![]() |
Annem Emine, babam Nihat, en büyük kuzenim Nafiz ve 4'üncü 5. kardeşlerim Niyazi ve Suat Çorbacıoğlu |
2014 ve önceki yıllarda ötelenmiş sevgilerinizi, saygılarınızı, barış, kardeşlik, özgür düşün ve insanı haklarınızı, sağlığınızı 2015'te kazanmanız istemiyle "Nice nitel yıllar" diliyor sevgi ve saygılarımı iletiyorum..
2014’TE 2015 İÇİN ÜLKEMİZ VE DÜNYAMIZIN YAPTIKLARI
31 Aralık 2014
2014 ne getirdi ve götürdü ve de 2015 ne getirir ne götürür: 2014’ün 2015’e ne getirdi ne götürür anlamak için 2002’den bu yana neler götürdüğümüze ve getirdiğimize bakmak gerekir.
Sosyal, Kültürel ve Ekonomik bağlamda getirilenlere bakmak için götürülenlere baktığınızda daha çok ekonomik ve siyasi rant adına götürdüğümüz görülecektir...
Yoksulluğu daha kötüye götürmüşüz; yeni bir Türkiye diyerek, yeni zengin yandaş sınıf yaratmışız, yoksullara adeta siyasi rant adına ‘yoksullukları’ korumaya alınmak için salt makarna dağıtmışız, seçimdeeen, seçime.
İnsanların bireysel özgürlüklerine saldırılarak, yaşam biçimi tesettür dayatmasıyla yönlendirir olmuşuz.
Üretmeksizin, üretilmiş değerler satarak görece Türkiye büyüklüğü yaratmışız..
Büyük kentlerde, özellikle İstanbul’da; devasa yapılarla binlerce yılda oluşmuş doğasal ve tarihsel silueti yok etmiş, salt eski Osmanlı köşklerini ve yalıları onarmışız.
Bilim adına hiçbir şey getirmediğimiz gibi, aksine tek bilim kuruluşu TÜBİTAK’ı götürmüşüz.
Düşününün; TÜBİTAK’a; 17-25 Aralık 2013 rüşvet ve yolsuzluk operasyonunda, internete sızan konuşmaların ses havuzunda heceler birleştirilerek, bilgisayar ortamında oluşturulduğunu raporunu verebiliyor. TÜBİTAK bir mucizeye imza atıp sıkıştırılmış dosyadaki sesin her parçasının hecelerine kadar montaj olduğunu saptayabildi. Bu teknoloji gerçekten ne ABD'de var, ne Rusya'da var, ne Avrupa'da var.
Biz bunları yaparken, dünya neler yapıyor?
Biliyorsunuz; Uluslararası haber ajansı Thomson Reuters 30 Temmuz tarihinde “2025’te Dünya: Tahmini 10 İnovasyon (önemli ölçüde ürün değiştirme ile yeni ürün bulgulama yöntemi) başlığı altında bir rapor yayımlıyor.
Bu çalışmadan elde edilen sonuçlara göre 2025 yılını şekillendirecek 10 inovasyon şöyle:
- “1- Bunama ve Alzheimer azalacak
- 2- Dünyanın en büyük enerji kaynağı Güneş olacak
- 3- TİP 1 Diyabet önlenebilecek
- 4- Yiyecek azlığı ve fiyat dalgalanmaları tarihe karışacak
- 5- Elektrikli hava taşımacılığı gelişecek
- 6- Her şey her yerde dijital hale gelecek
- 7- Petrol bazlı ambalajlar tarih olacak
- 8- Kanser tedavilerinin toksik yan etkileri azalacak
- 9- Doğan her bebeğin Gen Haritası çıkarılacak
- 10- Işınlama test aşamasına getirilecek..”
İnsan 200 bin yıl sonra neye benzeyeceğini bulguluyor: Biz ise; evrim teorisinin babası Charles Robert Darwin’e (1809–1882) savaş açarak ucubeye benzemeye çalışıyoruz!
Sheffield Üniversitesi’nde son yapılan bir araştırmaya göre insan teknoloji yardımı ile kendi kendini geliştirecek: evrimi zorlayacak; “Kafatası hacmi değişecek. Ayak parmağı sayısında azalma olacak.
Dişler küçülecek. Beyinde bağlantı bolluğu olacak. Teknoloji şimdiden belleğin çalışma şeklini değiştirmiş bulunuyor. Vücut tüylerinin yitirecek. Boylar uzayacak. Kaslar körelecek (biz düşüncelerin çağcıl boyutunu körlüyoruz). Bağışıklık sitemi zayıflayacak. Etnik farklılıklar ortadan kalkacak. Ve insan, dünyanın farklı kısımlarının özelliklerini taşımaya başlayacak ve ırkçılık ve dincilik artık ayrıştırıcı bir unsur olmaktan çıkacak (Bence en önemlisi bu. Fakat, biz dinci, ırkçı ve kafatasçı milliyetçiliği bitmesi için 200 bin yıl mı bekleyeceğiz 2002 sonrası süreci durdurmaz isek).
Parkinson hastaları ve işitme engelliler şimdiden ‘vücut içerisine ve canlı dokulara ve beyinlere yerleştirilen cansız maddelerden(implant) yarar sağlayacak. 2030’lu yıllara gelindiğinde bu uygulama yaygınlaşacak(Biz 2023 yılında ilkel ideolojimizi kurumsallaştırma savaşı veriyoruz)
Bilgisayarlar o kadar küçülecek ki kılcal damarlardan girilip kolayca beynimize yerleştirilecek. Uygulamalardan biri, bugün akıllı telefonumuzun zekâsını ‘bilişim aygıtları arasında ortak bilgi paylaşımını sağlayan hizmetlerde (bulut’ta) genişlettiğimiz gibi, neokorteksi (beynimizin düşünme bölgesi) bulut’ta genişletmek olacak. Gelecekte fizyolojik evrimin en belirgin itici gücü, bazı özellikleri ortaya çıkartmak için insanın genlere müdahalesi olacak ve yaşlılığa bağlı hastalıklar ve bozukluklar bulgulanacaktır (Kaynak: Cumhuriyet Bilim Teknik).
Dünya bilimle uğraşırken, biz 2002 sonrası TÜBİTAK’la uğraşıyoruz. Yetmedi, sülfat oranı yüksek ırmak sularını şehir şebekesine vererek halkın yıllarını zehirliyoruz.
Halkın umutlarını tazeleyen “Yeni Yıl”ları öldürüyoruz.
“Allah’ın düşmanlarına bayramlarında uzak durun." dendiği için, Yılbaşı gecesi hindi yememeliymiş! Yenirse mekruh olurmuş. Birkaç gün sonra yenebilirmiş. Bu gece, Hıristiyanlara. benzemek gayesiyle çeşitli yiyecek, içecek almak da caiz değilmiş.
İnsaf be, yeni yıl bu. Yeni şeylerin kutlanması, umutla yeni bir yıla girilmesi. Bunu insanlara nasıl yasak edersin. İyi, o zaman, yeni günü de yasak et, çünkü Hıristiyanlar da yeni bir güne göz açıyor.
Yeni yılda tek şeye karşıyım; çam ağaçlarının kesilmesine.. Fakat ben yine de olmayan, artık nostaljide kalan Saatli Maarif Takvimi’nin yapraklarını kafamda çevirerek, yeni umutlar, yeni bulgular beklentisi içindeyim.
O denli gelecek adına umutluyum ki; İnsanoğlunun 400 bin yıllık DNA'sı bulunduğuna göre, yeni yıllarda gelecekbilim ile kemik DNA’lardan ölülerin diriltilebileceğini, insanların paralel zamanlara ışınlanabileceğini söyleyebiliyorum.
Fizikçi ve fütürist (Gelecek tasarımcısı) Dr. Michio Kaku da sizleri gelecek yıllara umutla taşırken, öteki dünyanın gizemine de taşıyor: “Kaku’ya göre, arabalar kendilerini kullanacak, bilgisayarlar görünmez olacak, göze takılan lensler sayesinde karşısındaki konuşmasa bile ne dediği anlaşılacak ama belki de en önemlisi demokrasi daha da yayılacak, savaşlar azalacak.. Bilimsel ve teknolojik gelişmeler neticesinde ticari kapitalizm bitecek, entelektüel sermayeye dayalı ‘mükemmel kapitalizm’ sayesinde esas olarak tüketiciler kazançlı çıkacak.
Tüm bunlar olurken biz 2014’te neler oldurduk?
- Biz; Einstein’in kuantum mekaniği ile dünya Paralel evreni bulgulamaya çalışırken, padişahlık özlemini gidermek için ‘paralel devlet’ savlarıyla kumpaslar düzenliyoruz.
- Biz; insanlarımız yoksulluk sınırında iken devasa paralarla ‘Atatürk’ün halka armağan ettiği A.O.Çde imara aykırı’ saray inşa ediyoruz.
- Biz; 16 yaşındaki çocuğu Cumhurbaşkanına hakaret etti diye yargısız hapse atıyoruz.
- Biz; Ergenekon, Balyoz, Ayışığı ve benzer operasyonlarla yargısız tutukladığımız insanları yıllarca cezaevlerinde çürütüyoruz.
- Biz; 17-25 Aralık 2013 rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarının üstünü örtüyoruz.
- Biz; Farsça, Arapça ve Fransızca ile konuşulur olmaktan çıkardığımız Türkçemizi düzelteceğimize, Osmanlıca gibi ağır dili Okullarımızda zorunlu dil haline getiriyoruz.
- Biz; ülkemiz gençleri işsiz içinde bunalımda iken, çocuklarımıza, yakınlarımıza yüklü ücretler bağlıyor, şirketler kurdurtuyor, trilyonlar içinde yüzdürüyoruz.
- Biz; 3. Boğaz köprüsü ve 3. Havaalanıyla, devasa sermaye tapınaklarıyla İstanbul’un siluetini bırakın, doğasını ve doğanını yok edebiliyoruz. Dahası, doyumsuz boğazımız için yeni bir boğaz “Kanal İstanbul” projesi hayal edebiliyoruz.
- Biz; üç kuruşluk enerji için HES’ler tasarlayıp dereleri bırak, çayları kurutup, yeşili/ormanları yok edebiliyoruz.
- Biz; Yine enerji bahanesiyle seçimlerde seçmene dağıttığımız kömür üretimi için, ruhsatsız maden ocağı işletmelerine izin verip, yüzlerce insanımızı katledebiliyoruz, adeta Mısır Piramidi inşa eden firavun gibi.
- Biz; atmosferimizi zehirleyen Termik Santrali inşa etmek için yükleniciye 100 binlerce zeytin ağacını özel güvenlik görevli adlarındaki satılmışlara kestirtebiliyoruz.
Ve;
Biz; Yılbaşı ile ilgili yasaklar getirebiliyoruz: Bir ilimizin Milli Eğitim Müdürü okul müdürlerine gönderdiği, “Yüzde 99’u Müslüman olan güzel Anadolu’muzda Hıristiyanlık propagandası olan Noel-yılbaşı kutlamalarına fırsat vermeyin” diyerek.
Düşünün, yeni bir yılı/ zamanı; yeni umutlar, yeni sevinçler, yeni güzellikler adına karşılamak İsa'nın doğumunu kutlamak imiş ve günahmış. Var mı böyle bir mantık, demek ki üzülerek söyleyeyim varmış ülkem de..
Arkadaşlar, yen yıldan söz ediyoruz yaş gününden/doğum gününden değil, yeni beklentilerden..
Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ(1914 doğumlu), bu konuda anlatıyor: "Çam ağacı süslemek tamamıyla Türk adetidir. Yeni Türk devletleriyle münasebetimiz bize yepyeni şeyler öğretiyor. Eski Türklerde yerin göbeğinden göğe kadar bir ağaç tasavvur ediliyor.
Bu hayat ağacı. Sümerlerde de var. Türkler’ de güneş çok önemli.. 22 Aralık'ta gece gündüzle savaşıyor. Uzun bir savaştan sonra gün geceyi yenerek zafer kazanıyor.. İşte bu güneşin zaferini, yeniden doğuşu, Türkler büyük şenliklerle Akçam ağacı altında kutluyorlar. Güneşin yeniden doğuşu, bir yeni doğum olarak algılanıyor.
Kuran da yılbaşı ayeti var da biz mi bilmiyoruz... Son olarak; ben cennete gideceğim veya cehenneme sana ne!.. Sen kendi cehennemini ve cennetini düşün!
Şevket Çorbacıoğlu
Teknopolitikalar platformu
evesbere@gmail.com
0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder