Ankara'nın Yapay Vadiye gereksinimi yok, Kalecik'te, doğal Kızılırmak üzüm vadisi var. İbrahim Melih Gökçek’in Ankara projeleri içinde bir projesi vardı ki, alıntı boyutunda abartılı bir proje idi ve, Başbakanın çılgın projesi “Kanal İstanbul”un taklidinden başka bir şey değildi.
Evet; İbrahim M. Gökçek’in projesinin adı; 42 Km’lik yapay bir kanal vadi projesi idi. Proje ile, Eymir-Mogan göllerinin birleştirilmesiyle bir kanal vadi yaratılacak.
Bu proje, benim, “Ankara’da Depremler ve Dereler” konu başlıklı yazılarda, sürekli tekrar ettiğim ve öneride bulunduğum bir projeyi çağrıştırıyor; “Son olarak 5 Ekim 2013’deki “ Dereler Kenti Başkent Projeleri ve Ciddiyet” başlıklı yazımda da ayni proje önerisini şöyle işaret etmişim; “Ankara’nın ‘Dereler Kenti’ olduğunu yazdım sürekli. Çünkü; Ankara çanağı dediğimiz sıhhiye’ye yıllar önce, Çankaya, Ayrancı ve Dikmen’in yeşil yamaçlarından dereler akardı; Kavaklıdere, Hoşdere, Bülbülderesi, İncesu, Bent deresi ve Dikmen Deresi…
Bu derelerin birkaçı yerüstüne çıkarılabilir. Kavaklı Dere, Hoş Dere, Dikmen Deresi ve Bülbül Deresi 1970’lerin ortasına dek Sıhhiye’de birleşerek açık akardı. Süreç içinde kanalizasyona bağlanarak üzeri kapatıldı. Diyorum ki (bu da benim çılgın projem); motorlu araçların aktığı Çankaya’dan, Dikmen ve Ayrancı’dan ‘bu derelerin biri ‘akıtılamaz mı, dünyanın ilk kent içi şelaleleri gibi? Veya Sıhhiyeden, Hipodroma ve Ankara çayına dek uzanan, üzerinden sandalların seyrettiği bir suyolu/kanalı yapılamaz mı?..”
Gökçek’in Eymir-Mogan bağlantısıyla oluşturmak istediği böylesi yapay vadi projesi fantezisi, yer bilimleri ve su bilimleri açısından olası değil. Biliyoruz ki; Eymir ve Mogan doğal yer altı kanallarla birbirini beslemektedirler. Siz vadi oluşturayım derken, zaten örselenen Eymir ve Mogan göllerini de yok edersin.
Özellikle; Eymir gölünün devamlılığı büyük ölçüde Mogan gölünden gelen fazla sulara bağlıdır. Mogan gölünün fazla suları iki göl arasındaki Gölbaşı yerleşimi içinden geçen bir kanalla, Eymir gölü güneyindeki sulak alana aktarılmaktadır. Bu alanda yayılımı gösteren sular, yeraltından ve yerüstünden Eymir gölüne ulaşmaktadır.
Göller arasında yeraltından gerçekleşen su akımı doğal bir taşkın kontrol işlevini üstlendiği söylenmektedir. Bilim insanları; Havza içindeki bu su rejimi, direk müdahaleler dışında, bu alanlar çevresindeki doğal yapıya olan müdahaleyle de bozulduğunu söylerlerken, senin bu doğal yapıya kanal vadi projesiyle müdahale ederek, vurgulamaya çalıştığım gibi her iki gölü de yok edersin.
Yerbilimcilerin belirtiğine göre; Tektonik olaylarla meydana gelen çökme sonucu oluşmuş olan Mogan-Eymir-İncesu deresini izleyen çukurluk vadi, bir akarsu vadisi iken, sonradan derelerin getirdiği materyallerin, Mogan çukurluğunun önünü (bugün Gölbaşı yerleşiminin bulunduğu yer) doldurması sonucu Mogan gölü, Eymir Çukurluğunun önünü doldurması sonucu ise Eymir gölü oluşmuştur.
Bu nedenle bu göllere jeolojik oluşum bakımından alüvyonel baraj gölleri denmektedir. Eymir gölünün beslenmesi sadece Mogan gölünden olmaktadır. Bu iki göl arasındaki kot farkı 3 metre imiş. yüzey suyu akımı eğim nedeni ile Eymir gölüne doğrudur. Mogan Gölü bir kanallla Eymir’e, Eymir gölüde İncesu deresine bağlanmış. Muhteşem bir doğa oluşumu gerçekleşmiş, sen bunu bozamasın.
Kanal vadi projesi için yapay bir süreç işleterek belediye kaynaklarını, anlamsız ve de halka bir şey vermeyen projelerle tüketemezsiniz. Ankara’nın böylesi doğal bir vadisi var zaten; Kalecik’in içinden geçen Kızılırmak’ın oluşturduğu vadi(Kızılırmak Vadisi). Ben burayı “Kızılırmak-Kalecik Karası Üzüm Vadisi” şeklinde adlandırıyorum.
İspanya ve İtalya’daki benzer vadileri aratmayacak, ‘Kalecik Karası üzüm bağlarıyla bezeli görkemli doğal vadi dururken, betonla bezeli yapay vadi yapmanın ne anlamı var. Ankara’nın bir sayfiye ve mesire yeri olarak en büyük nefes alma noktası, zaman geçirmeksizin gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bir önceki başarılı Belediye Başkanı Nevzat Şahin, ikinci hizmet döneminde bu projeleri Mansur Yavaş beyle gerçekleştireceğine inanıyorum.
Siz bakmayın; “Kaleciğin en büyük talihsizliğinin, Ak partili bir Belediye Başkanın olmayışı” diyenlere. Aslında, kamu iyeliğine aykırı duruşu olan bu sözleriyle suç işliyorlar da. AKP belediyeciliğindeki siyasi ve ekonomik rant mantığının egemen olduğunu gösteren bu söylemin, halka çok iyi anlatılması gerekmektedir.
Bazı adaylar, Kalecik tarihi ve doğal yapısını yeni projelerle güçlendireceğine, dünyaca tanına Kalecik Karası üzümünü, marmelat, pestil ve pekmez düzeyine indirerek, onun ‘şarap akademisi’ bütününde uluslararası markaya dönüşmesini engellemektedirler.
Bu konuda yazdıklarımın bir kısmını buruya taşımak istiyorum; << Yöre adına, 2009 yerel seçimlerinde “Kalecik karası. Şarap ve büyük pekmez projesi (5 Şubat 2009)
http://blog.milliyet.com.tr/kalecik-karasi--sarap-ve-buyuk-pekmez-projesi/Blog/?BlogNo=160520
”başlıklı yazımda şunları yazmışım: “..Fakat siz bunu yapacak bir sanayi ürünü değerinde materyal olan Kalecik Karası’nı marmelat düzeyine indiriyorsunuz…. Hiçbir turistin elinde pekmez ve marmelat kavanozu ile dolaştığını veya pestil çekiştirdiğini görmedim, fakat şarapla ilgilendiğini gözlemledim.
Bu nedenle; dünyada markalaşmaya giden ve sanayi tarım ürünü olarak nitelediğim; Kalecik Karası Üzümü, ağırlıklı olarak şarapçılık sektöründe değerlendirilmelidir.
Kalecik’i az çok tanırım. İyi dostlarım var. Zaman-zaman da ziyaret ederim. Kalecikle ilgili ilk yazımı “Kalecik Gazetesi”’inde, Kalecik tarihini ve Kalecik Karası’nı işleyen (İçinden Nehir Geçen Üzüm-2006) bir yazı idi bu. Kalecik içinden geçen Kızılırmak ve Kalecik Karası bağlar; Dünyanın en tanınmış siyah frenküzümünü çağrıştıran kokusu ile kendini her zaman belli Fransız Cabernet Sauvignon ve En ünlü ve kaliteli beyaz şarapların yapıldığı Chardonnay yerini niçin almasını işlemiştim bu yazıda.
Ülkemizde mitolojik efsanevi ürün şarap için ‘Şarapçılık Akademisi’’nin açıldığı süreçte, Kalecik Karası’nı pekmeze ve pestile indirgemenin doğru olmayacağını düşünüyorum. Elbetteki halkın yerel ürünlerini değerlendireceğiz ve onların emeğini markalaştıracağız, fakat Dünya boyutunda markalaşmış bir Kalecik Karası’nı da sıradanlaştırmaya hakkımız olmadığın düşünüyorum.
Sanayi sektörünün en belirgin sanayi tarım ürünü Kalecik Karası asla siyasi rant marmelat’ına dönüştürmeye kimsenin hakkı yok.. Bir Belediye başkan adayının projesi bu olmamalı.. Önceki Belediye Başkanı’nın şu sözü hoşuma gitmişti: “Şarap yapmak değil, içmesi günahtır”
>>Kalecik belediye Başkanı sayın Nevzat şahin’in şu söylemlerine dikkat etmeliyiz; “ Toplumun her kesimi ile kavgalı, sadece kendi yandaşlarına yaşam hakkı tanıyan ve onları gözeten bir yönetim yerine toplumun her kesimini kucaklayan, ayırım yapmayan Toplumun birleştirici gücü olan bir yönetim işbaşına gelecek ve kalkınmayı bir bütün olarak toplumun her kesimine yayacaktır.
İlçemiz Ankara'nın Akciğerlerinden birisidir. Bu nedenle Kızılırmak kenarında hobi bahçeleri yapılacak ve yurttaşlarımızın kendi topraklarında bahçe ile uğraşmaları sağlanacaktır. Ankara'da Mansur Yavaş Kalecikte Nevzat Şahin el ele kol kola birlikte çalışarak Kalecik ve Ankara halkı için tüm bu projeleri gerçekleştireceğiz.
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/7943909.asp
31 Aralık 2007
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/7948236.asp
1 Ocak 2008
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/7948236.asp
2 Ocak 2008
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/7952058.asp
5 Ekim 2013
http://www.yusufbulut.com/index.php/makale/703-ankara-kenti-dereleri
ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
Teknopolitikalar Platformu
Yorumlar
Yorum Gönder