ARTVİN’İN VE ARHAVİ’NİN SORUNLARI
Turgut Özal çok güzel anlatıyor. Yumuşak yumuşak fakat işler nihayetinde hiç de öyle yumuşak değil. İnsanın yaşam hakkı olan suya ipotek konuluyor.İnsan elektiriğini, suyunu paralı tüketmek zorunda kalıyor ve emeği sömürülüyor. Ondan da öte yaşam hakkı elinden alınıyor.
“AKP Altın diyor HES diyor akan sular duruyor, çünkü zehirleniyor. Doğasından ve doğanından olacak bazı Artvinliler ‘ne hazindir ki’ katliamcılara uyuyor ve uyuyor”
Neler-neler yapmadılar ki; Cerattepe'de hukuka hile yapıldı:Halkın doğasını ve doğanını korumak için verdiği çeyrek asırlık savaş- direniş bitti diye düşünen Artvin saldırganları yanılıyor. Bu direniş devam edecektir.
Kızılderili kabileleri; Apache, Sioux, Cherokee, Comanche, Mohicanların söylediği; “Son Ağaç kesildiğinde, Son nehir kuruduğunda, Son balık öldüğünde. Beyaz Adam; paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak” atasözü her şeyi ne güzel anlatıyor. Gelin, cennetin göksel şöleni Artvin’imizdeki Türkler, Lazlar, Gürcüler, Hemşinliler ve Poşalar bir bütün olup Kızılderililerin atasözünü haykıralım;
“Son Ağaç kesildiğinde, Son nehir kuruduğunda, Son balık öldüğünde. Beyaz Adam; paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak”...
Bu evrensel gerçeği onlara anlatmak için direnilecek. Geç, yaptıklarını! Sen aşağıda yaptıklarının gün gelecek faturasını misliyle ödeyeceksin:
61 avukat ve 760 müdahille açılan Türkiye’nin en büyük çevre davası idi... Bu cennettin izdüşümünü korumak için verilen uzun soluklu mücadelede yaşananları bir kez daha anımsayalım:
Trabzon Valisi, ağustos sonunda katıldığı bir panelde Cerattepe tartışması açılınca “Tüm engellerin kafasını koparacağız” dedi.
Ve ardından saldırı sürecini işletmeye başladılar; ‘ÇED olumlu’ raporunun yürütmesinin durdurulmasına dair karar çıkması beklenen duruşmadan bir gün önce Artvin Valiliği de il genelinde miting, yürüyüş ve oturma eylemi gibi etkinlikleri bir ay boyunca yasakladı.
Belli ki kararı biliyorlardı ve direnişi kırmanın hazırlığını yapıyorlardı. Haklı çıktık, çünkü ortada bilimsellikten uzak, eksik bir heyetle oluşturulmuş bilirkişi raporu vardı. Mahkeme, davacıların itirazlarına karşın heyetten ek bir rapor istemedi.
Hâkime “Duruşma bitmeden, vereceğiniz kararı idareye bildirdiğinize dair duyumlarımız var” denmesine karşın suskun kaldılar. Doğa savaşçısı Artvin sevdalısı Avukat Bedrettin Kalın ise “Sizden önce bu davaya bakan 3 hâkim ‘Bizi Cerattepe davası yüzünden görevden aldılar’ diyerek şunları haykırdı; siz bu dosyaya görevlendirilerek geldiniz. Kuşku uyandırıyorsunuz!!!” Hakim bu ağır sözler karşısında efendilerinden aldığı talimat doğrultusunda sustu.
Bir başka Artvin sevdalısı haykırdı; “Bize ‘Bağımsız yargıya güvenin. Burada adil yargılama yapılıyor’ deyin. Bizi rahatlatın” Hâkim adeta yine sustu.
Hakim efendi davacılara, isterlerse reddi hâkim talebinde bulunabileceklerini söyledi. Bulunuldu da.. Düşününü; Cerattepe’de 4400 hektarlık bir ruhsat alanı varken ellerinde bunun sadece 22 hektarı için, ÇED raporu hazırlandı.
Bir başka doğa dostu Avukat Mehmet Horuş: “Sahaya girmek için kullanılan bir Truva atı gibi. ‘Sahaya girelim, arkası gelir. Parça-parça ÇED yaparak işimizi yürütürüz’” diyerek hukuka karşı hile olduğunu vurguladı.
Bilirkişi heyeti adeta saldırganların heyeti gibi formatlanmış. Davacıların ısrarla uyarmalarına karşın heyette biyolog yoktu. Bitmedi; Maden, çevre, harita mühendisi gibi, aslen üretime dönük uzmanlığı olan, oradaki doğal yapıya ilişkin yorum yapacak disiplinler de yoktu. Kim vardı biliyor musunuz?! “Burada zaten böcek zararlıları var. Ormanlar zaten zarar görmeye başlamış” diyen bir orman mühendisi vardı. Bu çıkarcıların yeteneğinin doktora hocası Prof. Dr. Doğan Kantarcı, duruşma sonrasında “Böyle öğrencilerim olduğu için ben utanıyorum. Kitaplarımdan intihal yapıp raporda çarpıtarak kullanmışlar” diyebilecek kadar bir evrensel hile yapılıyordu, bilim hiçe sayılarak.
Bilirkişi raporu, resmen ÇED raporundan ‘kopyalanıp yapıştırılmış’. Yani; ÇED raporu am bilirkişi raporu diye sunulmuş. Bilirkişi heyetinde Maden mühendisi var, ama şehir plancısı da yoktu. Plan kararları bütün bir kenti, ilin tarımını, nüfus hareketlerini, geçim kaynaklarını etkileyecek ‘madenle ilgili’ analiz yapılırken kent plancısına sorulmuyor, yani kent plancısınına gereksinim duyulmuyor. Adamlardaki cesarete bak..
ÇED öyküsü:..
Cerattepe için hazırlanan ÇED olumlu kararı Rize İdare Mahkemesi’nce iptal edilince, ÇED kuralına bağlı kalmadan eski Çevre ve Orman Bakanlığı’nın 2009/7 genelgesi kullanılarak yeni bir ÇED raporu hazırlandı. Buradaki hukuksuzluğu.
Artvin ve ülkemiz gururu yürekli bilim adamı;
Anayasa hukukçusu Prof. İbrahim Kaboğlu şöyle anlatıyor: “Genelge idarenin düzenleyici işlemidir. Bir genelge mahkeme kararının sonucunu etkili kılmak amacıyla yürürlüğe koyulamaz. Bir an için geçerli olabileceğini varsaysak bile, bu genelge Cerattepe’ye uygulanamaz. Çünkü Cerattepe’de henüz inşaat başlamadı. Genelgenin uygulanmaya çalışılması Çevre Kanunu madde 10’un ihlali. Madde 10 ÇED’in yönetmelikle düzenleneceğini öngörür. Genelge normlar hiyerarşisinde yer almaz. Birinci ÇED’le ilgili karar Danıştay’da iken, Danıştay’ın kararı beklenmeden ikinci bir ÇED süreci işletilemez. Genelge yoluyla mahkeme kararı aşılamaz.”
Ve bugünler gelindi. Yok edici Artvin’e saldırmayı, meşruluğu kaldırarak kurumsallaştırdı. Yani, yasalarla meşruiyetsizliğin meşrulaştırarak saldırıya geçti. Dahası; mahkemenin daha önce verdiği “Burada madencilik olmaz” kararı bir genelgeyle bertaraf edildi.
İstihdam yalanıyla kandırılan Artvinli kardeşim Cerattepe sadece senin değil tüm Artvinlilerin, Türkiye’nin ve de Dünyanın. Burada sen de nefes alıyorsun. Gün gelecek nefesin kesilecek. İş diyorsun; bu denli HES yapıldı, kaç Artvinli çalışıyor? Ceratttepe saldırısında çalışan Artvinli sayısını bana söyleyebilir misin!?
Bak sana Kızılderilice yanıt vereyim; [[ “Arkamda yürüme, ben öncün olmayabilirim. Önümde yürüme, takipçin olmayabilirim. Sana uymayabilirim.Yanımda yürü ki böylece seni görebileyim, böylece ikimiz eşit oluruz”..]]
Yapma, yalvarıyorum; gel yanımda yürü!! [[ " Biz bu dünyayı atalarımızdan miras değil, çocuklarımızdan emanet aldık." ]]
Yapma, yalvarıyorum; çocuklarının emanetine ihanet etme.. Unutma kardeşim Kızılderili’nin şu sözünü de; “Yağmur iyilerin üzerine de yağar, kötülerin de..”
Bu evrensel sorunsallık için Artvin dışındaki Artvin duyarlıları olarak paneller düzenledik. Örneğin, Demir Akın moderatörlüğündeki etkinlikte; Doktor Yavuz Akaltun, Eğtimci-Yazar; Güner Yalçın, Ziraat Yüksek Mühendisi; Süleyman Kurt ve İnşaat Mühendisi; Şevket Çorbacıoğlu olgunun ne denli yerelden, ulusala, ulusaldan evrensele giden bir tehlike olduğuna değinildi:
Bu bağlamda; her konuşmacı ‘Var olan sorunları ve çözüm önerileri’ olmak üzere 2 aşamalı olarak İlçesini dile getirdi.
Şevket Çorbacıoğlu olarak benim, Arhavi İlçesinin sorunları ve çözüm önerileri için söylediklerim: Öncelikle; Atatürk ve arkadaşlarının ‘Dünya’da ilk kez’ geleceğin umudu çocuklara armağan ettiği “23 Nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı”’nı, ulusumuz ve çocuklarımız için kutluyorum.
Bir kent düşününü ki, tüm ilçelerine cebren ve hile ile girilmiş olsun; doğasına ve doğanına acımasızca saldırmak için.
İşte o kent cennetin izdüşümü; “Artvin”’dır.
Arhavi’de bu saldırıdan, Yusufeli’nden sonra en fazla pay alan bir sahil kenti.
Enerji yatırımlarıyla, dahası; HES Projeleriyle, Artvin’in Arhavi kanadı, dereleri, su havzaları ve ormanlarıyla adeta yok etme sürecine sokuldu…
AKP HES diyor, akan sular duruyor.. Kamilet havzası HES’lerinden biri olan ‘Kavak HES Projesi için Arhavi yüreğine, Cumhuriyet mahallesine Cebren ve hile ile cebri boru çakıldı.
Cebri boru; Baraj ve nehir tipi HES’lerde suyu belli yükseklikten düşürerek elektrik elde etmektir. Genelde, etraftaki dereleri ve çayları tünel sistemiyle bu borulara taşınır ve yüksek debi ile fazla enerji elde edilir. Bunun için su havzaları yok edilerek, yani dereleri kurutarak..
Bu yok edici projelere karşı çıkarak duyarlılığınızı gösterdiğinizde gelenek haline getirdikleri ve eski etkisini kaybeden suçlama ile karşı karşıyasınız: “Bunlar yatırımlara karşı, çünkü Türkiye’nin kalkınmasını istemiyorlar.”
Bu onların rutinleşen karalamaya yönelik savunmaları.. Enerji yatırımlarına karşı olsaydık, bazı şirketlerimizin bu bağlamdaki yabancı şirketleriyle yaptığı anlaşmalara karşı çıkmazdık:
Örneğin; teknoloji transferi, proje dizaynı ve inşaat dahil olmak üzere milyon avroluk taahhütleri içeren anlaşmalara ..
600 MW gücünde rüzgar enerjisi üretme anlaşmasına.. Türkiye ve çevre ülkelere satılmak üzere demir köprü malzemeleri, demiryolu donanımları alanlardaki üretim anlaşmalarına..
Türkiye’nin en büyük güneş enerji fabrikasına, yani 350 milyon dolarlık güneş enerji panel fabrikasına karşı çıkardık.
Fakat;Fransız Kalkınma Ajansı (FKA) Halk Bankası aracılığıyla, yenilenebilir enerji kapsamında HES (Hidro Elektrik Sanralı), RES (Rüzgar Enerji Santralı), GES (Güneş Enerji Santralı), Jeotermal Santralı ve Biyokütle Enerji Projelerini finanse etmesine karşı değiliz. Karşı olduğumuz olgu sınırlama boyutundaki koşullarına karşıyız.
Şöyle ki;
- Birincisi: Çalıştırdığı işçi sayısı 500’u geçmeyen firmalara finans kolaylığı sağlıyor.
- İkincisi; özellikle HES Projeleri İçin geçerli olmak üzere, kurulu güç en fazla 10 MW olan HES’ler için bu yatırım kredisi verilecek olmasına karşıyız.
Ayrıca, Dünya Bankası’nın 456 milyon Avro 3. Çevresel sürdürülebilir ve enerji sektörü kalkınma politikası kredisine karşı değiliz. Ama, DB’nin salt HES için kredi musluğunu açmasına karşıyız..
Bu ne demektir, “Bütün çaylarını derelerini yok etmen benim umurumda değil ben yeter ki kredi şeklinde paramı satayım.” İktidar erki de, “Bana siyasi rant sağlayacak, etrafımdaki kişileri iş sahibi yapayım, halka da enerji üretiyoruz yalanıyla kandırayım, orman, vadi ve çevresindeki yaşam alanları-Habitat umurumda değil..”
Arhavi “Kamilet Vadisi”ne saldırmak, inanın gezegene saldırmaktır. Dünyanın nefes alma odağıdır, Kamilet Vadisi; Arhavi’nin, Arılı ve Küçük Köy arasındaki vadinin adı. Düşünün, bu vadi; 1999 yılında WWF (Dünya Doğayı Koruma Vakfı tarafından Avrupa’nın biyolojik çeşitliliği bakımından 100 orman alanı olarak saptanmış.. 11 bin bitki türüyle Türkiye’nin en zengin biyolojik çeşitlilik gösteren havza. Kamilet vadisi yörenin turizm geleceğidir. Düşünün; burada yetişen bitki türlerinin yüzde 40’ı tıbbi bitki özelliği taşıyor. Bern sözleşmesi kapsamına giren dünya’daki 87 türden 3’ü burada. Bunun yanı sıra yaban hayat zenginliği bakımından da Türkiye’nin en çok çeşit barındıran bölge. Ayı popülâsyonunun da en çok görüldüğü yerlerden biri. Şelaleleri ve balta girmemiş ormanı, endemik bitki örtüsü ve nesli tükenmekte olan yaban hayvanlarının bulunduğu el değmemiş cennetin izdüşümü. bu cennette bal da halkın en önemli gelir kaynağı.
İşte bu cennet vadiye; sermaye birikimi sağlama adına, yani birilerinin cebini doldurma, doğayı ve doğanı yok etme adına Haziran 2012’de, yapımcı firmaya ÇED olumlu raporu verilerek saldırılmaya başlandı.
Ve; 2013’te; Cihani Deresi üzerinde 14 megavatlık Kavak HES projesine başlandı. Sözde, sondaj yapabilmek için yol yapıyoruz bahanesiyle inşa başlandı. Düşünün 5 metre genişliğinde bir yol...
6 Aralık 2013’te Arhavi Doğa Koruma Platformu açtığı dava sonrası Rize İdari mahkemesi ‘İmar Planı’ olmadığı için durdurdu. Orman bakanlığı 27 Aralıkta izin verdi ve inşaat tekrar başladı.
Danıştay’a taşıdılar ve 24 Haziran 2014’te burada, sondaj yolu yapılıyor yalanı ile HES yolu yapılmaktadır, HES yoktur diye Danıştay da izin vermedi.
Bu cennet vadiyi yürütmeye karar verenler zaman kaybetmeksizin 1/500 ölçekli nazım imar planı ile 1/1000 ölçekli uygulama planı hazırladılar..
Artvin’in Arhavi ilçesinde şehir içine yapılacak ilk HES olma özelliği taşıyan Kavak HES için bundan önce yürütmeyi durdurma kararı verilen ÇED olumlu raporu, sadece can suyu miktarı yüzde 2 artırılarak yeniden geçirildi(8.5.2015).
Can suyu, dere yatağının kurumaması için o deredeki 10 yıllık ortalama suyun %10’u. Bu oran batı ülkelerinde %38..
Arhavi’de, şehir içine yapılacak ilk HES olma özelliği taşıyan Kavak HES projesi için ‘ÇED olumlu’ raporu ikinci kez iptal edilse de ‘risk önleme’çalışması adı altına inşaat sürüyor.
Kamilet Vadisi’nde 2012’de yapımına başlanan 14 megavatlık Kavak Hidroelektrik Santral projesi için ikinci kez verilen ‘ÇED olumlu’ raporu Rize İdare Mahkemesi’nin kararıyla 10 Temmuz tarihinde iptal edildi…. Yedi ayrı noktada hukuka aykırılık tespit edilen ‘ÇED olumlu’ raporunun,‘ÇED yönetmenliğine uygun hazırlanmadığına‘ vurgu yapılan mahkeme kararında çalışmaların durdurulması istendi.
Durdursan ne yazar. Artvin valisi 24 saat çalışma izni veriyor firmaya.. Fakat; doğa savaşçıları dava ediyor. Rize İdare Mahkemesi’nde görülen davada, Artvin valiliğinin şirkete 24 saat çalışma izni veren kararı‘yönetmelik hükümleri bertaraf edilerek tek başına inisiyatif kullanmak’ olarak nitelendirilerek hukuksuz bulundu. (7.7.2015). Fakat; Kamilet vadisinde yapılması düşünülen 4 HES’ten ikincisi de gündeme geldi;
Ve, Kamilet Vadisi’nin dolar (Nur) topu gibi 2. HES’i oldu, Artvin İl Özel İdaresi, özel hazırlanan imar planlarını onaylayarak (17 Şubat 2015); adını Orta HES koydular. 3 yıldır yapımı süren Kavak Hidroelektrik Santral projesine karşı mücadele verilen Kamilet Vadisi’nde, yapımı planlanan hidroelektrik santral sayısı “Orta HES” ile 2'ye çıktı. Yeni proje için hazırlanan imar izni, Artvin İl Genel Meclisi tarafından AKP'li üyelerin oy çokluğu ile onaylandı. Arhavililer ise suç duyurusuna hazırlanıyor(Kasım 2015).. Ki AKP’liler, CHP ve MHP’lilerle ortak hareket ederek.
Ve, doğa duyarlıları ile dolar duyarlıları arasında yeni bir savaş süreci başladı.. Batı, çok az sayıda yaptığı HES’leri inşa aşamasından, işletme sonrasında denetlemektedir:
- 1-Balık geçitlerine önem vermektedir.
- 2- HES inşa sürecinde Kontrol Kurulunu sadece İlgili Genel Müdürlük temsilcilerinden oluşturmuyor, belediye ve Mimar-Mühendis odaları temsilcilerine de yer veriyor. 3- Derenin kurumaması için dereye birakılan “Can suyu” 10 yıllık ortama suyun %38’i ve debi ölçer chazlarla sürekli ölçülmektedir. Bizde debi ölçer bir yan, dereye bırakılan Can suyu ise %10..
- 3- Asla havza değişiklikleri yapılmamaktadır. Yani dereler havzasında değerlendirmeli. Bizde, hak getire havza sularını birleştirip havzalar susuz bırakılmaktadır.
2 yıl önce, büyük bir Holdingin enerji gurubu yetkililer beni aradı. 1960’larda inşa edilen Çayeli HES’ini satın aldıklarını, yeniliyeceklerini söyledi, fakat halk şiddetle karşı çıktığı için çalışma yapamıyorlarmış.Bu konuda kamuoyu oluşturmak için benden yardım istediler. Çünkü ben HES’lerle ilgili yazılarımla çok etkiliymişim de..Tamam, olur, fakat 2 gün izin verin. Hemen, Rize’deki Aktivistleri aradım. “Aman!” dediler, onlar çevredeki tüm havzaların derelerini taşıyıp cebri boru aracılığıyla Çayeli’nde toplamak istemektedirler. Bu nedenle halk ayakta ve senden yardım istiyorlar..
Tamam, yazıyoruz, çiziyoruz ve eleştiriyoruz. Doğru, bu sorunları çözmek için önerileriniz nedir?
Elbet var! Bir çözümdür: Nehir tipi HES’ler kesin durdurulmalıdır. Veya; Nehir tipi HES’leri menbadan(kaynak) başlayıp mansaba kadar tespih tanesi gibi dizmeye gerek yok. Mansaba(dökülen yer) yakın inşa edebiliriz.
Endüstriyel ürünler, çay ve fındık.. Ben 7 yaşına dek köyde büyüdüm. Büklerimiz dere kenarlarına yakın yerlerde pirinç üretirlermiş. Karadeniz, 1950 öncesi, kendi üretme ve kendi tüketme ilkesine dayanan Asya tipi ekonomi kuralını doğaçlama olarak uyguluyordu.. Hiç unutmam, Merhum Adnan Kahveci ile ilgili tartışmamızı. Sayın Kahveci; Kivi ve somon üretimi Karadeniz’de yaygınlaştırılabilir deyince karşı çıkmıştım. Halka bunun kültürünü ve pazarını vermez iseniz verimliliği yakalayamazsınız. Dediğim çıktı, çünkü çay ve fındık bahçelerini sökenler kivi ekti. Şimdi ise söküyor çay dikiyor.. Fındık yöreye girince her taraf fındık bahçesi olmuştu. Çay çıkınca, fındık ağaçları sökülerek çay bahçesine dönüştü..
Yusufeli’nin; efsane ürünleri; pamuk, narenciye ve zeytin üretimi yaygınlaştırılabilir..
ŞEVKET ÇORBACIOĞLUTEKNOPOLİTİKALAR PLATFORMU
evesbere@mynet.com
evesbere@gmail.com
sevket-che@hotmail.com.tr
GSM: 0506 609 00 32
Yol uluslararasına açılmak demektir. Aynı şekilde HESler ve altın madenlerinin çalıştırılması dahi uluslararasına açılmak demektir. Uluslararası pazar ise sömürü sistemi demektir. Şu akar Türk bakar sözünden kim rahatsız olmuşsa rahat ettiği memlekete gitsin. Insan nasıl sömürülür orada görsün. Kimse su akmazsa hayat durur dememiş. Hayatımızı durdurmasınlar. Gayretlerinizden dolayı teşekkürlerimi bütün insanlık adına sunarım.
YanıtlaSilTeşekkürler Adsız doğa dostu..
YanıtlaSilÖzal hiç değilse jandarmayı halkın üzerine saldırtmıyordu, yani asker ve güvenlik güçlerini halkla karşı-karşıya getirip bu güçleri dolar dostu doğa düşmanlarının gücü haline dönüştürmüyordu..Ya da halki Suriyeli ve Afganliyla tehdit etmiyor ve de bu vatan haini mülteciler de esnaflarımıza kafanızı keseriz diye haykırmıyordu..Vatan hainleri, çünkü bunlar ülkelerindeki düşmanla savaşmıyor ülkemizde muktedir katkısıyla cirit atıyorlar..Öyle vatan ve millet hainleri ki annelerini babalarını karılarını ve çocuklarını düşmana bırakıp boğazda nargile keyfi yapıyorlar..Birileri de bunları 2023 seçiminde kullanmak ve de Avrupa'nin vereceği paraya ve seçmen iradesine konmak için oy ve para deposu olarak görüyor..Böyle giderse ülkemde Afgan özerk bölgesi ilan edilecek ve de Atatürk'ümüzün Suriye'den aldığı Hatay bölgesini 3 krşluk AB parası adına Suriyelilere satılacak..
YanıtlaSil