SÜREKLİLİK KAZANAN CANCA [ÇORBACIOĞLU YEMEĞİ” ANKARA ARTVİN EVİNDE İDİ
Soy Birliğinin Dayanışması; Canca- [Çorbacıoğlu], Şengül sülaleleri ve üç sülale ile bütün farklı soyadı taşıyan akrabaların birlikteliği evrensel dayanışmanın başlangıcıdır..
Evet; “Canca-Çorbacı ve Şengül akrabaları birlikteliği”; yerelden, ulusala, ulusaldan evrensele giden yolun yerel adımlarıdır..
200.000 yıl önce ilk modern insanlar; Doğu Afrika’dan Ortadoğu’ya göç etmeye başlamış. Göç eden bu topluluklar Avrupa, Asya ve dünyanın diğer bölgelerine doğru yayılmıştır. Bizler, bu geçmiş ve yakın zamanlı göçlerin bir ürünüyüz..
Günümüzde; DNA'larımız soy ağacı ile, yani; geçmişimizle ilgili birçok detayı barındığı bulgulanmıştır. Buradan yola çıkıp insanlar; Soy Ağacı testi ile detayları ortaya çıkartıp atalarının nereden geldiğini bulmaya çalışıyorlar. National Geographic ve IBM'in yürüttüğü ''The Genographic Project'' ile ''İnsanoğlunun Soy(Aile) Ağacı'' çıkarılıp, günümüzde yaşayan insanların kökeninin nereden geldiği ve nerede yaşayıp dünyaya yayıldıkları araştırılıyor..
Üstün teknolojik bilişim ve iletişim çağında gezegenimiz ‘ulaşım ve iletişim bağlamında’ küçük bir köy haline geldiğine göre; bu kökensel araştırmalar yaygınlaşacaktır. Kökenimiz; Doğu Afrika, ilk durağımız Ortadoğu diye bırakamayız.. Arayışlarımız aidiyet duygularıyla beslenecektir-beslenmelidir..
Kökensel araştırma süreci, inanın insanları gizemli bir serüvenin adrenali yükselten aşamalara taşıyacaktır. Elbet temel felsefe; insan olabilmek; Laz, Türk,Çerkez, Abasha, Gürcü, Arap, Hitit, Lidya, Frigya, Aztek, Germen vb kökenli olabilirsiniz, fakat önce insan olmanın evrensel akılcılığını kabüllenmemiz gerekir..
Bizler “ Böylesi akraba birlikteliği ile” önce, yerel ve ulusal ölçekte lokal akraba birlikteliği ile nicel ve nitel bütünlüğü sağlayıp, evrensel köklere ulaşacağız..
Amaç asla, siyasi ve ideolojik eklemlendirme değil, sosyal ve kültürel soy eklemlendirmesidir. Farklı düşünselliklere sahip olabiliriz, burada esas olan ayni düşünselliklerin birlikteliği değil, aynı soy birlikteliğidir. Bu birliktelik ayrışmayı, ötekileştirmeyi ve bölünmeyi kesinlikle yadsıyan bir birlikteliktir. Temel amaç soy üstünlüğü ile ırkçı bir yapılanmaya gitmek değil; kökensel arayışlar özünde kültürel ve tarihsel benzerliği yakalamak ve tanımaktır..
Bu süreç; 1960 yılında Çorbacı ve Canca buluşmaları ile başlamış, fakat sosyal ve ekonomik nedenlerle ötelenmiştir..Bu ilk başlangıcın Canca aileleri öncülerini bilmiyorum, fakat Çorbacı ailelerinden; Şefik Çorbacıoğlu, Ziver Çorbacıoğlu, Abidin Çorbacıoğlu, Ali Çorbacıoğlu, Enver Çorbacıoğlu, Reşat Çorbacıoğlu, Nihat Çorbacıoğlu, Nüsret Çorbacıoğlu, Ziya Çorbacıoğlu vd öncülük yaptığını düşünüyorum..Yıllar önce(1973); Ankara’da; Şevket Çorbacıoğlu, Kani Şair Çorbacıoğlu ve Cahit Çorbacıoğlu ile Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün çok yakınında yer almış ve ülkemize Uzakdoğu sporlarını getirmiş emniyet teşkilatının önemli şahsiyeti Nazim Canca amcayı ziyaret edişimiz, Nazım amcanın Canca ve Çorbacı akrabalıkları ile ilgili masalsı anlatımıyla, bizi heyecanlandıran destansı esintiler sunması; “Canca ve Çorbacı ailelerinin dayanışmasında” işleyen sürecin önemli buluşmasıdır. Daha sonra Niyazi Çorbacı ağabeyin beni Nazım Amca’nın oğlu Natık Canca ile tanıştırması ve Natık ağabeyin; kökenimizle ilgili; Canca beyliği bütününde; Canca- Çorbacı- Şentürk akrabalıklarını işleyen bilgiler aktarması ve sonrasında gerçekleşen; “Babam Nihat Çorbacıoğlu ve Şefik Çorbacıoğlu anlatılarıyla” kökensel arayışlara ve araştırıcı yazmalara yöneltti..Günümüzde bu birlikteliğin; ivemelendirmesinin öncüsü ‘beni arayan’ Hasan Basrı Canca oldu. Ve ilk toplantı; 10 Nisan 2015 17:00 günü Ankara Konur sokakta gerçekleşti. Evet günümüz tarihine İlk buluşma olarak geçti..İşadamı Hasan Basrı Canca, işadamı Naci Yalnız(Canca), Şevket Çorbacıoğlu ve Yarbay Dr. Hukukçu Hakan Selim Canca ile Fevzi Karaman bir araya gelindi. Ardından 28 Nisan 2017 Nisan’da İstanbul-Kadiköy Aden otelde ve son olarak 2017 kurban bayramında Rize- Pazar’da; beraberlik coşkusunu ve gönencini yaşadık. Ardından aynı coşku 2018’in kurban bayramında Arhavi’de yaşandı. 14 Nisan 2019’da Ankara-Artvin Evi’nde coşkuyla yaşandı. Tek aksama; özel beklenmedik nedenler yüzünden’ 2019 Kurban Bayramında aynı coşku ve mutluluğu Arhavi’de tekrar edemeyişimizdir..Şimdi 14 Nisan Bursa toplantısına hazırlanıyoruz..
Canca[ Çorbacıoğlu] dayanışma toplantıları mesajı:
Ne güzel, ne de gerekli bir dayanışma ve tanışma süreci.. Sevgili akrabaları sevgi ve saygıyla selamlarım. SOYUMA ve BOYUMA selamlar.. Ķim istemez ki bu güzel insanlarla beraber olmak.. Fakat çok önce belirlenmiş zorunlu yurtdışı yolculuğum nedeniyle katılamiyacağım için üzgünüm... Gelelim etkinliğin adına..
Sevgili İmdat ve Basrı kardeşimiz nedense CANCA soyadını başat kılmada ısrarlılar. Ben asla CANCA soyadına karşı görünmek istemem. Hatta bu bağlamda onlardan ileride olan biriyim; çünkü İstanbul'daki; Toplantıda" Tek soyadı alamayız mı? Bu soyadı da bana göre CANCA olmalı.." diyen benim.."İyi de neden CANCA YEMEĞİ adlandırmasına karşısınız?" Sevgili ve saygılı akrabalarım. Biliyorsunuz düne dek Sadece ÇORBACILAR ve CANCALAR bilinmekte idi ve akrabalık ilişkisi bu iki soy tarafından dile getirilmekte be beraberlikten söz edilmekte idi. 1960'lardaki ilk dayanışma yemeği de bu 2 sülale tatafından örgütlenmiştir.
Yaptığımız araştırmada 30 farklı soyadının öz ve öz akraba olduğunu ve CANCA-ÇORBACI soyadkarını değiştirerek çoğaldığını gözlemledik. Söylenvelere göre Akrabalığımızın başkenti TOKLUCA'da aileler ÇORBACI diye anılırmış..Soyadı kanunundan sonra CANCA ve ÇORBACI soy adlarını almışlar. Doğru, köken CANCA fakat sosyal yaygınlık CANCA ve ÇORBACI ve de ŞENTÜRK..
Bu nedenle etkinliğin adı; Canca[Çorbacıoğlu ] Akrabaları Buluşma ve dayanışma yemeği olsun istedim, daha kucaklayıcı ve yaygın olması nedeniyle..Aslında, burada Çaykara'daki ŞENGÜLLERİ'leri de katmak gerekir. Katmak gerekir, çünkü cennetin izdüşümü Anadolu'muza CANCA, ÇORBACI ve ŞENGÜL(Şentürk diyenler de var) olarak dağılmışız...ŞENGÜLLERLE iletişime geçemedik. Kim bilir kaç yeni soyadı almışlardır!?
Sevgi hanıma gelince: Sevgi hanımın olgu ile kişisel görüşüdür; 'Tüm Lazlar akrabadır' yaklaşımı. Bu yaklaşım, akrabalar yemeği bütününde bir abartı olsa da Laz bağlamında dayanışmanın bir yansımasıdır, fakat bilimsel sosyal bir olgu değildir ve israr edilecek bir yanı yoktur. Düşünün bu ifade; " Bütün Germenler akrabadır" ifadesinden farksızdır. Tüm akrabalar kesin Laz, fakat tüm Lazlar akrabadır ifadesi doğru bir sosyolojık tanım değildir.
Fakat; Arhavi kentinin Akrabalık ilişkisinin dünyada en yoğun olduğu, hatta bu bağlamda dünyada tek olduğunu savlayabiliriz..Örneğin son bulgularıma göre; belirtiğim gibi dünyada örneği az olan bir Kentin, yani Arhavi’nin adeta akrabalar kenti olduğunun kanıtını yakaladım. Arhavi-Pilarget’ten CAN sülalesi ve ondan türeyen; Canoğlu,Canbay, Canoğlu, Canbay, Candemir, Yıldızcan, Ustabaş(Hopa), Pişmişoğlu, Özbilmiş, Zoraloğlu sülalerinin kökenin bizler gibi ÇANİ, ÇAN köünden geldiklerine tanık oldum…Akraba olasılıkları yüksek, çünkü büyüklerimiz, Çorbacılar olarak Can’larla ayni evden dağılma olduğumuzu ve Sidere’de CAN’ların 18.yy’la dek ocaklarının(evleri) olduklarını anlatırlardı..
İşlettiğimiz akraba dayanışması olgusu Laz dayanışma duyarlılığı olarak değerlendirebiliriz. Ancak bu dayanışma ve tanışma yemeğinin ağırlıklı konusu değildir. İlk yemekte dediğim gibi benim onceliğim; bir siyaseti ve ulusu değil akrabalarımı tanımaktır. Unutmayalım Çaykara'daki ŞENGÜL soy adlı akrabalarımız Lazca konuşmamaktadırlar. Belki de EYUBOĞLU akrabalarımız Ve de son olarak..Bu durumun çocuklarımızın Lazca bilmemesi ile bir ilgisi yoktur. Farklı ve araştırma yapılması gereken sosyal bir oluşum....
Diyorum ki;
[[ Akrabalarım, dostlarım, arkadaşlarım sizden ricam; akrabalıkların, dostlukların ve arkadaşlıkların arasına ideolojileri sokmayın. Akrabalıkları, dostlukları, arkadaşlıkları, güzellikleri, sevinçleri, hüzünleri, inançları, doğayı, doğanı, renkleri, kültürleri ideolojilerle betimlemeyelim, beslemeyelim, bununla birbirimizi tanımaya anlamaya çalışmayalım....
2015 Nisan'ında İstanbul Aden'deki sözümü tekrarlamak istiyorum; "Ben ideolojileri değil akrabalarımı tanımak istiyorum"..Aristo bile benzer evrensel tümceyi haykırmış 2403 yıl önce: "Sevdiklerinizle siyaset yapmayın,siyaset dostlukları zedeler. Siyasetciler yollarına devam ederken siz dostlarınızı kaybettiğinizle kalırsınız.."
Birbirimize ideolojilerle yaklaşırsak; birimiz ampul patladı der, birimiz figürleri ve renkleri pkk ile özleştirir ve karşılıklı birbirimizi rahatsız ederiz..
Siyasi görüşünüz elbet olacak. Bu görüşünüzü kendi özgün düzlemimizde yansıtalım. Cennete gideceğini söyleyeni kıskanma, cehenneme gideceğini düşünenenlere öfkelenme..
Tekrar ediyorum; "Lütfen; bu oluşturduğumuz akrabalık düzlemini 20.yüzyılın ideolojileriyle örselemeyelim. Her tür inanca, özgür düşünceye, kardeşliğe, eşitliğe, paylaşıma, emeğe ve evrensel değerlere saygılı ve sevgili 21. yüzyıl ideolojisine zemin olsun.."]]
Nice böylesi nitel beraberlıkler dileğiyle selam ve sağlıklar, sevgi ve saygılar... Soyuma ve boyuma, selam sevgi ve saygılarımı sunarak; “Canca[ Çorbacıoğlu] akrabalık bağlarının tarihsel köklerine değinmek istiyorum:
Bir söylenceye, dahası edinilen bilgilere göre, Çamlıhemşin’e bağlı Topluca köyünün eski adı, Lazlar anlamına gelen “ Msanu-Cannu, Çani -Canca” imiş. Önceleri buradaki aileler Çorbaci olarak anılırmış. Süreç içinde; Canca, Can(10 Şubat 2019 bulgusu), Bergel, Maça, Atacihan, Parlağı ve Sunaylar soyadlarını almışlar. Göç sonrası soyadları değişip çoğalmaya başlamış..Bir başka söylenceye göre; Trabzon'un Fethi (26 Ekim 1461)’de Fatih, Gümüşhane Canca beyliğinden yardım ister. Fetih sonrası Fatih, Doğu Karadeniz’i bu beyliğe emanet eder. Bir kısım Canca askerini İstanbul’a götürür ve “Çorbacı” biriminin başına getirir. Soyadı kanunu çıkıca(1938) da bir kısmi; Canca, Şengül, Can ve Çorbacı soyadını alır.
Antrparantez; 10 Şubat 2019 tarihinde de Can soyadını taşıyan Arhavi-Plarget köyündeki ailelere ulaştığımı belirtmek isterim...
Bu nedenle; “Canca, Can, Çorbacı(Oğlu) ve Şengül” ve de kolları olan sülalerinin unutulmaya yüz tutan akrabalıklarını güncelleme düzlemi için; ilk aşamada öz akraba olan sülaleleri sıralandı ve sonrası detaylandırmaya geçildi:
Güney Kafkas Halkı Lazlarla İlgili
Eleştirel Yaklaşım:
Arkab-Arkabi-Arkava-Arhavi Doğu Karadeniz kıyı şeridi Kültürün’ün Tarihsel-Toplumsal evrimi, Anadolu’nun diğer yörelerine oranla değişik bir çizgi izlediği bir gerçek. Bunun temel nedeni; yüksek dağ sıralarının kıyı kesimini, Anadolu kültür merkezleriyle ilişkisini engellemesidir..Her ne kadar, M.Ö 7.YY’da, Doğu Karadeniz’de Grek (Yunan) kolonileri kurulmasına karşın, yöredeki halklar daha çok Kafkas topluluklarından, özellikle Lazlar’dan etkilenmişlerdir..
Bu da gösteriyor ki; Laz’lık, bir kültür ve de inanç felsefesi, dahası inanç birliğidir, yani; Kült. Örneğin; Arhavi- Pilargetli Laz kültürü araştırmacısı; Yılmaz Erdoğan Kendisi Laz fakat, Ön-Türk(Göktürkler öncesi Türkler) Lazlaşmış bir Türk olduğu için baba tarafı Kazakmış-Ki fizyonomisi gösteriyor-, Ana tarafı Çani(Gürcülerin Lazlara verdiği isim) kökenli Canoğulllarından olduğunu söylüyor. Canoğullarının bu soyadını Çani adından aldığı, Hemşin-Topluca köyünün adı da; Tsani, Msani, dahasi Çani olması, bu köy halkının genelde Çorbacı olarak anılması ve sonrdan, Canca, Can soyadlarını aldıklarını söylersek bir soy birliği, doğrusu akrabalık olduğunu görebiliyordan çok söyleyebiliyoruz. Dahası, aşağıda belirteceğim gibi Gümüşhane Cancabeyliği kökensellikten gelip 48 ayrı soyadı taşıyan sülalelerin öz ve öz akraba olduklarını söylemek kesin olası.
İşte o biyolojik akrabalar:
[[
1- Canca..
2- Çorbacı(oğlu)..
3- Şengül(Çaykara)..
4- Ercan: Soyadı kanunu öncesi Bursa’da Çorbacıoğlu olarak anılırken Ercan oldular.)..
5- Tekcan..
6- Şahin: Soyadı kanunu öncesi Bursa’da Çorbacıoğlu olarak anılırken Şahin oldular)..
7- Eyüpoğlu..
8- Nebioğlu..
9- Soyadı kanunu öncesi Çorbacıoğlu diye anılan; Bergel (Bergali)’ler…
10- Yalnız..
11-Maça..
12- Atacihan..
13- Akcanca..
14- Benklioğlu..
15- Beşli..
16- Gültekin: Soyadı kanunu öncesi Bursa’da Çorbacıoğlu diye anılırken; Gültekin oldular. Antr parantez;(Nazım Hikmet; Memleketimden İnsan Manzaraları'nda yazmış: Bursa cezaevi arkadaşları olan Çorbacıoğlu Laz Mehmet ve Çorbacıoğlu Laz Eyüp Ağa’dan söz eder. Her ikisi de hapishane arkadaşıdır. Her ikisi de, Bursa Kuvayı milliye kurucusu, öncü vurucu gücün başındaki kişilerdir.. Laz Eyüp Ağa Nazım Hikmetin cezaevinde adeta korumasıdır.. İşte, hayatta olan bu Gültekinler Eyüp ağanın torunlarıdır. Eyüp ağanın mezar taşında; “Cancalardan Çorbacıoğlu Eyüp Gültekin ağa” ifadesi yer alır...). Çok ilginçtir; devlet Merinos tekstil fabrikası 1938’de kuruyor. 1940’larda da Nazım Hikmet, sosyalist olmasına karşın, cezaevi’nde ipek dokuma tezgahı ile tekstilde özel sektör girişimciliği başlatıyor, Çorbacı Laz Mehmet ve Çorbacı Laz Eyüp ağa ile.
17- Cancameti (Genç?)..
18-Uçkanlar..
19-Ogoroğlu ile anılan Güven(Fındıklı)..
20- Bican..
21- Toroka diye anılan Akbulut..
22- Yazıcı..
23- Büyükyazıcı
24- Acar: Soyadı kanunu öncesi Çorbacıoğlu olarak anılırken Acar oldular..
25- Altay..
26- Parlağı..
27- Sunay..
28- Birde Arhavi nüfus kayıtlarına baktığınızda soyadı kanunu öncesi ‘Kale Mahallesinde (Kapistona) Trabzonluoğlu diye anılan bir aile soyadını 1900 sonrası Çorbacı yaptırdığına tanık oluyoruz. Bunu da yirmisekizinci Sülale olarak adlandırabiliriz. Çünkü hala Trabzon’da; Trabzonluoğlu soyadı kullanılmaktadır.
29 - Ve 17 Ocak 2018 günü, yirmidokuzuncu soyadını yakalıyorum. Dahası o beni yakalıyor, güzel insan Ahmet Yıldırım ile. Bana sosyal medyadan ulaşan Ahmet Yıdırım; Çorbacıoğlu kökenli olduğununu. 1876’da Arhavi-Sidere’den Rize Andra(Hurmalık) köyüne ordan da 1950’de Sakarya’ya yerleştiklerini söyledi. Ahmet’in babsı Yakup, Yakup’un babası İbrahim, İbrahim’in babası; Dursun, Dursun’un babası; Halit (1700’ler de yaşamış), Dursun’un babası; Halit, Halit’in babası da Hasan..Bir kısmı soyadını Yıldırım yapmış. Diğerleri Çorbacıoğlu. Eczacı Muhammet Çorbacıoğlu ve Mehmet Çorbacıoğlu ile iletişim kuracağım.. Ve en önemlisi;Hacettepe Tarih Kürsüsü Anabilim dalı başkanı ve 15 Nisan 1946 tarihinde Rize ilinin Kalkandere (Karadere) kazasına bağlı bir dağüstü köyü olan Kayabaşı (Hurmalık) köyünde dünyaya gelen;Prof. Dr. Dursun Yıldırım (Çorbacıoğlu)’a ulaşılacak..
30- Aydın(Of ve Maçka İlçelerinde Soyadı kanunu öncesi Çorbacıoğlu olarak anılaıken Aydın oldular)…
31- Can sülalesi ve bu sülaleden olup sonradan farklı soyadı alan Arhavi Pilarget köyünden çeşitli ilçelere dağılanlar(10 Şubat 2019). CAN soyadları; nasıl ki, CANCA soyadı ve diğer sülaleler, ÇANİLER denen Laz kökenli CANCA Beyliğinden doğdu, Can’ların da ayni kökenden olduklarını düşünüyorum. Şöyleki; antik bir devlet olan Kolhida Devleti( M.Ö 1200-1100) Lazların ilk adıdır. Lazların kullanılan diğer isimleri Egrisili, çoğunlukla Gürcülerin kullandığı ‘’Çani ’ ’İsmidir. Bu isim değişik yazılışlarda muhtelif eserlerde yer almıştır.TCANİ, TSAN, CHAN, SAN, Ç’ANİ, TJANİ gibi. CANCA adı-soyadı ve CAN soyadının da Laz anlamındaki CHAN’dan doğduğu anlaşılmaktadır. Soyadı kanununda da, CANCA ve CAN soyadlarını alıyorlar. Topluca köyünden dağılmış olmaları olası, çünkü: Çamlihemşin-Topluca köyünün eski adı da Lazların köyü anlamına gelen; “Tcani, Tsan, Chan, San, Ç’ani, Tjani” farklı söylenen aynı adlarıdır. Topluca köyü de genelde Çorbacılar olarak anılmaktaymış. Soyadı kanununda (21 Haziran 1934’te çıkarılan 2525 sayılı Soyadı Kanunu ile) sonrası farklı soyadalara dönüşmüştür. Bu saptama da, dünyada örneği az olan bir Kentin, yani Arhavi’nin adeta akrabalar kenti olduğunun kanıtı. CAN sülalesinden çoğalan diğer sülaleler:
32-Canoğlu..
33- Canbay..
34-Candemir..
35- Yıldızcan..
36- Ustabaş(Hopa)..
37-Pişmişoğlu..
38-Özbilmiş..
39- Zoraloğlu.. Akraba olasılıkları yüksek, çünkü büyüklerimiz, Can’larla ayni ocaktan dağılma olduklarını ve Sidere’de 18.yy’la dek ocaklarının (evleri) olduklarını anlatırlardı (9 Şubat 2019)..
40- Mahmutoğulları diye anılan ve bir kısmı Çamlıhemşin Topluca köyüne, bir kısmı Pazar’a yerleşen ; “Demirok..
41- Yine; Mahmutoğulları diye anılan “Demiraklar”..
42- Huganoğlu(Hukani) adıyla anılan Bilici sülalesi Kökenleri Pazar. Türkiye geneline dağılmışlar; yoğunluk Ankara..
43- Ergül(Huganoğlu-Hukani)..
44-Yenigün(Huganoğlu-Hukani)..
45- Çakıroğlu (Huganoğlu-Hukani)..
46- Ataokay (Fındıklı’daki Güven’lerden)…. Ve ulusötesi akrabalarımız:
47- Gurcistan’daki ”Cancgva”’lar. Cancgva soyadlı sülaleye mensup iki değerli akrabamız; Gurcistan Ankara Büyükelçisi Gıorgi Cancgva ve Kuzeni Genel Kurmay ikinci Başkanı; Nıkolas Cancgva..
48-Bergel iken Türkseven olmuş ]](7 Ekim 2019’da güncellendi.)
Ve 14 Nisan 2019 Ankara Toplantısı Görkemli Bir Şekilde Gerçekleşti:
14 Nisan 2019 günü Ankara Artvin Vakfı’nın “Artvin Evi”’ndeydik; Artvin, Rize, Bursa, İzmir ve İstanbul’dan gelen; Canca ve Çorbacıoğlu kökenli; Çorbacıoğlu, Canca, Uçkan, Ercan, Gültekin, Güven, Yalnız, Huganoğlu-Hukaniler olarak. Günümüz koşulları nedeniyle 47 biyolojik sülalenin çok azı Ankara’daki toplantıya katılmasına karşın, yine de 200’u aşkın akrabalar ile birlikte kucaklaştık; darısı Arhavi’deki Ağustos buluşmaları dileğiyle..
Gürcistan’daki; Cancgvalar ve Ankara’daki; Huganoğullarına ve Rize-Pazar’daki Mahmutoğlularına bağlı sülaleler ile 47 akraba sülaleye ulaştık..
Akrabalar, dostlar; akrabalık ağı üzerinde soyağacı boyutunda çalışmalarımız aralıksız devam ediyor. Yeni bilgi ve bulgu sonrası çalışmalarımızı sürekli güncelliyoruz. Dahası, yeni akraba sülaleleri ekliyoruz. Şu an servis ettiğim güncellemeli çalışmamda akraba sülale sayısı 47'ye çıktı..
Bu toplantının bir özelliği sosyolojik akrabalardan Karaballar ve Bayraminlerin de katılmasıdır. Biliyorsunuz; sadece Çorbacılar platformunun;
Sosyolojik, dahası kız alıp verme özündeki akrabalıkları hayli fazla. Aklımda kalanlarına yer vereyim; Çarmıklı, Sezer, Turna, Tuna, Yazıcı, Patu (Çağ-Büyükannem Patulardan), Hatinoğlu, Ataselim, Selimler, Gürkan, Özbay, Durmuş, Atakan,Gür, Bayramin, Lakerta, Erkan, Horozal, Kurtoğlu, Kurt, Filibeli, Karabal, Koyuncu, Gerdanlar vd…
Bu sadece Çorbacıların kısmi sosyolojik akrabaları. Düşünün 47 Biyolojik akraba sülale mensuplarının sosyolojik akrabalarını; adeta devasa bir akraba yoğunluğu.. Bu asla bir güç gösterme uğraşı değil, neslimizin köklerini tanıma ve gelecek nesile yabancılaşmaması için yazılı belge sunma amaçlı uğraşı gösterisidir..
Evet; 1960’da bşlayan-Ki öncesi de olduğu düşünüyorum- Canca-Çorbacıoğlu ve ilgili sülaleler- birliktelik, daha önce belirtiğim gibi; ekonomik, siyasal ve bazı beklenmedik gelişmelerle, ancak ikinci kez 1973’te, Çorbacıoğlu torunu olan Ali Riza Çarmıklı katılımıyla gerçekleşti, dahası onun öncülüğünde..
Üzülerek belirteyim ki, 1973’ten sonra uyutulan birliktelik, ancak 2015’yılında Ankara’da da uyandırıldı, üçüncü buluşmayla. Ve 2 yıl sonra ivmelenir oldu ve 2017’de İstanbul’da dördüncüsü, aynı yıl Pazar’da beşincisi, 2018’de Arhavi’de altıncısı ve 14 Nisan 2019’da Ankara’da yedincisi ve yine bu yıl Arhavi’de sekizincisi, ardından Bursa ve yine Rize veya Artvin köylerinde sonrası İzmir ve Rize veya Artvin köylerinde ve sonrasında buluşmalar genellikle otantizmi ve doğayı iç içe yaşamak için Arhavi-Sidere ve Rize- Çamlıhemşin Topluca köylerinde gerçekleştirilecektir ve de bu gelenek haline dönüştürülecektir..
Neden bu etkinlikler;
Yalnız insan yoktur, yalnız kalan insan vardır.. Siz aidiyet duygusunu yok ederseniz, yalnız kalırsınız.
İnsan m.ö 500 bin yıl önce ayağa kalkıyor ve 300 bin yıl sonra da Doğu Afrika’dan göçe başlıyarak tüm kıtalara dağıldı..
Bu tarihsel insanlık yürüyüşünde elbet Canca-Çorbacıoğulları ve Şentürkler’de, Lazların 5 bin yıllık M.Ö’sinin geçmişindeki antik çağındaki yerine alarak, kimliğini değştirmeksizin modern çağa kendini taşıdı..
Antik çağdaki serüvenini Tzanikler (Canca) olarak belirliyoruz.. Öncelikle doğum günümü kutlayan can dostlara teşekkürler..
BEN EN BÜYÜK DOĞUM HEDİYESİNİ;
Canca-Çorbacıoğlu- Şentürk etkinlğinde; Ankara-Artvin Vakfı Kültür biriminin Halk Dansları gurubumuzun gösterdiği performansı ve bu performansın yaratıcısı sevgili Kemal Özbiyik'ten..
Başta Artvin vakfı başkanı sevgili Demir Akın, Ahmet Köroğlu, Yavuz Akaltun, Arhavi Vakfı Başkanı Kayhan Giritlioğlu ve Ankara Belediye meclis üyesi Gökhan Giritlioğu, sosyolojik ve biyolojik akrabalarım ve de Bodrum'dan gelen Namık Çorbacıoğlu, İzmir'den gelen İzmir Belediye meclis üyesi Onur Başar Uçkan, Bursa'dan Gelen Burhan Ercan ağabey, Fatma Öztürk hanfendi, İstanbul'dan gelen Hasan Basrı Canca, İmdat Canca, Ali Riza Canca ve ilk kez tanıdığım Fındıklı'dan Güven ailesi sevgili akrabalarımdan ve dahi, Murat-Ayşegül Çorbacıoğlu, Yakup Çorbacıoğlu, Mehmet Çorbacıoğlu abim, Asiye Çorbacıoğlu, Yüksel-Serpil Çorbacıoğlu, Erhan-Fulden Çorbacıoğlu, Akdoğan-Ayşe Çorbacıoğlu, Nurten-Fevzi Tosun, Naciye Bayramin ablam, kuzenlerim, İlhami Bayramin-eşleri, Meltem Bayramin, sevgili çocukları-eşleri, Hüsamettin Karabal Ağabey ve akrabaları Huganoğlu-Hukaniler, Metin Canca ile diğer tüm akrabalardan..
Sizlerin içten ve samimi mesajlarıyla aldım..
Ve bir büyük ve de anlamlı hediyemi de etkinliğe sınavları yüzünden katılamayan Ececan'ımdan ve sevgili eşim Kadiş'ten alacağımı özellikle antrparantez belirtmek isterim..
Bir söylenceye, dahası edinilen bilgilere göre, Çamlıhemşin’e bağlı Topluca köyünün eski adı, Lazlar anlamına gelen “Msanu-Cannu, Çani -Canca” imiş. Önceleri buradaki aileler Çorbaci olarak anılırmış. Süreç içinde; Canca, Can (10 Şubat 2019), Bergel, Maça, Atacihan, Parlağı ve Sunaylar soyadlarını almışlar.
Göç sonrası soyadları değişip çoğalmaya başlamış..Bir başka söylenceye göre; Trabzon'un Fethi (26 Ekim 1461)’DE Fatih, Gümüşhane Canca beyliğinden yardım ister. Fetih sonrası Fatih, Doğu Karadeiz’i bu beyliğe emanet eder. Bir kısım Canca askerli İstanbul’a götürür ve “Çorbacı” biriminin başına getirir. Soyadı kanunu çıkıca da bir kısmi {Canca, Şentürk, Can(10 Şubat 2019) ve Çorbacı ve 10 Şubat 2019 tarihinde de Can soyadını taşıyan Arhavi-Plarget köyündeki ailelere ulaştım.
Şöyle ki: Akrabalar, dostlar; akrabalık ağı üzerinde soyağacı boyutunda çalışmalarımız aralıksız devam edecek, gerçek sona ulaşıncaya dek. Bu nedenle bilgi ve bulgu sonrası çalışmalarımızı sürekli güncelliyoruz. Dahası, yeni akraba sülaleleri ekliyoruz. 11 Nisan 2019 esasıyla servis ettiğim güncellemeli çalışmamda akraba sülale sayısı 46'ya çıktı...
Canca, Çorbacı(Oğlu), Can ve Şentürk” ve de kolları olan sülalelerinin unutulmaya yüz tutan akrabalıklarını güncelleme düzlemi için; ilk aşamada öz akraba olan sülaleler sıralandı ve sonrası detaylandırmaya geçildi..
Yani; buradaki akrabalık, biyolojik (Kan bağı) akrabalıktır. Sosyolojik, dahası kız alıp verme özündeki akrabalıklar değil. Örneğin; Büyük babaannem Patu(Çağ)lerden ve ben Patuların torunuyum. Yine kız alıp vermeden; Hatinoğlu, Ataselim, Selimler, Gürkan, Özbay, Gür, Şentürk (Arhavi-Sideredekiler ile sosyolojik, Çaykaradakilerle biyolojik akrabayız), Bayramin, Lakerta, Erkan, Kurtoğlu, Tuna (Rize), Bingöl (Rize-Fındıklı), Kurt, Filibeli, Karabal, Koyuncu, Gerdan vd. sülaleleriyle biyolojik değil, sosyolojik akrabayız. (Şevket ÇORBACIOĞLU-11 Nisan 2019)..
Kaynak bağlamında ilginç bilgi akışları:
Laz Çorbacı Eyüp Gültekin Ağa; Nazım Hikmet; Memleketimden İnsan Manzaraları'nda; Bursa cezaevi arkadaşları olan Çorbacıoğlu Laz Mehmet ve Çorbacıoğlu Laz Eyüp Ağa’dan söz eder. Her ikisi de hapishane arkadaşıdır. Her ikisi de, Bursa Kuvayı milliye kurucusu, öncü vurucu gücün başındaki kişilerdir..Laz Eyüp Gültekin Ağa; Bursa Cezevi ağalarından..Cesur, ve atak olduğu kadar ince ruhlu bir sanatkar. Marangoz… Nazım Hikmet Eyüp Ağa’yı 1933’te tanır. Eyüp Ağa hastalanır, cezaevi ilgilenmez, Nazım ilk müdahaleyi yaparak Eyüp Ağa’nın yaşamını kurtatrır. Nazım Eyüp Ağa için artık vazgeçilmez bir değerdir.Eyüp Ağan’ın güçlü ve de akil bir insan olduğunu sezinler. Marangozdur Laz Eyüp Ağa. Süreç içinde Ressam İbrahim ve Nazım Hikmet’in resimlerinin kasnağını yapar..
Torunu Mustafa Gültekin; dedesinin Bursanın saygın ve varlıklı güçlü bir kişi olduğunu söylüyor.. Nazım Hikmet ile güven ve sevgiye dayalı bir ilişkileri var. Öyle ki, Laz Eyüp Ağa; Nazım’ın yasak yazmalarını-şiirlerini cezaevinden çıkaracak kadar güven vermiş biri Nazım Hikmet’e.. Nazım Hikmet’e öylesine yakın duruyor ki adeta güvenliğin üstlenmiştir. Naım’ı diğer Cezaevi ağaları, öldürmek ister, çünkü Nazım nedeniyle cezaevi yönetimi mahkumlara çok katı davranırlar. Gözü kara Eyüp Ağa korku salmış, ağaları sndirmiş bir cesur yürek..
Laz Eyüp Ağa Nazım Hikmetin cezaevinde adeta korumasıdır... Çok ilginçtir; devlet Merinos tekstil fabrikası 1938’de kuruyor. 1940’larda da Nazım Hikmet, sosyalist olmasına karşın, cezaevi’nde ipek dokuma tezgahı ile tekstilde özel sektör girişimciliği başlatıyor, Çorbacı Laz Mehmet ve Çorbacı Laz Eyüp ağa ile..Nedense, ipek dokumacılık için aldıkları malzeme yeri Koza Han birileri tarafından basılır ve dokuma ipliklerinin Nazım Hikmet ve Eyüp Ağa’ya götürmemeleri konusunda tehdit ederler..
Nazım Hikmet aftan yararlanır ve çıkar.. 1940’da tekrar Bursa cezaevi’ne döner..Eyüp Ağa oradadır. Laz Çorbacı Eyüp Ağa’yı idamdan kurtaran, iyi bir ceza Avukatı olan ve de aynı zamanda Nazım Hikmet’ten sorumlu Başsavcı Başmuavini Şinsaı Beken’dir..İdam cezası alan Eyüp Ağa’nın davası 7 yıl sürer.. İmralıya sürgün edilir ve takrar geri gelir..
Eyüp Ağa, cezaevin’deki ağalık sisteminden şikayetçidir, Nazım Hikmet de.. Kumar oynatılmakta, diğer mahkumlara zülm edilmekte, ekmekleri alınmakta ve haraç toplanmaktadır.. İşte bu noktada, Nazım Hikmet’i vurmak ister diğer ağalar.. Çorbacı Laz Eyüp Gültekin Ağa hemen devreye girer. Ağaların tek-tek isimlerini alır ve avluya toplar ve seslenir onlara; “Nazım Hikmet’e karşı çıkan bana karşı çıkar; unutmayın bunları;Eğer Nazım’a zarar verirseniz, Çorbacı sülalerini; Gültekinleri, Acarları, Ercanları ve Şahinler karşınıza alırsınız ve zarar görürsünüz.. Ağalar vazgeçer.. Çorbacı Laz Eyüp Gültekin Ağa asla bu durumu Nazım Hikmet’e anlatmaz, tedirginlik yaşayıp özgün çalışmalarını aksatmaması için…
Çorbacı Laz Eyüp Gültekin Ağa ve Çorbacıların, dahası Ercan, Acar, Şahin ve Gültekinlerin Nazım Hikmet hakkındaki şu değerlendirmeleri çok dikkat çekici. “Nazım Hikmet, asla düşüncelerini kabul ettirmek için baskı yapmaz, yanı bıkkınlık veren tekrarlardan kaçınırdı. Yoksulların dostu idi. Şakalaşırdı bizlerle, kendini sevdirirdi. Okadar ki onu tanıyan adam, peşini bırakmak istemezdi. İleriyi gören bir insandı…” Çorbacı Laz Eyüp Gültekin Ağa’nın şu ifadesi anlamlı ve düşündürücü: “ Özellikle 2.dünya savaşı hakkında onunla konuşurduk. Ben Rusların önce Leningrad, ardından Moskova’da yenileceklerini söyledim. O ; ‘Almanlar 5 sene uğraşsınlar oraları alamazlar’ demişti. Onun dediği oldu…”
Çorbacı Laz Eyüp Gültekin Ağa; “Nazım bir ara hapisten kaçmayı düşündü. Aslında beraber düşündük. Ben tahliye olunca işler daha kolaylaştı. Bizler onun suçsuz olduğunu düşünüyorduk. Hasta idi. Ölebilir, hatta ödürülebilirdi..”
Orhan Kemel, bir yapıtında; Nazım Hikmet ve Çorbacı Laz Eyüp Gültekin Ağa arasındaki iddialı tavla savaşlarından söz eder..
Nâzım Hikmet, Dr. Hikmet Kıvılcımlı ve Bursa'dan Yoldaş gazetesi sahibi İbrahim Hilmi gibi solcu aydınlarla birlikte tutuklanarak 7 yıl hapis yatan, aynı zamanda Nazım’ın doktoru olan; Dr. S.Neşati Üster kaçma konusunda şunları söyler: “İkinci Dünya Savaşı’ının ortalarında Nazım’da sınırlılık belirtileri başladı. Savaşın tüm seyrini dikkatle izliyordu. Bir gün bana ‘Bak Neşati Üster; dışarıda emperyalistler bunca insanı katlediyor. Bense demir parmaklılar ardında seyirci durumundayım Akıl almayacak, dayananılmaz bir şey. Ben budan kaçarım..Aramazlar; 24 saat sonra arandığımda ise ben gitmiş olurum. Beni ncak Eyüp Ağa kaçırabilir..”..Çünkü herkes için Çorbacı Laz Eyüp Gültekin Ağa gözü kara bir deli yürektir. Dr. S.Neşati Üster, mahpus arkadaşları ve Çorbacılar(Gültekin, Ercan, Acar, Şahin) Eyüp Ağa’yı bu konuda çok iyi tanımaktadırlar ve de tektir ettikleri bir öncü olarak görürler..
Kaçırmayı Eyüp Ağa kabul eder. Hatta Nazım’ı nereye götüreceğinin haritasını da çıkarır. Önce Uludağ eteklerindeki Ormanlık alanda bulunan dağ evine götürecek, orada Şile’e inilecek ve doğru Romanya.. Çorbacı Laz Eyüp Gültekin Ağa’nın tek endişesi, yakalanıp Nazım Hikmet Ran’a zarar gelmesi diyerek, devamında şunları mırıldanır; “Benim için ölüm önemli değil, ya Nazım’a bir şey olursa. O bir değer, sorumluluğu benim ölümümden çok daha ağır..Yine de o ne isterse yaparım..”
Kaçmaktan vazgeçildi. Nedeni, Cezaevi müdürünün Nazım’a çok iyi davranması, onun kırılacağı olayların önünü alması ve de hoşgörülü duruşu..Nazım ve Eyüp Ağa, böylesi bir insanın zor durumda bırakmamak gerektiğini düşündüler ve de firardan vaz geçtiler..
Eyüp Ağa; Nazım Hikmet’e sürekli yiyecekler getirir. Nazım’da gelenleri Cezaevi personeli ve mahkümlara dağıtır..
Hatta; Nazım Hikmet ve Çorbacı Mehmet cezaevindeki dokumalar, Eyüp Ağa trafından satılıyor ve parası Nazım ve Çorbacı Mehmet’e getiriyor, onlar da mahkumlara dağıtıyor. Herkes “Bu kadar iyi insan nasıl komunist olur!?” sorusu sorar oldu birbirine..Dahası, Eyüp Ağa; 1949-1950 arası cezaevi’nde “Komunist” sözcüğünü yadırgıyanın olmadığını söylerken, Nazım Hikmet’i tanımış olmaktan ötürü bu sıfatı kendilerine “Onur” yapan çok kişi olduğunu söyler..
Laz Çorbacı Eyüp Gültekin Ağa1972’de vefat eder ve mezar taşında şu ifadeler yer alaır; “Cancalardan Çorbacıoğlu Eyüp Gültekin ağa”..
Faik Okan Atakcan’ın Yurtdışındaki insanlar(People Abroad) çalışmasından bir bölüm:
Pelitoğlu Konağı'nın yapım tarihi 1890 (1306) olarak belirtilen yazıtta; konağı yapan(Amel) Çorbacızâde Ahmed Ağa” ifadesi yer almaktadır.. İlgili konak kitabesindeki bilgilerden ve Mehmet Serdar Bekar tarafından oluşturulan Çorbacıoğlu / Nurluca Köyü seceresinde Yakup Çavuş'un oğlunun Ahmet olduğu görülmektedir. Şöyle ki; Çorbacı seceresine bakmam Polonya'daki Türkler ile ilgili araştırma yapan Andrej Kapron'un göndermiş olduğu mektuptan hasıl oldu. Kendisi 1880 Atina(Pazar) doğumlu Çorbacıoğlu Yusuf ismine rastlamış. Babasının ismi İbrahim. 1907 - 1908 yılları arasında Polonya'nın Chelm şehrinde ticari faaliyette bulunmuş. Annesinin ismi Minwa Szenefor, eşinin ismi ise Marianna Buchiner (1886 Sawin - ).
Çorbacıoğlu aile adına Pelitoğlu konağının bulunduğu Kavak Mahallesi'nde de rastlanmakta olup, ilgili konağın hangi köydeki Çorbacıoğlu ailesi tarafından yapıldığı tespit edilememiştir.
Ve bana (Şevket Çorbacıoğlu) şu soru cümleleri yönetilmektedir; Faik Okan Atakcan tarafından: << Benim bugüne kadar ki tespitlerime göre Çorbacıoğlu aile adına Çamlıhemşin ilçesinin Kavak Mahallesi'nde (Mikrun Kavak Köyü), Topluca (Sano) Köyü'nde, Molllaveyis Köyü'nde ve Hemşin ilçesinin Nurluca (Sanova) Köyü'nde rastlanmaktadır. Mollaveyis Köyü'ndeki Çorbacılar; dağılımın kendi köylerinden olduğunu, bir kolun Hemşin ilçesinin Nurluca (Sanova) Köyü'nde diğer kolun da Topluca Köyü'nde olduğunu belirtmişlerdir. Ayrıca araştırmalarımda Çobacıoğlu Yusuf ismine de rastladım. Bu kişinin babasının ismi İbrahim'dir. 1907 - 1908 yılları arasında Polonya'nın Chelm şehrinde ticari faaliyette bulunmuştur. Annesinin ismi Minwa Szenefor (Sırt Mahallesi'nden -Sırt Köyü'nden- Şiniforoğlu Mine), eşinin ismi ise Marianna Buchiner'dir (1886 Sawin - ). Bu kişinin de hangi köyden olduğu tespit edilememiştir. Sizden yurtdışı gurbette bulunan var mıdır ? Varsa bu kişi veya kişiler hangi şehir veya şehirlerde bulunmuşlardır? >>
Benim yanıtım: << Çok teşekkürler katkından dolayı kardeşim..Bizler Arhavi-Sidere köyü Çorbacılarındanız ve sözünü ettiğiniz Çorbacılarla akrabayız(Gürcü, Türk, Hemşinli olsalar da). Kökenimiz Gümüşhane'den gelme Cancalar. Canca ve Çorbacı ve Şengül olmak üzere soyadı bağlamında 40’ı aşkın farklı soyadı(Akraba) saptadım..Benim sizden ricam; sözünü ettiğiniz Çorbacıoğulları Hemşinli olsalarda akraba olduklarını düşünüyorum. Fakat burada Hemşin’deki Lazlardan söz edildiğini düşünüyorum. Rusya'da kalan akrabam var. Amcam Remzi Çorbacı. Haberini alamadık. Rivayet o ki Laz özerk cumhuriyeti kurma girişimcilerden imiş. Stalin döneminde Troçki gibi Rusya'yi terk ederken veya Stalin tarafından yaşamı sonlanmış olabilir. Çünkü hala izine rastlamadık. Fakat Arhavi belediye başkanlığı yapan kuzenim Mehmet Çorbacıoğlu başka akrabalara rastladığını anlatmıştı bir ara. Bunu netleştiremedim..,..Bir diğer isim de Babamların, yani Remzi amcamın amcası Maksut Çorbacı Sibirya'da sürgün yaşadı ve 1965'te turist olarak getirdik ve burada vefat etti......>>
Alı Kemal Bergel(Canca ve Çorbacıların öz akrabası): [[ Şefket bey bizim akrabalarda şimdilerde olduğu gibi geçmişimiz de ilginç yaşanmişlıkları var.. ]]
Faik Okan Atakcan: [[ Topluca Köyü'ndekiler Laz diğerleri, Hemşinli'dir.]]
Alı Kemal Bergel: [[ Değerlı hemşerim Faik kardeşim, çok-çok teşekkür ederim emeğiniz den dolayı; dedemin Varşova’da pastahane fırın işletmecisi olduğunu duyardık ama sız belgelediniz sağ olun....]]
Faik Okan Atakcan: [[ Birşey değil. Daha fazla bilgi ve belgeye ulaşabilmek dileğiyle.]]
Alı Kemal Bergel: [[ Ali dedemın hanımı(Büyükannem) Varşovalı..Kayıtlara raslamadık..]]
Faik Okan Atakcan: [[ Evlenmeden önceki soyadı yani kızlık soyadı biliniyor mu ? ]]
Alı Kemal Bergel: [[ Maalesef bılmıyorum ]]
Faik Okan Atakcan: [[ Nüfusta baba veya anne adı ne olarak yazılmış peki ? ]]
Alı Kemal Bergel: [[ Faik kardeşim topluca Canu köyde iki Alman vatandaşı olmak üzere 10 kişiye yakın Rus ve Polonyalı vardı. Canudekılerle evli imişler. ]]
Faik Okan Atakcan: [[ Normalde Osmanlı elçilik ve konsolosluklarındaki imamların bu nikahları kıymış olması lazım. Ama maalesef arşivdeki belge ve defterler araştırmaya açılmadığı için bu tip kayıtlar tutuldu mu, tutulduysa yurtdışı gurbetçiler bunu resmileştirdi mi şimdilik bilemiyoruz. Bunu bir arşiv görevlisine de sormuştum, kendisi de bu bu tip bir belgeye şimdiye kadar rastlamadığını belirtmişti. Kızlık soyadı konusu çok önemli..]]
Ali Çorbacıoğlu: Merhaba Şevket Bey, Ben Denizli Çivril doğumluyum. Soyisimlerimiz aynı olduğu için sizi rahatsızz ediyorum... Şimdiye kadar Çorbacıoğlu soy isimleri arasında bir kan bağının olup olmadığı konusunda araştırma yaptım. Bir netice elde edemedim.. Sizi şahsen tanımıyorum ama Artvinli olduğunuzu arkadaş tavsiyesi ile öğrendim. Ve medyadan sizin hakkınızda bilgi edinmeye çalıştım.... Şayet bu konuda bilgi alışverişinde bulunma niyetiniz olura memnun olurum. Saygılarımla(11/12/2008)
Şevket Çorbacıoğlu: Ali bey, tekrar selamlar; “Merhaba öncelikle şunu belirteyim; duyarlılığınızı takdirle karşıladım. İkinci önceliğim; mümkünse e-posta üzerinden iletişim kuralım” şeklinde Facbook mesajım olmuştu. Ulaşmamış olabilir düşüncesiyle tekrar ediyorum:
Çorbacıoğlu soyadına gelince:Osmanlılar döneminde askeri birliğin başındaki atalarımız uç beyi olarak Osmanlı topraklarının çeşitli kesimlerinde görevlendirilmişlerdir soyadı kanununda atalarımız çorbacı adını taşıyan Osmanlı askeri birliğinden esinlenerek Çorbacıoğlu soyadını almışlardır. Diyarbakır Köy Hizmetleri bölge müdürlüğüm esnasında aynı soyadı taşıyan güneydoğulu ailelerle tanıştım bunlarda sizin gibi bir akrabalık bağının olup olmadığı konusunda sorular yönelttiler atalarının Kafkas kökenli olduğunu söyleyen bu kişilerin kökende Osmanlılıktan yani uç beyliği dağılımdan gelen bir akrabalık ilişkisinin olduğunu düşünüyorum.Sizinle de böylesi bir kökensel ilişkinin olma olasılığının varlığından söz edebiliriz.
Eğer soyadınızın nerden geldiği konusunda bir araştırma yaparsanız böylesi bir örtüşmeyle karşılaşacağınızı düşünüyorum.Yine Yeşilçivril’den Selim Çorbacıoğlu arkadaşla sizin merakınız doğrultusunda yazışmalarımız oldu.
Ben biraz abartı olacak ama Türkiye’deki tüm Çorbacıoğlu soyadını taşıyanların bir akrabalık ilişkisi içinde olduklarını düşünüyorum.Selam ve sevgiler.
Özellikle sizin Çorbacıoğlu ile ilgili çalışmalarınız ve bilgilerinizi bana gönderirseniz sevinirim. Soy araştırmama da kaynak olabilir.
Selam ve sevgiler. Tüm Çorbacıoğlu ailelerine selamlar..
Ali Çorbacıoğlu (16/12/2008): Merhaba Şevket Bey; Mailiniz ulaştı teşekkür ederim. Çorbacıoğlu sülalesi hakkında ayrıntıları değerlendirmek ve sonuca ulaşmak için çalışmalarım devam ediyor. Sizinlede fikir iletişimi içinde olmak ve düşüncelerinizi almak istiyorum. Tabi mümkünse..
Abi konu hakkında yakın zamanda size bazı bilgiler aktaracağım. Elimdeki kaynak text olarak mevcut değil. Çalışmalarım devam ediyor.
Çalışmalarımın yoğunluğu nedeniyle ancak akşamları zamanım olursa devam ediyorum. Malumunuz üzerine bir sitemiz var. Çivril ilçesini tanıtıyoruz. Elimizde geldiği kadarıyla...
Abi Ben Denizli ili Çivril ilçesi Savran köyündenim. Babamlar köyde çiftçilik işiyle uğraşıyorlar. Öğrendiğime göre Çorbacıoğulları genelde varlıklı kişilermiş. Hala böyle devam ediyor işte. Bense Çiftçilik yapmamak için sülalemde ilk memur olan kişiyim desem yeridir. Şu an Ankara’da Kamu kuruluşunda çalışmaktayım. 1968 doğumlu evli ve 2 çocuk babasıyım.
Çorbacıoğlu sülalesi genelde fiziki görünüş olarak esmer ve kalın kaşlı iri gözlü olarak bilinirler. Bilmiyorum sizde de böylemi. Aynı zamanda iri yapıları mevcuttur. Osmanlı döneminde dedelerimden Mehmet Ali dedeye sancaktarlık verilmiş. Ve sonra dönemin Padişahı tarafından şaibeli olarak (!) hac hizmetiyle ödüllendirilmiş. Bunlar sülale olarak hac için gideriler. Tabi yanlarında Padişah tarafından gönderilenlerle birlikte.
Ne vahimdir ki gönderildikleri yerde yemeklerine zehir katılarak toplu şekilde katliam yapılır. Halen dedemin mezarının orada olduğu söylenir.
Amaçları neydi ne yapılmaya çalışıldı bilinmez ama böyle bir katliamla sülalenin büyük bir bölümü yok olur. Sadece dedemin kızlarından çok hasta olanı götürülmez. Dedemin yakınları tarafından bu kızı evlendiriler ve soy yine devam eder.
Anadoluya gelişleri ile ilgili bir araştırmam var net değil ama bir daha ki sefere onu anlatmak isterim...
Şimdilik hoşçakalın...
Saygılarımla
Orhan Parlağı: Hocam çalışmalarınız için teşekkürler vede devamı için başarılar dilerim ben Çamlıhemşin\'in topluca(msanu)köyündenim Canca sülalesinden soyadı kanununda soy ismimiz parlağı olarak geçmiş, dedemin dedesinin adı Mehmet Ali idi ve Moskova’da 3 tane ekmek fabrikası vardı sürgün de Sibirya’ya gönderilmiş zannedersem orada akrabalarımız vardır ama bunlara ulaşma imkanım yok, bu konuda sizin yardım etme imkanınız var mı? şimdiden çalışmalarınızda başarılar dilerim ha bu arada siz neredensiniz Natik beyin akrabası olduğunuzu yazdınız bu demektir ki sizinle biz de akrabayız bu bile görüşme sebebimizdir saygılar
Şevket Çorbacıoğlu: Orhan kardeşim, öz ve öz akrabayız. Nedenini anlatıyorum yazımda; Çaykara’da Şengüller, Pazar Ardeşen’de Canca’lar ve Arhavi’de Çorbacıoğlu sülaleri akrabı..
Babamın amcası Sibirya’da sürgün yaşadı. Adı Maksut Çorbacıoğlu. 1967’de ulaştık ve geçici izinle getirdik, 1973’te de vefat etti. Dedenin dedesini tanıması olası değil, çünkü arada 1 kuşak fark var. Sitelerde Sibirya’daki Lazlar programı var, oradan bir şeyler bulabilirsiniz? Selam ve sağlıkla..
Bekir Turhan Corbacıoğlu: Öncelikle internet üzerinden takip edebildiğim “özellikle forum sayfalarındaki” çok yönlü çabalarınızın benim gibi birçok kullanıcı tarafından takip edildiğini bilmenizi istedim.
Bunun dışında, başta “soyadı” aynılığımız ve soy isimleri alanında elde ettiğiniz birikimleri paylaştığınız yazılar sebebiyle benim için daha da fazla ilgi çekici bir yönünüzün de olduğunu belirtmeliyim.
“Laz Kimliğinin Soy Esası Ve Arhavi Tarihçesi” yazılarınızı okuma fırsatım oldu.Oldukça ilgi çekici ve fazlaca bilgi içeriyordu.
Benim için merak uyandıran kısmıyla elektronik postamı bitirmek isterim; şimdiye dek bir vesile ile Çorbacıoğlu ailesinden Çorum’ a gidenlerin olup olmadığıdır. Benim bildiğim kadarıyla(1978 doğumluyum) dedemin babasının Çorum da doğduğudur. Ailenin babam haricinde Çorum da ikamet eden bir ferdi kalmadı.
Babam dahil tüm erkek çocukları ve onların çocuklarının da mühendis oluşları bizleri büyük şehirlere doğru harekete zorladı. Ayrıca bu şehirlerde soyadımız sebebiyle devamlı Artvin yada Arhavili olup olmadığımız sorusuyla karşı karşıya kaldık. Bizim Karadenizli olup olmadığımıza dair tek emaremiz Çorumda 1930 lu yıllarda Karadenizli ailelerin sıklıkla bulunduğu bir mahallede ikamet etmiş olan büyükdede evimizdir.
Babannemden öğrendiğimiz kadarıyla, 1960 lı yıllarda Karadeniz Bölgesinden gelen Çorbacıoğlu soyadlı kişilerin bir müddet o günlerde sahibi olduğumuz kiremit ve tuğla fabrikalarımız yerleşkesinde dedem tarafından misafir edildikleri bilgisi (bir husümet sebebiyle Arhaviden ayrılmış kişilermiş) dışında bir de Çorumlu Fazıl Hayati Çorbacıoğlu ile Baha Çorbacıoğlu ile olan akrabalık bağlarımız.
Bu bağlamda, çalışmalarınız sırasında yada iletişim içinde olduğunuz sosyal çevre içinde Çorum ve Çorbacıoğlu ailesiyle ilgili herhangi bir bilgiye sahip olduysanız ve paylaşırsanız sevinirim. Görüşmek üzere. Saygılarımla (09 Mayıs 201). Saygılarımla
Elektrik Mühendisi
Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü
Yenilenebilir Enerji Kaynakları Şubesi
Telefon:295 55 86 - 295 52 61
Şevket Çorbacıoğlu: Bekir kardeşim; yazını ancak şimdi yanıtlayabiliyorum…Öncelikle ilginize ve duyarlılığınıza teşekkür ederim… Şu bir gerçek ki; insan insana kesinlikle kavuşur,çünkü dağ gibi durağan değildir. Benim de tük savaşım; Çorbacıoğullarını tanıştırmak(Kavuşturmak biraz iddialı… Fakat bunu da başarabiliriz). İkinci iddiam; Çorbacıoğlulları’nın akraba olduklarıdır.
Bunun için yine bir Çorumlu olan arkadaşım Ayhan Çorbacıoğlu ile yaptığım yazışmayı size iletmek istiyorum.
Eğer farklı bir dökümanınız var ise iletmeniz dileğiyle, selamlar.
Erkin Balikesir (Ayhan Çorbacıoğlu): Şevket Bey merhaba, Yanıtınız için teşekkür ederim. Bildiğim kadarıyla atalarımız -yaklaşık 2yy. önce Arhavi'den kalkıp Çorum'a yerleşmişler. Başlangıçta oldukça kalabalık sayılacak bir aileyken, 1950'lerden sonra günün trendine uyarak batıya göç için yavaş yavaş Çorum'u terkeden büyüklerimiz özellikle büyük şehirlere yerleşmeyi yeğlemişler.
Sanırım günümüzde -eğer varsa- en fazla bir elin parmakları kadardır Çorum'daki Çorbacıoğulları. Rahmetli amcam Baha Çorbacıoğlu 1954 yılına kadar (sanırım 14 yıl) CHP’den Belediye Başkanlığı yaptı. O dönemde, İstanbul’a giden Arhavi’li Çorbacılar Çorum’da amcama misafir olurlarmış. Ailenin diğer bir ünlüsü de tiyatro yazarı merhum Fazıl Hayati Çorbacıoğlu. Unutmadan, ilk gelen atamızın dört oğlundan biri Çorbacızade Tevfik paşa imiş. II.Abdülhamit’e Milli Eğitim Paşalığı yapmış, Yıldız kütüphanesinde 8 ciltlik eseri var. Şimdi gelelim diğe sorunuza. :) 'Başarılar dilerim' denekle sizi incitmeyi asla düşünmedim. Ben başarıdan anlık.
Şevket Çorbacıoğlu: Sevgili Erkin Balikesir, "Erkin kardeşim; bana kimlerden olduğunu, açık kimliğini ve var ise bu konulardaki bilgilerini evesbere@mynet.com adresine bildirmeni isterim. Çok ilginç bilgiler sunuyorsun. Fazıl amca ile İstanbul'da görüşen akrabalarım oldu, fakat senin bilgilerini içeren bir konuşma aktarmadılar.İkincisi " ':) dilerim' demekle ne kastettiniz. İnanın o denli yorumlar alıyorum ki, anımsamam zor oluyor. Selam ve sevgiyle kalın(02.04.2011)”
Ayhan Çorbacýoğlu(5/04/2011): Şevket Bey merhaba,
Umarım her şey yolundadır. Sanırım maillerimde kendimi yeterince ifade edemedim. Bunun için özür dilerim. Ancak akraba çıkmak gibi bir çabam da yok, bunu da özellikle belirtmek isterim.
İsmim Ayhan Çorbacıoğlu. "Erkin Balıkesir" bir zamanlar bazı felsefe guruplarıyla konuşmak için aldığım bir isim. Lütfen sizi yanıltmasın.
Verdiğim bilgilerin büyük çoğunluğunu büyük amcam Hacı Sıddık Çorbacıoğlu'ndan, Tevfik Paşa ve diğerleriyle ilgili bilgileri de Çorum'da yaklaşık 14 yıl CHP Belediye Başkanlığı yapmış Baha Çorbacıoğlu amcamdan aldım. Arhavi'den İstanbul'a giden bazı akrabaların Çorum'da mola verip, onlarda misafir olduğunu Baha amcam anlatmıştı.Çorum'un en büyük caddelerinden biri Baha Çorbacıoğlu adını taşır, kendisi de Bakanlar Kurulu kararyla, Çorum'un içinde yer alan ve kendi adını taşıyan çamlığa defnedilmişti.
Fazıl Hayati ağabeyimin gerek Beyazıt'taki beyaz eşya mağazasına, gerekse Göztepe'deki evine -fazla sık olmasa da- uğrardım. Ağabeyimle birlikte büyümüşler.
Hepsi de hakkın Rahmerine kavuştular, ilk önce de babam. Belki size yazarken soyadınızdan da etkilenmiş olabilirim.
Sözcük ve simgelerle konuşulduğunda, yani 'face to face' bir görüşme yoksa, tabii ki birbirimize "şöyle demekle ne istedin" diye soruyoruz, zaman zaman. Bu algı farklılıkları beni de yanıltıyor. Demek istediğim size gönderdiğim iki emailde de ne saygısızlık, ne de hiciv yapmak gibi bir niyetim yoktu, olamaz da. Müsterih olun. Bu tür yanılsatmalar -sanırım- internette iletişim kurmanın bir tür azizliği.
Belki de bloglardan birinde benimle aynı soyadını taşıyan bir yazar görmek ilgimi çekmiş olabilir.
Bana büyüklerim Çorbacılar hem eğitim konusunda, hem de bir enstüman çalmakta oldukça başarılıdır, derlerdi. Bilmem ne kadar doğru, ama ben çevremdekilerde bu kalıtımın örneklerini yeterince gördüm.
Ben de zaman zaman bir şeyler karalarım. Bu çabalarımı profesyonel bir düzeye getirmek için yeterli vaktim -maalesef- olmadı. Aman bu sözümden yazmaktan vazgeçmek gibi bir düşüncem olduğunu çıkarmayın sakın. Biz inatçı kişiliğe sahip insanlarız.
Sizi daha fazla rahatsız etmek istemem.
Esen kalın.
Saygılarımla,
Şevket Çorbacıoğlu: Sevgili kardeşim, bal gibi akrabayız. Bundan büyük onur olur mu. Yeğenim Koray Çorbacıoğlu, Bodrum'da Türizm danışmanlığı yapıyor. Bir tekne gezisinde, bir bayan sürekli Koray'ı izliyor. Dikkat çekince, kendisiyle tanışılıyor. Hanfendi diyor ki; "Ben deminden beri sizi izlediğim doğrudur, çünkü eşim ve eşimin akrabalarına çok benzeyen fiziğiniz ve vucüt diliniz var. Bu kadar mı olur..." Koray soyadını söyleyince hanfendi daha da şaşırıyor, çünkü kendisinin de soyadı Çorbacıoğlu(eşinden dolayı) olduğunu ve Çorum'lu olduğunu söylüyor. Kayınpederi bir dönem Belediye Başkanlığı da yapmış. Eşinin kökenlerinin Kafkasya'dan Arhavi'ye, oradan da Çorumu geldiklerini anlatmış..
Lazlarla ilgili yazımı okumanızı isterim:
http://blog.milliyet.com.tr/Laz_tarihine_Arhavi_ozelinde_katki/Blog/?BlogNo=204700
Nedeni bu konuyla ilgilendiğimdir. Bana katkı verirseniz sevinirim. Selam ve sağlıkla.
Ayhan Çorbacıoğlu(Takma ad; Erkin Balikesir):
Yanıtınız için teşekkürler,Yüksel Beyi (önceki dönem milletvekili) TBMM'deki ziyaretimde bir komisyon toplantısındaydı ve oradaki AKP'li üyeler 'ne kadar da benziyorsunuz' diyerek takılmışlardı.
Bu nedenle Koray Beyin yaşadığı karşılaşma beni hiç şaşırtmadı. Lazların tarihini kopyalamak isterdim, eğer sizde PDF dosyası varsa, ve de zahmet olmazsa.
Kökenimizle ilgili bilgileri fırsat buldukça aktaracağım. Başlangıç olarak bildiğim; 1800'lerde bir baba-anne ve 4 oğlu ile Çorum'a gelirler. Belki kız da vardır, ama saymamışlardır. :)
Çorum'un üç sokağa bakan en büyük konağını alıp, yerleşmişler. 1960'lara kadar Çorum tarihinde aktif rol almışlar. Çok sinirli olup, burunlarından kıl aldırmadıkları için 'Deli Çorbacılar' derlermiş arkalarından. Büyük dedemin lakabı da "Sirke Bekir'miş".
İlk gelen dedemizin 4 oğlundan biri, daha önce de sözünü ettiğim, II.Abdülhamid'in Milli Eğitim Paşası olan Tevfik Bey'miş. Hiç evlenmemiş, ileriki yıllarda ise sıla hastalığına tutularak padişahtan izin alıp Çorum'a dönmüş ve orada rahmete ermiş.
Görüşmek üzere, esen kalın.
Saygılarımla,
Ayhan(0532.668 45 79.. 5/04/2011 13:29 ' corbacioglu_a@yahoo.com Kime:evesbere@mynet.com)
Cancalar-Çorbacılar ve Lazlarla ilgili İlginç bilgiler ve yorumlar: Muhammet Canca: Arhavi li bir tarihçinin yazisindan.
Fatih 1461’de Trabzon Pontus seferine karar verdiğinde; yörede kendisine yardım edebilecek beyliklere haber gönderir. Çünkü Candaroğulları, Karamanoğulları ve Akkoyunlular Trabzon Pontus devletini korumakta, Osmanlıları kıyıdan Trabzon’a sokmamaktaydılar. Karadeniz kıyıları genelde Rum tekfurlarının(Bizans valileri) elinde olmakla birlikte bu toprakların güneyinde ve yaylalarda uzun zamandan beri büyük bir Türk yerleşimi mevcuttu. Osmanlılar bu nedenle içerdeki Beyliklerden yardım ister. Bu beyliklerin en güçlüsü Canca-Canıca beyliğidir. Canca; bugünkü Gümüşhane’nin eski adıdır. Beylikle ilgili fazla bir kaynak yok. Kaynakların en belirgini Canca Kalesidir. Kale Vank Köyü yakınında Kale Deresi denilen vadiye hâkim bir dağın üzerinde bulunmaktadır. Kalenin ne zaman yapıldığı konusunda kaynaklarda yeterli bir bilgiye rastlanmamaktadır.
Canca Beyliğinin savaşta büyük yararlılık göstermesi Fatih sultan Mehmet’in dikkatini çeker. Savaşçı bu beylikten faydalanmak amacıyla bir kısmını Yeniçeri ocağında bölüklerin yöneticiliğine, yani “Çorbacılığa” getirir.
Osmanlı devletinin yükseliş döneminde ‘Çorbacı’lar, savaşlarda gösterdikleri başarı, ya da belirli alanlarda iyi eğitim almış olmak gibi ölçütlerle seçilir, “Subaşı”lığa kadar yükselerek; kentlerin güvenliğini sağlamanın yanında vergileri toplalardı....
Muhammet Canca Soyadı kanununda; Çaykara’dakiler Şentürk, Ardeşen ve Pazardakiler Canca, Yeniçeri Ocağında görev alanlar ve özelikle Arhavi’dekiler Çorbacı soyadını alıyor.
Nacı Canca Doğrudur eskilerimizde aynısını söylerlerdi ama şimdiki nesil birlik olamiyoruz.
Muhammet Canca Ardesendekilerle genelde muhabbetimiz var ama Pazar ve Arhavidekilerle hiç tanişmiyoruz bizi zaten biliyosun Naci amca :)Zaten Osmanlıya bağliydik diye bişey demedim ben sadece fatih trabzonu feth ederken canca beyliginden yardım istemiştir. Yazıyı iyi okuyon sonra yorum yapın saygı ve sevgi ile vesselâm.
Soyunuzu iyi araştirirsaniz Gümüşhane den gelme olduğumuzu anlarsıniz.
Ulaştinizmi bir damla kanla ?Bakın işte ulaşmadiniz. Başkalarını ezerek kendi bilginizi üste çıkarmaya çalışmayın.
Muhammet Canca: Ben birçok yerden araştırdım her yazıda bizim Gümüşhane den geldigimizi söylüyor ben ilk kez sizden duyuyorum bunları. Haklısınız tamam.
Muhammet Canca Ben Ardeşendenim normal bir öğrenciyim sadece tarihi araştırmayı seviyorum.
Şeyma Canca: Birincisi bu yazi uyduruk olabilir. İkincisi uyduruksa dogrusunu siz bulun.ve üçuncusu bu ne eziklik derken öncelikle karşinizdakine saygili olmayi bilin . Branşi sorarkende amacinizi anlamadim bu yaziyi paylasmasi için tarihcimi olmasi gerekiyor. Peki siz bunun aksini soylerken hangi branşla soylediniz tarihçi olarakmi yoksa tarih okumuş biri olarakmi.
Şeyma Canca: Samimiyetle yazilan şey karşıya ancak bu kadar samimiyetsizce iletilebilirdi, bende bunu sizin ezikliginize veriyorum hayirli akşamlar.
Ziya Zeki Ercan Muammet senin edinmiş olduğun bilgilerle benim aile büyüklerimden ve kendi araştırmalarım aynı sonuca ulaşıyor ve dedelerimin söyledikleri aynısı birleşiyoruz, dahası var bu konuda benimde açıklamalarım oldu tüm canca kabilesine selam.
Muhammet Canca: Ve aleyküm selam Ziya abim.
Ben bir tarihcinin yazısını paylaştım hoşuma gitti gururlandim paylaşiyim dedim bundan bence kötü bişey yoktur ama Fevzi "amcamin" baya zoruna gitmiş galiba. Selam ve sevgi ile kalın.
Muhammet Canca: Siz eziklik anlamını bilin ondan sonra konuşun. Sizin dediginize bakarsak şuan türkiyede yaşiyan bütün Türkler ezik o zaman onlarda orta Asya'dan buralara geldi ve benim soyumun Türk olması benim için bir Gurur kaynağıdır buda böyle biline. Bir kabilenin bir yerden bir yere göç etmesi eziklik değil ihtiyactandir yani.
Abi senin dediğin de kan yoluyla hersey bulunur ama nasıl bulunur annen baban dedem babaannen vs. Hepsi has canca olması lazım ki sen soyunu nerden geldiğini anlayabilirsin annen başka soyadli olunca kan değişiyor ondan kandan bir sonuç alamayız anca b...Daha Fazlasını Gör
Burhan Ercan: Kusura bakmayın bende tartısmaniza BURSADAN katılıyorum önce Fevzi Uçkan beye genetik çalışıyorum dediniz eğitim yaşınız ve toplucalımısınız bir konuyu tartışırken soylenenin doğru olmadığını doğru bildiğinizi anlatarak olur muhammet bey size katılıyorum bilhassa topluca köyünü ilk kuranların (canca ) Gümüşhane li olduğuna kanaatim büyük nedenmi buyuklerimden duyduğum üç Gümüşhane li kardeş Gümüşhane de gümüş madeni bitip işsizlik başlayınca doğu Karadeniz e gidip oraya yerleşip (topluca) orada Laz kızları ile evlenip Laz olmuşuz buna neden inanıyoruz beni gumushanelileri tanıyanlar gumushanelileri olduğumu söylüyor birde asıl lakabım ÇORBACI çorbacı yeniçeri kumandanlarina verilen addır fatih pontusu kuşatırken cancalilardan çok yardım görmesi üzerine cancalilardan yeniçeri askerlerinin başına kumandan (ÇORBACI) yapmışlar herhalde benim atalarimdan çorbacı olanlar olmuşki corbaciligi lakap almışlar diye düşünüyorum.
Fevzi Uçkan: Ayrıca ezikliğin onlarca anlamı var. Benim bizim akraba için kullandığım anlam "kendi kökünü tam olarak araştırmadan ve bilmeden kendince üstün yada soylu gördüğü bir etnik gruptan görmeye çalışma veye göstermek" bunun için sizin veya bir başkasının alınmasına gerek yok. Yoksa kimseye hakaret etme ve aşağılama gibi bir anlamı yok. Bazı şeyleri konuşacağız vede tartışacağız ki gerçek ortaya çıksın.
Taylan Canca: Turk beylikleri neden pontuslari koruyormus? Yaziya internetten mi ulastiniz linki var mi? Lazlarin genetik yapilariyla ilgili ulasabilecegimiz bilimsel calismalar mevcut mu?
Muhammet Canca: Telden girdiğim için linkini atamiyom canca tarihi olarak girerseniz görürsünüz. O beylikler Osmanlıya karşidiylar ondan Pontus un yanında oldular.
Ismail Canca: Kendini canca hisseden herkes birlik ve beraberlik içerisinde ne yapabiliriz diye kafa yorması gerek.tartışalım ancak nezaket çerçevesi içinde.herkes bilgilerini ortaya koyar ve bır sentez oluşur.sonrasına bakarız.öncelikle bır dernek kurulması şart ve bu çatı altında canca ların kaynaşıp bırbırlerını tanıması kaynaması gerekıyor.sizlerden istediğimiz öncelik budur.teşekkurler
Beğen · Yanıtla · 6 Mart, 22:36
Fevzi Uçkan: Kesinlikle katılıyorum, benden istenen bir şey veya katkı olursa üzerime düşeni yaparım.
Şevket Çorbacioğlu: Muhammet soydaş, kimdir o "bir Arhavili tarihçi" , ben yazayım; ŞEVKET ÇORBACIOĞLU.. Yani ben.. Eğer biri alıntıllayıp sana gönderdiyse başka, ama yazımdan alıntıladınsa adımı da yazmalı kaynak göstermeliydin.. Fevzi kardeşim seninle telefon görüşmesi yaptık, anımsarsın.. Bu toplantıyı Ankara'da gerçekleşti. Bir birliktelik oluşturulsun diye, BASRI CANCA ve arkadaşlarla. Fakat benin Ankara ve Türkiye dışında olmam biraz öteledi, yakında çalışmayı yoğunlaştıracağız.. Tam 27 ayri soyadı taşıyan soydaşlara ulaştık. Bu çalışma ha deyince olacak çalışma değil, titizlik ve incelik ve de derinlik ister.. Selam ve sağlıkla. Soydaşlara selam ve muhabbetle..
Muhammet Canca: Aynı bu şekilde okudum ben sizin isminiz geçmiyodu. Selam ve saygı ile iyi gunler
Şevket Çorbacıoğlu: Bir başka alıntıya Örnek:
Benin yazımın bu bölümü kopyalanıp alıntılanmış ve kaynak gösterilmemiş İbrahim Tuzcu tarafından; “Düzce Lazları Tarihi” adlı çalışmasında: Küreselleşme ve Yeni Dünya Düzeni dayatmasında kendini gösteren etnik kimlik tartışmasından soyut bir süreç işleterek ‘Lazların tarihi’ne geçmezden önce, özellikle “Tarih”in tanımlanması ve belirlenmesi konusuna kısaca değinmek gerektiğini düşündüm: “Tarih geçmişe ilişkin, olayları yer ve zaman göstererek ve sebep-sonuç(determinist) ilişkisine bağlı kalarak; insanları etkileyen olayları anlatan, inceleyen bilim dalı... İnsan kayıtlarına ve yazılı -sözlü kaynaklara dayanır. Akademik olmayan ‘Sözlü kaynakları Tarihçiler pek güvenilir bulmadıkları için; birincil kaynak olarak kullanmaya yanaşmazlar. Fakat yine de bilginin gerçek kaynağına ulaşmak için bu yöntemden faydalanırlar. Sözlü kaynaklar, sözlü tarih adı verilen alt disipline temel oluşturur. Her olayın sebepleri ve sonuçları vardır ve tarihteki olaylar bir zincirin halkaları gibi’dir.Tarihteki bir durum, bir önceki durumun sonuçları arasında ve bir sonrakinin sebepleri arasındadır. Sebep-sonuç ilişkisinin, tarihin tanımlanmasında büyük bir yeri vardır. Önceki olayı bilmezsek, sonraki olayı kavrayamaz ve olay-olgu bütünselliği içinde tarihi gerçekleri yakalayamayız.Olay:İnsanları ilgilendiren sosyal, ekonomik, kültürel, dini ve benzerialanlarda meydana gelen oluşumlardır.Olgu:Oluşum süreci içinde ya da başka bir şeyin belirtisi olarak gözlemlenmiş olaylardanibarettir. Osmanlı’nın Doğu kara denizi fethetmesi olaydır. Doğu Karadenizi İslamlaştırması ve Türkleştirmesi olgu'dur.” ..Ve benim yazımdan alıntı benim yazımla devam ediyor.
Kör Hüseyin Çorbacıoğlu Ailesi kalabalık bir aile. Her ailenin kendine özgü yaşanmış öyküsel geçmişleri var. Örneğin Çorbacılardan Mühendis(İncilen) Kör Hüseyin(Hurşitişi) kolunun öyküsü de şu: Dinnana(Büyük anne). Fatma Patuşi. Yani büyük-büyük babaannemiz Patişilerden. 1870’de kör olan ve 1937’ye dek Devletten maaş alan Mühendis, Kör Hüseyinin karısı. Yani anne tarafından soyumuz Patişilere dayanıyor.
Ali Fikri Çelik. Yani Çelikzade Ali Fikri. Mezarı Arhavi Ortaköy’de. 14 Kardeşin en küçüğü. Sevgili Babannem Asiye Çeliğişin küçük kardeşi. Darul fünün mezunu. Jön Türklerin başı, Niyazi ve Enver beylerin dava arkadaşı. Babası Osman Çelik. Arhavi’de ilk hamam inşa eden adam(1930’larda sattı). Yani Babannem’in babası Osman Çelik, Babamın dedesi. Romanya’da Kereste fabrikası var.. Osman Çelik’in babası Romanya’da bir prenses ile evli. Sevgili babaannem, Emniyetçi Rahmi Kurdoğlu ile beşik kertmesi. Nufüsa kayıt düşülüyor. Yıllar sonra eş olarak görülüyor. Hak doğmuş, çünkü medeni kakundan önce böyle imiş. Şevket dedem kabül etmiyor miras hakkını…
Zalife oyunu: Tavandan kömürle boyalı bir insan iner, entarili. Tiyatral gösteri(Amcam Şefik anlatıyor. 28 Eylül 2009) Evin ustasına, entarilik ve elbiselik kumaşlar asılır hediyelik
Bu gerçekliğin yanında, ilginç soyadı öyküleri de var: Soyadı Kanunu çıktığında, çoğu vatandaş lakaplarının eş ya da zıt anlamlarını aldığı ya da nüfus memurlarının bu tür yönlendirmelerde bulundu…Şanlıurfa Barosu Başkanı araştırmacı yazar Müslüm Akalın, eski nüfus kütükleri ve tapu kayıtları ile Şer'i Mahkeme sicillerinden derlediği bilgileri ''Lakaptan Soyadına'' başlıklı makalede yayınladı…
''Soyadı Kanunu''ndan önce bireylerin ya da ailelerin lakaplarıyla tanındığına işaret eden Akalın, kanunun yürürlüğe girmesinden sonra yurdun her tarafında soyadı almak için yoğun bir çalışma başladığını vurguladı….Soyadı Kanunu'ndan önce, vatandaşların ''Şaşo Mehmet, Şor Mahmut, Tahta Mehi, Üçkağıt Mustafa, Arapkesen Halaf, Belangaz Hüseyin, Burunsuz Muhammed, Cennetkuşu Abiş, Palabıyık Casım'' gibi lakaplarla anıldığını kaydeden Akalın, kanunla birlikte nüfus memurlarının, vatandaşlara yaptıkları iş ya da lakaplarına uygun olarak, ''Kahkeci, Katırcıoğlu, Tamburacı, Yağlıkçı, Leblebici, Şerbetçi, Madarcı, Harmancı, Kınacı, Sakacı, Sarraç'' gibi soyadları verdiklerini anlattı.
Akalın, Soyadı Kanunu'nun uygulanışı esnasında ''Negünekaldık'' soyadının verilmesiyle ilgili Hafız Halil Efendi ile dönemin nüfus memuru arasında geçen olayı şöyle anlattı: ''-Halilürrahman (Balıklıgöl) civarında oturan Hafız Halil Efendi'ye yakınları, belediyenin tellallarının 'soyadı' alınması için çağrı yaptığını ve bunun için verilen sürenin az kaldığını söylerler.
Belediyeye giden Halil Efendi, sıra kendisine geldiğinde nüfus memuru ile arasında şu diyalog geçer;
- -Hafız Efendi buyur.
- -Şimdi ne yapacağız, begim.
- -Bir soyadı seçeceksin, sen ve ailen bu soyadını taşıyacak.
- -Peki, 'Dağ' olsun o zaman.
- -Onu aldılar, başka.
- -'Bilgin' olsun.
- -Onu da aldılar, başka.
- -'Bilgiç' olsun,
- -Onu da aldılar, başka.
- -Birşey almazsak olmaz mı?
- -Olmaz başka bir şey söyle.
- -Ne güne kaldık yahu!
- -Nüfus memuru; (hah bu olur işte) diyerek Hafız Halil Efendi'ye
- ''Negünekaldık'' soyadını verdi.(Mynet haber)''
Şu bir gerçek ki; insan ekonomik ve bazı sosyal zorunluluklar nedeniyle gezegenimiz geziyor. Nerde konaklayacağı belli değil. Bu çalışmamız, dahası Akraba dayanışma etkinlikleri, aidiyet duygu bütünündeki tanımalar ve kavuşmalar nedeniyle başlatıldı: Örneğin; Arhavi bazında olguyu ele aldığınızda; Farklı köylerde aynı sülaleden aileler olduğuna rastlıyorsunuz: “ Yukarşahinler(Jilennapşit) köyü, Konaklı(Kordelit) köyü, Kemerköprü(Cgiazan) köyü ve Şenköy(3alenkutunit)’de de, 1960 ortalarında Samsun’dan gelip bu güzel köylerimize yerleşen Çorbacıoğulları var..”
Ülke genelinde Çorum’u baz aldığınızda; “Milli Mücadele için Örgütlenme Çalışmaları” sırasında Mayıs 1919 başlayan Yunan işgalinden sonra; ilk çaba 1. Dünya Savaşı sırasında Çorum’da yedek subayların kurduğu ‘İhtiyat Zabitleri Cemiyeti’ aracılığıyla yürütüldü. Üyeler arasında; Sabit Çorbacı ve Cemal Çorbacı da yer almaktaydı(Yurt Ansiklobedisi)-Ki bu sülalenin Arhavi’den geldikleri söylenmektedir, şu anki Çorum’da bulunan Çorbacılar; “İstanbul ve Ankara’ya, dahası gurbete giden Arhavili akrabalarımız Çorbacılar, bizde konaklarlardı” demektedirler.. 1933-34 ve 1942-1950-1950-1958 yılları arası toplam 17 yıl olmak üzere Çorum’da en uzun süre Belediye Başkanlığı yapan, Gazi ve İnönü bulvarlarını açan, merkep sırtında su taşıyarak yeşerttiği 100 dönümlük “Bahabey Çamlığı”’ında kabri bulunan Baha Çorbacıoğlu ve ünlü oyun yazarı ve radyocu Fazıl Hayati Çorbacıoğlu’na rastlıyorsunuz..”
Dünya Genelinde baktığınız’da, kitapçığın içinde yer aldığı gibi; Gürcistan’daki akrabalarınıza rastlıyorsunuz ve mutlanıyorsunuz..
Soyağacı çalışma sürecinde yukarıdakine benzer ilginç akrabalık bağlarına tanık oluyorsunuz, yani yeni akrabalara. Fakat, detay bilgiye sahip olmadığınız için akrabalar gurubuna alamıyorsunuz..
İşte o’na örnek ilginç bir anekdot: İlkay Kurdak
Telefonda anne tarafından Samsun’lu olduğunu ve Kavak’ın ileri gelen ailelerinden Akal ailesinden geldiğini belirten bir hanfendinin adı; İlkay Kurdak. Kendisi entelektüel bir sanatçı; tekstil tasarımcısı yüksek desinatör, Radyocu, Televizyoncu, Sinamacı, Çevirmen ve Soprano olan İlkay Kurdak hanım bana şunları anlattı: Akalların Kafkas kökenli olduğunu söyleyen İlkay Kurdak, çok yakın bir tarihte de, daha önce varlığını bilmediği baba tarafından 5 kuşak geriden büyük dedesi Mehmet Çorbacıoğlu'nun varlığını öğrenmiş. Baba tarafından gelen Mehmet Çorbacıoğlu'nun surprız varlığı kendisinde büyük bir merak yaratmış. Fakat, baba tarafından bilgisine baş vuracağım hiçbir yaşlı akrabası olmadığı için sözlü tarihe ve tanıklığa başvuramamış. Bu nedenle ilk olarak İnternette araştırmaya başlamış ve 10 kadar Çorbacıoğlu soyadına (yaşayan) rastlamış. Sonra da, "Çorbacı" deyimini araştırmış. Önsezilerine dayanarak. Ve birkaç dakika içinde, Çorbacı, yeniçeri, Osmanlı sarayı, giderek de Osmanlıda arazi ve mülk zengini yerli Hıristiyan tanımlamasına ulaşmış. Genellikle,Bulgar veya Balkan kökenli bir kavram olarak kullanıldığın görmüş..
Üçüncü aşamada da, tekrar Çorbacıoğlu soyadlarına bakıp, bir eleme yapmış ve benim yazılarıma ulaşarak yazılarımı izlemiş. Özellikle de Lazların kimliği ve Arhavi içerikli yazımı okumuş, Çorbacı ve Çorbacıoğlu kavramlarını dikkatle izlemiş..Sonuç olarak benimle iletişime geçti ve şöyle kısa bir bilgi aktardı bana: Mehmet Çorbacıoğlu 1906 tarihinden önce vefat etmiş. Konuşlandığı bölge İstanbul-Kartal,Soğanlık ve Pendik.Ve bu bölgede bir zamanlar çok büyük arazilere sahipmiş…
Öteden beri baba tarafından aile bilgilerine sahip değilmiş. Babası bile hemen-hemen hiç söz etmediği için, yıllardır soy ağacımızı çıkartabilmek gibi bir ütopyanın peşine düşmüş. Bana ulaşınca umutlanmış ve de bu ütopyaya acaba biraz daha yakın mıyım diye düşünmeye başlamış. Belki de en radikal çözüm tapu sicillerine girmek olduğunu düşünmüş. Ama bunun için eski yazıyı okuyabilmek ve uzman kişilerin yardımını almak gibi uzun ve zahmetli bir yol olarak karşısına çıkınca benim karşıma çıktı ve şu ricada bulundu:[[ “Eğer bu konudaki bilgilerinizi benimle paylaşmak isterseniz veya bir yol gösterirseniz çok memnun olurum. Özellikle de "yerli Hıristiyan "olarak tanımlanan ve birçok etnisiteyi içeren bu kavram üstünde fikir alış verişinde bulunmak isterim. Zira, farklı etnisitelerden birçok dostu olan bir kişi olarak, 5 kuşak geriden de olsa, ailemize böyle bir rengin bir hoşluk ve zenginlik katacağını düşünmekteyim...Ama, ailede benden başka kimsenin böyle düşünmeyebileceğini de göz ardı etmiyorum! ..Yardımınızı, hem Çorbacıoğlu soyadının ortaklığı, hem de 68'li olmanın ortak özelliğine dayanarak rica ediyorum. Biliyorsunuz, bizler daha sonra gelen kuşaklara göre, hem daha çok meraklıyız, hem de sınırsız bir sorgulayıcı özelliğe ve güce sahibiz.Bu uzun maili okuduğunuz için teşekkürler. Ulaştırmanızı merakla bekleyeceğim bilgiler için de... Hoşça kalın...İlkay Kurdak..]]
Benim yanıtım: [[ Selam İlkay Hanım. Öncelikle duyarlılığınızdan dolayı sizi kutluyorum. Osmanlı arşivi 50, belki de 100 milyon belgeden oluştuğunu söylemek abartı olmasa gerek. Bugüne dek 5 milyonu çözülebildi. Bu nedenle "Soyağacı" saptamaları, dediğiniz gibi uzman kimliklerle olası. Fakat bu bunun yazılı belgelerle çözümünün zor olması nedeniyle, sözlü, yani söylencelerle bir yerlere taşımaya çalışıyorum. Söylencelerin en belirgini/bilineni "Çorbacı" ünvanının azınlık Hristiyan ünvanı olduğu savı; ki bu doğru değil. Şöyle ki: Çorbacıoğlu soyadı askeri bir soyadıdır. Söylence o ki; Osmanlılar döneminde askeri birliğin başındaki atalarımız uç beyi olarak Osmanlı topraklarının çeşitli kesimlerinde görevlendirilmişlerdir. Soyadı kanunu çıktığında atalarımız çorbacı adını taşıyan Osmanlı askeri birliğinden esinlenerek Çorbacıoğlu soyadını almışlar. Diyarbakır Köy Hizmetleri bölge müdürlüğüm esnasında aynı soyadı taşıyan Güneydoğulu ailelerle tanıştım. Bunlar da sizin gibi bir akrabalık bağının olup olmadığı konusunda sorular yönelttiler. Atalarının Kafkas kökenli olduğunu söyleyen bu kişilerin kökende Osmanlılıktan ,yani uç beyliği dağılımdan gelen bir akrabalık ilişkisinin olduğunu düşünüyorum. Sizinle de böylesi bir kökensel ilişkinin olma olasılığının varlığından söz edebiliriz…Eğer soyadınızın nerden geldiği konusunda bir araştırma yaparsanız böylesi bir örtüşmeyle karşılaşma olasılığınız yüksek.Yine Yeşilçivril’den Selim ve Ali Çorbacıoğlu arkadaşla sizin merakınız doğrultusunda yazışmalarımız oldu…Ben biraz abartı olacak ama Türkiye’deki tüm Çorbacıoğlu soyadını taşıyanların bir akrabalık ilişkisi içinde olduklarını düşünüyorum. Çünkü Osmanlı topraklarının, kuzey, güney, batı ve doğu uç beyi olarak atanan Çorbacı askeri birlik mensupları, oralara bekar olarak gidip o yöreden evlilik yapmakta idiler. Bu nedenle Laz dilini unutuyorlardı. Buradan şu gerçek karşımıza çıkıyor; salt Laz dilini konuşanlar akraba değil, konuşmayanların da bir kan bağı içinde oldukları gerçeği…Bu şekilde araştırmayı yoğunlaştırırsak, bir yerlere varabileceğimiz kanatindeyim…Özellikle sizin Çorbacıoğlu ile ilgili çalışmalarınız ve bilgilerinizi bana gönderirseniz sevinirim. Soy araştırmama da kaynak olabilir…Selamlar.]]
Bu ilişki detaylandırılamadığı için, dahası iletişimsiz nedeniyle mesajların ötesine geçemedi..
Demem o ki; araştırdığınızda: Canca ve Çorbacı sülalesinin çok büyük ve de geniş olduğunu rastlantı olsa da görüyorsunuz..
Salt Çorbacı-Çorbacıoğlu soyağacı çalışması yapıldı: Burada, diğer akrabaları da içeren soyağacı çalışması değil, salt Çorbacı(oğlu) soyağacı çalışması yapılmıştır:
Öncelikle şunu belirtmekte fayda var; Tarih yazılı belgelerden ve sembollerden ve mitolojiye dek uzanan sözlü bilgilerden oluşur. Bu nedenle aşağıdaki bilgiler, bölgede yaşayan bilge kimliklerin söylemlerinden oluşmaktadır. Ve siz bunu tarihi gerçek olarak algılamak durumuyla karşı karşıyasınız.
Tüm bu gerçeklerin, Topkapı’daki Osmanlı arşivinde var olduğunu düşünüyorum. Çünkü bugün Osmanlı arşivi milyon belgelerden oluşmaktadır. Çok azı okunmuş ve bölümlemesi(sınıflama) yapılmıştır. Belgelerin okunabilmesi için, Osmanlı dilini bilen kişilere gereksinim vardır. Bu nedenle, Osmanlı Dil Enstitüsü kurulması için yazılı ve sanal medya üzerinden yazılar yazdım. Osmanlı belgelerinin okunması gereklidir. Okunduğunda salt Anadolu’nun değil dünyanın tarihsel DNA’sı ortaya çıkacaktır.
Arhavi, Borçka, Çamlıhemşin, Ardeşen, Pazar’da bulunan Çorbacı ve Canca ile Çaykara’da bulunan Şentürk sülalelerinin öz akrabalıkları bilinmekteydi. İşte, bu üç sülaledeki 1960’dan bu yana arzulanan ve özlenen bir araya gelme düşüncesi gerçekleşti: Yıllardır, özlem yüklü bu akrabalar birlikteliği Canca ve Çorbacı(oğlu) aileleri tarafından düşünülmüş. Şöyle ki; sayın Kadir Ali Uçkan’dan dinlediğime göre Bu konudaki ilk girişim 1960’da yapılmış. Canca sülalesi bireyleri ve Çorbacı(oğlu) sülalesinden Şefik Çorbacıoğlu, Ziver Çorbacıoğlu, Enver Çorbacıoğlu, Nihat Çorbacıoğlu, Abidin Çorbacıoğlu, Reşat Çorbacıoğlu, Nüsret Çorbacıoğlu, Ziya Çorbacıoğlu ve Ali Çorbacıoğlu öncülüğünde 1960’ın ilk yıllarında başlatılmış, fakat sürdürülememiştir. Basrı Canca’nın verdiği bilgiye göre; 1973’te ikinci toplantı yapılmış. İkinci toplantı da Pazar’da gerçekleşiyor. Katılım hayli fazla. Hatta Annesi Çorbacılardan olduğu bilinen Ali Riza Çarmıklı grubundan da biri katılıyor..Temel yaklaşım; tek soyadında birleşmekmiş. İsmet İnönü’nun vefatı nedeniyle insanlar Ankara’ya akın edince toplantı amacına ulaşamadan sönümleniyor.
Yeni başlayan sürecin ilk buluşması Ankara-Konur sokakta 10 Nisan 2015 günü gerçekleşti: Akrabalık bilinci ve duygu zenginliğinden vazgeçilmeksizin ilişkiler sürdürülmüştür. Fakat yeni form ve kurum bağlamında gelişmeler bugüne taşınmıştır. Çünkü, süreç içinde sülalelerin öncülük edenleri ve çocukları candan ilişkilerini sürdürmelerine karşın, olması gereken; sülalelerin sosyal kimlikleri ve konumlarını içeren detaylı araştırma süreci işletilememiş ve kurumsallaşmanın temelleri atılamamıştır.
Şevket Çorbacıoğlu ve Yakup Cancan’ın Çorbacı ve Canca kökenleriyle ilgili çalışmalarının kesişmesi ‘günümüzdeki’ gerçekleşmenin başlangıç noktası oldu. Hasan Basrı Canca, Naci Yalnız(Canca), Ercanlardan Fatma Ercan Öztürk ve Orhan Parlağı’nın bir araya gelelim önerileri de olguya ilk ivmeyi kazandırdı.
10 Nisan 2015 17:00 günü Ankara Konur sokaktaki bir araya geliş, 1960 sonrası gerçekleşen buluşma olarak tarihe geçti. Sayın Hasan Basrı Canca, Naci Yalnız(Canca), Şevket Çorbacıoğlu ve Yarbay Dr. Hukukçu Hakan Selim Canca bir araya geldi.Amaç; Gizde kalmışlığın yanında, 1960 sonrası günümüze dek ‘elde olmayan nedenlerle’ ötelenmiş yakın coğrafyamızdaki akrabalığımızın geniş düzleme-yelpazeye sahip olduğunu kanıtlayarak, iletişim boyutundaki dayanışmayla kurumsallığa gitmek ve belgeleyerek tarihin sayfalarına konuşlandırmak.
İşleteceğimiz süreç asla siyasi ve inanç ve de bir kültür dayatması çizgisinde olmayacaktır. Herkesin inancına, siyasi görüşüne saygı duyan, fakat bu özellikleri değil, yıllardır özlem ve merak yüklü akrabalığımızı öne çıkarmak temel hedeftir. Bu bağlamda; “ Siyasetleri değil, akrabalarımızı tanımak istiyoruz” duygu ve düşüncesiyle bütün temel ilke benimsenecektir.. Ve, o beklenen geniş katılımlı gün geldi:
Evet, “28 Nisan 2017” günü milat oldu bizim için. Çünkü; birbirlerini dugularıyla tanıyan, fakat fiziki ve görsel olarak hiç tanımayan akrabaların geniş katılımlı buluşmasının, tanışmasının ve de yıllardır zapt etmekte zorlandıkları özlemin giderilmesindeki nitel buluşma idi..
Nasıl ki özlem sevgiyle akrabadır, bu güzel insanlar da özlem ve sevgiye akraba idiler.Yani; kökensel yapılarında kan bağı olan insanlar..Azımsanmayacak nicel ve nitel insanlar..Kim bilir, kaç kez birbirlerinin yanından geçmiş, zaman-zaman karşı karşıya gelmiş, belki de selamlaşmış bu insanlar. İşte bu, birbirini tanımayan güzel akrabalar yılların yoğunlaştırdığı özlem gücü ile sarılıyordu artık birbirlerine.
Kan bağıyla birbirine bağlı olmamıza karşın, yaşanmışlıkların getirdiği kopuşlarda kendini bulan farklı soyadlarla sosyal bağları zayıf düşmüş biz akrabalar, güzel duygularla, güzel kentlerden geldik. Ve de, Hasan Basrı Canca, Şevket Çorbacıoğlu ve İmdat Canca öncülüğünde, 28 Nisan 2017 Cuma günü, saat; 19:30’da İstanbul-Kadıköy Rıhtım caddesi Yoğurtçu Şükrü sokak no:2’deki Aden Otel’de buluştuk.
Derler ya; insanın özü yüzüne yansır. İşte herkesin yüzüne yansımış olan bu “Öz”, hiç de yabancı değilmişiz izlemi yaratıyordu zihinlerde ve kalplerde . Birilerinin; “sizler akrabasınız..” demesine gerek kalmaksızın yüzlerde okunuyordu akrabalık. Öylesi tebessüm ki; sevgiyle, hasretle, gizemsi duygu ve düşüncelerle bütün merakla harmanlanmış duygu yüklü bir bakış..
“Canca ailesi tanışma yemeği” genişletilmiş yelpazede katılım yoğunlaştırma adına; “Canca[Çorbacıoğlu]- sülaleleri ve kolları tanışma yemeği” şeklinde değiştirilerek anons edildi…
Böylelikle; “CANCA ailesi adıyla yapılan tanışma yemeği sadece Canca olarak bilinenler değil, CANCA-ÇORBACI(OĞLU)- ve süreç içinde farklı soyadını alan aile bireylerini de içermiş oldu. Yanlış bir algıyı önlemek ve aktivitedeki katılımı daha da artırmak için ‘bundan sonra’ etkinlik anonsları-davetiye metni yeni formatta yayınlanması gerektiğini düşünmek doğru yaklaşım olsa gerek.
Ayrıca; “Canca-Çorbacı(Oğlu)-Şengül ve de kolları olan sülalerinin ‘sanal ortamda’ unutulmaya yüz tutan akrabalıkları güncelleme düzlemi” düşünüldü.
Açılacak bir internet sayfasında; Laz tarihi ve Akrabalarımızın geçmiş ve günümüz yaşamı, aramızdan ayrılan ve aramıza katılan akraba bireyleri ve de bulguları dışında yazı ve bilgilere yer verilmeyecektir. Bir diğer konu da; Kurumsallaşma(Vakıf-Dernek) sürecini başlatılması…
Oluşumun mimarlarından biri olan Hasan Basrı Canca; olguyla ilgili kaleme aldığı yazılarını bir kitapçıkta toplamış. Tanışma yemeği öncesi dağıttığı kitapçık; felsefi ve sosyolojik mantık bütünündeki değinmeleri içeriyor. Birlikteliğin temel hareket noktası olan; ‘tanışma ve dayanışma’ ilkesi bütününde akrabalık yaklaşımı adeta bilim insanı dili ve derinliğiyle işlenmiş.
Basrı Canca; kitapçığında; nitel ile nicelin önemine değinmenin yanında ideolojilerden soyut bir akrabalar birlikteliğine işaret ederek, 3 ve 4. sayfalardaki; [[ Birlik çağrımıza-Nicelikten Niteliğe diye başlayarak; niceliğin önemli bir kuvvet sayılmasına rağmen asıl önemli olanın nitelikli birlikteliklerden oluşacak dayanışmaya vurgu yapmaktır. Sadece sayısal çokluğun önemli olmadığını, daha kalabalıklar karşısında çokluk yerine az da olsa kaliteli birliğin önemine değinmektir. Burada-kaliteli-(nitelikli)den kastımız; kendini yetiştirmiş, sağlam kişilikli, kusurlarını aşabilen, hem köklerine, hem de özüne bağlı, gelişim ve geliştirmeye açık, düşünen, bilinçli-bireyler dayanışmasıdır..Elbette ki insan yaradılış itibarıyla mükemmel biçim ve özelliklere sahiptir ve yaradılış itibarı ile insanların hepsi değerlidir. Kimsenin varoluşuyla ilgili olumsuzluğundan bahsetmiyoruz. Yalnız ucuz bir eşitlikle de kimseye haksızlık etmek istemiyoruz…Nitelik ve nicelikle ele aldığımız insani, elmas ve kömüre benzettiğimizde, ikisinin de aynı atomlara sahip olmasına rağmen, elmasın sistemli dizilimiyle, sistemsiz dağınık atomlara sahip olan kömür arasında hem kalite hem de değer farklılıkları göstermelerine benzettiğimizde, durumu daha anlaşılır kılabilir…Bizim bir araya gelmemizin arkasında ideolojik, siyasi veya dini vb. bir düşünce olduğu akla gelebilir. Ancak biz böyle bir düşüncede değiliz…Elbette ki ideoloji ve politikayı yok saymıyoruz. Ama ondan daha kalıcı olanların varlığına inanıyor, kalıcı değerleri düzenleme imkânlarına sahip olsalar bile, bizi birleştiren daha kalıcı ve güçlü olanlara yoğunlaşmayı uygun buluyoruz. Daha açık söylemek gerekirse, bu düşünce ile alakalı olarak iyi veya kötü bir yargı oluşturmak yerine, ailemizi merkez alan daha kalıcı olan değerleri öne çıkaran ve ailemiz başta olmak üzere, parçası olduğumuz toplumun sosyo kültürel yapısına katkı sağlayacak bir çabaya dönüşmesini temenni ederiz..]] şeklindeki ifadelerle olguya kalite ve ciddiyet boyutunda bakıldığını, soy birliğini esas alarak farklı siyasi düşünsellikleri aynı çerçevede resimlemeyi düşüneceğimizi işaret etmektedir.
Şu ifadesi de; soyumuzun tarihsel penceresini aralamaktadır: [[ Aynı aileye mensup olunsa da farklı soy adlarla anılan aile sayısı hayli fazladır..Bu farklılıklar aile bireylerinin kökenselliğine duyduğu aidiyet duygusunu yok etmemiştir. Aidiyet duygusunun tesadüf olmadığı, bunun ailemizin tarihi köklerinin bir çekim gücünün gizemi olduğunu söylemek abartı olmayacaktır. Zira tarihi süreçte; atalarımızın Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde de, ya bir Erk’in içinde yar aldığı veya bu Erk’in önemli bir unsurunu teşkil ettiği, belgelerle birlikte sözlü anlatımlarla günümüze kadar gelmektedir..Konuyla ilgili, aile içinde altmış yaşın üstünde olan herkesin büyüklerden dinlediği tarihi rivayetlerden birine yer vermek isabetli olacaktır: “Osmanlı evvelinde ümmetin fitneye karşı birlik savaşı sırasında, birlikte yaralanan en ünlü komutana şehit olmadan önce, son nefesinde; CANCA bizim ölümümüzün bir ehemmiyeti yoktur. Lakin eyvah birlik yitti.” dediği. Bu rivayette, Canca namıyla anılan zatın, Selçuklu dönemindeki bizim atalarımızdan biri olduğu anlatılmakta idi..Osmanlı döneminde Evliya Çelebi’nin seyahatnamesinde ailemizden bahsedildiği bilinmekle beraber Cumhuriyet döneminde de gelenekten tam olarak kopmamıştır. Gerek Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş aşamasında ve daha sonraki dönemlerde devlet yönetiminin önemli kademelerinde görev üstlenmiş değerli şahsiyetler mevcuttur..]]
Kan çekimi akrabalar yer çekimiyle bir arada idi artık..
Özlem yüklü duygular eşliğinde ‘yukarıda belirtilen’ 29 farklı soyadını taşıyan akrabalar ‘kısmen’ 28 Nisan 2017 günü bir araya geldi.
İşte o güzel insanlar:
[[
1- Şevket Çorbacıoğlu-Baba Adı: Nihat-Anne Adı: Emine-Dede Adı: Şevket-Babaanne Adı: Asiye-Yaşadığı(İl/İlçe): Ankara/Çankaya-Tlf:0506 609 00 32-----
2- Şahin Çorbacıoğlu-Baba Adı: Abidin Hamdi-Anne Adı:Nadire-Dede Adı:Hamdi-Babaanne Adı: Remziye-Yaşadığı(İl/İlçe): Ankara/Yenimahalle-Tlf: 0532 366 23 47------
3- Recai Çorbacıoğlu Baba Adı:Hasan-Anne Adı: Naziye-Dede Adı: Hamdi-Babaanne Adı:Remziye-Yaşadığı(İl/İlçe): İstanbul-Tlf:0532 262 52 33-----
4- Niyazi Çorbacıoğlu: Baba Adı: Nihat-Anne Adı:Emine-Dede Adı:Hüseyin-Babaanne Adı: Asiye-Yaşadığı(İl/İlçe): İstanbul/Çatalca-Tlf: 0555 539 62 29-----
5- Cemalettin Çorbacı: Baba Adı: Nuri-Anne Adı: İfaket-Dede Adı:Şuayip-Babaanne Adı: Makbule-Yaşadığı(İl/İlçe): İstanbul/Merter-Tlf:0533 730 66 37-----
6- Ali Uğur Çorbacıoğlu: Baba Adı: Ahmet-Anne Adı: Şengül-Dede Adı: Ali-Babaanne Adı: Emine-Yaşadığı(İl/İlçe):-İstanbul/Kadıköy-Tlf:0532 341 30 30-----
7- Ahmet Akdoğan Çorbacıoğlu-Baba Adı: Nusret-Anne Adı: Sadriye-Dede Adı:Ahmet-Babaanne Adı:Hatice-Yaşadığı(İl/İlçe): Ankara/Etimesgut-Tlf:0532 434 32 04-----
8- Kadr Ali Üçkan-Baba-Adı:Mehmet-Anne Adı:Zehra-Dede Adı:İbrahim-Babaanne Adı:Culfe-Yaşadığı(İl/İlçe): İzmir/Urla-Tlf:0533 564 04 04-----
9- Onur Başar Üçkan-Baba Adı:Kadir Ali-Anne Adı:Müzeyyen-Dede Adı:Mehmet-Babaanne Adı: Zehra-Yaşadığı(İl/İlçe): İzmir/Balçova-Tlf: 0532 276 07 65 Cancainşaat Hotmail-----
10- M.Barış Üçkan-Baba Adı:Kadir Ali-Anne Adı:Müzeyyen-Dede Adı:Mehmet-Babaanne Adı:Zehra-Yaşadığı(İl/İlçe):-İzmir/Balçova-Tlf:0532 418 33 22-----
11- Fatoş Öztürk Ercan-Baba Adı: Ahmet Şükrü-Anne Adı: Ayşe-Dede Adı: Bilal Çorbacı-Babaanne Adı: Hatice-Yaşadığı(İl/İlçe): Bursa-Tlf: 0535 829 02 02-----
12- Murat Ercan-Baba Adı:Cafer-Anne Adı:Bedriye-Dede Adı:Ahmet Şükrü-Babaanne Adı:Ayşe-Yaşadığı(İl/İlçe): İstanbul/Üsküdar-Tlf:0533 250 82 92-----
13-Hayrunisa Özdemir (Acar)-Baba Adı: Ahmet Lütfi Acar-Anne Adı:Sevim-Dede Adı:Hasan-Babaanne Adı: Hayriye-Yaşadığı(İl/İlçe): İstanbul/Beykoz-Tlf: 0532 274 37 52-----
14- Abidin Tekcan-Baba Adı:Osman-Anne Adı:Emine-Dede Adı:Recep-*Babaanne Adı:Gürsü-Yaşadığı(İl/İlçe): İstanbul/K.Çekmece-Tlf:0532 488 78 06-----
15- Bayram Ali Görmüş-Baba Adı:Dursun-Anne Adı:Avniye-Dede Adı:İdris-Babaanne Adı:Halime-Yaşadığı(İl/İlçe): İstanbul/Güngören-Tlf:0532 463 42 03-----
16- Engin Görmüş-Baba Adı:Bayram Ali-Anne Adı:Malike-Dede Adı:Dursun-Babaanne Adı:Avniye-Yaşadığı(İl/İlçe):İstanbul/B.Çekmece-Tlf:0532 565 17 53-----
17- Ebru Görmüş-Baba Adı:Yıldırım-Anne Adı:Nuran-Dede Adı:Bekir-Babaanne Adı:Hamiye-Yaşadığı(İl/İlçe): İstanbul/B.Çekmece-Tlf:0534 702 04 60-----
18- Emine Demiral Canca-Baba Adı:Ali Rıza -Anne Adı:Taliye-Dede Adı:Necati-Babaanne -Adı:Nazmiye-Yaşadığı(İl/İlçe): İstanbul/Üsüdar-Tlf:0505 750 88 05-----
19- Ali Natik Cancababa Adı:Nazım-Anne Adı: Nurinisa-Dede Adı: Ali-Babaanne Adı: Gülsümyaşadığı(İl/İlçe): Antalya/Döşemealtı-Tlf:0542 578 17 17-----
20- Salih Canca-Baba Adı:Sadık-Anne Adı:Duriye-Dede Adı:Rıza-Babaanne Adı: Fıdaye-Yaşadığı(İl/İlçe): İstanbul/Sarıyer-Tlf:0537 502 53 53-----
21- Sevim Canca DinekliBaba Adı: Cevdet-Anne Adı:Memnune-Dede Adı:Ali Haydar-Babaanne Adı: Fatma-Yaşadığı(İl/İlçe): İstanbul/Kadıköy-Tlf: 0532 324 12 92-----
22- Osman Parlaği-Baba Adı:Mehmet Ali-Anne Adı:Fatma-Dede Adı:Mustafa Ahmet-Babaanne Adı:Ayşe-Yaşadığı(İl/İlçe): Bursa-Tlf:0533 817 18 01-----
23- Mustafa Parlaği-Baba Adı: Mehmet Ali-Anne Adı: Fatma-Dede Adı: Mustafa Ahmet-Babaanne Adı: Ayşe-Yaşadığı(İl/İlçe): Rize/Ç.Hemşin-Tlf:0537 897 48 01-----
24-Dursun Ali Sütlü-Baba Adı:- Anne Adı:- Dede Adı: Babaanne Adı:-Yaşadığı(İl/İlçe):-Tlf:0532 661 49 42-----
25- Ömer Yaşar Eyüboğlu-Baba Adı: M.Kemal-Anne Adı:Muteber Canca-Dede Adı:M.Remzi-Babaanne Adı:Hacere-Yaşadığı(İl/İlçe): İstanbul/Maltepe-Tlf:0532 344 23 51-----
26- Baha Kalkıcı-Baba Adı:Ahmet Halit-Anne Adı: Hacer Canca-Dede Adı:Mustafa-Babaanne Adı:Gülsüm-Yaşadığı(İl/İlçe): İstanbul/Beylikdüzü-Tlf:0530 413 30 94-----
27- Halidun Canca-Baba Adı:Lütfü-Anne Adı:Nazmiye-Dede Adı:Yusuf Ziya-Babaanne Adı:Nimet-Yaşadığı(İl/İlçe): İstanbul/B.Çekmece-Tlf:0532 257 74 68-----
28-Ali Haydar Canca-Baba Adı: Cevdet-Anne Adı: Memnune-Dede Adı:Ali Haydar-Babaanne Adı: Fatma-Yaşadığı(İl/İlçe): İstabul/Beşiktaş-Tlf:0532 219 21 69-----
29- Hakan Selim Canca-Baba Adı: Ümit Yaşar-Anne Adı:Bahriye-Dede Adı:Mehmet Ziya-Babaanne Adı:Fatma-Yaşadığı(İl/İlçe): İstanbul/Tuzla-Tlf:0506 701 48 80-----
30-Turgay Canca-Baba Adı:M.Hilmi-Anne Adı:Nazmiye-Dede Adı:Hakkı-Babaanne Adı:Şadiye-Yaşadığı(İl/İlçe): İstanbul/Üsküdar-Tlf:0532 721 39 12-----
31- Şafak Canca-Baba Adı:Ali Rıza-Anne Adı:Taliye-Dede Adı:Necati-Babaanne Adı:Nazmiye-Yaşadığı(İl/İlçe): İstanbul/Ataşehir-Tlf:0532 683 11 36-----
32- Songül Canca-Baba Adı: Ali Rıza-Anne Adı:Taliye-Dede Adı: Necati-Babaanne Adı: Nazmiye-Yaşadığı(İl/İlçe): Tlf:0549 356 34 00-----
33- Kadir Canca-Baba Adı: M.Yaşar-Anne Adı:Emriye-Dede Adı:Sadık-Babaanne Adı:Duriye-Yaşadığı(İl/İlçe): İstanbul/Fatih-Tlf:0535 210 84 48-----
34- Oğuz Canca-Baba Adı:Salih-Anne Adı:Hatice-Dede Adı: Sadık-Babaanne Adı:Duriye-Yaşadığı(İl/İlçe): İstanbul/Kilyos-Tlf:0541 502 02 53-----
35- Miraç Canca-Baba Adı:Salih-Anne Adı:Hatice-Dede Adı:Sadık-Babaanne Adı: Duriye-Yaşadığı(İl/İlçe): İstanbul/Kilyos-Tlf:0541 502 05 53-----
36- Melike Canca-Baba Adı:Sadık-Anne Adı:Duriye-Dede Adı: Rıza-Babaanne Adı: Fidaye -Yaşadığı(İl/İlçe): İstanbul/Güngören-Tlf:0532 463 42 03-----
37- Aslıhan (Canca) Bozkır-Baba Adı:Turgay-Anne Adı:Hakime-Dede Adı:M.Hilmi-Babaanne Adı:Nazmiye-Yaşadığı(İl/İlçe): İstanbul/Ümraniye-Tlf:0532 550 18 50-----
38- Şadiye (Canca) Mete-Baba Adı:Ömer-Anne Adı:Emine-Dede Adı:M.Hilmi-Babaanne Adı: Nazmiye-Yaşadığı(İl/İlçe): İstanbul/Fatih-Tlf:0554 543 05 69-----
39- Munise Canca-Baba Adı:Necati-Anne Adı:Nazmiye-Dede Adı:Recep-Babaanne Adı:Fatma-Yaşadığı(İl/İlçe): Yalova-Tlf:0533 718 32 76-----
40- Zuhal Canca-Baba Adı: Asım-Anne Adı:Fadime-Dede Adı:Ahmet-Babaanne Adı:Fadime-Yaşadığı(İl/İlçe): Sakarya-Tlf:0543 616 35 53-----
41- Sevda Canca-Baba Adı:Asım-Anne Adı:Fadime-Dede Adı:Ahmet-Babaanne Adı:Fadime-Yaşadığı(İl/İlçe): İstanbul-Tlf:0554 791 29 93-----
42- Fadime Canca-Baba Adı:Necati-Anne Adı: Nazmiye-Dede Adı:Recep-Babaanne Adı:Fatma-Yaşadığı(İl/İlçe):Sakarya-Tlf:0539 930 04 50-----
43-Ali Rıza Canca-Baba Adı:Necati-Anne Adı:Nazmiye-Dede Adı: Recep-Babaanne Adı:Fatma-Yaşadığı(İl/İlçe): İstanbul-Tlf:0532 331 99 22-----
44- Hakan Canca-Baba Adı:Ali Rıza-Anne Adı:Taliye-Dede Adı:Necati-Babaanne Adı:Nazmiye-Yaşadığı(İl/İlçe): İstanbul/Çekmeköy-Tlf:0532 367 43 44-----
45-Oğuzhan Canca-Baba Adı:Hasan Basri-Anne Adı:Nedahat-Dede Adı:Halil Rüştü-Babaanne Adı:Emine-Yaşadığı(İl/İlçe): İstanbu/Kadıköy-Tlf:-----
46- Selçuk Kerim Canca-Baba Adı:Hasan Basri-Anne Adı:Nedahat-Dede Adı:Halil Rüştü-Babaanne Adı:Emine-Yaşadığı(İl/İlçe): İstanbu/Kadıköy-Tlf:-----
47- Muhamed Yaşar Canca-Baba Adı:Hasan Basri-Anne Adı:Nedahat-Dede Adı:Halil Rüştü-Babaanne Adı:Emine-Yaşadığı(İl/İlçe): İstanbu/Kadıköy-Tlf:-----
48- Süleyman Hakan Canca-Baba Adı: Hasan Basri-Anne Adı: Nedahat-Dede Adı: Halil Rüştü-Babaanne Adı:Emine-Yaşadığı(İl/İlçe): İstanbu/Kadıköy-Tlf:-----
49- Cahit Canca-Baba Adı:Halil Rüştü-Anne Adı:Emine-Dede Adı:Davut-Babaanne Adı:Fatma-Yaşadığı(İl/İlçe): İstanbul/Pendik-Tlf:0536 206 94 59-----
50-Büşra Canca-Baba Adı:Cahit-Anne Adı:Reyhan-Dede Adı:Halil Rüştü-Babaanne Adı:Emine-Yaşadığı(İl/İlçe): İstanbul/Pendik-Tlf:-----
51- Nükhet Canca-Baba Adı: Erol-Anne Adı:Alev-Dede Adı:Mustafa-Babaanne Adı:Fatma -Yaşadığı(İl/İlçe): İstanbul/Pendik-Tlf:-----
52-Tuğçe Canca-Baba Adı:Azmi-Anne Adı:Hüsniye-Dede Adı:Halil Rüştü-Babaanne Adı:Güler-Yaşadığı(İl/İlçe):-Tlf:-----
53- Mahmut Canca-Baba Adı:Turhan-Anne Adı:Neriman-Dede Adı:M.Hilmi-Babaanne Adı:Nazmiye-Yaşadığı(İl/İlçe): İstanbul/Üsküdar-Tlf:0542 412 06 28-----
54- Yusuf Ziya Cancababa Adı:Hasan-Anne Adı:Yaşar-Dede Adı:Lütfü-Babaanne Adı:Nazmiye-Yaşadığı(İl/İlçe):-İstanbul/Sefaköy-Tlf:0543 566 61 53-----
55- Nevzat Canca-Baba Adı: Lütfü-Anne Adı:Nazmiye-Dede Adı:Yusuf Ziya-Babaanne Adı: E.Nimet-Yaşadığı(İl/İlçe):-İstanbul/B.Çekmece-Tlf:0532 712 47 37-----
56- Kamil Yaşar Canca-Baba Adı:Cevdet-Anne Adı:Memnune-Dede Adı:Ali Haydar-Babaanne Adı:Fatma-Yaşadığı(İl/İlçe):-İstanbul/Üsküdar-Tlf:0532 291 98 35-----
57- Emine Canca-Baba Adı:Turhan-Anne Adı: Neriman-Dede Adı:M.Hilmi-Babaanne Adı:Nazmiye-Yaşadığı(İl/İlçe): İstanbul/Çekmeköy-Tlf:0555 971 00 80-----
58- Ayşem Canca-Baba Adı:Turgay-Anne Adı:Hakime-Dede Adı:M.Hilmi-Babaanne Adı: Nazmiye- Yaşadığı(İl/İlçe): İstanbul/Tuzla-Tlf:0532 524 81 41-----
59- İmdat Yaşar Canca-Baba Adı: Dursun-Anne Adı:Fikriye-Dede Adı:M.Nusret-Babaanne Adı: Sare-Yaşadığı(İl/İlçe): İstanbul/Küçükyalı-Tlf:0505 751 09 84-----
60- Hasan Basri Canca-Baba Adı:Halil Rüştü-Anne Adı:Emine-Dede Adı:Davut-Babaanne Adı:Fatma-Yaşadığı(İl/İlçe): İstanbul/Kadıköy-Tlf:0507 403 90 30----]]
Yılardır ötelenmiş özlem yüklü bir buluşma oldu. Tanışma sonrası konu üzerinde gezinmeler başlandı. İlginç bilgiler ve de gerçekler ortaya çıktı.
Bu ilginç gerçeklerden biri; Artvin- Arhavi- Sidere(Derecik) Çorbacıların soyadı Kanunu’ndan bu yana soyadlarını değiştirmemeleri olması idi. Rize- Çamlıhemşin- Topluca(Msanu/Tasno-Çano) köyü’ndeki; Canca Ve Çorbacıların 93 Rus harbi(1877-78) sonrası başlayan göç sürecinde farklı soyadları almaları... Arhavi- Pilaget köyündeki Can ve Canoğlu soyadını taşıyan kabileler eğer Topluca((Msanu/Tasno-Çano) köyünden dağıldılar ise Canca-[Çorbacılarla] akraba olmaları olasılığı yüksek...
Çorbacı ve Canca soyadları öyküsü:
Türkiye genelinde Çorbacı(oğlu) soyadını taşıyanlar var. KHGM Bölge müdürlüğüm esnasında çevrede Diyarbakır ve Çevre illerinde Çorbacıoğlu soyadını taşıyanlara, kökenlerini sorduğumda “Yukarıdan gelmişiz1 diyerek Kafkasya’yı veya Gümüşhane’yi işaret ettiklerine tanık oldum… Denizli-Çivril’den Selim çorbacıoğlu aradı 21 Aralık 2007’de. İzmir’de Galiricilik yapıyor. Güney Kafsya ile sınırdaş Erzurum, horosan kökenli olduklarını söyledi. Belli ki onlar da bizim gibi Kafkas kökenli..
1461 Trabzon fethinde Osmanlı ile savaşa giren Gümüşhane’deki Canbeyliği fetih sonrası Fatih Sultan Mehmet Han, savaşta üstün yararlılıklar gösteren Cancaların bir kısmını Yeniceri ocagindaki yeniçeri Taburuna aldı ve yetki verdi. Bilindiği gibi yeniceri, ortalarının, yani taburlarının(900 asker) başlarindaki yöneticilere “Çorbacı” denir. Anlaşıldığı gibi Cancabeyliğinin askerlerini Çorbacı yaptı.. osmanlı devletinin yükseliş döneminde çorbacılar, savaşlarda gösterdikleri kahramanlık ya da belirli alanlarda iyi eğitim almış kişilerden seçilirdi.
Veya; Çorbacılığa neferlikten kademe kademe yükselerek ulaşılırdı. Terfi eden çorbacılar ocağın daha yüksek kumandanlıklarına tayin edilirler, hatta yeniçeri ağalığına kadar yükselebilirlerdi. Uç beyleri Çorbacılardan seçilirdi. Bazıları devşirme memuru veya gümrük sorumlusu ve güvenliği sağlamak, vergi toplamak için subaşı(ordubaşı) yapılırdı. Ayda bir verilen yeniçeri ulûfelerinin neferlere dağıtımını da yine çorbacılar sağlardı.
Bundandır ki; Çorbacılar; Askerle doğrudan temas etmelerinden dolayı ocağın yüksek rütbeli zâbitleri kendilerinden çekinirlerdi. Çünkü çorbacılar bir anlaşmazlık halinde yeniçerileri isyana teşvik edebilirlerdi. Çorbacıları terfi ederlerse; ağır suvarı sınıfı, dahası Osmanlı ordusunun belkemiğini oluşturan askeri sınıf denen Timarlı sipahi yapılırdı. (İslam ansiklobedisi)..
İşte soyadı kanunuda bu nedenle Cancaların bir kısmı, Yeniçeri ordusundaki “Çorbacı” taburundaki görevleri nedeniyle “Çorbacı”, bir kısmı da Canca beyliği mensubu olmaları nedeniyle de “Canca” soyadını aldılar ve süreç içinde bilinmeyen nedenlerle bu iki soyadı 46 yeni soyadı alarak 48 ayri akraba soyadları oluştu..Bira abartı olacak fakat; İtalya’da, spaghetti Western filimlerinin yaratıcıs Sergio ve Bruno Corbucci(Çorbacı) kardeşlerinin Karadeniz göçmeni oldukları söylendi..
Soyadı değişim sürecinin başlaması
Elde edilen sözlü bilgiler göre ‘olasılıkları da dikkate alarak’ soyadların değişim süreci şöyle işliyor:
15.Yüzyıl’da(1461 sonrası) Çamlıhemşin-Topluca(Mesemit-Msanu) köyünde aileler Canca ve Çorbacı, Arhavi- Sidere(Derecik)’de Çorbacı olarak anılmaktaymışlar. Ve süreç içinde, sadece Topluca(Msanu) köyündekiler soyadlarını göçlerle birlikte değiştirmeye başlamışlar.
Bir söylenceye göre, Çamlıhemşin’e bağlı Topluca köyünün eski adı, Laz anlamına gelen “Msanu=Cannu=Çani =Canca” imiş. Önceleri buradaki aileler Çorbacı olarak anılırmış. Süreç içinde; Canca, Bergel, Maça, Atacihan, Parlağı, Sunaylar vd soyadlarını almışlar. Özellikle; 93 Harbi ya da 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı nedeniyle başlayan göç sonrası soyadları değişip çoğalmaya başlamış. Örneği Bursa’ya göçen Çorbacılar soy adların Ercan ve Uçkan yapmışlar..
Çamlıhemşin’e bağlı Topluca köyünden Pazar’a Göçenler:
Topluca köyü Türkiye’nin ikinci büyük köyü. M3anu(Topluca) ve mahaleleri; Badgina, Kolenizeni, Kotunadixa, Numandreni, Partina, Gerevati, Çerana, Cinopa, Betevata, Botronca, Eozena, Kamparaona, Kurikasta, Maselevati, Kvakari, Celevata, Tudelevadi, Meloxori, Nezepona, Nosikale, Omcore, Çotovati, 3ada, Çorçovadixa, Nokirkeni, Cexunoni, Saridixa, Masarona, Didiruba, Zisto, Oroçe, Koklıxi, Komati, Pinçu, Çeteklivi, Dortini, Sayakturi, Nozona, Lelvani, Metavli, Golazeni, Ta3ikeri, Limbo3ona, Txirona, Nobağule, Didacelaperi, 3ariğuli, Ziborçi, Xulinta, Noxvemi, Karmateruba, Cinice3omilu, Tudenice3omilu, Demiri3ari, Bucği3ari, Kurkula3ari(Kurkula; yuvarlak, 3ari; su= Yuvarlak su), Kunuoruği, Tudenixavi3i, Talazeni, Tasi3ari, Kvataxeri, M3xulizeni, Kırsula, Çaçaxona, Çopunimeşe, İsterona---Topluca köyü tamamen boşaltılmıyor. Akrabalarımız; Canca, Bergel, Maça, Atacihan, Parlağı ve Sunay ailelerinin büyük kısmı burada yaşıyor. Mevcutların içinde en çok Çorbacı var..Yine Akraba olan Altay’lar Bergel soyundan geliyor. Halen Topluca’da yaşıyan Kemal Belgel(55), Bergeler’in bir kısmının ABD’ye yerleştiğini(New Jersey eyaletine), Altay soyadını alanların Bergellerden türediğini ve Toroka diye anılan Akbulut’ların da akraba olduğunu, Çamlıhemşin Topluca köyünün altındaki Oronkit(Kadiköy)’ de Cancalar olduğunu söylüyor.
- - Pazar’ın Bulep mahallesine yerleşenler“Canca”..
- - Pazar’ın Şehitlik(Haku) mahallesine yerleşenler;“Dalyane”, “Hukane”, “Çorbacı” ve “Beşliler”..
- - Pazar’ın Dernek(Koskenavat) köyüne yerleşenler; “Benklioğlu-Beklioğlu”..
- - Pazar’ın Mamacivat köyündekiler; “Cancametiler(Genç)”soyadını aldı
- - Pazar’ın Sivritepe (Skefanat) köyünde; Çorbacı kökenli Nebioğlu soyundan gelen Yazıcılar var. Yazıcılar, Bulep mahallesinden Sivritepe’ye yerleştiklerinde soyadlarını Büyükyazıcı olarak değiştiriyorlar; Sivritepe muhtarı Musa Büyükterzi’nin verdiği bilgiye göre.
Köyde Şahinler’de var fakat akrabalık yok. 2008-2012 yılları arasında İstanbul Teknik Üniversitesi rektörlüğü yapan Prof.Dr. Muhammed Şahin’dan aldığım bilgiye göre 1974’te Tulumcu iken soyadlarını Şahin yapmışlar. Cancalarla veya Çorbacıoğulları ile akrabalık olsa kesinlikle bilgim olurdu diyor.
Çamlıhemşin’e bağlı Topluca köyünden Ardeşen’e göçenler:
- - Ardeşen Pirinçlik(Zuğra) Baş mahalleye yerleşenler; “Canca”, “Akcanca” ve “Bican”..
- - Ardeşen Zeytinlik(Mamala) mahallesine yerleşenler; “ Bican” ve “ Canca”..
- - Ardeşen Şentepe(Çiçivat) mahallesine yerleşenler; “Yalnız”..
- - Ardeşen Yamaçdere(Bakoz)’ye yerleşen Ali ve Osman kardeşler “Uçkan” soyadını aldılar.
Sanatçı Zeki Uçkan’dan alınan bilgiye göre, bir kısım ‘Uçkan’lar 1960 yılında İsviçre-Zurih’e yerleşmişler ve Canca mahallesi oluşturmuşlar..
- - Bursa’ya yerleşenler(93 göçü); “Ercan( Çorbacı). Burhan Ercan. İnş. Mühendisi. Kardeşi Fatma Öztürk modelist; bu konuda büyük çalışmaları var. Fatma Öztürk’ün dediklerine göre Çorbacı, Canca ve Şentürkler anne tarafından Laz oldukları, kökenimizin Oğuz boyu Kıpçaklardan olduğumuzu söylüyor. Fatma hanım Avukat Naci Gültekin’den aldığı bilgiye göre, Nazim Hikmet’in hapishane arkadaşı Eyüp ağanın kökeni Çorbacı(Gültekin) imiş)”, “Acar” ve “Yazıcı( Ali Yazıcı yerleşiyor Bursa’ya. Ali Yazıcı mahallesi var Bursa’da. Yazıcılar Çorbacı olarak Bursa’ya geliyorlar ve sonradan Yazıcı soyadını alıyorlar. Daha önce Sivritepe(Skefanat) köyüne yerleşenler de Büyükyazıcı soyadını alıyor. Ercan, Gültekin ve Acarlar da Çorbacılardan türeme. Çorbacı-Uludağ Grand Yazıcı’nın sahiplerinin annesi Çorbacı..Ünlü Arhavili Yüklenici Ali Riza Çarmıklı’nın annesi Çorbacı imiş; Topluca köyünde Yaşayana Kemal Bergel(55) beyin söylediğine göre)..”..
- - Fındıklı’ya göçen Ogoroğlu olarak anılanlar “Güven”.. Ve Of’a yerleşenler “Eyuboğlu “ ve “Nebioğlu” soyadlarını almışlar. Yapılan toplantıların ve de yapılacak çalışmaların temel yaklaşımı; tekrar etmekte fayda var; siyasetten soyut birliktelik ve dayanışmadır. Elbette, siyasetlere saygılıyız. Fakat, şu gerçeği de yadsımamalıyız; “Siyaset giren yerde kutsal duygular örselenir!” Bu nedenle diyoruz ki; bizler siyasetleri değil, akrabalarımızı tanımak için bu süreci işleteceğiz.
- Amaç; aidiyet duygusunu yaygınlaştırmak ve perçinlemek..
- Amaç; Çocuklarımızın ve torunlarımızın akrabaları bilmesi ve süreç içinde tanıması..
- Amaç; nitel ve nicel bilgileri örtüştürüp, çocuklarımız ve torunlarımıza bu bilgileri taşımak.
- Amaç; soy esasına dayalı kimliğimizi gelecek nesillere aktarmak için tarihe not düşmek.
- Amaç; dayanışma boyutunda birlikter güçlü bir yapı oluşturmak adına salt bir grubu öne çıkarmamak.
- Amaç; Gelecek nesillerimize tarihsel konumumuzu öğrenmelerini sağlamak.
- Amaç; Ulusal sınırımıza(Misak-ı Milli) sadık kalma koşuluyla soyumuzu ve geçmişimizi bellemek. Örgütleşerek, kurumsallaşmak ve dayanışma içinde olmak. Ve de, ekonomik, sosyal ve kültürel bağlamda yardım sürecini işletmek…
Oluşumumuzun tarihsel derinliğine işaret ederek ciddiyetin daha iyi algılanması için 23 Eylül 2009 tarihli “Laz tarihine Arhavi özelinde katkı; Arkab-Arkabi-Arkava-Arhavi” başlıklı yazımdan bir bölüme yer vermek istiyorum:
[[…Fatih 1461’de Trabzon Pontus seferine karar verdiğinde; yörede kendisine yardım edebilecek beyliklere haber gönderir. Çünkü Candaroğulları, Karamanoğulları ve Akkoyunlular Trabzon Pontus devletini korumakta, Osmanlıları kıyıdan Trabzon’a sokmamaktaydılar. Karadeniz kıyıları genelde Rum tekfurlarının (Bizans valileri) elinde olmakla birlikte bu toprakların güneyinde ve yaylalarda uzun zamandan beri büyük bir Türk yerleşimi mevcuttu. Osmanlılar bu nedenle içerdeki Beyliklerden yardım ister. Bu beyliklerin en güçlüsü Canca-Canıca beyliğidir. Canca; bugünkü Gümüşhane’nin eski adıdır. Beylikle ilgili fazla bir kaynak yok. Kaynakların en belirgini Canca Kalesidir. Kale Vank Köyü yakınında Kale Deresi denilen vadiye hâkim bir dağın üzerinde bulunmaktadır. Kalenin ne zaman yapıldığı konusunda kaynaklarda yeterli bir bilgiye rastlanmamaktadır… Canca Beyliğinin savaşta büyük yararlılık göstermesi Fatih sultan Mehmet’in dikkatini çeker. Savaşçı bu beylikten faydalanmak amacıyla bir kısmını Yeniçeri ocağında bölüklerin yöneticiliğine, yani “Çorbacılığa” getirir.
Osmanlı devletinin yükseliş döneminde ‘Çorbacı’lar, savaşlarda gösterdikleri başarı, ya da belirli alanlarda iyi eğitim almış olmak gibi ölçütlerle seçilir, “Subaşı”lığa kadar yükselerek; kentlerin güvenliğini sağlamanın yanında vergileri toplalardı. Fatih; Asimilasyon/uluslaştırma politikaları adına Beyliğin büyük bir kısmını Trabzon’un doğusuna yerleştirir. Büyük bölümünü de İmparatorluğun stratejik uç beyliklerine dağıtır ve bir daha oralardan dönmezler (Büyük bir olasılıkla bu bölük komutanları, yani Çorbacılar, buralarda evlenir ve yerleşirler. Dillerini unuturlar. Yani asimile olurlar. Soyadı kanununda da imparatorluktaki konumlarından gelen unvanlarını soyadı olarak aldıklarını düşünüyorum. Dahası; Soyadı kanununda; Çaykara’dakiler Şentürk, Ardeşen ve Pazardakiler Canca, Yeniçeri Ocağında görev alanlar ve özelikle Arhavi’dekilerin tümü ve Çamlıhemşin’dekilerin yarıya yakını Çorbacı soyadını alıyor..
Sözlü tarihi belgeye örnek bazı küçük öyküler:
Köy Hizmetleri Diyarbakır Bölge Müdürlüğüm esnasında ziyaretime gelen ve Kürtçe konuşan Çorbacı soyadlı konuklarım, “çok yukarıdan dağlardan gelmiş atalarımız” yanıtını verebildiler. Ki Kafkasya’yı kastetmişlerdi. Bir başka gurup ise, kan davası yüzünden Arabistan’dan Yemen’e ve sonrasında da Güney Doğu’ya, bir kısmı Anadolu’nun çeşitli yörelerine dağıldığını söylemişti… Bodrum’da Turizm danışmanlığı yapan yeğenim Koray Çorbacıoğlu’nun; görevi sırasında Bodrum’da tanıdığı, soyadı Çorbacıoğlu olan Çorumlu bir bayanın, Koray’ı fiziği ve davranışıyla eşine ve eşinin akrabalarına benzetmesi nedeniyle duygulanıp ağlaması, eşinin bir Kafkas göçmeni sert ve huysuz kırıcı, fakat o denli de uysal ve duygusal olduğunu belirtmesi; bazı olguları örtüştürmesi bağlamında çok ilginç gelmişti bana. İşin ilginç yanı; 1933-1934, 1942-1950, 1950-1958 yıllarında Çorum Belediye Başkanlığını üstlenen ve Başkanlığa gelir gelmez ilk iş olarak şehir planı yaptırmak olan; kararlı duruşuyla; Şehitler Abidesi’den Saat kulesine doğru giden yolu açan, Piri Baba ve Bahabey çamlığını yaşama geçiren Baha Çorbacıoğlu bilgisidir..
Bir başka yaşanmışlığıma yer vermek istiyorum: 01 Eylül 2003’te Trabzon Gürcü başkonsolosu Giorgi Cancğava; akrabam Natık Canca’ya faksladığı bilgiyi bana da faksladı. Gelen faks; Gümüşhane (Canca) tarihiyle ilintili geçmişimizden söz ediyordu. Son paragrafına, imlasını bile değiştirmeksizin yer vermek istiyorum: “…Genellikle benim soyadım Cancğava, batı Gürcistanda yayılmıştır. Abhazya’da, Batum’da, ama en çok Samegrelo, Gürcistan’ın Lazistan’ında. Nesilden nesillere büyüklerimiz tarafından anlatılan rivayete göre biz Meheyya’danız. Meshetyya ise Gürcistanın güneyinde ve yukarıda bahsettiğimiz yöreleri de kapsamaktaydı. Gümüşhane, İspir, Artvin, Ardahan… Tarih zaten enteresandır ve kim bilir ki belki, dedelerimiz akrabaydı?..”
Burada ince bir nokta beliriyor. Cancğava, Cancalarla akraba olduğunu söylüyor. Cancalar bizim öz akrabamız olduğuna göre; Batum’da kalan babamın dedesi Hurşit’in kardeşleriyle akrabalık olasılığını akla getiriyor… Bir diğer efsane sözlü belge de; Gürcistan Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Vladimer Çaçibaia’nin akraba olduğu söylencesi.
Ve, nice değerli büyüklerimizden Nazım Canca: “Tarihin nefesi insanın aldığı nefestir” Atatürk’ün 3 yıl korumalığında bulunmuş Nazım Canca amca; “Hayatım ve Hatıralarımda Atatürk” yapıtıyla, aldığı nefesi kitaplaştırmış ve tarihe soluk katmıştır.
Büyük önder Atatürk'ün, Rusça mütercimi, kütüphane memuru ve 1935-1938 yıllarında yakın koruması olmuş, Rusça’nın dışında İngilizce ve Fransızca bilen bir yeterli yetenekli insan..
Kitabı, sevgili çocukları; Natın Canca ve Namık Canca’ya imzalattım. Natık Canca; “Şevket Çorbacıoğlu’na; Nazım Canca’nın oğlu olarak gururluyum. Onunu adına a.Natık Canca. İmza.. 28 Nisan 2017”---Namık Canca; “Tanışmaktan mutluluk duyduğum Şevket Çorbacıoğlu’na en derin duygularımla. İmza. Tarih: 28 Nisan 2017”..Ben de mutlandım. Natık ağabeyi 1973’ten beri tanırım. İstihbarat Daire Başkanlığı ve Emniyet Müdürlükleri görevlerinde bulundu. Ayrıca Milli Judocu ve de Judo Federyasyon başkanlığı yaptı. Sevgili eşleri Nurdan Canca,Türkiye'nin ilk kadın emniyet müdürü (1953) Şerife Feriha Sanerk’in kızı. İşin ilginç yanı; ana-kız Türkiye’nin ilkini oluşturmaları. Nurdan hanımın, sevgili annesi Şerife hanımdan sonra 29 Ekim 1997’de Yalova’ya emniyet müdürü atanarak, Türkiye’nin ikinci kadın emniyet müdürü oldu. Nurdan hanım, Antalya İl Emniyet Müdürü olan kocası Natık Canca'nın yardımcısı olarak görev yapıyordu. Milli judocu ve judo hakemliğinde de bulundu.. Namık ağabey ile ilk kez karşılaştık. Sevencenliği sanatsı kişiliği ile bütünleşmiş, Natık ağabey gibi varsıl kimlik.
Nazım amcayı sevgili babam Nihat Çorbacıoğlu sayesinde tanıdım. Yıl 1973. Mühendislik eğitimi için Ankara’ye geleceğim. Babam; “Akrabamız Nazım Canca senin amcan., muhakkak uğra.” deyince, “Nasıl amcam, soyadı farklı?” şeklindeki soruma babamın verdiği yanıt, bana ilk kez Cancaları tanıttı. Dahası, soyumun kapısı ilk kez burada aralanmıştı.. Nazım amcayı tanıdım, elini öptüm ve özellikle uyarı bütünündeki öğütlerini aldım…
Natık Canca, Namık Canca, Cemile Canca Ön ve Burçin Canca Bilgihan’ın, “Babamız ve Hatıraları” başlığının altın şunları yazmışlar. “Nazım Canca, Askerlik görevini Ulu Önder Atatürk’ün huzurunda Çankaya Köşkü’nde yapmış. Akerliğinin bitimine yakın O’nun izniyle Emniyet Teşkilatı’na müracaat etmiş ve polis olarak Ata’sının Rusya mütercimi, kütüphane memuru ve yakın koruması olarak 10 Kasım 1938’e dek hizmete devam etmiş.. Nazım Canca, Emniyet Teşkilatı’nın 6 sicil numaralı polisi olarak Atatürk’ten sonra İsmet İnönü ve Celal Bayar’ın da korumalığını sürdürmüş ve polis başmüfettişi olarak emekli olmuş.. Ülkemizin Judu Federyasyonu’nun kurucusu asbaknlığında bulunmuş. Bunun yanı sıra tekvando ve karate federasyonlarının da kurulmasına katkıda bulunarak Polis Akademisi öğrencileriyle Türk Gençliği’ne sayısız sporcu kazandırmıştır.. Nazım Canca, Atatürkten sonra İsmet Paşa ve Celal Bayar anılarını da yazmayı planlamış, fakat; İzmir’de yapılan bir tekvando karşılaşmasının onur konuğu olarak bulunduğu sırada 30 Kasım 1981’de yitirdik…”
Kitabın değerini net bir şekilde anlatan, Galatasaray Üniversitesi “Atatürk Araştırma Merkezi Müdürü” Prof. Dr. Ridvan Akın’n ifadeleri, Nazım amcanın güçlü ve yeteneklı kimliğini de ortaya koymaktadır:
[[ Nazım Canca, askerlik hizmeti sırasında Çankay’ya köşkü’nde görevlendirilmiş, bin bir macera yaşamış, Karadenizl bir gençtir. Muhafız alayı’ndan seçilerek Çankaya’ya gönderilmiş g bir hizmet eridir başlangıçta. Seçilmesinin özel bir nedeni vardır. Bu er, Rusça, İngilizce ve Fransızca bilmektedir… Canca’nın Çankaya’da Atatürk’ün huzuruna çıkıncaya kadar hayatını tam bir macera olarak nitelendirmek herhâlde en doğru tanımlama olacaktır.. O yıllarda Büyük Atatürk, Türk dil ve tarih tezi ile meşguldür. Türk Dil ve Tarih Kurumlarını kurmuş, kongreler tertip etmiş, yabancı konuklar çağırmış, tebliğleri dinlemiş, yurt dışından kitapalar getirtmiş, bunları okumuş ve okumaktadır... Atatürk, Canca’nın Çankaya’ya çağrıldığı sırada Rus Pekarskiy’nin yazdığı kitapları incelemektedir..Türkiye’ye Azerbaycan’dan göçmüş olan Genceli Türk tarihi profesörü Ahmet Caferoğlu ile çalışmaktadır, Atatürk. Caferoğlu’nun gözetiminde Atatürk tarafından sınava çekilen Canca; o yaşa kadar geçirdiği maceralar, bildiği diller, mertliği ve yetenenekleri ile kısa sürede Atatürk’ün takdir ve sevgisini kazanır.. Atatürk’ün kız kardeşi Makbule hanım ve eşinin usul, erkân ve adap eğitimİ Atatürk tarafından, bu Avrupa görmüş Karadeniz delikanlısına havale edilir. Bu nedenle Makbule hanımla çatıştığı da olur…. Bütün bu özellikleri, Canca’ya, Atatürk’ün hayatının son üç yılında son derece yakın olma imkânı sağlayacaktır.. Atatürk’ün huzurunda, Londra’da öğrendiği Judo sayesinde Muhafız alayının nam salmış pehlivanlarının hepsini yere sermesi herkesi hayretler içinde bırakacaktır.. Salih Bozok’la, hatta istemiye istemiye Atatürk ile güreşir, İsmat Paşa’ya da yüzme dersi verir.. Ülkü’ye Ata’nın talimatiyla Vals ve ‘Kuzey Kafkas kökenli Laz olan Canca’ Lezginka danslarını öğretir. İstanbul Park Otel’de Ülkü ile yaptıkları Mavi Tuna Valsi unutulmaz.. Sürekli Ata’nın yanındadır. Hattâ bazı yabancı konuklar buyakınlık nedeniyle O’nu bakan bile zannedeler(Gerçekten böylesi bir entelektüelin salt polis başmüfettişi olarak emekli olması düşündürücü ve de talihsizlik)…]]
Tüm ailenin kendi boyutlarındaki söylence içerikli öyküleri doyurucu gelmiyor insana. Örneğin, bir kısım ailenin Osmanlı’nın Asimilasyon politikaları, yani bir nevi baskı yoluyla uluslaştırma sürecinde, Sidere’ye yerleştirildikleri, fakat kendilerinin asimile olduğu savlanır. Gurculişileri, gürcü sözcüğünü çağrıştırdığı için Gürcü kökenli olduklarını düşünmüştüm. Yaklaştım da, çünkü kavimler göçü sonrası Kafkasya’dan sahile inen bir grup olduğunu söylüyor sevgili Gurculişi Muzaffer Özbay…
En ilginç olanı; Arhavi’de soyadı Ceneviz olan aileler. Örneğin eski adı Potocur olan Dülgerli halkının bir kısmı Ceneviz soyadını taşıyor. Peki buna ne diyeceğiz? Bu aileler bu soyadı niçin almış olabilirler. Belli ki, Cenevizliler buralara dek gelmişler; kimbilir yerleşik düzene de geçmişler(27 Haziran 2012’de eklendi).
Soyumuz ve boyumuz ana coğrafyasındaki yerleşim birimlerindeki değişiklikler ve de Arhavi özelinde eski yeni soyadları:
İşte adları değiştirilen Artvin,Rize İlçe ve köyleri: Arhavi (Arkab-Arkabi-Arkava): Baxta(Kireçli)—Başköy(Başköy) veya; Eladixa, Mustaka, 3alenopa3karmele---Durmati(Ulaş) veya Armoni---Kamparna(Dikyamaç) ve mahalleleri; Zeni(Lazca düz arazi demek), 3karmele( 3kar; su, mele: karşı= suyun karşısı..Akıncılar), Kvadesmindi, Kvamurgi(Kva; taş, Murgi; yuvarlak= Yuvarlak taş),3karini, İsieti, Nopandreni, Ankona, Gemrakani, Tuntuşona, Maxi,Praki, Jinokoe, 3aşona, Kamileturiğali, Nişağüle, Pezurgi, 3kakutuli, Opurmole, Exrema,Kikin3aşrakani, Çkeşiğali(Kçe; beyaz, Ğali; der=Beyaz dere), Hekalempici---Koptone(Gürgencik) ve mahalle ile mevki adları; Bogina, Kağaçluği, Meaçveri, Plaki, Poğari, Kvakun3uli, Şkapaci, 3inekgeçkaperi, Çuburepuna(Çubur; kestane,= Kestanelik), Şkapacuriğali---Sidere veya Cibağati(Derecik) ve mahaleleri ile mevkileri; Did(Büyük)sider, 3ut(küçük)sider, Çağalit, Bor3ina ve3kartoli( Su gözü)---Suxuleti(Küçük köy) ve mahaleleri; Ku3ubeti, Gulavati, Çuçuxet ve Kodi---Çarmati(Cumhuriyet Mahallesi)----Kapistona(Kapisre: Kalle Mahallesi)—Musazade(Merkez mahallesi)—Payante(Hacılar mahallesi)---Gidreva veya Gogva(Dereüstü)---Gyaznoyona(Güneşli) ve mahalleleri;Takamandeni, Exrema, Noncexeli,Opurmole, Borgali, Kikin3aşrakani, Mçeşiğali, Kvagamardeyi, Kvakun3uli--- Kordeliti(Konaklı) ve mahalleleri: Kadoğlidaği, Takoziştoba(Toba; göl=Takoz’un gölü) ve Ceğani---Kutuniti ve Mahaleleri; Jilen(yukarı)kutunit(Tepeyurt)
3alen(aşağı)kutuniti(Şenköy)---Lome(Yolgeçen)---Napşiti(Şahinler) ve mahaleleri; Jilennapşiti (Yukarı Şahinler), Gencironi(Yatmalık), Xçingelağüreri(Yaşlı kadının öldüğü yer), Aponğala, Kikivati ve 3alennapşiti (A şaği Şahinler)---Nobağleni(Yıldızlı)--- Yakoviti(Kavak) ve mahaleleri; Lancğona, Tükmene ve Agara---Ortaköyi(Ortacalar)---Otalaxe(Sırtoba)---Papilati(Arılı)---Potocuri ve mahaleleri; Jilen(Yukarı)potocuri(Soğucak), 3alen(Aşağı)potocuri(Dulgerli)---Jilen(Yukarı)kapisre(Güngören)---Sumğali(Üç ürmak. Sum; 3, Ğali; dere) ve mahaleleri; Metiberi, Kvaxerxi(Kva; taş, Xerxi; Testere= Taş testere)---Sumepeti( Sum; 3, epeti, ler= Üçler)---Parexi(Boyuncuk)---Çukavlati(Kestanealan) ---Pilargeti(Ulukent veya Balıklı) ve mahaleleri ile mevkileri; Bardi, Bağva, Emeniati, Lukumxalina, Jin(Yukarı)pilargeti, Bardiduzi, Bağuditi(Aslında Siderenin bi mahallesi veya mevkii), Bor3i, Gampu, Gur3uşona(Gürcü tarlası, Ona=Tarla), Dadişona(Halanın tarlası), Ezizişona(Aziz’in tarlası), Elimeşduzi(Helimenin düzlüğü), İlyasişona(İlyas’ın tarlası), İnçürna, İsina, İşonona(İlerideki tarla), Kamparnaşpici, Kayabaşi, Kinyazişona(Kinyaz’ın tarlası), Kouluği, Kotilişona(Kotilin tarlası), Koparmaliş(Koparmalın yeri), Livanzeni(Zeni; düz arazi), Mağara, Meyakapinonı(Atlamalık), Metiberi, Mokteri(Devrilmiş), Noxoceni, Oine, Omatxore, Omjore(Güneşlik), Omurğali, Opurmole, Oflişdüzi(Oflunun düzlüğü), Pantaşona(Panta’nın tarlası), Saparişona(Sapari’nin tarlası), Topişona(Topi’nin tarlası..İş burada nin takısıdır), Uçadaği(Siyah dağ. Uça: siyah), Kelalişona(Kel Ali’nin tarlası), Kvanusa(Kva; taş, Nusa; gelin= Taşgelin), Kçingelağureri(Yaşlı kadının öldüğü yer), Gvarği, Guşobğe(Dağılmış), Çebinaşi(Çebi’nin), 3kartoli( Su gözü), Xanumişduzi(Hanımın düzlüğü), Xacalişona, Caşona(Ca; ağaç, ona tarla= ağaçtarlası), Fitozişona(Fitoz’un tarlası), Karmateğali(Karmate; değirmen, Ğali: dere= Değirmendere) Bor3ina, Nezepuna( Cevizlik)..
Xopa(Hopa): Amçişe(Kuledibi) ve diğer mahaleler; Dimitali, Nozoğameni---Bucağı(Termik mahallesi) ve diğer mahaleler; Gelektoni(Dönüş yeri), Petroğali, Genaxvale, Zenişi, Mapa3kari, Giaurmezare, Nositane, Neferpuna, Kiriçveri, Kikivati, Loriginze, Oçotura---Şkaxopa(Orta Hopa Mahallesi) ve diğer mahaleler, Çitağali, Zuğapicişzeni, Çurçağali, Tolokro---Sundura(Sundura mahallesi) ve diğer mahaleler; Nadirati, Kilise, Budiati, Dimititi, Xopa3kari---Mşke(Cumhuriyet Mahallesi) ve diğer mahaleleri; Rakanokvaçxe, Nonçona, Paxurati, Dim3xa, Nokandale, Binexepuna, Meçurça, Nobağule, 3alenidixa, Jilendixa, Viya, 3kageni, Batuği, Didigona, Çitagona, Noxurmeni, Mskibuğali, Abano, Mşkecenişzeni, Kvamurgi, Didiruba, Çitaruba, Pa3xaiçai, 3xemuriiruba, Seçevati, Nobrinconi, Xelimefendişzeni, Doguronişemti---Azlağa veya Abuisla(Esenkiyi) ve mahaleleri; İsina, Kazoni, Paçati, Karavati, Xaldağa, Caxçe, Dologala, Qomurzeni, Meçağali, Papati, Melenigona, Mskibuğali, Gubi, Çkalurişdixa, Oxvame, İsiyati, Xeşegza, Papilati, Noğa, Montra3eri, Jilengola, 3alengola, Kalendere, Okepe, Mtutikva(Mtuti, Ayı, Kva; Taş= Ayıtaşı), Kopmişi, Bozlobiya, M3ipurzeni, Burbuşoxvame, Zenoba, Kokogza, Nostoni, Nobagene, Nomoxeli, Dobirance, Sotira, Kvamçire, Plakişti---Ançoroxi(Pınarlı) ve mahaleleri; 3kargina, Gvarcı---Ardala(Eşmekaya) ve mahaleleri; Zendidi---Buçe(Güvercinli) ve mahaleleri;Gargadina, Dobradidi, Kulavati, Barade, Dobra3ina, İnixi, Koru, Nobağule, Otoroce, Xçingelağüreri---Zalon(Koyuncular)---Jurpici(Yoldere)---Karaosmanie(Karaosmaniye)---Kise(Sugören) ve mahaleleri; Zennati, Naşeni, Papilati, Caboiti, İsina, 3xueti---Limani(Limanköy) ve mahaleleri; M3koşsirti, Badigona, Xocaşgona, Gaçaşkona, Dingişzen, Kvamajura(Majura; başka, Kva; taş=Başkataş), Kvamurgi(Kva; taş, murgi, yuvarlak= Yuvarlaktaş), Karalişzeni, Karağaçişzeni, Loboda, Muraşzeni, Sinakati, Çitazeni, Xçeşona, Papa3kari, Kamparona, Kuçvati, Moçveri, Jilengele, Limangele, Maniaketi, Nobagene, Kutanaşocağı, Efkarişrakani, Rakanişopule, 3xenişkapula---Maiskiopute(Dereiçi) ve mahaleleri; İlaati, Kakalepuna, Kitrati, Magarona, Mele, Mollaoğlişçereme, Nobinceni, Yamağişçereme, Oisire, Omkire, Papuloğlişçereme, Uçaşepuna, Poteliti, Gupunoğlişocaği, Çxona, 3apaşçereme, Çerkesişopule, Xalbaşopule, Xacmeduli---Makriali veya Noğedi(Kemalpaşa) ve Mahaleleri; Ağapeşopute( Oput: Mahalle Ağaların mahallesi..Sonbaylar mahallesi), Çitanoğedi(Koha mahallesi), Xakbaşi(Kibaroğlu mahallesi), Çançxara, Makrial3kari, Quliganisi, Soveli(Selimiye) Potra3kari, Uşkürepuna(Elmalık), Poteliti, Kvalaxeri, Ginkiti, Çeboğlişgona, Xçeşona---Mxigi(Başköy) ve mahaleleri; Merkuleti, Nokaraveni, Pepenati, Noşkerçveri, Koxara, Ayano, Bati, Neferepuna, Ğecepuna(Ğec: Domuz= Domuzluk), Nobagene, Kvamurgi(Yuvarlak taş), Mskibuğali, Şkasoti, Ondğulapu, Varangiti, Burta, Burtaşğali, Mtutikvata, Poru, Poruşğali, Palmaşkuçxe---Osmanie(Osmaniye)---Pançoli(Yeşilköy) ve mahaleleri;Balaxina, Zenimele(Zeni: düzlük, mele;karşı=karşı düzlük), Kotili, Nobağule, Obicana, Opurmole, Patiştoba, Tabo, Taçkuri, Çexçina, Dimitali, Kvadidi(Kva: taş, didi: büyük=Büyüktaş),, Opumuğali, Kvamostomeri, Zelikalani, Nosuğeni, Bağade, Oktisarı(Okti: uokuş= Sarıyokuş), Zelena, Metibci, Golaktoni(Dönemeç), Mşkena, Mşkelepuna(Mşke; kumar ağacı= Kumarağaçlık)---Peroniti(Çamlıköy) ve mahaleleri; Notağane, Melenperonti, Kutunati, Miyaneti, Bangleti, Buyukleti, Nocağeni, M3keri(Kumar ağacı), Xusukani, İsina, Abano, Ğaldidi(Ğal; dere, didi; büyük= Büyükdere),, Cixa, Gediğişi, Gargadina, Mskibuğali, Nezepuna, Kvam3iti, Dişkua---Moleni Sarp(Mole; bu taraf= Bu taraftaki Sarp) ve mahaleleri; Kvaçaçi, Qonaguru, Konaği, Gülbaxçe, Papati, Ruba, Kolombuli, Neziştude(Nezi: ceviz, tudi; dibi= Cevizdibi), Papulişigona(Papu: dede, ona; tarla= Dedenin tarlası), M3xulişgona, Kiliçocaği, Kvalepuna(Taşlık), Xurmaşgona, Oçinaxuşopule, Xincipeteri, Eksavati, Keremitxana, Cgirola, Rokepuna, 3amangana, Golaskiocağı, Bogina, Nomskibeni, Arabişgona, Nopa3xeni, Çaişpici, Atoinaği, Rakani, Oxvame, Ğaldidi, M3xulepuna, Ğarva, Geçva, Qomurzeni, Oçinaxuşopule, Didimegza, Çitamegza, Qomurgona---Sumcuma(Sum; üç, Cuma; kardeş=Üçkardeş) ve mahaleleri; Demiroğlişgona, Orçalişgona, Kvanoğamisa, Çivilişgona, Cgirola---Koprici(Köprücü) ve mahaleleri, Armutduzi, Esentepe, Xalbaşi(Xal; dere= Derebaşı), Xemşillikoyi, Baniki, Ba3xana, Gubi, İnçkale, Kazarma, Mağara, Çaneti, Xacooğlişdaği, Cefuka---Şana(Kayaköy)---Çauşli(Çavuşlu), 3karişti(Subaşı) ve mahaleleri, Kuşanasti, Sauzurgi---Çançaxuna(Lazca “Çamurlu” demek)--- Xemşilluği(Kazimiye), Xendeki(Hendek)---Xigoba(Başoba)..
Borçxa(Borçka): Jurxinci(Jur: iki, Xinci; köprü= Çifteköprü) ve Mahaleleri; Gurşati, Omjore, Xoxara, Civati--- Saxandro(Fındıklı) ve köy ve de mahaleleri; Başkoyi, Taginze, Çarmakiti---Çxalazeni(Düzköy) ve mahaleleri; Vardvaniti, Tapla, Txoriti, Kontiati, Yastaroni, Tamaxeni, Çirati, Çati, Çaniti, Çarmati, Amalani, Ayaono, Bogati, Boroxmeti, Gorgodi, Dobiradidi, Tutunluği, Txiruna(Tğiruna okunur. Txi; fındık= Fındıklı), Rakanı, Saliskuri, Taşgemi, Kvam3kili, Çirdila, 3kartoli(Çkartoli okunur. 3kar; su= Sugözü), Çinkağali, Çkonıma, Xamikovanluği(Ğhamikovanluği okunur. Xami; bıçak=Bıçaklıkovanlık) , Cgirazeni---Xandızi(Demiciler) ve mahaleleri; Dakvarğali(Küçükköy), Vaneti, Kostaneti(Kestanelik), Lepati, Makreti(Topçular), Mirvati, Ovru, Pançuratı(Pancarlı), Sulaniti, Tronopute, Piçxeti, Putkarati, Mamanati(Elmalık), Bakana, Bağupici, Gelvoxunale, Kalva, Moğveni, Oxormele, Ğaldidi, Ğarğoma…
Vi3e (Fındıklı): Abunoğa veya Abusufla(Aksu Mah) ve diğer mekanlar; Elakre, Vakeli Mekavrati, Oçurçale, Perpu, Kuba---Gesiya(Tatlısu Mah)--- Vi3enoğa(Merkez Mah)---Toro3i(Türkçesi Güvercin.Liman Mah.)---Paçva veya Kalo(Yeni Mahalle)---Kurtume(Ilıca mahallesi)---Ğavra(Hurriyet Mah..) ve diğer yerler; Atmacapeşavla, Aleskiri, Budiva, Serbasanepeşavla, Tairoğlişavla, Çepinapeşavla, Kenke, Neomeni, 3karğali, Abugza, Avlaşgomtumani, Bazuğişavla, Gergavati, Koru, Meaxvaloni, M3kopuna, Nermanati, Nokepreni, Nolivadeni, Nonçxomeni, Nostameni, Noğali, Omerişavla, Oxorişgomtumani, Jilenlivadi, 3alenlivadi, 3kartiğali, Çala---Mekiskiri(Sahil mah.)---Abuuyla(Çağlayan) ve mahaleleri; Balabani, Lavaşa, Nane, Ortaköyi, Pai, Kvaşxinci( Kva; taş, Xinci; köprü= Taş köprü), Açxozli, Axvani, Gürcizeni, Lağubi, Mağluti, Sağlari, Simaoni, Taşçimağara, Pandi3kari, Pe3an3ori, Kokro, Xamzazeni, Cehernemğali, Cumeniki, Fidanluği, Asisai, Gegza, Golagza, Tunya, İsina, Korulüği, Montra3eri, Nedikeni, Puksi, Kakaskuri, Kvkçe, Ğalişka, Ğaluça, Ğecidolok3aperi(Ğecidolokçaperi: Ğeci; domuz, dolokça; çürümüş=Domuzçürümüşü), 3oğori(Türkçesi köpek), 3o3oloni---Gurupiti(Yeniköy) ve mahaleleri; 3alengurupiti, Jilengurupiti, 3alenxemşilati, Jilenxemşilati, Borgali, Gargadona, Gebironi, Doxmeli, Duduskuri, Dvanişona, Zurgi, İsina, Kirki, Lukumxalona, Luxexeri, Nezepuna( Nez; Fındıklı ağzında Ceviz, Arhavi ağzında ceviz ise Ne3 demek. Nezepuna’nın Türkçesi; cevizlik), Nobağule, Nokalive, Nolivade, Nomkyapule, Nosikale(Türkçesi; akıl kalesi), Nopateni, Nokumeni, Nokurdeni, Noçağane, Ntra3eri, Okinçe, Omeritente, Ömeriş3kari(Türkçesi, Ömer’in suyu), Omjore, Omjoreşkudeli(Omjore, güneş, Kudeli; kuyruk= Güneşin kuyruğu), Onçxore, Porpoli, Tobalonduni, Kvançoreri, Şakuçxe, 3karti, 3karoşumoni, Çorçona, Cinarezurgi---Muğu(Sulak) ve mahaleleri; Danzona, Zadixa, Karbağu(Şentepe), Metaskuri, Okura, Senozli, Geçxanponi, Zeni, Tesmeşe, Tikme, İdra, İsina, Meşeduzi, Nezona, Oğlikoni, Skalağali, Skibazeni, Tobalaxti, Kvakçe, Şkivazeni, 3karmele, Calepuna, Caşobğe---Mo3xora(Kıyıcık) ve mahallesi; Kontive---Sumla(Sümer) ve mahaleleri; Kutuniti [[Dikkatımı çeken olgu; köy ve mahalle isimlerinin hemen-hemen her yerleşim bölgelerinde olması. Yani; Kutuniti, Arhavi’de ve diğer ilçelerde olması gibi. Belli ki ortak isimler, benzer yerler/coğrafya nedeniyle kullanılıyor büyük olasılıkla ve bir anlamı var..]], Nomaraki, Yaiçi, Sermeni, Sumlanoğa, Kvaxule, Ğoncoti, Xazara, Backağali, Selimi, Tobaşduzi---Rakanika(Tepecik) ve mahaleleri; Peteskiri, Zebeliti, Koloci, Nomandreni, Çaçxuri---Trevendi(Derbent) ve mahaleler; 3alentrevendi, Jilentrevendi, Bindva, Napeti, Armoini, Delaxmetişavla, Gemçvati, Tudenstasi, Turkiştudele, Kurtuğali, Nolobeni, Okti(Türkçesi, yokuş), Suconduzi, 3alenğali, 3karigza, 3karkukuma(3kar; su, kukuma, güğüm=Güğümsu), 3karmele(Mele; karşı=Karşı su)---Pi3xalasufla(Arılı) ve mahaleleri; Aile, Bulako, Turnaşavla(Avla; avlu=Turnanın avlusu. Arhavililer de Avlu der), Kadişavla(Kadi’nin avlusu),, Cameşavla(Cami avlusu), Kuruşavla, Mzaine, Pazine, Açiğona, Bulizeni, Gargadi, Gelaxunoni, Ddalavla, Di3xona, Turnazeni(Zeni, düzlük= Turna düzlüğü), Kikinaşona, Kara3adixa, Kvarbağı, Limxanapuna(Limğana= Eğreltiotluğu. Limxana; eğrelti otu), Melekteri, Merzeduzi, Montre3i,Nezona, Nobağene, Nomkyapulae, Nosiruba, Nopateni, Noxakene, Yobiduzi, Oine, Ombrepeti, Omjore, Ontkolope(Türkçesi; ateşedilen, yani tabanca),,Oxvame(Ohvame=Yakarma), Papuzeni, Jilenmelikteri, Skanderğali, Tepe, Ustaxmetişlivadi, Kaklapi, Kvalona, Kvarbe, Ğesti, 3a3kuneri, Xacalişona, Cagvari---Pi3xalaulya(Gürsu) ve mahaleleri; Başkoyi, Kancakoyi, 3akodoni, Bayramişavla, Terzoğlişavla, Ludapeşavla, Paşaşavla, Kurdişavla, Çevatişavla, Bo3ona, Gerdosume, Geçiti, Goloskuri, Kakele, Karadağ, Kvamandixa, Mamamndixa, Montre3i, Nobağule, Nonzğameni, Nora, Notoroce, Oine, Omoxale, Omjore, Sa3axi, Pinarona, Kvanaçini, Kvataxeri, Ğonoba, Çaluğuzeni, Çurnağali, 3karmele, Xacoğlişona, Çinkamağara--- Ğayna(Ihlamurlu) ve mahaleleri; Zenimoşi, Kalkanli, Kokvaskuri, Mandremosi(Yemişli), Okura---Çukuliti veya Abuxemşini(Aslandere); ve mahaleleri; Meurzena, Oçamreti, Şirğori---3ati(Saat) ve mahaleleri; Toxumı(Tohumlu), Nezifişavla, Odabaşişavla, Çelenggişavla, Baki, Beyazali, Golagza, Dagzeni, Dolozeni,Zeni, Temeliş, İbikişduzi, İnçerepuna, İsina, Kabilişona, Kumuşi, Omçananiki, Ruba, Traşi, Kereçxana, Koseşona, Şenluği---3upe(Beydere)---Çanapeti(Meyvalı) ve mahalleleri;Tolimçxvana, Karalikoyi, Kibarişavla, Çxanlikoyi, Xemşelati, Korxona, Mandreçveri, M3xulizeni, Mğesti, Çarçağani, 3xembrona---Çurçava(Çınarlı) ve mahaleleri; Andravati(Gökçetaş), Kilava(Kilittepe), Savaskiri(Kirazlı), Nomprana, Çenneti, Xokovati, Altunoğlişavla, Berbatoğlişavla, Geduğişavla, Duli3aşavla, Zorlişavla, Tudenavla, Tuiloğlişavla, Kotiloğlişavla, Kulekoğlişavla, Mununişavla, Selimoğlişavla, Osmanoğlişavla, Jinavla, Rizinalişavla, Selimğlişavla, Pupooğlişavla, Çamangavla, Xachusenişavla, Fanoğlişavla, Amgavaneti, Anzğali, Beşkidi, Genazuki, Golaoba, Elakre, Zendidi, Zeni, Zurgi, Koloci, Koru, Memetelişi, Nezmakvala, Nezona, Nolangvane, Nomoxeli, Nosuleni, Noğeceni, Oine, Omjore, Oxortutoneri, Paçandixa, Selamsona, Kvataxeri, Kereçxana, Ğaldidi, Çimçiopuna, 3kartiğali, Çubrona, Xolonidi, Famkude, Xara(Hara), Kozmağa, Demirişavla, Kadepeşavla, Kavazoğlişavla,, Karalepeşavla, Memişişavla, Yobişişavla, Rukeşavla, Kitapçepeşavla, Koroğlişavla,, Xocoğlepeşavla, Camekala, Galaskendi, Gençeri, Doxvaminoni , Duçkaşa, İsina, Mtutişobğe, M3kadona, Omoxale, Omjore, Tama, Karmateğali, 3karomani, 3karoşumoni---Xemşilati(Yaylacılar) ve Mahaleleri; Badurin, Goloskur, Duxan, Mesazlar, Omuxale, Taçiman, Koka3or.
Artaşani(Ardeşen):
Metisti(Barış mah.) ve diğer mahaleler; Apaçi, Karacaavla, Micgure, Mşkeeropunaruba, Çororuba---Noğa(Merkez mah.)---Okordule(Yayla mah.) ve diğer mahaleleri; Avlalivadi, Bakoğliosmanona, Devrişona, Tuden3ari, İsina, Kamaşani, Kasavati, Kula, Kurtiavla, Memeona, Meşeluği, 3alenona, Micgure, Nolivade, Tobasti, Turçiona, Pa3xape, Portokalluği, Şümelevati, Çeşona, 3aribaşxuri, Cakşişona, Cinilivadi---Siati(Baş mah.)---Kvançareri(Elmalık) ve mahalleleri; Badalaavla, Terziavla---Çiçivati(Şentepe)---Cibistasi(Yeni Mah.) ve diğer mahaleleri; Bainaavla, Tainaavla, Kulikançona, Xomopina---Furtona(Düz Mah.) ve diğer mahaleleri; Roşi, Cesvaraponi---Ağvani(Seslikaya) ve mahalleleri; Avaçiavla(Çavuşoğlu Mah.), Alikiavla(Baş Mah.), Banikiavla(Şeremet Mah.), Eviteti(Der Mah.), Tudeniavla(Dede Mah.) Kantevastasi(Şenyamaç), Moraliavla(Yavuz), Osvaraponi,Cenuku(Türbe Mah.), Zurgi, Txirona, Meşkamxuri, Mtauru, Nonçereni, Noğeceni, Skindona, Tafaavla, Pertekala, Kvamçita, Kvatavli, Kvaşuba, 3arikala, 3arinçxuru, Xendeği, Celazeni, Ceğoburi, Cixali, Caurimekapinoni, Baçi, Maxatoba, Cexuntoba, Letona, M3upona, N3umonişkala, Tobaşkala, Çaçaona, Cennemina, Balagina, Xocibadi, Xincituda, Rakanimele, Xomuyiniavla, Dutxuriruba, Dutxurizena, Letamçitona(Leta; toprak, Mçito; kırmızı= Kırmızı toprak), Kvamçudi, Kvaokoşkoreri, Buna, Kvaoron3inoni, Karmateruba, Ziyaavla, Cenukuavla, Xaciruba, Çorğuni, Mekaçoniruba, Kulaberiavla, Tubbeavla, Çerona, Nobağule, 3ariçxuri, Veloğliavla, Çoroğliavla, Sutliğliavla, Yegenoğliavla, Muftoğliavla, Tersiavla, Xaciavla, Kurdoğliavla, Çavuşoğliavla, Ceçxasanoğliavla---Ağeni(Beyazkaya)---Bakva(Yamaçdere) ve mahaleleri; Papaineti, Rakani, Ğumencavavla, Çimbriavla, Çirağiavla, Xasaniavla, Cancaavla(Canca avlusu..Cancalar Fındıklı’da da var..), Cevreriavla, Apaçi, Kaveşkala, Molozeni, Tobalayla, Çaluğuzeni, Furtonaabca, Kvani3aruba---Dutxe(Tunca) ve mahalleleri; Zendi do Çirina(Ortaada), Nobağule(Konak), Perteti do Çurdoğliavla(Düz mahalle), Taxori, Xalikana(Şenyuva), Xokovati(Esentepe), Celaiskuri(Kirazlıkl), İsina, Kantivati, Livadikudeli,, Omcorerakanı(Omcore; yatak, rakani; tepe= Yataktepe), Onamosi, Oşkenanionamosi, Oca, Poğona, Rubameleniona, Çerkinizeni, 3arikçe(3ari: su, Kçe; beyaz= Beyazsu), Fetaavla, İprikçeşi, Çarxirakani, Çumayida, Depanirakanı, Gogtoni, Galatikona, İntori, Kvayti, Lardivati, Mandreruba, Mğesiti, Movri, Mulona, Muxudoni, Nançeri, Neknari, Nokotule, Nolivade, Txirona, Omçapule, Omjabule, Rakanimele [[ (Karşıtepe. Mele; karşı, Rakani; tepe..İsimler çok hoş geliyor kulağa. İşte Lazca’nin güzelliği ve ne denli zengin bir fonetik diller grubunda olduğunu gösterir. Ayrıca dünyada fiil çekimi en fazla olan tek dil. Örneğin;çiktim sözcüğü olan “ Epti “ sözcüğü; Epti,Gepti, mepti, eşapti, eşaxti, eşülün, geşülün, meşülün, moşülün,..Siz Lazca biliyorsanız alın size egzersiz için fiil çekimini çoğaltma seansi..]], Sidere(Benin Arhavi’deki köyüm Fındıklı’da da var. Dediğim gibi, coğrafi konum nedeniyle benzer isimler konulabildiğinin kanıtı), Şaşkeni, Şoraxi, Terteti, Zirzeni---Zenimosi(Yurtsever), Timisvati(Köprüköy) ve mahalleleri; Mitati, Çerana, Betiçori, Xincipici, Bulizeni, Kukloma, Notena, Nolivade, Ğulivati, Çeranazeni, Biliona, Golamturi, Dididağı, Elapici, Vula, Livadikudeli,, Meoruba, Norigünze, Operidaği, Taskuri, Poğarina, Karmateruba, Kvam3eni( İlgin bir isim daha. Anlamışsınızdır, ilginç olanlara yer veriyorum. Bu sizcük de onlardan biri: Kva; taş, 3eni/ ‘çğeni’; at= Taşlıat), Kvam3uli, Şainikaya, 3alelivadi, Çaçauça, Xamilivadi, Xebağu, Celaboni, Celazeni, Celaxunoni(Arhavi ağzında Gelaxu, belli ki Fındıklı ağzında; Celaxu, yani oturmak. O halde; Celaxunon=Otormalık yer), Cilemona---Tolikçeti(Duygulu. Toli; göz, Kçe; beyaz= Beyazgözlü) ve mahalleleri; Aleksoğlepe, Francoğlepe, Abaşinaona, Vaskiliskuri, Vula, Zurgi, Ksiulaona, Kunuxiona, Kufezeni, Kinya, Nosikale(Nosi, akıl= Akılkalesi. Diğerleri gibi ne güzel isim değil mi? Bu isimde nükte var, mizah var, empati ve ironi var. İşte Lazca bu denli zengin bir dil), Çexuona, Cem3omilu, Fişnaona---Maxatoba ve mahaleleri; Gza3ale, Karacozona, Çibariavla, Cefilile---Mexeniti(Şenyurt) ve mahaleleri; Otobaşe, Yoviti, Molaçeveri, Okomçirada, Bağukuçxe, Nokukare, Toba3aperi, Kapula, Onzinapu, 3ariti, Nourzene, Nokakite, Mtuti3ameri, M3uruba,, Mçonona, Noçeproni, Onxxure, Mekiskiri, Kurişepxe, Likudi, Kurişobğe, Baçizurgi, Kvalaxeri, Oxvamurakani---Mutafi(Gündoğan) ve mahaleleri; Berxa, Veisiavla, Kaniavla, Karomanoğliavla, Kuleciavla, Selimoğliavla, Çeliğiavla, Cencanoğliavla, Arapina, Bakamandre, Baçi, Boyenzğemi, Godixa, Golagza, Dağiona(Lazca zaman-zaman Türkçede kullanilan sözcükleri kullanılarak sözcük türetmiş. Bu bence Lazca’nın örselenemesine neden bir duruş. Burada; Dağ Türkçe sözcük. Ona Lazca tarla demek; Dağiona= Dağ tarlası, türetmesi yapmışlar. Bu noktada büyük bir antrparantez açacağım [[ Lazca’da çok güzel isimler var: Pandu(Lazcada bir isim), Tantu(Lazcada bir isim), Şana (mutluluk tanrıçası, alyans), Tanura (Gün doğumu), Loya (tatlı), İrden (büyüyor), Tenda (Işığın kız kardeşi), Natina(Lazcada bir isim) Tutaste (Ay ışığı), Gubaz (bir Laz kral adı), Evro (sıcak rüzgar) Teona (ışıklı yer) Ate veya Arte(Tek ışık).. Nemise(Güzel), Parpali(Kelebek), Sumari(Son çocuk), Atiça(Ateş böceği), Tanur(Sabah yıldızı), Elcan(Yabancı), Germa(Dağ), Timya(Nadir, az bulunan), Pukuri(Çiçek), Tana(Parıldamak), Tena(Işık), Timya(Nadir, az bulunan), Paluri(Ateş parlaması), Taneri(Aydınlık), Jora(Güneş), Jova(Güneş), Peri(Renk), Lika(Lazcada bir isim), Didi(Büyük), Dido(Çok),
Dina lazcada bir isim Tutana(Küçük ay)..Lazlar’ın genetikleri farklı olduğu için dili ve kültürü de farklı demek olası,, Bunun nedeni elbet; genlerindeki baskın olgu olgunun; geçit vermeyen, ulaşılması çetin coğrafyası ve de iklimi, ille de kapkara hırçın ve de gizemli Karadeniz’i göstereceğiz. Bunlar ruh dokumuzu becerilerimizi ve zekámızı fazlasıyla biçimlendiriyor. Böylesi zorlu coğrafyada; parlak ve pratik zekáyla çabuk karar alma becerisine sahip değilsen yaşaman çok-çok zor. Bu bağlamda, zekasal ve fiziksel çevikliğe sahip değilsen neslini devam ettiremezsin. İşte bu Laz şimdi, dilini ve kültürünü de devam ettirmek istiyor, çünkü birileri yok etme sürecine sokmuş..Laz yanlış betimleniyor. Kesinlikle kemer burun yaygın değil, tıpkı Temel, Dursun, İdris ve Fadime adları gibi..Kesinlikle. fıkralara ve karikatürlere konu olan Lazlar değildir. Lazlar, uzun boylu, ince yapılı, kartal bakışlı, atak, açık tenli ve mavi yeşil gözlüdür, kadını ve erkeği, çünkü Kafkas halklarının belirgin fiziksel özelliklerini taşıyoruz. Doğrudur, Karadeniz’in tamamı Laz değil, fakat TÜM Karadeiz bölgesinde baskın ve etkin bir ırk olmalı ki, Karadeizli denince Laz akla geliyor. Özellikle Doğu Karadeniz yerli halkının kökenini Lazlarla ilişkilendirmek tarihsel bir hata olmaz. Bundandır ki; Doğu Karadeniz’in tarihi, Bizans ve Osmanlı dönemleriye harmanlaşmış Lazların tarihidir.… Lazca İngilizce, Fransızca gibi kendi başına bir dildir. Ne başka bir dilin lehçesi ne de birçok dilin karışımıdır. Dilbilimciler, Lazca’nın kökenini binlerce yıl geriye götürüyor. Alfabesi, sözlüğü, grameri, masalı, edebiyatı olan bir dil. Ama ne yazık ki, Lazca’nın apayrı bir dil olduğunu bilmeyen pek çok insan var Türkiye’de. Lazlar, ünlüleri değil, zamanla düzelttiği ünsüzleri söyleyemez.
Yani;Celdum, cittum, cezdum demez, Geldıım, Gittum, Gezduum der" . Lazların isimleri İslamiyet’e geçiş sonrası değiştirilmiş. Bir şekilde asimile edilmiş..Burada sıraladığım gibi yer isimleri genelde Lazca. Fakat bu isimleri Lazca’nın fonetiği farklı olduğundan, Türkçe alfabeyle yazmak problemli denerek kullanılmıyor, ama halk arasında yaygın.
gibi... Olağanüstü güzel isimler bunlar. Lazca’nın şu andaki durumu nedir? - Ne yazık ki, yok olma tehlikesi altında. Son yıllarda Laz anne babalar "Türkçesi bozulmasın, okul yaşamlarında, iş hayatlarında sıkıntı çekmesin" düşüncesiyle, çocuklarına anadillerini öğretmiyorlar. Bu Lazlar arasında gönüllü, sistemli ve yaygın bir tutum. Asimilasyonun içselleştirilmesi de diyebilirsiniz…Türkiye’de kaç kişi kaldı Lazca konuşabilen? - 500 bin kişi. Pazar, Ardeşen, Çamlıhemşin, Fındıklı, Arhavi, Hopa ve Borçka’da yaşayanlar. Sadece 5 ilçe. Bir de Marmara Bölgesi’nde yaşayan 93 Harbi muhacirleri var…Bir de Gürcistan’ın batısında yaşayan Hıristiyan Lazlar. Oradakilere Megrel deniliyor. Eğer anne babalar çocuklarına bu dili öğretmezse, birkaç nesil sonra dil ölümü kaçınılmaz olacak…Lazların en belirgin özellikleri neler? - Dik başlı, gururlu, pratik zekalı, yaratıcı ve çalışkandırlar. Yönetilmekten ve emir almaktan hoşlanmazlar…Peki kompleksli bir millet midir? - Tam tersine, hareketli, konuşkan, esprili ve çabuk düşünebilen hazırcevap insanlardır. Farklılığa çabuk adapte olurlar. Özgüvenleri yüksektir ve kendileriyle dalga geçerler...Bu yüzden mi, başkaları hakkında değil de, hep Lazlar hakkında fıkralar üretiliyor? - Bence öyle. Laz’a sormuşlar, "Laz olmasaydın ne olurdun?" diye. Düşünmüş, düşünmüş, "Vallahi, çok mahcup olurdum!" demiş... )]],Dove, Zumadi, Merzekudeli, Molaçveri, Nobağule, Nobaçeni, Nosveni, Nosine, Noprinzeni, On3arku, Gecekule, Çubrididi, 3angiloni, Çorçona, Tişi3ari, Noçambre, Plaçi, Sifadixa, Onçxure, Nokarmayeni, Binexona, Mçonona, Xarali, Bauruba, Pintovla, Pilacari, Patarati, Omcore, Çereçxana, Fadinalivadi, 3askuri, 3askurinaona, Mtutona, Konağivala, Mbulona, Xamzoğliavla, 3ikurina, Nukumxona, Flamuriona, Kva3i3ilona, Çarğuni, Xamiona, Kinçiona, Opab3u, Korzati, Ferxati, Pirigiavla, Beşketi, Tuzxana, Meradaği, Puksano, Nezigamaçveri, Txiriotaxu, 3iprona, Melenizeni, Molenizeni, Zilamacurci, Oxvame, Namazakva, Beçarona, Abaşona, Kasimoğlona---Noğoceni(Manganez)---Yanivati(Bayırcık) ve mahalleleri: Dobira, Tudeniavla, Ciniavla, Doxvamu, Tamlona, Tudenzeni, Txirona(Txi/tği; fındık, Ona; tarla=Fındık tarlası), Mşalina, Omrona, Rakanimele, Skinda, Çarğuni, Çubrona, Cinona…Omcore(Güney) ve mahalleleri: Amatipxeavla(Tepe mahallesi), Axmetepeavla, Karbapeavla(Düz mahalle), Korkotepeavla, Mşkerona(Mşker; kumar ağacı..Ona, hem arazi, hem arazi üzerindeki ev anlamında ortak kullanılıyor=Kumarlık mahallesi..), Şabanepeavla, Çukurepeavla, Xaciavla, Asutixa, Ba3aona, Bulikomati, Doniketi, İsina, Memişixasanona, Topona---Öce(Yeni yol)---Palivati(Sinan) ve mahaleleri; Bibi3aavla, Kadioğliavla, Nizamiavla, Selimiavla, Kağanaavla, Cileniavla, Abjapici, Alikizeni, Amedoğlana, Bocena, Korzati, 3aritoli---Salonçe(Armağan)---Sifati(Pirinçlik) ve mahalleleri; Zurxa, Koda, Mamala, Xaşimiavla---Pilergevati(Akkaya) ve mahalleleri; Kakaliavla, Karakurçiavla, Karapetiavla, Merzeavla, Mollakasimavla, Mcveriavla, Yusufoğliavla, Paripaavla, Şemlaavla, Xasaavla, Zayna, Timkule, Kavezeni, Liva3ari, Meleniavla, Noğeceni, Nombane, Oxvame, Sitori, Subaxçe, Tağanisirti, 3alekteri(3l/ğal; dere, ekteri; ters= Ters dere), Çuburdidaği, Cinlivadi---Ğere(Işıklı) ve mahalleleri; Bağukuçxe, Makvaligurı( Mkval; yumurta, Guri; yürek= Yumurtayüreği.Galiba sarısı denmek isteniyor)---Nopromule, Tatuona, Roi3ine, Alağaaval, Onzinapu, Gupi, Baçi, Nonçeroni, Kikiya, O3angiloni, Çaskuri, 3xenimeolapuri(3xen/çğen; At, Meolapuri, düşülen yer= Atın düştüğüyer),Kvasenduği, Kvanoğamisa, Gola, Zabaavla, Meyoçveri(Meyoça; beddua, veri yer= Beddua edilmiş yer), Mcakçoni, Lıka, Kasavati, Noprinzeni, 3aroşuma, Çeçxurona, 3arikapula,Axmeriavla, Seydoğliavla, Gunzenoğa, Nocağeni, Delavla, Mahaniavla, M3iriavla, Xan3aavla, Likıdiavla, Karmateavla, Tombi, Non3orale, Nokakite, Kvamurgi, Letamçita, Tolimçxona, Nourzena, Yapazona, Saatçindaği, Kvamangana, Kvamekaapinoni, 3aritoli, 3aribaçxuri, Xacametiavla, Yakubiavla, Kuçuğaliavla, Tantuavla, Axmeriavla, Seydoğliavla, Kakamaliavla, Pirpiloğliavla, Ömeroğliavla, Çeleşoğliavli, Yanuğiavla, Karaxasaniavla, Memişoğliavla, Mollamurtazaoğliavla, Konağiavla, Kalyonciavla, Memişinaavla, Çebiavla, Kasimoğliavla, Batumoğliavla, Kotoğliavla, Karoğli avla Xatoğliavla---Şanguli(Doğanay) ve mahalleleri; Andoğliavla, Ali3ona, Buna, Zanuni, İslamiavla, Memişoğliavla, M3xulixombula, Nomandreni,, Çibaroğliavla, Cameavla, Boşnaği3ari, Bulicetaxeri, Bunamandre, Gamantxoreri, Gamarakna, Zenginiruba, Zurgi, Tentarakani, Tudezeni, İni3ari, İsina, Nizali, Nokaraveni, Nopateni, Yobiona, Omcore, Skuroxombula, Uriaçe, Karmategolagza,, Kvataxeri, Grunkşiruba, Çarğuni, Çelti, Çilisa, Cinrakani---Zğeni ve mahalleleri; 3alenizğemi, Cilenizğemi---3alenizğemi(Aşağıdurak) ve mahalleleri; Muşkala, Çaxi(Kirazlı), Çirixinci, Cixali(Düz mahalle9, Binciciavla, Davitşavla, Kulaberiavla, Nizamiavla, Yağiciavla, Oftiavla, Sarabiavla, Xuttiavla,, Brakaavla,Langonepeavla, Unciavla, Çunguşiavla Çauşoğlepe, Civaavla, Bali3aavla, Demirtaşi avla, Mamutiavla, Mevludiavla, Cileniavla, Abjabici, Ağtezeni, Bainoğlizeni, Derengola, Dobira, Zizeni, Tabilimeşe, Tabiliruba, Topalicelagza, Tudenlivadi,, Tudenoşvaju, Txombona, İsiluği, İsina, Karalivadi, Lemşona, Letantxoru, Lorigunze, Melelivadi, Melenkale, Ngola, Nezmononi, Noberge, Ontolopu, Onşxure, Oran3inoni, Taprike, Turçimenogza, Kvamskubu, Kvam3uli(Kva; taş, M3uli/mçğuli; armut=Taş armudu), 3alengola, 3arikopa, 3arimangana(3ar; su, mangana; düzenek=Ayi ve domuz korkutmak için su düzeneği), 3arinteli, 3arini, 3ariya, 3arikşe, Çançaxona, Çurbona, Celazena, Cilenigola, Cinioşvaju, Corcona---Cilenizğemi(Cilen; Arhavi ağzında; Jilen:Yukarı, Ğemi; durak=Yukarıdurak) ve mahalleleri; Baçivati, Dobira, Zimati, Tudezeni, Kitizeni, Nokapte, Omcore, Pulaçi, Tobari, Kvadidi, Kvazeni, Kvaşuba, Çorçona---Çumaida(Eskiarmutluk) ve mahalleleri; Göktoni, Sidere, Şşkeni---Xocibati(Akdere)
Vija(Çamlihemşin):
Abiçxo(Köprübaşı)---Mekaleskiriti(Dikkaya) ve mahaleleri; Beica, Golazeni, Zibari, Kinya, Meleniöoi, Naxra, Cileniçoi, Setariavla, Seferimezre, Taskuri, 3anamezre, Xincipici, Ceçelumu, Anamorderi, Ağanilevadi, Buğuzeni, Binezona, Gamarakana,, Damlivati, Zenimosi, Tudelevadi, Txombugmagza, İsina, Kodakapula, Meleavla, Olastreji, Olimxona, Omcore, Oşvaju, Selimilevadi, Taskuzeni, Kaçidixa, Kvadidi, Çemunalevadi, Xaliçona, Xandağı, Xunduzilevadi, Cinilevadi---M3anu(Topluca) ve mahaleleri; Badgina, Kolenizeni, Kotunadixa, Numandreni, Partina, Gerevati, Çerana, Cinopa, Betevata, Botronca, Eozena, Kamparaona, Kurikasta, Maselevati, Kvakari, Celevata, Tudelevadi, Meloxori, Nezepona, Nosikale, Omcore, Çotovati, 3ada, Çorçovadixa, Nokirkeni, Cexunoni, Saridixa, Masarona, Didiruba, Zisto, Oroçe, Koklıxi, Komati, Pinçu, Çeteklivi, Dortini, Sayakturi, Nozona, Lelvani, Metavli, Golazeni, Ta3ikeri, Limbo3ona, Txirona, Nobağule, Didacelaperi, 3ariğuli, Ziborçi, Xulinta, Noxvemi, Karmateruba, Cinice3omilu, Tudenice3omilu, Demiri3ari, Bucği3ari, Kurkula3ari(Kurkula; yuvarlak, 3ari; su= Yuvarlak su), Kunuoruği, Tudenixavi3i, Talazeni, Tasi3ari, Kvataxeri, M3xulizeni, Kırsula, Çaçaxona, Çopunimeşe, İsterona---Komilo(Muratköy) ve mahalleleri; Tolikçeti, Lazivati, Onçxure, Piperiti, Cinopa, Babadaği, Zurgi, İsirluği, Latombru, Oçinaxe, Kvamurgi(Kva; taş, urgi; yuvarlar= Yuvarlak taş)---Ğvandi(Çayırdüzü) ve Mahaleleri; Tudeniçori, Karapinaona, Kaçenevati, Kokovati, Yağiciavla, Oxoriceçveri, Skurdi, Ğoriskurdi, Çilaxi, Çoyepemelenkale, Çurdiona, 3xeemrona, Akra, Didiruba, Dolotaxu, Evrezeni, Hiprona, İsina, Kvayti, Mxuşkala, Mxvena, Omote, Petrevati, Pizmalivadi, Tudenilivadi, Xasaona, Xutişi---Furtunaşi Jileni Oputepe ve mahalleleri;Tezina, Makrevisi, Kiuşiva, Çinçiva, Mollavesi, Kolona, Meidani, Kobuca, Çati, Eleviti, Varoşi, Kaleibala, Verşenbegi, Xala, Mikronkavaği, , Livikçakisli, Kesmanmenevari, Golaboga, Canutdobira, Canuti, Xolco, İlica, Kavrani, Balakçori, Akrak, İntkari, Ongole, Sano, Cixve---Kaçkarişi Oncvinalepe ve mahalleleri; Abu3ori, Dastavi, Didigola, Didizuğa, Turilevcari, Komati, Moğonarakani, Nozona, Ombole, Sataple, Srvri, Sanduği, Ta3ikari, Karmatedololastreri, Kavaburçuli, Çauşi3ari, 3irpona, 3aleningola, 3aleniceçelumu, 3aribaçxuri, 3arikançeni, 3ariğuli, Xamipiji, Cielingola, Cileniceçelumu.
Atina(Pazar):
Devrişi(Gazi Mahallesi)---Duduvati(Güzelyalı Mahallesi)---Tudenibulepi(Kirazlık M..)---Kukulati Do Larozi(İkiztepe M..)---Noğa(Merkez M..)---Noğadixa(Cumhuriyet M..)---Kvakçe(Beyaztaş M..)---Şilerit(Soğuksu M..)---Cinibulepi(Zafer M..); Eyubiavla, Terziavla,Tonialiavla, İmşiriavla, Maminaavla, Samseavla, Çaturiavla, Camaavla, Cancaavla(Canca avlusu. Çorbacı(oğlu) olan bizlerin öz akrabası. Tam 29 sülalenin türediği tepedeki sülale..), Bergaliavla, Monoroba, Okinçive, Karmateğali, Çai, Çurdaliavla, 3inoroba, Fevzulaona---Avramiti(Güney) ve mahalleleri; Eyusirti, Kamberikoda, Mevlendixa, Nape, Toxteavla, Tairikoda, 3iginiavla, Çeğazeni, Mulaçildi, Taxeri, Çarbazeni, Xaçisırti---Aranaşi(Darili) ve mahalleleri; Arakani, Bailivadi, Baxadariavla, Goragaderi, Emtume, Mençoona, Nebiğali, Nezore, Oruba, Çinari, Oşkurizeni(Oşkur; Arhavi ağzında Uşkur; elma, Zeni; düzlük= Elma düzlüğü), Oxorilivadi, Pa3eostulina, Salamsona, Sarameli, Çeremitxana, Çeremitxaşdaği, 3apalağali, 3ariti, Xanziğali, Xistona, Xocaalilivadi, Xocoğliavla---Apso(Suçati)---Açaba(Bucak)---Başkoyi(Başköy)---Bogina(Tektaş/Şendere)---Dativati(Handağı) ve mahalleleri; Bilaliavla, Devrişoğliavla, Kuşamediavla, Lalaxi, Melayva, Papuçiavla, Şaraboğliavla, Xukaniavla, Kaxuruba, Zurgi, Xandaka, 3aristi, Oxvame, Çele3ipri, Nasivati, Cegza, Nolivade, Tudezeni, Maçxa, Baçi, Nezina3ari, Libalinaona, 3iprizeni, Tibuçikomati, Dolozena, Nomsfeni, Pavricetomaloni, Omcore, Mçonona, Bemuona, Baynaziona, 3aritoli, Curdulizeni, Çiliserakani, Kıblerakani, Rubarakani, Omçapule, Taminço, Kayineti, Dove, Kvauça, 3arikudeli, M3oruba, Nopateni, Sarapeni, Ğviniruba---Ku3uma(Hamidiye)---Veneği(Örnek)---Zanati(Derinsu)---Zeleği(Balıkçı)---Tordovati(Sivrikale) ve mahalleleri; Eyubisirti, Mollaakasimgolayona, Umrelepe, Pangupe, Ğazigolayona, Çuçukepe, Bilon3ona, Burğuna, Gamaçveri, Tamiati, Noğapeti, Noğaceni, Nukugunze, Orçepe, Palaavla, Çangati, 3ipuba, 3xotuna, Çoruna, Xerki3ale, Xuseavla---İlastasi(Yemişli ve mahallesi; Kvacençareri---Kitati(Aktepe) ve mahalleleri; Alağape, Kustape, Yangunepe, Baçi, Mançxoti, Mu3anakoru, 3arini, 3ipula, Çetava, Xaçi---Koskovati(Hisarlı); Alikoğlu, Bini3a, Ekva, Eçeka, Xalitepe, Ağakoru, Elena, Zelena, Lugigolayona, Morderona, Ombruna, Piastoni---Kostanivati(Dernek)---Kuzika(Elmalik)---Lamğo(Yücehisar) ve mahalleleri; Bayraminape, Tisuzepe, Kalyoncepe, Mutinape, Xacoğlepe, Cğanivati, Eksaruğe, Livadikudeli, Onalivadi, Jilenilivadi---Mamakivati(Irmak) ve mahalleleri; Bompona(Kaynaklı), Demircoğliavla, Kaboğliavla, Paçilati(Ardaklı), Çeriavla(Adaklı), Cerecivati, Akrana, Gamarakana, Dolozena, Eşedurakani, Zenididi, Txombona, Kopaliceninteri, Makvalona, Melenkalena, Mosikalena, Nozakike, Nomsveni, Nopateni, Noçalimle, Osmanalizeeni, Rakanimele, Rubapici, Srapeni, Seferoğliona, Tukuona, Kvauça, Kvakçe, Çerana, 3aripici, 3arişume, Xociva, Cedai, Cundurizenei, Argunicetxeri, Melenkale, Ospiride, Xaydariona, Gençvena, Nozakikeğali, Noçalimleğali, Pinçoronağali---Meleskuri(0rtayol)---Melyati(Merdivenli) ve mahalleleri; Balabani, Adabucaği, Ardine, Arnusati, Aşiğinaona, Timerduxa, Karkaloni, Memişindaği, Notikane, Orubakale, Orc3ona, Orubamele, Oşkenalizena, Karmateğali, Çubruna, Xocazeni, Cenneti3ari, Cuneli--- Mermanati(Akbucak)--- Mesemiti(Topluca)---Noxlamsu(Yavuz/Hasköy)---Ppapati(Papatya)---Papilati(Sessizdere) ve mahalleleri; Batmazi, Bilali, Karxane, Nasivati, Nasufiavla, Nebioğliavla, Papucepeşiavla, Pialeavla, Ğuteavla, Çukuriavla, Çoçonaavla, Alipaşanalivadi, Astarakani, Ağemina, Demirinazeni, Emineona, Zurgi, Tatimbara, Tudenilivadi, İni3ari(İni; soğuk, 3ari; su= Soğuksu. Not; Anlamı hoşuma gidenlerin Türkçesini yazıyorum), Karavati, Komatina, Kurtivuri, Makizeni, Muradoğlizeni, Seferiona, Papunaona, Sakvariti, Salamsona, Topalamgvani, Topizeni, Tuxaliona, Piruzizzeni, Karmateli vadi(Karmateli; değirmenli vadi), Karmateğali, Ğuşuruba, Çxakana, 3arakanı( 3a; gök, rakani; tepe= Gktepe),, Çorona, Çubunarakana, Çubritüde, Camelivadi, Ceşkvaperi, Himukale, Fafunona, Bada3ari---Sapa(Ocak) ve mahalleleri; Balaxiavla, Kaytazinavla, Muftoğliavla, Balağabaçi, Mcvabulona, Nobacene, Omcore, Çilisa, Xamamina---Sitori(Kayağantaş)---Skefenivati(Sivritepe)---Suleti(Dağdibi)---Surminati(Kuzeyce) ve mahalleleri; Emba, Kamparona, Leçere, Mtutionzere---Talvati(Tütüncüler) ve mahalleleri; Anapuri, Çebamçxuna, Çiladi, Dixakvata, Dologza, Elegza, İsturuna, Katori, Kandğuna, Kikidi, Kokaritriğa, Kuspi, Kofeti, Kvamokti, Kvamule, Lomandene, Mçimadixa, Mçoni, Mecguruba, Mguleti, Molanço, Mzumexuna, Nezihangari, Nopateme, Okontaluri, Omcore, Onçxure, Oşoşoroba, Patiçiladi, Pozoni, Semteti, Skenderi, Skinduna, Tabalamgvani, Xanati, Yiçoçi---Ğulivati(Şentepe)---Çingiti(Uğrak)---3ukita(Derebaşı)---Xaku(Şehitlik) ve mahaleleri; Daylaneavla, Doninçeriavla,Karaliavla, Samseavla, Cameavla, Ada3ari, Dologza, Karakaşiona, Kara3aona, Letamçita, Monçaliavla, Xakuruba---Xançkuni(Alçili)---Xaçapiti(Subaşı)---Xotri(Kocaköprü)---Xudisa(Kesikköprü) ve mahalleleri; Demircoğliaval, Manceavla, Poyraziavla, Şiroğliavla, 3viti, Arakani, Nobağule, Omjore, Plaçi, Katrağa, 3ariavla, Xuxaste---Xunari(Aktaş)---Cabati(Sulak) ve mahalleleri; Buna, Liğata, Noğaceni, Opsidi, Prinzona, Kvan3heni, Çurdiduzleme, Celagza---Cicivati(Akmesçit) ve mahalleleri; Xoşneşinavla, Tikamundili, Onçxura, 3aricexuneri, Xincati, Omsumaleğali---Cigeture(Boğazlı)
Laz Müslüman: 138.820; Rum Ortodoks: 16.000; Ermeni Gregoryan: 5.000; Ermeni Katolik: 100; Latin Katolik: 40; Yahudi: 40, Toplam: 160.000.
Yeni idari taksimatları ve ilçeleri de gösteren 1927, 1935, 1940, 1945, 1950, 1955, 1960 yıllarına ait nüfus verileri ise şöyledir:
- 1927 Yılında: Rize (Merkez): 99.724; Pazar: 41.626; Hopa; 30.157, Toplam: 171.507.
- 1935 Yılında: Rize (Merkez): 111.084; Pazar: 48.757; Hopa: 35.818, Toplam: 195.659.
- 1940 Yılında: Rize (Merkez): 120.411; Pazar: 52.353; Hopa: 35.501, Toplam: 208.265.
- 1945 Yılında: Rize (Merkez): 110.446; Pazar: 51.483; Hopa: 35.246, Toplam: 197.175.
- 1950 Yılında: Rize (Merkez): 71.830; Çayeli: 36.170; İkizdere: 19.012; Fındıklı: 11.260; Pazar: 54.500; Hopa: 27.198, Toplam: 219.970.
- 1955 Yılında: Rize (Merkez): 79.927; Ardeşen; 17.981; Çamlıhemşin: 9.326; Çayeli: 33.061; Fındıklı: 11.467; İkizdere: 17.380; Kalkandere: 12.280; Pazar: 30.545; Arhavi: 13.293; Hopa: 14.877, Toplam: 240.137.
- 1960 Yılında: Rize (Merkez): 97.236; Ardeşen: 20.784; Çamlıhemşin: 10.245; Çayeli: 39.498; Fındıklı: 13.000; İkizdere: 19.890; Kalkandere: 14.746; Pazar: 34.148; Arhavi: 12.393; Hopa: 16.409, Toplam: 278.349.
Devlet İstatistik Enstitüsü’nün bu verileri, Lazların yoğun olarak yaşadıkları bölgelerdeki ve diğer yörelerdeki nüfusları gözönünde bulundurulduğunda sağlıklı gözükmemektedir.
Dış Lazlar
Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin Acaristan Özerk Cumhuriyeti’nde de otokton halk olan Lazlar ile Abhazya Özerk Cumhuriyeti’nde yaşayan Lazlar (1926 sayımlarına göre; Abhazya’da 1.875 kişi), Sovyet yönetiminin ilk yıllarında oldukça özgürdüler. Nüfus sayımlarına, 1926 yılına kadar, kendi etnik kimlikleriyle kaydedildiler. Laz okulları açıldı. Laz çocukları kendi anadillerinde de eğitim görmeye başladılar. Lazca 1920’li yıllarda yazılı bir dil haline geldi, Latin Alfabesine dayalı bir alfabe kullanıma konuldu. Ders kitaplarının yanı sıra, kültür hayatıyla ilgili kitaplar yayımlanmaya başladı. Lazca Tiyatro eserleri sergilendi, gazete, broşürler çıkartıldı. Bu süreç içerisinde Mçita Muru3xi (Kızıl Yıldız) adlı bir gazetede yayıma başladı. 1939’dan başlamak üzere nüfus kayıtlarına “Gürcü” olarak kaydedildiler. 1937-1938 meşhur Stalinist tutuklama ve sindirme döneminde Lazların büyük bilimadamı, şair ve Lazca okullar direktörü olan İskender 3itaşi katledildi. Laz halkının önderleri baskılara uğradı, Laz halkının kültür özgürlüğü gaddarca engellendi. 1949’da da Batı Gürcüstan Bölgesi’nden binlerce Laz Kazakistan’a sürüldü. Toplam nüfusları 20.000’e indirildi. Bu insanlar sürgün edildikleri yerlerde eritilmeye çalışıldı. Stalin’in “Sovyet Ulusu” yaratma rüyaları Laz halkını yokolma tehlikesiyle yüzyüze getirdi.Adları değiştirilen yerleşim birimleri (eski ve yeni adlarıyla):
Hopa: Amçişe: Yukarı Kuledibi; Azlağa/Abuisla: Esenkıyı; Ançoroxi/Ançixori: Pınarlı; Ardala: Eşmekaya; Buça: Güvercinli; Zalona: Koyuncular; Maiskiopute: Dereiçi; Makriali/Noğedi: Kemalpaşa; Mxigi: Başköy; Parçoli: Yeşilköy; Peroniti: Çamlı; Jurpici: Yoldere; Sumcuma: Üçkardeş; Şana: Kaya/köy; 3karisti: Subaşı; Çançaxuma: Çamurlu; Xigoba: Başoba/Büyükbaşı,
Borçka: Jurxinci: Çifteköprü; Saxandro: Fındıklı; Çxala: Düzköy, Arhavi (Arkabi): Kapistona: Kalle Mahallesi; Çarmati: Cumhuriyet Mahallesi; Baxta: Kireçlik; Gidreva: Dereüstü; Durmati: Ulaş; Kamparna: Dikyamaç; Koptone: Gürgenlik; Kordeliti: Konaklı; Loma: Yolgeçen; Noğağleni: Yıldızlı; Yakoviti: Kavak; Otalaxe: Sırtoba; Papilati: Arılı; Jilen Kapistona: Güngören; Jilen Kutuniti: Tepeyurt; Jilen Napşiti: Yukarı Şahinler; Jilen Potocuri: Soğucak; Parexi; Boyuncuk; Pilargeti: Ulukent ve Balıklı; Ku3ubeti: Küçükköy; 3alen Kutuniti: Sidere: Derecik. Şenköy; 3alen Napşiti: Aşağı Şahinler; 3alen Patocuri: Dülgerli; Çukalvati: Kestanealan; Giazeni: Kemerköy,
Vi3e (Fındıklı): Abusufla: Aksu Mah.; Gesiya Tatlısu Mah.; Vi3enoğa: Merkez Mah.; Çatalmançxa: Liman Mah.; Kurtume, Gori: Ilıca Mah.; Manastiri, Ğavra: Hürriyet Mah.; Meliskiri: Sahil Mah.; Paçva, Kalo, Mçkadu: Yeni Mah.; Abuulya: Çağlayan; Gurupiti: Yeniköy; Mzuğu: Sulak/Aşağı Zuğu; Sumla: Sümer; Trevendi: Derbent; Pi3xalasufla: Arılı; Pi3xalaulya: Gürsu; Ğayna: Ihlamurlu/Yukarı Zuğu; Çukuliti/Abuxemşini: Aslandere/Peynirciler; 3ati: Saat; 3upe: Beydere; Çapanati; Meyvalı; Çurçava: Çınarlı, Artaşeni (Ardeşen): Metisti: Barış Mah.; Noğa: Merkez Mah.; Okordule: Yayla Mah.; Siati: Barış Mah.; Cami Mah.; Kahveciler Mah.; Kuzey Mah.; Ağeni: Beyazkaya; Bakozi: Yamaçdere; Dutxe: Tunca; Putra: Bahar Mah.; Kvançareri: Elmalık; Çiçivati: Şentepe; Cibistasi: Kavaklıdara Mah.; Müftü Mah.; Yeni Mah.; Furtona: Düz Mah.; Ağvani: Seslikaya; Xokovati: Esentepe; Celaiskuri: Kirazlık Mah.; Timisvati: Köprüköy; Tolikçeti: Duygulu; Mexeniti: Şenyurt; Mutafi: Gündoğan; Noğoceni: Manganez; Yanivati: Bayırcık; Omcore: Güney; Palivati: Sinan; Sifati: Pirinçlik; Pilegevati: Akkaya; Gera: Işıklı, Şanguli: Doğanay; 3aleni Zğemi: Aşağıdurak; Çumaida: Eskiarmutluk; Xocibadi: Akdere; Cileni Zğemi: Yukarıdurak,
Çamlıhemşin: Abiçxo: Köprübaşı; Mekaleskiriti: Dikkaya; M3anu: Topluca; Komilo: Muratköy; Ğvandi: Çayırdüzü, Atina (Pazar): Duduvati: Güzelyalı Mah.; Tudeni Bulepi: Kirazlık Mah.; Kukulati-Larozi: İkiztepe Mah.; Noğa: Merkez Mah.; Noğdixa: Cumhuriyet Mah.; Kvakçe: Beyaztaş Mah.; Şileriti: Soğuksu Mah.; Çini Bulepi: Zafer Mah.; Avramiti; Güney; Aranaşi: Darılı; Apso: Suçatı; Açaba: Bucak; Bogina; Tektaş-Şendere; Dadivati: Handağı; Ku3uma/Eski Trabuzani: Hamidiye; Veneği: Örnek; Zanahati: Derinsu; Zeleği: Balıkçı; Tordovati: Sivrikale; Çitati: Aktepe; Koskovati; Hisarlı; Kostanivati: Dernek; Kuzika: Elmalık; Lamğo: Yücehisar; Mamaçivati: Irmak; Meleskuri: Ortayol; Melyati: Merdivenli; Melmenati: Akbucak; Noxlamsu: Yavuz-Hasköy; Papati: Papatya; Papilati: Sessizdere; Sapu: Ocak; Sitori: Kayağantaş; Skefenivati: Sivritepe; Suleti: Dağdibi; Surminati: Kuzayca; Talvati: Tütüncüler; Ğulivati: Şentepe; Çingiti: 3ukita: Derebaşı; Xaku: Şehitlik; Xançkuri: Alçılı; Xaçapiti: Subaşı; Xotri: Kocaköprü; Xudisa: Kesikköprü; Xunari: Aktaş; Cabati: Sulak-Gürgöze; Cacivati: Akmescit; Mesemiti: Topluca.
Arhavi’de 1840 ilk nüfus sayımındaki sülaleler ve 1900 öncesi ve sonrası akraba olan farklı soyadlar:
Aşağıhacılar Mahallesi(Borğola): [[ Aksoy, Büyüklü, Sargut. 1900 öncesi adı;Abdıllahoğlu—Küçükal, Günaydın. 1900 öncesi adı; Alireizoğlu---Özkara. 1900 öncesi adı; Arapoğlu—Biyikli, Biyiklioğlu. Büyüklü, Büyüklüoğlu. 1900 öncesi adı; Büyüklüoğlu/Biyiklioğlu---Ayan, Dalkıç. 1900 öncesi adı; Ayanoğlu---Çörekçi. 1900 öncesi adı; Çörekçioğlu---As, Ergin, Ergün. 1900 öncesi adı; Deliibrahimoğlu---Özyılmaz. 1900 öncesi adı; Delimollaoğlu---Arslan. 1900 öncesi adı; Gazanferoğlu---Kaya. 1900 öncesi adı; Hamzaoğlu---Savaş. Köken; Kameloğlu---Özkâr. 1900 öncesi adı; Kanlıoğlu---Şahinkaya, Karamahmutoğlu. 1900 öncesi adı; Karamahmutoğlu---Kazanç. Köken; Kazancıoğlu---Gönül. 1900 öncesi adı; Kulaksızoğlu--- Kurd, Kurdoğlu. 1900 öncesi adı; Kurdoğlu---Çınar, Özgen. 1900 öncesi adı; Mollaosmanoğlu---Gürcan. 1900 öncesi adı; Mütevellioğlu---Günaydın. 1900 öncesi adı; Ömerreisoğlu---Abay. 1900 öncesi adı; Sadukoğlu---Kutlu, Süzer, Yalçın. 1900 öncesi adı; Sofuoğlu--- Özen. 1900 öncesi adı; Sohtaoğlu--- Şentürk. 1900 öncesi adı; Şahinoğlu---Yılmaz, Trabzonlu. 1900 öncesi adı; Trabzonluoğlu---Tur. 1900 öncesi adı; Turhasanoğlu---Uzun. 1900 öncesi adı; Uzunhasanoğlu...
Hacılar mahallesinde 1840 yılına göre diğer sülaleler: Akman, Aydın, Emiroğlu, Endur, Güven, Hondor, Kayar, Koç, Okuyan, Özgen, Özyılmaz, Pala,Sarıoğlu, Uzuner.]]
Aşağışahinler Mahallesi(Lazca; 3alen Napşiti "Aşağı Napşit"): [[ Asılkazanç. 1900 öncesi adı; Hacıoğlu---Horozal. 1900 öncesi adı; Horozalioğlu--- Kocaman. 1900 öncesi adı; İbrahimoğlu---Özkazancı. 1900 öncesi adı; Kazancıoğlu---Karakazancı. 1900 öncesi adı; Mollahasanoğlu---Özençakır. 1900 öncesi adı; Mollaosmanoğlu---Başkazancı, Özkazancı. 1900 öncesi adı; Osmanyazıcıoğlu---Özbayrak. 1900 öncesi adı; Piroğlu---Akkaya. 1900 öncesi adı; Rizelioğlu---Özkara. 1900 öncesi adı; Samiloğlu---Yılmaz. 1900 öncesi adı; Yamakoğlu---Asılyazıcı, Yazıcı, Yazıcıoğlu, Yılmaz, Kaptan, Özgümüş. 1900 öncesi adı; Yazıcıoğlu.…
Aşağışahinler mahallesinde 1840 sayımına göre diğer sülaleler: Ahmedoğlu, Caferoğlu, Cemeloğlu, Dursunoğlu, Hacıoğlu, Hasançoroğlu, Horosoğlu, İskanderoğlu, Kazancıoğlu, Kocamanoğlu, Kosifoğlu, Mollahasanoğlu, Mollaoğlu, Odabaşoğlu, Osmanyazıcıoğlu, Poshoroğlu, Sumonaoğlu.]]
Cumhuriyet mahallesi(Ç’armati): [[ Tanyeri. 1900 öncesi adı; Abacıoğlu---Aksoy, Güney ve Gürevinı. 1900 öncesi adı; Abdullahoğlu---Alpay, Torun, Özyazıcı. 1900 öncesi adı; Ahmetyazıcıoğlu---Türeli. 1900 öncesi adı; Alınoğlu…Güven. 1900 öncesi adı; Aliçavuşoğlu---Çoban, Uluşan. 1900 öncesi adı; Alişanoğlu---Akyıldız, Ataman. 1900 öncesi adı; Amanoğlu---Algür, Sevi. 1900 öncesi adı; Beyoğlu---Ersöz. 1900 öncesi adı; Canboğlu---Çakmak, Çakmakçı, Özgür. 1900 öncesi adı; Çkmakçıoğlu/Çakmakoğlu---Gülen. 1900 öncesi adı; Çavuşoğlu---Özdemir. 1900 öncesi adı; Çeboğlu--- Çevik. 1900 öncesi adı; Çevikoğlu---Özyürt. 1900 öncesi adı; Dursunalemdaroğlu---Sarçiçek. 1900 öncesi adı; ; Dutioğlu---Esen. 1900 öncesi adı; Eminoğlu---Galatalı. 1900 öncesi adı; Galatalıoğlu---Genç. 1900 öncesi adı; Gençalioğlu---Erkut, Hacıahmetoğlu. 1900 öncesi adı; Hacıahmetoğlu----Akyıldız, Hekim, Hekimoğlu, Özhekim. 1900 öncesi adı; Hekimoğlu--- İnce. 1900 öncesi adı;; İncemehmetoğlu---Özşeker. 1900 öncesi adı; Ispahoğlu---Kanbur. 1900 öncesi adı; Kanburoğlu---Kosif. 1900 öncesi adı; Kosifoğlu---Akyüz, Küçükkaya. 1900 öncesi adı; Küçükömeroğlu---Remiş. 1900 öncesi adı ; Memişoğlu---Özkan. 1900 öncesi adı; Mısırlıoğlu---Mirasyedi. 1900 öncesi adı; Mirasyedioğlu---Günal. 1900 öncesi adı; Mollamahmutoğlu---Kutsal, Safkan, Tayyar. 1900 öncesi adı; Musafyanoğlu---Pandul. 1900 öncesi adı; Panduloğlu---Öztürk, Piroğlu, Sevimli. 1900 öncesi adı; Piroğlu---Özkal. 1900 öncesi adı; Rizelioğlu---Alper, Kazancıoğlu. 1900 öncesi adı; Sağıroğlu---Sarımahmutoğlu. 1900 öncesi adı; Sarımahmutoğlu---Özgen. 1900 öncesi adı;; Şabanoğlu---Şeşen. 1900 öncesi adı; Şeşenoğlu---Akın. 1900 öncesi adı; Tolucoşoğlu(Galiba toluçaş/Siyah göz---Alyeşil. 1900 öncesi adı; Topaloğlu---Toğanbay. 1900 öncesi adı; Tulamanganoğlu---Ünsal. 1900 öncesi adı; Uncuoğlu---Uzun, Yalçın. 1900 öncesi adı; Uzuneyüpoğlu---Uzunkaya. 1900 öncesi adı; Uzunhasanoğlu---Abacı, Güven, Sönmez. 1900 öncesi adı; Velioğlu--- Zaim, Zaimoğlu. 1900 öncesi adı; Zaimoğlu. Ayrıca; Birkan ve Malbastı ile Mirasyedi, Vural ve de Savaş, Kamal akrabalar…
1840’de yapılan ilk nüfus sayımında; Abay, Balcı, Beşli, Buçan, Büyükoğlu, Canoğlu, Çağ, Çiçek, Çoban, Gümüşel, Güner, İnce, Kekeva, Kılıç, Koç, Külünk, Özkan, Özkaplan, Şimşek ve Yılmaz sülaleri mevcüt..1840 nüfus sayımında ise şu soyadları/sülaleri mevcüt: Abdullahoğlu, Aliçavuşoğlu, Aliroğlu, Alişanoğlu, Amaneoğlu, Ankooğlu, Araboğlu, Badoğlu, Bahtoğlu, Bayrakdaroğlu, Beküoğlu, Berberoğlu, Canoğlu, Cebecioğlu, Cunbuoğlu, Çakmakçıoğlu, Çavuşoğlu, Çevikoğlu, Davudoğlu, Deliosmanoğlu, Dodolaoğlu, Dulamenganoğlu, Durmuşoğlu, Eyüpoğlu, Galatalıoğlu, Hasanoğlu, Hekimoğlu, İncememişoğlu, Kibaroğlu, Küçükömeroğlu, Masakyanoğlu, Mehmedefendioğlu, Memişoğlu, Mollagümüşoğlu, Piroğlu, Sarmahmudoğlu, Sipahioğlu, Şemsoğlu, Şirinalininoğlu, Topalalioğlu, Tuluçoğlu, Uncuoğlu, Urcaroğlu, Ustahüseyinoğlu, Uzunhasanoğlu, Varpuzoğlu, Velioğlu, Zaimoğlu sülalerine rastlanmaktadır.]]
Kale Mahallesi(Kapistona. K’ap’ist’ona Lat. capistrum; "kement, yular”): [[ Aksoy. 1900 öncesi adı; Abdüllahağaoğlu--- Gökdeniz, Yılmaz, Ahmetreisoğlu. 1900 öncesi adı; Ahmetreisoğlu---Bağdatlı. 1900 öncesi adı; Bağdatlıoğlu---Baltaoğlu. 1900 öncesi adı; Baltaoğlu---Baltaoğlu. 1900 öncesi adı;; Baltaoğlu---Özkan. 1900 öncesi adı; Boboyoğlu---Özcan; Delimemişoğlu---Ergün, Filibelioğlu. 1900 öncesi adı;; Filibelioğlu---Güzel. 1900 öncesi adı; Güzelcioğlu---Yüksek, Yüksel. Kökenleri; Hazıroğlu---Şahin, Özşahin. 1900 öncesi adı; Horozalioğlu---Denizli, Horoz, Horozoğlu, Kaptanoğlu. 1900 öncesi adı; Horozoğlu---Başar, İnceoğlu. 1900 öncesi adı; İnceoğlu---Kaka, Uzay. Kökenleri; Kakanınoğlu---Karadeniz. 1900 öncesi adı; Karamehmetoğlu---Kasp, Kasapoğlu. 1900 öncesi adı; Kasapoğlu---Karahan. 1900 öncesi adı; Kasımalemdaroğlu---Kavaz. 1900 öncesi adı; Kavazoğlu---Kürşat. 1900 öncesi adı; Kellecioğlu---Alpay, Aytalan, Aytolan, Kılıç. 1900 öncesi adı; Kibarağaoğlu---Günsever. 1900 öncesi adı; Köroşoğlu---Özen. 1900 öncesi adı; Mustafaağaoğlu---Güney, Mühürcü. 1900 öncesi adı; Mühürcüoğlu---Numanoğlu. Köken; Numanoğlu---Çelik, Yücel. 1900 öncesi adı; Osmanreisoğlu---Pandul. 1900 öncesi adı; Panduloğlu---Göçer. 1900 öncesi adı; Piroğlu---Gülçer, Şahin, Gümüş, Özgümüş. 1900 öncesi adı; Punsoğlu/Puskoğlu--- Özhoroz, Özkal. 1900 öncesi adı; Rizelioğlu--- Özkara. 1900 öncesi adı; Şamiloğlu---Saral. 1900 öncesi adı; Saralioğlu--- Karabal. 1900 öncesi adı; Satıraloğlu---Paksoy. 1900 öncesi adı; Tataroğlu---Tosun. 1900 öncesi adı;Tosunoğlu---Çorbacı, Trabzonluoğlu. 1900 öncesi adı; Trabzonluoğlu ---Yazıcı, Özyazıcı. 1900 öncesi adı; Tutiyazıcıoğlu--- Gönül. 1900 öncesi adı; Üçüncüoğlu…Yanık. 1900 öncesi adı; Yanıkoğlu…Akyasan, Küçükay, Reyhan, Topal ve Yaşar soyadları da mevcüt..]]
Musazade Mahallesi(Didinoğa):[[ Özgür, Özkazanç. 1900 öncesi adı; Abdullahreisoğlu---Aydınlı. 1900 öncesi adı; Aydınlıoğlu---Dikmen. 1900 öncesi adı; Bahtoğlu---Bayraktaroğlu, Bayraktar, Devrim, Çakan. 1900 öncesi adı; Bayraktaroğlu---Sevimli. 1900 öncesi adı; Bekâroğlu---Bülbül. 1900 öncesi adı; Bülbüloğlu---Atalan, Sevinç. 1900 öncesi adı; Caferoğlu---Öztürk. 1900 öncesi adı; Cevahiroğlu---Akyüz, Cordan, Tuzcu, Tuzcuoğlu. 1900 öncesi adı; Cordanoğlu---Çelik. 1900 öncesi adı; Çelikoğlu---Orkez, Öncel, Ülker. 1900 öncesi adı; Çerkezoğlu---Çiçeklioğlu. 1900 öncesi adı; Çiçkıloğlu---Özgül. 1900 öncesi adı; Çilosmanoğlu---Baydın. 1900 öncesi adı; Delimustafaoğlu---Sönmez. 1900 öncesi adı; Deliosmanoğlu---Dişlioğlu. 1900 öncesi adı da ayni; Dişlioğlu---Emiroğlu, Özemir. 1900 öncesi adı; Emiroğlu---İyiyazıcı, Özerten. 1900 öncesi adı; Eyüpyazıcıoğlu---Uca, Paksoy, Özkazanç. 1900 öncesi adı; Hacıoğlu---Ateş, Haciosmanoğlu. 1900 öncesi adı; Haciosmanoğlu--- Jurnal. 1900 öncesi adı; Hacırecepoğlu--- Akar. 1900 öncesi adı; Hıtıralioğlu---Hindi, Yıldız, Hindikadioğlu. 1900 öncesi adı; Hindikadioğlu--- İbişoğlu. 1900 öncesi adı; İbişoğlu---Kocaman. 1900 öncesi adı; İbrahimağaoğlu---Ecer. 1900 öncesi adı; İmamoğlu---Ulutaş, Poyraz. 1900 öncesi adı; İslamoğlu---Esen. 1900 öncesi adı; Kadıoğlu---Kaptan. 1900 öncesi adı; Kaptanoğlu---Kutlugün. 1900 öncesi adı; Karamahmutoğlu--- Karakaya. 1900 öncesi adı; Karamehmetoğlu---Kefel. 1900 öncesi adı; Kefeloğlu---Kesim, Kesimal. 1900 öncesi adı; Kesimaloğlu---Aytolan. 1900 öncesi adı; Kibaroğlu---Kitapçı. 1900 öncesi adı; Kitapçıoğlu---Yalçınkaya, Kosifoğlu, Kosif. 1900 öncesi adı; Kosifoğlu---Kurdoğlu, 1900 öncesi adı; Kurdoğlu---Candemir. 1900 öncesi adı; Küçükhasanoğlu---Celayir, Lotoz. 1900 öncesi adı; Lotozoğlu---Özçelik. 1900 öncesi adı; Mısırlıoğlu---Mirasyedi. 1900 öncesi adı; Mirasyedioğlu---Akşahin. 1900 öncesi adı; Mollahüseyinoğlu---Erdemli. 1900 öncesi adı; Mollaismailoğlu---Özbayraktar. 1900 öncesi adı; Mollaömeroğlu---Poyraz. 1900 öncesi adı; Poyrazoğlu---Ertan, Öztürk. 1900 öncesi adı; Salihoğlu--- Bay, Banoğlu.
1900 öncesi adı; Sarımustafaoğlu---Selim, Selimoğlu. 1900 öncesi adı; Selimoğlu--- Taşalan. 1900 öncesi adı; Seyitoğlu---Sofuoğlu. 1900 öncesi adı; Sofuoğlu--- Acar, Soğuk, Soğukoğlu. 1900 öncesi adı; Soğukoğlu---Ertan. 1900 öncesi adı; Şahinoğlu---Özerdem. 1900 öncesi adı; Şeyihefendioğlu---Topal, Tüysüz. 1900 öncesi adı; Topaloğlu---Tulamanganoğlu. 1900 öncesi adı; Tulamanganoğlu---Turna. 1900 öncesi adı; Turnaoğlu---Bulum, Tuzcu, Tuzcuoğlu. 1900 öncesi adı; Tuzcuoğlu. Zaim. 1900 öncesi adı; Zaimoğlu.
Bunun yanı sıra; Alibaloğlu ve Kekva, Emiroğlu ve Özdemir, Çilosmanoğlu ve Akgün akrabalar. Bunun yanı sıra mahallede; Akbaş, Altanlar, Altıparmak,Aydın, Balcı, Başgül, Batum, Baydın, Baykal, Beyleroğlu, Bulut, Büyükdere, Çakşır, Çarmıklı, Daş, Durmuş, Eksilmez, Engin, Erdoğan, Gündoğdu, Hevenk, Kalender, Kaya, Korkmaz, Kuru, Mercan, Narman, Numanoğlu, Odabaş, Odabaşoğlu, Orman, Pala, Sarıtabak, Şahin, Şatır, Şengül, Tahtalı, Temel, Terzi, Türkoğlu, Uzuner, Var, Vural, Yenigün, Yıldırm, Yılmaz, Yüzücü ve Zehir soyadlar mevcüt..
Ayrıca; 1840 ilk nüfus sayımındaki sülaleler: Abdullahreisoğlu, Ahmedoğlu, Alemdaroğlu, Alireisoğlu, Ayaneoğlu, Aydınoğlu, Bahtoğlu, Balyoşoğlu, Batumoğlu, BekâRINOĞLU, Bekiroğlu, Berberoğlu, Cordanzade, Çakmakçıoğlu, Çarmukluoğlu, Çeltikoğlu, Çençkiloğlu, Çolakoğlu, Çörekçioğlu, Delimollaoğlu, Delioğlu, Demircioğlu, Dirlioğlu, Dolamakoğlu, Duralioğlu, Emiroğlu, Galitaoğlu, Haciosmanoğlu, Hafızosmanoğlu, İmamoğlu, İsmailoğlu, Kamburoğlu, Kamiloğlu, Kapudanoğlu, Karahasanoğlu, Karamehmedoğlu, Karaoğlu, Kazancıoğlu, Kefeloğlu, Kesimalioğlu, Kıymetiloğlu, Koçoğlu, Kosifoğlu, Köseömeroğlu, Kulaksızoğlu, Malazukoğlu, Merdoğlu, Mollahasanoğlu, Müezzinoğlu, Ömeroğlu, Ömerreisoğlu, Paşaoğlu, Poyrazoğlu, Purpuloğlu, Receboğlu, Salihoğlu, Salihreisoğlu, Seferoğlu, Seydioğlu, Sofioğlu, Sohtaoğlu, Şeremetoğlu, Şişmanoğlu, Şüküroğlu, Topaloğlu, Turhasanoğlu, Turnaoğlu, Türkmanoğlu, Türkmustafaoğlu, Uçkuraoğlu, Uzunosmanoğlu, Uzunömeroğlu, Zaimoğlu..]]
Yemişlik Mahallesi(K’ibeliti) :[[ Uyanık, Abdioğlu. 1900 öncesi adı; Abdioğlu--- Altun, Altunoğlu. 1900 öncesi adı; Altunoğlu---Ataman. 1900 öncesi adı; Amanoğlu--- Ergezen. 1900 öncesi adı; Arnavutoğlu--- Arslan. 1900 öncesi adı; Babalioğlu---Akgümüş, Bayraktaroğlu. 1900 öncesi adı; Bayraktaroğlu---Bıyıklı, Özgür. 1900 öncesi adı; Bıyıklıoğlu---Biber, Özkan, Babayoğlu. 1900 öncesi adı; Boboyoğlu---Güven. 1900 öncesi adı; Delalioğlu---Aksoy, Güney, Korkmaz. 1900 öncesi adı; Dervişoğlu---Giritlioğlu, Gür. 1900 öncesi adı; Giritlioğlu--- Algür, Haciömeroğlu, Pnar. 1900 öncesi adı; Haciömeroğlu---Özyazıcı,Yazıcı. 1900 öncesi adı; Hasanyazıcıoğlu---Abay. 1900 öncesi adı; Hıtıralioğlu---İpekçi. 1900 öncesi adı; İpekçioğlu---Kalyoncu. 1900 öncesi adı; Kalyoncuoğlu---Kavaklı. 1900 öncesi adı; Kavaklıoğlu---Kazanç, Özkazanç. 1900 öncesi adı; Kazancıoğlu---Şeşen. 1900 öncesi adı; Ofluoğlu---Akgümüş. 1900 öncesi adı; Piroğlu---Gümrükçü. 1900 öncesi adı; Sarıhüseyinoğlu---Selimoğlu, Selim. 1900 öncesi adı; Selimoğlu--- Surat, Suratoğlu. 1900 öncesi adı; Suratoğlu---Karaduman. 1900 öncesi adı; Şeyihoğlu---Şahinbaş. 1900 öncesi adı; Temurçioğlu--- Tosun. 1900 öncesi adı; Tosunoğlu---Yılmza. 1900 öncesi adı; Uskuroğlu---Yıldırım. 1900 öncesi adı; Vekilharçoğlu---Özbaş. 1900 öncesi adı; Vonaloğlu.
Ayrıca; Büyükoğlu ve Özbiyik akraba. Bunun yanı sıra; Apaydın, İslamoğlu, Kânlıoğlu, Lakerta ve Orhan aileleri var.]]
Yukarıhacılar Mahallesi(P'ayante): [[ Özkazan, Yenigün. 1900 öncesi adı;Abdullahoğlu---Özkazanç. Abüllahreisoğlu---Aydın, Ayar, Ayanoğlu. Ayanoğlu--- Aydın, Aydınlı. 1900 öncesi adı; Aydınlıoğlu---Batum. 1900 öncesi adı; Batumoğlu---Büyüklü. 1900 öncesi adı; Bıyıklıoğlu---Çakmak. 1900 öncesi adı; Çakmakçıoğlu---Çarmıklı, Navdar. 1900 öncesi adı; Çarmıklıoğlu---Çelenk. 1900 öncesi adı; Çelengoğlu---Çetinkaya, Çetinoğlu. 1900 öncesi adı; Çetinoğlu--- Çolak, Günal. 1900 öncesi adı; Çolakabdullahoğlu---Tanyücel. Kökeni(Yani önceki adı); Dervişoğlu--- Emir, Özdemir, Yalçım. 1900 öncesi adı;Emiroğlu--- Abay. 1900 öncesi adı; Hatinoğlu---Özkal. 1900 öncesi adı; Horozalioğlu---Kabasakal. 1900 öncesi adı;Kabasakaloğlu--- Kaptan, Kaptanoğlu. 1900 öncesi adı;Kaptanoğlu--- Atik, Etik. 1900 öncesi adı; Kelalioğlu---Koç. 1900 öncesi adı;Koçoğlu---Güven. 1900 öncesi adı; Kosifoğlu---Ergünal. 1900 öncesi adı; Köseömeroğlu---Asan, Doğa. 1900 öncesi adı; Kurdalioğlu---Kurt, Kurdoğlu. 1900 öncesi adı;Kurdoğlu---Asan, Doğan, Celayir. Küralioğlu---Aykurt. Nametoğlu---Palyoş, Paylaş. 1900 öncesi adı; Payloşoğlu--- Özkal. 1900 öncesi adı; Rizelioğlu---Tuncay. 1900 öncesi adı; Sofuoğlu---Özen. 1900 öncesi adı; Sohtaoğlu---Çete, Emir, Emiroğlu, Özdemir, Yalçın, Şermetoğlu. 1900 öncesi adı; Şermetoğlu---Atalay. 1900 öncesi adı;Timurçioğlu--- Ustabaş. 1900 öncesi adı; Ustabaşoğlu---Atabay, Yenilmez, Uzuner, Uzuneyupoğlu. Kökeni(Yani önceki adı); Uzuneyupoğlu---Özkan, Yüksel. 1900 öncesi adı; Uzunosmanoğlu---Taşan, Zaim, Zaimoğlu. 1900 öncesi adı; Zaimoğlu---Zoral. 1900 öncesi adı; Zoraloğlu.
Ayrıca; Çolak ve Günal akraba. Bunun yanı sıra; Delimehmet, Karadeniz, Akdemir, Arçelik, Baklar, Çelik, Çepni, Demirtaş, Gündoğdu, Kol, Meydanlı, Narman, Öztürk, Oala, Saklı, Salman, Tanyücel, Topal, Topçu, Yıldırım aileleri var.]]
Arılı Köyü(Papilat. P'ap'ilati; Laz "papazlı"): [[ Can. 1900 öncesi adı; Alicanoğlu--- Arcan, Bağdat, Bağdatlı. 1900 öncesi adı; Bağdatlıoğlu--- Bıyık. 1900 öncesi adı; Bıyıkoğlu---Çakal. 1900 öncesi adı; Çakaloğlu---Özgedik, Eminoğlu. 1900 öncesi adı; Karaalioğlu--- Gedik, Şirin. 1900 öncesi adı;Gedikoğlu---Özkosif. 1900 öncesi adı; Hacıoğlu--- Erdem. 1900 öncesi adı; İmamoğlu---Cesur, Kara. 1900 öncesi adı; Karamustafaoğlu---Kosif. 1900 öncesi adı;Kosifoğlu---Küçük. Küçükoğlu---Oral, Eyüpoğlu. 1900 öncesi adı; Mollaeyüpoğlu---Yılmaz. 1900 öncesi adı; Mollahasanoğlu---Poyraz. 1900 öncesi adı;Poyrazoğlu---Salman. 1900 öncesi adı;Samsukoğlu---Şeker. Şekeroğlu.
Ayrıca; Kır ve Kıray akraba..1840 yılı nüfus sayımına göre sülaleler: Bağdatlıoğlu, Bandoloğlu, Çakalömeroğlu, Çekmehmedoğlu, Eyüpünoğlu, Gedikoğlu, Hasanoğlu, İmammemişoğlu, Karakullukçuoğlu, Kosifoğlu, Kudiloğlu, Küçükmehmedoğlu, Mollahasanoğlu, Samsuhoğlu..]]
Balıklı Köyü(Emanyat’i,Yukarı P’ilarget): [[ Can, Canoğlu. 1900 öncesi adı;Canoğlu---Çebin. 1900 öncesi adı;Çebinoğlu---Fitoz. 1900 öncesi adı;Fitozoğlu---Algül. 1900 öncesi adı;Kelalioğlu/Gülalioğlu---Kopar, Koparmal. 1900 öncesi adı;Koparmaloğlu---Aygündüz. 1900 öncesi adı;Kanunoğlu---Kurt, Kurdoğlu. 1900 öncesi adı;Kurdoğlu--- Odabaş. 1900 öncesi adı; Odabaşoğlu---Şeşen. 1900 öncesi adı;Ofluoğlu---Özdoğan. Osmanoğlu--- Özbilmiş, Pişmişoğlu. 1900 öncesi adı;Pişmişoğlu--- Sarışan. 1900 öncesi adı;Sarıömeroğlu---Sayaroğlu. 1900 öncesi adı;Sayaroğlu---Atay. 1900 öncesi adı;Sofuoğlu---Ofluoğlu. 1900 öncesi adı;Şeşenoğlu--- Şivil, Şiviloğlu. 1900 öncesi adı;Şiviloğlu--- Demircioğlu. 1900 öncesi adı;Timürçioğlu---Canbay. 1900 öncesi adı;Uzunömeroğlu--- Zoroğlu. 1900 öncesi adı;Zoraloğlu. Köyde; Bozkurt ailesi de var.]]
Başköy(Ortacalar bucağı): [[ Arafal, Arafat. Arafalioğlu---Aydın. 1900 öncesi adı; Aydınlıoğlu---Bak, Bakoğlu, Erdoğan. 1900 öncesi adı; Bakoğlu---Karaca. 1900 öncesi adı; Çekemişoğlu---Emanet. 1900 öncesi adı; Emanetoğlu--- Bekâr. 1900 öncesi adı;Fazlıoğlu --- Felamur. 1900 öncesi adı;Felamuroğlu--- Karaca, Vela. 1900 öncesi adı;Feyizoğlu---Coşkun, Fitoz, Yılmaz. 1900 öncesi adı;Fitozoğlu---Gür, Giritli. 1900 öncesi adı;Giritlioğlu---Yıldız. 1900 öncesi adı;Hatinoğlu---Çankaya, Kadioğlu, Kamal, Kamaloğlu, Kılnaz, Savaş. 1900 öncesi adı; Kamaloğlu---Namlı. 1900 öncesi adı; Karahasanoğlu---Koç. 1900 öncesi adı; Kocaalioğlu---Tuncay.Mollaahmetoğlu---Dindar, Öztürk, Sarı, Uyanık, Muçukunoğlu. Muçukunoğlu---Deniz. Sapuloğlu---Sağlam, Selim. Selimoğlu---Ozan, Şair. Şairoğlu---Şekeri, Yılmaz, Torunoğlu, Tornuoğlu. Tornuoğlu---Arafat, Beşli, Can, Demirci, Vela, Velioğlu. Velioğlu---Vona. Vonaloğlu. Vonaloğlu---
1840 yılı ilk nüfus sayımında sülaleler: Ahmedoğlu, Aydınlıoğlu, Baküoğlu, Çiftemişoğlu, Emanetoğlu, Fitozoğlu, Giritlioğlu, Hortoloşoğlu, Kalameroğlu, Kamaloğlu, Karahüseyinoğlu, Mollaahmedoğlu, Mucikınaoğlu, Muradoğlu, Piroğlu, Saroğlu, Selimoğlu, Şairömeroğlu, Torunaoğlu, Vafaloğlu, Velioğlu. Burada, Albayrak ailesi de var.]]Boyuncuk Köyü(Pareh; Gürc p'arexi "Yayla barınağı"): [[ Çoban. Abdullahoğlu---Cineviz, Ciniviz. Cinevizoğlu---Karaca, Karacaoğlu. 1900 öncesi adı; Karacaahmetoğlu---Karaman, Karataş. 1900 öncesi adı;Karamahmutoğlu--- Çağlar, Özaltın, Şerifoğlu. Kökeni(Yani 1900 öncesi adı);Şerifoğlu--- Demirci. 1900 öncesi adı;Temurçuoğlu---Öztorni, Turna. 1900 öncesi adı; Tornuoğlu---Arslanalp. 1900 öncesi adı;Uzunalioğlu..]]
Derecik Köyü( Sidere;Roma döneminde latince Sídêrê; "Demirköy"-Sidre. Cibadagı diyenler de var):[[ 1900 yılı öncesi sülaleler ve Günümüzdeki soyadları: Bayraminoğlu: Bayramin-Cakeloğlu(Çakaliş diye anılırlardı. Bu nedenle Cakeloğlu, Çakalış olsa gerek): Çakar- Çalıkoğlu: Çalıkyılmaz, Çalıkoğlu- Çevelekoğlu: Cevelek, Civelek- Çorbacıoğlu: Çorbacı, Çorbacıoğlu- Durmuşoğlu: Durmuş- Gerdanoğlu: Gerdan- Gürcüloğlu: Özbay- Hacibektaşoğlu: Bayar, Gümüş, Karaman- Hacisaidoğlu: Özcan- Horoğlu: Akbulut, Har, Hür-Horozalioğlu: Horozalioğlu- Kasapoğlu: Gürkan- Kedaşoğlu: Kadaş- Kulaksızoğlu: Civelek, Özdemir-Kuruahmetoğlu: Atakuru-Küçükmehmetoğlu: Çağır, Küçük- Manavoğlu, Manav- Mazlumoğlu: Mazlum- Mirasyedioğlu: Tınaz,Vural, Mirasedoğlu, Mirasyedioğlu- Mollaömeroğlu: Albayrak-Mutioğlu: Muti- Öksüzoğlu: Şentürk- Patoğlu: Çağ, Patoğlu- Tahiroğlu: Abay- Tolucoşoğlu: Yaşa- Tornoğlu: Turanoğlu- Tutoğlu: Kutlu-Albay- Gür- Horozal- Kanbur.
1840 yılı ilk nüfus sayımına göre sülaleler: Çakaloğlu, Çakıroğlu, Çalikoğlu, Küçükoğlu, Delimemişoğlu, Dudoğlu, Durmuşoğlu, Gümüşoğlu, Gürcüloğlu, Gürcümehmedoğlu, Hacıbektaşoğlu, Hacımehmedoğlu, Huroğlu, Kahramanınoğlu, Kameloğlu, Karamustafaoğlu, Karaömeroğlu Kâraşoğlu, Kasaboğlu, Kibaroğlu, Kulaksızoğlu, Kıvarıahmedoğlu, Küçükmehmedoğlu, Manavoğlu, Mirasyedioğlu, Mollaömeroğlu, Öksüzalioğlu, Sofioğlu, Uzunalioğlu, Yadoğlu, Zaimoğlu.. Her köyde aynı sülaleden aileler olduğu gibi; Yukarşahinler(Jilennapşit) köyü, Konaklı(Kordelit) köyü, Kemerköprü(Cgiazan) köyü ve Şenköy(3alenkutunit)’de de, 1960 ortalarında Samsun’dan gelip bu güzel köylerimize yerleşen Çorbacıoğulları var.]]
Dereüstü Köyü(Gidreva):[[ 1900 yılı öncesi sülaleler ve Günümüzdeki soyadları: Gültekin. 1900 öncesi adı; Abdullahoğlu---Alın, Alınoğlu. 1900 öncesi adı; Alınoğlu---Altanlar. 1900 öncesi adı; Alitoğlu---Aydın, Bayram. 1900 öncesi adı; Bayramoğlu---Ergin, Mısırlıoğlu. 1900 öncesi adı; Bektaşoğlu---Çolak. 1900 öncesi adı; Çolakoğlu--- Çakmak. Dervişoğlu--- Günaydın. 1900 öncesi adı; Gemkiranoğlu--- Gümüş. 1900 öncesi adı; Gümüşoğlu--- Ergin, Kazanç, Öztabak, Temel. 1900 öncesi adı; İsmailoğlu---Bilen, Bekâroğlu, Kalopçu, Kalyoncu. 1900 öncesi adı; Kalyoncuoğlu---Karabulut . 1900 öncesi adı; Karaosmanoğlu---Altun. 1900 öncesi adı; Orcelioğlu---İşler. 1900 öncesi adı; Ömeroğlu---Akgümüş, Yüz. 1900 öncesi adı; Punsoğlu---Sarıbaş. 1900 öncesi adı; Sarıosmanoğlu---Torni, Torun, Torunlar, Tornoğlu, Yılmaz, Sofuoğlu. 1900 öncesi adı; Sofuoğlu---Tamuzun, Uzunal. 1900 öncesi adı; Uzunalioğlu--- Ataman. 1900 öncesi adı; Uzunhasanoğlu---Yürük, Yürükoğlu. 1900 öncesi adı; Yürükoğlu---Arpak, Yüz, Yüzüncüoğlu. 1900 öncesi adı; Yüzüncüoğlu.
Köyde; Güzel ve Sevinç aileleri var.]]
Dikyamaç köyü(Kamparna. K'amp'arona; Lazca anlamı "Beyaz güzel kokulu çiçekli ağaççık"): [[1900 yılı öncesi sülaleler ve Günümüzdeki soyadları: Akşirin, Haciarifoğlu, Özyıldırım, Tatarhan. 1900 öncesi adı; Abdioğlu---Aksoy, Özyılmaz. 1900 öncesi adı; Abdurrahmanoğlu---Ataselim, Ban, Banoğlu, Numan, Özban, Özbayrak. 1900 öncesi adı; Banoğlu---Düzen, Tuncay. 1900 öncesi adı; Bekiroğlu---Coşkun. 1900 öncesi adı; Çakunoğlu---Çelenk, Özçelik. 1900 öncesi adı; Çelengoğlu---Türkyılmaz, Çerkezoğlu. 1900 öncesi adı; Çerkezoğlu---Arınel, Yavuz. 1900 öncesi adı; Delimahmutoğlu---Akpınar. 1900 öncesi adı; Delimustafaoğlu---Tatar. 1900 öncesi adı; Dervişoğlu---Özdemek, Yılmaz, Haşimoğlu. 1900 öncesi adı; Hşimoğlu--- Güneş, Tamtabak, Hunduroğlu. 1900 öncesi adı; Hunduroğlu--- Özten. 1900 öncesi adı; İbrahimoğlu---Kalyoncu. 1900 öncesi adı; Kalyoncuoğlu--- Kambur, Kamburoğlu. 1900 öncesi adı; Kamburoğlu---Tamtabak, Kânlıoğlu. 1900 öncesi adı; Kânlıoğlu--- Kara, Özalp. 1900 öncesi adı; Karahasanoğlu---Özkavaklı, Sul. Kavaklıoğlu---Kazanç, Özkazanç, Kazancıoğlu. 1900 öncesi adı; Kazancıoğlu---Kopuz. 1900 öncesi adı; Kopuzoğlu--- Kotiloğlu. 1900 öncesi adı; Kotiloğlu--- Başkose. 1900 öncesi adı; Köseoğlu--- Kuru, Kuruoğlu. 1900 öncesi adı; Kuruoğlu---Yıldırım. 1900 öncesi adı; Mollaosmanoğlu---Fono, Marşan, Saraydar, Saraydaroğlu. 1900 öncesi adı; Saraydaroğlu---Seyhan. 1900 öncesi adı; Sofuoğlu--- Baştabak, Tabak, Tamtabak, Sohtaoğlu. 1900 öncesi adı; Sohtaoğlu--- Şanlı, Şalap, Özşalap, Yapan. 1900 öncesi adı; Şalapoğlu---Timür. 1900 öncesi adı; Timüroğlu----Torun, Tornu. 1900 öncesi adı; Tornuoğlu.
Köyde, Erdemir ailesi de var…1840 yılı ilk nüfus sayımına göre sülaleler: Abdioğlu, Abdullahoğlu, Abdurrahmanoğlu, Alişanoğlu, Bakiroğlu, Banoğlu, Cakunoğlu, Çaharoğlu, Çileninoğlu, Delimahmudoğlu, Delimustafaoğlu, Dervişoğlu, Dudulaoğlu, Haşimoğlu, Hunduzoğlu, Kalyoncuoğlu, Kamburoğlu, Kânlıoğlu, Karahasanoğlu, Karamıstafaoğlu, Kasımoğlu, Kavaklıoğlu, Kazancıoğlu, Kudinoğlu, Kurioğlu, Kuruhüseyinoğlu, Kürdalioğlu, Mahmudoğlu, Menhuroğlu, Mollaosmanoğlu, Nunamişoğlu, Ocaşoğlu, Piroğlu, Saraydaroğlu, Sofininioğlu, Sohtaoğlu, Sukoğlu, Şalaboğlu, Timüroğlu, Torunoğlu..]]
Dülgerli Köyü(Hemşince olduğu söyleniyor. Ç’alenp’ot’ocur):[[ 1900 yılı öncesi sülaleler ve Günümüzdeki soyadları: Esen, Geriş. 1900 öncesi adı; Aligelinoğlu---Çağlar. 1900 öncesi adı; Badoğlu---Bakar, Bekâr. 1900 öncesi adı; Bakoğlu---Yenigün. 1900 öncesi adı; Banoğlu---Başnamlı. 1900 öncesi adı; Başlıoğlu---Ceneviz, Ciniviz. 1900 öncesi adı; Cenevizoğlu---Çelik, Onal, Çeboğlu. 1900 öncesi adı; Çeboğlu---Aydın. 1900 öncesi adı; Deliahmetoğlu---Doğancı. 1900 öncesi adı; Doğancıoğlu---Ezgin, Namlı, Namlıkaya. 1900 öncesi adı; Eyüpoğlu---Gezer, Peker. 1900 öncesi adı; Fazlıoğlu---Felamur, Şahin. 1900 öncesi adı; Felamuroğlu---Fitoz. 1900 öncesi adı; Fitozoğlu---Genç. 1900 öncesi adı; Gençalioğlu---Kocadağ, Yıldız, Hatinoğlu. 1900 öncesi adı; Hatinoğlu--- Kaba. 1900 öncesi adı; Kabaloğlu---Kamal, Kamaloğlu, Savaş. 1900 öncesi adı; Kamaloğlu---Kusisoğlu. 1900 öncesi adı; Kusisoğlu--- Başak. 1900 öncesi adı; Muçukinoğlu--- Mutafoğlu. 1900 öncesi adı; Mutafoğlu---Gezer, Güngör, Sesli, Saitoğlu. 1900 öncesi adı; Saitoğlu---Altınbayarak, Altunbayrak. 1900 öncesi adı; Salihalemdaroğlu---Sarı. 1900 öncesi adı; Sarıoğlu--- Altın, Altun, Altınsoy, Dilmen, Eminoğlu, Tosunoğlu. 1900 öncesi adı; Sofuoğlu--- Akdemir, Demir, Demirci, Şentürk. 1900 öncesi adı; Temurçioğlu---Aslan, Arslanalp. 1900 öncesi adı; Uzunalioğlu---Arslanalp. 1900 öncesi adı; Uzunömeroğlu.--- Güvenkaya. 1900 öncesi adı; Velioğlu.
1840 yılı ilk nüfus sayımına göre sülaleler: Ahmedinoğlu, Avcıoğlu, Badoğlu, Başoğlu, Çikamişoğlu, Çitoniroğlu, Doğancıoğlu, Emininioğlu, Eyüpoğlu, Fitozoğlu, Hancıalioğlu, Hocaoğlu, Kabiloğlu, Kalamuroğlu, Kameloğlu, Karacaahmedoğlu, Karamahmudoğlu, Koçalioğlu, Küçükalioğlu, Mankükaçoğlu, Mercanoğlu, Mollaalioğlu, Mollaosmanoğlu, Momolioğlu, Muçkitoğlu, Mustafanınoğlu, Mutanaoğlu, Salihalemdaroğlu, Sariömeroğlu, Sofioğlu, Şerifoğlu, Timurcioğlu, Torunaoğlu, Uzunalioğlu, Vanaloğlu, Velioğlu, Yamakoğlu, Yayalıoğlu.]]
Güneşli köyü(:C’giyazona(Tak’amandeni) Lazca; "yol geçen bahçe"):[[ Alişan, Çağ, Alişanoğlu. 1900 öncesi adı; Alişanoğlu---Şahin. 1900 öncesi adı; Dedeoğlu---Hizel, Tunç, Öztabak, Velimahmutoğlu. 1900 öncesi adı; Delimahmutoğlu---Aydin. 1900 öncesi adı; Dervişoğlu---Özkan. 1900 öncesi adı; Kasımoğlu---Kuru. 1900 öncesi adı; Kuruoğlu---Hastürk, Öztürk, Mollaosmanoğlu. 1900 öncesi adı; Mollaosmanoğlu--- Özşalap. 1900 öncesi adı; Şalapoğlu---Tornu. 1900 öncesi adı; Tornuoğlu---Uçaş. 1900 öncesi adı; Uçaşoğlu—Ayrıca köyde Turna ailesi var..]]
Güngören Köyü(Kapisre.. K'ap'isre/K'ap'istona. Lazcası; "Asmalık"): [[1900 yılı öncesi sülaleler ve Günümüzdeki soyadları: Aydın. 1900 öncesi adı; Aydınlıoğlu---Bayraktar, Bayraktaroğlu. 1900 öncesi adı; Bayraktaroğlu--- Özbay. 1900 öncesi adı; Çapuloğlu---Özbay, Özçelebi. 1900 öncesi adı; Çeboğlu---Dilsiz. 1900 öncesi adı; Dilsizoğlu---Emin, Eminoğlu. 1900 öncesi adı; Eminoğlu---Filizkıra. 1900 öncesi adı; Gemkıranoğlu---Gençoğlu. 1900 öncesi adı; Gürculoğlu---Gürkan. 1900 öncesi adı; Hasanreisoğlu---Özyazıcı. 1900 öncesi adı; Hasanyazıcıoğlu---Ergüven. 1900 öncesi adı; Karaşahinoğlu---Güney. 1900 öncesi adı; Kazıkçıoğlu---Kürşat. 1900 öncesi adı; Kellecioğlu---Arslan. 1900 öncesi adı; Kovaroğlu---Keser, Köse. 1900 öncesi adı; Köseoğlu---Alanbay, Galin, Küçükay. 1900 öncesi adı; Küçükalioğlu---Güney, Turan, Turhan. 1900 öncesi adı; Memişreisoğlu---Günver. 1900 öncesi adı; Mollahasanoğlu--- Özbayraktar. 1900 öncesi adı; Mustafareisoğlu---Günaydın. 1900 öncesi adı; Öksüzoğlu---Yılmaz. 1900 öncesi adı; Punksoğlu---Karabal. 1900 öncesi adı; Satıralioğlu---Özşanlı, Sümer. 1900 öncesi adı; Şalapoğlu---Özbirinci, Özikincioğlu, Üçüncüoğlu. 1900 öncesi adı; Üçüncüoğlu---Üşümüş. 1900 öncesi adı; Üşümüşoğlu---Özkan. 1900 öncesi adı; Velioğlu---Karaşahin. 1900 öncesi adı; Zaitoğlu--- Zaim. 1900 öncesi adı; Zaimoğlu---- Ayrıca;Bayraktaroğlu, Başköse, Kandemir, Şahin ve Zengin aileleri de var.]]
Gürgencik Köyü(K'op'tone): [[1900 yılı öncesi sülaleler ve Günümüzdeki soyadları: Baydın, Gürsel. 1900 öncesi adı; Delimustafaoğlu---Danışma. 1900 öncesi adı; Dervişoğlu---Baydın, Gerdan, Dumlupınar, Karakan, Yaşar, Yaşarkan. 1900 öncesi adı; Karamustafaoğlu---Bayhan, Erdoğan. 1900 öncesi adı; Kasımoğlu---Kazanç, Kazancı. 1900 öncesi adı; Kazancıoğlu---Gülhan. 1900 öncesi adı; Kürtalioğlu---Ataman. 1900 öncesi adı; Sohtooğlu..
Ayrıca; Torun, Torunlar akraba. Bunun yanı sıra köyde; Baştabak, Özşalap ve Yılmaz aileleri var…
Kavak Köyü(Yak'oviti, Lazcası "Yakuplu"]]
Kavak köy - Arhavi - Artvin Yak'oviti [ Laz "Yakuplu" ]1946 MYK: Yakovit.1516, 1928 Krz 48: İyakovit. 11.5.1956 tarihli kararnameyle Kavak adı verildi. Mahalleleri: Berjena, Lancğona, Luğicğali, Medrese, Tukmeni. SN Mahalleleri; Berjena, Lancğona, Luğicğali, Medrese, Tukmeni.): [[ 1900 yılı öncesi sülaleler ve Günümüzdeki soyadları: Akbulut, Akgümüş. 1900 öncesi adı; Abdullahoğlu---Cebeci. Cebec.oğlu---Cengiz. 1900 öncesi adı; Çakaloğlu---Özçakmak. 1900 öncesi adı; Çakmakçıoğlu---Çolaker, Güler, Çolakoğlu. 1900 öncesi adı; Çolakmollaoğlu---Akgümüş, Feyizoğlu, Feyzoğlu, Yener. 1900 öncesi adı; Delifeyizoğlu---Özcan. 1900 öncesi adı; Delimemişoğlu--- Çakmak, Dervişoğlu, Erkan, Güney, Özdemir, Zoroğlu. 1900 öncesi adı; Dervişoğlu---Duman, Hüseyinoğlu. 1900 öncesi adı; Hseyinoğlu---Karabulut. 1900 öncesi adı; İkizoğlu/Ekizoğlu---Çaylak, Özbaş, İslamoğlu. 1900 öncesi adı; İslamoğlu---Turhan, Turan. 1900 öncesi adı; Kalevracıoğlu---Karabacak. 1900 öncesi adı; Karabacakoğlu---Akpınar. 1900 öncesi adı; Karamollaoğlu---Karakoyun, Karaosmanoğlu. 1900 öncesi adı; Karaosmanoğlu---Kaya, Karaömeroğlu. 1900 öncesi adı; Karaömeroğlu---Kaya. 1900 öncesi adı; Kayaömeroğlu---Kesimal. 1900 öncesi adı; Kesimalioğlu---Görüm, Köroğlu. 1900 öncesi adı; Köroğlu---Türker. 1900 öncesi adı; Menturoğlu---Şeşen. 1900 öncesi adı; Ofoğlu---Sarıahmetoğlu. 1900 öncesi adı; Sarıahmetoğlu---Özgelen. 1900 öncesi adı; Sarıalioğlu---Semiz. 1900 öncesi adı; Semizalioğlu---Zaim. 1900 öncesi adı; Sofualioğlu---Güneyhan, Özsezen. 1900 öncesi adı; Soğukoğlu---Öztabak. 1900 öncesi adı; Sohtaoğlu---Özer. 1900 öncesi adı; Şeyihoğlu---Özdemir. 1900 öncesi adı; Timürçioğlu/Demircioğlu---Torni. 1900 öncesi adı; Torunoğlu/Tornioğlu---Uzun. 1900 öncesi adı; Uzunalioğlu---Uzun, Uzunhasan, Uzunhasanoğlu. 1900 öncesi adı; Uzunhasanoğlu---Özgen. Uzunhüseyinoğlu---Karabulut, Özen. 1900 öncesi adı; Uzunmustafaoğlu---Özcan. 1900 öncesi adı; Velimemişoğlu---Zaim, Zaimoğlu. 1900 öncesi adı; Zaimoğlu.. Ayrıca; Gül, Karadeniz, Kılıç, Özkan, Temel ve Yılmaz aileleri var köyde..]]
Kemerköprü Köyü(Cgiryazeni. Laz "iyi alan". Ciğeryazan): [[ Çelenk. Çelenkoğlu---Çelik, Çelikoğlu. 1900 öncesi adı; Çelikoğlu--- Çorbacı. Çorbacıoğlu--- Kaba, Selim. 1900 öncesi adı; Delihüseyinoğlu---Durmuş. 1900 öncesi adı; Dervişoğlu---Durmuş. 1900 öncesi adı; Durmuşoğlu---Okumuş. 1900 öncesi adı; Efendioğlu---Ada, Feyiz, Feyizoğlu. 1900 öncesi adı; Feyizoğlu---Ağırbaş, Genç, Gençağaoğlu. 1900 öncesi adı; Gençağaoğlu--- Tüzün. 1900 öncesi adı; Hacıkibaroğlu---Baydar, Ergin. 1900 öncesi adı; Hacıreşitoğlu---Ermiş. 1900 öncesi adı; İbişoğlu---Özçelik. 1900 öncesi adı; İmamoğlu---Aydın, Bayrak. 1900 öncesi adı; İncebayraktaroğlu---Çakmakçı, Şahin. 1900 öncesi adı; Kabahasanoğlu---Ağırbaş, Kabasakal. 1900 öncesi adı; Kabasakaloğlu---Kasım, Marşan. 1900 öncesi adı; Kasımoğlu---Kolçak. 1900 öncesi adı; Kolçakoğlu---Akşahin, Ocaklı, Yolcu. 1900 öncesi adı; Seferoğlu---Özdemir, Sofu. 1900 öncesi adı; Sofuoğlu--- Toraman. 1900 öncesi adı; Toramanoğlu---Dirik, Tüzün. 1900 öncesi adı; Ustabaşoğlu.. Ayrıca; Akkaya, Güngör, Kaba aileleri mevcüt.. 1840 yılı ilk nüfus sayımına göre sülaleler: cebinoğlu, Çelikoğlu, Çingiroğlu, Çuhadaroğlu, Çulikoğlu, Delihüseyinoğlu, Durmuşoğlu, Durulaoğlu, Feyzullahoğlu, Hacıoğlu, İncemehmedoğlu, Kabahasanoğlu, Kabasakaloğlu, Kibaroğlu, Kolçakoğlu, Küçükalioğlu, Küçükeyyüboğlu, Malaronoğlu, Seferoğlu, Sezamanoğlu, Sofioğlu, Turnaoğlu.. ]]
Kestanealan Köyü(Ç'uk'alvati. Lazcası; "çömlekli" .Mahalleleri; Necepuna, Oxumçkera): 1900 ve öncesi sülaleler: [[ Aksoy. 1900 öncesi adı; Abdurrahimoğlu---Altanlar. 1900 öncesi adı; Alitoğlu---Atabek. 1900 öncesi adı; Çolakoğlu---Özyılmaz. 1900 öncesi adı; Delimollaoğlu---Gençyılmaz. 1900 öncesi adı; Emiroğlu---Ersoy, Horozal, Horozaloğlu. 1900 öncesi adı; Horozalioğlu/Horozaloğlu--- Atakan, Kaka. 1900 öncesi adı; Kakamustafaoğlu---Ataselim. Kavaklı. 1900 öncesi adı; Kavaklıoğlu---Kitapçı. 1900 öncesi adı; Kitapçıoğlu---Ggeez, Kosif, Kosifoğlu. 1900 öncesi adı; Kosifoğlu---Nazik, Nazikoğlu. 1900 öncesi adı; Nazikoğlu---Sarışan. 1900 öncesi adı; Sarıömeroğlu---Akbulut. 1900 öncesi adı; Sofalioğlu---Nişancı. 1900 öncesi adı; Süleymanoğlu---Atabay. 1900 öncesi adı; Tosunoğlu---Sönmeziç. 1900 öncesi adı; Vahiçoğlu(Vayiç Ermenice bir isim)---Atalay. Yahyaoğlu..
Köyde, Karamanoğlu ailesi mevcüt.. 1840 yılı ilk nüfus sayımına göre sülaleler: Abdurrahimoğlu, Berberoğlu, Çavuşoğlu, Çolakoğlu, Dellimollaoğlu, Deliosmanoğlu, Emiroğlu, Galitaoğlu, Hamailoğlu, Harusalioğlu, Kanlımustafaoğlu, Karaalioğlu, Karasanoğlu, Kitapsızoğlu, Kosifoğlu, Nazikoğlu, Sariömeroğlu, Sofualioğlu, Sofumehmedoğlu, Sofuoğlu, Süleymanoğlu, Şişmanoğlu, Tosunoğlu, Varıcıoğlu..]]
Kireçli Köyü(Baxta. Mahalleleri: Kvalamgvani, Kimote, Rakani): [[ 1900 ve öncesi sülaleler: Cengiz. 1900 öncesi adı; Çakaloğlu---Türk. 1900 öncesi adı; Gamkıranoğlu---Günbeyaz. 1900 öncesi adı; Günbeyazoğlu--- Kasap. 1900 öncesi adı; Kasapoğlu---Galin, Özgün. 1900 öncesi adı; Mehmetreisoğlu.--- Yılmaz. 1900 öncesi adı; Ömeroğlu---Behlül. 1900 öncesi adı; Pehlüloğlu---Saydar. 1900 öncesi adı; Saitoğlu---Ergin. 1900 öncesi adı; Soğukoğlu---Özer. 1900 öncesi adı; Şeyihoğlu---Demirel. 1900 öncesi adı; Timüralioğlu---Toraman, Turaman. 1900 öncesi adı; Toramanoğlu/Turamanoğlu--- Öztur, Öztürk. 1900 öncesi adı; Turoğlu---Akın, Yüzüncü. 1900 öncesi adı; Yüzüncüoğlu.. Ayrıca; Etik, Karadeniz, Sarı, Turan ve Yüz aileleri yaşıyor..]]
Konaklı Köyü(Kordelit. Lazca, k'ordeliti "kesekliyer"): [[ 1900 yılı ve öncesi sülaleler: Alın, Alınoğlu. 1900 öncesi adı; Alınoğlu---Aydın. 1900 öncesi adı; Aydınoğlu---Yıldırım. Azizoğlu---Çakır. 1900 öncesi adı; Cakeloğlu---Çiçek. 1900 öncesi adı; Duduoğlu---Gedik. 1900 öncesi adı; Gedikoğlu---Gençal, Gençoğlu. 1900 öncesi adı; Gençalioğlu---Dursun, Gocoğlu. 1900 öncesi adı; Gocoğlu---Şeker, Şekeroğlu. 1900 öncesi adı; Hacışekeroğlu---Kayahan. 1900 öncesi adı; Hanoğlu---Hekim, Hekimoğlu. 1900 öncesi adı; Hekimoğlu---Karakaş. 1900 öncesi adı; Karakaşoğlu---Çakar. 1900 öncesi adı; Kemaloğlu--- Yılmaz. 1900 öncesi adı; Mahmutoğlu---Atagül, Atasoy, Ertürk. 1900 öncesi adı; Orçaroğlu---Yıldız. 1900 öncesi adı; Patoğlu---Pervaz. 1900 öncesi adı; Pervazoğlu---Piryol. 1900 öncesi adı; Pireoğlu---Alçiçek. 1900 öncesi adı; Sapuloğlu---Satıral. 1900 öncesi adı; Satıraloğlu---Tabak, Takaz, Takazoğlu. 1900 öncesi adı; Takazoğlu---Sönmez. 1900 öncesi adı; Tantoğlu---Akyıldız, Seber. 1900 öncesi adı; Uhrakoğlu---Cengiz, Erol, Gümüşel, Turan, Ustahüseyinoğlu. 1900 öncesi adı; Ustahüseyinoğlu---Uzun. 1900 öncesi adı; Uzunosmanoğlu---
Ayrıca; Erdemer, Uyanık, Yivci, Yanık aileleri var.…1840 ilk nufüs sayımına göre sülaleler: Alioğlu, Aydınoğlu, Badoğlu, Byükalioğlu, Çapuloğlu, Çorbacıoğlu(Aslında, 1970’lerde Samsun’dan gelen akrabalar var ve onların soyadı da Çorbacı), Dakazoğlu(Takazoğlu olsa gerek), Delimustafaoğlu, Delitantooğlu, Emanemustafaoğlu, Gedikoğlu, Gençalioğlu, Hasanefendioğlu, İmamoğlu, Karakaşoğlu, Mazlumoğlu, Mehmedoğlu, Mollaosmanoğlu, Orçioğlu, Pervazoğlu, Sarıahmetoğlu, Tantuoğlu, Turnaoğlu, Uhrakoğlu, Ustahüseyinoğlu, Uzunosmanoğlu, Yanıkoğlu..Ayrıca; Tibukoğlu ailesi var..]]
Küçükköy(Suxulet/ Tsxuleti Lazcası; "armutlu"):[[ 1900 yılı ve öncesi sülaleler: Arslan. 1900 öncesi adı; Arslanoğlu---Körhasan, Özbiyik, Bıyıklıoğlu, Büyükluoğlı. 1900 öncesi adı; Byıklıoğlu---Yıldız. 1900 öncesi adı; Bulaoğlu---Özçalık. 1900 öncesi adı; Çalıkoğlu---Gür. 1900 öncesi adı; Giritlioğlu---Aydın. 1900 öncesi adı; Huşoğlu---Yılmaz. 1900 öncesi adı; Karamehmetoğlu---Kekeç, Yaşa. 1900 öncesi adı; Kekekçoğlu---Kılıç. 1900 öncesi adı; Kılıçoğlu---Güner, Kotiloğlu. 1900 öncesi adı; Kotiloğlu---Altun. 1900 öncesi adı; Köraçoğlu---Metin. 1900 öncesi adı; Mututu---Özzaim. 1900 öncesi adı; Ömeroğlu---Şeker. 1900 öncesi adı; Şekeroğlu---Turna. 1900 öncesi adı; Turnaoğlu---Usta. 1900 öncesi adı; Ustahasanoğlu--- Görel, Yanık. 1900 öncesi adı; Yanıkoğlu..]]
Ortacalar Köyü(Ortaköy): [[ 1900 yılı ve öncesi sülaleler: Türen. 1900 öncesi adı; Alikıranoğlu---Arslan. 1900 öncesi adı; Arslanoğlu--- Bayrak. 1900 öncesi adı; Bayramoğlu--- Bıyıklı. 1900 öncesi adı; Bıyıklıoğlu---Çalık. 1900 öncesi adı; Çalıkoğlu---Akın, Çetin, Çetinoğlu. 1900 öncesi adı; Çetinoğlu--- Gedik. 1900 öncesi adı; Gedikoğlu---Genç. 1900 öncesi adı; Gençalioğlu---Çelik. 1900 öncesi adı; Güloğlu---Gümüş. 1900 öncesi adı; Gümüşoğlu---Şirin, Turna, Yıldız. 1900 öncesi adı; İmamoğlu---Kekeva, Alibaloğlu. 1900 öncesi adı; Kekevaoğlu---Oğuz, Topsaç. 1900 öncesi adı; Komsaçoğlu---Kuru. 1900 öncesi adı; Kurumahmutoğlu---Nakkaş. 1900 öncesi adı; Nakkaşoğlu---Sarı. 1900 öncesi adı; Sarıömeroğlu---Esen, Kekeva. 1900 öncesi adı; Sulakoğlu---Şahin. 1900 öncesi adı; Şahinoğlu---Terzi. 1900 öncesi adı; Terzioğlu---Timurçioğlu. 1900 öncesi adı; Demir--- Zaim. 1900 öncesi adı; Zaimoğlu.
1840 yılı ilk nüfüs sayımı sülaleri: Alemdaroğlu, Alifinaoğlu, Arnavudoğlu, Aslanoğlu, Başalimoğlu, Beratoğlu, Bulaoğlu, Buyukluoğlu, Çalukoğlu, Çetinoğlu, Demircioğlu, Dervişoğlu, Gedikoğlu, Gügüoğlu, Gümüşoğlu, İmamoğlu, Kalyoncuoğlu, Kasımoğlu, Kekeçoğlu, Keloğlu, Köroğlu, Köseömeroğlu, Kudiloğlu, Kumsaçoğlu, Kunzuloğlu, Mollahasanoğlu(Monlahasanoğlu), Mututoğlu, Nakkaşoğlu, Nutunaoğlu, Serdaroğlu, Sulikoğlu, Şahinoğlu, Şekeroğlu, Timurcioğlu, Timurciömeroğlu, Tosunoğlu, Velisayalanoğlu, Zaidoğlu, Zaimoğlu… ]]
Sırtoba Köyü(Otalahe/Ot'alaxe. Lazcası; "çamurlu"): [[1900 yılı ve öncesi sülaleler: Arslan, Arslanoğlu. 1900 öncesi adı; Arslanoğlu---Atay, Özbay. 1900 öncesi adı; Badoğlu---Subaşı. 1900 öncesi adı; Baratoğlu--- Eğri. Sermed. 1900 öncesi adı; Eğriburunoğlu---Gümüş. 1900 öncesi adı; Gümüşoğlu---Yılmaz. 1900 öncesi adı; Haşimoğlu---Kekeva. 1900 öncesi adı; Kekevaoğlu---Kuru. 1900 öncesi adı; Kuroğlu/Kuruoğlu--- Uzun, Uzunhasanoğlu. 1900 öncesi adı; Uzunhasanoğlu.. Ayrıca Velioğlu sülalesi var..]]
Soğucak Köyü(Potocur. Lazca anlamı; çok yüce):[[ 1900 öncesi ve sonrası sülaleler: Fitoz. 1900 öncesi adı; Fitozoğlu---Abay. 1900 öncesi adı; Gocaloğlu--- Karataş. 1900 öncesi adı; Karamahmutoğlu---Koçal, Koç, Koçoğlu. 1900 öncesi adı; Koçaloğlu---Durmuş. 1900 öncesi adı; Mollaahmetoğlu---Açık, Özer. 1900 öncesi adı; Muçukinoğlu---Pirge, Hekimoğlu. 1900 öncesi adı; Piroğlu---Tunç, Sarahmetoğlu. 1900 öncesi adı; Sarıahmetoğlu---Sarıaltın, Sarıömeroğlu. 1900 öncesi adı; Sarıömeroğlu---Selim. 1900 öncesi adı; Selimoğlu---Özaltın, Özaltun, Özşeker. 1900 öncesi adı; Şerifoğlu---Turna. 1900 öncesi adı; Tornuoğlu---Namlıkaya. 1900 öncesi adı; Velioğlu---Vona, Vonal. 1900 öncesi adı; Vonaloğlu..]]
Şenköy(3alen Kutunit/Tsalen K'ut'uniti . Lazcası; "aşağı güdükyer-Yetersiz Yer- Coğrafi olarak alçak yer" ):
[[ 1900 öncesi ve sonrası sülaleler: Aydınlı. 1900 öncesi adı; Aydınlıoğlu---Öziskender. 1900 öncesi adı; Hasançutoğlu---Çelik. 1900 öncesi adı; Karamahmutoğlu---Bilgin, Gümüş, Gümüşel, Gümüşoğlu. 1900 öncesi adı; Müftüoğlu---Karabal. 1900 öncesi adı; Satıralioğlu--- Erol, Güven, Sofuoğlu. 1900 öncesi adı; Sofuoğlu---Güven. 1900 öncesi adı; Uzunibrahimoğlu.
1840 sonrası sülaleri: Boşnakoğlu, Karamahmudoğlu, Kazancıoğlu,, Köseoğlu, Satıroğlu, Uzunibrahimoğlu.. Ayrıca; Çakar, Çakmakçı, Çorbacı, Koparmal ve Yavuz aileleri var..]]
Tepeyurt Köyü( Yüce Kutunit veya Jileni K'ut'uniti, Laz "yukarı güdükyer"): [[ 1900 yılı öncesi ve sonrası sülaleler: Bilgin. 1900 öncesi adı; Alemdaroğlu---Özgümüş. 1900 öncesi adı; Feyizoğlu---Kök, Türkoğlu. 1900 öncesi adı; Gemkıranoğlu---Kaymaz, Özköse, Köseoğlu. 1900 öncesi adı; Hacıalioğlu---Demirtel. 1900 öncesi adı; Humailoğlu---Özkazanç. 1900 öncesi adı; Kazancıoğlu---Kesimal. 1900 öncesi adı; Kesimaloğlu---Köse, Köseoğlu, Özbilgiç, Özyılmaz. 1900 öncesi adı; Köseoğlu---Tekin. 1900 öncesi adı; Küçükhüseyinoğlu---Karaköse, Köseoğlu. 1900 öncesi adı; Ocakoğlu---Satıral, Satiralioğlu. 1900 öncesi adı; Satıralioğlu---Erol. 1900 öncesi adı; Sofuoğlu---Şainbaş, Şanlı, Şatıroğlu, Türkoğlu, Kösecioğlu, Öksüz. 1900 öncesi adı; Şatıroğlu…
1840 yılı ilk nüfus sayımı akrabalar: Bekaroğlu, Feyzullahoğlu, Gumkıranoğlu, Kazancıoğlu, Kesimalioğlu, Küçükhüseyinoğlu, Satıroğlu, Sofuoğlu, Şatıroğlu..Ayrıca; Şainbaş, Şanlı, Şatıroğlu, Türkoğlu, Kösecioğlu, Oksüz, Helvacı, Horozal, Koçoğlu, Kol, Özdin, Topal aileleri yaşamaktadır.]]
Ulaş Köyü(Durmadi. Yüksek yer): [[ 1900 öncesi ve sonrası sülalelerin soyadlar: Yalçın. 1900 öncesi adı; Abdioğlu---Çetin. 1900 öncesi adı; Çebinoğlu---Kılıç, Kılınç. 1900 öncesi adı; Dursunoğlu---Özdemir. 1900 öncesi adı; Eyüpoğlu---Başgül, Yıldız. 1900 öncesi adı; Güloğlu---Yılmza. 1900 öncesi adı; Hasanağaoğlu---Gülşen, Yalçınkaya. 1900 öncesi adı; Karamehmetoğlu---Beng(Mühendislik). 1900 öncesi adı; Koçbayoğlu---Horoz. 1900 öncesi adı; Mustafaoğlu---Çelen. 1900 öncesi adı; Salihoğlu---Erçiçek. 1900 öncesi adı; Sarımustafaoğlu.
Ayrıca; Erçiçek, Deliosmanoğlu, Akgün, Tibukoğlu, Yıldırım, Akgüner, Efendioğlu ve Topal aileleri var.. 1840 ilk nüfus sayımındaki sülaleler: Yok..]]
Ulukent Köyü(Pilarget. Pelergivati. Latince Pelargos(Leylek)’tan türeme ve anlamı; "leylekli"): 1900 yılı öncesi ve sonrası sülalelerin günümüzdeki soyadları: [[ Şener. 1900 öncesi adı; Baharoğlu---Özdemir, Banoğlu. 1900 öncesi adı; Banoğlu---Can, Canoğlu. 1900 öncesi adı; Canoğlu---Özşen, Şeşenoğlu. 1900 öncesi adı; Corkeloğlu---Çebin, Çebinoğlu. 1900 öncesi adı; Çebinoğlu---Güney. 1900 öncesi adı; Çeremoğlu---Deliibrahimoğlu. 1900 öncesi adı; Deliibrahimoğlu---Dişli. 1900 öncesi adı; Dişlioğlu---Erdoğan, Doğanoğlu. 1900 öncesi adı; Doğanoğlu---Gerdan. 1900 öncesi adı; Gerdanoğlu---Algül. 1900 öncesi adı; Gülalioğlu/ Kelalioğlu---Algür, Kalemtaş. 1900 öncesi adı; Kameloğlu---Özkara. 1900 öncesi adı; Karamahmutoğlu--- Koparmal. 1900 öncesi adı; Koparmaloğlu---Aydın. 1900 öncesi adı; Kotiloğlu---Kurdoğlu. 1900 öncesi adı; Kurdoğlu---Atakuru. 1900 öncesi adı; Kuruahmetoğlu---Kuruoğlu. 1900 öncesi adı; Kuruoğlu---Candemir. 1900 öncesi adı; KüçÜkhasanoğlu---Okumuşoğlu. 1900 öncesi adı; Mollaahmetoğlu---Baykan. 1900 öncesi adı; Şenoğlu. 1900 öncesi adı; Mollaalioğlu---Odabaşş. 1900 öncesi adı; Odabaşoğlu--- Şeşen, Şeşenoğlu, Ofluoğlu. 1900 öncesi adı; Ofluoğlu---Ozdoğan. 1900 öncesi adı; Osmanoğlu--- Özbilmiş, Pişmiş, Pişmişoğlu, Seyidoğlu. 1900 öncesi adı; Pişmişoğlu---Şanlı, Kırdoğlu. 1900 öncesi adı; Sanoğlu--- Saydam, Sayar, Sayaroğlu. 1900 öncesi adı; Saparoğlu---Güven, Özel. 1900 öncesi adı; Selimoğlu---Şiviloğlu. 1900 öncesi adı; Şiviloğlu---Yıldızcan. 1900 öncesi adı; Tahiroğlu---Ustabaş. 1900 öncesi adı; Ustabaşoğlu---Erdem, Uzun, Uzuneyüpoğlu. 1900 öncesi adı; Uzuneyüpoğlu---Canbay. 1900 öncesi adı; Uzunömeroğlu---Yılmaz. 1900 öncesi adı; Velioğlu---Yamak. 1900 öncesi adı; Yamakoğlu---Yazıcı. 1900 öncesi adı; Yazıcıoğlu---Zoraloğlu. 1900 öncesi adı; Zoraloğlu
1840 nüfus sayımına göre sülaleler: Baharoğlu, Bamoğlu, Banoğlu, Caneosmanoğlu, Canoğlu, Cürgilioğlu, Cürmoğlu, Çebinoğlu, Delieyyüboğlu, Deliibrahimoğlu, Dişlioğlu, Doğanoğlu, Eyyübunoğlu, Gülalioğlu, Hotinoğlu, Karamahmudoğlu, Koparmalioğlu, Kudiloğlu, Kurdoğlu, Kurioğlu, Küçükhasanoğlu, Mollaahmedoğlu, Mollaalioğlu, Odabaşoğlu, Ofluoğlu, Osmanoğlu, Pişmişoğlu, Sanoğlu, Sarmahmudoğlu, Sayaroğlu, Selimoğlu, Süleymanoğlu, Şeviloğlu, Tulaoğlu, Ustabaşoğlu, Uzunalioğlu, Uzuneyyüboğlu, Uzunoğlu, Uzunömeroğlu, Yahyaoğlu, Yamakoğlu, Yazıcıoğlu ve Züralioğlu..]]
Üçirmak Köyü(Orçi): [[ 1990 yılı ve öncesi sülaleler ve günümüzdeki soyadları: Tatarhan. 1900 öncesi adı; Abdioğlu---Aydın. 1900 öncesi adı; Aydınlıoğlu---As. 1900 öncesi adı; Bakoğlu---Mutlu, Özdemir. 1900 öncesi adı; Cablahoğlu---Güneş. 1900 öncesi adı; Çeboğlu---Abay, Çetin, Çetinkaya. 1900 öncesi adı; Çobanoğlu---Emiral. 1900 öncesi adı; Emiroğlu--- Genç, Gençalioğlu. 1900 öncesi adı; Gençalioğlu---Duman, Yıldız, Hatinoğlu, Topaloğlu. 1900 öncesi adı; Hatinoğlu---Akkaya. 1900 öncesi adı; Karaahmetoğlu---Ataselim, Kavaklı, Öztürk. 1900 öncesi adı; Kavaklıoğlu---Kesim, Kesimal, Özdoğan. 1900 öncesi adı; Kesimaloğlu---Kuru, Kuruoğlu, Kuruoğlu--- Şahin, Küçükalioğlu. 1900 öncesi adı; Küçükalioğlu---Özyılmaz. 1900 öncesi adı; Mahmutoğlu---Ataselim, Özpervan, Pervan, Revan. 1900 öncesi adı; Mollaosmanoğlu---Yıldırım, Sarıoğlu. 1900 öncesi adı; Sarıoğlu---Algür, Altın. 1900 öncesi adı; Sofuoğlu---Şentürk. 1900 öncesi adı; Şalapoğlu---Şeker. 1900 öncesi adı; Şekeroğlu---Akdemir, Demirci. 1900 öncesi adı; Temurçioğlu--- Boran, Çetinkaya, Sarışan, Yıldırım, Yılmaz, Velioğlu. 1900 öncesi adı; Velioğlu.
Ayrıca, Güneş ailesi var.. 1840 yılı ilk nüfus sayımına göre sülaleler: Aydınoğlu, Badoğlu, Bulaoğlu, Çeboğlu, Doğancıoğlu, Eğriburunoğlu, Kuruoğlu, Küçükalioğlu, Sarioğlu, Sofioğlu, Timürcioğlu, Uzunhasanoğlu..]]
Üçler Köyü(Hekoleni Pici. Lazcası; hekoleni p'ici "öteki kıyı"):[[1990 yılı ve öncesi sülaleler ve günümüzdeki soyadları: Tatarhan. Abdioğlu---Ataselim, Kavaklı, Öztürk. Kavaklıoğlu--- Kuru. Kuruoğlu--- Özyılmaz. Mahmutoğlu--- Ataselim, Pervan, Özpervan. Mollaosmanoğlu---Şentürk. Şalapoğlu…]]
Yıldız Köyü(Nobağleni. Lazcası; "kilerlik"..Başköy'e bağlı Nobağleni mahallesi iken 19.01.1959'da aynı adla köy oldu. 1960'ta adı değiştirildi.): [[ 1990 yılı ve öncesi sülaleler ve günümüzdeki soyadları: Çete, Deniz. 1900 öncesi adı; Abdullahoğlu--- Aydın, Aydınlı. 1900 öncesi adı; Aydınlıoğlu---Gümüş. 1900 öncesi adı; Çavuşoğlu---Gür. 1900 öncesi adı; Giritlioğlu---Bulum, Deniz. 1900 öncesi adı; Sapuloğlu---Selim. 1900 öncesi adı; Selimoğlu---Türkyılmaz. 1900 öncesi adı; Tornuoğlu---Beşli, Veli, Velioğlu. 1900 öncesi adı; Velioğlu..]]
Yolgeçen Köyü(Lome..Gürcü ad;Loma; Zazaca Lom(öZaza Lom) "Bir tür göçebe grup."): [[ 1990 yılı ve öncesi sülaleler ve günümüzdeki soyadları: Altanlar. 1900 öncesi adı; Alitoğlu---Ataman. 1900 öncesi adı; Amanoğlu---Aydın. 1900 öncesi adı; Aydınlıoğlu---Ergin. 1900 öncesi adı; Babaahmetoğlu---Tamgüney. 1900 öncesi adı; Badoğlu---Baş. 1900 öncesi adı; Başoğlu---Uslutabak, Bekiroğlu. 1900 öncesi adı; Bekiroğlu---Karabiber. 1900 öncesi adı; Biberoğlu---Uslusoy. 1900 öncesi adı; Boboyoğlu---Erkan, Lakerta. 1900 öncesi adı; Dervişoğlu---Durmuş. 1900 öncesi adı; Durmuşoğlu---Unutmaz. 1900 öncesi adı; Feyzullahoğlu---Özel. 1900 öncesi adı; Hacıoğlu---Aksoy, Aksoylu. 1900 öncesi adı; Hacıyakupoğlu---Sözen. 1900 öncesi adı; Hatipoğlu---Kaçar. 1900 öncesi adı; Kaçaroğlu---Kasap, Kasapoğlu. 1900 öncesi adı; Kasapoğlu--- Küçükal, Küçükay. 1900 öncesi adı; Küçükalioğlu---Coşkun, Nayır. 1900 öncesi adı; Küçükhüseyinoğlu---Güneş, Özkan. 1900 öncesi adı; Küçükibrahimoğlu---Namlı. 1900 öncesi adı; Küçükömeroğlu---Pervane. 1900 öncesi adı; Mollaoğlu---Aygüney, Ergüney, Tamer, Teker. 1900 öncesi adı; Musaoğlu--- Sarıkaya. 1900 öncesi adı; Sarıalioğlu---Özyurt, Tıkıroğlu. 1900 öncesi adı; Seferoğlu(Tıkıroğlu)---Tektabak. 1900 öncesi adı; Takazoğlu---Demir, Demircioğlu. 1900 öncesi adı; Timuçioğlu---Yılmaz, Topaloğlu. 1900 öncesi adı; Topaloğlu---Nayir, Özgen. 1900 öncesi adı; Uzunhüseyinoğlu---Uzunsoy. 1900 öncesi adı; Uzunosmanoğlu---Uzuner. 1900 öncesi adı; Uzunömeroğlu---Baykuş. 1900 öncesi adı; Yamakoğlu---Aygüner, Ergüney, Güney, Tamer. 1900 öncesi adı; Yusufoğlu---Yüzücü. 1900 öncesi adı; Yüzücüoğlu. Ayrıca köyde; Bayramin, Göçer, Sofuoğlu ve Yıldız aileleri var.]]
Yukarı Şahinler(Jileni Napşiti. Lazcası; "Yukarı Napşit):
[[ 1990 yılı ve öncesi sülaleler ve günümüzdeki soyadları: Aksoy. 1900 öncesi adı; Abdürrahimoğlu---Atalan. 1900 öncesi adı; Caferoğlu---Özyılmaz. 1900 öncesi adı; Delimollaoğlu---Asıliskender. 1900 öncesi adı; Hasancutoğlu--- Kocaman. 1900 öncesi adı; İbrahimağazade---Demirbaş. 1900 öncesi adı; İmamoğlu---İskender. 1900 öncesi adı; İskenderoğlu---Kambur. 1900 öncesi adı; Kamburoğlu---Yıldızbayrak. 1900 öncesi adı; Karabayrakoğlu---Kocaman, Kocamanoğlu. 1900 öncesi adı; Kocamanoğlu---Atabey. Mollaoğlu---Öziskender. 1900 öncesi adı; Poshoroğlu---Sarışan. 1900 öncesi adı; Sarıömeroğlu---Atay. 1900 öncesi adı; Sofuoğlu---Toraman. 1900 öncesi adı; Toramanoğlu---Saygılık. 1900 öncesi adı; Tortumluoğlu---Akşehir. 1900 öncesi adı; Velioğlu. Ayrıca; Ataselim, Çorbacı, Demirci, Dilmen, Helvacı, Şahin ve Türkoğlu sülaleri(aileler) var..]]
Kırzıoğlu’na göre; Lazlar/Çanarlar'ın Turanlı ve Türk olduğunu gösteren deliller(Cancaların Laz oldukları gerçeği):
1970’ler de devletin ‘Türklüğü öne çıkarmak için’ görevlendirdiği Kırzıoğlu; antik çağ ve modern çağın yazarların tezlerini Türklüğe bağlamaktadır. Bu süreci işletirken, Türkler güzel ve iyidir, Lazlar da güzel ve iyidir, o halde Lazlar türktür gibi düz mantık ötesi dümdüz mantık işletmektedir..
Dahası; Şemseddin Sami Bey de, Kamus-ül Alâm(İlk tarih ve coğrafya ansiklopedisi)’da, Lazlar için “… Akvamı Kafkasiye(Kafkas kavmi)’den olmakla, sadece Gürcü’lerle karabet-i cinsiyeleri(Sosyolojik akrabalık) vardır…” derken, hatta; Hüseyin Hüsâmeddin Yasar(1869-1939)’da Lazların, Avarların “Lekiz demekle meşhur oymaklarından bir cesur kavim olup Manazır-ül Avalim(Dünya Manzaraları), Ramuz-ül Ayan(Açık Deniz) adlı eserlerde Laz’ların Lekiz’lerden türemiş oldukları yazılıdır” der ayrica; 17.yüzyıl seyyahi Fransız Jean Chardin’e göre de; “ Megreller ya da Mergeller, Margallar, Mengreller, Mingreller (Margalepi;Margalepe; Megrelebi; Zanär, Mezan; А́гырқәа Agerwa), Gürcistan'da Karadeniz'ekıyısı olan Megrelya'nın yerli halkı. Önemli bir Megrel nüfusu da başkent Tiflis’te ve Abhazya’da yerleşiktir. 1990’ların başında, Gürcü-Abhaz savaşı sırasında,ayrılıkçı yönetim tarafından Abhazya’dan göç ettirilen halkın yaklaşık 180.000-200.000 kadarı Megrel’di. Megreller Gürcistan'da yaygın biçimde resmi ideoloji doğrultusunda Gürcülerin bir alt etniği olarak gösterilse de esasen onlara yakın fakat ayrı bir etnik gruptur. En yakın akrabaları Lazlar olup birlikte Zanlar adıyla ele alınır ve Zan dilinin birbirine yakın iki kolu olan Megrelce ve Lazca konuşurlar..”, Bunun yanı sıra Katip Çelebi; Lazistan’dan söz eder; “Bu mıntaka halkı, umumiyetle Laz denilen Lezgilerdir ki eski Kolhislilerden inmiş olduklarından bütün memleket Kholhis, eyalet de Kaldi adını taşırdı, fakat asıl Lezgiler Kafkas dağlarında, lazlar da kıyılarda yaşarlar. Bundan başka, onların lisan ve adetleri birbirinden çok farklıdır. Trabzon’dan Gürcistan’a kadar uzanan ve yüksek dağlık bir yer olan Lazistan’dan iplik, balmumu, bal, tereyağ, peynir, limon, portakal ve balıkyağı çıkar. Bu taraflarda deli bal denilen bir nevi bal vardır ki yiyenler sarhoş olur ve çıldırırlar.. Katip Çelebi Arhavi ve Gönye için de; “Arkava (Arkavi), buradaki halk kâmilen Lazlardan ibarettir, gürcü tacirler de vardır. Kâtip Çelebi’nin anlattığına göre, buradaki halk vaktiyle muhtelif mezheplere ayrılmıştı, fakat şimdi hepsi de sabit müslümandırlar. Yaşlı adamların dediklerine göre, eskiden, halkın içinde ruh ölmezliğini inkâr eden ve «insan ot gibi biter, ot gibi yiter» diyen ve doğaya tutkun inançsızlar varmış…Gönye, İyi vaziyette bir kalesi bulunup (…) çoğu hıristiyanlıktan dönme Lazlardan ibarettir. Sultan Ahmed para sıkıntısı içine düştüğü vakit, askerlere tevzi edilmek üzere burada deriden para bastırmış olduğundan kaleye Gönye adı verilmiştir. Arrianos’un anlattığına göre, bu taraflardaki halk kavgacı insanlar olduklarından Pontoslularla çarpışırlardı ve hatta Ksenofon(Sokrates'in öğrencisi Yunan filozof, yazar, tarihçi ve asker) ile de savaşmışlardır…………
Cancalar Laz:
Laz sözcüğünü, ilk olarak, Vezüv patlamasında ölen(M.S. 79) bilim insanı; asker, yazar ve Avukat olan Yaşlı Plinius'un(Gaius Plinius Secundus M.S. 23-79) "Naturalis Historia(Doğa Tarihi)" adlı eserinde kullanıldığını öteden beri okuyoruz. Bizans sarayının resmi tarihçisi, gizli tarih ve yapılar adlı eserlerin sahibi; tarihçi Procopius Caesarensis(M.S. 500- 565)’un da belirttiği gibi "Lazlık" Kolhis kabilelerince süreç içinde benimsenen sözcük. Veee; M.S. 600’lerde Doğu Karadeniz’i bizzat gezip, elde ettiği bilgileri ve gözlemlerini kaydeden Bizanslı şair, tarihçi İstanbul’da Avukatlık eğitim yapan; Agathias(M.S. 536-582), bu durumu kesin bir dille ifade eden şu ifadeleri kullanıyor; “…Lazika’da yerleşik olanlar, eskiden Kolhiler olarak bilinirlerdi ve bu Lazlar ile Kolhiler de aynı halktır...” ve de; Aynı dönemin bir başka Bizanslı Lydus yazar’da(Lidyalı İoannis veya İoannis Lydus m.s.490 Lidya Filadelfiya/Alşehir doğumlu); yakın zamana kadar “Kolhida”olarak bilinen ülkenin, kendi döneminde “Lazika” olarak adlandırıldığını yazar ve Lazlardan bahsederken, “Kolhi” terimini kullanır. Lazların kullanılan diğer isimleri Egrisili, çoğunlukla Gürcülerin kullandığı ‘’Çani ’ ’İsmidir. Bu isim değişik yazılışlarda muhtelif eserlerde yer almıştır: Tcani, Tsan, Chan, San, Ç’ani,Tjani gibi. Gürcüler bu günde Lazlara Çani, Ermenilerde "Çen" demektedir. Tzani/Tzannoi ve Tsani/Tsannoi, Çani ismi ise ise Lazların, Yunan ve Gürcü kaynaklarında geçen diğer adı olup, günümüzde Lazca konuşulan Lazonanın batısında, Roma ve Bizans yönetiminde kalıp, erken dönemde asimile edilen Lazları ifade etmek için de kullanılmıştır. Bu da tarihte Trabzon'da yaşayan Tzani/Tzannoi ve Tsani/Tsannoi olarak adlandırılan halkın bir Kolhis kavmi olduğunu ve Kolhis'in 3. yüzyıldan sonraki mirasçısı olan Lazikalı Lazların bölgedeki versiyonu olduğunu ispatlamaktadır. Lazların tarihi yurtları Batıda Trabzon’a kadar uzanan Karadeniz kıyıları, doğuda da günümüz Abhazya Cumhuriyetine kadar bütün Gürcistan devletinin Karadeniz kıyıları ve buralara yakın olan yerler de diyen var(Var, çünkü Sohumi-Sinop bölgesi de diyenler var..). Lazların en eski tarihleri, Kolheti yönetim ve kültür alanıyla yakından ilişkilidir.
Antik bir devlet olan Kolhida Devleti’nin net bir tarih olmamakla birlikte M.Ö 12-11 yüzyıllar arasında kurulduğu tahmin ediliyor. Kolheti yönetim alanı günümüz Gürcistan devletinin Karadeniz kıyıları ve kıyılara yakın yerler ve güneyde Karadeniz’i izleyerek Trabzon’a kadar uzanmaktaydı. Bu antik devletin kuruluşunda Lazların etkili olduğu daha sonra diğer Kafkas halklarının da bu uygarlığa katkılarının bulunduğu anlaşılıyor. Gürcülerin Kolhidayı tamamen kendi uygarlıkları saymalarının kökeninde, resmi tarih yaratma çabaları olarak görebiliriz. Kolheti, Homerik(HomerosVari) çağ Greklerin ilgi alanıydı.Argonotlar,Karadeniz’i aşarak altın postu ele geçirmek için kral Aeetes(Ayet)’in ülkesi Kolhetiye ayak basmışlardı. Altın post efsanesi, Grek tacirlerin bölgeyle olan ticari ilişkileri konusunda önemli ipuçlarını gözler önüne sermektedir.
Laz kökenli bir aristokrat aile Tzanichites(Cancalar) ailesinden; John Tzanichites, Bizansli tarihçi Mihail Panaretos(1320-90) tarafından 1330-55 arasında Bizans mahkemesi yüksek üyesi(Pinkernes) olduğunu belirtilir. John Tzanichites 1352 yılında ayaklanır ve Tzanicha kalesini ele geçirir, ancak sonrasında III. Aleksios tarafından bozguna uğratılır.
Trabzonlular, komşuları Gümüşhane ve Bayburtlular tarafından Laz olarak adlandırılırken, Trabzonlular da Gümüşhane ve Bayburtluları; Halt( Gümüşhane’nin eski adı; Haldiyalı) diye seslenir. Lazca konuşan halkı ise Laz olarak değil mohti ve komohti benzeri küçümseyici terimleriyle tanımlamaktadırlar..Haldiya kelimesi; Urartu Güneş tanrısı Haldi esinlenmesi olabilir. Halt kelimesi Trabzon’da “Dağların ardındaki insanlar” anlamında eski Haldiya teması(eyaleti) içerisinde yer alan Bayburt, Gümüşhane, Erzurum ve diğer komşu illerin halklarını, nitelemek amaçlı kullanılmaktadır. Halt ‘Etnik’ anlamında öteki anlamında küçümseyici ifadedır. “Of”’da da son dokuz Hristiyan köylerinden de birisinin adıdır. Gerçek şu ki; Haldiye (Halt) aslında; 2500 yıllık Trabzon Merkezli tüm bölgenin adıdır. Yüzlerce yıl sonrasında Trabzon Haldia başkentliğini ve bölge halkına verilen Hald adlandırmasını süreç içinde unuttu. Trabzon çevresinin Yunan ve Kafkas (Ermeni, Gürcü, Laz vs.) ağırlıklı göçlerle değişime uğraması sonucu Haldia bölgesi ve Haldia (Hald) halkı olarak sadece Gümüşhane ve kısmen Bayburt anılır olmuş.
Olguyu Gümüşhane özelinde ele aldığımızda şu gerçekler, dahası veriler karşımıza çıkmaktadır: Gümüşhane’de bir Canca mahallesi vardır. Kayıtlarda; Canca/Zanca olarak geçmektedir. Bölge adı; Tzanika (idari bölge);Yunanca; "Tzan/Çan (kavmi) yurdu" olarak kayıtlarda yer almaktadır..Gümüşhane'ye adını veren gümüş madeninin bulunduğu yer ve Osmanlı döneminde yörenin başlıca yerleşim merkezi..
Günümüz Türkiye’sinde; Doğu Karadeniz'in kuzeydoğusundaki Anadolu’daki dağlık iç kısımda yer alan tarihi bir bölge olan ve adı, bölgenin antik çağda yaşadığı Chaldoi (veya Chalybes ) denilen bir insandan gelen; Haldia (Hald) burada “Xaldía” olarak kayda alınmış. Doğrusu; Gümüşhane Merkez ve Torul ilçelerini kapsayan bölgenin antik adı Xaldia'dır (Khaldia, Batı dillerinde Chaldia). Bizans'ın Xaldia ili 9. yy'da teşkilatlanmış. Yunanca bu isim 20. yy başına dek yaygın olarak kullanılmış, Türkçede de bazen duyulmuştur. Ülkeye adını veren Xald(Chaldoi veya Chalybes) kavminin kimliği ve kökeni yüzyıllardan beri tartışma konusudur..
İşte bu Xald(Haldia (Hald) kavminin Canca olduklarını düşünüyorum. Şöyle ki: Eğer; İngiliz tarihçisi ve Birmingham Üniversitesi'nde Bizans, Osmanlı ve Modern Yunan Araştırmaları Merkezi'nin kurucusu ve de Bizans İmparatorluğu'nun tarihçi aktif emekli(Emeritus) Profesörü Anthony Bryer(1937-2016); “ Tzanichites ailesi (Türkçe: Cancalar), Laz kökenli aristokrat bir ailedir ve Pontus'un merkez Haldia bölgesindeki Tzanicha (Türkçe: Canca) yerleşiminde yaşamışlardır” diyorsa ben buna inanmak zorunda değilim, fakat benim atalarım bu bölgede, yani Gümüşhane çevresinde Canca beyliği bizim ecdadımızdı diyorsa ben bu ikisini örtüştürüp evet doğrudur derim.
Şöyle bir çelişki ile karşılaşıyorsunuz kaynaklarda; 1404 senesinde İspanyol kralı tarafından Timur'a hediyeler sunmak için gönderilen ve Gümüşhane yöresinden geçen Ruy Gonzales de Clavijo da yöredeki yerleşim yerlerinin isimlerini "Pyxites", "Palima", "Zegan", "Cadaca", "Dorileh", "Alanza" şeklinde sıralarken Gümüşhane şehri ile ilgili herhangi bir yerleşim biriminden bahsetmemiş hatta bu isme yakın bir ifade dahi kullanmamadığı söyleniyor.
Fakat; Kâtip Çelebi'nin Cihannüma adlı eseri Gümüşhane adıyla ilgili başka Osmanlı Devleti'nin kayıtlarına baktığımızda ise şu durum karşımıza çıkıyor. Osmanlı Devleti idaresinde, yeni fetholunan veya Osmanlı topraklarına katılan memleketlerin arazilerinin tescil amacıyla, düzenli kayıtlar yapılırdı(Tahrir). 1486 tarihinde yörenin fethinden sonra tutulan ilk tahrir kayıtlarında "Gümüşhane" ismine rastlanmaz. Daha sonraki tahrir kayıtlarında ve yöredeki darphanede 1574 senesinde kesilen Osmanlı paralarının üzerinde "Canca" adına rastlanır. Tahrir kayıtlarında "Canca" Torul kazasına bağlı, idari statüsü açık olmayan bir veya birkaç köyün adı olarak geçmektedir.
Yine; 1646 yılında Gümüşhane'ye gelen Evliya Çelebi de eserinde şehrin ismiyle ilgili "…Âlî Osman defterhanesinde "Canha" yazılmıştır…" ifadelerine yer vermektedir. Evliya Çelebi'nin bu ifadelerinden hareketle "Gümüşhane" adının halk arasında, "Canca" adının resmi kayıtlarda kullanıldığıni göstermektedie.
Dahası; Birileri, Tzanlara laz demiyor, fakat Anthony Bryer Cancalara Tzan-çani diyerek Laz aristokrat aileden söz ediyor..Buna ne demeli?
Doğrudur; Tzanichites ailesi(Türkçe: Cancalar), Laz kökenli aristokrat bir ailedir. Pontus'un merkez Haldia bölgesindeki, dahası; Karadeniz ve kuzeydoğu Anadolu'nun dağlık iç kesimlerinde yer alan tarihi bir bölge olan Tzanicha (Canca ) yerleşiminde yaşamışlardır. Tarihçi Anthony Bryer çalışmalarını kaleme aldığı dönemde Of ilçesinin bazı köylerinin hala "Halt" olarak bilindiğini not etmiştir. Yine Bryer'a göre,1355 yılından sonra Tzanichitesler(Cancalar), Trabzon İmparatorluğu'nun işgali sırasında, Trabzon Rum Krallığında bazı askeri ve idari görevleri ellerinde bulundurmuş, Kabazites ailesi ile aynı safta yer almışlardır. En tanınmış Tzanichitesler: Theodore, John, Sevastos, Stephen, Michael ve iki Konstantindi..Theodore Tzanchites, 1306 yılında yazılmış bir metinde adı geçmektedir (II. Aleksios döneminde).
Sevastos Tzanichites 1295 doğumludur. Askeri kampta önemli bir görevde bulundu ve Trabzon İç Savaşı sırasında (1341) Trabzon imparatoriçesi İrini'yi tahttan indirmeye çalıştı, bu girişimin sonucunda Aziz Eugenius'un müstahkem manastırındaki görevinden devrildi. Daha sonra Limnia'ya sürüldü ve infaz edildi.
Stephen Tzanichites 1344-1350 arası dönemde paralı askerler birliğinin komutanı(Megas Kontostaulos) olarak geçmektedir.
Michael Tzanichites, Kirimin batı yakası olan Kaffa'nın dışındaki Trabzon deniz filosundaki bir deniz saldırısında yer aldı (1349) ve John Kabazites ile birlikte savaşta öldürüldü.
İki Konstantin'den ilki, Vazelon Manastırı'nda "megas kontostaulos" olarak çalışmıştır ve 1365-1386 yılları arasında, Bizans İmparatorluğuna bağlı Palaiomatzouka (Maçka) 300 kişilik askeri birim olan bandonunun liderliğini yapmıştır. Vazelon Manastır kodekslerine, yani kitaplarına göre, ikinci Konstantin 1415 yılında aynı bandonun başkanıydı.
Bryer, Tzanicha'da (Canca) eski bir kalenin ve iki şapelin kalıntılarının bulunduğunu belirtir. Kale, modern Gümüşhane'nin 2 km kuzeybatısında ve Kanis (Harşit) nehrinin güney kıyısından 400 m uzaklıkta yer almaktadır. Her iki şapel de kilisedeki Hristiyan figürlerin resimlerini veya yazıtlarını içerir.
Gümüşhane(Haldıya, Canca.. Canıca;) Gümüşhane'nin eski adı. Yunanca argyros: “gümüş” ve polis: "kent" demektir tarihi.. 1647'de Gümüşhane'yi ziyaret eden Evliya Çelebi buralarda gümüş madeninin çok olduğunu, çalışır ve boşaltılmış durumda 70 kadar ocak bulunduğunu bildirir. Yine bu ocaklardan 7 koldan kurşunsuz gümüş cevheri çıkarıldığını ve bu şehirde Emin Mahallesinde darphane olduğunu yazarak üzerinde "Azze nasrahu daraba fi catha(Canca'da basılmıştır)” yazılı birkaç akçenin kendisinde olduğunu bildirir.
Fahrettin Kırzıoğlu’da Cancaların Laz olduğunu işaret etmektedir; Kırzıoğlu; Lazlar/Çanarlar'ın Turanlı ve Türk olduğunu gösteren delillerinde; Cancaların Laz olduklarının göstergesi ile karşılaşıyorsunuz:
[[ "Lazlar", kendilerine hep "Laz" derler ve başkaca ad kullanmazlar. Eski Kartel İber kaynakları gibi öteden beri Kartelli/Gürcüler ise bun lara "Can", "Çanni(=Çanlar) (Çani ismi ise ise Lazların, Yunan ve Gürcü kaynaklarında geçen diğer adı-ki bu Canca da demektir)" ve yurtlarına "Can-et/Can-et" (Çan/ Can-Yurdu) derler. İlk (V. Yüzyıl) Ermeni kaynakları ise, Fas/Riyon suyu boyundaki bu kavmi çifte adla anarak, hem “Canik” (Canlılar), hem de “Lazik" (Lazlar) diye göstermektedir . Bölgelerinden dolayı yine eski ermenice kaynaklarlarda da "Laz" karşılığında "Eker-açi” (Eker-li) veya doğruca "Eker” denilmektedir.Yerlerinin pek balkanlık(sarp kayalık) ve dağlık olmasından, başka kavımlar ile, pek karışmamış ve yabancı tesirlerinden uzak kalmış bulunan Suvanet/Dadyan kavmi, güneylerindeki Faş/Riyon boyuna, öteden beri “Zanar" demekte ve bu adı,(eski “Çanar”lar ülkesinde yaşadıklarından dolayı) burada oturan Megreller için de kullanılmaktadırlar Biz, dağlı ve eski geleneklere çok bağlı Suvanların dilince güney komşuları Megrel yurduna verilen "Zanar” adının, Lazlar'ın ikiz boyu "Çanar”dan hâtıra kaldığını, Çanar'lar'ın doğu kolunun da, eski Albanya(Azerbaycan ile Dağıstan'ın güneyi) ve şimdiki Şirvan batısında güçlü ve savaşçı olarak tanındıklarını görüyoruz. Bu Doğu Çanarlar’ı yanında ve içinde, Doğu-Laz boyu Alazon Alazan” da vardı…]]
Canca Kalesi: Bu kaleye Vank köyünden ve Kale deresi denilen vadiden gidilir. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde bu kaleden söz etmektedir. Trabzon, Türkler tarafından 1461 yılında fethedildiğinde Kral kızının bu kaleye sığınarak hazineyi saklayıp, öldüğünde nakledilen rivayetler arasındadır. Kale, doğu-batı istikametinde arka, arkaya üç bölümden oluşmaktadır. Çevresi 1.50 m. kalınlığındaki burçlarla takviye edilmiştir. Kalenin girişi batıdan açılmış olup, batıdaki 1.duvarı geçtikten sonra küçük bir alana ulaşılır. Burada 4.10×4.10 m. Boyutlarında bir sarnıcı bulunmaktadır. Büyük ölçüde sağlam olan sarnıcın üst örtüsü kısmen yıkılmış, içten ve dıştan sıvanmıştır. Buradan 2.bir kapıyla Kalenin doğu bölümüne ulaşılır. Bu alanda Kuzey köşesindeki kayaların üzerine oturtulmuş küçük bir şapel vardır. Sağlam kalan duvarlar üzerinde; Islak alçı ya da sıva üzerine suyla karıştırılmış boya ile yapılan duvar resim tekniği olan; fresko tekniğinde yapılmış, Hıristiyan Azizleri olduğu tahmin edilen resimler vardır.
Canca-Çorbacıoğlu sülaleleri, farklı soyadlarla dünyanın çeşitli ülkelerine dağılmış durumdalar. Örneğin, Çorbacıoğlu soyadını Bergel yapan sülale..Bir Başka Örnek’de Arjantin’e yerleşmiş Canca sülalesinden; “Stella Maris Susana Canca” bu sülalenin bir ferdidir, Arjantin’de..
Evet; salt Canca[ Çorbacıoğlu] beraberliğini değil, Çorbacıoğlu “Soy Ağacı” bütünündeki çalışmam da, Canca[Çorbacıoğlu] düzlemine taşıyarak, 46 soyadın akrabalığını gündemimize aldık . Düşünün; Arjantin’de Stella Maris Susana (Canca) ve Gurcistan’daki ”Cancgva” soyadlı (Cancgva soyadlı sülaleye mensup iki değerli akrabamız; Gurcistan Ankara Büyükelçisi Gıorgi Cancgva ve Kuzeni Genel Kurmay ikinci Başkanı; Nıkolas Cancgva) akrabalara ulaştık. Neden, Spagetti Westheren kovboy filmlerinin yaratıcısı İtalyan Sergio-Bruno Curbucci kardeşler akraba olmasın!?..Ben bu süreci fiziki tarama ile yapıyorum, ya gen üzerindeki taramalar bizleri nereye taşıyacak? Nereye taşıyacak; eğer gizemli efsane doğru ise Adem ile Havva’ya veya ikinci nesil Nuh nesline…. Diğer kabileler gibi, Çorbacı kabilesinin kökenleri söylencelerde yer almaktadır. Kökenimiz, Gümüşhane’deki Canca beyliğine dayanmakta, fakat bununla ilgili tarihi kayıtlar yok gibidir. Bu nedenle Osmanlı arşivinin açılması gereğini vurguluyorum.
Tarihi kayıtlarda Lazların tarihi araştırmaya konu çalışmalarda, Çorbacıların, Canca beyliğinden ayrılan sulale olduğunu gösterir kayıtlar yetersizdir…
Canca Çorbacıoğlu ] Soyadlarının Doğuşu:
[[ Trabzon fethinde yararlılıklar gösteren, Gümüşhane Canca Derebeyliğinin bir bölümünün Osmanlı tarafından İstanbul’a götürülmesi ve Yeniçeri Çorbacı biriminde görevlendirilmesini, Çorbacıoğlu soyadının buradan geldiğini; Romalı tarihçi Laonicus Chalcocondyles (Laonikos Halkokondilis)’de işaret ediyor: Evet; Laonicus Chalcocondyles’in; “Tarihlerin İspatları” adlı yapıtı, Bizans İmparatorluğu'nun son 150 yılını inceler. Kitap kayıtlarından, Trabzon’un fethinin hemen ardından (1461) şehir merkezi nüfusunun bir bölümünün İstanbul’a gönderildiğini biliyoruz. [Burada gönderilenle, götürülenleri ayırd etmek gerekir. 1461 Trabzon fethi sonrası, Fatih Canca beyliğinden bir grup insanı İstanbul’a götürmüş ve Yeniçeri ocağı Çorbacı biriminde görev vermiş. Çok sonraları bu insanlar Çorbacıoğlu soyadını almışlardır] Anlaşılan, aradan iki asır geçtikten sonra bile, İstanbul’da gönderilen Trabzon şehrinin asil aileleri, kendilerini Laz olarak tanımlamakta ya da en azından yabancılar tarafından farkedilecek ölçüde Karadenizlilere özgü gelenekleri devam ettirmektedir. “XV- XVI. Asırlarda Trabzon Sancağında Sosyal ve İktisadi Hayat” adlı yapıtın yazarı Çaykaralı Doçent. M.Hanefi Bostan(1958) ve “İstanbul Tarihi’nin yazarı 1917 doğumlu Fransız Robert Mantran’ın (17. Yüzyılın İkinci Yarısında İstanbul I) belirtiklerine göre İstanbul’da Trabzon kökenli Rumlar vardır. Bu konuda Evliya Çelebinin gözlemi; XVI. asırda İstanbul'un Yeniköy ve Arnavutköy kasabalarında Trabzon Sancağı’ndan sürülen yaklaşık 3.500 hane Hristiyanın yaşadığı şeklindedir. Evliya; bunların çoğunun Trabzon sancağının kaza ve nahiyelerinden ve bir kısmının da Trabzon şehrinden sürüldüklerini de belirtir.]]
Laonikos Halkokondilis Osmanlı ile ilgili kehanetleriyle tanınıyor. Örneğin; “İstanbul'u ele geçirecek olan padişahın adı ile teslim edecek olanın adı aynı olacaktır: “Fatih Sultan Mehmed - 1453 İstanbul'un fethi, Sultan Mehmed Vahdeddin - 1918 İstanbul'un işgali..” söylemiyle, dahası kahinliğiyle İstanbul’u alacak olanı ve İstanbul’u verecek olanı bilmiştir. Böylesi Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti İle İlgili İlginç Kehanetleriyle tanınan 40 yaşında vefat eden;Laonikos Halkokondilis 1430, Atina doğumlu…
Canca Beyliği ve Çorbacıoğulları Laz...
Canca Beyliği ve Çorbacı(oğlu)ların Laz olup olmadıkları öteden beri akla gelen sorudur. Bir şeyi doğrulamak veya yanlışlamak için, inandırıcı yazılı belgeye ve de onu besleyen ‘zamanda yankılanan ve kuşaktan kuşa yayılan ve bulunduğun zamana ulaşan’ sözlü belgelerdir..
Bu sözlü belgelerin işaretinden yazılı belgeler ulaştık:
Geçmişte; Gümüşhane ve Bayburtlular; kıyı kentlerini özellikle Trabzon ve Rize’yi ve kıyı İlçelerini Laz olarak adlandırır. Onlar da, Gümüşhane ve Bayburtluları; Halt(Haldiyalı) diye seslenir. İşin düşündürücü yanı; burada Lazca konuşan halk ise Laz olarak değil mohti ve komohti benzeri küçümseyici terimlerle tanımlamaktadırlar..Ben bunu çocukluğumda yaşadım. Bizler Samsunda; Lazca konuşurken, Mohtiler geldi denerek küçümsenirdik. Bu ifade, çocuk yaşta aşağılayıcı bir ifade olduğunu düşünür, sürekli kavga ederdim..Belli ki; birileri Laz demekten kaçınarak Lazlığı kabullenmediklerini özellikle gösteriyorlar, günümüzde bile..
Şu da söylenir oldu; sözde yapılan araştırmalarda; Haldiya sözcüğü; Urartu Güneş tanrısı Haldi esinlenmesi olabilirmiş. Halt kelimesi Trabzon’da “Dağların ardındaki insanlar” anlamında eski Haldiya teması(eyaleti) içerisinde yer alan Bayburt, Gümüşhane, Erzurum ve diğer komşu illerin halklarını, nitelemek amaçlı kullanılmaktadır. Halt ‘Etnik’ anlamında öteki anlamında küçümseyici ifadedır. Nedense; Yakışıksız davranmak, uygunsuz bir söz söylemek veya kötü bir şey yapmak anlamındaki “Halt etmek” tümcesi aklıma geldi. Halt sözüğü Arapça ve anlamı; bir şeyi başka bir şeyle karıştırmak…
Trabzonlular, komşuları Gümüşhane ve Bayburtlular tarafından Laz olarak adlandırılırken, Trabzonlular da Gümüşhane ve Bayburtluları; Halt( Gümüşhane’nin eski adı; Haldiyalı) diye seslenir. Lazca konuşan halkı ise Laz olarak değil mohti ve komohti benzeri küçümseyici terimleriyle tanımlamaktadırlar..Haldiya kelimesi; Urartu Güneş tanrısı Haldi esinlenmesi olabilir. Halt kelimesi Trabzon’da “Dağların ardındaki insanlar” anlamında eski Haldiya teması(eyaleti) içerisinde yer alan Bayburt, Gümüşhane, Erzurum ve diğer komşu illerin halklarını, nitelemek amaçlı kullanılmaktadır. Halt ‘Etnik’ anlamında öteki anlamında küçümseyici ifadedır. “Of”’da da son dokuz Hristiyan köylerinden de birisinin adıdır. Gerçek şu ki; Haldiye (Halt) aslında; 2500 yıllık Trabzon Merkezli tüm bölgenin adıdır. Yüzlerce yıl sonrasında Trabzon Haldia başkentliğini ve bölge halkına verilen Hald adlandırmasını süreç içinde unuttu. Trabzon çevresinin Yunan ve Kafkas (Ermeni, Gürcü, Laz vs.) ağırlıklı göçlerle değişime uğraması sonucu Haldia bölgesi ve Haldia (Hald) halkı olarak sadece Gümüşhane ve kısmen Bayburt anılır olmuş.
Olguyu Gümüşhane özelinde ele aldığımızda şu gerçekler, dahası veriler karşımıza çıkmaktadır: Gümüşhane’de bir Canca mahallesi vardır. Kayıtlarda; Canca/Zanca olarak geçmektedir. Bölge adı; Tzanika (idari bölge);Yunanca; "Tzan/Çan (kavmi) yurdu" olarak kayıtlarda yer almaktadır..Gümüşhane'ye adını veren gümüş madeninin bulunduğu yer ve Osmanlı döneminde yörenin başlıca yerleşim merkezi...
Günümüz Türkiye’sinde; Doğu Karadeniz'in kuzeydoğusundaki Anadolu’daki dağlık iç kısımda yer alan tarihi bir bölge olan ve adı, bölgenin antik çağda yaşadığı Chaldoi (veya Chalybes ) denilen bir insandan gelen; Haldia (Hald) burada “Xaldía” olarak kayda alınmış. Doğrusu; Gümüşhane Merkez ve Torul ilçelerini kapsayan bölgenin antik adı Xaldia'dır (Khaldia, Batı dillerinde Chaldia). Bizans'ın Xaldia ili 9. yy'da teşkilatlanmış. Yunanca bu isim 20. yy başına dek yaygın olarak kullanılmış, Türkçede de bazen duyulmuştur. Ülkeye adını veren Xald(Chaldoi veya Chalybes) kavminin kimliği ve kökeni yüzyıllardan beri tartışma konusudur..
İşte bu Xald(Haldia (Hald) kavminin Canca olduklarını düşünüyorum. Şöyle ki: Eğer; İngiliz tarihçisi ve Birmingham Üniversitesi'nde Bizans, Osmanlı ve Modern Yunan Araştırmaları Merkezi'nin kurucusu ve de Bizans İmparatorluğu'nun tarihçi aktif emekli(Emeritus) Profesörü Anthony Bryer(1937-2016); “ Tzanichites ailesi (Türkçe: Cancalar), Laz kökenli aristokrat bir ailedir ve Pontus'un merkez Haldia bölgesindeki Tzanicha (Türkçe: Canca) yerleşiminde yaşamışlardır” diyorsa ben buna inanmak zorunda değilim, fakat benim atalarım bu bölgede, yani Gümüşhane çevresinde Canca beyliği bizim ecdadımızdı diyorsa ben bu ikisini örtüştürüp evet doğrudur derim.
Şöyle bir çelişki ile karşılaşıyorsunuz kaynaklarda; 1404 senesinde İspanyol kralı tarafından Timur'a hediyeler sunmak için gönderilen ve Gümüşhane yöresinden geçen Ruy Gonzales de Clavijo da yöredeki yerleşim yerlerinin isimlerini "Pyxites", "Palima", "Zegan", "Cadaca", "Dorileh", "Alanza" şeklinde sıralarken Gümüşhane şehri ile ilgili herhangi bir yerleşim biriminden bahsetmemiş hatta bu isme yakın bir ifade dahi kullanmamadığı söyleniyor.
Fakat; Kâtip Çelebi'nin Cihannüma adlı eseri Gümüşhane adıyla ilgili başka Osmanlı Devleti'nin kayıtlarına baktığımızda ise şu durum karşımıza çıkıyor. Osmanlı Devleti idaresinde, yeni fetholunan veya Osmanlı topraklarına katılan memleketlerin arazilerinin tescil amacıyla, düzenli kayıtlar yapılırdı(Tahrir). 1486 tarihinde yörenin fethinden sonra tutulan ilk tahrir kayıtlarında "Gümüşhane" ismine rastlanmaz. Daha sonraki tahrir kayıtlarında ve yöredeki darphanede 1574 senesinde kesilen Osmanlı paralarının üzerinde "Canca" adına rastlanır. Tahrir kayıtlarında "Canca" Torul kazasına bağlı, idari statüsü açık olmayan bir veya birkaç köyün adı olarak geçmektedir.
Yine; 1646 yılında Gümüşhane'ye gelen Evliya Çelebi de eserinde şehrin ismiyle ilgili "…Âlî Osman defterhanesinde "Canha" yazılmıştır…" ifadelerine yer vermektedir. Evliya Çelebi'nin bu ifadelerinden hareketle "Gümüşhane" adının halk arasında, "Canca" adının resmi kayıtlarda kullanıldığıni göstermektedir.
Cancalar Laz:
Laz sözcüğünü, ilk olarak, Vezüv patlamasında ölen(M.S. 79) bilim insanı; asker, yazar ve Avukat olan Yaşlı Plinius'un(Gaius Plinius Secundus M.S. 23-79) "Naturalis Historia(Doğa Tarihi)" adlı eserinde kullanıldığını öteden beri okuyoruz. Bizans sarayının resmi tarihçisi, gizli tarih ve yapılar adlı eserlerin sahibi; tarihçi Procopius Caesarensis(M.S. 500- 565)’un da belirttiği gibi "Lazlık" Kolhis kabilelerince süreç içinde benimsenen sözcük. Veee; M.S. 600’lerde Doğu Karadeniz’i bizzat gezip, elde ettiği bilgileri ve gözlemlerini kaydeden Bizanslı şair, tarihçi İstanbul’da Avukatlık eğitim yapan; Agathias(M.S. 536-582), bu durumu kesin bir dille ifade eden şu ifadeleri kullanıyor; “…Lazika’da yerleşik olanlar, eskiden Kolhiler olarak bilinirlerdi ve bu Lazlar ile Kolhiler de aynı halktır...” ve de; Aynı dönemin bir başka Bizanslı Lydus yazar’da(Lidyalı İoannis veya İoannis Lydus m.s.490 Lidya Filadelfiya/Alşehir doğumlu); yakın zamana kadar “Kolhida”olarak bilinen ülkenin, kendi döneminde “Lazika” olarak adlandırıldığını yazar ve Lazlardan bahsederken, “Kolhi” terimini kullanır. Lazların kullanılan diğer isimleri Egrisili, çoğunlukla Gürcülerin kullandığı ‘’Çani ’ ’İsmidir. Bu isim değişik yazılışlarda muhtelif eserlerde yer almıştır: Tcani, Tsan, Chan, San, Ç’ani,Tjani gibi. Gürcüler bu günde Lazlara Çani, Ermenilerde "Çen" demektedir. Tzani/Tzannoi ve Tsani/Tsannoi, Çani ismi ise ise Lazların, Yunan ve Gürcü kaynaklarında geçen diğer adı olup, günümüzde Lazca konuşulan Lazonanın batısında, Roma ve Bizans yönetiminde kalıp, erken dönemde asimile edilen Lazları ifade etmek için de kullanılmıştır. Bu da tarihte Trabzon'da yaşayan Tzani/Tzannoi ve Tsani/Tsannoi olarak adlandırılan halkın bir Kolhis kavmi olduğunu ve Kolhis'in 3. yüzyıldan sonraki mirasçısı olan Lazikalı Lazların bölgedeki versiyonu olduğunu ispatlamaktadır. Lazların tarihi yurtları Batıda Trabzon’a kadar uzanan Karadeniz kıyıları, doğuda da günümüz Abhazya Cumhuriyetine kadar bütün Gürcistan devletinin Karadeniz kıyıları ve buralara yakın olan yerler de diyen var(Var, çünkü Sohumi-Sinop bölgesi de diyenler var..). Lazların en eski tarihleri, Kolheti yönetim ve kültür alanıyla yakından ilişkilidir.
LAZLARLA İLGİLİ YANLIŞ DEĞERLENDİRMELERE DOĞRU YAKLAŞIM:
Kimilerine göre de, bazı ailelerin Med’lerden sonra doğu Karadenize hâkim olan, Perslerin aracılığıyla Ortadoğu’dan gelen Arap kökenliler olduğunu söylerler ve Sidere’deki küçük bir aile olan Arapişileri örnek gösterirlerdi.
Determinist yaklaştığınızda olay ve olguların birbirine belirli bir şekilde bağlı olduğunu düşünüyorsunuz. Yani, her şeyin bir nedeni ya da her şeyin bir nedene bağlanarak açıklanabileceğini…… “Hacıbektaşipeşi” ünvanı “İç Anadolu’dan gelenlerde mi var Sidereye?” sorularını ve çeşitli olasılıkları Çağrıştırıyor. Tüm bunların yanıtı her ailenin kökensel çalışmalarıyla olasıdır. Soyadı alınırken, özellikle büyük aileler nüfus memurunun karşısında, spontane(Anında) soyadı alan kimsesizler gibi davrandıklarını düşünmüyorum. Onlar aile meclisinde aylar önce soylarının kökenlerine göre belirlemişlerdir. Evet, her soyadın bir kökeni ve öyküsü olduğunu vurgulamak istedim.
Burada ilginç olan simültane(kendiliğinden) bir evrensel kardeşliğin kendini göstermesi. Çünkü bu araştırmalarla öylesi kaynaşmalar karşınıza çıkıyor ki; asırlardır Türkçe veya bir başka ülke dili konuşan grubun Laz, Laz dilini konuşan bir başka grubun Türk olarak karşınıza çıkmasıdır..Bir Laz’ın Türk veya İtalyan, bir Türk’ün Laz veya İtalyan çıkmasının kültürel bazda kayıptan çok kazanım olduğunu düşünüyorum.
Akraba iki halktan; Müslüman olan Lazların bir kısmının Türkiye de, Hıristiyan Megrellerin ise tümüyle Rusya ve şimdiki Gürcistan da yaşamakta olduğunu biliyoruz. Bu da bize Lazların azımsanmayacak oranda hala eski Rusya topraklarındaki yaşadığını gösterir. Bu demografik yapıda nice gizemli akrabalıklar vardır? Bunların ortaya çıkarılması, kişilerin kökenlerine ulaşması bağlamındaki çalışmaların tarih biliminin evrensel görevine büyük katkılar sunacağına inanıyorum. Buna kaynaklık etmekten çekinmeyelim!
Lazların İskit halkından olduklarını söyleyenlerin yanında, Fransa’nın güneyinden Anadolu`ya gelen galatlarla(Kavak beldesinin eski adının Galata olduğunu anımsayalım) akraba olduklarını savlayanlar da var. Fakat yadsınamayacak bir gerçek var ki Lazların ve Megrellerin ortak ataları Kolhlar olduğudur. Megreller batı Gürcistan’ın alçak arazilerinde yaşarlar. Kendilerine Margali, ülkelerine Samargalo adını verirler. Gürcü-Ortodoks kilisesi'ne bağlı Hıristiyan’dır. Kısaca 'Hıristiyan Lazlar' deniyor.. “Bir Laz şarkısı duyduğumuzda duygulanıyoruz, çünkü çoğunu anlıyoruz” diyen Megreller Laz diline çok yakın Megrelce konuşuyorlar. Genellikle sarı saçlı, mavi-yeşil gözlüdürler. Ardeşen ve pazar Lazlarının genelde sarı saçlı, mavi gözlü olduğunu biliyoruz-ki Arhavi, Hopa, Fındıklı ve Kemalpaşa’da mavi gözlü ve sarışın Lazlara rastlanmaktadır. Yeşil ve açık gözlü insan sayısı da pek anımsanmayacak kadar olduğunu belirtmek isterim-Lazlaşan Türk boyları olduğu gibi Türkleşen Lazlar da olmuştur.
Bölgede, özellikle ilçe merkezlerinde oturan hangi akrabaya sorulursa büyük çoğunluğu yerliyiz demezler, hep bir yerden geldiklerini söylerler. Bu hal, yüzde yüz doğru olmasa bile gerçeğe çok yakın bir durumdur. Hatta iki farklı yerden geldiğini söyleyenlere de rastlanır. Bu da doğrudur. Çünkü önce birinci yere, sonra da bulunduğu yere gelinmiştir.
Bölgeye gelen bu yoğun nüfusa rağmen Türklerin Lazlaşmaları nasıl oldu? Sorusu akla gelebilir. Gelen aileler aynı yere, aynı zamanda ve topluca gelmemişlerdi. Bu durum, yüzyıllar süren bir gelişmenin sonucudur. Her gelen eridikçe yeni geleni de eritip Lazlaştırıyordu. Ayrıca bu eriyiş gönüllü kabullenildiği için daha hızlı yol alınıyordu.
Lazlaşan Türk boylarından bazıları:
Alemdar, Aydınlar, Babuzlar, Baklar, Baltalar, Baltacılar, Banklar/ Panklar, Bayraktar, Beşeler, Beşirler, Beşli, Biberler, Bostan, Bostancı, Bozacılar, Cancalar, Cebeciler, Cerrahlar, Cinanlar, Civelekler, Çavuşlar, Çelenkler, Çorbacıoğulları, Gedikler, Hatinoğulları, İslamoğulları, Karagözler, Karakullukçular, Keleşler, Köseoğlu, Kudullar, Kulaberler, Kurtoğulları, Mamoylar, Memler, Muslular, Naibler, Nebiler, Puputlar (purput), Saraçlar, Seydiler, Sinaniler, Sofular, Şeşenler, Telatarlar, Tolunlar, Topçular, Turnalar, Valeritler, Yangınlar, Arnavutlar, Araplar, Azaklılar, Şamlılar, Tatarlar, Kırımlılar, Oflular, Tonyalılar…
Bu tezi ileri sürdüğünüzde, Lazlığın bir ırk yapısı değil, inanç birliği yani kült bir kültür olduğunu, dahası; Lazlık bir ırktan çok, bir inanç birliği kült olarak dünyamızda belirleyici baskın bir kültür olduğunu kabullenmek zorundayız. Doğrusu, Lazlığı Türkleştirmek isteyenler bu gerçeği bilmeksizin ve istemiyerek kabullenmış olduğu karşımıza çıkmaktadır. Neden tüm Karadeniz bölge insanına Laz dendiğini düşündünüz mu. Evet, “Ben karadeizliyim..” diyene “Ha siz Lazsınız..” dendiğini..
Bunu da dikkate almamız gerekir: Cancaların ve çorbacıoğullarının akrabası olan Çaykara’daki Şengüller, Of’daki Eyüpoğulları Lazlaşmamış Türk mu diyeceğiz.. Benim antitezim ise Türkleşmiş Lazlar’dır. Yani o bölgedeki baskın kültürün asimile ettiği Lazlar. Cancalar, Çorbacıoğulları, Şengüllerin ve akraba kolları, yani toplam 46 sülalenin yoğun nicel yapıları nasıl olur da nitel yapılarını yitirirler?! Doğrusu bu Türk boyu; örf, adet, kültürel özelliklerini ve dilini yitirir de Lazlaşır? Tarihte bana gösterbilirler mi Türklerin Almanlaştığını, İtalyanlaştıklarını veya Bulgarlaştıklarını? Özellikle Alman’ya ve Bulgaristan vd Türklerin varlığına ne diyeceksin. 300 yıla yaklaşık İspan’ya da Araplara ve Berberi Türklerine rastlanmadığını söylediğimizde. Bunların; İspanyollaştığını mı savlıyacağız? Bilmiyor muyuz; bunların İspanya’yı terk ettiğini. Evet; İspanya’yı adeta yurt edinmişler, İspanyol vatandaşlığına girmiş olabilirler, hatta Hristiyanlığı da kabül etmiş olabilirler; tıpkı Doğu Karadeiz’de Ermenilerin ve Rumların kendilerini gizledikleri gibi. Fakat, unutmayalım bunlar bile aidiyet duygusunu yitirmeksizin, geleneklerini ve inançlarını gizliden gizliye yaşadıklarını biliyoruz. Onun için Laz Türkleşmiş görünsede Lazdır, Türk Lazlaşsa da Türktür ve Laz inançbirliğinin bir versiyonudur..
Bir soy, aslını yadsısa bile asla yok olmaz, kesinlikle mayasını saklar.. Bir kişiyi, 2 kişiyi, 3 kişiyi anlarım, fakat Bin kişinin kendi dilini unutarak başka bir ulusal benliği, kimliği alması olası mıdır? Neymiş; “Her gelen eridikçe yeni geleni de eritip Lazlaştırıyormuş. Ayrıca bu eriyiş gönüllü kabullenildiği için daha hızlı yol alınıyormuş.” Bu bir düz mantık değil düpedüz dümdüz ırkçı bir mantık. Öyle ki “Sen Laz değil Türksün, dercesine Laz ulusunu yok etmeye yönelik bir mantık. Sen çıkıp; diğer kavimlerle ilgili adların içinde Laz adını kullanacaksın, yani Laz’ı kavım sayacaksın, sonra dönüp; “Laz diye bir kavim yoktur” diyerek; “Onlar kavimlar göçünde var olan Türklerin kolu Kıpçak Türk’ü “ diyeceksın, yetmedi; Cancaları, Çorbacıları, Şengülleri ve kolları olan toplam 46 sülaleyi Lazlaşmış Türk kabul edecek ve ve bunu mantık çerçevesine oturtacaksın. Bu bana değil, tarih bilimi bir yana Sosyoloji bilimine ters bir yaklaşım.
Lazca konuşmak farklı, Lazlaşmak farklı şeyler. Fransızca konuşan nasıl ki Fransız olmuyor, Lazca konuşan da Lazlaşmıyor; tıpkı Çepniler gibi. Bilindiği gibi; Laz sevdalısı, Dr.Nizamettin Alkumru’nun belirttiği gibi; "Osmanlı döneminde köyümüze (Esenkıyı/ Hopa) yerleşerek toplumumuza entegre olan Türk kökenli Çepni (Çepi, Çep) ve saray görevlilerinin adını taşayan ailelerin (Bostancı, Cebeci), yoğun Laz toplumu içinde 60-70 yıl sonra artık Türkçe değil Lazca konuşur olmuşlardı. Lazların örf ve adetlerine uymuşlar ve kendilerini Laz olarak tanımlamışlardı." Çepniler ve Cebeciler bu süreci yaşamalarına karşı Türk olduğunu unutmamışlar, fakat Cancalar ve Çorbacılar unutmuş.. Madem; Lazlar, herkesi etkilemiş, iyi de Hemşinlileri, Gürcüleri ve yöredeki diğer Türkleri neden Lazlaştıramamışlar? Lazlaştıramazlar çünkü burada nicelin nitel üzerindeki etkisi zayıf. Bu nedenle etnik guruplar kendi dillerini konuşmuşlar ve nicel durum nedeniyle birbirini etkiliyememişler..
İnsan etkilenmiyor değil. Yine birilerinin mantığına göre; Derecik(Sidere) köyüne sonradan gelen Çorbacılar burada Lazlaşmışlar ve Türk benliğini ve kültürünü tamamen unutmuşlar. Öyle bir unutma ki, geçmişinin Türk olduğunu bile unutuyor ve söyleyemiyor, ama birileri söylüyor..Var mı böyle bir akıl? Bilgilerin kuşaktan kuşağa taşınması olan evrensel ilke burada birilerinini mantığına göre geçerli değil. Hadi bu bilgi babama taşınmadı, dedeme taşınmadı, dedesinin dedesine de mi taşınmadı da Türk olduğumuzu öğrenemedik.. 15.yüzyılda soyumuzu bilecek bilgiye sahip oluyoruz, fakat;15.yüzyılda Lazlaşan Türklüğümü bilecek bilgiye sahip değilim. Akıl mantık işi değil. Arhavi’de Lazca konuşan Bayburtlular var. Biz Laz değiliz, Bayburt’tan gelmeyiz diyor, fakat ben Canca ve Çorbacıoğlu olarak kökenimin Türk olduğunu bilmiyorum, birileri biliyor. Sadece; ulusal sınırları bozmamak adına kabülenilen üst kimlikle-Ki doğru- kendime Türk diyebiliyorum.
Bu tez ülkemde, genellikle Türkçü ideolojiye sahip, Türk irkçısı ideologlar ve siyasiloglar tarafında kasıtlı olrak türetilmiştir ve lokal fikir dayatmalarıdır ve MHP tabanı da buna inanmaktadır. Global olarak da Lazların Orta Asyadan gelen Türklere bağlı Kıpçak Türkleri olduğunı savlamaktadırlar. Ben 500 yıl önceki soyumu bileceğim, fakat Türk veya Laz soyumdan geldiğimi bilmeyeceğim. Sosyal bilimin neresine konuşlandırabiliriz bunu? Yani kişi, Türkçe’yi unutup Lazca konuşmaya başlayınca Laz mı oldu(Belli ki en çok Türk Arhavi’de Laz olmuş. Çünkü Arhavi tümüyle Lazca konuşuyor.. Veya Lazca’yı unutup Türkçe konuşunca Türk mu olacak?
Özdeki amaç; Lazca unutturulacak, salt Türkçe konuşturulacak ve Türk yapılacak. Yaklaşım budur. Ozaman süreç içinde, tüm dillerle birlikte Türkçe de unutulacak-ki Türkçe konuşmuyorsun zaten. Uzuv sözcükleri dışında tüm sözcükler Arapça, Farsa ve Fransızca. Yakın zamanda da İngilizce olacak- Dünyada tek dil, İngilizce konuşulmaya başlanınca herkes İngiliz yapılacak.
Burdan şu mantıkla da tanışabiliriz; Bu demektir ki uluslar arası dillerini unutturacak büyük bir Laz Uygarlığı var. Aksine, ülkemdeki tüm Karadeniz; Sinop’tan Sohuma kadar olan çizgide derinlemesine bir Laz Uygarlığı vardı ve süreç içinde Türkleştiler tezi ileri sürülebilir bu teze göre. Buna kaynaksız, belgesiz bilgi kirliliği diyebilr misiniz. Siz Türkleri Lazlaştıracak ve de bunlar Laz değil Türk deyip Lazlığı bitireceksiniz, biz bunu söyleyince; bilgi kirliliği denmesi hiç de doğru değil..
Lazlığı bitiremezsiniz, çünkü tekrar ediyorum; Lazlık bir ırktan çok, bir inanç birliği külttür, yani dünyamızda belirleyici bir kült ve bu belirlemeye M.S. 700 yılına dek devam etti ve günümüze gelinceye dek duraganlaştı, günümüzde de sönümlendi gibi. İşte biz bu sönümlemenin önünü almak için Laz dilinin, kültürününü, yani inançbirliği kültü yaşatma savaşı veriyoruz.
Türkçe resmi dile itirazım yok. Fakat Lazca dilinin seçmeli dil olması, öğrenilmesi için kursların verilmesi, TV kanalının kurulmasına karşı değilim. Lazca konuşulan kentlerde seçmeli dil olsun ki; Laz dilini son konuşan 1968 kuşağı ebeveynler, evlerde çocukların Lazcasını pekiştirsinler…
Şunu yadsımak evrensel ilkelere ters düşmektir. Anadolu’mda konuşulan bütün etnik diller ciddi şekilde tehlikededir. Biliyoruz ki UNESCO tarafından Fransa’daki etnik diller “savunmasız, tehlikede ve ciddi şekilde tehlikede” diye üç grup haline belirtilmiştir. UNESCO aynı duyarlılığı Türkiye için de göstermelidir.
Bu nedenle ülkemizde; Farklı dillerin unutulmaması için yasalar çıkartılıp dil kursları yoğunlaştırılmalıdır. Gazete ve dergiler çıkarılmalıdır. Bunlar asla, "özgürlük, insan hakları, halkların kardeşliği" sloganları bütününde Haçlı projeleri değildir. Kültürleri yaşatan evrensel projelerdir.
Laz dili tutkunu Nizamettin Alkumru’nun şu anekdotu her şeyi anlatmıyor mu: Nizamettin Alkumru’ya aklına Lazlığı düşüren olay, ortaokul birinci sınıfta yaşanır: “Okuma vardı o zaman. Kıraat kitabı derlerdi. Hoca oku dedi, okudum. Oğlum sen Türk müsün nesin, dedi. Türk’üm dedim. Yok dedi, Türk değilsin sen! Niye? Kırmızı yerine khirmizi diyordum. Fındık yerine funduk... Daha başka birçok şeyde de durum böyleydi. Hoca kızgınlıkla tekrar sorunca sen nesin diye, Laz’ım dedim. O zaman sen git, okuyamazsın dedi ve beni sınıftan çıkardı. O kişi daha sonra Ordu Tarihi’ni yazacak olan Ordulu Sıtkı Can”dı. Hepimiz yaşadık. 7 yaşına dek köyde büyüdüğüm için Türkçe bilmiyordum. Samsun’a geldiğimde Türkçe konuşamaz büyük sıkıntılar çekerdim. Bu sıkıntıyı bilenlerdenim. Şimdi Samsun çiftlik caddesinde berber olan Yaşar bana; “Findük” dediği için findük yerine dayak yerdi. Evet adım Findük idi. Çünkü annem memleketten geldi deyince “Ne getirdi? “ sorusuna “Findük” diye yanıt vermiştim.
Selam yazısı: Ne güzel, ne de gerekli bir dayanışma ve tanışma süreci..Sevgili akrabaları sevgi ve saygıyla selamlarım.SOYUMA ve BOYUMA selamlar..Ķim istemez ki bu güzel insanlarla beraber olmak..Fakat çok önce belirlenmiş zorunlu yurtdışı yolculuğum nedeniyle katılamiyacağım için üzgünüm...Gelelim etkinliğin adına..Sevgili İmdat ve Basrı kardeşimiz nedense CANCA soyadını başat kılmada ısrarlılar. Ben asla CANCA soyadına karşı görünmek istemem. Hatta bu bağlamda onlardan ileride olan biriyim; çünkü İstanbul'daki; Toplantıda" Tek soyadı alamayız mı? Bu soyadı da bana göre CANCA olmalı.." diyen benim.."İyi de neden CANCA YEMEĞİ adlandırmasına karşısınız?" Sevgili ve saygılı akrabalarım. Biliyorsunuz düne dek Sadece ÇORBACILAR ve CANCALAR bilinmekte idi ve akrabalık ilişkisi bu iki soy tarafından dile getirilmekte be beraberlikten söz edilmekte idi. 1960'lardaki ilk dayanışma yemeği de bu 2 sülale tatafından örgütlenmiştir. Yaptığımız araştırmada 30 farklı soyadının öz ve öz akraba olduğunu ve CANCA-ÇORBACI soyadkarını değiştirerek çoğaldığını gözlemledik. Söylenvelere göre Akrabalığımızın başkenti TOKLUCA'da aileler ÇORBACI diye anılırmış..Soyadı kanunundan sonra CANCA ve ÇORBACI soy adlarını almışlar. Doğru, köken CANCA fakat sosyal yaygınlık CANCA ve ÇORBACI ve de ŞENTÜRK..Bu nedenle etkinliğin adı CANCA ÇORBACIOĞLU VE AKRABAKARI BULUŞM A VE DAYANIŞMA YEMEĞİ olsun istedim, daha kucaklayıcı ve yaygın olması nedeniyle..Aslında, burada Çaykara'daki ŞENTÜRK'leri de katmak gerekir. Katmak gerekir, çünkü cennetin izdüşümü Anadolu'muza CANCA, ÇORBACI ve ŞENTÜRK okatak dağılmışız...ŞENTÜRKLERLE iletişime geçemedik. Kim bilir kaç yeni soyadı almışlardır!?
Sevgi hanıma gelince: Sevgi hanımın olgu ile kişisel görüşüdür; 'Tüm Lazlar akrabadır' yaklaşımı. Bu yaklaşım, akrabalar yemeği bütününde bir abartı olsa da Laz bağlamında dayanışmanın bir yansımasıdır, fakat bilimsel sosyal bir olgu değildir ve israr edilecek bir yanı yoktur. Düşünün bu ifade; " Bütün Germenler akrabadır" ifadesinden farksızdır. Tüm akrabalar kesin Laz, fakat tüm Lazlar akrabadır ifadesi doğru bir sosyolojık tanım degildir.
Fakat; Arhavi kentinin Akrabalık ilişkisinin dünyada en yoğun olduğu, hatta bu bağlamda dünyada tek olduğunu savlayabiliriz..Örneğin son bulgularıma göre; belirtiğim gibi dünyada örneği az olan bir Kentin, yani Arhavi’nin adeta akrabalar kenti olduğunun kanıtını yakaladım. Arhavi-Pilarget’ten CAN sülalesi ve ondan türeyen; Canoğlu,Canbay, Canoğlu, Canbay, Candemir, Yıldızcan, Ustabaş(Hopa), Pişmişoğlu, Özbilmiş, Zoraloğlu sülalerinin kökenin bizler gibi ÇANİ, ÇAN köünden geldiklerine tanık oldum…Akraba olasılıkları yüksek, çünkü büyüklerimiz, Çorbacılar olarak Can’larla ayni evden dağılma olduğumuzu ve Sidere’de CAN’ların 18.yy’la dek ocaklarının(evleri) olduklarını anlatırlardı..
İşlettiğimiz akraba dayanışması olgusu Laz dayanışma duyarlılığı olarak değerlendirebiliriz. Ancak bu dayanışma ve tanışma yemeğinin ağırlıklı konusu değildir. İlk yemekte dediğim gibi benim onceliğim; bir siyaseti ve ulusu değil akrabalarımı tanımaktır. Unutmayalım Çaykara'daki ŞENTÜRK soy adlı akrabalarımız Lazca konuşmamaktadırlar. Belki de EYUBOĞLU akrabalarımız Ve de son olarak..Bu durumun çocuklarımızın Lazca bilmemesi ile bir ilgisi yoktur. Farklı ve araştırma yapılması gereken sosyal bir oluşum.... Nice böylesi nitel beraberlıkler dileğiyle selam ve sağlıklar, sevgi ve saygılar...
Ağustos 2019
Teknopolitikalar Platformu
GSM: 0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder