
LAZİO’YU İZMİR’DE YENEN GALATASARAY 3.TERİM DÖNEMİNDE NEDEN BAŞARILI OLDU?
Elmander 15. Dakikada ‘Selçuk’un müthiş pasını sürdü, sürdü ve vurdu, Galatasaray 1-0 öne geçti. İşte bu gol ile Galatasaray İtalyan devi Lazio’yu devirdi.
İlginç bir maç oldu. Birincisi; maç İzmir de idi ve yıllar sonra İzmirli Galatasaraylılar bu denli kalabalık oldu. İkincisi; geçen yıl Samsunspor’dan kovulan Petkoviç Lazio’nun başında Galatasara ile maç yapmaktan bahtiyar oldu. Üçüncüsü; eski Galatasarayli Loric Cana ve eski Laziolu Muslera karşı-karşıya gelmekten mutlu oldu…
Gerek Cana, gerek se Muslera geçen sezon takımlarında başarılı olmuştu. Örneğin, Lorik Cana+para karşılığında Galatasaray’a gelen Muslera Galatasaray tarihinde 19 maçta gol yememe rekorunu ve şampiyonluğunu yakaladı. Lazio’da Cana’nın katkılarıyla İtalya Ligi’ni 4. Tamamladı. İşin asıl ilginç yanı; Petkoviç’in Samsunspor’dan kovulduktan sonra, Sion’a, ordan da bu yıl Lazio’nun başına gelmesi. Eğer geçen yıl Mesut Bakkal getirilmese, Petkoviç ile Samsunspor kesin kurtulurdu, çünkü petkoviç Samsunspor kötü gidişine dur dediği noktada görevinden alındı.
Galatasaray’ı değil de, Burak’ı, Hamit’i ben Lazio karşısında iyi bulmadım. Bulamadım, çünkü yoktular. Bazıları orta, Emre Çolak, Elmander, Hakan Balta, Urfaluji, Semih iyi, Gaziantep’ten alınan Dany’ı pekiyi idi.
Hakan Balta’nın dışında tüm oyuncular belli zaman aralıklarıyla değişti. Terim’in amacı, aynı oyuncuları farklı yerlerde denemenin yanında, oyuncuların başarıgücüyle onbiri yakalamaktı. Zamana ve Melo’ya gereksinimi var.
Galatasaray Lazio’dan iyi mi idi, bence iyi idi. Petkoviç, Samsunspor gibi Lazio’yu da durgunlara getirmiş. Siena ve Torino hazırlık maçlarını kaybetmiş. Lazio’yu hareketli hale getirdiğinde Samsunspor’daki gibi Petkoviç’i görevden almazlar inşallah.
Galatasaray orta sahada çok top kaybetti. Kanatları yeterince hareketli değildi. Defans ve kale güvenli; orta saha ve iler uçta Galatasaray sorunlar yaşayabilir. Bir Amrabat bu takıma ne kadar hız verir, fakat Melo bu takıma çok şey verir. Oyuna sonradan giren Necati ve Sabri’yi küs buldum. Küslerin sayısı Terim’in sinirlerini bozabilir, takımında kimyasını.
Galatasaray:Fernando Muslera - Emmanuel Eboue (dk. 85 Albert Riera), Semih Kaya, Tomas Ujfalusi (dk.46 Dany Nounkou), Hakan Balta, Hamit Altıntop (dk. 80 Sabri Sarıoğlu), Selçuk İnan (dk. 73 Yekta Kurtuluş), Engin Baytar (dk. 46 Aydın Yılmaz), Emre Çolak (dk. 63 Juan Emmanuel Culio) - Johan Elmander (dk. 46 Umut Bulut), Burak Yılmaz (dk. 63 Necati Ateş)
Üçüncü Terim dönemi başarısının analizi:
Geçtiğimiz sezonki Orduspor-Fenerbahçe maçından sonra, Aykut Kocaman’ın da birileri gibi kendini Galatasaray’a bağlaması, dahası GS üzerinden yola çıkıp eksiklerini tamamlamaya kalkması hiç aklımdan çıkmadı. Buna; tutukluluk süresi sona eren-ki geçmiş olsun- Aziz Yıldırım’ın geçenlerde Mahkeme üzerinden değil de, Galatasaray üzerinden kendisini aklamaya çalışması eklenince yazıya dökmeye karar verdim, olan biteni.
Aykut Kocaman, 5 Ocak 2012 günü diyor ki; "Bir budama var. Hakemler güç dengelerinin değiştiğinin farkında olarak davranış değişikliği gösteriyorlar. Güçlüden yana olmak lazım her zaman, hakemler haklılar"
28 Temmuz’da sayın Aziz Yıldırım yaptığı açıklamaya göre; Türkiye’de şike 1976’daki Göztepe-Galatasaray maçında Terim ile başlamış. Galatasaray, 2006’da Denizli-FB maçından önce, Denizli’ye para göndermiş, bu nedenle 1.5 milyon dolar kaybolmuş. Kaybolan paraya makbuz almak için Song’u Türkiye’ye çağırmışlar. Şike kararının verildiği gün, Lütfi Arıboğan karar verenlerle aynı öteldeymiş. Yayıncı kuruluşun Havuzundan çekileceklermiş…Aziz beyi yok edip FB’yi ele geçirmek isteyenler varmış(Acaba bu da mı Galatasaray?).
Sayın Yıldırım, şike duruşundaki kararlılığı ve yürekliliği beni inanın gerçekten etkilemişti. Fakat bu son açıklamaları, beni hayli düşündürmeye başladı. Siz Galatasaray ile savaşacağınıza, sizi yok etmek isteyenlerle savaşsanıza. En azından, o güçleri açıklayın, çünkü he konuşmanızın arkasında, o güçler hakkında söyleyeceklerim var diyorsunuz. Fakat, o güçleri açıklayacağınıza, Galatasaray üzerinden kendinizi haklı çıkarmaya çalışmanız, sizi haksızlaştırıyor.
Zaman kaybetmeyen Galatasaray başkanı sayın Ünal Aysal’ın yaptığı açıklama ise, yenir yutulur cinsten değildi:
“…Havuzdan çekilme gibi sözüm ona tehditlerle Anadolu kulüplerine şantaj yapan, kendi kulübüne ve camiasına yıllarca silinemeyecek bir lekeyi sürme cüretini göstermiş ve güvenilirliğini bütünüyle kaybetmiş bir yöneticinin bu talihsiz ve son derece tehlikeli çabalarının Türk sporunu daha fazla zarara uğratmasına izin vermeyeceğiz. Bu vesile ile ülkemizin ve sporumuzun bütün ilke ve değerlerini hiçe saymış ve kontrolünü tamamen yitirmiş bu zatı bundan sonra hiç bir şekilde Galatasaray Spor Kulübü olarak muhatap almayacağımızı kamuoyuna saygıyla duyururuz."
Gerek Kocaman’ın, gerek Yıldırım’ın açıklamaları hiç de şık olmayan açıklamalardı. Sayın Aysal’ın ki ise, öfke ile kalkmanın tipik erkenci örneği idi.
Aziz beyin ve Aysal’ın söyledikleri bir suçlama, fakat Kocaman’ın söyledikleri ise bambaşka bir şeydi.
Ne demek “güç dengeleri değişti?” Adeta bir itiraftır. FB ile ilgili tüm suçlamaları doğrulayan bir yanlış açıklama idi Kocaman’ın bu kocaman açıklamaları. Demek ki güç elinde iken, FB yaptı, şimdi gücü ele geçiren GS yapacak. Olmadı be kardeşim, bu söylemin resmen FB’ye zarar vermek ve de FB konusundaki suçlamaların doğru olduğunun onayını vermektir. Gönlüm 2012-13 sezonunda böylesi Kocamanlı Yıldırımlı lafların edilmemesinden yana.
Neden, FB, Galatasaray üzerinden bir şeyler anlatmaya çalışır ki? Dahası her şeyi Galatasaray ile anlatmaya…
İnanın Galatasaray’a ayırdıkları zamanı kendilerine ayırsa Galatasaray’dan çok-çok daha başarılı olurlar.
Peki bir Fener yöneticisinin şu açıklamalarına ne demeli?
"Sayın Aysal'la aramızda gergin bir telefon görüşmesi gerçekleşti. Bu dönem çok karışık. Göreceksiniz, kısa süre sonra Galatasaray'ın da bizim desteğimize ihtiyacı olacak " diyebiliyor. Bildiği bir şey var ki der demez; “Almanya'da Bochum Mahkemesi'nden gelen yeni tutanaklarda, pişmanlık duyarak itirafta bulunan futbol organizatörü Mario Cvrtak, "Avrupa kupalarında en az 200 maçta şike yapıldı. Bunlardan biri de G.Saray ile Bellinzona arasında 2008 yılında oynanan UEFA Kupası 1. tur karşılaşmasıdır" diyerek sarı kırmızılı temsilcimizi ateşe attı.” Haberi yer aldı.
FB’nin değil de, bazı FB’li yöneticilerin işleri güçleri kendilerini Galatasaray’a endekslemek. Bilmeleri gerek; Galatasaray üzerinden kendilerini başarıya endekslemeleriyle hep kaybettiler. Sadece saha dışı duruşlarıyla göreceli başarılar elde ettiler.
İşte bu saha dışı oyunlarıdır, son 10 yıldır Galatasaray’ı başarısız kılan.
Evet, başarısız oldu çünkü birileri Terim üzerinden, hem Terim’i, hem Galatasaray’ı bitirmek istiyorlardı.
Dahası, Galatasaray’ın önlenemez yükselişi durdurulmalı idi. Anımsayın, merhum Kazim Kanat’ın “Bu GS durdurulamaz ise, FB ve BJK biter…” şeklindeki açıklamalarını. Tıpkı, şike iddianamesinde ortaya çıkan Aziz Yıldırım’ın, Adnan Polat’a, “Bizlerden biri şampiyon olmalı, aksı takdirde Anadolu’yu durduramayız” dediği gibi.
Bu GS ancak 2. Fatih döneminde durdurulabildi. 2002’de Galatasaray’ın başına getirilen Terim, birilerinin kabusu idi, çünkü ikinci Terim dönemi de başarılı olursa, hiç de iyi olmayacaktı kendileri için. Ve bugün tapeler’de ‘Korku imparatorluğu kurdu” denen kişi, 2002’de resmen GS operasyonu içinde idi. Özellikle 6-0’lık maç operasyonun bir parçası idi. O maç bir şekilde kurgulandı ve Terim ile birlikte GS’ın kimyası bozuldu. Sonrasında Terim takımı bıraktı.
Ya Rijkaard dönemine ne demeli? Adam Barcelano’yu başarıdan başarıya koşturmuş biri idi. Galatasaray’ın başına geçince, birileri de harekete geçti. Geçti çünkü Rijkaard’ın Galatasaray’daki ilk 7 maçı tıpkı Barcelano gibi başarılı bir süreçti. Ne olduysa ondan sonra oldu ve GS’ın Rijkaard üzerinde önü kesildi. Devreye saha dışı oyunları girmişti çünkü.
Bugünün şike operasyonun ortaya döktüğü şeyler bu savlarımı doğrular nitelikte.
Böylesi, futbol dışı kurguları öteleyen ‘şike’ sürecidir, ‘Üçüncü Terim’ dönemini başarılı kılan.
Böylesi, futbol dışı kurguları öteleyen ‘şike’ sürecidir, en zor koşulda bile FB’yi zirveye oynatan ve başarılı kılan.
Çünkü;
Her iki takım da, saha dışındaki oyunlardan soyut, saha içi oyunlara odaklanıp futbolu rahat ve endişesiz oynadılar ve de lar yeteneklerin korkusuzca sergilediler.
Fakat ben bu şike operasyonunun, farklı amaçlar için araç olarak kullanıldığı düşüncesindeyim. Özdeki amaç, futboldaki kirliliği kullanarak, birilerin futbol rantını ele geçirmesi, yanı futboldan geçinmeye başlamasıdır. Daha net; Türkiye’de var olan durumu(Fr.statükoyu) yıkacağız diyenlerin, ‘her alanda’ kendi varlıklarını(statükolarını) oluşturmaları…
Futbolu, futbol adamlarına ve futbolcuya bırakırsan başarıya gider, aksi taktirde Zurnacıya…
Ve zurnacıya gidiyor da. Çünkü, dinden ve yoksuldan geçinenler, futboldan da geçinmeye başladı.
Düşünün; Bölgesel Amator Ligler’de profesyonel lige çıkmak için, tam 55 Belediyespor takımı var. Buna Süper Lig’deki İBBS’yi, Akhisar Belediyespor'u, Banka Asya Ligin’deki Gaziantep Büyük Şehir Belediyespor, Güngören Belediyespor. Spor Toto 2. lig’ten, Çankırı Bld. Spor.Spor Toto 3. Lig; Menemen Belediyespor, Diyarbakır Büyükşehir Bl. Spor, Elazığı Bld Spor, Van Bld. Spor, Kepez Bld. Spor, Bingöl Bld. Spor, Kilimli Bld. Spor, Sancaktepe Bld. Spor, Nazilli Bld. Spor, Tekirova Bld. Spor, Kayapınar Bld. Spor, Erzurum BŞ.BLD.Spor ve 4 Eylül Bld. Spor’u eklediğinizde 72 takım yapıyor.
Bu belediyelerin %95’nin AKP belediyeleri olması size hiçbir şey çağrıştırmıyor mu?
Soruyorum;
1- Belediye’nin aslı işi, Kentini mi, futbolu mu geliştirmek?
2- Bu resmen dinden ve yoksuldan sonra, futboldan da geçinmek değil midir?
3- Futbolun bu denli siyasi ve ekonomik rant materyaline dönüştürülmesi, beraberinde futbol kirliliğini getirmez mi?
İyi ve seviyeli ve de bilgili bir Fenerbahçeli olana Ergin Bayraktar kardeşime (8Yengeç Dansı) şunları yazdığım yazıyla bitireyim:
FB konusunda Aziz Yılmaz üzerinden tavır alındığını düşünüyorum. Büyük takımları sıraya koymuşlar gibi, tek-tek ele geçirecekler. Kimler mi? Dinden ve yoksuldan geçinirken futboldan da geçinmeye başlayanlar. Siz ulusal takımın başına Aykut Kocaman’ı mı getirirdiniz, Ertuğrul Sağlamı mı? Elbette ki ikisinden birini, fakat yooo onlar Avcı'yı getirirler, çünkü amaçları dediğim gibi futbolun ekonomik ve siyasi rantını avlamak. Futbolu ideolojilerine eklemlendirmek. Avcı gelir gelmez; “Futbolcularımız milli takımda örf ve adetlerine göre yapılandırılacaktır” demesi bu kuşkuları somutluyor.
Durum bu iken; Aykut Kocaman’ın ve de Aziz beyin Galatasaray’a odaklanması ve onun üzerinden kaybetmeye başladığı saygınlığını kurtarmaya çalışması doğru bir duruş değil.
ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
ŞUTLUYORUM
evesbere@mynet.com
GSM: 0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder