Bir duyarlı arkadaşımdan, aşağıdaki iletiyi aldım: Fatih Altaylı, Oray Eğin' in Akşam Gazetesinde yer alan "Cemaat Harekete Geçti" başlıklı yazısına, sitesinde yer vermiş. Bu yazıya, Osman Karataş (!) adı ile bir kişi yorum göndermiş. Fatih Altaylı da bu yoruma karşı "Umarım bu yazdığınızı herkes okur" diyor.
Osman Karataş'ın ne demek istediği çok açık. Hala tehlikenin farkında olmayanlara, gücümüz yettiğince bu tür yazıları ulaştırabilsek diyorum. Osman Karatas - 13/Ara/2007 10:36 Sayın Altaylı yazınızı okudum.pek memnun olamadım.nasıl ki bizler sizin gibilere yıllardır katlandıysak bundan sonrada sızler bızlere katlanmak durumundasınız. Çünkü dümen bıze geçti. Hazmedeceksınız, sındıreceksiniz, başka çareniz yok.
Bükemediğiniz bileği öpmek durumunda kalacaksınız. Hükümette biziz...... Cumhurbaşkanıda biziz....Yok olan yökde biziz....
Yargıçta biziz...
Hakimde biziz...
Medyada biziz...
Çok yakında genelkurmayda biziz.....
sizler fazla düşünmeyin bırakın kendinizi bize...........
Fatih Altaylı - 13/Ara/2007 11:50 İtirafınız için çok teşekkür ederim. Siz her kimseniz ve bizi her kim olarak görüyorsanız. Umarım bu yazdığınız yorumu herkes okur.
İleti sahibine şunları yazdım: Bu yazının benzeri Hürrriyet'in internet gazetesi Onpunto editör yardımıcısı iken bana ve benim durumumda olan arkadaşlara sürekli gelirdi. Gelen yazıların tümü şöyle bitiyordu; "Bırakın kendinizi, fazla yıpratmayın, acı çekmek istemiyorsanız gelin teslim olun bize, Asker anladı, siz anlamamakta direniyorsunuz.."
Bu ifadeleri genellikle Ergenekon ile ilgili yazılarımda kullandım. Yazıların çıkış odakları P. Akademili akadamesyenin çevresi, Din eksenli işadamları derneği ve bilinen partinin siyaset okuludur. Dış uzantıları ise, Amerika'daki "Think Tank-Düşünce kuruluşu" örijinli M.Ak.. (eski ülkücü ünlü köşe yazarının oğlu), ezberbozan programında konuşun kişi, Taraf ve onun CIA gelini yazarıdır ....
Bize yapılan benzer saldırılardan sonra Onpunto kapatıldı; ekrandan 'Hitlerin kitap yakmasına benzer bir duruşla' tüm yazılarımız ve çalışmalarımız/orjinallerimiz silindi (Şimdi aynı şekilde M.Blog'u zorluyorlar).. Ardından ergenekon süreci başladı.. Ve bize yorumlarıyla saldıranlar, bir zaman yazı göndermem için israr eden ve belli aralıklarla yazdığım, fakat sonrasında sınırsız ve kuralsız demokrasi avcılarının, dinden ve yoksuldan ve de ırktan geçinenlerin platformuna dönüştürülen R..gazetesinin özel olarak ayırdığı sayfada yazmaya başladılar.
Bir bölümü Rutin dinci kanalların yarattığı imaji silmek adına, bu kanallarda değil, pıtrak gibi biten gibi karanlığın gülen yüzünün finanse ettiği marjinal TV kanallarında programlar yapıyor (Örneğin, katılımcı olarak yer alan, hala 12 Eylül faşizminin travmasını atlatamayan, fakat 12 Eylül zindanlarında yaşadıklarını, güldüşün boyutunda materyale dönüştürmesine karşın, 12 Eylül'ün netekimine dil uzatmaktan kaçınan ve bugünkü ordu komutanlarını darbeci faşistlikle suçlayan Beynelminel filminin yönetmeni..)..
Bir diğer grup da temesefe aracılığyla oluşturulan yandaş medya'da program sunucusu (Uğur Zilel'i ve Ümit Özdağ'ın ulusalcı ve milliyetçi figür konumuna düşürüldükleri program).. Bana gönderdiğiniz ileti benzeri konuları işleyen yazılarımızı okuyanlar "Kardeşim, siz de her şeyi kompo teorileri bütününde ele alıyorsunuz, birileri üzerimize gelse de şöhret olalım sevdası sizinki.." şeklinde eleştirel yorumlar getirdiler..
İnanın bize gönderilen, ilginç ve düşündürücü tehditleri sizle göndersem burdan faşizme yol olur.. Nedense bu olgular ünlü bir gazetecinin köşesinde yer alınca gündeme getiriliyor-ki yer alması doğru ve çok faydalı, fakat bunlar düşünmemizi tetiklemeli, kopyalamayı değil-, o zaman dikkate alıyor ve başlıyoruz iletilemeye. Bunun nedeni nedir biliyor musunuz?!
"Ülkem'de birkaç kişi siyaset yapar, birkaç kişi düşünür ve birçok kişi peşinden gider" mantığının toplumdaki etkisi.Toplum bireyleri ve halkın kendisinin de siyaset yapabileceği ve de düşünebileceği konusunda kendine güveni yok. Bu yoksunluğu kırdığı noktada, lider erkine tapınmayı bırakıp, halk ve hak için siyaset kültürünün egemen olacağını duyumsaması başlayacaktır, fakat buna izin vermiyor, sürekli birileri düşünsün ve eyleme geçeyim bekleyişi ve edilgenliği içinde..
Oktay Eğin'e gelince olay, Basrı, Aydın, Şükran ve Şevket'e gelince kolay, yani kendisi düşününce sıradan bir olay.. Bir örnek daha vermek istiyorum: Bundan iki yıl kadar önce saygı duyduğum Vahap Munyar köşesinde, 'Orman yangınlarını' işleyen bir yazı yazmış ve bir dizi öneride bulunmuştu; inanın yazı manşet oldu ve kişi neredeyse yılın düşün adamı ilan edildi. Yazının benzerini, daha detay ve zengin önerilerle ondan bir yıl önce yazmış, kimsenin dikkatini bile çekmemişti...
Bana gönderdiğiniz ileti gerçekten düşündürücü. Yalnız düşünme konusunda epey geç kaldık gibi... Çok geç değil ama, çok erken de değil.. Kimse ürkmesin; onlar, umudu azalmış bir arkadaşımın dediği gibi asla '2013 yılında Türk İslam Cumhuriyet'inin birinci yılını kutlayamayacaklar (Milliyet blogda bu başlıklı yazımı okuyabilrsiniz). Bu Anadolu insanı gerekirse ikinci bir kurtuluş savaşı verir. (Şimdi bu son tümcem, ünlü bir köşe yazarının başlığı olsa, yer yerinden oynardı, ama bizler yazınca yaprak bile kıpırdamıyor; çünkü, biz kendimizi değil, birilerinin yönlendirmesine alıştırmışız kendimizi ve kentimizi. Daha doğrusu; biz kendimize değil, birilerine güvenmeye alıştırılmışız.. Bunun en somutu da sandıklardaki göreceli oylarımız..)
Biz bir şey daha yapıyoruz; sürü psikolojisini çağrıştırırcasına birilerinin düşüncelerine endekslemişiz ya kendimizi; kendimiz düşününce kendilerimizi çekemiyoruz ve dalga geçiyoruz birbirimizle.. Hiç unutmam, Cumhuriyet'te ilk yazdığım yıllardı; yazılarımı okuyan selam verdiğimiz bir kimliğin “Sana kalmıştı yazmak..” sözünü. Bu söz; düşün bağlamında kendimize güvenmediğimizin simgesi olarak hala beynimde asılı durur..
ŞEVKET ÇORBACIOĞLUTEKNOPOLİTİKALAR PLATFORMU
Yorumlar
Yorum Gönder