AK SARAY’IN MALİYETİ İLE ASGARİ ÜCRET VE DE GÜLDÜŞÜN ÇORBALARI
Dikkat çok uzun araç/yazı(Long Vehicle) Güler misin, ağlar mısın? En iyisi ‘tebessüm ederken’ düşünmek: Uzun zamandır ‘Güldüşün çorbası ‘damak tadını ötelemiştik. Bu nedenle, arşivimdeki menüleri sıralamaya devam ediyorum:
Eğer bir ülkede, işkence yapan, biber gazı sıkan, insanları kışın ortasında havuza döken (Tekel işçileri Abdi İpekçi parkındaki havuza dökmüşlerdi,Yunanlıları Akdeniz’e, Ege’ye dökercesine) polis değil de, mukavemet etti diye insanlar yargılanıyor ise, tuz koktu, kar çürüdü demektir.
İşte, kokuşmuşluğun ve çürümüşlüğün ‘güldüşün çorbası’ boyutundaki yansımaları’
Önce yakın zaman ‘Güldüşün Çorbalarına’ yer verelim; A-Diliniz yeni mi çözüldü paşam: Anımsayın, “Rcep başta olmak üzere” Fetullahçıları; Asker İstanbul’da Fatih Camii’ni bombalayacak, kendi uçağını düşürecek, binlerce kişi stadyumlarda toplanacak, üstelik de jetlerle korunacakmış feryatlarını, dahası kıyametler koparmalarını! Halk buna inandırıldı.
Yazılı ve görsel yandaş medyalarda yalanlar üzerine senaryolar kuruldu, sahte belgeler gerçekmiş gibi kamuoyu yönlendirildi. Kabul edilen iddianameye göre “sözde darbe”yi dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök ile dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman önlemiş.
Nedense iddianameyi hazırlayan mahkeme, iki komutanın ifadeye çağırıp, “Böylesi darbe girişimini önlediniz mi?” diye sorması gerekirken ve de yargılanan 366 sanık da, Özkök ve Yalman’ın ifadelerine başvurulmasını istemesine karşın mahkeme onları çağırmadı.
Ne Hikmetyar ise dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök ile dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman paşaları, balyoz darbesi için 3 Kasım 2014 günü ifade verdiler. Özkök: “Balyoz’u basından öğrendim. Darbe ile ilgili duyumum olmadı. Dedikodu mahiyetinde imzasız mektuplar geliyordu..” Yalman “Darbe ile ilgili istihbarı hiçbir duyum almadım. 2003’teki 1.Ordu’daki seminer emrini ben verdim. Hiçbir belge ve bilgiye sahip değilim..”
Bu yeni davada, sadece Fetullah değil, onun paraleli Re cep T ayyip ve de bu paşalar da yargılanmalı.. Özellikle AKP sahipleri, her durşlarıyla malzeme sunuyorlar, ergeç yargılanacaklar..
Bu 2 paşa, Yargıtay’ca beraatı istenen 66 Balyoz sanığıyla ilgili davada 10 Kasım günü yine tanık olarak ifade verecekler. Oradaki duruşları/söyleyecekleri önemli, çünkü, Balyoz sanığı Duruşma arasında davanın bir numaralı sanığı 1. Ordu eski Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan şunları söylüyor.
“Bana göre başlarına ya balyoz ya da taş düştü.Mahkemede söylediklerini başından beri söylemiş olsalardı çekilen onca sıkıntı çekilmeyecek, bu tezgahı kuranların cesareti kırılmış olacak, bunca mağduriyetler de yaşanmayacaktı. Kumpası kuranlar yapacaklarını belki yapacaktı ama komutanlarla dostluğumuz, arkadaşlığımız, birbirimize saygı-sevgimiz devam edecekti. Mahkemedeki beyanlarından dolayı kendilerine en küçük bir minnet borcu hissetmiyorum, teşekkür de etmiyorum. Biz onlara borçlu değiliz ki. Çok önceden söylemesi gerekenleri yeni söylüyorlar. Soruşturmanın başında bunları söyleselerdi teşekkür ederdim..”
B- Kaçak denen AK Saray’a harcanan para: Diyor ki Rcep; “Biliyorsunuz artık Yeni Türkiye var. Nasıl ifade ediyorsunuz Atatürk’ün mirasları diyorsunuz, işte biz Selçuklu bakiyesi üzerine bir Osmanlı bakiyesi üzerine gelmiş bir ülkeyiz. Gayet güzel bir eseri ortaya çıkarmış olduk”
Halk ve ben diyorum ki; “Yoksulluk erdemli insanları erdeminden uazaklaştırmaz. Fakat bazı ruhu yoksul kalmışlar erdemsiz duruşlarıyla aç kalmanın intikamını almaya çalışırlar, fırsat yakaladıklarında. İşte bu erdem yoksulları asla saraylar ve paralar doyurmaz; tüm değerleri yer.. Gönül sarayından söz edenler bu eğreti saraylarında hep eğik ve ezik duracaklardır.. Bu, kaçışa da uygun projelendirildiğini (tünel ve çıkışa yakın noktada uçaklar..) düşündüğüm yapı saltanatçı bir duruşun absürt yapıtıdır, asla demokratik duyarlılığın ifadesi değildir.
Bunun için buranın “Kurtuluş savaşı veren Atatürk ve Anadolu insanının müzesi” olmasını önerdim, 29 Ekim 2014 günkü yazımda; http://www.yusufbulut.com/index.php/makale/984-29ekim. Ardından farklı öneriler yağmaya başladı..
Düşünün, 1000 odalı bir yapı ve maliyeti 1.3 milyar lira. Bitmedi; buna 412 milyon liralık uçağı, 150 milyon liralık İstanbul köşkü (Son padişah Vahdettin’in tahta çıkmadan önce oturduğu köşk yıkılarak..), 14 milyonluk Mecedesleri ve 57 milyonluk Sikorsky helikopteri ekleyin.. Ve görün ülke insanı açlık sınırında boğuşurken Rcep saltanatını. Bu hastalık değil de nedir, ey makarnacı!?
Sürekli malzeme vriyorlar.. Verince de halk veriyor veriştiriyor. Örneğin AKP’nin kamp yaptığı Afyon’da: “Hırsızlar heyeti ilimiz sınırlarında… Malınıza mülkünüze sahip çıkın..”
C-ABD Başkan yardımcısı Joe Biden Erdoğan’dan asla özür dilemedim: Biden, 2 Ekim'de Harvard Üniversitesindeki konuşmasının soru-cevap bölümünde, Türkiye, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerin isimlerini anarak bölge ülkelerinin Esed rejimini devirmek için rejimle savaşanlara yüz milyonlarca dolar para ve on binlerce ton silah gönderdiğini savunmuştu.
Ancak, IŞİD'in güçlenmesinin ardından şimdi bu ülkelerin “uyandığını” söyleyen Biden, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da kendisine “Siz haklıydınız, fazla insanın geçişine izin verdik, şimdi sınırı kapatmaya çalışıyoruz" dediğini iddia etmişti. Harvard Üniversitesi’nde yaptığı bu konuşma büyük tartışma yaratmış ve ve bir süre sonra telefon ederek Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan bu sözleri nedeniyle özür dilediği açıklanmıştı.
Yalan, yalan ve de beyinlere talan!!!
D- Bugüne dek kullandığım en güzel güldüşün malzemesi ‘Bilim ve Sanayı Bakanı Fikri Işık’tan geldi. Kendileri gerçekten bilimimizin ışığı. Bakın ne diyor: Eski AB Bakanı Egemen Bağış’ın yolsuzluk tapaelerinde “Bakara- Makara” diyerek Kur’an ile alay etmesi vatandaştan büyük tepki çekmişti. Bilim ve Sanayı Bakanı Fikri Işık “Bakara- Makara ‘M’ harfinin montajla eklendiği tespit edildi” diyebildi.
Şu kadarını söyliyeyim “Akara” diye bir sözcük var mı? Var ve şu anlama geliyor; Karayip ülkeleri ve batı Afrika’da, bakliyat ile yapılan bir çeşşit börek. Bir başka anlamı da; devlet. Hadi diyelim, “Bakara- Akara” dedi diyelim, iyi de ne demek istedi?..Buna makarnacı da güler..
Biliyorsunuz aynı Bakan; TÜBİTAK’ın bilirkişi raporlarına ilişkin sorusu üzerine, TÜBİTAK’ta yapılan incelemede özellikle Başbakan’ın 17 Aralık sürecinde interenete düşen ses kayıtlarının montaj olduğunun belirlendiğini söyledi. “Bazen hece hece montajlandığı ortaya çıktı” diyen Işık, “Özellikle benim bildiğim kadarını söyleyim. Mesela ‘sıfırlandı mı’ kelimesini ‘tamamen sı-fır-lan-dı-mı’ diye keserek yapıştırmışlar. Biraz acemice de yapmışlar doğrusu. Bugün TÜBİTAK’ın bilirkişilerinin verdiği raporla da ortaya çıktı.
Geçmişin güldüşünleri:
- 1- Şans oyunlarının kolon ücretine 10 kuruş zam Milli Piyango İdaresi (MPİ), Sayısal Loto, Şans Topu ve On Numara oyunlarının kolon ücretini, 2 Ocak 2011’den geçerli olmak üzere 10 kuruş artırdı. Şansınız bol olsun. Arkadaşlar, şöyle bir çevrenize bakın, hiç kazanan var mı veya aniden semt değiştiren bir arkadaşınız var mı? Durum bu iken oynanıyor işte, halkın haftada 5 gün umudunu tazelediği bu şansa da zam yaptı, zam göresiceler. Yarın bir altılı yapayım zam gelmezden.
- 2-Werder Bremen'in eski yıldızı Hugo Almeida, Beşiktaş taraftarları tarafından İstanbul'da delilik seviyesinde karşılanırken; Alman kulübünün yeni transferi Denni Avdic, Bremen Havalimanın'da taksi bulmakta zorlandı. Biz resmen ne yaptığımızı bilmiyoruz. Ülke elden gidiyor uyuyoruz. Avrupa'nın sıradan topçusu geliyor ülke ayakta...
- Soruyorum; bu topçunun gelişi ülkeme ne katkı verecek; aç karınları mı doyuracak, çıplak bedenleri mi giydirecek? Aksine, evmizin riskini maça yatıracağız, çoluk çocuğumuz aç bi aç gezerken. İyi futbolu izleyelim, ama kendimizi izlettirmeyelim. Nesmen trajikomikler diyarı olduk.
- 3- Vahap Munyar yazıyor: “EŞİ Ümran Beba’nın 10 ay önce 18 ülkeyi kapsayan PepsiCo Asya Pasifik Bölgesi Başkanlığı’na atanmasının ardından Hong Kong Üniversitesi’ne transfer olan Prof. Ali Beba, bir süre önce mail göndermiş…” Her neyse bu karı koca ne yapmış biliyor musunuz? Bilmiyorsunuz tabii; bunlar Hong Kong’ ta oturdukları gökdelenin 38. katında mangal yakmışlar ve evlerine polis basmış… Bunu Vahap bey ve karı koca zevkle anlatıyorlar.
- Soruyorum şimdi; Apartmanın balkonuna kurban derisi asanlar, Almanya’daki parklara pijamalarla yayılanlar ile bu koca karı, pardon karı koca arasında ne fark var? Bence şımarıklık ötesi bir görgüsüzlük.
- 4- 3’üncü köprü güzergahındaki ağaçlar eski kömür ocaklarına nakledilecek. Ne diyeyim ki; siz madem İstanbul’u boğazlamaya kararlısınız, Allah da sizi boğazlasın!.
- 5- Cumhurbaşkanı Gül’ün davetine Jaguar marka otomobiliyle gelerek dikkati çeken Bilkent Üniversitesi Öğrenci Konseyi Başkanı Alper Yasin Altınel, “Cumhurbaşkanı’na gidiyorum. Ne ile gideyim? Makama saygının gereği” dedi. Canım Türkiye’m; Bu kadarına da izin verme, öğrenciler harçların ve ulaşım giderlerinin düşürülmesi için coplanırken, biber gazları ile yerlerde sürünürken, karnındaki bebeler öldürülürken, bu öğrenci de Jaguar ile okuluna gidip geliyor. Ben şimdi sermaye düşmanıyım mı? Değilim kardeşim, dün çıplak gezen görgüsüz iktidar yandaşı zenginlere karşıyım, zenginlere. Be terbiyesiz, neden öğrencilere ve yoksullara saygı göstermesin de, makama dersin?
- 6- Muhafazakâr yazardan tartışılacak iddia Bugün Gazetesi’nin muhafazakar yazarı Nuh Gönültaş bugünkü yazısında çok tartışılacak bir konuyu gündeme getirdi. İstanbul Başakşehir’in, gizli evlilik yapan muhafazakâr kesimin ikinci evlerini açtıkları bir yer haline geldiğini yazan Gönültaş, Başakşehir’de bunu herkesin bildiğini ama dile getirmediğini iddia etmişti. Nuh Gönültaş, Hür Adam filminin yönetmeni ve senaristi Mehmet Tanrısever' e ağır eleştrilerde bulunup ' bu filmi para için yapıyorsun' imasında bulununca ortalık karıştı. Bir ara ayağa kalkan Tanrısever ' Koministlerle uğraşıyorum bir de sizinle mi uğraşacağım" deyip mikrofonu Gönültaş'a fırlattı. Bu olay üzerine sunucu Tarık Toros, hemen reklam arası verdi... Gülüp düşünmek mi gerek, yoksa düşünüp ağlamak mı; bu nedenle Yorum yapmıyorum; sadece yiyin birbirinizi beyler diyorum.
- 7- Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Kars’taki tamamlanmamış İnsanlık Anıtı heykeline “ucube” dediği iddiasıyla başlayan tartışmada buzları eritmeye niyetli. “Başbakan gecekondulardan bahsetti” diyen Günay, “Biz hiç kimsenin emeğini yıktırmayız” sözleriyle de heykeltıraş Mehmet Aksoy’a destek verdi. Ve bir gün sonra; Başbakan konuştu Bakan Günay yıkıldı. Kars'taki 'ucube heykel' tartışmalarına Başbakan Erdoğan son noktayı koydu. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay her ne kadar 'Başbakan heykele ucube demedi' dese de bu şok çıkış ile yıkıldı.. Erdoğan ‘ucube’ ifadesini heykel için kullandığını ve belediyenin heykelin yıkılması doğrultusundaki kararı uygulaması gerektiğini söyledi. Biri sanatın içine tükürür, diğeri ücübe der; Kültür Bakanı da bunların arkasını toplamaya çalışır. Sayın bakan bunlara ne kadar dayanacaksın, ne zaman gerçekleri görüp ‘Yeteeeer!’ diyeceksin? Biri bu erezyona dur demeli. Bu ülkenin bakanının yalancı çıkarmak hiç de ethik değil. Yazık ülkeme, yazık. Bir bakan bu duruma düşmemeli, düşürülmemeli idi. Bu işleyen sürece ne ağlanır ne gülünür, acayip ÜCÜBE bir durum.
- 8- Ünlü işadamı Ali Ağaoğlu, Vaniköy’deki yalısına 120 bin liralık yatak satın aldı. Biri çıkıp ya bana aptal desin, ya da bu adamı sorgulasın. 30 yıllık mühendisim, hasbelkader bölge müdürlüğü yaptım, kıt kanaat sürdürüyoruz yaşamımızı, o ise yalıda ve 120 milyarlık yatakta, insaf be; bir memurun ev parası.
- 9- 'Beni eleştirenler umurumda bile değil' Son filmi ‘Kâğıt’la bürokrasiyi hedef tahtasına oturtan ünlü yönetmen Sinan Çetin, ''Beni o çevreler 25 senedir eleştiriyorlar. Ben bugüne değin ne düşünüyorsam onu söyledim'' diye konuştu. Sinan Çetin; Git kendini fazla nefret ettirmeden. Bana şunu söyler misin; TMMOB-İMO'da çalışırken kendisine verilen görev paralarını alıp kaybolan kişi kim? Ankara’ya gelir ‘katlı kavşağa’ İstanbul’da Reter’e övgüler dizen bu kimlik, sinir bozan biri ezber bozan değil. Bu kişi S.Ç beyler. 1970’lerde Erzincan depremini haber yapması için görevlendirilen bu kişi kendisine verilen hatırı sayılır para ve muhimmat ile kayboldu ve bir daha İMO’ya uğramadı. İşte bu adam şimdi karanlığın gülen yüzlerine para için methiyeler düzüyor. Yağdanlığın bu kadarı da fazla, damar tıkanıklığı yapar. Devlet küçültmek ile devleti küçük düşürmek arasındaki farkı bari sizler anlasaydınız.
- 10- Gülen cemaatinin para kaynağı ne? ABD'li sosyolog yazar Prof. Helen Rose Gülen cemaatini araştırdı ve para kaynağını açıkladı. ABD'li sosyolog yazar Prof. Helen Rose Gülen cemaatinin para kaynağının kendi tabanı olduğunu açıkladı. Buna göre 7- ile 10 milyon insan gelirlerinin ortalama yüzde 10'unu harekete bağışlıyor. Oran kişinin maddi durumuna göre yükseliyor. Bay sosyolog; katrilyonlarla ifade edilen bu gelir, bu 10 milyon insandan mı elde edildi? Bu on milyon insanın yıllık geliri 100 milyar olsa bunun %10'u 10 milyar eder 10 milyon ile çarpsanız ve 25 yıldır devam eden bu hareket ile toplasınız bile bugün söylenen parasal gücü yakalayamazsınız. İkincisi, ben maaşının % 10'nunu veren bir Fetullahçı görmedim, en iyi Fetlullahçı bile 'ne bağışı kardeşim, zor geçiniyorum zaten' Elin adamı anlamış biz anlamamışız. Elin adamı anlamadı, anlatıldı ve eder karşılığı beyimizin sosyologluğu tuttu. Böylesi çok, parayla düşünceleri ve gerçekleri saptıran. Ve diyorum ki " Hade be ordan, insanlar açlıktan nefes alamıyor, gelirinin % 10'nu bağışlayacak. Bu bir düşünce satın almadır, tıpkı Think Tank (Düşünce Kuruluşları)!" Elin adamı bunu anladı iyi de, bu adamın neden ABD’de olduğunu anladı mı, yoksa anlamak mı istemiyor?
- 11- Adana ve Antalya Emniyet Müdürlüklerinin ortaklaşa 11 ilde düzenledikleri operasyonda, organ ticareti yaptıkları iddia edilen 12 kişi gözaltına alındı. Zanlılar 10-15 bin liraya satın aldıkları böbrekleri hasta yakınlarına 20-25 bin liradan sattıkları bazen de taksit yaptıkları bildirildi. Geçmiş tarihte köle ticareti vardı ve insanı bütün olarak ve peşin parayla satarlardı, şimdiki tarihte organ mafyası aracılığıyla insan parça-parça ve taksitle satılır oldu, Hayranım şu insanatın yarattığı kolaylığa.
- 12-'Biz çıkardık biz gömeriz' Allianoi Antik Kenti’nin üzerinin kumla örtülmesini değerlendiren bakan Veysel Eroğlu 'zaten toprak altındaydı. Birkaç yüzyıl daha toprak altında kalırsa ne olur' dedi. Doğru değil; “Zaten ucube idi, toprak altında kalması iyi oldu" şeklinde düzeltilmelidir.
- 13- Hürriyet'in haberine göre; Başkan adayı olma kararı alan Mehmet Ali Aydınlar için ‘henüz erken’ (her ne kadar kendisi ‘ben böyle bir şey söylemedim’ dese de) yorumunu yapan Aziz Yıldırım konusunda dün sürpriz gerçek daha ortaya çıktı. 12 yıldır başkanlık koltuğunda oturan Yıldırım, görevi, kardeşi Ali Yıldırım’a devretmek istiyor. Oh ne ala memleket, adeta tüm kurum ve kuruluşlarıyla sultanlık...Baba başkan, ille de, kardeş veya oğlu da olacak başkan, başkasına yaşam hakkı tanınmaz. Baba Belediye başkanı, kardeş veya oğul ya kulüp başkanı, ya da üç büyüklerin yönetiminde... Yeter be!!!
- 14- Gökçek ve Başbakan'ın davasında yargı kafa karıştırdı. Başbakan Erdoğan'a 'hayır diyenler darbecidir' dediği için açılan dava reddedilirken, Tansel Çölaşan'ı 'evet diyenler gaflet ve delalet içindedir' dediği için mahkemeye veren Melih Gökçek tazminat almaya hak kazandı. Aynı nedenle açılan iki davada yargının farklı kararlar alması kafaları karıştırdı. Niye kafan karışıyor ki, Türkiye’yi ne hale getirdiklerini betimleyen bu yargı tablosu karşısında. Mühendisler geri zekâlıdır dedi Gökçek ceza almadı, ben ‘Kanunsuz Sultan Melih Han’ dedim, 5 milyar tazminata mahkum edildim.
- 15- Ankara’daki efendiler geri zekâlı! Doç. Can, “Örneğin Anayasanın değiştirilemez maddeleri diye ilginç şeyler var. Ya başkentin Ankara olmasını kim bize sordu” dedi. Bir insan YARSAV’ı yıkmak için kurduğu kendi platformundan kovuluyor ise, onun için yorum yapmak, yoruma işkence yapmaktır.
- 16- Cengiz Han tarihin en çevreci hükümdarı mıydı? 13. ve 14. yüzyıllardaki Cengiz Han’ın Moğol istilasının, insan eliyle iklim değişikliğine yol açan tek kültür olduğu ortaya çıktı. ABD’deki Carnegie Enstitüsü Küresel İklim Bölümü’nün tarih boyunca önemli olayların iklime etkisinin incelendiği araştırmasına göre, modern çağın iklim değişikliğinin tersine, Moğol istilası yerküreyi soğuttu ve 700 milyon ton civarında karbonu atmosferden temizledi. Tarihin en zalim hükümdarlarından biri olan Cengiz Han’ın böyle iyi bir çevre karnesi almasının ardındaki gerçek ise bugünün çevrecilerini biraz rahatsız edebilir. Moğol İmparatorluğunun dünyanın yüzde 22’sini fethettiği 1,5 yüzyıl boyunca, Cengiz Han’ın at üstündeki istilacı göçebelerinin 40 milyon insanı öldürdüğü tahmin ediliyor. Araştırmaya göre, böylesine geniş bir bölgede nüfusun azalması sürülmeyen tarlaların ormana dönüşmesine neden oldu. Diğer bir tarifle, Cengiz Han’ın amansız istilası dünyada büyük bir alanda ormanların yeniden yayılmasına ve bu yeni ormanların da atmosferden daha fazla karbon temizlemesine yol açtı. Avrupa’daki veba salgını ve Çin’deki Ming Hanedanının yıkılışı gibi olaylarda da ormanların yeniden büyüdüğünü tespit eden araştırmacılar, Moğol istilasının bu çevreci yönüyle atmosferden temizlediği 700 milyon ton karbon, bugünkü küresel benzin tüketimiyle üretilen karbon miktarına denk geliyor. İnan hem ilginç, hem çılgın bir haber. Bunun için haberin tümünü verdim. O zaman Hitler gezegenimizin en çevrecisi. Nagazaki ve Hiroşima katliamcısı ve doğayı ve doğanı Küreleme ustası Küresel Efendi ise, başat çevreci. Gecikmiş çevre ödülleri lütfen verilsin bu zartlara.
- 17- Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’yi uğurlayan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in ağzındaki sakız dikkat çekti. Gökçek, “O da sakızla geldi. Birinin yanıt vermesi lazımdı” dedi. (25/02/2011) Sarkozy şebeklik yaptıysa, şebeklik mi yapmak gerekir? Ya çok daha olumsuz ve edep dışı bir şey yapsaydı? Siz de yapacak miydiniz? Tam bir katlı kavşak mantığı. Dünyada en tehlikeli kişi, zavallılara karşı efendisinin intikamını almak için zavallılık yapan yağdanlıklardır.
- 18- "Yollar tuzlu, tatsan mı acaba" Tüketici Dernekleri Federasyonu (TÜDEF) Genel Başkan Yardımcısı Ali Çetin, vatandaşları dava açmaya çağırdı. Melih Gökçek de twitter'daki bir vatandaşa "Murat inan yollar tuzlu. Nasıl inandırayım bilmiyorum ki, tatsan mı acaba:)" diye yanıt verdi. (08/03/2011)
Sesleniyorum, duyar mı R-cep acep?
Demokrasi Ve Evrensel Barış Bandım:
Birincisi; “31 Mayıs 2013 tarihine dek hep birkaç kişi düşündünüz, konuştunuz ve birçok kişiyi dinlemek zorunda bıraktınız, artık birçok kişi olarak düşüneceğiz ve konuşacağız ve siz birkaç kişi bizi dinleyeceksiniz; bunun için yarattığınız ‘korku psikolojisini kırdık’ sokaklara indik.”
İkincisi; “31 Mayıs 2013, Türkiye’de ve dünyada 20. Yüzyılın egemen ideolojilerinin sonlandığı ve ‘dünyanın özgün gelişimi ve değişimini dikkate alarak, farklılıkları bütünleştiren, evrensel barışı esas alan’ 21. Yüzyılın ideolojisinin başlangıcıdır.”
21. Yüzyılda, artık birkaç kişinin düşüncede, siyasette, ticarette, bürokraside ve medyadaki egemenliği bitiyor, birçok kişinin, yani halkın etkin ve belirleyici olacağı sürece girildi. Bu sürecin düğmesine de Türkiye’de basıldı. Brezilya’ya yansıyan sürecin Türkiye’de daha da güçlenmesi ve evrensel mesajını yaygınlaştırması için, ülkemdeki ‘CHP’lisinden, AKP’lisine, MHP’lisine, İP’lisine, BDP’lisine, kısacası sağ-sol tüm oluşumlardaki siyasi payandaların, Gezi Parkı Halk Hareketi’nde paydaş olması gerekir.
Bu bir sokağa inişten çok, 21.yüzyılın düşüncelerine inişti, inmeye de devam edeceğiz.
Benim Haykırışım: “Hormonlu renkli yazılı ve görsel basın; pıtrak gibi biten, çok dağıtılan, fakat çok satılıyor diye yutturulan, az seyredilen; cemaatin yazılı ve görsel basını gibi olmasa da benzer duruş sergilemektedir. Şöyle ki; korku psikolojisiyle nedeniyle siyasal erkin yandaş medyasıyla örtüşen anlayışlarına yer vermekte, gezi parkı halk hareketini aşağılayan haberlere öncelik tanımaktadır. Bu nedenle ben 31 Mayıs 2013 gününden bu yana, hormonlu renkli basını, okumuyorum, dinlemiyorum, sevdiğim dizileri izlemiyorum ve de ürünlerini satın almıyorum, yani bu ilgimi dondurdum, askıya aldım, ta ki ‘demokrasi ve evrensel barışı’ ilke edinmiş halkın tepkisini ciddiye alacağı güne dek. Sizin özgür istencinize, gem vurmak değildir amacım, ben böyle yapıyorum, siz bilirsiniz. ]]
Şevket Çorbacıoğlu
Teknopolitikalar platformu
evesbere@gmail.com
0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder