CERABLUS "KÂBUS"A DÖNÜŞMESİN!
Önce şunu belirteyim: “Ahmet Davutoğlu’nun Suriye politikalarının yanlış olduğunu söyleyenler, neden o yanlışın bir parçası olan Özgür Suriye Ordusu (ÖSO)’nu kullanıyor.. IŞİD ile savaştığı söylenen ÖSO*, IŞİD** sakallılarıyla doluysa, onun gibi kafa kesiyor ise, bir IŞİD daha yaratmış olmuyor muyuz?
Bir şey soracağım; “ÖSO ve TSK güçlerinin karşısına bu IŞİD neden çıkmıyor da hep geri-geri çekiliyor? Gerilip-gerilip hamleye mi hazırlanıyor, yoksa başka bir kurgu mu var?..Hani diyorum; kıyafet değiştirip sivillere ve ÖSO’ya karışmak veya güçlerin birleşimi ile PKK, PYD, YPG’ye karşı konsensüs ile yeni konsept yaratmak v.s..? ”..O anlamaz, biri anlatırsa yandık..
24 Ağustos 2016 tarihinde saat 04:00'te Türk Silahlı Kuvvetleri ve ÖSO; Irak Şam İslam Devleti kontrolünde olan yerleşim birimine ortak bir harekat düzenlemiştir. Operasyona, 1500 ÖSO askerinin yanı sıra, Türk Silahlı kuvvetleri, özel harekât personeli, tankları ve hava kuvvetleri ile katılmıştır.
Bu ilk cepheden sonra, 4 Eylül günü ikinci cephe açıldı.. Bu ikinci cephe de IŞİD çekilmeleriyle başarılı olursa-ki olması üst aklın emri-, 3. cephe açılacaktır; o da; erken seçim, ardında 4. cephe; Başkanlık referandum cephesi..Yemin ediyorum bu açılacak cepheler Suriye’de açılan cephelerden daha tehlikeli..
Asıl kafa karıştıran olgu, Türkiye’nin Ahmet Davutoğlu tarafından kurdutulan ÖSO’nun radikal İslamicı terör örgütleriyle yakınlıklarının olması. Örneğin; radikalıkta IŞİD ile örtüşen; Ahrar el Şam ve Ceyş’ül İslam (İslam Ordusu). ABD bunları terör örgütü olarak görmüyor. IŞİD ve Nusra’dan (yeni adı “Fetih el Şam”) ayrı tutuyor. En önemlisi; bu iki grubu Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar’ın desteklediği söylentileri. Dahası; ÖSO’nun Ahrar el Şam ve Ceyş ül İslam’la ittifak yapması ve Fırat Kalkanı’na bu iki grupun destek verdiği söylentileri..
“Fırat Kalkanı” Azez-Cerablus arasında güvenli bir hat oluşturmasına karşın; TSK destekli Peki ÖSO’nun, IŞİD kontrolündeki el-Bab şehri ile PYD kontrolündeki Menbiç şehrinin ve aradaki bölgenin kurtarılmasını istemesi”, hatta Rakka’ya da yönelmek istemeleri ve bu süreçte, ABD’den hiçbir yardım alınmaması neyin belirtisi sizce?
Soruları çoğaltabiliriz; “Fırat Kalkanı bahanesiyle, amaç Suriye rejimini, dahası Esat’ı mı devirmek? R.T.Erdoğan’ın tüm suni İslam kesimine hakim olup, Ortadoğu’da etkin bir İslam Ordusu mu kurmak; kararlı, acımasız bir radikal yapıda bir ordu..? 2. Cephe açıldı, IŞİD ile sıcak temas yok, neden acaba? IŞİD geri mi çekiliyor, yoksa yavaş-yavaş ÖSO-TSK içinde mas edilerek, bütünleşiliyor ve de Suriye teslim mı alınıyor? ÖSO’nun en güçlü olduğu alanlar da ülkenin güneyi, daha kuzeyde Lazkiye, Hama gibi şehirler ve Halep’in kuzeyi olduğunu dikkate alırsak, Akdeniz’e ve Şama koridor mu oluşturuluyor..”
Obama’nın şu ifadesine dikkat: ““Türkiye güçlü bir NATO müttefiki olmayı sürdürüyor. Tabii ülkelerinde siyasi ve mülki bir deprem yaşadıkları gerçeğinden kimsenin şüphesi yok. Şimdi yeniden yapılanmaları gerekiyor ve bunu nasıl yaptıkları önemli olacak. Göstermek istediğimiz şey Türk halkını desteklediğimiz. Eğer attıkları adımların uzun dönemli çıkarlarına ve ortaklığımıza aykırı olduğunu düşünürsek, her iyi dostun yaptığı gibi onlara dürüstçe geri bildirim yapmak istiyoruz.”
Peki; Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışman Yardımcısı Ben Rhodes’in şu söylediklerine ne demeli; “ABD, Türkiye'nin Cerablus'u DAEŞ'ten temizlemesi çabalarına destek sunmuştur ve vermiştir. Aynı zamanda Türkiye'nin sınırını güvenlik altına almasını da destekliyoruz. Desteklemediğimiz çabalar ise güneye doğru hareket edilmesi ve destek verdiğimiz muhalifler olan Suriye Demokratik Güçlerine karşı çarpışması. Türkiye'ye mesajımız açık oldu. Cerablus'un DAEŞ militanlarından temizlenmesi amacını destekledik. Bu da bir süredir Türkiye ile konuştuğumuz bir konu. Suriye Demokratik Güçlerine karşı düzenlenecek daha fazla eylem DAEŞ'e karşı birleşik bir cephe çabalarımızı güçleştirecektir.”
İşin özü ABD; “İyi işit; ben seni IŞİD için gönderdim, birilerine saldırasın diye değil..Karışmam olacaklara..” Ve IŞİD ile ÖSO arasında en ufak bir çatışma yok, adeta ortak çalışma var..3 şehit verdiğimiz çatışma izlenimi veren IŞİD saldırısı bence bir şey ifade etmiyor..
Ya, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Vladimiroviç Putin’in, Cumhurbaşkanımızın, MİT müsteşarı Hakan Fidan’ı tanıştırıken sarfettiği şu tümcesine ne demeli; “İstihbarat şefi burada olduğuna göre konuşacak bir şeyimiz kalmıyor. O size zaten her şeyi anlatmıştır.”
Bu, dokundurmalı alay ile Putin, “Biz sizin niyetinizi biliyoruz, siz çok açık veriyorsunuz, çünkü onlarca canlı bombaları-şeriatçi teröristleri MİT’iniz Fidan’ınız saptayıp önlem alınmadı ve bine yakın insan katledildi. Bu bir yana; uzun zamandır darbe kurgulayan FETÖ deşifre edilemedi, hatta darbe ilgili bakan, başbakan ve Cumhurbaşkanı’na iletilmedi “demek istemediğini söylememek olası mı?.
Kısacası, ne Obama, ne Putin, onlarınki Rabbena hep bana.. Suriye’yi bize yedirtmezler- Ki bizimkisi; Ortadoğu’yu bırak tüm İslam dünyasını istiyor.. Bu iki küresel efendinin doyumsuzluğunda, küresel sofrada kendine pay çıkaracak süreci işletsin, buradan yemin ediyorum, ben R.C.Erdoğancı olacağım ve onun için yazdıklarım nedeniyle kendimi cezalandıracağım..
Uzmanların görüşüne göre; “Bugünkü operasyonun çok stratejik bir değeri yok; PYD***'ye mesaj niteliğinde ve psikolojik bir operasyon daha çok.
Cerablus'ta zaten halkın yüzde 90'ı kaçmış durumda. 200, belki en çok 300 kişi yaşıyor şu anda... Askeri ve stratejik anlamda bir değeri yok. Daha çok psikolojik etkenler söz konusu. Yani Türkiye'nin uzun süredir sözünü ettiği Kürt koridoru bağlamında psikolojik bir anlamı bulunuyor..
Koridor söylemi biraz şişirme. Azez-Cerablus arası yaklaşık 100 km.'lik bir alan ve burada Kürt yok. O nedenle Kürt güçlerinin burayı kapatması çok gerçekçi değil. Ayrıca koridor dedikleri toplam alan 900 km'yi buluyor. PYD bunu nasıl yapacak? O kadar askeri yok ki..Menbiç, yaklaşık 80 ila 100 bin arasında nüfusu olan büyük bir kasaba. Menbiç'te çok az Kürt var. Orada ancak ABD'yle yapılacak bir anlaşmayla operasyon olası. Yani ABD, PYD'nin oradan çıkarılmasına ikna edilebilirse olabilir..”
Ben, bu Cerablus olayına biraz; aktörlerin (Obama-Putin-Erdoğan ve AB) birbirine karşı kartları açtırmayan blöflere benzetiyorum. Kartları açsalar elleri belli olacak. Eli en zayıf olanı, elbet oyuna amaçlı bir şekilde alınan R.T.Erdoğan. Oluşturan karede kareyi tamamlayan sıradan kişi değil, kareye önemlisin yalanıyla konuşlandırılan ve Ortadoğu bataklığına atılmak istenen ve onun üzerinden petrol ve doğalgaz kaynakları istedikleri gibi değerlendirmek. Erdoğan masadaki konumunu bilmiyor değil. Onun hesabı da, mümkün oldukça karede yer almak ve gizemli projeleri için zaman kazanmak.
Suriye’ye ilk girişi, dendiği gibi; “Askeri ve stratejik anlamda bir değeri yok. Daha çok psikolojik etkenler söz konusu..” Fakat, Suriye’de açılan ikinci kapı gelecekteki askeri ve stratejik amacın işareti..Ortadoğu’da; bir İslam ordusu yaratma süreci..Ve de yeni Osmanlı ruhuyla Yeni Osmanlı yapısallığını yakalamak..
Öyle ki; 24 Ağustos 2016’da, Fırat Kalkanı adıyla Cerablus harekatı başladı, 26 Ağustos’ta Yavuz Sultan Selim köprüsü açıldı. Bende bu 2 tarih şunu çağrıştırdı; “ 24 Ağustos 1516'da Osmanlı ordusu ile Memluk ordusu arasında Halep şehrinin kuzeyinde yapılan savaşı Osmanlılar kazandı. Muharebenin sonucunda Suriye, Lübnan ve Filistin Osmanlı topraklarına katıldı. Evet, savaş 24 Ağustos’ta başlıyor, Yavuz Sultan Selim 26 Ağustos’ta Suriye giriyor..
Cerablus’a giriş ve Yavuz S. Selim köprüsü açılışıyla Mercidabık ruhunu yaşıyor, biri.. Yavuz Sultan Selim’in, Ortadoğu’da hâkimiyetini genişletmesini Suriye ile başlatmasını mı kurguluyor hazret? Dahası; 500 yıl önce Mercidabık'ta kazanılan zafer, Osmanlı Devletine kazandırdığı dini, siyasi, askeri, iktisadi faydalar bütününde Hilafetin Osmanlı Hanedanına geçmesi tarihi ile Fırat Kalkanı harekâtı tarihinin örtüşmesi bilinçli bir harekât mı? IŞİD’in ana üslerinden Cerablus’a yönelen ‘Fırat Kalkanı’ harekâtı, Erdoğan’ın; saldıran ve fetihçi değil, savunmacı bir harekât olarak belirtmesi bana göre inandırıcı değil..
Siyasal İslamcı akıl, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası, ‘darbeli mağduriyet’ gündemini iyi kullandı. Gerek ABD, gerekse Rusya ile, kafalarındaki darbeli soru işaretli yakınlaşmalar sağlandı. PKK-FETÖ ekseninde iç savaş yaşarken, sınır ötesi harekâta geçebildi ve de bu süreci sükûnetle kansız bir şekilde açılan 2.cephe-kapı ile genişletebildi.
Dahası ideolojik projelerini; inatla harmanlanmış kararlılığıyla içte ve dışta, savunmaktan çekinmedi. Yani sürdürdü. İşte böylesi bir lider kimliğini sorgularken, önce kendimizi sorgulama zamanı geldiğini düşünmeye başlamadık mı daha?!
YPG’yi mi yoksa IŞİD’i mi hedef aldığı belli olmayan Cerablus operasyonu, Türkiye ve ABD arasındaki Suriye makasını büyütecek, Rusyan’ın Suriye duruşu tekrar debreşecek, İran’ın homurtuları yükselecek ve Mercidabık ruhu bunalıma girerek, yeni Osmanlılık düşü düşüvererek, Türkiye, çırılçıplak Ortadoğu batağında yalnız kalabilir…
Doğrusu, Cerablus kasabası olur Kabus kasabası..
- *: ÖSO (Özgür Suriye Ordusu); Suriye Arap Cumhuriyeti'ni ve Devlet Başkanı Beşşar Esad'ı devirmek için, Arap devletlerinin bazıları,Türkiye, İsrail ve ABD tarafından desteklenen ve var olan rejimi yıkmak isteyen, askerler ve paralı savaşçılar tarafından, 29 Temmuz 2011 tarihinde Riyad el-Esad liderliğinde kurulmuştur. Siyasi kanadı Suriye Ulusal Konseyi'dir ve ona bağlıdır.. Üyelerinin büyük bir çoğunluğunu, Beşşar Esad'e bağlı Suriye Silahlı Kuvvetleri'nden ayrılan asker ve subaylar oluşturmakta. ÖSO büyük bir çatı örgütü. İçinde onlarca grup var. “Fırat Kalkanı”na katılan gruplar: “Şam Kolordusu, Şam Cephesi, Nureddin Zengi Hareketi, Mücahitler Ordusu, Cebel Dağı Şahinleri Tugayı, Sultan Murad Tümeni ve Hamza Tugayları.”.. Diğer gruplar; Kuzey Bölgesi Tümeni, Orta Bölge Tümeni, Zafer Ordusu, İzzet Ordusu, Birinci Alay, 13. Tümen, Birinci Sahil Tümeni, İkinci Sahil Tümeni ve Kurtuluş Ordusu. Toplam sayıları 70 bine yakın. TSK ile Fırat Kalkanı’na katılanların sayısı 2000 bin civarında. Ana üs Katar’da. ÖSO’yu Türkiye, ABD, Katar ve Suudi Arabistan destekleniyor. ABD biliyorsunuz ikili stand duruşuyla YPG, PYD ve SDG( Suriye Demokratik Güçleri-2015)’ni de destekliyor.
- **: Irak ve Şam İslam Devleti(IŞİD): Irak Savaşı'nın yoğun olarak yaşandığı dönemlerde, Irak'ın Anbar, Nineve, Diyala, Babil, Kerkük ve Selahaddin illerinde çok büyük etkinlik gösterdi. Bakuba'yı başkent ilan etti. IŞİD'i eski Kaideciler, Baasçılar ve bazı Sünni aşiretlerin koalisyonundan doğmuş bir örgüt olarak tanımlanabilirmiş. Kaide'nin küresel ağını, Baas'ın stratejik aklını ve aşiretlerin sosyal tabanını kullanıyormuş. Bunları bırakın; IŞİD’in kanlı yüzünü yumuşatmak için DAEŞ-DEAŞ(IŞİD’in Arapçadaki kısaltması) diyenler de var.
- ***: PYD(Partiya Yekîtiya Demokrat/Demokratik Birlik Partisi), 2003 yılında Kürtler tarafından Suriye'nin kuzeyinde kurulmuş bir siyasi partidir .Günümüzde hala faaliyet göstermektedir. Lideri Salih Müslim'dir. Askeri kolu yaklaşık 65,000 kişiden oluşan Halk Koruma Birlikleri'dir (YPG).
YPG: Halk Koruma Birlikleri (Yekîneyên Parastina Gel/2004) veya Halk Savunma Birlikleri, Suriye'de kurulan ve faaliyet gösteren, Kürt Yüksek Komitesine bağlı silahlı örgüt..
PKK (Kürdistan İşçi Partisi-Partiya Karkerên Kurdistanê): PKK’nın örgütsel geçmişi; 3 Mayıs 1971'de Devrimci Doğu Kültür Ocakları (DDKO) düzleminde yaşam bulan; Marksist bir yapı, Ankara Demokratik Yüksek Öğrenim Derneği (ADYÖD-1974) ile başlamaktadır. PKK; 1974 yılında Abdullah Öcalan tarafından kurulmuştur.
KADEK (Kürtçe: Kongreya Azadî û Demokrasiya Kurdistanê, Türkçe: Kürdistan Özgürlük ve Demokrasi Kongresi) ve Kongra-Gel (Halk Kongresi) isimlerini de kullanmıştır.
SDG( Suriye Demokratik Güçleri-2015): Kürt, Arap, Süryani, Ermeni ve Türkmenlerden oluşan IŞİD'e karşı mücadele için oluşturulmuş ortak bir operasyon gücüdür.
ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
TEKNOPOLİTİKALAR PLATFORMU
evesbere@gmail.com
GSM. 0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder