MUSTAFA BALBAY VE ÖZKAN’A İLETİRMİSİNİZ
Sayın Balbay ve Özkan; Nerede olduğunuzu sormayacağız, çünkü o kadarını biliyoruz, içerdesiniz.. Nasıl olduğunuzu sormayacağız, çünkü biliyoruz içerde nasıl olunduğunu.. Fakat sadece biliyoruz; demokrasizlik nedeniyle asıl bildiklerimizi ise söyleyemiyoruz.
Sizi içerde tutan bazı dışarıdakiler niçin içerde olduğunuzu söyleyemiyorlar, sadece “kaçacağınızı ve delilleri yok edeceğinizi” söylettiriyorlar taraf ve yandaş bas(k)ıncılarına.. Biz mi nerdeyiz? Biz de dışarının içerisindeyiz. Yani, siz içerinin içerisini yaşarken, biz de dışarının içerisini yaşıyoruz..
Size yasak edilen demokrasiyi, korku imparatorluğunu beslemek için bize de gıdım-gıdım veriyorlar. Anlayacağınız, bizde de yeterince demokrasi yok; bulamıyoruz, çektiler piyasadan. Olanı da; sınırsız ve kuralsız demokrasi avcıları avladı, bırakmadılar bize bir şey.. Dayanılmaz noktadayız; birileri demokrasi maskesi takmış solurken, bizler demokrasizlikten nefes alamıyor, soluyoruz..
Yine de birilerimizin keyfi keka; onlar ülkemiz üzerinden oyunlar oynarken, bizler altılı oynuyoruz. Onlar ülkemizi parçalamak adına numaralar çevirirken, bizler şans oyunlarındaki numaraları yakalamak için küreyi çevirmelerini bekliyoruz.. Küreyi çevirten küresel efendinin ülkemize namluyu çevirdiğini görmemezlikten geliyoruz.. Ergenekon bütünündeki darbe kurguları artık eskisi kadar dikkatimizi çekmiyor.
Piyasaya o denli çeşit sürüldü ki, artık eskisi gibi alıcısı yok; sadece taraflı bakıcısı var.. Sürümden kazanmak için fiyat düşürmelerine karşın, satışları düştü, zordalar.. Birileri dürtünce aklımıza getiriyoruz sizleri. Onlar dürter korkusuyla da fazla düşünmüyoruz… Hiç aklımıza gelmiyor toptan dürtüleceğimiz.. Ülkemiz sorunlarını ve kirli siyasetleri yazmıyoruz, bir yerlere yazılırız korkusuyla.
Apolitik duruşumuzu, asosyallikten kurtararak örtmeye çalışıyoruz, bu nedenle maç yazıyoruz, tarotu , antikçağ tanrılarını, desti izdivacı, televole turfanındakileri ve seksi yazıyoruz ve de tıklanma rekorları kırıyoruz.. Onlar ise politikalarını güçlendirme adına her şeyi yazıyor; okuyoruz, kendimizi okuyamıyoruz, çünkü ‘onları okumak değil, onlara okutmak tehlikeli’ ödlekliğini üzerimizden atamıyoruz.. “Ü, 24, Net, Ülke ve Bugün ile Saman olmaktan çıkarak Zaman içinde değişeceğiz” diyenleri izler olduk.
Maç izleriz, Sizi ve ülkemizi değil, yenilince takımımızı düşünürüz.. Ülkemizde birileri bir şeylere hazırlanıyorlar, fakat aval-aval seyir halinde olduğumuz için farkında değiliz.. Dün izlerken bir şeylere hazırlandıklarını az-çok fark eder oldum.. Bilmem siz izleyebildiniz mi, dahası izlettirdiler mi bilinen kimliğin bilmem kaçıncı Gün’ünü (Demokrasi olsaydı, yanı dışarıda olsaydınız görürdü gününü). Konu, karanlığın gülen yüzü ve topluluğu. Konukları ise kayıtlı öğrencileri ve kayıt için beklemede olan öğrenciler..
Sayın Balbay, birini çok yakinen tanırsınız, canım şu “Başbakan bu ülkenin batılı tek aktörüdür” diyen Reşat’ın babası. Şu soruların yanıtı aradılar: Topluluğun(Adını korkudan veremedim) eko(no)mik ve siyasi gücü partileri aşıyor mu? Bürokrasi ve polis teşkilatında bilinen kişi yanlısı bir örgütlenme var mı? Yanıtını Hemen buldular; “Aşmıyooor!! Yoook!!” Ve en önemli soru, “Ne zaman gelecek?” sorusu.
Öğrencileri, kapılara bıraktıkları zaman gibi; “Zamana bıraktık..” yanıtı ile geçiştirdiler.. Program hemen bitiverdi. Uzamasının nedeni geyik çevirme. Yüzeysellikle, aşağılamakla, böbürlenmekle ve şımarıklıkla harmanlanmış bir zaferi kutlama geyiği.. Dikkatimi çeken bir diğer olgu, eski öğrencinin, ‘bilinen kişinin yaşamını yazacak kadar’ serpilip büyümesi..
Artık programlara ışık saçan bunları serpiştirmeye başladılar.. Topluluk başı ile Amerika ellerinde söyleşi yapılmış.. “Bu değirmenin suyu nerden geliyor” sorusuna çok üzülüyor, hatta kızıyormuş, çünkü topluluğun para kaynağı ‘ceketini satan yoksul halkımızmış..’. Nedense ülkemi satanları çağrıştı bende.. Reşat’ın babasından şunları demesini beklerdim; “Kardeşim 10’larca milyar dolar, devasa bir para ve 103 ülkede devasa okullar..Tüm bunlar yoksulun parası ise, o yoksul nasıl bir yoksul?
Yoksul diyorsanız verin yoksulun parasını, kurtarın yoksulluktan yoksulumu..”.. Diyemedi.. Ne dedi? Topluluğun radikal dinci bir örgütlenme olmadığını, demokrasi için radikal değişim içinde olduğunu, ama içinde kadını öteleyen erkek ağırlıklı otoriter yapısındaki antidemokratik duruşu zaman içinde değiştireceğini..
Moderatör, haber verici gibi sürekli ‘gizemli-gizemli’ güldü. Madara etmek için birilerine göndermeler yaparak madarator gibi de davrandı.. Yıllardır M. Ali Erbil, Birand, Şahin, Ağca isimleri ülkemin gündeminde.. Bunlara bir yeni M.Ali daha eklendi; eleverici(Ar. Muhbir diyorlar) M.Ali.. Adam Ankara’ya askeri araç ve gereç(Ar. Mühimmat) taşıyan tüm askeri araçların darbe için Ankara’ya silah taşıdığını söyledi önce; tutmayınca da, ‘önemli devlet adamını öldürmek için geliyorlar!!’ diyerek var olan gülünç ortamı besledi..
Durum bu sayın Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan.. Umurumda değil, ülkemde oynanan oyunlar; ben altılı oynamaya gidiyorum.. Umurumda değil, ülkem üzerinde oynan oyunlar; ben, 12 Eylül’ün özenle besleyip büyüttüğü iktidara taraf kimliklerle, sınırsız ve kuralsız demokrasi oyunu oynamaya ve devrim katsayımı artırmaya gidiyorum.. Umurumda değil, sizlerin içerde olması; ben, demokratik kitle örgütlerinde ulusalcıları faşistlikle suçlamaya ve sonrasında o ulusalcı partilerde kuyruğa girerek milletvekili olmaya gidiyorum..
"Bu gidişe seyirci kalmayın, yakından izleyin" diyorsunuz.. Biz de o’nu yapıyoruz, izliyoruz, evet, sadece izliyoruz. Yalnız bir eksikliğimiz var; korkudan izleme mesafesini daraltamıyor, uzakta kalıyoruz.. Mustafa Balbay; toplumun düşün refleksi idi, sesi idi. Salt düşünceleri ağıranların değil, başı ağıranların da ilacı..
Dolu, dopdolu idi; görüşmek için gün almanız olası değildi.. Toplumla sözleşmeli idi, o adeta halkın sözlüsü idi. En son biz Artvinlilere söz vermişti, konuşacaktı, bizleri güldüşün boyutunda düşündürecekti, düşünemedik, çünkü birileri 5 Mart 2009 sabahı gelip aldı Balbay’ı ve başladık düşünmeye.. Biz dışarıdaki içerdekiler, Mustafa Balbayları düşünüyoruz, bekliyoruz.. …… bekleyip, düşünecek miyiz, yoksa; Balbaylar gibi tutsak mı kalacağız!!??
Yorumlar
Yorum Gönder