TAYYİP’IN UGANDA VE SOMALI ZİYARETLERİNDEKİ NİYETİ OKUMAK:
İşte size ütopya yolculuğu; "Etopya, Uganda, Somalı bir iki, gerideki Sudan, sonraki Yemen az kaldı hilafete..
- Yolcu; “Sağda dur, diktatörlükte inecek var”..
- Duraktaki yolcu sorar; “Abi, AB’ye gider mi?”
- Muavin sert bir yanıt verir; “Yok Kızılcahamam’a gider, okuman yok mu?! Nereye gittiğimiz yazıyor!!”
Gerçekten Halkımız okuyamıyor. Resmen nereye gittiklerini ve götürüldüklerini okuyamıyorlar.. İlle de zırcahil %49..
Erdoğan Uganda’ya neden gitti?
Bilindiği gibi; Uganda nüfusunun çoğunu Hıristiyanlar, Müslümanlar ve putperestlerin oluşturulduğu ve Müslümanların nufuslarını iktidar yapılarına göre % 40’e dek çoğaltıklarını savlayanların dışında; %42’si Katolik, %36'sı ise Anglikanizm ve %12’si Müslüman olduğunu savlayanlar da var.
Fakat şu bir gerçek ki; Uganda’da Müslüman krallara rastlandığı gibi Cumhuriyet’e geçişten sonra Müslüman devlet başkanına da rastlanmaktadır.. Uganda’nın iktidarı uzun yıllar Müslümanların elindeydi. Özellikle Müslüman olan İdi Amin zamanında bu yapı ekonomide de egemen oldu.
Birileri Müslüman yapılanmayı tekrar güçlü kılmaya soyunmuş geliyor bana..Bu bağlamda; Recep Tayyip Erdoğan’ın Uganda niyetini okumaya çalışalım:
Bu ülkeye İslâmiyet 18. yüzyılın başlarından itibaren yerleşmeye başlamış. Bu tarihlerde Seyyid Ahmed bin İbrahim adlı bir davetçi Uganda'ya girerek insanları İslâm'a davet etmeye başlamış. Onun arkasından Müslüman tabip Seyyid Ali bin Mutabbib girmiş. Bu kişi Buganda krallarından I. Mitza'yı tedavi ederek Müslüman olmasına neden oluyor.
Böylece ülkede ilk kez bir Müslüman kral söz sahibi olmuş. Sonraki yıllarda krallar arasından yine Müslüman olanlar çıkmış. 1877'de ise bu sefer; Ms. Stanli'nin çağrısıyla Uganda'yı Hıristiyan misyonerler sarıyor. Bundan sonra ülkede bir kilise terörü estirilmeye başlandı ve bu terörden kaçan Müslümanlar ülkenin güneybatısında küçük bir bölgeye yığılmaya başlamışlar.
19. yüzyıl sonlarına doğru Osmanlı Devleti'ne bağlanan Uganda'yı 1894'te İngiltere işgal ediyor ve işler tekrar tersine dönüyor. Nedeni; İngiliz işgali 9 Ekim 1962 tarihinde gerçekleşen bağımsızlığa kadar devam ediyor.. Hırıstiyan olan Buganda kralı II. Mutesa İngilizler tarafından ülke yöneticisi yapıldı. II. Mutesa 24 Mayıs 1963'te başbakan Dr. Apollo Milton Obote tarafından görevden uzaklaştırılıyor ve 1962 anayasasını yürürlükten kaldırıyor.
Kral II. Mutesa, Obote'nin kararlarını tanımıyor ve de kraliyet statüsünü devam ettirdiğini bildiriyor.. 24 Mayıs 1966'da II. Mutesa'nın ve Uganda'yı oluşturan diğer kraliyetlerin yerel krallarıyla birlikte tamamen görevden uzaklaştırılıyor. 8 Eylül 1967'de cumhuriyet yönetimine geçiliyor ve bu dönemin ilk cumhurbaşkanı eski başbakan Milton Obote oldu. Obote ülkedeki Müslümanlara baskı yapmaya başladı. Müslümanları ordudan, siyasi hayattan ve toplumda etkinliği olan kurumlardan tasfiye etmeyi amaçlayan politikalar uyguladı. Obote bu görevi 25 Ocak 1971'e kadar sürdürdü.
İşte bu noktada İdi Amin olgusu gündeme oturuyor;
Bu tarihte İdi Amin (Arapça'daki Udey Emin) askeri darbeyle yönetime el koydu. 25 Ocak 1971'de, Müslüman olmayan ve Müslümanları dışlayan, dahası güçlerini kıran ve 100 bin Müslümanı katlettiği söylenen Devlet Başkanı Obote'yi, İdi Amin bir askeri darbe yaparak devlet başkanı ve silahlı kuvvetler başkomutanı oldu.
1972'de Uganda'da yaşayan bütün Asyalıların (özellikle Hintler) 90 gün içinde ülkeyi terk etmelerini sağlayarak onları sınır dışı etti. Onların yerine ülkedeki Müslüman azınlığı ve akrabalarını, Hintlerden kalan üretim araçlarının başına getirdi. Doğrusu; İdi Amin Müslüman olması nedeniyle Uganda'nın İslâmi kimliğini pekiştirmek istiyordu. Onun zamanında Müslümanlar Uganda toplumunda etkili bir güç haline geldiler.
Değişik Müslüman gruplar Uganda Müslümanları Yüksek Meclisi etrafında birleşerek tek bir güç haline geldiler. Uganda yönetimi Afrika Birliği içinde etkisini hissettirmeye başlamış olan siyonist İsrail yönetimine karşı cephe aldı. Ancak bu gelişmeler Batılıları ve İsrail'i rahatsız etti. Bütün Batılı güçler İdi Amin'e karşı cephe oluşturdular. Ve batı; İdi Amin'in yönetimini yıktı (Tayyip bunu mu düzeltmeye çalışıyor?). Dahası; İdi Amin iktidarı 1979'a kadar sürdü.
Onun Tanzanya ordusunun yardımıyla gerçekleştirilen bir darbeyle düşürülmesinin ardından 1980'de tekrar eski cumhurbaşkanlarından Milton Obote geçti. 13 Nisan 1979'da, içinde şimdiki devlet başkanı Yoweri Museveni’nin de yer aldığı ‘ Uganda isyancı örgütlerin de desteği ile Tanzanya birlikleri isyancı gerillalarla başkent Kampala'ya ulaşmadan önce, ülke dışına kaçtı. Önce Libya'ya geçti, ardından Suudi Arabistan'a yerleşti kısa bir süre sonra eşlerinden ikisi ve 22 çocuğu da yanına yerleşti.. 2003’te de öldü.
Milton Obote'nin ikinci kez cumhurbaşkanlığını almasıyla Müslümanlar üzerinde baskı ve zulüm yeniden başladı. Çok sayıda Müslüman komşu ülkelere iltica etmek zorunda kaldı. Ancak 1984'te yeniden iç çatışmalar çıktı ve 27 Temmuz 1985'te Tito Okello tarafından Milton Obote yönetimine son verildi.
1986 Ocak ayının sonlarına doğru yeniden çatışmalar çıktı ve birkaç günlük bir çatışmadan sonra Milli Direniş Ordusu'nun lideri Albay Yoweri Museveni yönetimi ele geçirdi. Onun döneminde eski baskı politikalarına son verildi ve halka bazı hürriyetler, kolaylıklar sağlandı.
Museveni, Müslümanlara karşı da yumuşak bir politika izledi ve İslâmi eğilime sahip olan Milli Kurtuluş Cephesi'nin lideri Musa Ali'yi hükümette bakan yaptı. Ondan başka birkaç Müslüman’a da hükümette görev verdi. Museveni yönetimi hâlen devam etmektedir. 1993'te yapılan anayasa değişikliğiyle eski dört krallığın krallarına unvanları iade edildi.
Recep Tayyip Erdoğan; Ugandalı mevkidaşım dediği Yoweri Museveni ile düzenlediği ortak basın toplantısında; Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi üyeyle dünyada adalet dağıtamayacağını söyleyerek, "Birinci Dünya Savaşı'nın şartları içerisinde oluşan bu yapının devam etmesi kabul edilemez.
Bu daimi üyelerin içerisinde dikkat edilirse Afrika'dan bir ülke yoktur. Halkı Müslüman olan bir tane ülke yoktur ve kıtaların bu kadar dengesizce şekillendiği bir yapı dünyada adalet dağıtamaz.
Ortak gayretler neticesinde Somali'nin 5-6 yıl öncesine göre bambaşka bir seviyeye geldiğine değinen Erdoğan, Somali'nin ayağa kalkmasında bölge ülkeleriyle yapılan iş birliğine Uganda atasözü olduğunu belirttiği 'Eti çiğneyebilen dişler, birlikte olan dişlerdir'
Anglikan olan Yoweri Museveni, Müslüman olan İdi Amin’i deviren ve kendisinin de başını çektiği İsyancı gruptan esinlenerek kurduğu “Ulusal Direniş Hareketi” partisiyle 30 yıldır iktidarda olan bir diktatör. Düşünün oğlu Muhoozi Kainerugaba ise Cumhurbaşkanlığı Muhafız Tugayı olarak bilinen Özel Kuvvetler Grubu Komutanı.. Bu nedenle AKP iktidarı böylesi kimliklere, adeta ‘Yoldaşım” dercesine “Mevkidaşım” demektedir.
İşte böylesi mevkidaşlarla hilafete mi yürümeye çalışıyoruz?
ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
Teknopolitikalar Platformu
evesbere@gmail.com
GSM: 0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder