EMPERYALİSTLERİN DÜNYADA İLK KEZ YEDİĞİ ÇANAKKALE 1. TOKADINDAN SONRAKİ 2. TOKADIN ADI; “19 MAYIS 1919 SAMSUN”
Evet; Emperyalistlere dünyada ikinci kez vurulan tokadın adı; “19 Mayıs 1919”. Tokadın sahibi; Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları ve de ‘Türkü, Tatarı, Lazı, Kürdü, Çerkezi, Gürcüsü, Hemşinlisi, Romanı, Boşnağı, Arnavudu, Suryanisi… ile’ Anadolu insanıdır.
Bu kutsal tokadın ilki; kutsallar tarafından; 25 Nisan 1915-9 Ocak 1916 arası ‘peş peşe’ Çanakkale’de vurulmuştu.
Emperyal güçler bunun acısın asla unutmuş değiller. Her fırsatta bunun intikamını, biz işbirlikçileri ile almaya çalışırlar.
Soğuk savaş döneminde Amerikan dış politikasının rotasını belirleyen ve yüz binlerin katledildiği 1973 Şili askeri darbesinin ve Vietnam katliamlarının kilit adamı olmasına karşın Nobel barış ödülü verilmiş, strajesist global katil Henry Kissinger ‘in şu laflarına tekrar dikkati çekmek geldi içimden; “Amerika olarak neden güçlüyüz biliyor musunuz? Bizler aramızdaki vatan hainlerini öldürürüz. Diğer ülkelerdeki vatan hainlerini ise kahramana dönüştürüp, o ülkelerin üst yönetim konumlarına getiririz...”
..Sen misin Kapitalist baron için bunu söyleyen, birileri de zaman kaybetmeksizin, “ Losif Vissarionovich Dzhugashvili (Stalin)’ye; “Fikirler silahlardan daha güçlüdür. Biz düşmanlarımızın silah sahibi olmalarına izin vermedik, neden fikir sahibi olmalarına izin verelim ki?” cümlesini kurdutmuşlar...
Söylenenler, yazılanlar doğru veya yanlış önemi yok. Önemli olan bir gerçeği işaret etmesi. Yaklaşımım, emperyalizm’ın sömür mantığına vurgu yapmak. Sosyalizmi örselemek değil.
Yanlış anlaşılmamak için antparanteze sığınacağım: “Biliyoruz ki; Batılı devletler, 1699 Karlofça anlaşmasıyla Osmanlı üzerinde baskı kurmaya başlamıştı. 1915’teki Çanakkale tokadıyla bu baskı sonlandırıldı ve emperyalizmin en güçlü iki kapitalisti İngiltere ve Fransa durduruldu. Bu yengi, aynı zamanda, Atatürk’ün Samsun’a çıktığı 19 Mayıs 1919 yılında başlayan ‘Kurtuluş Savaşı’ını beraberinde getirdi. Getirdi, çünkü; Çanakkale’deki zafer, Boğazlardaki yetkimizi güçlendirdi, denetimin el değiştirmesini önledi. Bunun yanı sıra Rusya savaş dışı kalıp, Çarlık dönemini bitirerek, 1917 Rus Devrimi’ne zemin hazırladı. Lenin sonrası SSCB, Stalin döneminde yeniden emperyalist yapıya bürünerek farklı sömürü yöntemlerine yelken açtı..
Fakat, bizim için birinci Dünya Savaşı (28 Temmuz 1914 – 11 Kasım 1918), devam ediyordu. ‘Çanakkale’ dışında diğer cephelerde yenilmemizden sonra 30 Ekim 1918’de imzalamak zorunda kaldığımız Mondros Mütarekesi ile Yunanlılar kendilerine vaat edilen Ege Bölgesi’ni ele geçirmek üzere İngiliz, Amerika ve Fransız savaş gemilerinin koruması altında, 15 Mayıs 1919’da İzmir’i işgale başladılar.
Sonrasında, daha doğrusu 1.Dünya savaşının bitiminden 2 gün sonra, 13 Kasım 1919’da İstanbul İngilizler tarafından işgal edilmesiyle tüm Türkiye işgal edilme süreci başlatıldı (Bu gerçekleri, bugünlerde ekranda olan TV dizisi “Vatanım Sensin” dizisi çok güzel anlatıyor.. Yakındır diziyi sonlandırmaları)..
İşte bu noktada Kurtuluş savaşı (19 Mayıs 1919- 30 Ağustos 1922) başladı. Sıradan bir Kurtuluş Savaşı verilmiyordu; dünyanın ezilen tüm mazlum uluslarına örnek ve rehber olmuş ve de sömürge ve yarı sömürgelerde
“İngiliz İmparatorluğu’nun yenilmezlik efsanesine” son veren, olağanüstü etkili, evrensel boyutlu savaştı ve bu Anadolu insanının emperyalistlere ikinci tokadıydı. Çanakkale ve Anadolu savaşı, birbirini tamamlayan 2 Kurtuluş Savaşı idi. Dahası; Atatürk ve Anadolu insanı Kurtuluş Savaşı’na, 25 Nisan 1915’te Çanakkale’de başlamış, 19 Mayıs 1919’da Samsun’da adını koymuştu. Biz bu kutsal tokatlarla, yani Kurtuluş Savaşlarıyla”
ulusal sınırlarımızı çizdik. Emperyal güçlere bu kutsal ülke topraklarını parçalatmayız, gerekirse yeniden Kurtuluş Savaşı veririz..
Salt emperyaller mi, potansiyel hilafet yanlıları da Kurtuluş Savaşlarının intikamını alma savaşı içindeler. “19 Mayıs Atatürk’ü anma, gençlik ve spor bayramı” kutlamalar öncesi yaşatılanlar bunun kanıtı.
Kutlama öncesi yaşatılanlar sizce rastlantı mı?
Yoksa biri; “Ben bu günlerde çok öne çıktım. İnandırıcılığımı yitirmemek için, kendimim örseletmemek için İlk tek adamı, “19 Mayıs Atatürk’ü anma öncesi” bir güzel sıvasınlar, birileri de üzerini boyasınlar..” şeklinde emir mi buyurdu? Yoksa kripto potansiyel FETÖ’cular kendilerini affettirmenin yarışı içine mi girdiler!?
Önce;
TVNet'te yayımlanan "Derin Tarih" isimli programda "M. Kemal'in gönül galerisi" anonsuyla, Mustafa Kemal Atatürk'ün manevi kızı Afet İnan hakkında skandal sözlere imza atıldı(07.05.2017).
“Derin Tarih” dergisinin Latife Hanım konulu bu ayki sayısının işlendiği "Latife Hanım Çankaya'nın ikinci first lady'si miydi" sunuşuyla hazırlanan programda, Afet İnan hakkında skandal ifadelerde bulunuldu.
Programın konuğu Süleyman Yeşilyurt, Afet İnan'ın "manevi evlat olamayacağını" iddia etti ve "Mustafa Kemal İzmir'de bir müsamerede Afet İnan'ı görür. Afetin İnan'ın alımlı çalımlı halini görünce babası Ziraat Müdürü İsmail Hakkı Bey'i çağırtırlar, der ki 'Ben kızınızı manevi evlat almak istiyorum'. Şimdi burada doğruları konuşmak lazım. Manevi evlat kimdir? Bakıma muhtaç, tahsile muhtaç ama bu bir Ziraat Müdürü'nün kızı, bir dönem de milletvekilliği yapmış.
Hem ziraat müdürünün hem milletvekilinin kızını almak, el vicdana koyacağız. Afet İnan Latife Uşşakizade'den sonra Çankaya'nın çağlayanıdır. Afet İnan hiçbir zaman manevi evlat değildir, Çankaya'nın nikahsız firts lady'sidir." ifadelerini kullandı... Program sunucularından, Akit yazarı Yavuz Bahadıroğlu'nun İnan'la ilgili olarak "Güzel miydi" sorusunu sorması üzerine, programın diğer sunucusu kripto Fethullahçı Mustafa Armağan ise "Gençliğinde güzeldi ancak sonradan şişmanlıyor" şeklinde cevap veriyor..
Mustafa Armağan ayrıca, İnan'ın "Atatürk'ün manevi kızı olmadığı tezini" 2012 yılında yaptığı Çankaya Köşkü gezisinde Atatürk'ün ve Afet İnan'ın yatak odalarının yerleri ve İnan'ın bir davette Atatürk'ün karşısında oturmak istemesi üzerinden tahminlerde bulunarak destekliyor.
Ardından; Gülen Cemaat'i yerine AKP desteğiyle polis ve bürokrasi içinde örgütlenen Nur Cemaati'nin "Okuyucular" kolu, meczup Hasan Akar devreye girdi: "1938'de geberen p.ç" derken, "Annesi genelevde çalışıyor" ifadelerini kullanarak.
Herkes tepki gösterdi; Başbakan, Kemal Kılıçdaroğlu, Devlet Bahçeli vd, hatta Haydar Baş bile, fakat Rcep Tayyip Erdoğan göstermedi. Neden, neden, neden acaba? Ve de en beklenmeyeni de bu 3 zat hakkında "Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme" suçundan soruşturma başlatılması ve birinin tutuklanması.
Ve, Program sırasında Atatürk’e ve Afet İnan’a yönelik hakaretlere ortak olan Mustafa Armağan ve Yavuz Bahadıroğlu, ifadelerinde tüm suçu tutuklanan Süleyman Yeşilyurt'un üzerine atarak başladılar kıvırtmaya (15.05.2017)..
Bitmedi. Bu sefer devrede Şafak Sezer şebeğinin oyuncak maymunu: Şafak Sezer'in sinema filmlerinde rol verdiği ve 'Ganyotçu' karakteriyle tanınan Ebubekir Öztürk, İzmir Marşı'na ağır küfürler ettiği videosu izleyenleri şoke etti. Ebubekir Öztürk ve arkadaşlarının, "İzmir'in dağlarının …… koyayım. Yaşa Recep Tayyip Erdoğan yaşa. Adın yazılacak referanduma" diye bağırdıkları görülüyor.
Meczuplar sonrası İstanbul Valisi sıradaki yerini aldı: Beşiktaş Belediyesi'nin ‘16 - 19 Mayıs arasında’ gerçekleştirdiği 19 Mayıs kutlamaları iptal edildi. (16 Mayıs 2017). “İstanbul Valiliğinin gerekçesi; Etkinliklerin ülkemizin bulunduğu şartlar, provokatif eylem ve olayların meydana gelebileceği, etkinliklere katılacaklar dahil halkın huzur, güven ve esenliğinin kamu güvenlik ve düzeninin bozulmasına ve toplumda panik oluşmasına sebebiyet verebileceği..”
Valiye olayın doğru olup olmadığı soruluyor, o da olguyu ötelemeye başlıyor; “Haberim yok..Bakarız” diyerek.
Durmuyorlar; Karşıyaka Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar, Rahmi Koç Müzesi'nde düzenlenen ve Karşıyaka Belediyesi Oda Orkestrası'nın 'Yılın En İyi Orkestrası' seçilmesi nedeniyle İstanbul'da düzenlenen 7. Donizetti Klasik Müzik Ödülleri törenine katılıyor. Karşıyaka Belediyesi'ne verilen ödülü almak için salonda bulunan Akpınar, konuşmasında belediye faaliyetlerinden bahsederken belediyeciliğin yol ve kaldırım yapmaktan ibaret olmadığını anlattı.
Ardından, kültür sanat faaliyetlerine önem verdiklerinden bahsetti. Akpınar konuşmasında ayrıca, "Tüm görevlerimizi cumhuriyetimizi bize emanet eden Ulu Önder'imizin sözleriyle yapıyoruz" dedi. Bunun üzerine; Akpınar kürsüden inince Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan yanına yaklaşarak, "Konuşmanızı doğru bulmadım. Yanlış konuştunuz. Burası siyasi bir yer değil. Sloganlar atılmasından da rahatsız oldum. Sizin için zaten varsa yoksa Atatürk. Başka da bir iş yaptığınız yok" diyerek Akpınar’a tepki gösterdi. Ardından gazeteci Hıncal Uluç da benzer şekilde Akpınar’a tepki gösterdi.
Biz emperyalistlerden daha tehlikeliyiz!! Resmen kaşınıyoruz..
Teknopolitikalar Platformu
evesbere@gmail.com
GSM: 0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder