HALKOYU DİYEREK HALKI OYUNA GETİRMEK
Halkoyu sözcüğünü Fransızca “Referandum” olarak kullandığımızı, öncelikle belirteyim.. Ben Türkçemizi biraz 82 Anayasasına benzetirim, çünkü her ikisinde de kendi dilimizi konuşamıyoruz, çünkü her ikisinde de alıntılardan oluşmuş bir yapılanma var.. Bir diğer boyut ise; bu anayasanın her şeyin yanında “Devrim” ve “Ülkü” sözcüğü ile dilimize de yasak getirmesi..Bugün hala, okullarımızda “Devrim Tarihi” yerine, söylenmesi bile güç “İnkılap Tarihi” dendiğini bir düşünün.. İşte böylesi bir Anayasa değiştirilmek isteniyor. Bu değişime karşı çıkmak; yaşamın tüm alanlarındaki değişimi yadsımaktır..
“Kendisini değiştiremeyen toplumları, başka toplumlar değiştirir” Toplumsal değişimin kitabı Anayasa ise, bu Anayasayı değiştirmek için, öncelikle yasa koyucular(TBMM’deki vekillerimizi) dilini ve düşünselliklerini değiştirmek zorundadırlar..Samimi olmak zorundadırlar.. Grup çıkarı gözetmemek zorundadırlar..Salt İdeolojisini besleme savaşı vermemek zorundadırlar..
Halka sorunlu değil, zorunlu olmak zorundadırlar… Yasa koyucu diyor ki şimdi, ben vekil olarak 82’yi elimden geldiği kadar değiştireceğim, değiştiremediklerimi asıl olan sizlere değiştirteceğiz , yanı Halkoyu’na başvuracağız.. Bu halkoyu öyküsü bana biraz, sivil kalk borusu gibi geldi; dahası dayatma gibi… Halk için değil de, bir grup vekilin kendileri için bir Anayasa değişimi dayatması..
Tam bu noktada sayın Baykal devreye giriyor ve Halkı, Halkoyu konusunda ‘haklı olarak’ uyarıyor: “AKP Projesi Olan Bu Girişim, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasını AKP’lileştirme Girişimidir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın Bu Anlayış ve Bu Zihniyetle, Değiştirilmesi Kabul Edilemez..” Yargıtay Başkanlar Kurulu ne diyor: “Taslağın hedefi yargıyı ele geçirmek” Devamında da şunları söylüyor: “Yargıyla ilgili olan düzenlemeler anayasa aykırıdır…
Tarafsız olan herkesin, bilim adamlarının da ortaya koydukları gibi, böyle kurumsal konulardaki düzenlemelerin geniş bir mutabakatla yapılması gerekir, bu konuda bir mutabakat da göremiyoruz Taslağa göre HSYK 21 üyeden oluşuyor, Anayasa Mahkemesi’ne bir üye de raportörler arasından seçiliyor. Taslak, yüksek mahkemeleri devreden çıkarmaya çalışıyor… Yargıda bütünlüğü bozan Adalet Bakanı ile müsteşarın kurulda yer almasıdır…
Getirilmek istenen kuralların anayasaya aykırılığı çok açıktır. Yargının içinde bulunduğu sorunlar çözülmeden bu taslağı uygulamaya geçirmek yargıyı kuşatmaktan da öte ele geçirmekle eş anlamlıdır.. Bugün taslak metine baktığımızda, değiştirilmek istenen Anayasa maddelerine baktığımızda bizim isteğimizin aksine yargı bağımsızlığını daha da geri götüren, kuvvetler ayrılığı ilkesine tamamen aykırı olan bir takım düzenlemeler yapıldığını görüyoruz. Şunu çok açıklıkla belirtmek istiyorum, yargı ile ilgili olan düzenlemeler Anayasa'ya aykırı düzenlemelerdir.
Anayasa'nın başlangıç kısmında kuvvetler ayrılığı ilkesinin benimsendiği belirtilmiştir ve bu kuvvetler ayrılığı ilkesi Anayasa'nın değiştirilemeyecek maddeleri içinde yer almaktadır.'' Yüzde 10 barajını kaldırmayacaksın-Anayasa’nın 15.maddesini kaldırarak, güya 12 Eylül’e yargı yolu açacaksın-Herkese bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkı tanıyacaksın-Çocuk istismarı, cinsellik ve şiddete karşı çocuklar korunacak diyeceksin - Kişisel veriyi sildirme hakkı tanıyorum diyeceksin-kadın ve çocuğu pozitif ayrımcılık uygulayacağım, yani güçlüye karşı güçsüzü koruyacağım diyeceksin-özellikle kadın-erkek eşitliğini sağlayacağım diyeceksin, fakat kadının başını bağlayıp köşeye atacaksın -TBMM’inin HSYK’ya üye atama isteğini durduracaksın-Memura toplu sözleşme hakkı verecek, grev hakkının vermeyeceksin-“Türkiye Milletvekilliği”ni es geçeceksin..
Yanı tüm bunlarla bana yem atacaksın ve bu yemi de “İşte biz gerçek Halk Anayasasını yaşam geçirmek için, sizlerin oyu Halkoyu’na başvuracağız” sözü ile soslayacaksın.. Yemezler, bunun adı Halkoyu’na başvurmak değil, halkı oyuna getirmektir.. 367’yi yakalamak için de, bazı milletvekillerini… Neden, Anayasa Taslağında, dokunulmazlığın kaldırılması maddesi yok? Bırakın kaldırılmasını, sınırlandırılması bile düşünülmemiş.. Neden, kıyılarımıza ve derelerimize saldırarak‘doğayı ve doğanı siyasi ve ekonomik rant adına’ yok edenler için bir madde yok?
“HES’ler Kimleri Besler?”in yanıtı mı korkutuyor!?!? Kendinize dokunturtmuyorsunuz da, neden doğaya ve doğana dokundurtuyorsunuz?!?! Amaç dokundurtmamak; hatta aklına bile getirtmemek. Bana dokundu bu taslak, çünkü birilerine bir şeylere dokunmak için hazırlanmış bir taslak gibi geldi bana.. “Anayasa Değişikliği” için başlatılan tartışmalara geçmişi ile, özellikle 2000’ler sonrası başlatılan tartışmalarına bakmak gerekir.
Bu nedenle, geçmişte nelerin söylendiğini ve Anayasa’nın ne olduğunu ve tarihsel kökenini de içeren ansiklopedi kaynaklı geçmiş bir yazımı güncelleştirmeyi zorunluluk olarak gördüm, sıradan halkın ne düşünebileceğini anlatmak adına: Önce Anayasa türlerine bir göz atalım ve yapılmak istenen değişiklikle Anayasamızın hangi türe sokulmak istendiğini algılamaya çalışalım:
Yazılı Anayasa: Yetkili organ tarafından yapılmış ve bir anayasada yer alması gereken kuralları içeren temel belgedir. Örneğin 1923 ve sonrası Anayasalarımız.
Geleneksel Anayasa: Yazılı olmayan, sürekli uygulama sonucu ortaya çıkan anayasadır. Bir devletin geleneksel anayasasının olması. Örneğin İngiltere Anayasası Yumuşak Anayasa: Normal yasalar gibi tüm anayasa maddeleri değiştirilebilen; değiştirilemez maddesi olmayan Anayasa.
Katı (Sert) Anayasa Bu anayasalar için özel, değiştirilmesi zor yöntemler benimsenmiştir. Bir anayasanın 'sert' olduğunu gösteren özellikler: Değiştirilemeyecek maddeler içermesi Örneğin, 1982 Anayasamız Değiştirilmesi için özel (nitelikli) çoğunluk aranması (3/5, 2/3 gibi) Halkoylaması usulüne yer vermesi Çerçeve Anayasa:Kısa ve öz hükümlerden oluşan Anayasa.
Kazuistik Anayasa nedir?
Kazuistik’in sözcük anlamı; Kuralcı, kurala bağlı .Olaycı; her olaya ilişkin kanun maddesi hazırlama yöntemi..Her olaya kural getiren anayasalardır. Kanunlarda düzenlenmesi gereken konular anayasada ayrıntılı olarak düzenlenirse o anayasa kazuistik bir anayasadır. Daha çok katı rejimlerin uygulandığı ülkelerde karşımıza çıkar. Örneğin 1982 anayasası da 177 madde ve 16 geçici maddeden oluştuğundan dolayı kazuistik bir anayasa sayılır.
İşin özü; Kazuistik Anayasa, uzun ve ayrıntılı kurallardan oluşan anayasa anlamı demek. Örneğin, 1982 Anayasamız. Yukarıdaki tanımlamalara göre bizim 1982 yazılı Anayasamız Katı ve kazustik Anayasa türüne girmekten çok Katı ve Kazuistik anayasa harmanlamasında melez Anayasa diye tanımlanabilir. Evrensel hukuk normlarına ve de insan haklarına, özgürlükçü demokrasiye inanıyor isek Katı ve Kazustik Anayasaları ve dolayısıyla melez olanını benimsememiz olası değil. Benimsenmediği için yıllardır değiştirilmeye çalışılır.. Peki ne tür bir Anayasa nasıl olmalıdır?...
Bunun için yanmamak koşuluyla değişiklikten yana bir duruş sergilemek zorundayız. Yumuşak anayasa’dan yana olmamız olası değil. Nedeni; her gelen iktidarın kendine göre yumuşatmaya uygun olması. Çünkü özünde; normal yasalar gibi tüm anayasa maddeleri değiştirilebilir özellikte... Değiştirilemez maddesi yoktur.
En sağlıklı olanı bana göre Çerçeve Anayasa. Yani kısa ve öz hükümler içeren Anayasa. Eğer bir Anayasa kendi Toplumsal değerlerini korumak, ulusal kazanımlarını sürdürmek istiyor ise bir iki noktada değişmez hükümler getirilerek, dünya’nın değişim ve gelişimiyle harmanlanmış, insan haklarını ve özgürlükçü demokrasiyi özümsemiş kısa ve öz bir Anayasa hazırlanabilir(Al sana antidemokratik duruş..). Böylesi bir Anayasal yapı için toplumsal uzlaşı bütünündeki sürecin acilen işletilmesi gerekir, çünkü birilerinin gizdeki amacı; 1924 TBMM muhalif ruhunu kurumsallaştırmaktır..
Anayasamızın Tarihçesi nedir?
Türkiye'de ilk anayasa, 1876'da yürürlüğe giren Osmanlı Devleti`nin anayasasıdır. O tarihten Osmanlı Devleti’nin sona erişine kadar anayasaya kanun-i esasi deniyordu. 1876 tarihli Kanun-i Esasi(Temel Kanun), padişahın yetkilerini kısıtlamamıştı. Yurttaşlara düşünce, toplantı ve dernek kurma özgürlüğü, bireylere dokunulmazlık hakları tanımıyordu. Bu anayasa halk iradesine dayalı bir hareketin sonucu olarak değil, "Genç Osmanlılar" adı verilen aydınların padişah üzerinde yaptıkları oldukça güçlü bir etki yoluyla gerçekleşmişti.
1876 Anayasasına göre, egemenlik kayıtsız şartsız Osmanlı Ailesine aitti. Padişahın kişiliği "Kutsal”dı. Yasama ve yürütme yetkileri kesinlikle padişahındı. Yargı gücü bağımsız sayılabilirdi; fakat, "af" hakkı kesinlikle padişaha aitti. Toplantı, siyasî parti ve dernek kurma özgürlükleri dışında, bütün temel haklar vatandaşlara tanınmıştı. Ancak, bu hakların kanun yolu ile sınırlanması mümkün olduğundan ve bu konuda bir ölçü bulunmadığından, temel hak ve özgürlüklerin hukukî güvencesi yoktu.
Vatandaşların can, mal, ırz, konut dokunulmazlıkları da, "kanun dahilinde" güvence altına alınmıştı. Ama, padişah bir polis soruşturması sonucunda devlete zararı dokunduğu gerekçesiyle kişileri yurtdışına sürebilirdi. Böylece yargı güvencesi de son derece zedelenmişti. 1876 Anayasası bütün eksikliklerine rağmen, demokrasi geleneği olmayan Osmanlı Devletinde ilk yazılı hukuk belgesi ve "Meşrutiyet" yönetimini başlatmış olması dolayısıyla. çok önemli bir ilerleme sayılır. II. Meşrutiyet'in ilanından sonra, 1909'da bu anayasada değişiklikler yapılarak padişahın yetkileri kısıtlandı. Kişisel hak ve özgürlükler tanındı, basın üzerindeki sansür kaldırıldı. Hükümet artık padişaha değil, meclise karşı sorumluydu.
T.C Devleti’nin Anayasaları:
1- 1921 Anayasası (Teşkilat-i Esasiye-Gerçek oluşum): Teşkilât-ı Esasiye Kanunu, ilk T.C. Anayasası'nın ilkelerini belirleyen; 85 no.lu ve Kabul Tarihi: 20 Kânun-ı Sani 1337 (20 Ocak 1921) olan kanundur. 1923 yılındaki değişiklikle Cumhuriyet ilan edilmiştir. Bazı tanımlamaların aksine, 20 Ocak 1921 tarihli ilk Teşkilat-ı Esasiye Kanunu, Türkiye'nin il Anayasası değildir. Çünkü bu kanun, Anayasa için gerekli norm, kabul için oy oranı ve maddeler yönünden yeterli değildir. Üstelik o tarihte, 1876 Kanun-u Esasîsi de resmen ilan edilmemişti(vikipedi).
2-1924 Anayasası: 20 Nisan 1924'te yürürlüğe giren 1924 Anayasası 1921 Anayasası'nı yürürlükten kaldırmıştır. Birkaç önemli değişiklikle (Altı ilkenin eklenmesi, devletin dininin İslam olduğuna dair ibarenin kaldırılması ve kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkının verilmesi gibi) 1961'e dek yürürlükte kalmıştır. 1 Ekim 1945'te içeriği değiştirilmeden, dili Türkçeleştirilerek yeniden kabul edilmiştir. 27 Mayıs 1960 darbesinin ardından, 1961'de yeni bir anayasa hazırlanarak kabul edilmiş ve 1924 Anayasası yürürlükten kaldırılmıştır.Madde: Devletin Yönetim şekli Cumhuriyettir. Madde: Türk Devleti'nin dili Türkçe, başkenti Ankara'dır, (13 Ekim 1923'te başkent olmuştur.) Madde: Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Bu egemenliğin tek temsilcisi TBMM'dir. Hükümet sistemi yerine kabine sistemi getirilmiştir. Seçme ve Seçilme hakkı yalnızca erkeklere değil kadınlara da tanınmıştır. 1928 yılında- "Devletin dini İslam’dır." ibaresi çıkarılmış 1937 yılında Laiklik ilkesi anayasaya girmiştir.
3- 1961 Anayasası: 1960 hükümet darbesinden sonra hazırlanarak 9 Temmuz 1961'de kabul edilen 1961 Anayasası olarak bilinen anayasa değişikliği, 1924 Anayasası'nı yürürlükten kaldırmıştır. 1961 Anayasası, genç subayların yaptığı 27 Mayıs askeri müdahalesinin ardından, 37 yıllık bir dönemde gelişen politik yaşamın ve özellikle de çok partili siyasi ortamın ihtiyaçlarına daha iyi cevap verebilecek bir anayasaya gerek olduğu düşünülmüştür.Bu anayasa Soğuk Savaş dönemine aykırı olarak özgürlükleri arttıran bir anayasaydı.Türkiye'nin en demokratik anayasasıdır. 9 Temmuz 1961'de halkın oyuna sunularak oylamaya katılanların %60.4'ü tarafından kabul edilmiştir. 1982 Anayasası'na kadar yürürlükte kalmıştır. 1961 Anayasası ile; Güçler ayrılığı sağlanmıştır. (Yasama-Yürüme-Yargı) - Yasama gücü: Cumhuriyet Senatosu ve Millet Meclisi olmak üzere iki meclistir. - Yürütmenin dışında bağımsız yargı organları kurulmuştur. - Yasamadan çıkan yasaların anayasaya uygunluğunu kontrol eden Anayasa Mahkemesi kurulmuştur. - Yürütmenin, yönetimin tüm eylemleri, kararları anayasal bir kuruluş olan Danıştay denetimine verilmiştir. Yani TBMM egemenlik hakkını kullanan tek organ olmaktan çıkıp Anayasa'da sözü edilen yetkili organlardan biri olmuştur. - Kişinin temel hak ve özgürlükleri Anayasa ile güvenceye alınmıştır. 1961 Anayasası ile tam bir parlamenter sisteme geçilmiştir. Demokratik, Sosyal ve Hukuk Devlet Anlayışı gelmiştir.
- - Demokratik Devlet Anlayışı: Çoğulcu Demokrasi ilkesi benimsenmiştir. Yani çoğunluğun yönetim haklarının sınır azınlığın temel haklarıdır. Bununla birlikte TRT ve Üniversiteler özerkleşmiş siyasi partiler vazgeçilmez olmuştur.
- - Sosyal-Demokratik Devlet Anlayışı (Sosyal Demokrasi): Ekonomik ve Sosyal Haklar tanınmıştır.İsçilere grev hakkı tanınmış, işçi ve memura sendika kurma ve toplu görüşme hakkı verilmiştir.Devlet Planlama Teşkilatı kurulmuştur.
- - Hukuk Devleti Anlayışı: Anayasa Mahkemesi kurulmuştur. Yasama Yorumu kaldırılmıştır. Hakimlik teminatı getirilmiştir. Kuvvetler Ayrılığı vardır ve yargı bağımsızlaşmıştır. Danıştay'ın görev alanını daraltan Askeri Yüksek İdari Mahkemesi kurulmuştur.
4- 7 Kasım 1982 Anayasası: 1982 Anayasası olarak bilinen anayasa değişikliği, Türkiye Cumhuriyeti'nin yürürlükteki a Anayasasıdır. 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında hazırlanmış ve 18 Ekim 1982 tarihinde kabul edilerek yürürlüğe girmiştir. Türkiye Cumhuriyeti'nin 1921, 1924 ve 1961 tarihli anayasalarının ardından 1980-1983 yılları arasında yönetimi elinde bulunduran askerî cunta idaresi altında kaleme alınmıştır. Son olarak 2004'te AB reformları çerçevesinde kısmî değişikliklere uğramıştır. 7 Kasım 1982'de yapılan halk oylamasına katılan %91.3 oranında seçmenlerin %82.7'si "evet" %8.6'sı "hayır" oyu kullanmıştır(Vikipedi) Bu oran 1961 Anayasasının %61.5 olan "evet" oylarına göre çok yüksek bir kabul düzeyini yansıtmaktadır. Bu yüksek kabul oranının sebepleri arasında MGK'nin partiler üstü görünümü, medyanın sıkı denetim altında tutulması, siyasî partilerin kapatılmış ve değişik görüşlerin ortadan kaldırılmış olması, 1980 öncesinin halkta derin izler bırakması, şiddet olaylarına tepki, eski siyasî iktidarlara güvensizlik ve referandumum sonucunun "hayır" çıkması dahilinde olacakların belirsizliği sayılabilir.
Anayasalarımızın kısa öyküsü bu. Benim “Evet”, diyeceğim 1924 ve 1961 Anayasalarıdır... Halifeliği ve padişahlığı isteyen muhaliflere karşın, iktidar ve TBMM, o günün koşullarında ilerici ve çağdaş sayılabilecek 1924 Anayasasını hazırladı; 1961 Anayasası bu Anayasal yapıyı daha da güçlendirdi. Fakat 1982 Anayasası ise bu ilerici ve çağdaş yapıyı örseleyerek, bugünlere taşıdı biz. Bugün ise tersi bir muhalefete karşın, iktidarın 1924 muhalefet misyonu üstlenircesine 1924 TBMM muhaliflerinin istemlerine yanıt gizemli bir değişiklik süreci işlettiği konusunda endişeler yaşanıyor. Peki Akil insanlar, otoriteler, siyasiler ve de STO temsilcileri ne diyor AKP’nin değişim konusundaki duruşu için?..
Bu bağlamda, AKP iktidarı sonrası “Anayasa Değişikliği” ile ilgili söylenenleri sıralamak istiyorum. Nedeni; Aynı şeyleri tekrar edecekleri için. Eğer düşüncelerini değiştirler ise, ülkemde bir şeylerin değişeceğini de görmüş olacağız.. Bu kimliklerin, dün ne söylediklerini kolaylıkla bulabileceksiniz yazımda.. Yargıtay Başkanı Hasan Gerçekler: Anayasa değiştirildiği zaman her şey güllük gülistanlık olacak diye bir şart yok.. Anayasa değişikliğine karşı değiliz; ancak Türkiye’de şu an topyekûn bir Anayasa değişikliği için ortam uygun değil.
Anayasanın değiştirilmesi için gerekli ortamın hazır olması lazım. Topyekûn yeni bir Anayasa hazırlanmasındansa Anayasada kısmi değişikliğe gidilebilir. Bu kısmi değişiklikte de öncelik yargı bağımsızlığı olmalıdır DİSK Başkanı Süleyman Çelebi: 1982 Anayasası, yenilenmeli. Fakat yenilemenin yöntemi ve yeni Anayasanın içeriği üzerinde, gerçek bir siyasal ve toplumsal mutabakat sağlanmalı diyen Çelebi, devletin güçler ayrılığı doğrultusunda dengeli bir yapıya kavuşmasının, yeni birimler kurulmasını gerektiğini söyledi. Çelebi, Örneğin seNATO oluşturularak çift meclisli bir yapıya geçilebilir.
TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı, AKP Milletvekili Prof. Dr. Burhan Kuzu: Hükümetin 10-15 maddelik bir Anayasa değişikliği paketi üzerinde çalıştığını, metinde siyasi partilerin kapatılmasının zorlaştırılması, Anayasa Mahkemesi üyelerinin Meclis tarafından seçilmesi, Türkiye milletvekilliği, Anayasa Mahkemesinin 2 daireli çalışma usulüne kavuşturulması ve Ombudsmanlık sistemi konularının öncelikli olarak ele alınacağını söyledi Cumhuriyet- Marmara Üniversitesi (MÜ) Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu: Başbakan ile Cumhurbaşkanı’nın yetkilerinin sınırlandırılması gerekir...
Cumhurbaşkanı’nın görev süresinin dolup seçimlerin yapılacağı 2012 yılında zaten Anayasal olarak yetkili bir Cumhurbaşkanlığı konumuna bir de halk tarafından seçilmenin meşruluğu eklenince Cumhurbaşkanlığı makamı çok daha güçlü bir hale gelecek. Yönetim biçiminde yörünge kayması tehlikesi doğacak. Eğer Türkiye’de başkanlık ya da yarı başkanlık rejimi amaçlanıyorsa bunun adının da açıkça konulması gerekir. Ancak ad koymadan Anayasayı revize edeceğiz söylemleriyle hareket etmek son derece sağlıksız.
Askeri darbe olmasın derken Anayasal darbe ile karşılaşmayalım. Cumhuriyet Kadınları Derneği (CKD) Başkanı Şenal Sarıhan: AKP’nin Anayasa değişikliğini kendi önünü açmak için istemektedir.Hazırladığı son taslakta Anayasal kurumların iktidar emrine alınması öngörülmektedir... Evet, Anayasa değişikliği gereksinim. Ama antilaik eylemlerin odağı olduğu Anayasa Mahkemesi kararı ile hüküm altına alınan bir partinin iktidarından, halk egemenliği ve kişi özgürlüğünü temel alan bir Anayasa önerisi beklemek olanaksız Hak-İş Genel Başkanı Salim Uslu: Çeşitli kuruluşlar hatta bireyler dahi Anayasa teklifleri hazırlayıp sunabilir. Böyle bir duyarlılığın gösterilmesi gerekiyor 82 Anayasası, birey merkezli değil. Yurttaşın haklarına güvence getiren, koruyan, gözeten yapısı yok.
Devleti ve bürokrasiyi koruyan bir Anayasa. Sivil toplum odaklı değil. Bu nedenlerle bir an önce değişmesi gerekiyor. Ayrıca fazla ayrıntılara boğulmuş, yazım dili, kötü bağlamı değişmiş bir Anayasa söz konusu dedi. CHP Milletvekili Atıla Kart: Yargı bağımsızlığı, dokunulmazlıklar ve basın özgürlüğünü konuşmak istemeyen hükümetin Anayasa Mahkemesi’nde yapmak istediği değişiklik, parti devleti olma sürecinin tamamlanması demektir...
AKP hükümetinin anayasa değişikliği konusunda şeffaf ve samimi bir tutum içinde değil.... AKP, Türkiye Cumhuriyeti Devleti içinde kendi devletini kurdu. Anayasa Mahkemesi’nde yapılmak istenen değişiklik bu faşizan sürecin, parti devleti olma sürecinin tamamlanması demektir..Milletvekili dokunulmazlığının kaldırılmasının da öncelikler arasında olması gerekir.. MHP Milletvekili Faruk Bal: ‘Toplumsal uzlaşı sağlanmalı...
Biz anayasa değişikliğinin toplumsal uzlaşı yoluyla yapılmasını istiyoruz. Ancak MHP, devletin yapısını, bölünmez bütünlüğünü, yargı bağımsızlığı ve parlamenter düzeni tehlikeye sokacak hiçbir metni onaylamayacaktır.. Doç. Dr. Bertil Emrah Oder: Demokratik ve özgür olmalı’.. Türkiye’de her tür şiddetin önüne geçilmesi, barış içinde bir arada yaşama koşulları inşa edecek bir anayasal değişikliğin yapılması gerekir.. Tüm kanunlar özgürlükçü ve demokratik değerlere uygun biçimde düzenlenmedikçe, anayasanın değiştirilmesi yeterli sayılmaz..
‘Sivil darbe uyarısında bulunan Prof. Dr. Fazıl Sağlam: “Düzenlemeyle değiştirilemez maddelerin içi boşaltılabilir:” TBB Başkanı Özdemir Özok: Biat* kültürü ile çağdaş bir anayasa olmaz. Doç. Dr Korkut Kanadoğlu: “AKP’nin tutumu antidemokratik. Hükümetin anayasa değişikliği için izlediği yol usullere uygun değil.” SP Genel başkanı Prof.Dr. Numan Kurtulmuş: Anayasa dayatılamaz. Değişiklik sonuçsuzluğa mahkûm edildi. Türkiye’nin kısmi değil, kökten yeni bir Anayasa değişikliğine ihtiyacı var.
TBMM Anayasa Komisyonu üyesi DTP Milletvekili Aysel Tuğluk: Kürt sorununun ‘çok kültürlü bir anayasal vatandaşlıkla’ çözülebilir. Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu: Her kesime danışılsın. İşçinin önündeki engeller kalksın. Anap Genel Başkanı Salih Uzun: Anayasa meclisi kurulsun. İP Genel Başkanvekili Mehmet Bedri Gültekin. ‘Cumhuriyet’e karşı eylemlerin odağı’ olduğu karar bağlanan AKP’nin Anayasa değişikliği yapması ‘Suçlunun kendini kurtarma çabasıdır.’ Nasıl bir anayasa” dizisini hazırlayan Cumhuriyet’ten Zeynep Şahin’in 6. bölümdeki değerlendirmesi: Farklı görüşleri temsil eden dört önemli konfederasyonunun başkanları beklentilerini sıralarken uzlaşı isteği ortak noktaları oldu-AKP’nin değil halkın anayasası- Birleşik Kamu-İş Genel Başkanı Hasan Kütük: Laikliğin sulandırılmasına tahammül etmeyiz. KESK Genel Başkanı Sami Evren: Eşitlikçi, barışçıl ve demokratik..
Kamu-Sen Genel Başkanı Bircan Akyıldız: Tek partinin sisteme egemenliği engellenmeli. Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu: 70 milyonu kucaklamalı: Eski YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç: AKP hükümetinin yanlışlarından dolayı Türkiye iki yıl kaybetti. İçerikten önce usul konuşulmalı.. 1982 Anayasasını hazırlayan Danışma Meclisi’nin Genel Sekreteri Emekli Hâkim Abbas Gökçe: 1982 Anayasası AKP’yi yarattı. Zorunlu din dersi, Diyanet İşleri’nin devlete bağlanması gibi 10-15 madde siyasi İslamın güç kazanmasına neden oldu. Bu antidemokratik maddeler çıkarılırsa Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olmaz..
İKKB Koordinatörü Moroğlu. Güven ortamı sağlanmadıkça, siyasi partilerin uzlaşması mümkün olmadığı gibi; toplumsal mutabakatın olmadığı bir ortamda da yeni bir anayasa yapılamaz. İlk kez kadın haklarında geri adım atılıyor.. TTB Başkanı Gençay Gürsoy AKP’nin inisyatifine** bırakılmamalı..” Prof. Dr. Süheyl Batum: AKP’nin hukuk anlayışının Anayasa Mahkemesi’ni devre dışı bırakmaktır.. Hükümet intikam peşinde. EMEP Genel Başkanı Levent Tüzel: AKP kendine demokrat. Değişikliği demokratikleşme, hak ve özgürlüklerin genişletilmesi için istemiyor..
Eski İstanbul barosu Başkanı Turgut kazan: Hukuk devleti tehlikededir. Sivil dikta amaçtır. TKP Genel Başkanı Erkan Baş: Anayasa değişikliğinin temelinde Türkiye Cumhuriyeti’nin tasfiyesi yatmaktadır. Önce 1982 Anayasa ile hesaplaşması gerekir. Önerileri özünde gerici.. Türk Hukuk Kurumu Başkanı Tuncay Alemdaroğlu: AKP dinci iktidar özleminde. DSP Genel Başkan Yardımcısı Osman Kılıç: AKP anayasal denetimden kurtulma çabasında.
Yeni şafak Hayrettin Kahraman: Ben, yalnız anayasanın değil, bütün mevzûâtın bizim temel değerlerimiz çağdaşlaştırılarak yeni baştan yapılmasını, benim mensup bulunduğum medeniyetin yeniden inşa veya ihya edilerek dünya insanına sunulmasını isterim.
AK Parti Grup Başkanvekili Nihat Ergün(Şimdi o Bakan): Parti kapatmayı zorlaştıracak, Meclis'in Anayasa yapma tekelini yeniden sağlayacak bir yasal düzenlemeye ihtiyaç olduğunu söyledi. Yeni Şafak ve TRT’den Ezber Bozan Tamer Korkmaz: Kapatma Davası ve türbanla ilgili anayasa değişikliğinin Anayasa Mahkemesi engeline takılması, AK Parti'nin Sivil Anayasa arayışlarını rafa kaldırmasına yol açmıştı....
22 Temmuz sonrasındaki elverişli süreçte AKP'nin başta AYM'nin yapısı ile ilgili anayasa değişiklikleri olmak üzere belli başlı konularda adım atmamış olması ciddi bir yanlıştı.... Türbanla ilgili değişiklikleri AYM'ye götüren bir partinin, AYM'nin türban ve kapatma davasıyla ilgili gerekçeli kararlarının açıklanmasının ardından -ezberleri bozup- çarşaf ve Kur'an Kursu açılımı yapmış olmasını çok iyi düşünmek ve doğru izah etmek gerekiyor.
Bu açılımları yapmış bir partinin “asgari müşterekteki anayasa değişikliklerine bile direnmesi” CHP'yi tümüyle bitirecektir. Tamer Korkmaz’ı bugünlerde göremiyorum. O günlerde; AKP tarafından siyasi ranta dönüştürülen değerler, CHP tarafından değerlendirilince, daha doğrusu AKP’nin elinden alınınca çok kızmıştı…
Belki de TRT’yi izlemediğim için göremiyorum… Korkmaz da değişmiş, dahası CHP’nin değil de, birilerin bittiği gerçeğini gördüğü için, ezberi bozulup görünmezliği yeğlemiş olabilir.. 23/05/2009 tarihli yazım “Kuvvetler Ayrılığı” üzerine idi: http://blog.milliyet.com.tr/Kuvvetler_ayriligini_kuvvetler_carpismasina_donusturenler/Blog/?BlogNo=111011 *: İslam toplumlarında hükümdarların dinsel yargı gücüne sahip olabilmeleri, meşru (yasal) ve yetkili sayılabilmeleri için halktan aldıkları söz, bağlılık andı veya yetkisidir(vikipedi) **:Girişim gücü; ilk girişim.
ŞEVKET ÇORBACIOĞLUTeknopolitikalar Platformu
Yorumlar
Yorum Gönder