ARHAVİLİNİN DOĞA DUYARLILIĞI VE RES İLE GES’İ ÖTELEYİP HES’E EVET DİYENLER
Bilindiği gibi; Su kullanım hakkı devredilen havzanın kullanım gereksinimi(irtifak hakkı), 49 yıllığına kamulaştırma ve yetki devri ile şirketlere geçmektedir. Öyle ki HES lisansı olmayan derelerin yatakları değiştirilerek lisansı olan şirketlerin kullanımına açılmaktadır (Belediye Meclis kararı ile imara kapalı deprem yatağını-fay hattı- 15 km öteye taşıyıp imara açılması aklıma geldi nedense) İşini özü; su havzalarındaki tarihi ve doğa dokusu doğanı(insan ve kültürü) ile birlikte yok olma sürecine sokulmaktadır.
EPDK (Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu) bugüne kadar dağıttığı 1600 HES’cik lisansının sayısını 2 binlere çıkaracakmış. Bu duruşuyla EPDK neyin piyasasını oluşturuyor? Dahası havzaları kime ve kimlere pazarlıyor?
Gazetelerde ilanlar; “HES lisanslı projeler aranıyor” Siyasal duvara sırtını dayayanlar, EPKD’dan aldıkları lisansı-ki sayının 1700’leri aştığı savlanıyor- büyük paralarla dev şirketlere devretmektedirler:
Deniyor ki; “EPDK’dan alınan hidroelektrik ve rüzgar lisanslarının çoğu yatırıma dönüşmüyor. İkinci el piyasada HES lisanslarının megavatı (MW) 100-250 bin, RES lisanslarınınki ise 45 ila 75 bin euro arasında alıcı buluyor...
Yenilenebilir enerji yatırımları için alınan lisanslar ikinci el piyasada satılıyor. Çoğu yatırıma dönüşmeyen lisansların maliyetinin çok üzerinde yüksek bedellerle devredildiği belirtiliyor. EPDK’nın (Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu) lisans başvurularını 2007 yılında sona erdirmesi nedeniyle, daha sonra enerji piyasasına girmek isteyen yatırımcılar da küçük üreticilerin elindeki lisansları almayı tercih ediyor. Bu da lisans sahibi şirketlerin pazarlık gücünü artırıyor.”
Bu savlara hiç kulak veren yok. Dinden ve yoksuldan geçinenler “Su”dan da geçinmeye başladılar. Kulak verenler ise, kulak verilmeyen doğaya ve doğana duyarlı savaşçılardır. Yani, ülkeyi boydan boya yatıranlara tepki gösterdikleri için yatırım düşmanı diye gösterilenler… İnanın bu HES lisanslarının hemen-hemen tümüne dava açtılar. Onlarla savaşanlara sonuna dek destek veriyoruz. Çünkü, onlar yaratıcı değil, yok edicidir, yok edici…
EPKD kuruluşunda siyasal erk tarafından görev verilen ve uzman diye gösterilen kişilerin gerçek meslekleri nelerdir? HES’lerle ilgili bölge-bölge teşvik belgeleri gibi, rüzgar enerji teşvik belgeleri de verilmesine karşın, neden HES’lerle nehirlere ve derelere saldırılırken,
- Rüzgâr Enerji Santralleri, yani RES’lerle rüzgara saldırılmıyor?
- Rüzgâr götürür tehlikesiyle, dereler ve nehirler mi götürülüyor?
- Veya Güneş Enerji Santralleri ile (GES’) güneş zapt edilmiyor?
- Her şeyden önemlisi, bilinmiyor mu; milyonlarca yıldır yağış alan Doğu Karadeniz bölgesinin vadilerindeki eğimli toprakların doygunluğa eriştiği ve heyelanlara açık olduğu?
- Bilinmiyor mu; HES ve KÖHES projelerinin uygulamalarında, yüksek teknolojili darbeli çalışmaların, yol yapımındaki iş makinelerinin ve dinamit patlatmalarının, ağaç kesimlerinin bu heyelanları tetikleyeceği?
- Bilinmiyor mu; süreç içinde bitki ve hayvan çeşitliğini, dahası; derelerimizdeki ve nehirlerimizdeki, yalnızca yöremize özgü olan (Fr. Endemik) canlıların, bitki topluluğunun/örtüsünün (Fr.Flora) ve hayvan topluluğunun (Fr.Fauna) zamanla yok olacağı?
- Yanı doğanın yok olacağı, sonrasında da insanları göçe zorlayarak, doğanı da yok edeceği?
Tüm bunlar bilinmesine karşın, acımasız ve bilinçli duyarsızlar çekinmeden; “ Çatal kazık batmaz. Bu nedenle enerji açığı için iktidarın geliştirdiği HES’projelerine karşı çıkanlar bize göre çatal kazıktır ve bu çatal kazıklara savaş açmalıyız.” diyebiliyorlar, doların yeşilini İslam’ın yeşili ile harmanlayıp yeşil doğa düşmanlarının pıtrak* gibi çoğalan TV kanallarında. Yıllardır böylesi mantıklara ve yatırım adındaki yatırmalara karşı savaş verdik, vermeyi de sürdürüyoruz.
Yukarıda değindiğim gibi; kurulu enerji güçlerini satanlar, enerji kaynaklarını da doğası ve doğanıyla tüm hızla satmaktadırlar. Artvin Kültür ve Yardımlaşma Derneği’nin 7 Kasım 2010 günkü etkinliğiyle ilgili “Artvin’in sorunları ve HES’ler” duyurusunu ilk aldığımda, Derneğin bu bağlamdaki her zamanki duyarlılığı olarak düşündüm.
Fakat konuşmacıların, STÖ’lerin adeta kadrolu kimlikleri olduğunu görünce, bilinen şeyler tekrar edileceği için, Dernek Başkanı Gürbüz Akyüz’ü aradım ve şunları söyledim “Eğer bir yörenin sorunları anlatılıyor ise, sorun odağında yaşayan kişileri de konuşturtmalıydın, bu nedenle etkinliğin yeterli olacağını ve istenen söylemlerin gündeme geleceğini zannetmiyorum; dolayısıyla de doyurucu ve inandırıcı olamayız” özeleştirisinde bulunarak, HES’leri anlatan uzun bir yazımı ‘faydalanmaları için’ gönderdim; dikkate bile almadılar.
Ülkemde her konunun bir iki ünlendirilmiş kimlikleri vardır, onların dışında kimsenin yazabileceği ve düşünebileceği akla getirilmez. Daha çok, Demokratik Kitle Örgütleri yöneticilerinin kendilerini birilerine anımsatmak amacıyla düzenlenen günceli yakalanmış etkinliğe birçok insan çağrılır, aralarına da yağdanlıklar serpiştirilir ve ‘birkaç bu insan’; ağız açık, düşünceler kapalı dinlenir. Bu nedenle; etkinlik istenen verimlikte ve inanırlıktan uzak, tek taraflı seslendirmenin ötesine geçemez.
Artvin Kültür ve Yardımlaşma Derneğinin bugüne dek düzenlediği ve gurur duyduğum etkinleri yanında, bu son etkinlik beni şaşırtmadı değil. Bence iyi düşünülmemiş talihsiz bir etkinlikti. Çünkü; Etkinlik resmen AKP projelerinin anlatımı şeklinde geçti. Neymiş efendim, Artvin´de 50 yıldır 1 yatırım yapılmasına karşın, AKP iktidara gelince bu rakam 50’ye çıkmış.
İktidarın yaptıklarını anlatması kadar doğal ne var ki? Hangisi anlatmadı ki bugüne dek? Sayın Milletvekili Ertekin Çolak ve sayın Vali Mustafa Yemlihalıoğlu’nu yapılanları anlattıkları için yaptıkları için eleştiremeyiz. Bu bir siyasi alışkanlıktır, kıramazsınız bunu.
Yalnız şunun söylenmesi gerekirdi "Kardeşim insaf, saydığın projelerin % 70´i önceki hükümetlerin tasarımı ve gelecekteki uygulama zorunlu projeleri idi, yanı yaşama geçecek projelerdi. Kim olsa bunları yapardı. İktidara geldiniz ve bu hazır projeleri zorunlu olarak sürdürdünüz; bunun abartılacak yanı yok-ki abartınız da-" Bunu diyecek olan da CHP milletvekili sayın Metin Arifağaoğlu idi; fakat diyemedi. Diyemediği gibi, her zamanki abartılı hoşgörüsü ile karşı tarafı adeta onay verdi; özellikle HES’lerle ilgili konuşmasıyla.
Ertekin bey konuşmasındaki bir ara başlık ilginç geldi bana “2T-2E”. Efendim açılım; Tarım-Turizm ve Eğitim-Enerji. Sayın Çolak’ın bu önerisi, aslında Türkiye’nin yatırım denklemi. Bu yaşamsal alanlara kim yatırım yapmak istemez ki? Bence bu denklem eksik. Çünkü; dereler üzerindeki HES’lerden çok, gerçek anlamda ekolojik dengeyi bozmayacak enerji yatırımları (RES-GES) yanında, asıl yatırım denklemini oluşturacak eğitim, tarım, ulaşım, sağlık ve turizm.
Bu alanda yapılacak yatırımlara karşı çıkmak hiç de kabul görecek bir duruş sayılmaz. Fakat bu yatırımları asıl besleyecek olan ‘Ulaşım Politikaları’dır; unutmuş olabilir, ya da “2T-2E”nin yakışıklılığını bozmak istememiş olabilir.
Böyle olmalı ki; onlarca yıl, Artvinliye heyecanlı yolculuklar yaşatan ‘Cankurtaran’ çıkışına tünel ile geçiş sağlayacak projeyi yaşama geçirdiler. Yiğidi döv, fakat hakkını ver; Bu projeye karşı çıkana karşı çıkarım. Eğer bunu demiryolu ile besleyebilirler ise, benden tam puan alırlar. Ben, Ertekin beyin yatırım denklemini “2T-2E-2U-1S” şeklinde çok bilinenli yatırım denklemi şeklinde zenginleştirmek istiyorum. Buradaki “2U”nun açılımı; “Ulaşım-Uzaklaşım(göç)”, 1S’nin açılımı da Sağlık.
Evet göç Artvin’in temel sorunu. Bu nedenle Artvin’e yatırım gelecekteki insana yatırım anlamı taşır. Bu bağlamda bu yatırımlar büyük önem kazanmaktadır. Önemin özünde de “Göç” olgusun durduracak ve doğayı ve doğan(insan) yok etmeyecek projeler yatmaktadır. 655 Bizim, konuşmacıların söylediklerinin özündeki eksiklere yanıt verme şansımız yoktu, çünkü sadece soru sorabiliyorduk; Her ne ise.
Yine de şunları sorabildim: ”Öncellikle şunu belirteyim, asla enerji yatırımlarına karşı değiliz; hatta doğaya zarar vermeyecek nehir tipi su tutucu HES´lere bile evet diyoruz. Fakat kesinlikle derelerimizle birlikte doğayı ve doğanı, dereler üzerinde yapılmak istenen HES´lere karşıyız. Sizlerde konuşmalarınızda bu HES´lerle ilgili kaygılarınızı söylediniz, hatta bir ilçemizde, faaliyete geçen HES´nedeniyle kokuların yayıldığını söylediniz.
Bu gösteriyor ki; arıtma tesisleri yapılmaksızın derelere verilen atıksu ve pissuların dere suyu tarafından taşınamaması kokulara neden olmaktadır, bu da can suyunun bile verilmediğini somutlamaktadır. Ayrıca bazı dereler üzerinde inşa edilen HES´lerde getirinin olmaması nedeniyle işletmeci tarafından durdurulduğunu söylediniz.
Soruyorum; durum bu iken neden HES´lere evet diyorsunuz? Neden Trabzon, Rize ve çevre illerdeki HES sayısı 100´ün altında iken Artvin´de bu sayı 175´in üzerinde? Rüzgar ve Güneş enerjisinden neden faydalanılmıyor? HES´ciklerin(KÖHES) enerji katkısı, genelde Türkiye´nin enerji toplamının % 4´ünü üretecek Deriner ve diğer su tutcuların ürettiği bu miktarın binde birini üretecek olması katkı mıdır? 40 milyar enerji dışalımı yapıyorsak HES’lerle enerji dışsatımı yapan ülke konumuna gelemeyiz.
Bunu azaltmanın aracı HES´cikler olamaz; asıl 12 milyar dolara yakın enerji hırsızlığının (açığının) önüne geçmemiz gerekmiyor mu?" Sorularımı Ertekin beye yönelttim, çünkü tüm bu soruların kaynağı konuşmaları Ertekin bey yapmıştı; fakat yanıt sayın Vali Mustafa Yemlihalıoğlu’ndan geldi ve istenmese de karşılıklı tartışma ortamı oluştu. Çünkü vali beye göre; HES´cikler büyük enerji yatırımlarıymış, Artvin’de bu yatırımcıklar yüzünden göç yokmuş (Böyle bir soru sormamıştım).
HES konusunda yanlış sayı veriyormuşum (Kendileri 162 dediler, ben 175). Artvin´de çok HES’çik (KÖHES-Küçük Ölçekli Hidro Elektrik Santralı) yapılmasının nedeni çok derenin olması ve düşü gücü imiş. ‘Aklıma ister istemez Niagara şelalesinin kaynağı Niagara nehri geldi.
Dünyanın en büyük Hidrolektrik güç** sahibi bu devasa nehirde Kanada ve ABD tarafından; Florasan lambayı, neon ışıklarını, hızölçeri vd birlikte HES’i bulgulayan bilim insanı Nikola Tesla’ya yaptırtılan (izin verilen) birkaç adet HES var, birkaç adet, Çünkü doğayı bozmamak için Niagara doğal koruma altındandır, bu nedenle güçlü bir HES’in dışında başka HES’lere asla izin vermemişler.
Çoruh üzerinde ise 12 su tutucu nehir tipi HES ve 200’e yaklaşan KÖHES’in yapılması lütfen biraz değil, çok ama çok düşündürsün sizleri.
Veysel Eroğlu, Tarkan Tevetoğlu'ndan HES’lerin doğa dostu olduğunu içeren şarkı istemiş. Beste sözü benden: HES'ler kimleri besler? Doların yeşilini Doğanın yeşiline yeğleyenler Uzun ip bellerinde Baltalar ellerinde Doğayı ve doğanı yok edenler Anladın değil mi HES'ler kimleri besler, Kimler doğa dostu?
Yine de anlamadın ise Anlarsın seni de kestiklerinde Eğer HES’ler konusunda, daha doğrusu doğa duyarlılğı konusunda duyarsız davrandığı söylenen Arhavi’liler de tepkilerini yoğunlaştırdıysa; doğa saldırganları acımısızlıklarını yoğunlaştırdı demektir.
Bana düşündürücü geldi, HES’çilerin Arhavi’deki toplantıları. Acaba saldırı üssü olarak Arhavi’yi mi seçmek istiyorlar? Bence böyle ise yanıldılar, çünkü Arhavili saygılıdır ama duyarsızlık boyutundaki doğa karşıtlığını asla benimsemez ve doğa karşıtlarına da asla izin vermez İşte örneği: Artvin'in Arhavi ilçesinde yapılması planlanan hidroelektrik santrali (HES) projesi için düzenlenen ÇED bilgilendirme toplantısı, köylülerin tepkisi üzerine iptal edildi.
Artvin'in Arhavi ilçesinde yapılması planlanan hidroelektrik santrali (HES) projesi için düzenlenen ÇED bilgilendirme toplantısı, köylülerin tepkisi üzerine iptal edildi. Arhavi İlçe Kültür Salonunda Balıklı köyü Kapisre, Sevail ve Üçırmak dereleri üzerinde AB Enerji firması tarafından yapımı planlanan 4. 43 megawat kurulu gücündeki Saka 1, 2 HES projesi için ÇED bilgilendirme toplantısı düzenlendi.
Toplantı öncesinde salon dışında toplanan köylüler, slogan atıp dövizler taşıyarak firmaya tepki gösterdiler. Daha sonra salona giren köylüler, firma temsilcilerine tepki gösterdiler.
Bunun üzerine "tepkiler nedeniyle toplantının yapılamadığı" şeklinde tutanak tutularak toplantı iptal edildi. Köylüler adına Hasan Algül, yaptığı açıklamada, HES projelerine "hayır" dediklerini ifade ederek, "Bu bölge heyelanlı bölge olduğu için HES yapımına uygun değildir. Dinamitle yapılacak patlatmalar evlerimizi olumsuz etkileyecektir.
Geçimimizi çay ve fındıktan sağlıyoruz. HES'ler yapıldıktan sonra dereler kuruyacak, bu da çayın verimini düşürecektir" dedi. Enerjiye karşı olmadıklarını ancak enerji elde etmenin pek çok yolu olduğunu kaydeden Algül, "Ama doğayı geri getirmek mümkün değildir. Enerji bahanesiyle sularımızın özelleştirilmesini istemiyoruz. Doğu Karadeniz Bölgesi fauna, flora, endemik türler açısından dünyada korunması gereken sayılı havzalardan birisidir. Arhavi de bu özelliklere sahip. Bu nedenle demokratik, hukuksal mücadelemizi sürdürerek bölgemize sahip çıkacağız" diye konuştu (21/07/2011).
- *: Kırda çoraplara yapışan söküp atılması zor pütürlü tomurcuklar. Ergeç bu pütürlü sanal tomurcuklar söküp atılacaklardır.
- **: Suyu yüksek bir yerden düşürülmesiyle Türbin'leri çevirerek elektrik enerjisi üretmeye, yani bu su (hidro) gücü ile elde edilen enerji kaynağına, «hidroelektrik güç» denir.
Teknopolitikalar Platformu
Yorumlar
Yorum Gönder