Bu yazıyı; dün yazdım, fakat bugün yayına koydum. (Futbol-yazar havasına girdim); anlayın canım,bugün bloğa koydum. Okuyorsanız yayınlanmış demektir.
Neden bugün?
Çünkü bundan sonra Galatasaray’ı Samsunspor ile yazacağımı yazmıştım. Samsunspor sonucunu bekledim ve üzüldüm Samsun’un maçı bugün Güngören ile deplasmanda oynadı, tıpkı Galatasaray’ın Kasımpaşa ile oynadığı gibi. İkisinin birden sevindirdiği enderdir; yine enderleri oynadılar ve de sevindirmediler.
Bilmem, belki bu denli iki sevinci kaldıramam diye düşünmüş olacaklar ki, biri yenince diğeri yeniliyor, en fazla berabere kalıyor. “Samsunspor nedense kendi sahasında yok gibi. Aslında federasyona müracaat edip tüm maçlarını deplasmanda oynaması gerekir” derken Samsunspor sabahın köründe Güngören’e yenildi erken.
Karşılaşmada yardımcı hakem olarak görev yapması gereken Seçim Demirel'in maç öncesi yaşadığı rahatsızlık nedeniyle dördüncü hakem Ali Zağlı görev aldı; Samsunsporumuz da havasını...
Güngören Belediye Spor’a, hem de lig sonuncusuna yenildi. Kafamda soru işaretleri oluşmadı değil. Biliyorsunuz siyasi erkin elindeki bütün yerel yönetimler olmasa da yüzde 70’i ilçelerin takımına büyük katkı veriyor; düşünün yeni kurulan Sancaktepe bile şampiyonluğa koşuyor bulunduğu ligde. Süper lig takımların zirvedeki kent takımları da öyle. Anlayacağınız, doların yeşilini İslam’ın yeşili ile harmanlayanlar yeşil sahalara egemen olmuş durumdalar.
İstisnaları oynayan Samsun 19 Mayıs Lisesi’nden ağabeyimiz (Orta okulda iken, o lise iki de idi) ve meslekdaşımız Yusuf Ziya Yılmaz bu oyuna katılmadı ve Samsunspor yağı ile kavrulmaya, taraftarı da kavurmaya mecbur kaldı. Hüseyin Kaplar da kafamda soru işaretleri oluşturanlardan… Olmuyor bi hocam…
Geçen hafta yazdım; bu sene Samsunspor ilk altıya girer, eğer devre arasında ileri uç için iyi bir transfer yapar ise bir olasılık evine döner, aksi taktirde taraftarın sabri öfkeye döner, Arapçası nevri döner. Eğer bu yıl da evinin yolunu şaşırır ise, asla evine ulaşamaz. Gaziantep Büyükşehir Belediye maçı son şansı. Galatasaray ise hıncını Kasımpaşa’da çıkardı ve Kasımpaşalıyı üzdü.
Aslında Yılmaz Vural için için iyi bir show fırsatı idi fakat değerlendiremedi; çünkü Yılmaz hoca değil de futbolcular bu işi bitirmiş. Yılmaz hoca bu belli mi olur; haftaya Bursa’yı deplasmanda yener ve iki haftalık katkıyla Galatasaray’ı da potaya sokar.
Kim ne derse, ne yerse yesin; Galatasaray bu durumlarda olmasına karşın, göze iyi gelen güzel top oynuyor. Bazı topçular fiziğini, bazıları aklını iyi kullanır. Kewell oynadığında her ikisini de iyi yapan bir yetenek. Aydın Yılmaz’ın ortasını 27 de kafayla gol yapması bunun kanıtı. Ayhan bu Galatasaray’a en çok hizmet eden ve katkı veren gelmiş geçmiş topçuların içinde adı olan biri, artık yaşlandı, o eski Ayhan değil.
Genellikle son maçlarda Hakan Balta ile çok takışır oldu. Pino ile takıştı. Yaşlandıkça öfke katsayısı artıyor mu ne? Fakat; Hakan benim Ergun Penbe efendiliğine aday gösterdiğim topçu idi, nedense son maçlarda o da baltalaşır oldu, öfkeleriyle. 43’te Pino 2-0 yaptı.
Attığı gol; Galatasaray’ın ve geldiği günden beri kendisinin ikinci golü idi. TV yorumcuları saymış; eğer kaçırdıkları gol olsa maç 12-0 bitermiş. Önemli mi; GS kendisi 12-0 kaybetti bu sezon(u). Gökhan iyi idi, hem çok iyi; Hem fiziğini, hem de aklını kullanabilen ikinci örnek. Servet ise hırsını ve fiziğini kullanan topçu. Ah atakları kaynağında kurutan ve foveti durduran Gökhan’ın aklını ve Servet’in fiziğini harmanlayabilse Hagi…
Serdar Özkan aylar sonra dakika 75’de Kewell’in yerine, Çağlar Birinci de ilk Galatasaray formasını savaşçı Cana (ben bu adamı bunun için beğeniyorum, çünkü yüreğini sahaya koyan adam)’nın yerine 80’de giydi. Serdar Özkan gibileri kolektif futbolun değil, bireysel futbolun adamları; eğer ki Hagi böylesi yetenekleri; bugün kolektif takım oyununda başarılı Aydın Yılmaz seviyesine getirse, transfere gereksinimi olmaz Cimbom’un.
Hagi, Barış Özbek’in de gol kaçırma moduna girmesi nedeniyle oyundan alınca; Hakan’ı da sol bekten orta sahaya aldı. Burada daha başarılı ki 71’de kafayla 3-0 yaptı. Tüm goller kanatlardan… 4 maçta 3 yenilgi, bir beraberlik ve 5. maçta 2. galibiyet. Olacak iş değil; Trabzon 36, Galatasaray 20 puanda. Bu maçı da kaybetse, düşme potasına girecek neredeyse. Kasımpaşa’daki 30 bin dolar maliyetli Namibya’lı Razundara Tjikuzu kadar oynatamadık, milyon dolarlık topçuları.
Düşünün ey futbolun efendiler! Elano’yu gönderdik, çünkü oynatamadık; Jo’yu, Meira’yi, Santos’u gönderdik, çünkü oynatamadık, Rijkard'ı gönderdik, çünkü anlayamadık, ama taraftarın oynatmak üzere olduğunu hiç anlamadık. Kim mi? Son Cimbom. Jo ve Santos gittikleri yerde müthiş iyi oynuyorlar.
- Gidenler, geldiklerinde niçin oynayamıyorlar da, gittiklerinde oynuyorlar?
- Bunu hiç sordunuz mu?
- Acaba birileri mi oynatmıyor?
- Demem o ki; takım içinde yabancılara içsel bir duruş mu var?
Yöneticiler bu olguyu halletsin, inanın Cimbom’un iki yıl transfer yapmasına gerek kalmaz. Galatasaray, kötü gidişata son vermedi, kötü gelişata son verdi. Dedim ya, Galatasaray 16 puan geri düşmüş olsa da, ligde göze hoş gelen futbolu oynayan, birkaç takımdan biri; bu takım en kötü zamanda bile, birilerinden kötü değildir. Haftaya, birilerinin karalamaya özdeş Cimbom trafiğini durdurmak için, üç büyüklerin 20 yıllık grafiğine değineceğim.
Şevket Çorbacıoğlu
Teknopolitikalar platformu
evesbere@gmail.com
0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder