ŞİKENİN KRONOLOJİK ÖYKÜSÜ-1
3 temmuz 2011’de başlayan ve 24 haziran 2013’te sonlanan şike öyküsü:Veya, şike olayında şık olmayan duruşların öyküsü:
Şike soruşturmaları için başlama işareti 3 Temmuz 2011’de verildi. Aslında; şike olaylarının patlak vermesini tetikleyen Olay 26 Nisan 2007’de Aziz Yıldırım’ın Şükrü Saracoğlu Stadı’nda oynanan maç sonrası Selçuk Dereli için söyledikleridir.
Bu bence bardağı taşırma sürecine sokan damlaların başlangıcıdır:
- - Senin o FIFA kokartını ellerimle .......
- - Bir daha bu stada gelemeyeceksin.
- - Pozisyonları gördün, ...... döndün.
- - Sana maç yönettirmeyeceğim. Yurt dışında da maç yönetemeyeceksin.
Selçuk Dereli’nin Cumhuriyet Savcılığı’na yaptığı suç duyurusunda, Aziz Yıldırım ile birlikte Ali Koç, Mahmut Uslu ve Murat Özaydınlı’nın ‘satılmış, tetikçi, şerefsiz, hırsız’ dediği de ifade edildi.
Ardından, yine FB ile ilgili savlar; İşte iddialar: Teknik takipte, Fener'in; Ulm, Honved, Çaykur Rizespor ve Sion maçlarında şike yapıldığı belirlendi (13/12/2009)
Özellikle Fransız basınından şok iddiası:
Fransa'nın l'Equipe gazetesi, 200'e yakın maçın şikeli olduğu belirterek en çok şikeli maçın(29) Türk takımları tarafından yapıldığını iddia etmesi (24/11/2009).
Özellikle; "Sivasspor çok ciddi bir şüphe altındadır. Bu Anadolu Kulübü aşırı sağcı mafyaya yakınlığı ile tanınan ve aynı zamanda FB kongre üyesi olan Mecnun Odyakmaz tarafından yönetilmektedir. Anderlecht-Sivasspor ve Fenerbahçe -Honved maçları çok şüpheli" ifadesinin kullanılması ve Belçika takımı Anderlecht'in şikeye karışmadığının yazılması.
Tüm bunlar Aziz Yıldırım ve FB’yi şike soruşturmasında öne çıkarmıştır. Bu bir bağlamda, ülkemizin futbolunun kimler tarafından nasıl yönetildiğinin ve yönlendirildiğinin bir yansıması olarak da karşımıza çıkarıldı. Ve; Yıllardır yazdığım çıktı.
Diyordum ki; ‘Türkiye’de İtalya örneği bir futbol depremi yaşanacaktır. Çünkü birileri futbolu sahadan çok saha dışında oynatıyor. Olmadık kimlikler kulüp başkanı oldu; özellikle dinden ve yoksuldan geçinirken futboldan da geçinmek isteyenler, futbolu ele geçirmek istiyor.
Bu nedenle böylesi bir şike soruşturmasını gündeme oturtabilirler. Çünkü, ellerinde yeterli malzeme var. Futbol mafyalaşmış yapısıyla bunları tetikliyor. Düşünün; bir zamanların 5. Büyüğü Samsunspor alt liglerde tutunma savaşı verirken, en alt ligden gelen ve Türk futbolunda zerre kadar başarısı olmayan bir Anadolu takımı, kıl payı süper lig şampiyonluğunu kaçırabiliyor.’ gibisine vurgular yaptım yazılarımda…
Ve; 8 aydır büyük bir gizlilik içerisinde yürütülen soruşturma kapsamında dün 11 ilde 60 merkeze operasyon düzenlendi. Aralarında F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım ve üç eski Federasyon yöneticisinin de bulunduğu yaklaşık 50 kişi gözaltına alındı. F.Bahçe, Sivasspor, Trabzonspor ve Beşiktaş kulüplerinde arama yapıldı (3 Temmuz 2011). Ve;
Şike Operasyonu - Futbolun çok önemli isimleri tutuklandı!
Aziz Yıldırım Fenerbahçe Başkanı-Şekip Mosturoğlu, Fenerbahçe İkinci Başkanı-İlhan Ekşioğlu Fenerbahçe Yöneticisi-Cemil Turan Fenerbahçe Altyapı Sorumlusu Mecnun Otyakmaz Sivasspor Başkanı-Bülent Uygun Eskişehirspor Teknik Direktörü-Ümit Karan Eskişehirspor Sportif Direktörü-Korcan Çelikay Sivasspor Kalecisi-Serdal Adalı Beşiktaş Asbaşkanı-Tayfur Havutçu Beşiktaş Teknik Direktörü-İbrahim Akın İBB Futbolcusu İskender Alın - İBB Futbolcusu Ve;
Türkiye’de deprem etkisi yaratan futbolda şike ve teşvik operasyonu ile ilgili iddianame açıklandı. Yaklaşık 400 sayfalık iddianamede Aziz Yıldırım’ın ‘Haksız ekonomik çıkar sağlamak için suç örgütü kurmakla’ suçlanıyor. İddianamede 6 kez nitelikli dolandırıcılık yapmak, 4 kez şike yapmak ve 3 kez tevşik pirimi vermekle suçlanan Aziz Yıldırım’ın 49 yıldan 132 yıla kadar hapsi isteniyor. Türkiye futbol Federasyonu Başkan vekili Göksel Gümüşdağ (Emine Erdoğan’ın ablasının damadı) da ‘şike yapmakla suçlanıyor. Ve;
Şike iddianamesi kabul edildi. Şike iddianamesi, istanbul 16. ağır ceza mahkemesi tarafından kabul edildi.İlk duruşma, 14 Şubat'ta yapılacak… Şike iddianamesinde TFF Başkanvekili Göksel Gümüşdağ da sanıklar arasında yer alıyor.
İddianamede çarpıcı başlıklar da var. Başlıklardan biri de şifrelerle ilgili. İddianamede 12.04.2011 tarihinde İlhan Ekşioğlu’nun “100 ayarlayabildim, inşaatlar için” dediği yazılmış. 'İnşaat' kelimesinin şike yapılan maçlarla ilgili şifre olarak kullanıldığı iddia ediliyor.
İddianamede İBB-Fenerbahçe maçı için Tamer Yelkovan’a ödeme talimatı verildiği de öne sürülüyor. "Sami bana gelir, Ayşe tatile çıksın" diyerek başka bir şifreden daha bahsediliyor. Ve;
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül yasayı veto etti: Şike ve teşvik pirimi için verilen 5 yıldan 12 yıla kadar hapis cezasını 1 yıldan 3 yıla kadar indirilen yasa düzenlemesi Meclis’ten geçti. Ancak Cumhurbaşkanı yasayı veto ederek, tekrar Meclis’e gönderdi. Ve;
Veto sonrası, tekrar TBMM’ine gönderilen ‘Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’ yapılan açık oylama sonucu, 6 ret ve 1 çekimser oya karşın, 284 oyla Genel Kuruldan geçti.
Kanuna göre, bir spor karşılaşmasının sonucunu etkilemek için bir başkasına kazanç veya başka menfaat sağlayan kişiye verilen hapis cezası indiriliyor. Bu kişilere verilen hapis cezasında 12 yıla kadar olan üst sınır 3 yıl, 5 yıl olan alt sınır da 1 yıl olarak uygulanacak. Ve;
İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi, davaya ilişkin tensip (uygunluk) incelemesini tamamladı. Ve, Mahkeme heyeti, futbolda şike davasında 5 aydır tutuklu bulunan; Beşiktaş yöneticisi Serdal Adalı, Beşiktaş Teknik Direktörü Tayfur Havutçu, Ümit Karan, İbrahim Akın, Ahmet Ateş, İskender Alın, Korcan Çelikay, Abdurrahman Yakut'un tahliyesine karar verdi. Mahkeme tahliyelere gerekçe olarak şike yasasında yapılan yeni değişiklikleri gösterdi. Tahliye edilen sanıklara yurt dışına çıkış yasağı getirdi.
Mahkeme ayrıca, 6222 sayılı yasanın 18. maddesi gereğince seyirden yasaklama kararına karşı yapılan itirazları kabul etti ve seyirden yasaklanma cezasının kaldırılmasına hükmetti. Aralarında Olgun Peker, Aziz Yıldırım, Mehmet Şekip Mosturoğlu, Mecnun Otyakmaz ve Bülent Uygun'nun da bulunduğu 23 sanığın ise delilleri karatma ihtimalinin bulunması ve bu nedenle koruma tedbirlerinin de uygulanmasının yeterli olmayacağını gerekçe göstererek tutukluluk hallerinin devamına karar verdi… Ve;
Kulüpler Birliği toplantısında, iddianamede ismi geçen 7 kulüp temsilcisinin çok önemli bir öneride bulunduğu bildirildi. Buna göre, şike ve teşvik iddialarına karıştığı iddia edilen kulüpler, Fenerbahçe Başkanvekili Nihat Özdemir’in önderliğinde, talimatnamenin ‘müsabaka Sonucunu etkileme’ ile ilgili 58 Madde’sinde değişikliğe gidilerek, küme düşme cezasının kaldırılmasını istedi.
Yapılacak değişiklikle küme düşme cezası kaldırılacak, bunun yerine cezanın içeriği gözönüne alınılarak puan silme cezası verilecek. Yasanın Köşk’e gönderilmesi sürecinde ortak hareket eden 18 Süper Lig kulübünün güç birliği yaparak bu kararı da beraberlik içerisinde onaylanmasının istendiği, ancak bazı Süper Lig kulüplerinin temsilcilerinin, kamuoyunda yanlış algılara sebebiyet vermemek için öneriye sıcak bakmadığı bildirildi. Ve;
İlhan Cavcav, başladı cav-cav konuşmaya: ''Gerek Galatasaray'ın gerekse Trabzonspor'un Kulüpler Birliği'nden çekilme yönündeki beyanatlarını hayret ve üzüntüyle okudum. Eğer bu iki güzide kulübün böyle niyetleri varsa, geride kalan 16 kulüp var, bence hiç mahsuru yok'' dedi. Ve;
FB’nin dediği oldu: Şikeye karışanın puanı silinmeyecek.küme düşürülecek.. Adı şike ve teşvike karışan takımlar küme düşürülecek. Zaten Fenerbahçe de bunu istiyordu." Puan sildirmeyiz. Suçluysak düşürün. diyordu. Şimdi gözler federasyonun kararında... Ve;
UEFA, normal olarak futbol federasyonlarının alacağı kararlara karışmıyor ancak gözlemcinin hazırladığı raporda herhangi bir kulübün kurtarılma çabasına dair kanaat oluşursa insiyatifini (girişim gücünü) kullanarak ceza verebiliyor... Bu cezanın içerik ve boyutunu da UEFA Tahkim Kurulu belirliyor. Ama, raporda böyle bir şüphe yoksa, UEFA; mahkemenin kararını bekliyor ve mahkeme neticesine göre karar veriyor... Ve;
TFF Başkanı istifa etti: "30 Ocak 2012 tarihinde yapmış olduğumuz TFF Yönetim Kurulu toplantısında, Spor Toto Süper Lig'de yer alan 17 kulübün ısrarları ve talepleri ve kamuoyundan gelen yoğun destek mesajları ile futboldaki kaos ortamının daha da derinleşmemesi için yönetime devam kararı almıştık...
Ancak aynı gün akşamında, bazı spor programlarındaki yorumcuların şahsıma hakarete varan söylemlerinin dozunu artırarak seviyesiz saldırıları, devam etmem konusunda yeniden düşünmeye sevk etti…. Ayrıca dün akşam bir haber kanalında, CAS Hakimi Sayın Av. Kısmet Erkiner'in açıklamalarını hayretler içerisinde izledim. Derhal bu açıklamaların doğruluğunu araştırdım ve ilgili raporun maalesef Federasyonumuza 6 Eylül ve 3 Kasım tarihlerinde ulaştığını bugün öğrendim. Böylece Sayın Erkiner'in ifadelerinin doğruluğunu tespit etmiş oldum. Kendisine uyarıları nedeniyle teşekkür ederim…
UEFA yetkililerinin bize karşı farklı, CAS'ta farklı tavır almaları, UEFA gibi Avrupa futbolunun çatı örgütü olan bir kuruluşun yapmış olduğu uygulamanın, içinde bulunduğumuz ortamın ne kadar güvensiz ve samimiyetsiz olduğunu gösterdi… Bu nedenle 29 Haziran 2011'de başladığım Türkiye Futbol Federasyonu Başkanlığı görevinden istifa ediyorum (31 Şubat 2012). Ve,
TFF Başkanı Mehmet Ali Aydınlar, geri dönüyor:
Belli ki, amaç; Göksel Gümüşdağ’ı devre dışı bırakmakmış. Fakaaaat; Aziz yıldırım'ı kullanarak, yanı o'na verecekleri ceza sonrası-ki FB kulübünü kurtaracaklar- GS kulübüne şike sürecine adı geçen takım olarak sokulacak ve resmen Ali Sami Yen Arena'daki ıslık intikamı alınacaktır ve de FB taraftarı da sakinleştirilecektir. Bu resmen bir kurgu, asla komplo teorisi değil… FB kongre üyesi TFF’li M.A. A’ın bu bağlamda kurgu içinde olduğunu düşünüyorum.
Spor hukuku ile ceza hukukunu karıştırdı TFF. Bilmem belki de TFF başkanının öyle işine geliyor ve bu nedenle spor hukukunu işletmiyor ve de yargının işi olan ceza hukukunun işlemesini bekliyor.
Tüm korkum UEFA’nın bize futbolu tümden yasaklaması. Ve birileri de çıkıp; “Kardeşim biz Cumhuriyet olduğumuzu söylüyorduk. Gördünüz biz yıkıldık Türkiye Cumhuriyet’i futbolu da yıkıldı” derler ise şaşırmayacağım. Baksana bazı yaralı yağdanlıklar Orduspor Başkanı Nedim Türkmen’i öldürürüm diye tehdit ediyormuş. Kim bu yaralı? Meğer Orduspor çalıştırıcısı Cuper için de bu grup yalan yanlış bilgilerle bize Cuper’i İtalyan mafyasının piyonu olarak gösterdi. Meğer sıkıntıları Nedim’in duruşu.
Yazık ki, ne yazık?
Birileri de; Ünal Aysal’a da; bu endişelerden, böylesi karanlık kurgulardan yola çıkarak bir şeyler söylemeye, birilerine mesajlar göndermeye çalışırken, yanlış yaptırtıyorlar.
En önemlisi; şikenin nerede başladığının yanıtını verebilmektir.. Birileri diyor ki; “Şike sahada yapılır, sahaya bakılsın…” Bu söylem resmen dalga geçmektir. Beyler, şike bal gibi saha dışında kurgulanır, yani yapılır ve sahada uygulama bulur. Sahada yansıyanlar, saha dışındaki şike kurgularıdır. Ve;
Şike davası başladı:
Şike davası Yıldırım'ın restiyle başladı. Yıldırım, “Asıl şikeciler dışarıda. İbrahim Akın’a 100 bin euro verdiğimi söylüyorlar. Kanıtlasınlar kendimi köprüden atarım” dedi.
15 Şubat 2012
Şike davasında 7 ay sonra ilk kez hakim karşısına çıkan Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, futbolcu İbrahim Akın'a 100 bin Euro verdiği iddiasının ispatlanması halinde kendisini köprüden atacağını söyledi. Başkan Yıldırım "Ne şikesi, ne şike davası? Memleket elden gidiyor" dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediyespor futbolcusu İbrahim Akın'a 100 Bin Euro verdiğinin iddia edildiğini belirten Yıldırım, "İbrahim Akın'a 100 bin Euro verdiğimi ispatlasınlar, kendimi köprüden atarım. Hangi parayı, hangi hesap numarasına göndermişim? Ayıp, ayıp..." dedi.
Yıldırım, "Memleket elden gidiyor diye açıklamalar yapmıştım. Siz hala basında şikeden bahsediyorsunuz. Ne şikesi, ne şike davası; memleket elden gidiyor. Korkmayın, biz korkmuyoruz" dedi.
Görüyorum ki; Fenerbahçe'nin haklarını, emeklerini, işbirlikçileriyle çalarak kaçanlar, bir de bunları Fenerbahçe için yaptıklarını söylemekte ve Fenerbahçe başkan adayı olduklarını açıklamaktadırlar.
Şunu bilmelisin ki (TFF Başkanı Mehmet Ali Aydınlara diyor); Holding sahibi olabilirsin, TFF Başkanı olabilirsin hatta bir gün çok daha büyük mevkilerde bile olabilirsin. Ama ASLA Fenerbahçe Başkanı olamayacaksın! Sen ve senin arkandaki zihniyetin buna gücü yetmeyecek. Bizlerin mücadelesi, çektikleri, hep bu yüzdendir; Fenerbahçe'yi senin gibilere teslim etmemek içindir… Galatasaraylı işbirlikçilerinle yönetemediğin TFF'de.
Fenerbahçe'nin Şampiyonlar Ligi hakkını türlü oyunlarla gasp etmedin mi?
- Türkiye'de UEFA hakkında; UEFA'da Fenerbahçe hakkında gerçek dışı beyanlarda bulunmadın mı?
- Her yanlış kararın sorumluluğunu başkalarına yükleyerek yönetemediğin bu süreçte acz içine düşmedin mi?..
- Fenerbahçe'nin büyüklüğünü unutarak, voleybolda kazanılan başarıları kendine mal ederek, kendini FENERBAHÇE'NİN üzerinde görmedin mi?
- Fenerbahçe Genel Kurulu'nun seçtiği Fenerbahçe Yönetim Kurulu'nu hiçe sayarak, TFF başkanı sıfatıyla, Teknik Direktörümüze, puan silme kararını dikte ettirmeye çalışıp gereken cevabı almadın mı?..
Fenerbahçe'nin büyüklüğünü anlayamayan, televizyonlarda Fenerbahçe Başkanlığını parayla satın almaya kalkanların öyküleri, şanlı Fenerbahçe tarihinde yer alamaz.
Şike davasının 3. duruşmasına Aziz Yıldırım'ın geçen sezon Galatasaray ile Trabzohspor (1-0 Trabzon) ve BJK ile Trabzonspor (2-1 Trabzon) arasında oynanan maçların incelenmesini istemesi damga vurdu.
Duruşmanın 4 günü dozu kaçırdı:
Çağlayan Adliyesi'de görülen şike davasında Aziz Yıldırım, Galatasaray'ın şike yaptığını iddia ettiği o maçı izletti. Aziz Yıldırım savunmasında Galatasaray için şu ifadeleri de kullandı: Transfer şikesi ile suçlanıyoruz. Galatasaray bunu gelenek haline getirmiş. Bu da taraflı soruşturma olduğunu ortaya koyuyor.
Malatya'ya Doğan gönderen, Ankaragücü'nü 8-0 yenen, Denizli'ye teşvik gönderenler adaletin bekçileri oldular. Ve; Ünal Aysal, Aziz zırvalıklarına yanıt verdi:
Bugüne kadar gerek soruşturma aşamasında, gerekse adli makamlara intikalinden sonra bu davanın hukuki sonuçlarını etkileyebilecek en küçük bir imâda dahi bulunmaktan kaçındım, kaçındık. Olayın Galatasaray'ı ilgilendiren yegane boyutu ve tüm çabalarımız, bu konuda karar alması gereken özerk kurumların gecikmeleri durumunda Galatasaray ve Türk takımlarının bir zarar görmesi tehlikesine karşı ilgili mercileri uyarmaktan ibaret oldu.
Hatırlamanız gerekir, 3 Temmuz'dan 24 saat sonra yaptığımız açıklamada tüm Galatasaray camiasından rekabet duyguları içinde hareket etmemelerini ve soğukkanlılıklarını muhafaza etmelerini özellikle rica etmiştim. Bunu spor anlayışımın gereği olduğu kadar toplumsal aşırılıkları önceden engellemek ve meseleyi tırmandırıp nefret duygularının tırmanmamasını sağlamak için yaptım. Sayın Yıldırım, sizin Başkan olarak temsil ettiğiniz kurum bir spor kulübü, herhangi bir şirket değil.
Dolayısıyla sadece yargı kurumlarına ve ceza yasalarına tâbi değilsiniz. Ülke içinde TFF ve uluslararası alanda UEFA ve FIFA kurallarına tâbisiniz. Eğer bir spor kulübü değil de, bir özel şirket söz konusu olsaydı sportif kararlar için davanın sonunu beklemek en doğal hakkınız olurdu. Ama ne yazık ki taşıdığınız sıfat, temsil ettiğiniz kurumun başka sorumlulukları ve futbol dünyasının başka kuralları var.
Sayın Yıldırım, sizi destekleyen saf ve temiz taraftarlarınız, etkinizdeki bazı medya mensupları ne denli alet olurlarsa olsunlar, bizlerin görevi onları kullanıp başkalarına çamur atarak futbolumuzu daha da kirletmek değil, temize çıkması için gayret sarfetmektir.
Suçsuzluğunuzu kanıtlayıp bir an önce özgürlüğünüze kavuşmanızı dilerim. Aziz bey işin içine Galatasaray’ı kattığı noktada tutarlı duruşunu bozuyor. Lütfen bir şey yaparken şu GS fobisini üzerinizden atın, daha başarılı olursunuz. inanın bugüne dek gösterdiğiniz dik duruşunuzu bozdunuz.
Kusura bakmasın ama, Galatasaray başkanının şu söylediklerini ‘Aziz beyin o duruşu nedeniyle‘ kimse eleştiremez: "Galatasaray- Trabzonspor maçına da bakılması lazım" diyor.
Ben de sadece; bakılsın o zaman diyorum. Kimse kendi üzerindeki lekeyi başkasına bulaştırarak kendini temizleyemez. Başkanın böyle konuşması yadırgıyorum. Elinizde bir kanıtınız olması lazım.” Ve:
Demirören TFF Başkan;
Futbol Federasyonu’nun 41. başkanı olan Yıldırım Demirören, “UEFA ile diyaloglarımızı en iyi şekilde kurup kaostan çıkmanın yolunu arayacağız” dedi. Yeni başkan, şike konusunda Etik Kurulu raporunu aldıktan sonra Avrupa futbolunun patronu ile yeniden pazarlığa oturarak yeni bir yol haritası çizecek.
Yönetim kurulu asil üyeler:
Yıldırım Demirören (İşadamı) Servet Yardımcı (İşadamı), Mehmet Ufuk Özerten (Mühendis İşadamı)), Arif Koşar (İşadamı), Fethi Heper (Prf. Dr), Ergün Tekin (İşadamı),, Hakan Kanık (İşadamı), Cengiz Zülfikaroğlu (Tüccar), Mehmet Baykan (Spor Gn. Md), Selim Koray (İşadamı), Taylan Üner (Avukat-İşadamı), Faruk Öksüz (Avukat-İşadamı), Mustafa Beyazlı (Tüccar), Talat Yılmaz (Mühendis-İşadamı), Edip Eren (Mühendis-İşadamı).
Yönetimin %90’ı İşadamı ve Tüccar. Allah aşkına nerde, spor adamları. Futbolumuzu Tüccarlar mı yönetiyor. Yıldırım Demirören başkanlığındaki Türkiye Futbol Federasyonu (TFF), şike konusunda karar almak için yargı kararını bekleyecek. UEFA'nın "Karar verin" diretmesi en büyük sorun olacak. Buna karşı, UEFA'nın ikna edilmesine çalışılacak. Eğer UEFA ceza konusunda direnirse, ceza almayı göze alıp TFF, UEFA'ya karşı da direnecek” 10 Şubat 2012).
Belli ki, BJK’de bu işin içinde. FB ve BJK yanacaksa, Türk futbolu da yansın mantığı. Buna izin vereceklerini zannetmiyorum, dinden geçinirken futboldan da geçinmeye başlayanlar.
Topumuzun dünyaya getirdiği nur topu gibi şike yasasının yarattığı 5-12 ve 1-3 sendromu:
“Doğru olan; yanlışı yok ederken, bir başka yanlışın önünün açmamaktır” “Bir yanlış yok edilirken, bir başka yanlış besleniyorsa, doğruları yok ediyorsun demektir” Şike operasyonundan bu yana, hep bu iki tümceyi kafamdan geçirir oldum.
Yazı başlığındaki ‘topumuzun’ sözcüğü, futbol topu olarak algılanacağı gibi, ‘hepimizin’, yani futbolla ilgisi olan; taraftar, yönetici, topçu, çalıştırıcı ve ilgili kurum ve kuruluşların, tümünün bu ‘nur topu gibi şikenin’ dünyaya gelmesinde katkısı olduğu anlamında da algılanabilir.
Ben ikincisini algılatmaya çalıştım. Siz istediğiniz gibi algılayabilirsiniz. “Nedir bu ikinci algılatmalar?” diye soracağına sen de benim gibi düşün, bulursun. Bulman için küçük bir veri; ‘Taraftarı olduğunuz takım, maçı kazansın da nasıl kazanırsa kazansın, esas alınan puan veya puanlardır’ ilkesini hepemizi içten içe benimseyenleriz.
Bu zaafımızı bilenler, futbolu siyasi ve ekonomik rant aracı haline getirmekten çekınmezler. Şamil Tayyar ve Mehmet Baransu; kim bunlar? Ergenekonda bunlar, futbolda bunlar…
ŞEVKET ÇORBACIOĞLU
TEKNOPOLİTİKALAR PLATFORMU
evesbere@gmail.com
GSM: 0506 609 00 32
Yorumlar
Yorum Gönder