Anadolu kadının kutsal ‘Başörtüsü’nü modernize ediyorum diye ‘Türbana’ dönüştürenler, salt kadınlar ve kızlar için ‘Düşünce ve inanç özgürlüğü savaşı veriyorlar. Nedense, erkeklerin düşünce ve inanç özgürlüklerini hiç akıllarına getirmiyorlar. İşin ilginç yanı, bu savaşı erkeklerin vermesi.
Örneğin; yok başkanı Ziya Özcan’ın; İstanbul Üniversitesine türbanlı öğrencilerin derse girmelerini serbest bırakması ve bilinen siyasilerin olguya balıklama atlaması. Fakat aynı kişi ve kişiler; cübbe ve sarıkla eğitim görmek isteyen öğrencilere kolaylık sağlamıyor ve o düşünce ve inanç dünyansın neferlerini İstanbul-Fatih’indeki Çarşamba’ya mahkûm ederek‘ düşünce ve inanç özgürlüğünü’ daraltabiliyorlar.
Bu nedenle, düşünce inanç özgürlüğünün salt dindar kadın ve erkekler için değil, dini dar kadın ve erkekler için de düşünülmesi adına olası istekler sıralayacağım: Atatürk’ün; kılık kıyafet devriminin yasak simgeleri olan, çarşaf ile birlikte sarık ve cübbe de, üniversite ve kamu kurumlarında serbest kılınması için, İstanbul-Fatih-Çarşamba tutukevinden salıverilsinler.
Dahası; İstanbul-Fatih- Çarşamba’daki düşünce ve inanç özgürlüğü, ülkem genelinde yaygınlaştırılsın. Kadın ve kızların otobüsteki zorlukları dikkate alınarak, özellikle fortçuların yarattığı taciz terörünün önünü almak için pozitif ayrımcılık uygulanarak, kadınlar otobüsü hizmete sokulmalıdır. Erkek ve kız çocuklarının, çıplak veya yarı-çıplak okula gelmelerindeki yasak kaldırılmalıdır.
Erkek ve kadın sporcuların, ulusal veya uluslar arası karşılaşmalarda, çıplak-yarı çıplak veya tesettürlü, türbanlı yarışmalarına izin verilmelidir. Pıtrak gibi biten, siyasal kanalların, haberlerini ilahilerle açmalarına ve türbanlı spikerlerin haber okumalarına olanak tanınmalıdır. İran’dan bize koşan kadınlara ve kızlara sınırlarımız kesinlikle kapatılmalı, bizden İran’a koşan kadın ve kızlara ise sınırlarımız sonuna kadar açılmalıdır.
Düz mantık yaklaşım değil mi? Kusura bakma da senin, sınırsız ve kuralsız özgürlük yaklaşımın düpedüz dümdüz mantık. Türbanlı öğrenci canlı yayında Kılıçdaroğlu'na 'Karşımda bir Atatürk yok. O yüzden ayağa kalmak istemiyorum' demiş. Ben de diyorum ki; Siz dinden geçinenlerin türbanlı kurbanısınız. Atatürk’ün Anadolu insanıyla, dünyada ilk kez enperyallistlere tokat attığı kurtuluş savaşı ve ardından kurduğu Cumhuriyet karşısında ayağa kalmıyorsunuz da, Atatürk’ü görünce mi ayağa kalkacaksınız!?
Lütfen bu yazıyı birileri size okutsun, çünkü yazı boş beyinlere günde üç kez alınması gereken ilaç gibi gelecektir size. Bugün; düşünce ve inanç doğrultusunda; üniversitelerde türbanı serbest kıldık, yarın farklı düşünce ve inançlar doğrultusundaki isteklerle karşılaşır isek yaklaşımımız ne olacak? Yani biri sarıkla, diğeri sırıkla sınıfa gireceğim der ise, her ikisinin düşünce ve inanç özgürlüğüne evet diyebilecek miyiz? Diyemeyiz ve dememeliyiz. Çünkü; o “Evet”; kuralsız ve sınırsız bir toplumu tetikleyecek ve bu da, kendi başına buyruk; öfkeli, saygısız bir toplum yaratacaktır.
Allahın dışında her şeyin bir sınırı vardır. O’na kural ve sınır getiremezsin, ama; düşünce ve inanç özgürlüğünü, kurallar bütününde sınırlayarak, toplumsal ortak yaşam değerleri oluşturabilirsiniz. Her ülkede bu kural ve ilkeler işletilmektedir; çünkü; Dünyada hiçbir şey sınırsız ve kuralsız değildir; düşünce ve inanç özgürlükleri bile.
Şevket ÇorbacıoğluTeknopolitikalar platformu
evesbere@gmail.com
0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder