19 MAYIS’TA ATATÜRK İLE DEĞİŞEN ÜLKEMİN YAZGISI 12 HAZIRAN’DA TEKRAR DEĞİŞİR Mİ?
Öncelikle şu vurgu ile yazıma başlamak istiyorum; “Atatürk’ün Anadolu insanıyla Samsun’a çıkışı ülkemin ve Avrupa’nın değil dünya ülkelerinin de yazgısını değiştirmiştir”
Bir yazının tekrarı bıkkınlık verse de zaman-zaman zorunluluk olarak karşımıza çıkabilmektedir. Tekrardaki bıkkınlığı ortadan kaldırmak için de o yazıyı güncelleştirmeniz gerekir.
2008’deki “19 Mayıs 1919 Ulusaldan evrensele çıkıştır” başlıklı yazımı zorunluluk nedeniyle güncellemeye karar verdim.
Zorunluluk, çünkü; Özgün bir tarih kuramcısı, kültür, siyaset felsefecisi ve toplumbilimci olan ve aynı zamanda sosyoloji biliminin başlatıcısı İbn Haldun’un devlet hayatıyla dini yaşamın sınırlarını ortaya koyarken, Gündeme getirdiği ve savunduğu Laik Devlet anlayışı, Atatürk ve arkadaşları tarafından ülkemiz özgün koşulları dikkate alınarak esas alınmış ve ‘Laik Demokratik Cumhuriyet’in kurumsallaşması sağlanmıştır.
İşte Atatürk’ün, mazlum ülkeleri ‘yerelden, ulusala, ulusaldan evrensele’ taşıyacak ulusalcı evrensel felsefesi, tüm kurum ve kuruluşlarıyla paramparça edilmeye çalışılmaktadır.
Bunun için 19 Mayıs 1919 sürecini ve işlevini tekrar- tekrar anlatmanın, salt ulusal değil evrensel bir gereliliktir de.
Lütfen, özellikle “tek put kalmıştır, o da Atatürk’tür” diyen, sözde solcu sınırsız ve kuralsız postmodern demokrasi avcıları, dahası Amerika’ya ağabeylik değil de ağalık zemini oluşturan teslimiyetçi anlayışın postmandacı Amerikancıları sizedir sözüm:
Evet, biraz abartılı gözükebilir, fakat Atatürk’ün samsuna çıkışı, aynı zamanda Avrupa tarihinin yeniden yazılma sürecidir de.
Yadsıyamayız; büyük önder Atatürk ve Anadolu insanı, 19 Mayıs 1919 çıkışıyla Avrupa’nın ‘emperyal çıkarları için’ yazmaya başladığı tarihi tersine çevirdiğini ve ulusal çıkarlarımız doğrultusunda yeniden yazdığını.
Öylesi bir tarih ki, sayfaları mazlum dünya ülkelerine yol gösterici olmanın ötesinde öğreti olmuş yürekliliklerle dolu…
Tekrar ediyorum; Atatürk ve silah arkadaşları Avrupa tarihini yazmıştır ve salt Türkiye’nin değil, Avrupa’nın ve dünya ülkelerinin yazgısını biçimlendirmiştir.
Tekrar etmekte fayda var; “Bu da gösteriyor ki, Atatürk salt Türk Ulusunun yazgısını değil, dünya uluslarının yazgısını değiştiren bir tarihin sahibidir.”.
Tekrar etmek gerekir, çünkü söylemeye çalıştıklarım; boş beyinlerin günde üç kez alması gereken ilaçların reçetesi gibidir.
Atatürk’ü ve bu uğurdaki Kuva-i milliye’nin yaratıcısı tüm silah arkadaşlarını bir kez daha şükranla anıyoruz.
19 Mayıs Spor ve Gençlik Bayramı bir kez daha, tüm ulusumuza ve tüm mazlum dünya ülkelerine kutlu olsun..
Bu evrensel dayanışmayı hiçbir emperyal aç ve onun işbirlikçileri bozamayacaktır...
2008’deki İki haberi geniş anlamda sizin yorumlarınıza bırakıyorum.
Birincisi; Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın gözünde beliren sağlık sorunu nedeniyle ve doktorların tavsiyesi üzerine bugün yapılacak 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı etkinliklerine katılamayacağını bildirildi.
Başbakanlık Basın Merkezi’nden dün saat 23.40 sıralarında yapılan açıklamada, Erdoğan’ın doktorların ısrarlı istirahat tavsiyesi üzerine 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı etkinliklerine katılmayacağı bildirildi. Açıklamada, etkinliklerde Erdoğan’ı Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in temsil edeceği kaydedildi.
2011 kutlamalarına bekliyoruz Başbakanı…
İkincisi; Lagendijk, “Obama, Demokratlarla Cumhuriyetçileri bir araya getirebilecek tek aday. Türkiye’de de benzer bir resim var. Kutuplaşmış bir durum söz konusu. Türkiye’nin de ihtiyacı kendi iki kutuplaşmış grubunu bir araya getirecek bir lider. Erdoğan bunu yapamadı” diyor… Erdoğan elini çabuk tutmalı’
Devrim Sevimay: “Niye çok seviyorsunuz Obama’yı?”
Çünkü, Obama ABD’de tamamen polarize olmuş iki kutbu, yani Demokratlarla Cumhuriyetçileri bir araya getirebilecek potansiyele sahip tek aday. O, iki ucu da değişime ikna edebilir ve değişimi inanılır kılabilir.
Sizce Türkiye’nin bir Obama’sı var mı?
Hayır, şu an için yok. Oysa Türkiye’de de benzer bir resim var. Yani Türkiye’de de kutuplaşmış bir durum söz konusu. Elbette ABD’deki Cumhuriyetçi-Demokratlar’dan farklı, ama sonuçta Türkiye’nin de ihtiyacı kendi iki kutuplaşmış grubunu bir araya getirecek bir lider.
Erdoğan bunu yapamadı mı diyorsunuz?
Doğrusu, şimdiye kadar bu iki grubu bir araya getirebilmiş değil, bunu beceremedi. Ama, tabii eğer bundan sonra Türkiye’nin Obama’sı olmak istiyorsa elini çabuk tutmalı. Gülüyor)
Bu iki haberi ister örtüştürün, ister tutuşturun, fakat şu bir gerçek ki, 2008’de iki haberin böylesine bir şekilde yan-yana gelmesi rastlantı değil.
Değil, çünkü 2011’in 19 Mayıs’ına dek, benzer değerlendirmeler yapılıyor. Buda küresel egemenlerin Türkiye için nerede durduklarının kuşku yaratan yansımaları.
Onların duruşu değil, beni 12 Hazıran’da öy kullanmayan % 30 seçmen ile, sola oy kullanan % 35 seçmen kitlesinin duruşudur. Eğer duruşunu 12 Hazıran’da iyi ayarlamaz ise, ülkemi sanal bir baskıcı Obama kurumsallığı bekliyor.
En önemlisi de şu son feryadım:
“Türkiyemin yeni bir felsefe üretmeye gereksinimi yok, onun ve mazlum ülkelerin rehber aldığı ve almaktan da asla vazgeçmeyeceği ‘Evrensel Atatürk ve Felsefesi’ var.
ŞEVKET ÇORBACIOĞLUTeknopolitikalar Platformu
evesbere@gmail.com
GSM: 0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder