Her şeye maydanoz olmamak için, yazmamayı düşündüm, fakat KİP aktivisti, doğa savaşçısı Hatice Hacısalihoğlu’nun, Evrim Kepenek ile ilgili elektronik postası beni tetikledi ve beni tuşlara yöneltti....
İnternetle ne ilgisi mi var? “Ne ilgisi var? demeyin! Bal gibi ilgisi var, çünkü işin içinde Demokrasi ve insan hakları var.. Başlıkta ayraç içine aldığım, “Get the ınternet on the go” okuyunca İngilizce bildiğimi düşünmeyin.. Entel bar bilgiçliği parayla değil ya…
Bildiklerim; Türkçe, Lazca ve azcık da Fransızca. Gerçi Türkçe’yi de konuşuyoruz sayılmaz. Arapça, Fransızca ve şimdilerde de İngilizce karışımı bir dil konuştuğumuzu kim yadsıyabilir ki? Bir saniye; Yıl 2000. 20’yi bitirip, 21’e yeni girmişiz.. Amerikan İnşaat Mühendisleri Birliği (ASCE) yönetimi konuğumuz. İnşaat Mühendisleri Odası yetkilileri olarak tam kadro etkinlik salonundayız. Birkaç kişinin dışında herkes İngilizce konuşuyor.
“Bir lisan bir insan” özlü sözün değerini orda daha iyi anlamıştım… Siyahi Amerikalı İnşaat Mühendisi konuşurken, yanımdakine dönerek “Kardeşim Amerikalının zencisi bile İngilizce biliyor, biz..” Ses tonumu ayarlayamamışım ki, gülüşmeler başladı.. Siyahi meslektaşıma anlattırdım, o da gülmeye başladı.. Bu sözümü, sonraları farklı versiyonlarda gazetelerde okur olduk.. Ne ilgisi var zenciyi aşağılamanın..
Sözün gelişi işte.. Amacım lisan bilmenin gerekliliğini vurgulamak.. Bağışlayın; bugünlerde herkes gergin; her şey de güldüşün boyutunda anlatılır oldu.. İsterseniz sakinleşme adına bir kısa ve özlü yazı (Ar. Fıkra diyoruz) yazayım.. Biliyorum ki siz de gerginsiniz… Kraliçe Elizabeth, Bush ve bizden bilinen kişi ölmüşler ve doğruca cehenneme gitmişler.
Elizabeth, Britanya ile konuşmak istiyorum.Bakayım ne yapıyor herkes "demiş.Telefonu açmış ve 5 dakika konuşmuş.. Şeytan borcunun 5 milyon dolar olduğunu söylemiş.. Bush’ta Amerika ile konuşmuş ve 2 dakika süren konuşması sonrası 10 milyon dolar ödemiş.... Konuşma sırası bizimkine gelmiş; “Benim sıram ,benim sıram! Ben de Türkiye'ye telefon açmak istiyorum.,
Yandaşlarımla, yardımcılarımla ve “Taraf”tarımla herkesle konuşmak istiyorum; Candaşların ve yoldaşların yaptıklarını öğrenmek için” demiş… Yaklaşık 20 saat konuşmuş, konuşmuş .Sonra da Şeytana sormuş ; “Benim borcum ne şimdi?” Şeytan; “20 dolar “ demiş. Bizimkisi şaşırmış; “Yirmi dolar mı? O kadercik mı? “demiş. Şeytan yanıt vermiş; “Evet.Eğer bir cehennemden, bir diğer cehennemdekileri ararsan, şehiriçi konuşma oluyor…”
Konu iletişim olduğu için yazdım bu kısa ve özlü yazıyı.. Şimdi gelelim asıl iletişimimize.. Evet, nete gelelim, nete, yanı internete.. “Net”de denen “İnternet” sözcüğünün anlamı; “Gezegenimizde bilgisayar ağlarını ve kurumsal bilgisayar sistemlerini birbirine bağlayan elektronik iletişim ağı..Kısacası, Genel ağ.. Dediğim gibi kısaca; Net olarak da adlandırılır.. Bağlantıyı kullanan aracın adı da; Modem.. Yanı; telefonunun sinyallerini sayısal verilere dönüştürerek, bilgisayarını internete bağlayan elektronik alet..
Net konusunda, demokraside olduğu gibi net değiliz.. Değiliz çünkü; Türkiye’de erişim engelli internet sitesi sayısı 6 bini geçti. Sadece son dört ayda Türkiye’den erişimi engellenen web sitesi sayısı 3 bine yakın… Erişime engellenen sitelerin yarısı 5651 sayılı İnternet Kanunu’nda sıralanan gerekçelerle kapatılıyor..
Bu erişime kapama kararlarının çoğunluğu Telekomünikasyon Kurumu’nun ve savcılıkların ‘tedbir’ kararı sonucu gerçekleşmiş… Bitmedi; Ekranda; Hitlerin kitap yakmasına özdeş, düşünceleri silenler, insan haklarını yok etmek için bakın neler yapmışlar: Türkiye’deki internet kullanıcılarının, ardı ardına gelen mahkeme kararları nedeniyle dünyanın en büyük video paylaşım sitesi olan YouTube’ye, Ankara 11. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 5 Mayıs 2008 tarihli kararlarıyla erişimi engellendi..
Evrensel Dergi ve gazetelere kapatma cezası verildi… Evrensel Kulübün tanıtım standı dekanlık engeline takıldı. Bunlar, Onpunto’yu da kapatmışlardı.. Tıpkı, Pakistan'da Facebook ve Youtube'a uygulanan yasak ve 800 siteye erişim yasağı getirildiği gibi...
Tıpkı, İran ve Arabistan’daki gibi.. Ve bunlar; Demokrasiden, İnsan haklarından söz etmelerini bırakın, bu evrensel değerlerin savunucusu ve savaşçısı olduklarını söylüyorlar ve bizimkiler de uyuyorlar.. Özellikle, sınırsız ve kuralsız demokrasi avcısı, sözde sol eskileri; bunları beslemenin ötesinde, alkışlıyorlar..
Gerçek yüzlerini görelim artık.. Kime ve neye hizmet ettiklerini algılayalım artık… Hatice Hacısalihoğlu’nun iletisi bunu somut olarak ortaya koyuyor: Demokrasi , İnsan Hakları , Darbe karşıtlığında ''duyarlılığıyla'' göz dolduran Taraf gazetesi; bu kez farklı bir yönüyle karşımızda. Kendi bünyesinde tamamen bir diktatörya kurup gazetede çalışan işçi-gazetecilere dayatmalarıyla, emek sömürüsüyle gündeme gelen diğer medya organlarından farkı kalmayan taraf gazetesi , daha önce maaş ödememe konusunda gazetede çalışan emekçileri mağdur etmesiyle gündeme gelmişti.
Son olarak gazete emekçilerinden arkadaşımız Evrim Kepenek, gazetede güvencesiz çalışmasını gündeme getirdiğinde, varolan sömürü koşullarına katlanması ya da işten çıkması yönünde dayatılmalarda bulunulmuş ve sonrasında işten atılmıştır. Aynı zamanda Karadeniz İsyandadır Platformu( KİP) aktivisti olan arkadaşımız Evrim Kepenek ile dayanışmak, emekten yana taraf olmak için bugün 13:00’te Kadiköy Alkım Kitapevi önünde buluşuyoruz..
Sadece bu mu? Yüzlercesi var..En somutu da, Tersanelerde iş güvenliğinden yoksun çalışan ve hayatını kaybeden emekçilerin dramını izletmediler mi bizlere? Bu tersanelerde hayatta kalanlara para ödenmediği gibi işten atılmalarına göz yummadılar mı? Ve; Başbakan protestosuna 392 yıl ceza istendi.. Beyler gerçekleri görün..Yandaş medyanın duruşunu anlayın artık..Candaş ve yoldaş medya söylemleriyle, olguları nasıl saptırdıklarını…
ŞEVKET ÇORBACIOĞLUTeknopolitikalar Platformu
Yorumlar
Yorum Gönder