Aslında CHP ve Galatasaray'ın zaman-zaman örtüşen yanları var; özellikle inişli çıkışlı yanları. Bugünlerde CHP çıkışta, Galatasaray düşüşte. CHP Olağanüstü Kongre kararı aldı. Gerekli idi. Galatasaray ise buna zorlanıyor. Gereksiz... Galatasaray'ı çok işledik. Şimdi CHP zamanı. Gönül ister ki bu zamanı halkımız iyi değerlendirsin.
Sayın Önder Sav depremi ile olan oldu ve birilerinin yüzü güldü, birilerinin ise soldu. Bence gereken oldu. Çünkü çok-çok geç kalınmış bir gereklikti. Çünkü; CHP’nin bir parçasında var olan, uzun süreli devam eden, kimi zaman yaşam boyu düzelmeyeceği düşünülerek, sağaltım (Ar.tedavi) olanakları daha sınırlı kabul edilmeye başlanan bir rahatsızlık, yani süreğen (Fr.Kronik) bir rahatsızlık halini almıştı. Çünkü; CHP'de tüm olumsuzluklar sayın Baykal ve Sav üzerinden anlatılmakta ve de bu da oy kayıplarına neden olmakta idi.
İşte CHP’de öteden beri var olan ve çözülemeyen süreğen kördüğüm, Büyük İskender’in kılıç darbesini çağrıştıran Kılıçdaroğlu akılcılığıyla çözüldü gibi. 18 Aralık'ta yapılacak Tek maddelik Olağanüstü Kurultay’da kongre üyeleri CHP'nin 80 kişilik Parti Meclisi'nin yenilenmesi için sandığa gidecek. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu Bursa'da yaptığı açıklamada, hem Baykal hem de Sav'dan görüş ve öneri alacağını belirtti. Bu kurultayın "iktidara yürüyüş kurultayı" olacağını belirten Kılıçdaroğlu, blok mu çarşaf liste mi tartışmalarına da, "Parti Meclisi listesini kendim hazırlayacağım" diyerek yanıt verdi.
Bence gerekli bir yaklaşım. Diyorsun ki; “Daha önce Parti Meclisi için çarşaf liste sözü veren Kılıçdaroğlu, sürpriz bir şekilde çark ederek blok listeye karar verdi.” Bence gereksiz yaklaşım. Neden gerekli, neden gereksiz? Bunun yanıtını yıllardır sen verdin; “Ben bu partide Baykal ve Önder yüzünden ve de hep aynı isimleri gördüğüm için oy vermiyorum” diyerek. İşte sayın Kılıçdaroğlu’da senin bu yakarışına yanıt oluyor, yeni isimler ve yeni düşünselliklerle partiyi yeniliyor. Ne diye şimdi “Çark etti” ifadesini kullanıyorsun ki? Siyaset oyunlarının yoksulu, sayın Kılıçdaroğlu siyaset oyunlarının varsıllarına karşı küçük de olsa bir önlem alması düşündürmesin seni; iyi şeyler olacak, ferah tut kendini.
CHP ve politikalarıyla birlikte siyasetçilerini yinelemek, Arapçası tekrar etmek isteyenlerin Olağanüstü Kurultay öncesi ‘sanal Sav ve Baykal dayanışmasını’ gündeme taşımaları ve parti meclisini belirleyecekleri savları, asıl seni düşündürmelidir, Kılıçdaroğlu’nun kararlılığı değil. Sayın Baykal’ın böylesi bir süreci işleteceğine kesin inanmıyorum. Eğer ki CHP’de Kılıçdaroğlu süreci bir şekilde bitirilsin, CHP tümüyle biter…
Sayın Baykal ve Sav depremleri sonrası ortaya çıkan; ‘Aslında olan halka oldu, birilerinin yine cebi ve sandığı dolacak, CHP yine yönetme gücünden (Ar. İktidar) olacak!’ gibi düşünenlere asla şans vermiyorum. Çünkü her deprem, yarattığı şiddetiyle büyük kayıplara neden olsa da, büyüklüğü ile yeni bereketli toprakların(Ova, plato ve vadi) kazanılmasına nedendir.
Yani öldürür de, ondurur da. CHP’nin durumu tam da bu. 18 Aralık’taki Olağanüstü Kurultay’da kesin CHP, bazı yaklaşımları öldürüp büyük oranda ondurma, yani iyileşme ve iyileştirme sürecine girecektir. Bu süreç aslında; Yargıtay’ın ’Tüzük değişikliğini uygula’ yazısıyla işlemeye başladı. CHP ardından 10 şiddetinde Önder Sav depremiyle sarsılıyor ve sayın Kılıçdaroğlu yeni MYK’unu oluşturuyor.
10 şiddeti biraz fazla oldu denebilir, ama unutulmasın ki bu şiddet kaçınılmaz hale gelmişti. Siyaset depremleri de doğa depremi gibidir. Asla depremin büyüklüğünü/ gücünü, yani demokrasinin vazgeçilmezi karşıtlıkların gücünü oluşturduğunuz güçle azaltamazsınız, sadece kayıpların önüne geçecek uzlaşı ile şiddetini azaltabilirsin.
Şu an CHP’de, yapılan bu şiddetinin azaltılmasıdır… Olağanüstü Kurultay ile de azaltılacaktır. Sayın Baykal’ın önceki kurultayında aldırttığı tüzük değişikliği kararı, sayın Kılıçdaroğlu uygulamaya koyduğunda Genel Sekreter(lik) Önder Sav edilgenleştirilmedi diyemeyiz. Öyle ki; lider erkini daha da güçlendirdiğini düşünebiliriz. İşleyen süreç çoğu halkta soru işaretleri yaratmadı değil. Sayın Kılıçdaroğlu ve yeni ekibini bu soru işaretlerini giderecek zor bir süreç bekliyor. Bu zor sürecin atlatılacağı konusunda ben umutluyum.
Benzer yazıları çok yazdım. Benzer bezginlikler yaratmamak için, olguyu farklı anlatacağım; Yaşar Tekdemir; Rekabet Kurulu uzmanı ve kurumun yurt dışı ilişkileri sorumlusu. Ortak yanımız Galatasaraylılık ve yaşama demokratik ölçütte çağcıl bakış. Zaman-zaman siyaset ve diğer konuları da tartışırız. Yukarıdan değindiğim nedenlerden dolayı CHP’ye sıcak bakamayan bir arkadaşım. CHP’de son zamanlarda yaşanaları tartıştık.
Bu konudaki gelişmeleri özetleyen karşılıklı yazışmaya ‘genişleterek’, dahası o anki duygu yoğunluğundaki yorum eksiklerini gidererek yer vermek istiyorum: Yaşar Tekdemir: 03 Kasım, 18:18 Merhaba Şevket bey, Paris'teyken en azından yenilmedik hatta galibiyeti kaçırdık. Fakat benim Paris dönüşlerinin bir geleneği ise GS'nin kaybetmesi olmuştur. Umarım bu olmaz. CHP'deki gelişmelerle ilgili fikrinizi öğrenmek isterim.
Bu parti içi demokrasinin önünün açılması/geliştirilmesi midir yoksa beceriksizlik midir?
Dahası AKP lideri olsaydınız bu gelişmeleri elinizi ovuşturarak mı yoksa endişeyle mi izlerdiniz? Şevket Çorbacıoğlu :03 Kasım, 21:30 Galatasaray Trabzon maçını alırsa, zor da olsa lig tırabzanından ligin dibine değil de zirvesine doğru kayışa geçer. Aksini düşünmek istemiyorum…
Ben aslında GS ile CHP'yi biraz değil, çok benzetirim. Geçmişteki başarıları ve sonrası duruşları ve de adım atışları adeta örtüşüyor. Bir gün umut oluyorlar, bir başka gün umutsuzluk. Şu an GS umut, CHP umutsuzluk veriyor. CHP'de tüm olumsuzluklar ve kötü gidişler Baykal ve Önder Sav üzerinden betimlenir. Bu sayın Baykal ve Sav'ın kadersizliği mi, yoksa CHP'nin mı anlamış değilim. Eğer, Önder Sav depremi sonrası birilerinin savladığı gibi; Deniz'i gönderdi, Kemal'ı da gönderirse (çok zor), artık kendisinin gelmesi gerekir. Yok bir başkasını getirmeye kalkar ise, ileri de birini daha göndermek zorunda kalır.
Sayın Kılıçdaroğlu ilginç biri. İlginçliğini; soğukkanlı ve kendinden emin duruşuyla adeta büyüleyici özelliğe (Fr.karizma) dönüştüren biri de. Her geçen gün bu bağlamdaki katsayısın artırıyor da. Birileri çıkıp; “Düşünün Halkoylamasında oyunu bile kullanamadı, siyaset oyunlarını nasıl kullanacak?” Siyaset oyununu kullandı bile-Ki kullanması gerekiyordu- “Siyaset oyunlarının yoksulu olduğu gibi, siyaset yoksunu olarak görülebilir. Hatta Salt kendisi değil, etrafı da. Örneğin; türban dedi, sonunu getiremedi, sandığa gömeceğim dedi gömemedi.” şeklindeki, özeleştiriden soyut yaklaşımlar da art arda geldi.
Ama ne oldu; Başbakanın bu konudaki duruşunu kamuoyuna açıkladı. (Fr. Deşifre); kısacası ortaya koydu. Çünkü biliyordu ki, bu olguyu Başbakanın çözmeye niyeti yoktu. Başbakan türban sorununu çözmeye niyetinin olmadığını, aksine bu sorunu korumaya alarak adeta “Siyasi-Sosyal SİT Alanı” oluşturduğunu görecek kadar zeki bir insan, Kılıçdaroğlu. Ama bunu asla belli etmez.
Bu nedenle karşısındakiler kaybetmektedirler. “Hiç de ethik olmayan bir şekilde; 'öyle veya böyle’ CHP'ye 53 yılını vermiş bir Önder Sav'a ve CHP'ye karşı' böylesi bir darbe yapıp, yeni CHP demeseydi” diye de düşünenler var. Haklısınız; ‘Yeni Lux Seyahat’ dercesine, Tarihsel kökeni vazgeçilmezler arasında yer alan bir CHP’nin başına ‘Yeni’ sözcükleri getirmekle CHP’yi yenilemezsiniz, eğer politikalarınızı değiştirmez iseniz; ancak yinelersiniz. Ki Kılıçdaroğlu “Amacımız Yeni CHP değil, yeni politikalarla CHP’yi güçlendirmektir diyerek olguya açıklık getirmeye çalıştı.
“Atıl bekleyen tüzüğü uygulayarak; Lider sultalığı diyoruz, fakat lider olduktan sonra sultanlık istiyoruz.” eleştirisi, gerçek anlamda özeleştirinin zorunluluğunu işaret eden bir söylem. Gerçekten bu bir çelişkidir. Güçlü sol parti, güçlü Genel Sekreterle güçlendirilmiş lider ve parti politikaları üreten partidir. Bizde ise lider erkine tapınmak adeta dogma haline getirildi. Böylesi Ortodoks lider yapısını kırmak için 'Tüzük değişikliği' zorunluluktur. Kılıçdaroğlu ve arkadaşlarının depremin yarattığı fırtınanın durulması sonrası gerekli demokratik yapılanma sürecini işleteceğini düşünüyorum.
“Yönetimde Yeniden Yapılanma ve CHP” dosyamı tamamlamış parti yetkililerine götürmeyi düşünürken, asker’den beklenen darbeyi CHP yaptı. İyi ki yaptı, yoksa milletvekili şansımı tümden kaybederdim, o çalışmamı sunsaydım:)) Şaka bir yana, bir oyana bir bu yana giden CHP için özgün çalışmamı bitirmiş, bloga koymayı düşünürken bunlar oldu. CHP ve Kılıçdaroğlu karşıtlarına malzeme olmasın (aksine Kılıçdaroğlu’na ve CHP’ye kaynak olacağını düşünüyorum) diye, şimdilik askıya aldım.
“Yaşananlar gerçekten iyi olmadı. Kemal'ın duruşu sanki Truva atını çağrıştırıyor. Seçime 7 ay kalmış, sen halk için toplumsal savaşa ivme kazandırman gerekirken, iç savaş başlatıyorsun” şeklinde düşünenler de, karşı görüşte olanlarda bu yaşananlar karşısında pek rahat olmadıkları bir gerçek. Deniz bey geri gelir mi, asla olası değil ve de gelmemesi gerekir. Bence; Kılıçdaroğlu’nun Sav-Baykal görüşmelerindeki saygı boyutundaki önemsemesi Murat Karayalçın katılımıyla güçlendirilmeli ve yaygınlaştırmalıdır.
Gürsel Tekin bu süreci besleyecek halk dilini çok iyi bilen bir kazanç. Nedense partinin kadrolu yerleşik efendileri ondan ve gibilerinden rahatsız. Yerleşik efendilerin etkinliği tekrar artar ise karışıklık sürer. Bu da AKP'nin politikalarına yağ sürer. Ve de; muhalefetin eksikliğiyle "2013'te Türkiye İslam Cumhuriyeti'nin 1. Yıldönümünü Kutlayacakmış' " başlıklı blog yazımı doğrular.
http://blog.milliyet.com.tr/Abdullah_ile_Recep_Beyin_Yaptiklari/Blog/?BlogNo=258923
Yaşar Tekdemir: 05 Kasım, 12:13 Merhaba Şevket bey, annesi 17 aylık bir birliktelik sonrasında Mehmet Ege'nin meme ile olan bağını kopardı. Artık memeden beslenmek yok hayatında. Oğlum hafta başından beri şokta. Ne yapacağını bilemiyor. Yeni duruma alışması kolay olmayacak. Haklı zira doğduğundan beri sahip olduğu, hayata anlam katan en değerli şeyi kaybetti.
Sanırım bu aralar Önder Sav da Mehmet Ege ile aynı psikolojiyi paylaşıyor. 53 yıldır partide, ve arka planda partiye yön veriyor. 53 yıl sonra onu hayata bağlayan en değerli şeyi, koltuğunu kaybediyor. Umarım bu gelişmeler ülke adına hayırlı olur. Şevket Çorbacıoğlu:
05 Kasım, 13:10 Önder Sav'ın katkılarıyla Kılıçdaroğlu ile başlayan süreç, halkın Ecevit döneminde dağlara, taşlara ve yüreklerine yazdığı ve beyinlerine kazıdığı Umut'u tekrar yeşertmiştir. Bundaki katkı payının büyük bölümü Sav'ındır. Baykal’ın da bu umudu ivmelendireceğine inancım tamdır. İşleyen süreçte rasyonel ve doyurucu çıkışların bizi gelecek adına daha da mutlandırması-umutlandırması gerekirken, yine bir iç kavgadır başladı.
Bu “iç”, halka gelecekte sunulması düşünülen dolma içi değil, birilerine dolma ve lokma hazırlayan bir iç kavgadır. Asla Halk için verilmesi gereken bir toplumsal savaşı tetikleyecek politikalar değildir. Bizi gelecek adına daha da umutlandırmıyor. Öncelikle bu karamsar betimlemeyi değiştirmeliyiz.
Sayın Kılıçdaroğlu ile aynı dergide yazmış ve bazı etkinliklerinde bulunmuş biri olarak o zamanlar "Neden böylesi birikim TBMM’nde yok?" eleştirisi getirmiştim. Şimdi, Sav'ın desteğiyle hem TBMM’nde, hem de partinin başında(bizler ise kurultay salonuna bile girememesi hiç önemli değil). Kılıçdaroğlu'nun gelişini bizler yine de CHP'nin koşacağının kanıtı olarak gördük ve yanında olduk(Olacağım da...)
Önder savunucusu değilim, aksine; gelecekteki başarılarının önderi olarak Kılıçdaroğlu'nu görüyorum. İşte bu noktada eleştirilerim oluyor;
Birincisi; Önder bey ile yol alan ve Baykal'dan okey alan bir Kılıçdaroğlu, birilerin yarattığı kavgalardan ihanete özdeş durumlarla besleniyor izlenimi veriyor. Ki bunu Tayyip 'İhanetle gelen, ihanetle gider' şeklinde abartabildi.
Bunun için kesin Önder ve Baykal gruplarıyla uzlaşıya gitmek zorundadır, çünkü adı geçen kişiler tabansız değil, aksine tabanı güçlü kimlikler. Eğer Önder ve Baykal dayatması kendini gösterir ise, Kılıçdaroğlu’nun tepkisi, ilk etapta hoş karşılanmasa da, halkın büyük desteğini alır ve bu işi de bitirir. Ama, saygıyı elden bırakmamak için öncelikle uzlaşı diyor. Tıpkı bizler gibi.
Kısmen özeleştiri yüklü bir önerime yer vermek istiyorum. Yazdığım bloglara ve internet veya ulusal gazetelere taşıyarak, Kılıçdaroğlu karşıtllarının malzemeye dönüştürmesini istemediğim önemli bir öneri: Öncellikle şunu belirteyim CHP'nin 'Altı Ok'nun evrensel solun okları olduğuna inanan ve bu 6 işaretin 21. yüzyılın özgün gelişim ve değişimiyle harmanlanması gerektiğini düşünen biriyim. Kimsenin adamı değil, Kemal Kılıçdaroğlu ile kendimi ve kentimi daha güvenceli görmeyi isteyen biriyim, o kadar.
Elbette ki o kadar değil; Düne kadar Lider Oligarşisinden söz eden bizler, Lider erkine tapınmamak için ‘eşlik eden-Yolcu eden-karşılayan bir Genel Sekreter değil’, güçlü lider ve güçlü parti politikaları için etkin, üretken ve yaratıcı, savaşçı bir Genele Sekreter'in gerekliliğini yazar, çizer ve söylerdik ve de sayın Baykal'ın hazırlamış olduğu tüzüğün lider oligarşizmini kurumsallaştırdığını ısrarla belirtirdik.
“Şimdi böylesi bir tüzüğü yürürlüğe koyan ve partide büyük bir yenilenme süreci başlatan yaklaşıma diyeceğiz? Baykal'ın, bu tüzükle otoriter bir liderliğe soyunduğunu söyleyenler, aynı tüzükle Kılıçdaroğlu için aynı şeyler söyler ise ne duruşumuz ne olacak?" sorularına nasıl yanıt vereceğiz? Kesinlikle partinin geleneksel demirbaş kadroları değişmeli ve nefes alarak oksijen depolamalı, yeni bir koşu için.
Bu süreç yinelemeler ile değil yenilemeler ile olur. Sayın Kılıçdaroğlu bu süreci başlattı; işte bu sürecin yaygınlaşarak daha güçlü işlemesi gerekmektedir. Buna Kılıçdaroğlu asla 'Hayir!' demez. Bu nedenle partinin güçlü lideri ve politikaları için güçlü bir Genel Sekreter yapılanmasına gitmesi gerekir. Bu 'Yerelden ulusala, ulusaldan evrensel gitmenin' zorunluluğudur' Yaşar bey; Aslan parçası, yaşamına anlam katan olgunun değişimi ile yaşadığı şoku atlatır, fakat bu kavgayı sürdürdüğü sürece, seçmen iki şekilde atlatır.
- Birincisi seçmen gerçekten atlatır (Ussal atlama)…
- İkincisi seçmen CHP’yi atlatır ve dinden-yoksuldan geçinenlere selam durur.
Yaşar Tekdemir: 5, 2010 at 10:47pm Şevket bey, ilgili Tüzükte neler var incelemiş değilim. Diğer yandan bu son süreç en azından Kılıçdaroğlu için "bu adam zaten Önder Sav'ın vesayeti altında" yakıştırmasına son verdi ve ayakları yere basan/kendine güvenen bir lider olma yolunda ilerlemesine katkıda bulundu. Maalesef ülkemizde tek adamlar iş yapıyor, saygı görüyor.
Bugün Tayyip Erdoğan'ın hala milyonları sürüklemesinde insanların bu tek adama bağlılık duygularının etkisi büyük. Öte yandan tanımasam da gördüğüm Kemal K. lider otoriter bir lider çizgisine gitmez diye düşünüyorum, düşünüyorum da insanların kolayca değişebildiğini de göz ardı etmemek gerekir... Bekleyip göreceğiz. CHP iktidara gelir veya gelmez ama şu bir gerçek ki ülke dengeleri için önemli bir unsurdur.
Not: Yazılarınızda inanılmaz bir akıcılık var. Bu sadece yılların birikimine bağlı bir durum olmasa gerek. Şevket Çorbacıoğlu: 05 Kasım, 14:05 Hayir, hayir! Kesinlikle Kılıçdaroğlu lider erki oluşturup tapındırır demiyorum, aksine böylesi bir yapıyı çağcıl ve demokratik kimliğe kavuşturacağı konusunda inancım tamdır. Özellikle sayın Gürsel Tekin'i, onun; birikimli, ne dediğini bilen, akılcı laf eden sert yanı olarak görüyorum. Süheyl Batum, Hurşit Güneş, Mehmet Faraç, Enver Aysever ve diğerleri de öyle pek papuç bırakacak kimlikler değil.
Benimkisi; böylesi süreçlerin işlemesi, birilerine siyasi eleştiri yapma olanağı tanıması. Dahası Kemal bey gibi kişinin böylesi kavgalardan gelmemliydinin eleştirisi. Tüzüğe gelince, okumaya gerek yok, güçlü Genel Sekreteri edilgenleştiren, başkanı başkan yardımcılarıyla daha güçlendiren özler/yaptırımlar içeriyor. Yaşar Tekdemir: 05 Kasım, 14:41 Bu açıklama için teşekkür ediyorum.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun yanındaki isimleri görünce ne yalan söyleyeyim içimi ülke adına bir iyimserlik kapsıyor. Bu isimlerin önemli bir kısmı CHP'yi sevsin-sevmesin herkesin sempati duyabileceği kişiler. Şevket Çorbacıoğlu: 05 Kasım, 14:52 Hepimiz bunun umudunu taşımaya başladık, İnşallah gerçek olur. Aslan parçasını öpüyorum. Üzülmesin, Aslan parçalarını besleyecek mandıra gelecek gibi...
Eğer CHP’ye ve Kılıçdaroğlu’nun aklındaki ‘Halk Solu’na zarar vermek istemiyor isek, bu son yaşananları Yaşar-Şevket tartışma çizgisinde bırakmak gerekir.
ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
TEKNOPOLİTİKALAR PLATFORMU
evesbere@gmail.com
GSM: 0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder