Benim ulusal bayramlarımda,günümüz askeri olmayacak, dünümüz askeri olacak
19 MAYIS 1919’UN GETİRDİĞİ MAYIS KORKULARI VE MATRAKÇILAR
“19 Mayıs 1919”;
Mayıs korkularının ve ardından gelen korkuların kaynağıdır. Önce 27 Mayıs’tan korkuları, ardından 1 Mayıs ve 6 Mayıs korkuları(Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan) derken, şimdi de 19 Mayıs korkuları başladı. Sıradaki korkular, 30 Ağustos ve 29 Ekim korkularıdır…
Tüm korkuların içinde var olan gizli korkunun “Atatürk korkusu” olduğu yadsınamaz bir gerçektir.
En büyük korku; yeni başlayan “19 Mayıs Atatürk’ü Anma , Gençlik ve Spor Bayramı” korkusu. Çünkü, bu korku, tüm korkuların başlangıç tarihi olan ’19 Mayıs 1919’ korkusunun ta kendisidir.
19 Mayıs 1919; yok edilmeye çalışılan bir ulusun Anadolu’daki destansı kurtuluş öyküsünün sesi idi. Dahası; ‘Samsun’da yükselen antiemperyalist ve antihilafet’in evrensel sesi...
Yerelden, ulusala, ulusaldan evrensele gidişin özlerini taşıyan ‘ulusal kükreyiş(ten)’ kimler korkuyor ve de nefret ediyor?
Dünya’da Anadolu insanından ilk tokat yiyen batı emperyalizmi ve hilafet karanlığının savunucusu işbirlikçileri.
Söylenenler korku bütünündeki öfke değil de ne?!
"Artık 19 Mayıs törenleri üzerinden hiç kimse mürebbiye gibi parmağını sallayarak bizi tehdit etmeye, bizi tedip etmeye kalkmasın, kalkışmasın. Çünkü biz onlar gibi 19 Mayıs'ın istismarının değil, 19 Mayıs'ın özünün takipçisiyiz"
Ne demek istediğini anlamak için önce ‘tedip’ sözcüğüne bakalım:
Tedip: Arapça bir sözcük. Anlamı, yine bir Arapça sözcük olan; Terbiye etmek. Dahası, Arapça Adap veya Erkân öğretme. Türkçesi, Görgü ve incelik için yola getirme.
Doğru; kimsenin kimseyi yola getirmeye hakkı olmadığı gibi; kimsenin de kimseyi yoldan çıkarmaya hakkı olmadığını bilmemiz gerekir.
Fakat, bu yolda söylenmeye devam ediyorlar:
“Tüm milletin malı olan 29 Ekim ve 30 Ağustos gibi törenlerin bütün yükü TSK 'ya yıkılmıştır. Tarihimizin bu önemli dönüm noktaları sadece askeri yönleriyle öne çıkartılmış, zorunlu resmi törenlere mahkûm edilmiş, onun gerisindeki milli ruh ve heyecan geri plana itilmişti. Biz ulusal ve resmi bayramlarımızla mahalli kurtuluş günleri gibi bütün tarihi günlerin üzerindeki koyu, resmi perdeyi ve askeri görüntüyü kaldırıyoruz"
Ve hemen beraberinde o söylenen örtü kaldırıldı ve de bir başka örtü serilmeye başlandı, ulusal bayramların üzerine:
“Statlardaki kutlamaların kaldırılmasının ardından eleştirilen yeni düzen beraberinde sürprizler de getirdi. Bunlardan biri de Muhteşem Yüzyıl dizisiyle tekrar canlanan matrak* sporu oldu…Ayrıca, 'Kadın Mehteran' takımı kuruluyor ...19 Mayıs ulusal bayramları, Matrakçılar(Osmanlı ordusu savaş oyuncuları), erkek ve kadın mehteran gösterileri eşliğinde kutlanacak…”
Bence olmalıdır, çünkü varsıllıktır.
Fakat bu noktada bir çelişkidir yaşanıyor. İşte bu çelişkinin amaçlı olduğunu düşünüyorum.
Sen; “Kurtuluş günleri gibi bütün tarihi günlerin üzerindeki koyu, resmi perdeyi ve askeri görüntüyü kaldırıyoruz" diyeceksin ve ardından, Osmanlı askeri görüntülerin egemen kılıp, ulusal bayramların üzerine, ideolojik amaçlı Osmanlı örtüsü sereceksin…İnandıramazssıııın! Bil ki, korku ile satın aldığın ‘Evet’, ‘Hayır’ın biriken gücüdür.
Neden modern zamanların askeri görselliklerden korkuluyor?
Günümüz ordunun savaş oyunlarına ve de Mehmetçiklerin geçişlerine de yer ver, matrakçılara ve de mehteranlara da; ses çıkarırsam namerdim.
Yooo, senin niyetin başka. İşte o niyette ben yokum.
Evet;
İnanmak isterdim; günümüz ve geçmişin kültürüne sahip çıkmak adına davranıldığını.
Asker saygı mı gösteriliyor, yoksa Atatürk’ü ve Anadolu insanının yarattığı ‘Kurtuluş Destanı’ ile matrak mı geçiliyor?
Askere saygı duyan ; matrak geçercesine, askerin üzerine balyozla gitmez . Sanal darbe ve yeni ulusal bayram kutlama senaryoları yazmaz.
Bunlar matraksı duruşlardır ve böylesi duruş bir korkunun ifadesidir.
Ve bugün bu korkular dışa vurulmuştur:
“Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı, 19 Mayıs günü, Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da Samsun’da karaya çıktığı saat olan 07.00’de başlayacak ve saat 24.00’te son bulacaktır. Gençlik ve Spor Bakanı, günün anlam ve önemini belirten mesajını medya aracılığıyla bildirecek ve bir ildeki törene katılacaktır. Atatürk anıt veya büstüne Gençlik Hizmetleri ve Spor Müdürlüğü tarafından çelenk konulacaktır. Çelenk konulduktan sonra İstiklal Marşı ile bayrak göndere çekilecektir. Kutlama komitelerince hazırlanan programda yer alan diğer faaliyetler uygulanacaktır. Programda tören geçişi ve tebrikata yer verilmeyecektir.”
“Hükümet ulusal bayramlarla ilgili tören yönetmeliğini değiştirdi. Başbakan, Genelkurmay Başkanı ve devlet protokolünün katıldığı Ankara’daki 19 Mayıs törenleri sona eriyor. 19 Mayıs’ta Gençlik Spor Bakanı bir mesaj yayınlayacakmış.
Devlet adına sadece 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda tören yapılacak. Askerler, bayram kutlamalarından çekiliyor.”
“3O Ağustos Zafer Bayramı’nın ev sahibi ise artık Cumhurbaşkanı. 23 Nisan’da çocukların Başbakan, Cumhurbaşkanı, Bakan, Vali koltuğuna oturma geleneği de sona eriyor.”
Öykü anlatmasın kimse bana. “…onun gerisindeki milli ruh ve heyecan geri plana itilmişti.” derken, biz Anadolu’yu Atatürk ile değil, dindar nesil ile kurtardık denmek isteniyor. Osmanlı ruhu, hilafet ruhu ile kurtardık demek istiyor. Tıpkı, Çanakkale şehitliğinde gezerek, Çanakkale geçilmezliğini Mustafa Kemal Değil, Allah’ın gizemli askerleri kazandı diyerek insanların düşünce ve davranışlarını etkilemeye çalışanlar gibi.
Salt bugün değil, öteden beri İnsanları etkilemek için söylemlerde bulunuluyor. Örneğin, en güçlü ve ilginç olanı; ‘Çanakkale savaşlarıyla Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkım kapısı aralandı’ söylemidir. Buradaki öfke ve korku; T.C’nin kurulması ve Osmanlının yıkılmasıdır.
Korkanlar olguyu daha ileri götürerek; “ Çanakkale de zafer elde edilmemiştir, düşman geri çekilmiştir, askerimiz kaçacak yer bulamadığı için savaşmak zorunda kalmıştır, eğer bir geri çekilme var ise bu rabbimizin fazlındadandı(Türkçesi, beceri, yetenek).” diyebilmişlerdir.
Tam bu noktada Giardano Bruno’nun şu tümceleri çağrıştı bende: “Tanrı iradesini hâkim kılmak için, yeryüzündeki iyi insanları kullanır. Kötü insanlarsa, kendi iradelerini hâkim kılmak için Tanrı’yı kullanırlar!”
Gerçekten Çanakkale’de bir zafer vardır ve bugün örselenmeye çalışılan Cumhuriyetin önsözüdür.
“Yalan ne kadar büyük olursa inanı da o kadar çok olur!(Hitler)”
“Devlet adamları gelecek nesilleri düşünür; politikacılar da gelecek seçimleri düşünür!(Profesör Dr. Maurice Duverger)”
Görülüyor ki; Atatürk ve ulusal bayramlardan Çanakkale savaşları sonrası korkulmaya başlandı:
Bugünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı, Çanakkale Savaşları’nın(3 Kasım 1914-9 Ocak 1916) ilk bölümü olan 18 Mart 1915 ‘Deniz zaferi’ kutlamaları ve şehitlerimizi anma, ardından 10 Ağustos ‘Anafartalar çarpışmasının yıldönümü ve savaşın son noktası olan 9 Ocak gününü kutlamalarından vazgeçilerek, Mustafa Kemal’den korkulmaya başlandı.
Son olarak, Artvin'de, aydın insan 'Sıtkı Kahvecioğlu'nun yaptırdığı dünyanın en büyük 'Atatürk Heykeli'nden korkulmaya başlandı.
Doğrudur; belki birileri için ucubedir. Ama benim için evrensel felsefenin sahibi ‘mazlum uluslara’ örnek liderdir.
Radikal gazetesi yorumu ile yazımı şimdilik sonlandıracağım:
“Hükümet, 1940’lı yılların otoriter uygulamalarına benzettiği kutlama şeklini değiştirdi. Gören ve duyan da iktidarda her türlü otoriterliği karşı bir iktidar var sanır.
Şöyle dense daha doğru bir yorum olurdu: “Hükümet Cumhuriyet ve Atatürk’ün anıldığı özel tarihi günlerin içini boşaltıyor. Ulusal bayramlar yok ediliyor...”
Korku imparatorluğunu kurmak isteyenlerin korkusu mu yaşattıkları?
*: Osmanlı döneminde yapılan askeri savaş oyunu. Matrakların(ahşap kalın sopa) baş kısmı yumuşakça bir maddeyle sarılı bulunduğu için karşısındakine hızlı da vurulsa mücadele hep şaka ve taklit mahiyetinde kalan oyun. Günümüzde halk arasındaki; “Şaka mı yapıyorsun, dalga mı geçiyorsun?” sorusunun kaynağı, aynı zamanda.
ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
TEKNOPOLİTİKALAR PLATFORMU
evesbere@mynet.com
GSM:0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder