara-Ulus1 Ankaralılık1 Ankaranın en uzun sokağı1 Anneler33 Anneler günü11 Annem62 Anonim şirket1 Anzak askerlerine atfen1 aptallık vergisi1 araba modern silah1 Arabayı at gibi sürmek1 Araf Suresi’nin 7/1791 Araplar2 Archimets2 ARDA TURAN1 ArdaTuran1 Arhavi65 Arhavi köyleri1 Arhavi projelerim1 ARHAVİ VE DÜNYA1 Arhavi ve Laz gerçeği1 Arhavide sel3 Arhavili lazlar1 Arhavispor1 ARHAVİSPOR ŞAMPİYONLUĞU HAK ETTİ2 Arhaviye aşık eden kişiler1 Arhavli olmak1 Arşiment2 Artvin3 Artvin berta köprüsü1 Artvin Kalkınma ve Eğitim Vakfı15 Artvin kurtuluş1 Artvin Tanıtım Günleri3 Artvin-Arhavi sorunları1 Artvin-Cerattepe10 Asal sayı3 ASELSAN9 ASLAN KARTAL'IN KANATLARINI1 ASLI BAYKAL HAKLI MI? ATAÇ BAYKAL1 ASLI BAYKAL SİYASET OYUNLARINA GELMEMELİ1 ASLI BAYKAL'IN CHP'DEN İSTİFASINI NASIL OKUMALI1 Astroloji4 Aşı mitingi1 Atasözleri2 Atatürk42 ATATÜRK ARMASI1 ATATÜRK DEVRİMLERİNİ ANLATIRKEN ATATÜRK'Ü ANMAMAK1 Atatürk evrensel değerleri2 Atatürk Havalimanı7 Atatürk İnkılapları1 Atatürk Orman Çiftliği1 Atatürk ve Cumhuriyet1 Atatürk'ün "Evrensel Kurtuluş Felsefesi"ni yok sayamazsınız!!!2 Atatürk'ün veciz duruşu karşısındaki aciz duruşlar1 Atın sırtından attığı1 Atilla Kart6 Atilla Taş1 Atma Rcep1 Atmosfer kirliliği2 AVCI FIRTIN VAR DEDİ FIRTINAYA YAKALANDI1 Avrupa başarısı1 Avrupa durduramıyor GS yi çünkü TFF ve MHK'leri yok1 AVRUPA KUPALARİNDA EN ÇOK PUAN TOPLAYAN 10 TÜRK TAKIMI ARASINDA 34 PUANLA 6.OLAN ATATÜRK ARMALI VE DE BALKAN ŞAMPİYONU SAMSUNSPOR'UN YAKASINDA NEDEN AY YILDIZ YOK!!!???1 Avrupa parlamentosu10 Avukatlar günü1 Avusturya1 Ayağı kesik güvercin1 Ayasofya25 Ayazmend gezisi1 Aydın Muratoğlu1 Aydınlar dilekçesi2 Ayet-el Kürsi1 Ayetlere tersine mühendislik1 Ayır1 Ayni hakemin Galatasaray'ı da katletmesi1 Ayşe Kulin1 Ayşen Gruda1 Ayvalık1 Aziz Nesin32 Aziz Sancar1 Aziz Yıldırım93 Baba Vanga kehanetleri1 Babaannem2 Babalar günü1 Babam2 Bacasız Endüstri1 Bakara makara1 Balat1 BALKON TARIMI1 Balyoz57 Bana yapılanlar1 Barajlar genel bilgi1 BARCELONA GALATASARAY1 BARCELONA VE GALATASARAY1 Basımevi1 Basın metni1 Baş ağrısı1 Başakşehir1 Başarısızlıklardan öğrenme1 Başçavuş sokak16 Başı yerden kalkmayan insanlar1 Başıbozuk paşası1 BAŞKAN YÜKSEL YILDIRIM1 Başkanlık sistemi71 Başkent amblem1 BAŞKOMUTAN1 BATAN FUTBOLUN MALLARI BURADA GEL SEN DE AL1 Batı Anadolu Fay Hattı1 Batıkent4 Batıkent Botanik Bahçesi2 BATIKENT: "BOTANİK KENT" OLABİLİRDİ1 Batılılar-Afrika1 BAZEN DE YILDIZLARININ OYUNUYLA…1 Bedri Baykam2 Beka sorunu2 Ben ne yaptım?1 BEN SÖYLEYİNCE DARBE SEN SÖYLEYİNCE DEMOKRASİ1 BENCE MESSİ MARADONA DAN DAHA BAŞARILI1 Benim haykırışım14 Beraber yürüdük biz bu yollarda1 Beritan aşireti5 Berkin Elvan9 Beşar Esat21 Beşiktaş10 Beyazıt Öztürk1 Beyin kanaması1 Biat kültürü-Aleaddin Şenel1 Bilgi paylaşımı3 Binali Yıldırım1 Bir çift kadın memesi4 BİR GOMİS YETER Mİ? GALATASARAY SALT GOMİS İLE OLMAZ GALATASARAY DA KATILMALI GOLLERE...1 Bir Lale Orta düştü futbolumuzun ortasına1 BİRİNCİ KANAL İSTANBUL RİSKLERİ1 Biz bu boku niye yedik?1 BJK2 Blog yazma işi1 Bloglara yorumlarım1 BOEY FAYDASIZ DİYENLERE KAPAK OLSUN1 Bor1 Boyun ağrısı1 Bozkurt sel felaketi1 Böl-yönet1 Bölünmüş yol15 Bu görüntü siyasi rantın seçim versiyonu..1 BU MAÇ BUNU GÖSTERDİ!!1 BU ÜLKENİN EZENLERİ VE EZİLENLERİ..1 Bulaşıcı hastalıklar2 Burak Elmas2 Burçak Çubukçu2 Burçlar6 Bursaspor1 Bülent Arınç43 Bülent Ecevit46 Büyü ve sihir1 Büyükada7 Can Dündar22 Cansel Malatyalı1 CEHENNEMLERDE YANASIN..1 Celal Şengör1 Cem Uzan1 CEMAAT1 CENNET ÜLKE'Mİ CEHENNEME ÇEVİRENLER1 Cennetin izdüşümü1 Cerablus4 Cerattepe mücadelesi24 CESARET1 Cesur Yeni Dünya1 Ceviz ağacı3 Che Guevara5 CHP66 CHP mitingler1 CHP neden suskun1 CHP olağan kurultayı1 CHP ÖZELEŞTİRİSİ ÜVEY ELEŞTİRİ VE KARALAMA ASLA DEĞİLDİR1 CHP ÖZELEŞTİRİSİ YIKICI DEĞİL YAPICIDIR1 CHP'yi bitirme süreci1 CHP'yi yazmak1 CIA ajanı1 Confidential3 Corona günleri1 Corona virüs11 Covid delta varyantı1 Covid savları13 Covid-19 Delta1 Covid-19 için öneriler2 COVİD-19 TÜCCARLARI1 COVİD-19 VE FUTBOL1 Covid-19 Virüs6 Cumhur ittifakı8 Cumhuriyet Bayramı1 Cumhuriyet gazetesi2 Cumhuriyetimizin 501 CUMHURİYETİMİZİN YÜZÜNCÜ YILINDA GALATASARAT ŞAMPİYON1 Cumhuriyetin ilanı1 Cyborg3 Çağcıl kent nasıl olmalıdır?1 Çalışan gazeteciler günü1 Çanakkale şehitleri1 Çay1 Çay nasıl demlenir1 Çay neden önemli1 Çaykur Rizespor1 ÇED54 Çevre duyarlılığı1 Çevre temizliği1 Çeyrek akıl Eyüp1 Çığlık1 Çığlıklarım2 Çılgın projeler6 Çocuk Milletvekili1 Çocukları kör karanlıkta okula göndertmek neyin eğitimi?! İçimizdeki 4 mevsimi bozduğumuz noktada kendimizin ve kentimizin de iklimini bozduk!1 çok derin futbol1 Çukur dizisi1 Çukur ormanı1 ÇÜRÜK BİNALAR DEĞİL ÇÜRÜK YAPI YAPANLARIN GÜÇLENDİRİLMESİ..DEPREM MANİFESTOSU1 çürük binaları değil çürük binaları yapanları güçlendiriyoruz..1 D&R1 Dadybra1 Dani Rodrik3 Darbe3 Darbe hazırlıkları1 Darbe kurgucusu Hande Fırat1 Darbe kurgusu1 Darbe Mısır1 Davranışsal ekonomi1 DED1 Demokrasi3 Demokrasi manifestosu1 Demokratik açılım1 Demokratik devlet1 Deneme yanılma1 Deniz Baykal31 Deniz feneri16 Deniz Gezmiş16 Deniz Som1 Deprem17 DEPREM ALANINA SEÇİM KÜRSÜSÜ1 Deprem manifestosu9 Deprem manifestosu önemi1 Deprem önlemleri1 Deprem programında ne demeli? Çok yaşa padişahım1 DEPREM TARTIŞMALARINDA KANAL İSTANBUL1 DEPREM TOPLANMA ALANI DOLAR TOPLAMA ALANINA DÖNÜŞTÜRÜLDÜ1 Deprem vergileri nerede harcandı?1 DEPREMİ DEPREMLERDE TARTIŞANLAR1 Depremi unutmama ve doğal afet günü1 DEPREMİN DEPİVERMESİNİ RANTA DÖNÜŞTÜRENLER1 Depremleri sadece depremlerde değil sürekli gündemde tut1 DERE TAŞKINLARI1 Ders notlarım1 Dever nedir?11 Dever olgusu2 Devlet bahçeli1 Devlet Bahçeli bile mahir ünal'in densizliğine çıldırdı1 Devlet ihale yasası2 Devlet yönetimi12 Devleti batırma projesi1 DİE1 Dikey yapılaşma6 Diktatör nasıl olunur?1 Dilipak2 DİN VE IRK SENTEZİ..1 Dinler ve dinleyenler1 DİPLOMA ÇADIR 350 BİN KONUT VE MUHARREM İNCE İNTİHARI1 Diyanet34 Dizayn42 Diziler1 DNS amacı nedir?1 DOĞA GÜCÜ YAPAY İNSAN GÜCÜ1 Doğa konseyi1 DOĞA VE DOĞAN1 DOĞA VE DOLAR1 Doğal afet29 Doğal Hayatı Koruma Vakfı1 Doğal yalan-doğalgaz gazı vermek1 Doğanın dengesi1 Doğanın yok oluşu1 DOĞAYA VE DOĞANA SAYGI1 Doğu Anadolu Fay Hattı1 Doğu Karadeniz Gerçeklerin 27 yıl önceki Gez Gör Yaz öyküsü1 Doğu Perinçek2 Dokunan yanar1 Dolar yeşili1 Domuz gribi2 Dostlar buluşmalar1 Doyum döner1 DÖNEKLİK İLE UZLAŞIYI KARIŞTIRMAMAK GEREK1 Dönüş vanası1 DÖNÜŞLERİN DE ASALETİ VARDIR BUNU BOZMAK DÖNEKLİKTİR VE 2002 SONRASI KURUMSALLAŞMIŞTIR1 Dövize endeksli hesap DEH1 Dries Mertens1 Dua1 Duvara konuşmak1 Duygu Asena1 DÜĞÜN2 DÜNYA DEVİ VE DÜNYA MARKASI KARŞI KARŞIYA1 DÜNYA FUTBOLU PETROL BARONLARININ VE OLIGARKLARIN ELİNDE1 Dünyanın merkezi İstanbul1 DÜŞÜNCE DEĞİŞİKLİĞİNDEKİ KESKİN VIRAJ KİMLİKLERİ UÇURUMA SAVURUR1 Düşünenler-peşinden koşanlar1 Düzce10 Düzce su felaketi1 Düzensiz göç1 E-ret1 ECECAN-BURAK2 ECEVİT DEPREM BÖLGESİNE GİTMEMİŞ..CEVİZOĞLU'NUN KIRDIĞI CEVİZ BİNİ AŞTI..DEPREM BÖLGESİNE GİTMEDEN GEÇECEKLERİ GÜZERGAHLARI ASFALTLATANLAR..1 EGOSANTRİK TERİM VE OYUNCULAR1 Eğitim sistemi8 Ekonomik kriz kitabı1 Ekrem İmamoğlu35 Ekrem İmamoğlu yasağını nasıl okumak gerek1 Ekrem İmamoğlu'na önerim2 EKREM İMAMOĞLU'NUN EKMEĞİNE OY SÜRDÜ1 Elazığ depremi1 ELEKTRİĞE %5 ZAM POSTMODERN BİR TEKAFİL-İ MİLLİYE'DİR1 Elektrik kayıp-kaçak oranı3 elektronik genel kurul1 Ellerde ağrı1 Elmadan değirmenlerim1 Emre Belözoğlu39 EN GÜZEL HEDİYE HEDİYE ALMAKTIR..1 ENERJİ ALANLARI2 Enerji yatırımları yeterli enerji üretir projeleri midir?1 ENFLASYON1 Engin Arık1 Entegre havza yönetim planları1 ERBAKAN1 ERBAKAN EV HAPSİNE ÇARPTIRILDI!!1 ERBAKAN VE ERDOĞAN 28 ŞUBAT'IN NERESİNDE İDİ ŞİMDİ NEREDELER!?..28 ŞUBAT DAVALARIYLA SÖZDE ERBAKAN'IN İTİBARI KURTARILACAKTI..1 Erdal İnönü15 Erdem Gül4 ERDOĞAN2 Erdoğan mı Bay Kemal mı1 Ergenekon64 Ergenekon başlangıç noktası1 ERKAN BAŞ KAZAK GİYEMEZ1 Erman Toroğlu73 ERMAN TOROĞLU SAHTEKAR VURGUSU1 Ermeni meselesi4 Ertuğrul Günay16 Ertuğrul Özkök2 Esin kaynağı1 Eşek1 Evlilik töreni1 Evrensel Atatürk ve felsefesi3 Evrensel birleştirici kimlik1 Evrensel değerler42 Evrensel kimlik1 Evrensel kurtuluş felsefesi47 Eymir gölü5 Fadıl Akgündüz2 Faiz caiz mi?1 Fal1 Falcılık1 Farkındalık1 Fas1 Fatih Altaylı1 Fatih Terim4 FATİH TERİM1 Fatih'in tablosunu saraydan kaçırma1 Fatma Betül Sayan Kaya1 Faydasız1 Fecr1 FEM1 Fen liseleri1 Fenerbahçe15 FENERBAHÇE NEREYE KOŞTURULUYORLAR?1 FENERBAHÇE VE LALE ORTA ORTASI1 FENERBAHÇE'NİN HAYALİ YILDIZ AVCILIĞI1 Fenike gezisi1 Ferguson1 Fethi Sekin1 FETÖ eylemleri3 Fetö tehditleri1 Fetullah Gülen64 Fetullah Gülen savaşı1 Fetullah Gülen terör örgütü1 FIFA SIRALASI SONUNCUSU FAROE ADALARI VE ULUSAL TAKIMIMIZ1 Fırsat maliyeti2 Fidel Castro3 FİKRET ÇORBACIOĞLU1 Fikri Sağlar2 FİLENİN SULTANLARINA KAFİR DE! VAKIF TECAVÜZLERİNE SES ÇIKARMA1 First Lady Bettina Wulff1 Fitch3 FİYAT BELİRLEMELERİ1 Foreign Policy dergisi1 Fransa1 FRANSIZ KALMAMAK İÇİN "BİR LİSAN BİR İNSAN"1 Fransızca öğrenme kolaylığı1 Fransızca ve İspanyolca öğrenelim hep beraber..1 Fredrik Midtsjö1 Fuat Avni9 FUAT ÇAPA'NIN ÇABASINA ALKIŞ1 FUTBOL1 FUTBOL BU; BAZAN TAKIM OYUNUYLA KAZANDIRIR1 FUTBOL FUTBOL OLMAKTAN VE ÇİLEDEN ÇIKTI1 Futbol simsarları2 FUTBOL YATAĞINA DOLAN İNSANAT ARTIKLARI FUTBOLU KİRLETİYOR1 FUTBOLDA OLİGARŞİ1 FUTBOLUN YENİ EFENDİLERİ SAMSUNSPOR'UN AMBLEMİNDEN RAHATSIZ1 GALATASAR VE ZANİOLO VE İLKLERİN TAKIMI OLDUĞUNUN KANITI YENİLMEZLİK REKOR1 GALATASARAIN SAHA İÇİNDEKİ OYUNU SAHA DIŞINDAKİ OYUNLA ENGELLENİYOR1 Galatasaray364 GALATASARAY BARCELONA AŞKIN KARTAL'I YENDİ1 GALATASARAY BAŞARILI FUTBOLUYLA VEDA EDEREK UEFA AVRUPA LİGİ'NE HAREKET ETTİ1 GALATASARAY BAŞKAN ADAYI1 GALATASARAY BU SAATTEN SONRA DURDURULAMAZ1 GALATASARAY DURDURULAMIYOR FAKAAAAT....1 GALATASARAY DURMUYOR..SACHA BOEY GOL DA ATMAYA BAŞLADI1 GALATASARAY EFORUNU BAYERN MAÇINDA BIRAKMIŞ HATAY'A GETİREMEDİ1 GALATASARAY GÜMRÜĞE TAKILDI BİRİLERİNİ GEÇEMEDİĞİ İÇİN1 Galatasaray Güneş'i kararttı1 Galatasaray hakeme karşın Trabzonspor'u Icardi ile yendi1 GALATASARAY HATA MAÇINDA HATA YAPMADI FAKAT ALİ KOÇ HATA ÜSTÜNE HATA YAPIYOR1 GALATASARAY İNİŞE GEÇER DİYENLERİ UMUTSUZLUĞA İTTİ..1 GALATASARAY KORKUSU1 GALATASARAY KUPADA DA LİG'DE DE GOMİS İLE VAR!! İYİ DEĞİLKEN DE KAZANIRSAN ŞAMPİYON OLURSUN!1 GALATASARAY LAZİO1 GALATASARAY MARSİLYA'DA TESLİM OLMADI1 GALATASARAY OPERASYONU DEĞİL FUTBOLU SEVER1 GALATASARAY PALABİYİK PALASI İLE DOĞRANDI1 GALATASARAY ŞAMPİYONLUK ŞARKILARINI SÖYLETMEYE BAŞLADI1 Galatasaray UEFA Şampiyonlar Ligine koşuyor1 Galatasaray ve Lale Orta1 GALATASARAY YENİ YILA LİDER GİRDİ1 GALATASARAY'DA OKAN BURUK1 GALATASARAY'DAN HAYLİ KORKUYORLAR1 GALATASARAY'I DURDURAMIYORLAR1 Galatasaray'ı eleştirmesi sevgisinin isyanı idi..1 GALATASARAY'I İHRAÇ EDİN BU KADAR YORMAYIN KENDİNİZİ1 GALATASARAY'I NE HAKEMLER NE DE DİREKLER DURDURABİLİYOR1 GALATASARAY’IN 2-0'DAN GERİ DÖNÜŞÜ GRUPTAN ÇIKACAĞININ İŞARETİ1 GALATASARAY'IN AVRUPA HAFIZASI BAŞARI GETİRİYOR DA BUNU AVRUPA HAZMEDEMİYOR GİBİ1 Galatasaray'in Okan sesleri1 GALATASARAYIN CORONA VİRÜSÜ İLE UĞRAŞMASI VE FUTBOL VİRÜSÜ1 Gandhi Kemal1 GDO2 Geleneksel tıraş1 GENÇLERBİRLİĞ VE KONYASPOR1 genel kurul1 Geniş aile1 Geniş aile bireylerim2 George Bernard Shaw1 GES1 Getto55 Gez-gör-yaz15 GEZDİM GÖRDÜM YAZDIM5 Gezegenimizi hangisi ele geçirir?1 GEZERİM GÖRÜRÜM YAZARIM1 Gezi eylemcileri6 Gezi parkı halk hareketi62 Gezi şifresi1 Gezilerimiz2 Gırgır dergi2 GOMİS VE DİĞERLERİ1 GOMİS VE GALATASARAY ADANA DEMİRSPOR1 Göçmen politikası1 Gökçeada7 GÖKHAN ZAN VE ÜNAL KARAMAN'IN SİYASETE TRANSFERLERİ1 GÖRSEL KİRLİLİK1 Gösteri namazı1 Graham Fuller1 Greenpeace5 Greenwich2 Gtech2 Guggenheim Etkisi1 Guus Hiddink2 Güldüşümlerim7 Güldüşün çorbası9 Günaydın1 Gündemlerin efendisi30 Güngör Uras3 Gürsel Tekin15 Gürültü kirliliği29 HABİTLARA SAYGI1 Hagi92 Haiti depremi1 HAK EMEN HAKEM ÖRGÜTÜ TFF1 hak emen hakemler1 Hak emenler iş başında..1 Hakan Şükür1 HAKEMLERİ KORUYACAKLAR YA BU SEFER TOPU YAYINCI KURULUŞA ATTILAR1 Haliçte yaşayan simonlar1 Halifelik5 Hamza Yiğit Akman1 Hanefi Avcı4 Harem1 Harf devrimi4 Haris Seferovic1 Hasan Cemal1 Hasan Sıtkı Özkazanç1 Hava kirliliği7 Haydarpaşa Manhattan1 Haydarpaşa tren garı2 Haymana Kaplıcası1 Hayrünnisa Gül1 Hedef 2023 sloganı1 HER BAŞARISIZLIK SONRASININ RUTİN KAOS TEKRARLARI1 HES3 HES izin1 Hes-savar doğa projeleri2 HESLER21 HESLER SALDIRGANLARI BESLER1 Hıncal Uluç33 Hıncal Uluç da ışıklara yol aldı1 Hızlı tren kazası5 Hicr1 Hidrolik enerji4 Higgs bozonu1 HİJYEN ERDOGAN VE PANDEMİ1 Hilafet2 HİLAFET MI DEDİN!? HADE BE ORADAN!!!1 Hint varyantı1 Hitit güneşi5 Hitler Almanyası6 Hollanda4 Hopa fekaleti1 HOŞGÖRÜ EVRENSEL BARIŞIN KATALİZORUDUR1 HOŞGÖRÜ VE İNSAN OLMANIN ERDEMİ1 HURDA ÇELİK HURDA EV1 Hülle nedir?1 Hülya Koçyiğit6 Hürrem1 HÜSEYİN EROĞLU HÜSEYİN KALPAR BAŞARISINI YAKALAR MI?1 Hüseyin İnan11 Hüseyin Sağ1 Icardı1 ICARDI2 ICARDI BU ELBET YIKARDI1 ICARDI MUSLERA BARDAKÇI TORERİA NELSON KEREM YUNUS OLIVERA VE OKAN BURUK VE DE DURSUN ÖZBEK YÖNETİMİ1 ICARDI YIKARDI VE DE YIKTI...GALATASARAY SAHADA DEĞİL DE SAHA DIŞINDA BİTİRMEYE ÇALIŞILACAK GİBİ1 ICARDİ ASİST KRALI DA OLACAK GİBİ çünkü ADAM ATAMAYINCA ATTIRIYOR!!1 Ilımlı İslam projesi1 IMF1 Irkçılık1 Isınmada tasarruf yöntemi1 Işıklara yolculuk1 IŞİD1 İBO ŞOV VE CELAL KILIÇDAROĞLU1 İbrahim Müteferrika1 İbrahim Özden Kaboğlu1 İbrahim Tatlıses2 iç savaşa hazırlık1 İçerik çalmama uyarısı1 İçerik üreticisi1 İdam1 İdeolojiye endekslemek1 İKİNCİ KANAL İSTANBUL1 İKTİDAR A PLANI DIŞINDA B VE C PLANINI DEKLARE EDERKEN MUHALEFETİN A PLANI BİLE TARTIŞILIR..1 İktisat bilimi2 İlber Ortaylı1 İlhan Selçuk'u aramızdan ayrıldı1 İlk alan çalışmam1 İlk deprem manifestosu1 İlk Tarım Kredi Kooperatifi1 İlker Başbuğ26 İltizam-Mültezim1 İMAM2 İmam-ı Azam1 İmamoğlu yasağı Erdoğan ın minareli süngülü yasağı ile örtüştürmek yanlışlığı1 İMPARATÖR DERKEN1 İmrahor vadisi1 İNCE İNCE GİDİNCE1 İnfaz yetkisi1 İnsana dokun-yüreğine dokun-kalbine dokun1 İnternet1 İnternet nedir?1 İRTİCA1 İslam burjuvazisi1 İslam yeşili1 İsmet Berkan1 İsmet İnönü2 İsmet Özsoylu1 İspanya gezisi2 İspanyol gribi3 İsrail3 İstanbul gezisi3 İstanbul Havalimanı2 İSTANBUL HÜZNÜ AZALTILIYOR1 İstanbul silüeti61 İSTANBUL-ÇATALCA RESİMLERİ1 İSTANBUL'DA DOĞAYA VE DOĞANA SAYGI1 İstifa kurumu1 İstihdam yalanı1 İstiklal Marşı1 İSTİNAT DUVARLI ANROŞMAN1 İstismar1 İsviçre1 İş hukuku1 İşsizlik16 İtalya4 İttifak dışı partiler1 İzmir-Karaburun gezisi1 Jeo Biden2 JES1 JET EGZOZLU ARAÇLAR1 Juan Mata1 Kabahatler kanunu1 Kabahatli kentli2 Kaçak elektrik3 Kaddafi nasıl öldü?1 Kader değiştirmek1 Kadir Mısıroğlu1 KAFATASI1 Kafkas usulü çay1 Kahrolsun deprem alanına giren muhalefet mı diyelim..1 Kalıcı önlemler18 KALLEŞ ÖLÜM1 Kamilet Vadisi12 Kanal İstanbul18 Kanal İstanbul-Musilaj2 Kanunî Sultan Süleyman1 Kaostan beslenenler1 Kapisre deresi7 Kapkara1 KAR BEYAZI ŞİİR1 KARA BEYAZI HAYATLAR İÇİN ŞİİR1 KARA PARA1 Karadeniz yollar1 Karagümrük maçında MHK Galatasaray ın ağzına bir parmak bal çalmış olmasın1 KARAMSALLIK TESLİMİYETTİR1 KARAMSARLIK KÖTÜYE ALAN AÇMAKTIR..1 karar organı1 karar yeter sayıları1 Karargâh rahatsız1 Karbondioksit-oksijen eşitliği1 Karl Marx5 Karşı duruş33 Karz-ı hasen1 Kaset komplosu3 KASTAMONUSPOR GALATASARAY MAÇINDA 25 DAKİKA DİRENÇ GÖSTEREBİLDİ1 KATAR FUTBOLA NE KATAR1 Katolik nikahı1 Kaya gazı1 KAYSERİ MAÇINDA GALATASARAY'İN 1 PENALTISI 1 DE GOLÜ VERİLMEDİ 3 PUAN RAKİBİNE VERİLDİ1 Kazım Koyuncu2 Kazımcan Karataş1 Kazuistik anayasa1 Kebabçı1 Kehanetlerim1 Kemal Kılıçdaroğlu28 KEMAL KILIÇDAROĞLU NUN SİYASİ ANATOMİSİ1 Kemalpaşa1 Kenevir1 KENT TARIMI1 KENT-KOOP3 Kentini dinle1 Kentsel dönüşüm37 KEREM2 KEREM AKTÜRKOĞLU1 KEREM KINIK VE 12 ŞİRKETİ VE DE DFB'NİN KURULMASI1 KHGM1 KILIÇDAROĞLU GÜNDEMSİZ DİYENLER1 Kılıçdaroğlu Manifestosu4 KINA2 Kırık sandalye2 Kırılma noktası19 Kıtlık bilimi1 KIYAMETİN YAŞANDIĞI DEPREM BÖLGESİNDE MESCİT Mİ ÖNEMLİ ÇOCUK BEZİ VE MAMASI MI?1 Kızılay1 Kızılderililerin atasözü2 Kilo problemi1 KİM FETÖCÜ ÖCÜ???!!!1 Kişisel görüşlerin dinleştirilmesi1 Kitaba yazacaklarım2 Kitabım1 Kitaplar1 Kitapyurdu1 Klasik tıraş1 Kloz1 Koalisyon1 Komplo teorisi17 Konfüçyüs2 KONYASPOR1 korkmuyorum6 Korku imparatorluğu21 Korona1 KÖHES4 KÖPRÜ1 Kötek2 Kötü uygulama1 Kötülük1 Köy enstitüleri10 KÖYÜM SİDERE DERESİNDEKİ BU TAŞ DÜŞSÜN KAFANIZA KAFASIZLAR..1 Kriz raporu2 Kriz-pandemi93 kronik subdural hematom2 KSH1 Kuğulu park3 Kur'an şifreleri1 Kurgu6 Kurtlar vadisi karakterleri1 Kurtuluş destanı26 KUŞAKLARLA KUŞAK GEÇMEK1 Kuşkularım2 KUTLARIM1 KUTSAL RİTÜEL EVLİLİK1 Kuzey Anadolu Fay Hattı1 Kuzey Marmara otoyolu9 Küba13 KÜÇÜCÜK ZORBAY KÜÇÜK1 Küresel efendiler5 Küresel ısınma11 Küresel sömürü denklemi: “AB+ABD=ARBD”16 Küreselleşme aldatmacası4 Kürtler65 Kütahya-Simav depremi1 Laik devlet6 Laiklik1 Larry Diamond1 Laz dilbilgisi1 LAZ LOBİSİ NEDEN YOK!?1 Lazca1 Lazlar13 Le Figaro1 Leo Dubois1 Levent Üzümcü1 LİDER ÇIKAR İNŞALLAH1 LİGDE TRABZON'A 5 ATAN ALANYA ELENDİ1 Lizbon1 Lokomativ Moskova1 LÖSANTE1 Lösemili Çocuklar Vakfı1 LÖSEV1 Lucas Torreira1 LÜTFÜ SAVAŞ VE HATAY LÜTFÜ SAVAŞ VE HATAY1 M.Akif Ersoy1 Macaristan1 Maça bombalı saldırı1 MADEN İŞÇİSİ MAHPUS1 MADENCİ SERBEST1 MADENLER1 Madımak10 Madımak-Auschwitz-Reistag1 Mahir Çayan1 Makarnacılar10 Malazgirt savaşı7 Manavgat8 MANCHESTER UNİTED GALATASARAY’I HAŞAT EDER DİYEN E.TOROĞLU’NU DA DEVİRDİ!!!1 Manisa-Soma2 Mansur Yavaş21 Maraba kültürü ve ağa17 Marcao olayı1 Marduk8 marka spor ayakkabı1 Market zincirler1 Marsilya1 MATA HATAYSPOR'U MAT ETTİ1 matbaanın geç gelmesi2 Matematik nedir?1 Mathias Ross1 Matthıas Ross1 Maval okumak12 Maya takvimi kıyamet1 Mayasızlar1 Mayınlı alanlar8 MECZUP1 Medyan nedir?1 Mehmet Barlas4 Mehmet Özhaseki1 Melih Gökçek30 Meral Akşener11 MERAL AKŞENER TARİH YAZMADI TARİHTEN SİLDİ KENDİSİNİ İYİ GELEN AKŞENER GERİ DÖNDÜ1 Merkez Bankası1 Merkezkaç kuvveti8 Mersin Gazi çiftliği1 Mersin gezisi1 Mersin-Alata1 MERT İNSAN MERTENS'İN HARİKA GOLÜ1 MERTENS MEST ETTİ MERTENS ALANYA'YI BİTİRDİ1 Mesleki sorumluluk sigortası5 MESSİ MEST ETTİ ARJANTİNLİLERİ1 Mesut Yılmaz15 Metal yorgunluğu3 METE YARAR KİME YARAR!!??1 Metin Oktay3 MHK1 Mılot Rashıca1 Milenyum kupası1 MİLENYUM KUPASI VE GALATASARAY1 Millet ittifakı6 MİLLET İTTİFAKI NEDİR NE DEĞİLDİR..1 Milletimizle alay etmeyin!1 Milletvekili dokunulmazlığı13 MİLLETVEKİLLİĞİ Mİ MİLLETİN VEKİLLİĞİ Mİ!?1 Milli Piyango şaibe3 Milliyetblog yazılarım2 MİT54 Mod nedir?1 Modern kölelik2 Modern tıraş aletleri1 Moğollar4 Monaco35 Montrö sözleşmesi2 Motorlu kuryeler1 MPİ Genel Müdürü İhya Balak3 Muammer Kaddafi5 Muaviye-Küfeli-Hz. Ali1 Mucur1 Muhalif duruş2 MUHARREM İNCE7 MUHARREM İNCE KALIN OYNUYOR OY OY DİYE İNLEYENE KATKI VERMEK ADINA1 Muhsin Yazıcıoğlu1 Muhteşem Yüzyıl dizisi10 Murat Bardakçı7 Murat Karayalçın34 Muru3xi1 Musilaj1 MUSLER SAKATLANDI1 MUSLERA1 Mustafa Balbay31 Mustafa cengiz1 Muvazzaf5 Mümtaz İdil1 Müslüm Gürses1 Nabi Avcı1 Naci Görür2 Nagehan Alçı2 Nasıl Galatasaraylı oldum?1 National Geographic3 Nazım Hikmet26 Nazlı Ilıcak17 Ne düşünüyorsun?1 Ne istediniz de vermedik1 Ne oldu?1 Necdet Hoşcan1 NEDEN SÜPER KUPA SAMSUN'DA DEĞİL DE ARABİSTAN ÇÖLLERİNDE1 Negatif bilgi1 Negatif uzmanlık1 New York Times10 NİCE NİTEL BAYRAMLARA1 NİCELERİ AKADEMİLİ1 Nicolae Ceaușescu1 NİKAH1 NİYE BİR ALANYASPOR OLMASIN!!??1 NOBEL BENİM HAKKIM HAKKI!!1 Nuh tufanı10 Nur Suresi 30-31. ayetler3 Nuray Mert12 Nurettin Veren2 Nurettin Yıldız3 Nuri Asan1 Nush ile uslanmayanı etmeli tekrir-tekrir ile uslanmayanın hakkı kötektir1 Nükleer1 Nükleer enerji1 Nükleer santral46 Nükleer tehlike1 OFLU HOCALAR OKUMASIN OFSPOR'U1 Ofspor1 OFSPOR NEREDE İSE GALATASARAY'I ELİYORDU1 OGG1 OKAN BURUK İLE GALATASARAY ARTIK KORKUTUYOR1 OKAN BURUK1 Okan Buruk 5 kez üst üste maç kazanarak Galatasaray'ı 17.kez Şampiyonlar Ligi'nde1 OKAN BURUK ANTALYASPOR'A BURUKLUK YAŞATTI..FUTBOLUMUZU OLİGARKLAR VE 7 BÖLGELİ LİG ÖNERİSİ1 OKAN BURUK REKORLARA DOYMUYOR1 OKAN BURUK VE ÖĞRENCİLERİ İLLE DE ICARDI SÜPER LİG'İ YIKARDI VE DE YIKTI DA!! FB'Yİ GS'İN DEPLASMANDA 3-0 YENMESİ AYRİ BİR HARİKA1 Okan Buruk'u istemeyenlere kötü haber1 Okan Emre'yi 7 bitirdi1 Okan içerde sinmiş Danimarkalıları üzdü1 Oktay Ekinci4 Okumak1 Ola1 Oligark15 One Munite6 OnPunto1 Opsiyon1 Orantısız yağdanlıklar1 ORDAN BURDAN PARDON MARDON..1 Orduspor1 Orhan Gencebay1 ORHAN PAMUK MU YOKSA ATATÜRK MU AĞIR GELİR1 Osama1 Osmanlı11 Osmanlı yönetimi6 Oturarak çalışmak1 Oturuş ergonomi1 Oy depoları1 OYUN VE KOYUN1 OZAN KABAK1 Öğrenilmiş çaresizlik1 Öğretmen27 Ölüm4 ÖLÜM GERÇEKTEN ADIN KALLEŞ1 Ömer Çelakıl2 Ömer Dinçer2 Önerim var15 ÖSO1 Öteki dünya önlemleri1 ÖYLE BİR KALECİ Kİ ICARDİ'YE BİLE GOL ATTIRMADI1 Özel istihdam büroları1 Özelleştirme40 Özer Akdemir1 Özgün çalışma11 Özgür düşünce53 ÖZGÜR ÖZEL SİYASET OYUNLARINI BİLENLERİN SİYASİ TİMSAHLARIN OLDUĞU HAVUZA İTİLENDİR1 Özhan Canaydın1 PageRank1 Papazın bağı nereden geliyor?1 PARTİLİ CUMHURBAŞKANI SÖZÜ DOĞRU DEĞİL1 Patalojik sorun1 PDY5 Pearl Harbor3 Pedofili1 PEHLİVANLARA ÖDÜL FİLENİN SOLTANLARINA LGBT1 PELE1 Pelikan1 Pelin Çift1 Pers1 Petek ısınma sorunu1 PETROL VE FUTBOL1 Peygamberler1 Pherma-sharp1 Pınar Selek1 Pierre Loti1 Pierre Webo1 Pisa Kulesi1 Pisagor4 Piyangolar1 Plansız yapılaşma1 Polo Dayı1 POLONEZKÖY1 Portekiz gezi1 Portekiz gezisi8 Porto1 Poşet meselesi4 PROF. ATAÇ BAYKAL1 Prof.Dr. Bülent Arı2 Prof.Dr. Ioanna Kuçuradi1 PROJE1 Pukiya1 Rant14 Rantsal dönüşüm5 Raşa1 Recep Yazıcıoğlu1 Referandum9 Reglaj ayarı1 Reina saldırısı1 Rejim1 Rektör Melih Bulu1 Reptilian1 RES16 Reşat Nuri Güntekin1 Reyting kaygısı2 Rıdvan Dilmen14 Rıza Sarraf6 Ribery1 Richard Feynmann1 RİZE ARTVİN HAVAALANI ARTVİN İÇİN HAVA RİZE İÇİN ALAN1 Rize felaketi3 Rizespor katledildi1 ROK2 Romantik bir hafta sonu1 Rothschild1 Rus bakışı1 Rus büyükelçisi vuruldu2 Rus uçağı düşürülmesi1 Rüyam1 SABRIN SABRINI TAŞIRAN SABIR SABIR OLMAKTAN ÇIKAR TESLİMİYETE DÖNÜŞÜR1 SACHA BOEY1 Safranbolu gezisi1 Sağlıksız kent politikaları1 SAHA İÇİNDE KAZANAN GALATASARAY SAHA DIŞINDAKİ OYUNLARA ASLA KULAK VERMEMELİ1 Sahte fatura1 Salgın hastalıklar1 Salgınlar2 Sami Karaören3 Samsun 19 Mayıs Lisesi29 SAMSUN ŞAMPİYONLUĞU HAK EDEN BİR KENT1 Samsun'un tarihi 19 mayıs 19191 Samsunspor157 SAMSUNSPOR AMBLEMİ1 SAMSUNSPOR BAŞKANI TAKIM YERİNE FUTBOLCU ALMALI!!!1 SAMSUNSPOR İYİ GİDİYOR HÜSEYİN EROĞLU İLE1 Samsunspor morard1 SAMSUNSPOR SEMT İ KUTSAL EYÜP TAKIMI EYÜPSPOR U PERİŞAN ETTİ. SAMSUNSPOR UN ÇALIŞTIRICIS HÜSEYİN EROĞLU1 SAMSUNSPOR SİVAS'TA İYİ BAŞLADI1 Samsunspor'u birileri aşağı çekiyor1 SAMSUNSPOR'UN 14 MAÇI1 Samsunspor'un armasına saldırmak1 SANIK SANDALYESİNE OTURTULMASI GEREKEN 20 YIL İKTİDARDA OLAN MUKTEDİRDİR1 Sansür16 Sapadere kanyonu1 SAPANCA CENNETTİN İZDÜŞÜMÜ1 Sapıklıkla suçlamak1 Saray darbesi1 SARAYDAN TABLO KAÇIRMAK1 Sarı inek2 sarı saçından güç alan Icardi attı üç puan geldi1 Sarp1 Sayısal Oyunlar4 Seçim hile1 SEÇİM HİLELERİNİN ANATOMİSİ1 Seçimlerde hile24 SEÇİN YAZMACA BUNLAR1 Seçmen profili1 SEÇSİS1 SED1 Sedat Peker11 SEFEROVİÇ1 Selahattin Demirtaş1 Selin Sayek Böke3 SEO-SERP1 SERGEN YALÇIN1 Sergio Oliveira1 Serhıy Perkhun1 SERİ FARKLI YENİLGİLER1 Seslendiklerim1 Sevgililer günü2 sevr anlaşması1 Seyduna21531 Seyit onbaşı1 Sezen Aksu8 Sırt ağrısı1 side1 SİDERAYEPE3 Sidere29 SİDERE DERE ISLAHI İÇİN ANROŞMAN ÖNERİSİ1 SİDERE NİN ALTINI ÜSTÜNE GETİRMEK Mİ İSTENİYOR? SİDERE'DE ALTIN1 Sidere vadisi8 SİDERENİN DOĞASINA VE DOĞANINA DOKUNMA!1 SİHA2 Sincan1 Siyanür4 Siyaset meydanı2 Siyaset yapmayın2 Siyaseten katl2 Siyasetin helalleşmesi1 SİYASİ DEPREMDEN YIKIM BEKLEYENLER YIKILDI1 SİYASİ KARAKTER YOK İSE..1 Siyasi rant aracı23 siyasi rant otomobilleri1 Siyasi suikast13 Siyasi üstünlük1 Sneijder185 Sol argüman2 SOL SOL İLLEDE TEK ÇATI SOL1 Solcu musun sağcı mı yoksa yağcı mı?! Sol yanlarımızı acıtanlar!!1 SOLDA CHP TEK ÇATI OLMALI1 SOLMAK VE EVRENSEL OLMAK İSTİYORSAN SOL!!!1 Solun tasfiyesi1 Soma katliamı3 Son viraj3 Son yazım-11 Son yazım-21 Son Yazım-31 Soner Yalçın5 Sorumsuz Hayvansever2 Soruyorum163 Sosyal hukuk devleti4 Sosyal patlama risk haritası5 Soytarı31 Spor eleştiri1 Srebrenica katliamı1 Stephen Hawking4 Stratejik önem8 Stres ve alkol3 Su akar Türkler bakar1 Su akar yatağını bulur1 Su debi ayarı1 SU SAVAŞLARI5 Suçlamalara karşı gerçekler1 Sultan Ahmet4 SUPER KUPA DURUŞU SÜPER SOPA İSTİYOR..FENERBAHÇE DEĞİL DE ALİ KOÇ NE YAPMAK İSTİYOR1 Suriye18 Süleymanşah Türbesi2 Sümela manastırı1 SÜPER LİG'E KOŞAN SAMSUNSPORU TUTANA AŞKOLSUN1 Süper loto4 Sürdürülebilirlik3 Sütyen Tarihi1 Şafak Sezer2 Şangay beşlisi1 Şans Oyunları1 Şans Topu3 ŞENOL GÜNEŞ2 ŞEREFSİZ SENSİN1 Şeriat1 Şevket1 ŞEYH BEDRETTİN DESTANINI YAZAN NAZIM HİKMET1 Şeyh Said isyanı1 Şeyhler16 Şiir2 ŞİİR VE ERDOGAN1 Şike101 Şike kronolojisi1 Şili depremi18 Şirince3 şirket yönetimi1 ŞUTBOL2 ŞUTLUYORUM-Futbol706 ŞÜKRİYE TUTKUN TUTUŞU1 Tahir Kıran1 TAKLACAI MERT YANDAŞ'IA ÖVGÜ ICARDI'YA SÖVGÜ HADE BE ORDAN1 Taksim meydan savaşı2 Taliban6 Taliban erkeklerinin bazıları neden yüzünü saklıyor? Makyaj1 Taliban yöneticisi1 TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE DİYEN DENİZLER IŞIKLARA GÖNDERİLİNCE TAM BAĞIMLI TÜRKİYE OLDUK1 Tanju Özcan1 TARAFLILIK CIVIK YAĞDANLIĞA DÖNÜŞTÜ1 Tarık Akan6 Tarifeli uçuş nedir?1 Tarih tekerrürden ibarettir1 Taşeron sistem1 Taşeronluk sözleşmeleri1 Taşımalı eğitim1 Taşımalı siyaset1 Taşkınlar54 TAŞKINLARI FIRSAT BİLEN RANTÇILARIN TAŞKINLIKLARI1 Tekâlif-i milliye nedir?1 TEKBİR DEĞİL YARDIM GETİR1 Tekel1 Tekel işçileri17 Televole kültürü31 Televole yangını1 Tema vakfı5 Tembellik yok üretmek var1 Temel Fransızca4 Temel İspanyolca6 Terim2 TERİM İLE GALATASARAY RESMİ1 Terör9 tevâfuk1 Tevfik Fikret1 TFF4 tff ve mhk1 TFF VE MHK ALİ PALABİYİK'A ASLAN'I DOĞRATTI MI DİYELİM??!!1 TFF VE MHK OLMAYINCA FUTBOL GÜZEL1 TFF-İBB- FUTBOLDAN GEÇİNENLER1 THY1 Tıraş keyfi1 Ticaret-Siyaset-savaş1 Timsah1 Timsah gözyaşları2 TL sembol1 TMMOB72 TOGG1 TOKİ2 TOKİ MOKİ...YOL1 TOPÇU VE VEFAKAR SEYİRCİYİ KUTLARIM..1 Toprak ağası1 Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Yasası1 Torba yasa7 Toryum10 Trabzon Ayasofya1 Trabzonspor10 TRT4 TRT TARİHİ DİZİLERDEN FIRLAMA TUHAF SAÇLI YENİ OSMANLI TİMİ1 TRT VE YANDAŞ KANALLAR SÖZDE İKTİDARIN İCRAATLARINI ANLATAN DİZİLERDE YARIŞIYOR1 TRT=trt1 TSK1 Tuncay Özkan7 Tuncel Kurtiz1 Turgut Özal2 Turist Ömer1 Tutsak lümpen gençler1 Tuzun kokması15 TÜİK2 TÜM ULUSUN YENİ YILINI KUTLARIM1 Tünaydın1 Türban12 Türbanlı polis1 Türbanlı zabıta1 Türk nasıl olunur?1 Türk-kürt faşizmi1 Türkan Saylan3 Türkçe dışındaki dillerde içerik üretmek1 Türkçe Fransızca İspanyolca sözlük1 TÜRKEVİ1 Türkiye başarısızlığı1 Tütün1 Tüzük Kurultayı Manifestom1 Uçurtma aşkı1 Uğur Mumcu23 Ulusal gereklilikler1 ULUSAL KURTULUŞ SAVAŞININ KAHRAMANLARINI İDEOLOJİLERİNE ENDEKSLEYENLER1 ULUSAL TAKIM1 Ulusal varlık fonu1 Uluslararası iktidar alanı1 UNESCO29 UNESCO dünya mirası listesi1 UnutMADIMAKlımda1 UYARIMDIR5 Uzatmalı Covid1 UZLAŞI DA BARIŞ VARDIR DÖNEKLİKTE İNKAR VE İHANET..1 Uzun covid nedir?1 Üç fidan4 ÜKEM FUTBOLU KAFASINDA PATLAYAN SOPA1 Ülkenin ticarethane gibi yönetilmesi1 Ümit kocasakal1 Ümit Öztürk1 Üniter devlet1 Ürdünlü Ebu Musab Zerkavi1 ÜRKENLER1 Üzerih Garih1 Vedat Dalokay1 Vefat1 Venedik tacirliği1 Viyana1 VPN nedir?1 Washington Post1 Wikileaks2 YA SEV YA TERK ET ANLAYIŞI1 Yaban1 Yabancı durmak1 Yakup Kadri Karaosmanoğlu1 Yalçın Bayer18 Yalnız Kurt1 Yangın1 Yangından önce abant1 YANLIŞLAR İNSANI YALNIZ BIRAKIR1 Yap-işlet modeli1 YAPI DENETİMİ1 YAPI SINIFI1 Yapısal reform1 Yarbay Thomas Edward Lawrence1 Yarı başkanlık1 Yasaklanmış öğrenme fırsatları1 Yaşadıklarım1 YAŞAMDAN KOPRIANLAR YARALILAR DEĞİL YAŞAMDAN KOPARAN HURDA EVLERİN SAYILMASI VE YENİ TALAN YALAN SÜRECİ1 Yaşar Büyükanıt5 Yaşar Nuri Öztürk3 Yaşınılabilir kentler1 Yaşlılık sendromu1 Yatay yapılaşma2 Yatırım fonları1 YAZAN MÜHENDİS YAZIYOR1 YAZAN MÜHENDİS'İN BİRİKEN YAZILARI1 YAZSAN NE OLUYOR Kİ YİNE" BENİM OĞLUM OKUR DÖNER DÖNER OKUR"1 YEBİ YIL YENİ İDEOLOJİ1 Yemeksepeti1 Yeni dünya düzeni12 YENİ MORİNHO MONTELLO MU?1 Yeni proje-Fatih Terim1 YENİ YIL1 YENİ YIL YİNELİKLER DEĞİL YENİLİKLER GETİRSİN1 Yeni yollarda kazalar neden olur?1 Yere Batan Sarnıcı-Milyon taşı1 Yerel yönetimde aday1 YERİN ALTI MADEN EMEKÇİSİNİN YERİN ÜSTÜ MADENCİNİN1 yerli otomobil1 Yeşil sermaye1 Yetenek kazanmak1 Yeter be!1 Yeter söz milletindir1 YGS şifre1 YHT1 Yiğit Bulut1 yok böyle Icardi ve Kerem1 Youtube tüccarları1 Yörükler1 Yumuşak karın1 YUNUS1 YUNUS AKGÜN1 YUNUS AKGÜN VE TERİM1 Yusuf Aslan10 Yusuf Demir1 YÜKSEL ÇORBACIOĞLU CHP ADAY ADAYI1 YÜKSEL YILDIRIM2 Yürüyen virüsler1 Zeki Alasya6 Zeki olmayan ahlaksız1 Zigana Yaylaları1 Zirveye giden yol1 Ziya Gökalp1 Zorba1 Zorbay1 zorunlu organlar1 Zülfü Livaneli6
Daha fazla göster

1829 Adet Yazı Arşivi

Daha fazla göster

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *