ŞİKENİN KRONOLOJİK ÖYKÜSÜ-3
İnsanları, futbol üzerinden birbirine düşman gruplara bölmek, büyük gerilimler yaratır, çatışmaları beraberinde getirir. Siyasetin yapamadığın futbol yapacak gibi. Unutmayın Yugoslavya’da parçalanmayı tetikleyenin futbol olduğunu(Dinamo Zagrep takmı nedeniyle). Türkiye böylesi tehlikeli bir sürece gidiyor.
Ve; Adli ceza gelmek üzere: Evet; TFF temiz dedi, yani şike yok dedi; Savcı; şike var, hapis dedi. Bence, TFF yanlışlarını tüm hızıyla sürdürüyor. İktidar mi; iktidar daha kötüsün yaptı, Emine Erdoğan hanfendinin ablasının damadı Göksel Gümüşdağ’a beraat, diğerlerine cerahat . Olacak iş değil. Belli UEFA futbolu ülkeme yasak edecek de, şu ah birileri iktidara da siyaseti yasak etse…
Ve: Aziz Yıldırım'ın 13 yıl 10 ay hapsi istendi; İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen 'şike davasının' 19. duruşmasında duruşma savcısı Ufuk Ermertcan mütalaasını açıkladı. Savcı Ermertcan, 260 sayfalık mütalaada 93 sanık hakkındaki taleplerini açıkladı(1 Haziran 2012)
İlhan Ekşioğlu'na da 10 yıl, Şekip Mosturoğlu'na 10 yıl. İlginç ve düşündürücü karar; Göksel Gümüşdağ'a beraat verilmesi.
Savcı Ermertcan, İBB Eski Yöneticisi Göksel Gümüşdağ'ın ise Fenerbahçe-İBB maçında teşvik pirimi suçundan beraatını talep etti.
Trabzonspor başkanı Sadri Şener’e de 9 aydan, 2 yıl 3 aya kadar hapis cezası istendi..
Serdar Adalı ve Tayfur Havutçu'ya 4.5 yıl ceza istendi. BJK As Başkanı Serdar Adalı'nın Türkiye Kupası finalinde Beşiktaş-İBB arasında oynanan maçta şike yaptığı gerekçesiyle 1,5 yıldan 4,5 yıla kadar hapis cezası talep edildi. Savcı Ermertcan Beşiktaş Teknik Direktörü Tayfur Havutçu hakkında ise Beşiktaş-İBB maçında şike yaptığı gerekçesiyle 1,5 yıldan 4,5 yıla kadar hapis cezası talep edildi.
Ve;
“T-ah-kim Kurulu” da şikeyi onayladı,
Ama nasıl;
“T-ah-kim Kurulu”, gerçekten ‘Kim?’. Ne yapıyor, ne yapmak istiyor?
İşte o haber: Kararı siz verin:
Daha önce Profesyonel Disiplin Kurulu’ndan Gençlerbirliği-Fenerbahçe maçının sonucunu etkilemeye teşebbüsten “Resmi müsabakalardan iki yıl men” cezası alan Serdar Kulbilge’nin cezasını Tahkim Kurulu rekor indirime giderek üç maç men cezasına çevirdi. Gerekçe olarak Disiplin Talimatnamesi’nin 37. maddesinin gösterildiği karar neticesinde Serdar Kulbilge’nin cezasında; iki yılda ortalama altmış maç oynayacağı farz edilirse, toplam 57 maçlık bir indirim yapılmış oldu. Ancak, Süper Lig futbolcuları ve takımları için kritik kararlar alınırken sezon içinde alt liglerdeki yaptırımlar ise bir hayli can yaktı. Ve aradaki bu büyük fark gözlerden kaçmadı...
Şike kararlarının altına imza atan ve indirimler yapan aynı Tahkim Kurulu’nun, 24 Mayıs 2012’de açıkladığı ağır cezalara bakınca adaletin alt liglerde tavizsiz uygulandığı dikkat çekti. O tarihteki PFDK kararlarında 2. Lig’de Körfez Futbol Kulübü’nün, Çankırıspor ile oynadığı ve 1-1 sonuçlanan karşılaşmada çıkan olaylar nedeniyle sporcularına toplamda 32 maç ceza verilmişti. Körfez Futbol Kulübü futbolcusu Gökhan Bozkaya ise 3 maç rakip sporcuya yönelik şiddet, 5 maç güvenlik görevlisine yönelik şiddet ve 8 maç da belgelerin haksız kullanımından (bu belgelerle ilgili Federasyon’un sitesinden açıklama yapılmadı) toplam 16 resmi müsabakadan men cezasıyla takımının aldığı toplam cezanın yarısına çarptırıldı.”
Eğer bu durumda UEFA ve FİFA bize ceza vermez ise, Başbakanı kutlayacağım…Ki kutlamak zorunda kalacağıma asla inanmıyorum.
Şike ve teşvik dosyası hakkında PFDK'nın vermiş olduğu cezaları değerlendiren Tahkim Kurulu açıklamasını yaptı. Bazı cezalar indirildi!
İnsanların ortak coşkusu futbolu kurtarmak:
Fenerbahçe –Galatasaray maçından sonra çıkan olaylar; Türkiye’nin resmen futbol terörüne sürüklendiğinin işareti gibi idi. Bu süreci tetikleyen olgu, başta ülkedeki yargı sürecinin ‘askeri ve sivillere yönelik’ işleyişidir. Bu işleyiş toplumu gerdi ve istenmese de bir kırılma noktasına taşıdı. Buna son olarak ‘şike operasyonu bütünündeki yargılamalar da eklenince, toplumdaki kırılmayı kaçınılmaz kıldı.
Olaylar sonrası, sorumsuz spor yorumcularının, ‘polisin duruşunu es geçip’, Saraçoğlu’nda yaşananları, Ergenekon bütününde derin devlete bağlamaları ve spordan alıp siyasi düzleme taşımaları düşündürücü bir yaklaşımdı.
Bu tehlikeli bir yaklaşımdır da. Futbolun siyasallaşması, en az etnik yapının ve dinin siyasallaşması kadar tehlikelidir. Unutmayın; Yugoslavya’nın parçalanmasındaki etkin unsurlardan birinin de, futbolun siyasi düzleme taşınması olduğunu.
El koymanın, otoriter rejimlerin duruşu olduğunu aklına getirmeyenlerin; başbakanın futbola el koymasını istemeleri ise ayrı bir tehlikeli yaklaşımdı. Futbol; farklı tüm düşünselliklerin, siyasetlerin, sınıfların, inanç ve kültürlerin ortak sevinci olduğunu yadsımamamız gerekir.
Futbol evrensel bir fenomen olarak bacasız sanayi oldu artik. Üzülerek belirteyim ki, siyasi ve ekonomik rant bekçileri bu bacasız sanayi aracılığıyla, futbol atmosferini de kirletir oldular ve tribünleri her an patlamaya hazır canlı bombaya dönüştürdüler.
Bunların yüzündendir ki; statlardaki taşkınlıkları önleyecek güçlü yaptırımlar getirilemiyor. Sahadaki bu taşkınlıkların önüne geçilmesi ve futbolumuzu sosyal patlamaların kaynağı haline getirecek duruşların önünü almak için önerim şu:
- 1- Oy kaygısı nedeniyle duruş sergileyen siyasilerin, Siyasallaştırdıkları ‘Sporda şiddet yasası’ nın kapsamı genişletilerek yeniden düzenlenip, güçlü yaptırımlar getirilmelidir. Örneğin; Kişi en fazla 3 dönem Kulüp başkanlığı ve yönetim kurulu üyeliği yapabilmelidir. Yönetim kurulunda, bazı kimliklerin bebeleri yerine, tribün grupları içinden birine yer verilmelidir. Saha kapama cezasının yaptırım gücü artırılmalıdır. Şöyle ki, ceza alan takım, seyircisiz veya çocuk-kadın seyirciyle cezalandırılmamalıdır. Aksine, rakibinin sahasında rakibinin seyircisiyle oynama ile cezalandırılmalıdır. Üçüncü kez saha kapama cezası alanlara, tüm maçlarını deplasmanda oynama cezası verilmelidir. Veya puan silinmeye gidilmelidir.
- 2- Ülke geneline mal olmuş kimlikler, özellikle siyasiler, kulüp taraftarlıklarıyla kendilerini öne çıkarmamalıdır. Kesinlikle, tüm kulüplere eşit mesafede durmalıdır(lar)..
- 3- Spor, başta futbol ideolojik düzlemin aracı olarak görülmemelidir. Dinden ve yoksuldan geçinircesine futboldan da geçinmemelidir.
UEFA'nın Fenerbahçe Kararı;
Avrupa Futbol Federasyonları Birliği (UEFA), Fenerbahçe'nin Avrupa Şampiyonlar Ligi'ne katılabileceğine yönelik resmi açıklamasını yaptı. UEFA geçen yıl Şampiyonlar Ligi'ne almadığı Fenerbahçe'yi bu yıl Avrupa'ya davet etti. Bu karar özelikle Fenerbahçelileri çok sevindirirken hem Türk Türk futbolu adına hem de Metris Cezaevi'nde tutuklu bulunan Fenerbahçe başkanı Aziz Yıldırım adına da umutlu bir bekleyiş oldu.
Ve;Eyyyy futbol severler;
Bu zat Aziz Yıldırım'dan ne istiyor?
Bu insan, Fenerbahçe'den, Galatasaray'dan ne istiyor?
Trabzon'dan ne istiyor? Sıra BJK'le mi gelecek?
Eyyyyy, futbol severler;
Bu zat; Göksel Gümüşdağ denen şahsı neden koruyor? Bu zatın, bu işlerin başaktörü olduğunu bilmeyen bir tek Dev kuşu kaldığını bilmiyor mu?
Eyyy, futbol severler;
Dinden ve yoksuldan geçinenler futbolu de ele geçirmenin savaşını verdiğini görün artık...
Eyyyy, futbol severler:
Aziz Yıldırım'ı Mahvederek FB'yi ÜLKER'e Teslim Etmek İsteyen bu Zata Dur Demek Sizin Elinizde.
Eyyy, Futbol Severler;
Aziz'i FB'yi, GS'yı, Trabzon'u ve BJK'yi mahvettiğini sananlar kendilerini mahvettiklerini gün gelecek yaşayacaklardır...
Keser döner sap döner...
Üzülme sen...
Göksel Gümüşdağ ile bunlar intihar ettiler...
Ve;
Ve Aziz Yıldırım tahliye edildi
Şike davasında 5 aydır devam eden duruşmalarda karar açıklandı. Tahliye edilen Aziz Yıldırım toplam 6 yıl 3 ay ceza aldı. Aziz Yıldırım, Fenerbahçe-Karabük, Fenerbahçe-Ankaragücü, Fenerbahçe-Sivas, Eskişehir-Trabzon, Fenerbahçe-İBB maçlarından şike ve teşvikten suçlu bulundu. Diğer tutuklu sanıklar Olgun Peker, İlhan Ekşioğlu ve Yusuf Turanlı da tahliye edildi. Böylece tutuklu kalmadı. "Futbolda şike" iddiaları üzerine aralarında Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım'ın da bulunduğu 4'ü tutuklu 93 sanık hakkında açılan davanın 23. duruşması görüldü. Tahliye edilen Aziz Yıldırım örgüt kurmak suçundan 2 yıl 6 ay hapis cezası aldı (2 Temmuz 2012).
Ve; Fenerbahçe'ye ikinci müjdeli haberi UEFA Asbaşkanı Şenes Erzik verdi: Akşam Gazetesi'nden İsmail Küçükkaya, UEFA Asbaşkanı Şenes Erzik ile olan görüşmesinin detaylarını yazdı. Erzik, yaptığı açıklamalarda "Fenerbahçe, dün itibarıyla Avrupa kupasına katılabileceği bir pozisyonda" dedi. FB bu pozisyona hiç düşürülmemeli idi, Şener Erzik ezik bir fener yarattı.
Nedeni; Fener'i ele geçirmek için fener'i dünya'da şikeci ilan edenleri UEFA'ya anlatma, edilgen dur; dinden ve yoksuldan geçinirken futbol’uda ele geçirmeye çalışanlar FB'yi ele geçiremeyince de UEFA'yi diplomatik oyunlarla etkilemelerini ve Aziz Yıldırım'a ceza verdirtmelerini seyret ve FB'nin onuru ile oyna..Bu ezik bir FB yaratmak değil midir sayın Erzik. Neden daha önce etkin olmadın ve futboldan geçinenlere meydan bıraktın? Şimdi FB'nin onuru ne olacak? FB'nin onuru nasıl iade edilecek?
Bunlara meydan veren UEFA ve FİFA duruşu gösteriyor ki dünya futbolu temizlenmeyi bırak hızla kirleniyor. Gerçekten futbol futbol değil artık. Benim için artık TFF ne ise UEFA ve FİFA da odur. Olan FB'ye oldu... Eğer bugünlerde birileri; “Aziz Yıldırım özdeksel ve tinsel açıdan büyümesi birilerin korkuttu.
Yani, Aziz bey maddi ve manevi açıdan çok büyüdü, üst düzey bürokratlara ve bakanlar fırça atacak seviyeye geldi. Bu nedenle Aziz’i durdurmak için FB senaryosu yazdılar” diyebiliyor ise, Türkiye’de değil futbol hukuk bitmiş demektir. Bu demektir ki, güç karşıtı duruş sergilerseniz yanarsınız…
Ve; Futbolda şike davasının gerekçeli kararı açıklandı. Şike davasında mahkemenin gerekçeli kararı 682 sayfa... Futbolda şike davasının gerekçeli kararı açıklandı. 'Örgüt, şike ve teşvik' suçlarından 6 yıl 3 ay hapis cezası alan Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım'ın aralarında bulunduğu 48 sanık ile beraat eden 44 sanık hakkındaki gerekçeler İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından hazırlandı. 682 sayfalık gerekçeli kararda Mahkeme Başkanı Mehmet Ekinci ile üye hâkimler Hikmet Şen ve Bülent Kınay'ın imzası bulunuyor.
21. Yüzyıldı hem ulusal alanda hem de uluslararası alanda insanların sosyal yaşamlarında spora daha çok zaman ayırmaya başlanıldığını ve günlük yaşamda sporun daha çok alan kapsaması ile birlikte sporda ortaya çıkan sorunları daha çok arttığının belirtildiği kararda,“ Sporun profesyonel olarak icra edilmesine başlanmasıyla birlikte, spor sadece zevk için yapılan bir faaliyet olmaktan çıkıp meslek olarak değerlendirilen ve kazanç elde etme amacı güdülen bir uğraş haline de dönüşmüştür“ denildi.
Kararda, futbolun içinde bulunduğumuz dönemin en etkili iktidar nesnelerinden bir tanesine dönüştüğü belirtilerek, “Bir oyun olmanın ötesinde futbol, toplumsal yaşam içerisinde bir 'minyatür' model olarak işlev görmekte ve onun üzerinden toplumsal yaşama bir takım rol ve değer transferleri gerçekleştirilmektedir. İşte bu yüzden futbolun 'endüstriyel futbol' olarak adlandırılması sonrasında oynanan oyunun artık futbol olmadığının net bir biçimde dile getirilmesi büyük önem arz etmektedir.
Futbol, günümüzde sadece var olan statükonun korunmasına katkı sağlamamakta fakat aynı zamanda yeni dönemin ekonomik değerlerinin geniş kitlelere ulaştırılması ve benimsetilmesinde de etkili bir ajan konumunda bulunmaktadır.“ ifadeleri kullandı.
Futbol kulüplerinin tüm Dünya'da yarattığı gelirin yıllık 24 milyar dolara ulaştığı, ülkemizdeki futbol pastasının büyüklüğünün 820 milyon dolara yükseldiğinin belirtildiği gerekçeli kararda, “Alan hakimiyeti bakımından dünyada olduğu gibi Türkiye'de de büyük bir yaygınlık kazanan futbolda söz sahibi olma yarışı özellikle çıkar amaçlı suç örgütleri açısından dikkate değer bir boyut kazanmıştır.
Nitekim soruşturma ve kovuşturma aşamasında elde edilen deliller ve yine soruşturma ve kovuşturmaya tabi olmamakla birlikte bağlantı sebebiyle bir şekilde dosyaya intikal eden bilgi ve belgelerden çıkar amaçlı suç örgütü yönetici ve üyelerinin bu sahayada el atmaya çalıştıklarını gözlemlenmiştir" denildi.
Olgun Peker ve Sedat Şahin gibi kamu oyunda mafya olarak tabir edilen çıkar amaçlı suç örgütlerinin futbol camiası içerisinde yer almaktadırlar. Özetle, Simon Kuper'in dediği gibi, “Futbol Asla Sadece Futbol Değildir'"ifadeleri kullanıldı
Ve;
Fenerbahçe ve Beşiktaş, UEFA Disiplin Kurulu’na sevkedildi.
İşte o kararı alan müfettiş
Beşiktaş ve Fenerbahçe’nin şike yaptıkları gerekçesiyle yürütülen disiplin incelemesinin tamamlanıp Kontrol ve Disiplin Komitesi’ne sevk edilmesi kararını alan ismin İspanyol Fernandez-Palacios olduğu öğrenildi.
Uluslararası Spor Hukuku okuyan ve bu alanda master yapan Palacios, İspanyolca dışında İngilizce, Almanca, Fransızca ve Portekizce’yi hayli iyi konuşuyor. Sport Adviser şirketinin ortaklarından biri olan ve İspanya ve yurt dışında spor hukuku üzerine hizmet veren Fernandez-Palacios UEFA’nın 12 kişilik disiplin komitesinde yer alıyor.
Fenerbahçe’mize, BJK’mize verilen cezalar hepimizi üzdü:
UEFA Disiplin Kurulu, Fenerbahçe'ye 2+1 yıl, Beşiktaş'a da 1 yıl Avrupa Kupalarından men cezası verdi. Fenerbahçe, karar için UEFA Tahkim Kurulu'na itiraz edebilecek ve buradan sonuç alamaması durumunda Uluslararası Tahkim Mahkemesi'ne (CAS) konuyu taşıyabilecek. Kulüp başkanı Aziz Yıldırım, yöneticiler İlhan Ekşioğlu, Şekip Mosturoğlu, altyapı koordinatörü Cemil Turan ve eski yönetici Ali Yıldırım'a ilişkin ise UEFA müfettişinden ek rapor istendiği kaydedildi.
2012-2013 sezonu puan tablosuna göre ligi 2. sırada bitiren ve şampiyonlar ligi'nde ön eleme maçı oynayacak Fenerbahçe yerine ligi 4. sırada bitiren Bursaspor bu hakkı kazanmış olacak. Geçtiğimiz sezonu 3. sırada bitirerek Avrupa Ligi'ne gitmeye hak kazanan Beşiktaş'ın yerine ise bu kupaya Kayserispor ve Kasımpaşa katılacak...
Galatasaray Başkanı Ünal Aysal’dan açıklama:
F.Bahçe'nin ceza alacağı yaklaşık 1,5 ay bildiğini söylerken görüntülenen Aysal o gün yaptığı açıklamalarla gündeme adeta damgasını vurmuş belirttiği görüşler değişik çevrelerce vardır Aysal'ın bir bildiği var gibi yorumlara neden olmuştu.. Cezaların kesin olarak açıklanasın ardından Başkan Aysal, "Bu cezalardan sadece 2 kulüp değil, biz dahil tüm Türk futbolu zarar görecek.. Çok üzgünüm.." şeklinde konuştu ve hem iki takımın ceza almasından yana olan üzüntüsünü belirtti hem de Türk futboluna gelecek zararı düşündüğü belirtti.
Söncelikle şunu belirteyim:
İki büyük kulübümüzün aldığı bu ceza, asla kimseyi sevindirmesin. Aksine, salt BJK ve FB taraftarları değil, tüm futbol Sevrler üzülmelidir, çünkü alınan ceza, uluslar arası karşılaşmalar nedeniyle değil, kendi yerel karşılaşmalar nedeniyle verildiği için Dünya gözünde, Türk futbolu olarak değerlendirilecektir.
Korkum, TFF’nin UEFA’nın bu cezasına öfkelenip, bundan sonra yapması gerekenler konusunda, yanlışlara itecek duruş sergilemez. Örneğin; benim iç işlerime karışamazsın direnişinde bulunur ise, başta ulusal takım olmak üzere tüm takımlara uluslar arası maç yasağı gelebilir.
BJK’nin eski Başkanı olan TFF başkanı Yıldırım Demirören ile FB taraftarı olan Başbakan, BJK ve FB yandı, tüm takımlar yansın der ise, başta kendilerini yakmış olurlar. Ki; süreç içinde gerekirse İngiltere gibi 5 yıl çekiliriz şeklinde açıklamalar da bulunmuştu. Bilmelidir ki, İngiltere ve Türkiye aynı ülkeler değil. Türkiye’nin böyle bir ceza alması, Türk futbolunu 50 yıl geri götürür.
Tek umudumuz, UEF tahkim ve CAS süreci. İnşallah buralardaki kararlar iki takımımızın cezalarını en az minimize eder. Ben bu noktada “Kırık cam Teorisi”ni anlatarak, bu üzücü serüvene son vereceğim: Mersin’den aile dostumuz Gülşen Gençay’ın ‘Kırık Cam Teorisi’ başlıklı e-posta’sı her şeyi anlatmıyor mu?”
“Olumsuzluklarla mücadeleyi nasıl başardınız?” sorusuna New York Valisi Guiliani’nin cevabı:“Metruk bir bina düşünün. Binanın camlarından biri bile kırık olsa, o camı hemen tamir ettirmezseniz, çok kısa sürede, oradan geçen herkes bir taş atıp, binanın tüm camlarını kırar. Ben ilk cam kırıldığında hemen tamir ettirdim.
Bir elektrik direğinin dibine ya da bir binanın köşesine, biri, bir torba çöp bıraksın. O çöpü hemen oradan kaldırmazsanız, her geçen, çöpünü oraya bırakır ve çok kısa bir sürede dağlar gibi çöp birikir. Ben ilk konan çöp torbasını kaldırttım.”
Bir sokağın suç bölgesine dönüşme süreci önce tek bir pencere camının kırılmasıyla başlıyor. Çevreden tepki gelmez ve cam hemen tamir edilmezse, oradan geçenler o bölgede düzeni sağlayan bir otorite olmadığını düşünüyor, diğer camları da kırıyor. Ardından daha büyük suçlar geliyor; bir süre sonra o sokak, polisin giremediği bir mahalleye dönüşüyor.
Bunu anlayan New York polisi, önce küçük suçların peşine düşmüş. Metroya bilet almadan binenleri, apartman girişlerini tuvalet olarak kullananları, kamu malına zarar verenleri, hatta içki şişelerini yola atanları bile yakalayıp haklarında işlem yapmış.
Polis bu kararlılığıyla “Küçük müçük, bizim için hiç fark etmez; bu sokağın, metro istasyonunun veya mahallenin suç üreten bir bölge olmasına izin vermeyeceğiz. ” demiş.’Kırık Cam Teorisi’ ABD’li suç psikologu Philip Zimbardo’nun 1969′da yaptığı bir deneyden ilham alarak geliştirilmişti. Zimbardo, suç oranının yüksek olduğu, yoksul Bronx ve daha yüksek yaşam standardına sahip Palo Alto bölgelerine birer 1959 model Oldsmobile bıraktı.
Araçların plakası yoktu, kaputları aralıktı. Ve olup bitenleri gizli kamerayla izledi. Bronx’taki otomobil üç gün içinde baştan aşağıya yağmalandı.Diğerine ise bir hafta boyunca kimse dokunmadı. Ardından Zimbardo ile iki öğrencisi ‘sağ kalan’ otomobilin yanına gidip çekiçle kelebek camını kırdı. Daha ilk darbe indirilmişti ki çevredeki insanlar (zengin beyazlar) da olaya dahil oldu. Birkaç dakika sonra o otomobil de kullanılmaz hale gelmişti.
“Demek ki” diyordu Zimbardo, “ilk camın kırılmasına ya da çevreyi kirleten ilk duvar yazısına izin vermemek gerek. Aksi halde kötü gidişatı engelleyemeyiz. Anlaşılıyor, herhalde… İşe ilk kırılan camdan başlamak lazım. İlk kırılan cam bağımsızlık… ve geciken adaletin adam sendeciliği oluyor (Yetkin Bayer).
Yorumlar
Yorum Gönder