Halkoylamasıyla halk fazla oyuna getirilemedi.. Evet; %58, Hayır; %42 Her ne kadar; Prof. Mustafa Erdoğan; Bu benim için yetersiz anlamına gelen, “Daha fazla olmalıydı” dese de, benim için biraz fazla, çünkü yazılarıma sansür koymama karşın 51 hayır bekliyordum..
- Bu iktidar için başarı mı?
- Asla?
- Karşıtlara darbe mi?
Asla! Eğer M. Erdoğan’ın istediği gibi %80’lerde olsa, o zaman, bu oran R. Erdoğan’ın karşıtları perişan ettiğinin göstergesi olurdu.. Bu olguya en çok; CHP’den dışlanıp intikam için evet diyenler sevindi; en az da AKP.. Bakmayın AKP’nin sevinmeleri oynamasına, yürekleri kan ağlıyor.. %58 oranı genel seçimler için eksi yönde göreceliğin rakamıdır. Çünkü Evet diyenlerin, kesinlilikle hatırı sayılır oranda genel seçimlerde AKP’ye oy vermeyeceklerdir.
Bu nedenle, kimlerin evet dediğini ve duyarsızları sıralayarak, genel seçim olasılığını belirlemeye çalışalım: AKP’nin, nakdi ve ayni yardımlarla oluşmuş her an değişebilir sanal tabanı. % 10 seviyesine dayanmış Saadet Partisi tabanı.. İstemeye-istemeye evet diyen, değişebilir Muhafazakâr ve Liberaller. AKP’nin, sanal yeni Muhafazakâr ideolojisine gerçekten inananlar, fakat öyle olmadığını gördüğünde değişme olasılığı yüksek kesim.
AKP’nin gizdeki gerçek ideolojisine inananlar. AKP’nin siyasal İslami yaklaşımına, ekonomik ve siyasi rant için benimsiyor gözükenler.. Recep beyin karizmasıyla bütün AKP duruşunu sevenler.. Bu Anayasa değişikliğinin gerçekten demokrasi getireceğine inanan siyasetten soyut kimlikler.. Güçlüden yana, düşüncelerini değiştiren (çünkü bu grup DSP-MHP ortaklığında, MHP’nin yükselişinde, AKP için söylediklerini MHP için söylüyorlardı) sınırsız ve kuralsız demokrasi avcısı sol eskilerin etkilediği gruplar.. CHP’de yerini kaybedenlerin etkilediği kesim..
Deniz Baykal’a yapılan haksızlık karşısında, partinin edilgen duruş sergilediğine inanalar. CHP’de politika şansı yakalayamayan aydınların özeleştirisinden etkilenenler. Baskıdan korkan, hormonlu ve renkli yazılı- görsel basının yönlendirdiği kitleler.. Hala 12 Eylül 1980 travmasını atlatamayan ve darbecilerin yargılanmasını umutla bekleyenler (ki bunların içinde bildiğim CHP üyeleri bile var). Anlamsız bir şekilde, Önder Sav’a tepki duyanlar.. Dinlenceden dönmeyerek oy kullanmayanlar.
Boykot olgusuyla, halka oy kullandırmayarak, AKP’nin o yöredeki oylarını öne çıkaranlar ve az da olsa Hayır oylarının önüne geçenler. Düşünün Diyarbakır da, katılım % 30, bu katılımında, ordu katkılarıyla ancak %94’ü evet diyor. Ve bu AKP için zafer oluyor (Benim bildiğim zafer, karşındaki düşmanı yenerek elde edilir. Ortada düşman mı var?!) Bir de boykotçuların hayır verdiğin varsayalım, Güneydoğu’da değil, ülke genelinde hayırlı süreçler başlardı.. Sandığa gitmeyerek oy kullanmayan %25 kitle. Ekonomik rant adına, kerhen evet diyen, sanatçı ve sporcuların etkilediği kitle..
Tüm bunlar, % 58’in yaratıcılardır ve bu yaratıcıların, genel seçimlerde AKP’yi yeniden yaratacaklarına inanmıyorum.. Bir diğer olgu da, halkın ortak sevinci, uluslararası spor olgusunu, siyasi ranta dönüştürmeleri. Örneğin Ulusal Futbol ve Basketbol maçları. Özellikle ülkemizde yapılan ve dünya ikincisi olan Basketbol Ulusal takımımızın maçlarındaki, Basketbol Federasyonu Başkanı Turgay Demirel’in duruşu. Ve ülkenin zirvesindeki üç ismin, ABD ile yapılan final maçında yerini alması. Şu yapılamaz mıydı?
Çağır muhalefet liderlerini, hatta tüm parti liderlerini, ulusal birliktelik adına beraber birlikte izleyin.. Hayır! Bu başarı onların, kimseyle paylaşmazlar. Ne oldu, tüm izleyiciler yuh çekti.. Görüldü ki 10 binlerce izleyicinin tümü Hayırcı.. İyi de bu 58’i nerden geldi? Her ulusal değeri siyasi ve ekonomik ranta dönüştürmek ilke olmuş adeta. En somutu da Turgay Demirel’in; halkoylamasını işaret ederek; “İnşallah Başbakanımız, 12 Eylül’de çifte zafer yaşarız.. ” demesi.. Yaşadın; “Yuuuuuh!!!!” ve ifade özgürlüğünü getirdiği savlanan Anayasa değişikliğinin 4 saat sonrası, tepki gösterenlere tutuklamalar..
Bence AKP üçlük atamadı, kendisine haksız olarak verilen iki serbest atıştan birini sayıya çevirebildi.. Eğer bir ülkede, evrensel demokrasinin teme koşulu olan,‘yargının siyasal iktidar üzerindeki denetimi kaldırılıyor ve güçler ayrılığı yok ediliyorsa, orda artıdemokrasi değil antidemokrasi süreci başlamış demektir. Hala anlamadınsa söyleyeyim; 12 Eylül Anayasası’nı kaldırıyorum, darbecileri temizliyorum, darbecilerin arka bahçesi yargıyı yapılandıracağım, diyeceksin, fakat 12 Eylül Anayasası’nın en belirgin yaptırımı olan, Adalet Bakanı’nın başkanlığı ve müsteşarın üyeliğini kaldırmayarak HSYK’yi yürütmenin etki alanına sokacaksın…
Nerede, evrensel bağlamdaki bağımsız ve tarafsız yargı. Hani yargıyı partilerin arka bahçesi olmaktan çıkaracaktın? “Ordu siyasetin merkezinden alacağız”, diye bar-bar bağıracaksın,ama 12 Mart-12 Eylül mantığını kurumsallaştırma adına YAŞ kararlarını yönlendireceksin ve ardından taşımalı siyasetini güçlendirme için askere seçim sandıklarını taşıtacaksın. Askerin siyasete karışması olmadı değil, fakat, siyasi sandık taşıma kadar olmamıştı. 2002’deki Diyarbakır Bölge Müdürlüğüm esnasında, genel seçimler için benden Köy Hizmetleri araçları istendi ve onlar taşıdı sandıkları, şimdi neden askeri helikopterler görevlendirildi?
Gel de düşünme; sandık taşıma öncesi ve sonrası için bir şeyler mi kurgulandı acaba? Biz 12 Eylül 1980 yaşayanların, % 80’imiz Kenan Evren’i yargılarız umuduyla evet oyu verdik. Ve, halk oylaması sonrası zaman kaybetmeksizin, yargılamak için adliye’ye koştuk. Göreceğiz, Kenan Evren’e şükredenlerin Netekim’i yargılayıp yargılamayacağını.. Pişmanlık için, Çoook geç… İran’da da Şahı yıkmak için Humeyni ile hareket edenler ilk idam sehpasına taşınanlardı.. Çoooook geç… Yine anlamadınsa, sana davul zurna getirmeme gerek yok, çünkü anlamanda o da az gelecek.. Ne oluyor? Başkanlık sistemi iletileri, okyanus ötesi iletiler..
Askeri darbeyi, sivil darbeye mi uyarlıyoruz?... Başbakanın ve ülkemin son bir şansı var; o da karşıtlarıyla barışıp, uzlaşı içinde Anayasa hazırlamaları, aksı taktirde kendini de kentini perişan eder, çünkü bu halk bu kadar duyarsız değil, beklenmedik anda sandığın içini değiştirebilir.... 25 maddelik anayasa değişiklik paketini tümden eleştirmek haksızlık olur. Elbette ki, her yanlışın içinde var olan doğular gibi, Anayasa değişikliğinin içinde de doğrular var. Örneğin; Yurtdışına çıkış yasağının hakim kararıyla sınırlanması..
Çocuk haklarının dikkate alınması.. Siyasi amaçlı grev ve lokavt, dayanışma grev ve lokavtı, genel grev ve lokavt, işyeri işgali, işi yavaşlatma, verim düşürme ve diğer direnişler yapılabilecek olması gibi. Her yanlışın içindeki yanlışlar gibi, Anayasa değişikliği Paket de pek pak et değil, yanı yanlışları var.. Örneğin; Kadına pozitif ayrımcılık getiriliyormuş. Yani Üstünlüğü olmayan, haksızlığa uğramış (Fr. Dezavantajlı) kadınlara fazladan hak verilecekmiş.
Ne dersiniz; kadınlar otobüslerde hırpalanıyor diyerek, erkekler ve kadınlar otobüsü dönemi başlar mı? Anayasanın “eşitlik” başlıklı 2. maddesine, “Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı yorumlanamaz” hükmü, Anadolu kadının kutsal başörtüsünü siyasi ranta dönüştüren türbanın önünün açmasın.. YAŞ’a yargı yolunun açılması; irticanın yolu olmasın?
Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapılabilmesi, kara çalma, suç yükleme (Arapçası, Muhbirlik) dönemini başlatarak, yargının kimyasını bozacak süreci işletmesin.. Çalışanlar, aynı anda birden fazla sendikaya üye olabilecek olması, karşıt sendikacığının belini kırmaya yönelik olmasın.. Yargı yetkisi, yerindelik denetimi şeklinde kullanılamayacak.
Bu hükümle; ‘ Danıştay’ın yerindelik denetimi ile iptal ettiği özelleştirme ihalelerinin önünü açmak olmasın’ değil resmen önünü açmaktır. Diğer olumsuzluklar, herkes gibi ben de önceki yazılarımda işlemiştim, gerek yok. Anlayan sivri sinek saz, anlamayana davul zurna az.. Sayın Kılıçdaroğlu’nun oy kullanamaması, büyük bir talihsiz..
Bu bir ince elenip, sık dokunmuş kurgu ötesi komplodur.. Eğer CHP’nin son genel kurultayında; partiye, salt kendini taşımayan, proje ve program taşıma yeterliliğindeki kimliklere ağırlıklı öncelik verilseydi bu olgu yaşanmazdı… Cebi ve beyni proje dolu sayın Murat Karayalçın bile parti meclisine giremedi.
Yaşanalar nedeniyle; İnanın partide benim bile aktif bir görevim olsa bu olgunun önünü alırdım demek zorundayım.. Kılıçdaroğlu başarılıdır ve de verdiği güven, CHP oylarını kesin % 35’lere taşımıştır. Sakın bana; “muhalefet’in toplam oyu % 40, diğerleri ancak % 5 mı oy aldı? Deme ve AKP’nin aldığı 58’in kendisine ait olmadığın lütfen aklına getir.. 13 Eylül sabahı, yazılarımızı sonlandıracağımızı mı düşündünüz? Aksine daha da yoğunlaştıracağız, çünkü diyorsunuz ki; “Bu Anayasa ile demokrasi ve özgür düşüme dönemi başlamıştır”..
Ne yanı, söyledikleriniz yalan mı? “Yok ben bireysel başvuru hakkımı kullanacağım ve senin gibileri için adliyeye koşacağım” diyorsan, hiç çekinme işlet süreci.. Sizden korkan sizin gibi olsun.. Bu Anayasa mı bizi korkutacak!? Kardeşim; Anayasa halk sözleşmesi değil mi? Güzel de, bu sözleşme, halkın yarısı tarafından imzalandı. Böylesi bir sözleşmeyi toplum sözleşmesi kabul etmek olası mı? Gerçek toplum sözleşmesi, Anayasa seçeneğimi önümüzdeki yazıda gündeme getireceğim..
ŞEVKET ÇORBACIOĞLUTeknopolitikalar Platformu
Yorumlar
Yorum Gönder