Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, köşe yazarı Hıncal Uluç'u arayıp, olur da idareyi atlatırlarsa metruk halde duran Atatürk Kültür Merkezi'ni (AKM) iki yılda yeniden yapıp Taksim'de trafiği de yer altına alacaklarını söylemiş. Hıncal bey; Başbakan’ın yeni projesini duyunca telefon elinde “donup kaldığını” da yazıyor ama bizlerle paylaşmıyor. Bu açıklamanın şerefini Başbakan’a bırakmış.
Atatürk Kültür Merkezi’nin yenilenmesi inşasının altında başka amaçlar yatmasın? Taksim’in yaya kapatılmasının neresi çılgınlık? Benzerlerini bazı Büyükşehir Belediye Başkanları gerçekleştirmedi mi? Bunun şerefini, bağlı oldukları partiye değil de, belediye başkanları halkla birlikte paylaşmadı mı? Örnek mi? Eskişehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yilmaz Büyükerşen’in, Eskişehir’de yaptıkları. Ahmet Priştina’nın İzmir için yaptıkları ve de Murat Karayılçın’ın Ankara için yaptıkları… Ve, İstanbul için, imar ve kentsel dönüşüm boyutundaki böylesi çılgın projeleri yıllardır yazanlar, söyleyenler.
Başbakan’ın İstanbul için düşündüğü projeler, Fatih’in İstanbul’u fethinden sonra ikinci kez İstanbul’u feth eden çılgınlıkta ise; kusura bakmayın, İstanbul’a ikinci kez girip fetheden, Başbakan değil, benzer proje önerilerinin daha çılgınını önerenlerdir. “Kim bu önerenler” sorusunun yanıtını kısmen sıraladık. Bunların en önemlisinin yaptıklarına geçmezden, şunu belirtmek isterim; “Neden, bu projelerin sahibi Başbakan da, iyi bir mimar olan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan hemşerim Kadir Topbaş değil? Merkezi ve yerel yönetim işlevleri niçin karıştırılır?
Bu projelerin Belediye Başkanı ve kadrolarının üretmesi gerekmiyor mu? Bu gerekliliğin en somut örneğinini Türkiye’de Murat Karayalçın’la yaşandı. Cebi ve beyni proje dolu Murat Karayalçın’ın, hala devam eden Ankara için ürettiği projeler dikkate alınırsa, sayın Karayalçın çılgın ötesi, en şerefli bir kimlik o zaman. Metro’yu Türkiye’de ilk başlatan, çağdaş imar planlarını, Bakay altyapı projesini, kentsel dönüşüm projeleri bütünündeki (gecekondu alanlarının iyileştirilmesine yönelik) vadi projelerini sayın Karayalçın başlatmadı mı? Ki, çok iddialı proje olarak sunulan ve ilk sahipleri kendileriymiş gibi gösterilen ‘Kentsel Dönüşüm Projesini’ Belediye Başkanı olmazdan önce, ‘Batıkent Projesiyle’ gerçekleştiren Karayalçın değil mi? En dikkati çeken; Bu projelerin hiçbiri Erdal İnönü’ye mal edilmemesi ve unvan biçilmemesi; ama Başbakan’ı ikinci Fatih olarak sunabiliyor birileri.
15 yıldır Ankara-İstanbul’da öne çıkanlar; katlı kavşaklar ve uzay ahtapotu izlenimi veren, çelik yığını ‘Yaya Üst Geçitleri’ ve Boğazın incisi denen, boğazın sancısı Boğaz köprüsü. İstanbul’da bir tek iyi var, o da Tüp geçiştir. Üzülerek belirteyim ki, Ankara için iyi bir örnek veremiyoruz. Ve bugün İstanbul için düşünülen projelerle, bu üretkensizliğin önü, ‘çağ değiştiren, büyük İmparator Fatih benzetmesiyle’ alınmaya çalışılıyor. Yıllar önce, TMMOB-İMO merkez yürütme kurulu üyesi ve yazmanı iken, ‘17 Ağustos 1999 Depreminin 1. yıldönümünde’; basına açıklamada bulunmuşum; “İstanbul yapı dokusuyla karantinaya alınsın” diye.
http://www.belgenet.com/deprem/170800_c16.html Mutlu Sereli’nin haberinde şunları söylemişim: İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Genel Sekreteri Şevket Çorbacıoğlu , 17 Ağustos depreminin olağanüstü felakete dönüşmesinin özündeki nedenin ''göç'' olduğunu belirterek çarpık yapılaşmanın adeta depreme davetiye çıkardığını söyledi. ''Siyasi SİT alanı'' olarak nitelediği İstanbul'da günde 78 kaçak konut inşa edildiğini, konutların yüzde 70'inin kaçak olduğunu anlatan Çorbacıoğlu, ''İstanbul'un varoşları karantinaya alınıp 1998'de yürürlüğe giren deprem yönetmeliğine göre tedavi edilmelidir'' dedi. Şevket Çorbacıoğlu, depremin üzerinden geçen 1 yıl içinde Türkiye'de çok fazla şeyin değişmediğini söyledi. ''Deprem değil, bina öldürür'' özdeyişinin dillere yerleştiğini belirten Çorbacıoğlu, ''Hayır. Binaları da biz insanlar yaptığımıza göre, öldüren ne deprem, ne de bina; öldüren insan'' diye konuştu. Çorbacıoğlu, Türkiye'nin son 95 yılda meydana gelen 126 depremde nitel ve nicel olarak ''uyarıldığını'' belirterek bunlardan hiçbir ders alınmadığını söyledi. 17 Ağustos depreminin ardından da birkaç popülist girişim yapılacağını kaydeden Çorbacıoğlu, ''Zaman içinde yüzyılın bu en büyük depreminin yarattığı yaraları sarmış görünüp olayı her zamanki aymazlıklar bütünündeki seyrine bırakmış olacağız ve yine deprem öncesi ve deprem sonrası kalıcı önlemler konusunda çalışmaları başlatmayacağız'' dedi.
Deprem teknolojisini geliştirmiş ülkelerde yapım sürecinin arsa üretimi ile başladığını, ''Etüt, fizibilite raporları, planlama, proje ve uygulama'' olmak üzere 5 aşamadan oluştuğunu anlatan Çorbacıoğlu, Türkiye'deki yapım sürecinin ise proje uygulama aşamaları ile sınırlı olduğuna dikkat çekti. Çorbacıoğlu, planlama aşamasının ise sadece ''siyasi otorite tarafından kent ve kıyı rantının bölüşümü noktasında'' dikkate alındığını belirterek 17 Ağustos felaketinin böyle bir duyarsızlığın sonucu olduğunu kaydetti. Şevket Çorbacıoğlu, inşaat sektöründe acilen alınması gereken önlemleri şöyle sıraladı:
- -Çevresel etki değerlendirme raporu gibi, deprem değerlendirme raporu da yapım süreci öncesinde zorunlu olarak görülmelidir.
- -Fay zonlarındaki arsa üretimi rasyonel mühendislik bilimi doğrultusunda işletilerek doğana ve doğaya öncelik tanıyan yapı sürecine dönüştürülmelidir.
- - Geleneksel yapı teknolojisi terk edilip özellikle tüm fay zonlarında endüstriyel yapı teknolojisiyle stabil ve seri üretim sürecine geçilmelidir.
- - Fay hatlarındaki tarım alanları kesinlikle sanayi ve konut alanlarına kapatılmalıdır. - Nükleer enerji santralleri aktif fay hatlarından uzak tutulmalıdır.
- - Günde 78 kaçak konutun inşa edildiği, 23 milyon kişinin barınabileceği yüzde 70'i kaçak 1 milyon 445 konuta sahip, siyasilerimizin SİT alanı İstanbul varoşları karantinaya alınıp 1998'de yürürlüğe giren deprem yönetmeliğine göre tedavi edilmelidir. Ayrıca, İzmir varoşlarıyla birlikte Ankara Demetevler, Karşıyaka çevresi ve tüm kıyı kentlerimizdeki kıyı betonlaşmaları da ivedi rehabilitasyon sürecine sokulmalıdır.
- - Fay hattı üzerindeki, özellikle kırsal kesim kent ve köy yerleşimlerinde her 5 aileye devlet destekli çadır bulundurma zorunluluğu getirilmelidir. - Deprem bilimini kurumsallaştırarak ''deprem mühendisliğinin'' yaygınlaştırılması gereklidir.
- - Özellikle deprem kuşağı bölgesindeki orta öğretim kurumlarına zorunlu olarak uygulamalı deprem dersi konmalıdır. İstanbul’a Muzaffer komutan Fatih Sultan Mehmet’ten sonra, Proje önerileri ile İstanbul’a kimlerin girmeye ve fethetmeye çalıştıklarını ve önlendiklerini internet arşivini karıştırırsanız çok net olarak bulabilirsiniz.
Bence bu çılgın proje abartısı, Genel seçim hazırlığından öte bir anlam taşımıyor benim için. http://www.angelfire.com/de2/zelzele/istsenaryo.html 02/10/1999’da Behiç Ak’a şunları söylemişim: "Önlem (Koruma) duyarlılığından çok Kurtarma duyarlılığına sahibiz. Elbette ki iki duyarlılık ta önemli, ama önlem duyarlılığının daha önemli olduğunu kimse yadsıyamaz." "Gaziosmanpaşa, Zeytinburnu, Beykoz, Ümraniye, Sultanbeyli, Osmaniye, Mahmutbey gibi kötü yapıların yoğunlaştığı İstanbul için önlemlerin düşünülmemesi bence aymazlığın en büyüğü... Öncelikle İstanbul deprem karantinasına alınarak geriye dönük Deprem Riskli Konut Haritası çıkarılmalıdır." Ayrıca Proje Denetleme Merkezinin de kurulması gerektiğinden bahseden okuyucumuz, "Prodem (Özerk proje denetim merkezi, yaşama geçirilmelidir. PRODEM, merkezi, yerel yönetim ve ilgili sivil toplum örgütleri ve meslek odaları temsilcilerinden oluşturulmalı. İşlevi ise, yapım sürecinin tüm aşamaları olan (Etüt, fizibilite, planlama ve uygulama) aşamalarını denetlemek olmalıdır" diye devam ediyor.
İstanbul ile ilgili yazılarım ve önerilerim:
- http://blog.milliyet.com.tr/Istanbul_icin_ulasim_projelerindeki_siyaset_sacmaliklari/Blog/?BlogNo=193167
- http://blog.milliyet.com.tr/4__Bogaz_Koprusu_ne_zaman_kurgulanir_dersiniz__/Blog/?BlogNo=190331
- http://blog.milliyet.com.tr/Yedi_kocali_Istanbul_ve_Bogaz_Kopruleri_
- 3__Bogaz_Koprusu_4__Bogaz_Koprusunun_habercisi/Blog/?BlogNo=189176
- http://blog.milliyet.com.tr/7_kocali_Istanbul_ve_3__Bogaz_Koprusu/Blog/?BlogNo=189578
- http://blog.milliyet.com.tr/Ankara_ve_Istanbul_da_katli_kavsak_mantigi/Blog/?BlogNo=170007
- http://blog.milliyet.com.tr/Kendimiz_ve_uc_buyuk_kentimiz/Blog/?BlogNo=142889
- http://blog.milliyet.com.tr/50_yil_sonra_nasil_manset_atacagiz_/Blog/?BlogNo=103425
- http://blog.milliyet.com.tr/Istanbul_depremselligi_ve_son_Marmara_denizi_uyarisi/Blog/?BlogNo=109356
- http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=165101
- http://blog.milliyet.com.tr/5__Bogaz_Koprusu_Canakkale_ye/Blog/?BlogNo=206306
- http://blog.milliyet.com.tr/Kent_vergisi_ile_kent_vizesi_mi_kurgulaniyor/Blog/?BlogNo=201428
Yorumlar
Yorum Gönder