KARANLIK BİR ŞEÇİM GİBİ GELDİ BANA
31 Mart 2013
İnanın; “oyum acaba sayıldı mı?” diye düşünmeye başladı insanlar. Nasıl düşünmesinler; seçim sürecinde ve sonrasında neler yaşandı neler.
Seçim günü şu önerilerimi sıralamıştım; “Sevgili kardeşlerim, yurttaşlık görevimizi yerine getirmek adına sabahın erken saatinde oyumuzu kullandık. Eşim ve kızımla sizleri selamlıyoruz ve aydınlık günler diliyoruz. Aydınlık günler adına sizlerin de aynı duyarlılığı göstereceğinize inanıyorum. Bu yurttaşlık görevi yerel değil, ulusal değil evrensel bir görevdir üzerimize çöken karanlığı def etme adına.
Eve dönüp kahvaltımız yaptık ve tekrar yola çıktık, en yakın sandıklara dağılıp uygarlık, çağdaşlık ve aydınlık gelecek adına görevli arkadaşlarımıza yardım etmek adına.
Evet; Uygar, çağdaş ve aydınlık dünya için-Laik Demokratik Cumhuriyeti ve Atatürk'ün evrensel ilkelerini, esas özü olan devrimci çizgisine taşımak ve çağımızın, özgün değişimlerine, gelişimlerine uyarlamak için-Dinden ve yoksuldan geçinenlerin egemenliğini bitirmek için-Hiç bir düşünce ayrımına yer vermeyen, insanın özgür istencine ve düşünselliklerine saygılı olmak için ve de demokrasiyi karanlık amaçları için araç kullananlara sandıkta demokrasinin erdemli ve onurlu tokadını atmak için
yollardayız”
Ve seçim sonrası şu yorumu yapmak zorunda kaldım; “Elde ettiği % 44 başarı nedeniyle bundan sonra kendisine R-Cep T-ayip demeyeceğim, Recep Tayyip diyeceğim ve kendisi birlikte partisini kutlayacağım derken, erken çıkarak balkona bir çuval inciri berbat etti. Öyle ki; balkon konuşmasıyla toplumu değil, birilerini kucaklayacağım, birilerini de daha başka şekilde kucaklayacağım diyerek toplumsal savaşı tetikleyen konuşması yapınca kutlamaktan vazgeçtim.
Ardından; seçim sürecinde oyların sayımı devam ederken, 36 ilde elektriğin kesilmesi ve sayımın el feneri ile yapılması, 50 milyon seçmeni olan ülkemde 120 milyon oy pusulasının basılması ve özellikle Ankara, ve Antalya sonuçlarının hala netlik kazanmaması, İstanbul gibi büyük metropol sonuçlarının zamanın da belli olmasına karşın Ankara’da hala sonuçlarının açıklanmaması, Denizli’de bir türbanlının boş oylara AKP’ye evet mühür’ü basarken, bir başka türbanlının sandık yanında oy pusulalarını yakarken yakalanması, kesin bir karanlık bir seçim atmosferi ile bu zaferin elde edildiğine inandığım için Recep Tayip'e tekrar R-cep T-ayip demeye karar verdim”
R-cep bence, o talihsiz konuşmasıyla, balkondan zaferini değil kendisini attı.
Peki bu sonuç bir zafer mi idi? Asla Zafer değildi, bir yengi idi sadece. Eğer birileri ille de zafer diyorsa, bu; büyük kayıplara karşın kazanılan bir Pirüs zaferidir. Dahası, kaybeden Türkiye değil, AKP’dir, R-cep’tir.
Evet, Gezi Halk Hareketi ve 17 Aralık 2013 rüşvet ve yolsuzluk süreçleri, belki dindar ve yoksul kesimi kendisinden koparmadı, fakat kendisini uluslar arası düzlemden kopardı. R-cep’in taktikleri 30 Mart 2014 seçimlerinde etkin olup, % 25’lik dindar ve yoksul seçmeni kendisinden koparmamış olabilir, fakat uygulamalarıyla 77 milyon insanımızı ayrıştırarak bir toplumsal kaosu kurumsallaştırmıştır.
İnternet yasasıyla, Hitlerin kitaplara saldırmasına özdeş, sosyal ağlara olan artan saldırganlığı, evrensel düşünce ve özgür istence yapılan ve uluslar arası düzlemde asla kabul edilmeyen otoriter bir duruştur. İşte bu ülkemde derin bölünmelere neden tehlikeli bir süreçtir. Halk bu son seçimde, R-cep’in bu duruşunu, özellikle İstanbul ve Ankara’daki oy artışlarıyla onaylamadığını göstermiştir.
Özdeki amaç; gücünü sağlamlaştırmak adına, dindar yoksulları ve diğer Müslüman orta sınıfı yanına alarak, özgürlükleri ve siyasi karşıtları susturmaktır, fakat bu dümdüz mantığın kendisini her geçen gün uçuruma ittiğini gözlemleyememektedir.
İyi de, siyasi karşıtları hiç mi sorgulamayacağız?
Çok kısa keseceğim:
- Birincisi, tüm siyasi karşıtlar biz neden oy oranımızı artıramıyoruz sorusunda kendilerini sorgulamalıdır.
- İkincisi, haddim olarak CHP’ye değineceğim. Çalışandan ve emekten yana politikalara öncelik verdiğini söyleyen CHP, emekçinin görkemli düzlemi olan Karabük’te nasıl olur da, %2,9 oy ile sonuncu olur?
- Ve artık emek düzlemi olmaktan çıkmış Zonguldak’ta seçimi nasıl kazanır?
- Ben bu noktada, CHP’yi sorgularım. Yoksullukları ve eğitimsizlikleri koruma altına alındığı için ‘siyasi SİT alanı’ olarak tanımladığım, gecekondu ve varoşlar gibi, Karabük ve benzer düzlemleri de mi dinden ve yoksuldan geçinenlere teslim ettik?
Mansur Yavaş duruşunu, kendi bütününde, ideolojiden çok insan odaklı özgün bir duruş olarak gördüm ve bu nedenle ben o’nu sağcı bir figür olarak kabul etmedim. Bu seçimde, Melih Gökçek’e olan öfke ve bıkkınlıkla ve kendi lokal çevresinin katkılı oylarıyla çok başarılı oldu.
Onun için Mansur’a verilen oyları ben asla sağcı oylar olarak görmüyorum, oylar Mahsun Yavaş’ın özgün kimliğine verilen oylardı. Bu nedenle CHP onu sağcı tabandan oy alma adına aday göstermiş ise hata yapmıştır, çünkü öteden beri söylediğim gibi sağcı asla sola oy vermez, sağ adayı partiye getirebilirsiniz, fakat tabanını asla..
CHP’nin ‘yerel Seçim komisyonu’ bence başarısız olmuştur, Asla, başta Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı sayın Özlem Çerçioğlu’nun, büyük farkla Çankaya Belediye Başkanı seçilen Alper Taşdelen’in ve diğerlerinin başarılarını kendilerine mal etmesinler, onların başarıları özlerindeki yeteneklerinden ve güven veren inandırıcı projelerinden kaynaklanmaktadır. Doğaldır ki, Beşiktaş ve Kadıköy başarılarında Çarşı grubunu ve Fenerbahçelilerin, Beyoğlu’nda Aylin Kotil’in yükselen oylarındaki Galatasaraylıların katkılarını da bu bağlamda değerlendirmeliyiz.
CHP’nin Yetkili yerel yönetim Komisyonu olarak başarı sağlamak için, salt kendi doğrularınızı değil, partililerin doğrularıyla harmanlanmış doğrularla ortak kakarlar alınmalıydı.. Bu nedenle sorguluyorum sizi.
Bir sorgum da Artvin özeli için, sitemim Artvinliye ve Arhaviliye. Artvin halkı HES’ler aracılığıyla, doğaya ve doğana saldırmayı rant aracı olarak görenlere bu denli ödün vermemeli idi. Onları sorgulamıyorum, onlara gerçekleri anlatamayan aktif siyasetçileri sorguluyorum. Daha, doğrusu; Fethullah ve T-ayip arasındaki savaşlara umut bağlayanlar ve halkı projeleriyle değil, bu kavgalarla inandıracaklarını sanan sözde politikacılar da kendilerini sorgulamalıdır.
Bizler de şeylerin sorumluluğunu duyumsamalı ve sorgulamalıyız. Örneğin ben bu sorumluluğumu yerine getirmek adına, “chp.org” sitesindeki sonuç detay kısmına girerek, T.C numarımı girdim, sandık numarasıyla İl İlçe’yi yazarak oy kullandığım sandığı sorguladım. Sen de sorgula ve bir sorun görürsen, sorunlu sandık tutanağın fotokopisiyle birlikte; info@ankarninoylari.com, ankaraninoyları@gmail,com ve basak 1221@gmail.com adreslerine mesaj gönder.
Evet, sadece onlar değil, böylelikle kendimi de sorguluyorum..Biliyoruz ki, inandırıcı ve güvenilir projeler sorgulamayla yaşam bulur.
Son olarak, facee’de Alper Taşdelen’in bank da yalnız oturuşu içimi burktu; yalnız değilsin kardeşim..
http://blog.milliyet.com.tr/chp-ve-soldaki-bireysel-duruslar/Blog/?BlogNo=133071
Şevket ÇORBACIOĞLU
Teknopolitikalar Platformu
evesbere@gmail.com
GSM: 0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder